Bir dostu, bir yakını, kardeşi, anne, baba, eşi, evladı… Sevdiklerimizi zamanlı ya da zamansız kaybetmek, insanı derinden sarsar… Hayatı, dini, varoluşu, yaşamı, ölümü sorgulatır çoğu zaman.
Zamansız, ani, heleki genç ölümleri dayanmayı daha da zorlar.
Daha çok küçük yaşlarda tanışırız ölümle, bazen komşu teyze, bazen aileden biri, bazen anne, bazen baba, bazen de elimizde hareketsiz duran bir kuşla donakalırız.
Ölümü anlamanın o yaşlar için anlaşılır tarafı yoktur, büyüyünce de ölümün varlığını biliriz, kabul ise zaman alır biraz! Her şey gibi ölümün varlığı da öğretilir.
Küçükken bir canlı öldüğünde sorduğumuz sorular ve düşünceler; mezarde nefes alabiliyor mu, orada yemek yiyebilir mi, orası karanlık ve soğuk mu, hiç gelmeyecek mi, beni görebilir mi, duyabilir mi, geri gelsin istiyorum, nerede vb. sorulardır.
Gariptir ama sevdiğimiz birini aniden kaybettiğimizde yaşımız kaç olursa olsun sorduğumuz sorular küçüklük sorularımıza benzer. Bu sorulara ekler yapılır; "Ben bu kadar acı çekerken bu insanlar nasıl gülüyor, hayat nasıl devam edecek, yemek mi o ne, nasıl yiyebiliyorlar, gittiği yer nasıl bir yer, bizi unutacak mı, acım biter ve onu unutursam?" sorularına isyan ve öfke eklenir hele ki ölümle ilk kez karşılaşıyorsak…
Ölüm karşısında hepimiz ayrı tepkiler veriririz, yakını kaybetmiş birine başsağlığı dilemek ve orada neler yaptığımız hayat dersi gibidir.
Eğer lise veya üniversite sınavlarına hazırlanan genç bir çocuğunuz var ise bu yıl onlar için çok zor geçmiştir. Aslına bakarsanız artık sınavlara hazırlanılmayan yıl pek kalmadı değil mi? Lise ve üniversite sınavlarına en az 2 yıl önceden hazırlanmaya başlıyor artık gençler. Bu da stresi çok erken yaşlarda yaşamaya başlamak anlamına geliyor.
Umarım ki gençlerin sınavları iyi geçti ve şimdi tüm streslerini atma zamanı... Ancak önümüzdeki yıllarda sınava girecekler varsa onların yaz tatilinde hem dinlenmesi hem de çalışması gerekiyor tabii ki!
Hatırlatmak isterim ki yaz tatili demek boş zaman geçirmek, günün yarısında uyumak, günde 10 saat internette zaman öldürmek demek değildir. Yaz tatili gerçekten keyifle, dinlenerek, geleceğe hazırlanarak zamanı değerlendirmek demektir.
Her şeyden önce bilmeliyiz ki yaz tatilini dinleme zamanı, yeni döneme dinlenerek, eğlenerek keyfini çıkararak hazırlanma zamanı. Dinlemek kelime olarak güzel geliyor değil mi bununla beraber her şey dinlendirmez. Gelin şimdi gençleri neler dinlendirir ya da tatilde neler yaparlarsa gerçekten zihinsel, bedensel ve duygusal gelişimlerine katkısı olur onlara bakalım:
Geleceği satın alabilecek tek şey bugündür! Ve gençler gelecekte nasıl bireyler olmak istiyorsa, hangi mesleği yapmak istiyorsa onu sadece bugün verdikleri çaba ile gerçekleştirebilirler.
Çabayı; keyifle, neşeyle, verimlilikle, sağlıkla vermeleri dileğiyle tüm gençlere iyi tatiller dilerim.
Eğer lise veya üniversite sınavlarına hazırlanan genç bir çocuğunuz var ise bu yıl onlar için çok zor geçmiştir. Aslına bakarsanız artık sınavlara hazırlanılmayan yıl pek kalmadı değil mi? Lise ve üniversite sınavlarına en az 2 yıl önceden hazırlanmaya başlıyor artık gençler. Bu da stresi çok erken yaşlarda yaşamaya başlamak anlamına geliyor.
Umarım ki gençlerin sınavları iyi geçti ve şimdi tüm streslerini atma zamanı... Ancak önümüzdeki yıllarda sınava girecekler varsa onların yaz tatilinde hem dinlenmesi hem de çalışması gerekiyor tabii ki!
Hatırlatmak isterim ki yaz tatili demek boş zaman geçirmek, günün yarısında uyumak, günde 10 saat internette zaman öldürmek demek değildir. Yaz tatili gerçekten keyifle, dinlenerek, geleceğe hazırlanarak zamanı değerlendirmek demektir.
Her şeyden önce bilmeliyiz ki yaz tatilini dinleme zamanı, yeni döneme dinlenerek, eğlenerek keyfini çıkararak hazırlanma zamanı. Dinlemek kelime olarak güzel geliyor değil mi bununla beraber her şey dinlendirmez. Gelin şimdi gençleri neler dinlendirir ya da tatilde neler yaparlarsa gerçekten zihinsel, bedensel ve duygusal gelişimlerine katkısı olur onlara bakalım:
Geleceği satın alabilecek tek şey bugündür! Ve gençler gelecekte nasıl bireyler olmak istiyorsa, hangi mesleği yapmak istiyorsa onu sadece bugün verdikleri çaba ile gerçekleştirebilirler.
Çabayı; keyifle, neşeyle, verimlilikle, sağlıkla vermeleri dileğiyle tüm gençlere iyi tatiller dilerim.
İnsan neden kendine benzeri isterken, kendine benzemez olanı çeker hayatına düşündünüz mü hiç?
İlişki terapilerinde en çok karşımıza çıkan bir soru ve sorundur bu!
"Ben bana çok benzeyen beni zorlamayacak, evdeki özellikleri bana benzeyecek birini istemiştim ama eşimin bana benzemeyen ve beni çok kızdıran huyları var. Bence boşanmalı ve birbirine benzer huylarda birileriyle evlenmeliyiz."
'Peki, boşanınca kendinize benzer birini tam olarak hangi yöntemle bulmayı düşünüyorsunuz?' soruna sessizlik cevap verir çoğu zaman.
"Huyu huyuma suyu suyuma" sözü evlilikten önce mi sonra mı söylenmiş acaba?
"Huyu huyuma uyuyor zannettim" ya da "Evlenmeden önce böyle değildi" vb. cümleleri çok duyarız çevremizden değil mi?
İnsanoğlu illaki kendine benzer ister, kendine uyanı ister. Farklı olanı, değişik olanı kötü bilir, kınar, eleştirir. Evlilik kişileri değişime, dönüşüme iter. Sana benzemeyenle evlendiysen ve seviyorsan eğer uyumlanmak durumundasındır. Zorda olsa tüm kaslarını, beynini ve kalbini gerse de seve seve uyumlanır her iki taraf. Uzlaşmayı ve değişmeyi gerektirir evlikler. "Evlendikten sonra ben hiç değişmedim" diyen ya yalan söylüyordur ya da aynaya hiç bakmıyordur, kendinin pek de farkında değildir, ben değişmem hikayesine inanmaya devam ediyordur!
Evililik, ikili ilşkiler öyle ya da böyle değiştirir insanı ancak önemli olan hangi yöne doğru değiştiğinizdir.
“Cinsel ilişkiye girdiğimde dışarıdan bakınca anlaşılır mı?” çok sık sorulan ve kafa kurcalayan sorulardandır. Özellikle genç kızlar bu sorunun cevabıyla çok ilgilenirler çünkü halk arasında "ilk cinsel ilişkiye girdiğinde yüzünden, bedeninden belli olur" gibi yanlış inançlar vardır. Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu, genç kızların kafalarını kurcalayan soruların yanıtını veriyor.
Cinsel ilişkiye girmek, istediğiniz keyif aldığınız bir deneyim oldu ve oluyorsa kişilerde mutluluk hormonu üretilmesini sağlar. Çikolata yemek, spor yapmak, keyifli zaman geçirmek de mutluluk hormonu tetikler. Mutluluk hormonu da yüzümüzde mutlu bir ifadeyle kendini gösterir. Bu açıdan bakıldığında arada pek fark yoktur. İlk cinsel ilişkiye yüklediğimiz abartılı anlamlar bu tip hurafelerin oluşmasına neden olmuştur.
“Daha önce cinsel ilişkiye girdiğimi erkek arkadaşım anlar mı?” sorusu da sık karşılaşılan sorulardandır. Aslında buna göreceli cevaplar verilebilir. Eğer erkek arkadaşınızla ilişkiye giriyor ve bakire değilseniz erkek arkadaşınız da kan beklentisi varsa, anlaşılma ihtimali var, ama bakire olup olmadığınızı erkek arkadaşınız değil ancak bir jinekolog anlayabilir. Bununla birlikte kadınların yüzde otuzu daha esnek zar yapısına sahiptir ve ilk ilişki sırasında kan/leke ortaya çıkmaz. Bu durumda hiç anlaşılamaz ancak tüm bunlardan daha önemli olan şey; erkek arkadaşınızla aranızdaki güven ve sevgidir. Siz nasıl ki onun daha önce ilişkiye girip girmediğine önem vermiyorsanız onun da sizin ilişki deneyiminiz olup olmamasına takılmaması gerekir. Ancak ülkemizde ilişkilerde süreçler böyle yürümüyor. Erkek cinsel ilişki yaşayabilirken kadına yasaklar konuyor.
Aslında her iki taraf içinde çok önemli olan bir şey var bence, bedenini pek çok cinsel yolla bulaşan hastalıklardan, istenmeyen gebelikten korumak için bedenen ve ruhen hazır olmadan cinsel ilişki yaşamayı ertelemek. Çünkü cinsel birleşme sorumluluk gerektirir. Vajinal, oral, anal her türlü cinsel ilişkiyi ruhsal ve bedensel olarak hazır olunmadan yaşamak psikolojik sorunları ortaya çıkarabileceği gibi HIV/AIDS ve cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklara ve gebelikleri de zemin hazırlar. Kendini hastalıklardan ve gebeliklerden korumak için cinsel ilişkiye girme sorumluluğunun farkında olunmalıdır.
İyi bir ilişkide karşılıklı “Hayır” lara ve birbirine saygı duymak, acele ettirmemek, zorlamamak çok önemlidir. Cinselliği yaşamak sadece cinsel birleşme yoluyla olmaz, öpüşme, ön sevişme, dokunmak, mastürbasyon ya da karşılıklı mastürbasyon da cinselliktir.
[video=hurriyetaile_video/ilkgecekorkusu.flv]
Ailelerin ergenlik dönemindeki çocuklarından sıklıkla duydukları cümlelerden bazıları şunlardır;
Ergenlik öncesi kolayca kontrol edebildikleri çocuklarını ergenlik döneminde kontrol etmekte zorlanacağının farkına varan ebeveynler ergen çocuklarını tanıyacakları özgürlükler konusunda da zorlanırlar. Saatlerce arkadaşlarıyla telefonda konuşmak, odasını dağınık bırakmak, arkadaşlarıyla gittiği arkadaş ya da dış mekân gezmelerinden istediği saatte dönmek istemek gibi…
Ergene tanınan özgürlük sınırsız, o ne isterse ‘sen bilirsin’ demek değildir. O henüz büyüme aşamasında, sınırlar ve hayırlar tabii ki olacak. Davranış sınırlarını çizerken en önemli şeyin sizlerin model olmanız gerektiği olduğunu hatırlayın. Çocuklar modelleyek öğrenir ve onlara olumlu modeller olmak anne babanın en önemli sorumluluğudur.
Ailelerin ergenlik dönemindeki çocuklarından sıklıkla duydukları cümlelerden bazıları şunlardır;
Ergenlik öncesi kolayca kontrol edebildikleri çocuklarını ergenlik döneminde kontrol etmekte zorlanacağının farkına varan ebeveynler ergen çocuklarını tanıyacakları özgürlükler konusunda da zorlanırlar. Saatlerce arkadaşlarıyla telefonda konuşmak, odasını dağınık bırakmak, arkadaşlarıyla gittiği arkadaş ya da dış mekân gezmelerinden istediği saatte dönmek istemek gibi…
Ergene tanınan özgürlük sınırsız, o ne isterse ‘sen bilirsin’ demek değildir. O henüz büyüme aşamasında, sınırlar ve hayırlar tabii ki olacak. Davranış sınırlarını çizerken en önemli şeyin sizlerin model olmanız gerektiği olduğunu hatırlayın. Çocuklar modelleyek öğrenir ve onlara olumlu modeller olmak anne babanın en önemli sorumluluğudur.
Cinsellik, bireyin psikososyal ve fizyolojik gelişiminin olmazsa olmaz bir parçasıdır. İnsan yaşamının hemen her döneminde var olan ve her döneminde gelişmeye devam eden bu kavram, üreme yeteneğinin kazanıldığı ergenlik döneminde ayrı bir önem kazanır. Vücudunda olan değişimler, duygularındaki inişler ve çıkışlar ergenler için alışılması zor olmakla birlikte, erişkin olmanın mecburi hizmetidir.
Ergen, bu dönemi yaşarken pek çok şeyi denemek ister; para kazanmak, özgür yaşamak, sevgili olmak... ‘Sevgili olmak’ veya ‘sevgilisi olmak’ çok önemlidir; çünkü bunlar ergen için statü, saygınlık, özgürlük, sevgi aktarımı, aşkın kavurucu tadı, cinsel keyif, merakını gidermek, farklı olmak demektir.
Ergenlikte cinsellik konusu çoğunlukla bu dönemin risklerini, risklerin sonuçlarını, ergenlerin olumsuz davranışlarını ve ergenlik döneminde cinsellik yaşamanın normal olmadığını akıllara getirebilir.
Ergenlikte riskli cinsel davranışların istenmeyen sonuçları arasında, HIV/AIDS ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, ergen gebelikleri ve doğumları, kürtaj gibi önemli ve çoğu kere beden sağlığını daha çok etkileyen durumlar ortaya çıkar. Toplumlarda ortalama ilk evlilik yaşı ileri yaşlara kaysa bile, cinsellik günümüzde artık daha erken yaşlarda başlamakta ve cinsel partner sayısı giderek artmaktadır. Doğal olarak cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ve planlanmamış gebeliklerde de bir artış gözlenmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminlerine göre her yıl, her 20 gençten biri cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanmaktadır. Bunların arasında sıklıkla HIV/AIDS, bel soğukluğu, frengi, klamidya enfeksiyonu ve herpes yer alır.
Ergen gebeliklerini, doğumlarını, ve cinsel yolla bulaşan hastalıkları azaltabilecek en etkin yolun cinsellik eğitimi olduğu artık tüm dünyanın kabul ettiği bir gerçektir. İlk başlarda cinsel eğitim diye çıkılan yola son yıllarda ‘cinsellik eğitimi’ başlığı altında devam edilmektedir. Cinselliğin sadece fizyolojisinin ve doğum kontrol yöntemlerinin anlatıldığı cinsel eğitimin, yeterli olmadığı ve gençlerin korunmasız cinsel davranışlarını azaltmadığı ortaya konmuştur. “Yalnızca hayır de!” cümlesi ile ifade edebileceğimiz cinsel eğitim programında ise gençlere cinsel ilişkiyle ilgili sorumluluk almaları öğretilmeye çalışılmış, ancak yine istenilen sonuçlar alınamamış, daha sonra tamamen cinsel birleşmeyi yasaklayan bir eğitim modeli kullanılmış, ancak bu model de etkili olmamıştır. Yani bilinenin tersine, gelişmiş ülkelerin pek çoğu, doğru ve etkin cinsel eğitimi bulmakta zorlanmaktadırlar.
Günümüzde kullanılan, cinselliğin sadece fizyolojik bir olay olmadığının altını çizen, cinselliğin fizyolojik boyutuyla birlikte psikolojik boyutuna da değinerek, güzel taraflarını da, risklerini de aktarmaktadır. ‘Cinsellik eğitimi’ adı verilen eğitim programının sonuçları, öncekilere göre çok daha olumludur. Program; karar verme yolları, hayır diyebilme yöntemleri, mastürbasyon, bedenini sevmek, bedenine saygı duymak ve ona iyi bakmak, toplumsal kimlikler, eşcinsellik, toplumsal değerler, sağlıklı olmak, HIV/AIDS, güvenli cinsel yaşam, doğum kontrol yöntemleri gibi pek çok konuyu kapsamaktadır.
Ergene pek çok konuyu anlattığınızda, merak ettiği her şeye cevap verdiğinizde ve ‘Kendini sev ve koru’ dediğinizde en etkin sonuç elde edilmektedir.
Cinsellik, bireyin psikososyal ve fizyolojik gelişiminin olmazsa olmaz bir parçasıdır. İnsan yaşamının hemen her döneminde var olan ve her döneminde gelişmeye devam eden bu kavram, üreme yeteneğinin kazanıldığı ergenlik döneminde ayrı bir önem kazanır. Vücudunda olan değişimler, duygularındaki inişler ve çıkışlar ergenler için alışılması zor olmakla birlikte, erişkin olmanın mecburi hizmetidir.
Ergen, bu dönemi yaşarken pek çok şeyi denemek ister; para kazanmak, özgür yaşamak, sevgili olmak... ‘Sevgili olmak’ veya ‘sevgilisi olmak’ çok önemlidir; çünkü bunlar ergen için statü, saygınlık, özgürlük, sevgi aktarımı, aşkın kavurucu tadı, cinsel keyif, merakını gidermek, farklı olmak demektir.
Ergenlikte cinsellik konusu çoğunlukla bu dönemin risklerini, risklerin sonuçlarını, ergenlerin olumsuz davranışlarını ve ergenlik döneminde cinsellik yaşamanın normal olmadığını akıllara getirebilir.
Ergenlikte riskli cinsel davranışların istenmeyen sonuçları arasında, HIV/AIDS ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, ergen gebelikleri ve doğumları, kürtaj gibi önemli ve çoğu kere beden sağlığını daha çok etkileyen durumlar ortaya çıkar. Toplumlarda ortalama ilk evlilik yaşı ileri yaşlara kaysa bile, cinsellik günümüzde artık daha erken yaşlarda başlamakta ve cinsel partner sayısı giderek artmaktadır. Doğal olarak cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ve planlanmamış gebeliklerde de bir artış gözlenmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminlerine göre her yıl, her 20 gençten biri cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanmaktadır. Bunların arasında sıklıkla HIV/AIDS, bel soğukluğu, frengi, klamidya enfeksiyonu ve herpes yer alır.
Ergen gebeliklerini, doğumlarını, ve cinsel yolla bulaşan hastalıkları azaltabilecek en etkin yolun cinsellik eğitimi olduğu artık tüm dünyanın kabul ettiği bir gerçektir. İlk başlarda cinsel eğitim diye çıkılan yola son yıllarda ‘cinsellik eğitimi’ başlığı altında devam edilmektedir. Cinselliğin sadece fizyolojisinin ve doğum kontrol yöntemlerinin anlatıldığı cinsel eğitimin, yeterli olmadığı ve gençlerin korunmasız cinsel davranışlarını azaltmadığı ortaya konmuştur. “Yalnızca hayır de!” cümlesi ile ifade edebileceğimiz cinsel eğitim programında ise gençlere cinsel ilişkiyle ilgili sorumluluk almaları öğretilmeye çalışılmış, ancak yine istenilen sonuçlar alınamamış, daha sonra tamamen cinsel birleşmeyi yasaklayan bir eğitim modeli kullanılmış, ancak bu model de etkili olmamıştır. Yani bilinenin tersine, gelişmiş ülkelerin pek çoğu, doğru ve etkin cinsel eğitimi bulmakta zorlanmaktadırlar.
Günümüzde kullanılan, cinselliğin sadece fizyolojik bir olay olmadığının altını çizen, cinselliğin fizyolojik boyutuyla birlikte psikolojik boyutuna da değinerek, güzel taraflarını da, risklerini de aktarmaktadır. ‘Cinsellik eğitimi’ adı verilen eğitim programının sonuçları, öncekilere göre çok daha olumludur. Program; karar verme yolları, hayır diyebilme yöntemleri, mastürbasyon, bedenini sevmek, bedenine saygı duymak ve ona iyi bakmak, toplumsal kimlikler, eşcinsellik, toplumsal değerler, sağlıklı olmak, HIV/AIDS, güvenli cinsel yaşam, doğum kontrol yöntemleri gibi pek çok konuyu kapsamaktadır.
Mastürbasyon, uygun yer ve sıklıkla yapılıyorsa bunların hiçbirine neden olmaz. Ergenlerin cinselliklerini keşfetmelerine yardım eden güvenli ve sağlıklı bir süreçtir.
Adet döneminde duş almakta herhangi bir sakınca yoktur, tam tersine kasları rahatlatacak, bedenin gevşemesine ve ağrının azalmasına destek olacaktır.
Bu tamamen yanlış ve erkeği güçlü gibi gösterirken aslında acizleştiren bir mittir. Ergenlerde özellikle genç kızlar bu mite bir şekilde inandırılır. Bu mit, kızların sevgililerinin istediği pek çok şeyi yapmalarına neden olabilir; erkek arkadaşım beni bırakmasın diye hazır olmadığı cinsel ilişkinin genç kızlar tarafından yaşanması gibi… Cinsel istek, kadınlar için neyse erkekler için de odur. Cinsel haz ihtiyacı her iki cinsiyet için de olmazsa olmazdır. Yetiştirilme ve toplumsal inançlar bu ve benzeri yanlış inançlara neden olur.
Ereksiyon her zaman istemli oluşmaz. Bazen istense de oluşmaz… Örneğin yorgunluk, stres, takıntılar ya da hastalıklar sürecinde ereksiyon istense de oluşmayabilir. Yani fiziksel ve ruhsal sağlık ereksiyon için önemlidir. Duygusal, fiziksel, cinsel uyarılar sonucu penisin damarsal yapısı kan pompalayarak büyür ve ereksiyon oluşur. Özellikle ergenliğin ilk yıllarında büyümeye bağlı olarak istemsiz, kontrol dışı sertleşmeler olur ki bunlar uygun olmayan ortamlarda oluşmuşsa ergenleri zor durumda bırakabilir.
İlk cinsel ilişkide kan gelmesi gerekmez. Kadınların zar yapıları birbirinden farklı olabilir. Doğumsal farklılıklar nedeniyle 100 kadından otuzunda ilk ilişkide kanama ya da leke olmaz, bu onun zar yapısıyla ilgilidir.
Penisin ucu ya da başka bir cismin ucu, tampon ya da parmak yerleştirmek kızlık zarına zarar verebilir. Kızlık zarı geride değildir, vajinanın girişinden 2 ya da 3 cm içeridedir.
Geri çekme yöntemi etkisi düşük bir gebelikten korunma yöntemidir. Penisten gelen zevk sıvısında da gebeliği sağlayacak kadar sperm vardır.
Psikolojik DanışmanDolunay Kadıoğlu
Mastürbasyon, uygun yer ve sıklıkla yapılıyorsa bunların hiçbirine neden olmaz. Ergenlerin cinselliklerini keşfetmelerine yardım eden güvenli ve sağlıklı bir süreçtir.
Adet döneminde duş almakta herhangi bir sakınca yoktur, tam tersine kasları rahatlatacak, bedenin gevşemesine ve ağrının azalmasına destek olacaktır.
Bu tamamen yanlış ve erkeği güçlü gibi gösterirken aslında acizleştiren bir mittir. Ergenlerde özellikle genç kızlar bu mite bir şekilde inandırılır. Bu mit, kızların sevgililerinin istediği pek çok şeyi yapmalarına neden olabilir; erkek arkadaşım beni bırakmasın diye hazır olmadığı cinsel ilişkinin genç kızlar tarafından yaşanması gibi… Cinsel istek, kadınlar için neyse erkekler için de odur. Cinsel haz ihtiyacı her iki cinsiyet için de olmazsa olmazdır. Yetiştirilme ve toplumsal inançlar bu ve benzeri yanlış inançlara neden olur.