Paylaş
İfrat ve tefrit arasında bocalıyor, 70 yıl öncesinden başlayarak 100, hatta 200 yıl geriye giderek tarihe mal olmuş hadiseleri canhıraş bir şekilde tartışıyoruz.
AKLISELİMİ KAYBETMEK
Bunu da sükûneti, aklıselimi ve orta yolu kaybederek yapıyoruz.
Ya gereğinden aşırı ya da çok yetersiz tutum ve tavırlar alıyoruz.
Abartıyı ve görmezden gelmeyi seviyoruz efendim!..
*
Sevmek ne ki… En masum, en basit bir konuda bile birbirine giriyoruz.
Bugünü ve yarını konuşmanın bir getirisi olmayınca hatta biraz da ‘riskli’ olunca tarihin gizemli ve dolambaçlı yollarında ‘tartışma çıkartmak’ geçer akçe oluyor.
Bunu anlamıyor değiliz!
Türkiye geleceğe böyle yürümez ki…
*
İlkokulu zar zor bitirebilmiş bir kişi konunun uzmanlarıyla sadece sosyal medyada değil yüz yüze dahi tartışabiliyor.
Nihayetinde sinirler yıpranıyor, ‘cahille ne tartışıyorsun!’ diye kendine hayıflanıyorsun…
Öyle bir devirde yaşıyoruz ki, bilgi sığlığı içerisinde yüzen yüksek akademik unvanlara sahip bazı zatların cahillikte, gerçek cahilleri fersah fersah geride bıraktıklarına şahit olunuyor…
Ancak o ‘itibarlı’ kişilerin devlete yaslanarak dudak uçurtan meblağları cebe indiren diplomalı kara cahillerin ülkeye verdiği zararı ne zaman konuşabileceğiz?
Yazık...
*
Sosyal, ekonomik, idari veya siyasi hiçbir konu günün gerçekleri ya da gelecek vizyonu açısından doğru dürüst tartışılamıyor. Çok basit bir mevzu anında politikayla ilişkilendiriliyor, ‘karşıtlık ve yandaşlık’ tuzağına çekiliyor…
Olmuyor böyle olmuyor…
Hatta ayıp oluyor!
YÜZ YILLIK TARTIŞMALAR
Yaşımız yarım yüzyılı çoktan devirdi.
Çocukluk ve delikanlılık dönemlerimizde tartışılan Osmanlının son Padişahı Vahdettin hain miydi, değil miydi?
Ya da;
Vahdettin, Atatürk’ü Anadolu’ya, Samsun’a vatanı kurtarması için mi gönderildi, yoksa Ermeni ve Rumlara karşı Türk’ün isyan edişini İngilizlerin isteği doğrultusunda bastırmak için mi gönderildi?..
*
Bunları tartışıyoruz.
Anayasa Profesörü olacak bir hoca-siyasetçi de 19 Mayıs ortamında ‘tarihe gönderme yaparak’, Vahdettin’e sevgi ve selam sunarken devletimizin kurucusu Atatürk’ü görmezden gelebiliyor!..
O’nun kurduğu mecliste de politika yapabiliyor…
Akıllar şaşıp kalıyor!
HEM İFRATÇI HEM İLAHİYATÇI
Başka bir profesör de böyle bir günde, iftar saatinde, dua zamanında ortaya çıkıp, ‘Türkçülük haramdır!’ diyor.
İlahiyatçı kimliğiyle bir ifrata, yeni bir tartışmaya kapı aralıyor.
Yeni devleti kurup, saltanatı kaldıran Atatürk’ün ve kurucu kadronun ateşli bir Türkçü gelenekten geldiğini adı gibi iyi biliyordur!
Gerçekleri bilmediğinden değil..!
*
Abdülhamit kızıl sultan mı, Ak sultan mı?
Atatürk islam karşıtı mı, iyi bir mümin mi?
Ömrümüz bitti, bu tartışmalar bitmedi!..
*
Dünya koronavirüs salgınıyla uğraşırken, bizim gibi tüm ülkeler acı çekerken, ekonomik ve sosyal yaşam çökerken nelerle uğraşıyor, televizyonlarda, sohbetlerde neleri tartışıyoruz?..
Yazık ki, yazık..
Böyle yapınca milletin birlik ve beraberlik ruhu sabote ediliyor, farkında değil misiniz!..
*
Konunun uzmanları tarih ve bilimsel etik içerisinde, güncel siyaset ve partizan yaklaşımlar dışında tartışsınlar bunun zararı olmaz.
Ama galiba böyle olsun istenmiyor!..
Havanda su dövmek bile bu tavırların yanında zararsız kalıyor.
101 YIL OLMUŞ
Tarih hükmünü vermiş, Osmanlı Hanedanlığınca yönetilen; Arabistan ve Balkan halklarının isyanları ile 1850 sonrasından itibaren çok sayıda savaşın ardından birinci dünya savaşı ve Çanakkale savaşlarını yapan, cepheden cepheye koşan, aç susuz, zayıf ve bitkin kalarak tükenen, yolun sonuna gelen devletimiz ömrünü üzüntü verici bir biçimde tamamlamıştı.
Devlet yönetimi son yıllarında siyasi çekişmelerden çok büyük zararlar görmüştü.
Burasını iyi anlamak ve değerlendirmek gerekiyor!..
*
Hal böyle olunca da binlerce yıllık Türk vatanı İngiliz, Fransız, Yunan, İtalyan ve Yunan devletleri tarafından işgal edilip paylaşıldı.
İzmir işgal edilip, katliamlara başlanınca benim garip, yoksul, fakir ve sağlığı bozuk milletim Kuvayi Milliye ipine sarıldı.
Atatürk ve bir grup vatansever Bandırma gemisiyle Samsun’a çıkarak milli egemenliğin ve bağımsızlığın fitilini ateşledi.
19 MAYISLARI ANLAMAK
19 Mayıs’ı, 19 Mayıs ruhunu da iyi anlamalı…
Üç yıl süren dişe diş, kora kor mücadele; dünyaya karşı bağımsız, ülke yönetiminde ise bir ailenin saltanatı değil, halkın iradesinin egemen olmasıyla sonuçlandı.
*
Gereksiz tartışmalarla savrulmayalım, dağılmayalım…
Bu bir bayram, ülkenin gençliğine, onun dinamik enerjisine adanmış bir bayram;
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı…
*
Bu arada Türk milletinin bayramları bayram gibi kutlama zevkini de TRT gibi resmi bir kurumun yaptığı gibi yapmamalı; Atatürk adını zikretmemek için ‘19 Mayıs Cumhuriyet Bayramı’ dememeli, sabote etmemeli..!
*
Bırakın bayramlarımızı hep birlikte coşkuyla kutlayalım…
Başta Atatürk olmak üzere bizlere bu ülkeyi armağan eden kahraman ecdadımızı muhabbetle yad edelim, şükranla analım.
Yüzümüzü dünün, bayatlamış, ‘tarihi geçmiş tartışmalar’ına değil, ülkemizin yarınlarına çevirmeliyiz!..
Paylaş