Paylaş
Cinsellik, bireyin psikososyal ve fizyolojik gelişiminin olmazsa olmaz bir parçasıdır. İnsan yaşamının hemen her döneminde var olan ve her döneminde gelişmeye devam eden bu kavram, üreme yeteneğinin kazanıldığı ergenlik döneminde ayrı bir önem kazanır. Vücudunda olan değişimler, duygularındaki inişler ve çıkışlar ergenler için alışılması zor olmakla birlikte, erişkin olmanın mecburi hizmetidir.
Ergen, bu dönemi yaşarken pek çok şeyi denemek ister; para kazanmak, özgür yaşamak, sevgili olmak... ‘Sevgili olmak’ veya ‘sevgilisi olmak’ çok önemlidir; çünkü bunlar ergen için statü, saygınlık, özgürlük, sevgi aktarımı, aşkın kavurucu tadı, cinsel keyif, merakını gidermek, farklı olmak demektir.
Ergenlikte cinsellik konusu çoğunlukla bu dönemin risklerini, risklerin sonuçlarını, ergenlerin olumsuz davranışlarını ve ergenlik döneminde cinsellik yaşamanın normal olmadığını akıllara getirebilir.
Ergenlikte riskli cinsel davranışların istenmeyen sonuçları arasında, HIV/AIDS ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, ergen gebelikleri ve doğumları, kürtaj gibi önemli ve çoğu kere beden sağlığını daha çok etkileyen durumlar ortaya çıkar. Toplumlarda ortalama ilk evlilik yaşı ileri yaşlara kaysa bile, cinsellik günümüzde artık daha erken yaşlarda başlamakta ve cinsel partner sayısı giderek artmaktadır. Doğal olarak cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ve planlanmamış gebeliklerde de bir artış gözlenmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminlerine göre her yıl, her 20 gençten biri cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanmaktadır. Bunların arasında sıklıkla HIV/AIDS, bel soğukluğu, frengi, klamidya enfeksiyonu ve herpes yer alır.
Ergen gebeliklerini, doğumlarını, ve cinsel yolla bulaşan hastalıkları azaltabilecek en etkin yolun cinsellik eğitimi olduğu artık tüm dünyanın kabul ettiği bir gerçektir. İlk başlarda cinsel eğitim diye çıkılan yola son yıllarda ‘cinsellik eğitimi’ başlığı altında devam edilmektedir. Cinselliğin sadece fizyolojisinin ve doğum kontrol yöntemlerinin anlatıldığı cinsel eğitimin, yeterli olmadığı ve gençlerin korunmasız cinsel davranışlarını azaltmadığı ortaya konmuştur. “Yalnızca hayır de!” cümlesi ile ifade edebileceğimiz cinsel eğitim programında ise gençlere cinsel ilişkiyle ilgili sorumluluk almaları öğretilmeye çalışılmış, ancak yine istenilen sonuçlar alınamamış, daha sonra tamamen cinsel birleşmeyi yasaklayan bir eğitim modeli kullanılmış, ancak bu model de etkili olmamıştır. Yani bilinenin tersine, gelişmiş ülkelerin pek çoğu, doğru ve etkin cinsel eğitimi bulmakta zorlanmaktadırlar.
Günümüzde kullanılan, cinselliğin sadece fizyolojik bir olay olmadığının altını çizen, cinselliğin fizyolojik boyutuyla birlikte psikolojik boyutuna da değinerek, güzel taraflarını da, risklerini de aktarmaktadır. ‘Cinsellik eğitimi’ adı verilen eğitim programının sonuçları, öncekilere göre çok daha olumludur. Program; karar verme yolları, hayır diyebilme yöntemleri, mastürbasyon, bedenini sevmek, bedenine saygı duymak ve ona iyi bakmak, toplumsal kimlikler, eşcinsellik, toplumsal değerler, sağlıklı olmak, HIV/AIDS, güvenli cinsel yaşam, doğum kontrol yöntemleri gibi pek çok konuyu kapsamaktadır.
Ergene pek çok konuyu anlattığınızda, merak ettiği her şeye cevap verdiğinizde ve ‘Kendini sev ve koru’ dediğinizde en etkin sonuç elde edilmektedir.
Paylaş