İstanbul sosyetesi, ihtisas alanı alışveriş olduğunda bu kez de benden iki adım ileride. New York'tan dönen bir tanıdığının üstünde görmüşler 'Nudie' marka blucini. Bacaklara iyice yapışıyormuş. İlk defa duyuyorum Nudie markasını. Yaz sıcağında blucin peşine düşecek değilim, soruşturacağımı söylüyorum.
Fiyat etiketi pahalı, 350 dolar. Kadınlar gece davetlerine diz boyu çizmelerin üstüne Nudie' çekerek gidiyorlarmış. Ekonomistlerin analizlerini anımsıyorum. Blucin sektöründe satışlar son 30 yıldır iniş-çıkışlı sürdüğünü sık sık vurguluyorlar. Nudie'lere ilaveten Diesel'in Fayza, Shioner modelleri de 300 dolar civarında. Şarkıcı, müzisyen aktörler pahalı blucinleri etiketine bakmadan alıyorlar.
Bizde 'kot' diye sözü edilen blucinin doğum yeri, Amerika. Mucidi Alman yahudisi Levi Strauss. Bavyera'lı mucit maden işçilerinin çabuk parçalanan pantolonlarına karşı denim kumaşıyla çapraz örgülü 'kot'ları 1874'de piyasaya sürdü. Ucuzluk ve dayanıklılık niteliğiyle kısa zamanda toplumların her kademesine yayıldı.
Amerika 1950'lerden sonra üretici sıfatını kaybedip tüketiciliğe düştü. Çin, Taiwan, Hongkong ve Güney Kore ile baş edemedi. Bangladeş'ten Meksika'ya boğaz tokluğuna işçi çalıştıran ülkelerle rekabet edemeyince ithalata kota uygulamaya başladı. Blucin sektöründe bir Amerika'lı işçinin yevmiyesi 96 dolar. Bangladeş'te saatte asgari 10 blucin yapmaya mecbur işçinin aylığı ise 43 dolar.
Blucin, yoksulu ve zenginiyle Amerika'da en popüler giysi. Ülkede her yıl 500 milyon civarında blucin satılıyor. Toplam giysi sayısı 20 milyar. 1990'da Amerika'da satın alınan kıyafetlerin yüzde 50'si ülkede üretildi. 2010'da ise yalnızca yüzde 3'ü.
1962'de 12 milyar dolarlık giyim ticaretine sahip Amerika'da bugün tek bir perakende zinciri, Gap'in geçen yıl satış rakamı 14 milyar dolara erişti. ABD 2005'te ucuz işçilikle fiyat düşüren ülkelere uygulanan kotaları kaldırınca Çin'den pamuklu pantolon ve blucin ithalatı yüzde 1500 arttı. Giyim sanayiinde 650 bin Amerika'lının işsiz kalmasına yol açtı. Halen Amerikan evlerinde terliklerin yüzde 90'ı, elbiselerin yüzde 50'sini Çin işçileri üretiyor. Kota kaldırılışı giyim sanayiinde 650 bin Amerikalının işsiz kalmasına yol açtı.
1970'li yıllarda Levi's, Lee, Wrangler, Calvin Klein, Ralph Lauren, Gloria Vanderbilt, Liz Claiburn gibi popüler markalar yaşarlılığını sürmek için dev perakende mağaza zincirlerine sığındılar. 2.1 milyon işçi çalıştıran, 430 milyar dolar satışı Norveç'in milli hasıla gelirinden10 milyar fazla olan Wal-Mart blucin çeşitliliğiyle liste başında.
Elizabeth'in nikahında taktığı kraliyet tacı başında, çehresinde belli, belirsiz tebessüm. Kilise fraklı erkekler, süslü kadınlarla dolu. Unvanlı İngilizler Kraliçe'nin tahtta 60 yılını temsil eden 'Elmas Yıldönümü' için Anglo-Saxon kilisesi Westminster Abbey'e gelmişler.
Dört gün süren kutlama törenlerini izlemeye gelen yabancı basın günler önceden yayına başladı. TV'lerde tam kadro kraliyet ailesi. Kraliçe, prens, prensesler bir haftayı aşkın ekranları işgal etti. İngiliz Milletler Topluluğu (İMT) ve ABD de şenliklere geniş yer verilmesi diğer yayınların kısıtlanmasına yol açtı.
Uzaktan çocuk şölenini andırıyordu kutlama törenleri. Turistlerin, gülmesi yasaklanmış kalpaklı saray askerleri karşısında şaklabanlıkları, Elizabeth'le nikahı kıyılmadan Yunan vatandaşlığını terkeden Prens Philip'in damat gittiği Buckingham Sarayı ulaşımına tahsis edilen işlemeli atlı arabaları, yağmurda kullandıkları kurşun geçmez Rolls Royce'u, İngiliz bayrağını güzergah boyunda dalgalandıran insanları ekranlarda dikkatle izledim.
Elizabeth ve Philip'in Thames Nehri'nde tura çıktığı 70 metrelik görkemli yat uzaktan oyuncağa benziyordu. Kraliçe çeşitli törenlere katıldı, aile bireyleriyle yemek davetlerinde hazır bulundu. Londra belediyesi geçiş törenlerini bir milyonu aşkın kişinin izlediğini açıkladı.
Törenlerde insanlar '' Tanrı kraliçeyi korusun.'' diye slogan atarken Elizabeth saray balkonundan iki dakikalık konuşmasında kalabalığa ''Benim tebaam'' diye seslendi.
Bu hitaba hala alışamadığımı bir kez daha idrak ettim. Elizabeth İngiliz Milletler Topluluğu'nun sembolik hükümdarı, İngiliz Kilisesi'nin En Yüksek Yönetmeni. Oysa bu 'tebaa' kavramının artık rafa kaldırılması lazım. Tebaalar sömürgelerde olur. Afrika'da dahi İngiliz sömürgesi kalmadı. Tek bir kişi için kutlama şenliklerine milyonlarca dolar harcamak akıl ve mantığa sığar mı ? Kula kul olma devri geçmedi mi?
Londra'da bir Türk kızının en başarılı öğrenci olarak diploma töreninde Kraliçe'yi karşılamasını izledim. Elizabeth İzmir'li kızımızın verdiği çiçeği aldıktan sonra küçük giriş holünde hilal şeklinde sıralanmış rektör ve dekanların elini sıkmaya başladı. Gidecek yer olmadığı için son uçta kalmıştım. Kraliçe önüme geldiğinde karşılıklı el uzattık, gözgöze geldik. Dik yakalı kazak, omuzumdaki kamerayı görünce vazgeçip elini geri çekti. Sonradan bir İngiliz arkadaşım ''Sen avamdansın, usul bu.''dedi. O zaman hayli gücüme gitmişti.
Aynı dönemde ''Kralların Ressamı''diye tanınan Rahmi Pehlivanlı ile Buckingham Sarayı'na gitmiştik. Rahmi, Philip'in portresini yapacaktı. Prens başıyla bizi selamladı, çalışma odasında yüksek bir koltuğa oturdu. Rahmi tuvalde işe başladıktan sonra bir kaç resim çektim, Prens sinirlenmişti. Odadaki yaveri ''Biz Bay Uluç'u asistanınız olarak davet ettik. Sayın Prens'i ancak saray fotoğrafçısı görüntüler.'' dedi hışımla. Rahmi resim çekmemizin nedenini izah etti. Philip geri adım atmadı. Davranışı protesto ederek sarayı terkettik.
Jessica daha doğum yapmadan kızı Drew'un özel resimleri için People dergisinden 800 bin dolar aldı. Ne şanslı çocuk derseniz, daha şanslıları da var. Sinema, müzik ve eğlence aleminin bazı ünlüleri için 800 bin leblebi-çekirdek parası. Bebek resimlerinde rekor Brad Pitt ve Angelina Jolie'de. People, Pitt ve Jolie'nin evlatlık aldığı Knox Leon-Vivienne Marcheline (11 milyon dolar), Shiloh Nouvel (4.1 milyon), Pax Thien (2 milyon)in resimlerine 20 milyon dolara yakın para ödedi.
Bebek resimlerini kapaktan yayımlayan People, Jennifer Lopez ve Marc Anthony'nin ikizleri Max ve Emme Muniz'in da yayım hakkını 6 milyon dolara kazandı. Matthew McConaughey-Camila Alves çocukları 3 milyon, Sandra Bullock 2.7 milyon, Anna Nicole Smith'in oğlu Dannielynn 2 milyon, Christina Aguilera, Jessica Alba ( toplam 3 milyon), Nicole Richie, Jamie Lyns Spear ( 2 milyon) ile People listesine girdiler.
Eğlence aleminin A listesi şöhretleri resimlerin satış parasını yardım kurumlarına bağışlıyor. Anjelina ve Brad yayım hakkı meblağlarını çeşitli hayır derneklerine havale etti. Tom Cruise-Katie Holmes çifti kızları Suri'nin resimlerini basan Vanity Fair'den para almadı. Mariah Carey-Nick Cannon ikiz çocukların resim satışlarını internet sitesi kanalıyla yoksullukla mücadele kurumlarına ücretsiz taşıdı.
Birbiriyle açık artırma yarışına girerek ünlülere milyonlarca dolar ödeyen People, Hello ve OK dergileri '' Yatırım yapıp risk alıyoruz ama pişman değiliz. Kapaktan yayımladığımız Jolie-Pitt, Lopez-Anthony resimleri ile People'ın tirajı yüzde 45, Vanity Fair'in yüzde 60 arttı. Şimdi hedefimiz Beyonce- JayZ'nin kızı Blue İvy. Rekor düzeyde tekliflerimize '' Dünyaya ücretsiz tanıtacağız bebeğimizi.''diyerek olumsuz cevap veriyorlar.
Bebek resimlerine ilgi büyük. Halk şöhrete meraklı. Ünlülerin bebeklerini görmek için dergilere para veriyorlar. Ana-babalar yavrularını taş bebekler gibi süsleyip şovlara, güzellik müsabakalarına çıkartıyor. 250 bin çocuk yılda üç bin yarışmaya giriyor. Sabra Johnson adlı kızın dört yaşına kadar kazandığı kupaların sayısı 300. Hırslı analar ''Kızım yarışma kazansın, TV'ye çıksın da nasıl çıkarsa çıksın.'' diyor.
Anneler yarışmalara katılsın diye okula gitmeyen kızlarının geleceğini eğitimle değil dış görünüşüyle kazanmayı planlıyor. Oysa binlercesinin yarışma kazanması, ekrana çıkıp şöhrete erişmesi mümkün değil. Ana ihtirası kurbanı çocuklar, başarısızlık hüsranı içinde yaşıyorlar.
Sağlıksız, tehlikeli bir oyun bu. Aşırı makyajla yarışmalar, dans gösterilerine çıkartılan ilkokul yaşındaki kızlar cinsel sapıkların çirkin eylemlerini körüklüyor.
Güzellik yarışmalarının yıldızı, altı yaşındaki Jon Bennett Ramsey evinde ölü bulunduğunda aylarca ' faili meçhul' cinayet olarak Amerika'nın gündeminde kaldı. Kayıp minik çocukların sayısı 80-100 bin arasında. Resmi makamların 12 yaşından küçüklerin güzellik yarışmalarının kaldırılması girişimi sonuç vermedi. Ülkede küçük çocuklarla seks yapan kayıtlı sapıkların sayısı ise 728 bin 435.
Patty ( Arnold'dan çocuk yapan dadı) ile de konuşmuş. Oğlum şimdi 14 yaşında. Babası olduğumu benim gibi yeni öğrenmiş. Ne dersin?''diye sordu bir çırpıda.
Avukatı ''Maria'dan 4 çocuğun var, bir de evlilik dışı oğlun. Maddi varlığının yarısı elinden gider, çocukların bakımı, mal paylaşımı da aleyhine işleyecek. Sinemaya dönmeyi tasarlıyorsan kavgalı ayrılmamaya gayret et. Aksi halde figüranlıktan başlarsın. Karşında ''Kennedy''leri bulacaksın.'' Maria'nın amcası Başkan Kennedy idi. 'Terminatör'' aktörü avukatıyla vedalaşırken kararını vermişti. Tabloid gazeteler bir hafta sonra Arnold ve Maria Shriver'ın lokantada çekilen resimlerini ''Boşanma askıya alındı.'' başlığıyla yayımladılar.
Arnold'u en fazla korkutan husus Kennedy'lerin düşman olarak karşısına çıkması idi. 'Kennedy' tılsımlı bir sözcük. Amerika'lılar '' İngiltere'de kraliyet ailesi varsa Kennedy'ler de bizim hanedanımız.'' diye övünüyorlar. Kennedy'ler siyasi güç, varlık, ayrıcalık ve prestijiyle en popüler aile. Oysa aile kronolojisi trajedi dizileriyle dolu. Mutluluğu yaşanmadan, drama dönüşen önemli başarılar, Kennedy'lere '' Lanetli aile'' etiketi yapıştırılmasına sebeb olmuş.
Aile Joseph ve Rose Kennedy'nin 1920'lerde Amerika'ya göçüyle başlıyor. Arkadan dokuz çocuk geliyor. 'Baba' Joseph bir kısmı yasadışı işlerle servet sahibi olurken Mafya ile de yakın ilişki kuruyor. Mafya ilişkilerini kullanıp oğlunun başkan seçilmesini sağlıyor. Aile bireylerinin yaşamı ise polis bülteni gibi. Kaza, suikast, cinayet, ırza tecavüz, sürekli zina, intihar, alkol ve uyuşturucu tutkusu yüzde hesabıyla Kennedy'leri zirveye çıkartır. Aile erkekleri de sürekli çapkınlık yarışında.
Miki Fare ile Disney karakterleri de geleneksel yürüyüşe katılarak renk kattılar. Çocukların sevgilisi Disney grubu, bayrak dalgalandırıp Türklüğü paylaşarak yürüdüler. Kaldırımlarda biriken kalabalıktan hayli alkış aldılar. Sonraki gözlemlerimiz şöyle:
Bayrağımızın al'lı ak'lı renklerini taşıyan tişörtler bu yıl da en popüler giysi idi. 'Türkiye'' sözcüğünü göğüs üstüne yayan tişörtleri Amerikalılar da giymişti.
Anavatan dışında Türk varlığının en güçlü sesi diye bilinen Türk Günü Yürüyüşü'nün 31'inci yıldönümünde baş örtülü kadınlarımızın sayısının azaldığı dikkatimizi çekti. Ayrıca başörtünün siyahı, yerini pastel renklere terketmişti.
Cim Bom-Fener rekabeti okyanus aşarak New York'a ulaşmıştı.Taraftarlar bu kez rekabet dozajını kaçırmadılar. Sarı lacivert fularlı gençler seyyar sergiyle geçerken ''Dar ağacında bile olsa son sözümüz Fenerbahçe' diye haykırıyorlardı. Amigolar ''En büyük.. diye tiyo veriyor, Fener'liler anında gökdelenlerde yansıyan çağrıyla sloganı tamamlıyordu: ''Türkiye.''
Bu yıl gözlerimiz Fifth Avenue'deki yürüyüşlerde sancağımızı dalgalandırarak geçen Deniz Albay'ı Zeki Uygur'u aradı. Amerika'daki Türklerin ''İyilik Meleği'' şöhretli Beyin Cerrahı Dr. Uygur Mart'ta Hakk'ın rahmetine kavuşmuştu. Türklüğe değerli hizmeti olan Prof. Tayfur Altıok ile Atatürk çalışmalarıyla ün yapmış eski Federasyon Başkanı Yüksel Oktay da kısa zaman önce aramızdan ayrıldı.
Şeyh Hamadi bin Casim bin Caber Al Sani, Katar'ın hem Başbakanı hem de Dışişleri Bakanı. Şeyh Hamadi geçen hafta şehrin gözde caddesi Fifth Avenue ile 72'inci sokağın birleştiği köşede bir binada satışa çıkarılan iki daireyi 31.5 milyon dolara almaya talip oldu. Sahibi, geçen Mayıs'ta 104 yaşında vefat eden bakır madenleri sahibi Huguette Clark'ın varisleri. Satışın gerçekleşmesi için binanın Apartman Yönetim Kurulu'nun onayı gerek. Kurul Hamadi'nin teklifini acilen müzakere ettikten sonra reddetti. Şeyh Hamadi, Amerika'nın yakın dostu Katar'ın Başbakanı. Amcasının oğlu ise Katar Emiri Şeyh Hamad bin Halife.
Katar minik bir ülke ama doğal gaz rezervinde dünya üçüncüsü. Bitmez tükenmez petrol stokuna sahip. Milyarder şeyhin para sıkıntısı yok, helikopterli lüks yatı 145 metre. Ama Kurul yöneticileri bunca servetine, güç ve nüfuzuna rağmen Şeyh'in buluşma teklifine dahi rıza göstermediler.
Bir kurul üyesi Hamadi'nin daireleri birleştirmek istediğini söylüyor:''Toplam oda sayısı 23 olacak.Kimin ihtiyacı var 23 odaya. İki eşi, 15 çocuğuyla geldiklerinde gürültü patırtıdan, trafik tıkanmasından huzurumuz kaçacak. Fazla düşünmeden red kararı aldık.''
Bu Şeyh Hamadi için ilk red kararı değil. Katar Başbakanı'nın parası nedense "her kapıyı açmıyor'' New York'ta. 3-4 binada apartman yöneticileri kurulu da Hamadi'nin tekliflerini geri çevirdi.
Şeyh, Clinton'ın son başkanlık gününde af çıkardığı vergi kaçağı Marc Rich'in eski karısı Denise Rich'in süper lüks dairesini de satın almak istedi. New York'un en pahalısı diye lanse edilen binaya 65 milyon dolar teklifi de yönetici engeline takıldı.
Gene de Şeyh kolay yılacak kimse değil. Amcaoğlu Kuveyt Emiri, Huguette Clark'ın müşteri arayan dairelerinin karşısındaki binada iki daire sahibi. Şeyh, Huguette dairesinde pencereden el sallasa Kuveyt Emiri'yle selamlaşacak. Hamadi son 20 yıl içinde New York hastanelerinde 104 gün geçirmiş, ev yaşamına düşkün: ''Daireler için uğraşıya devam edeceğiz. Başarırsak birleştirip eve dönüştüreceğiz.''
Katarlılar, Dubai ve Suudi, Orta Doğu'da varlıklı Araplar arasında New York'ta emlak edinmeye en düşkün olanlar. Suudi kraliyet ailesinden Alwaalid bin Tallal Riyad'da 300 milyon dolara inşa ettirdiği 317 odalı saraydan sonra New York'a el atarak ilkin Essex House, Helmsley Building'i, sonra Florida'ya uzandı. Palm Beach'de Donald Trump malikanesini 95 milyon dolara satın aldı. Al Waalid'in parası zorlanmadan kapıları açtı.
Dış ülkelerde emlak alışverişinde Arapları Ruslar izliyor. Maden sektörü zenginlerinden Dmitry Rybolovlev Citibank eski CEO'su Sandy Weill'den 88 milyon dolara satın aldığı malikaneyi 22 yaşındaki kızı Eketerina'ya hediye etti. Dünyanın 30uncu milyarderi sırasındaki Rybolovlev Monaco'da inşa ettirdiği La Belle Epoque'a 320 milyon dolar ödedi. Dmitry 1996'da iş ortağını öldürmek komplosu hazırlamaktan bir yıl hapis yattı. Rus milyarder sabıkalı siciline rağmen New York'ta, Florida'da emlak almaya kalkıştığında fazlaca güçlükle karşılaşmıyor. Parası kapıları açmaya yetiyor. Emlak piyasası hala yeterince canlı değil New York'ta. Katar Başbakanı ise bir çırpıda 200 milyon doları süper apartmanlara ödemeye hazır. Oysa her seferinde karşı çıkıyorlar. Acaba neden?
Yapım şirketi Eon Production bu filmle Bond dizisinin 12 milyar doları aşkın hasılat ile rakip Harry Potter dizisini geride bırakacağını söylüyor.
Eon gişede rekor, seyirci sayısında dünya birinciliği peşinde. Geçen gün İnternette çekim güvenliğini sağlayan korumaların Türk gazetecilerle çatışma sahneleri gözüme ilişti. Bir tarafta İstanbul mizanpajını kullanan, kentin en işlek yerlerinde araç ve yaya trafiğini kestiren Avrupa-Amerika'lı yapımcılar, öte yanda kendi ülkelerinde görevini yapmaya çalışan Türk muhabirler. Üstelik ''Skyfall'' ekibinin duman makinesinin de canlı hedefi olarak. Manzara hiç de hoş değil.
1950'lilerden bu yana Türkiye'ye Gary Cooper, William Holden, Danny Kaye, Yul Bryner, Maximilien Schell, Melina Mercouri, Sean Connery dahil düzinelerle aktör, sinema, müzik ve eğlence aleminden şöhretler geldi. 'Topkapı', Paralı Askerler' gibi filmler çevrildi. Hiç bir yerde olay çıkmadı. Koruma-gazeteci çatışmasını, muhabirlerin 'duman altı' olduğunu duymadık. Bazılarının işgüzarlık sınırını kaçırdığı belli.
Yarım asırlık geçmişi var Bond filmlerinin. Sinemaseverler Sean Connery'yi dizinin ilki ''Dr.No'' ile tanıdılar, bir kısmı İstanbul'da çekilen ikincisi ''Rusya'dan Sevgilerle' İskoç kökenli aktöre şöhret kapılarını açtı.
Clinton’ın stajyer Monica Lewinsky ile cinsel ilişkisini sürekli yineleyerek ‘’ Amerika’nın yüzkarası, Başkanlığa kesin layık değil.’’diye ateşli nutuklar attı. Oysa aşırı Clinton taklitçisi North Carolina Senatörü Edwards’ın Clinton kıskançlığı da Kongre’de sır değildi. Meclis Clinton’ı stajyer skandalında ‘yalancılık ve adaleti engelleme’ davasında suçlu bulunca Edwards’ın bir zil takıp oynamadığı kaldı. Yakınlarına ’ Önüm açıldı artık.’’diye müjde verdi. Ama Senato aksine kararıyla Edwards’ın sevinci kısa ömürlü oldu. Şimdilerde Amerikan tarihinde ender görülen bir komedi-dramın baş rolünde.
Edwards 2008 yılında ABD başkanlık yarışına girdi. Rakiplerinden biri İllinois Senatörü Barack Obama idi. Ön seçim sonuçları Edwards’ı ümitlendirdi. Obama adı geçtiğinde Edwards’dan‘Parlak Çocuk’diye söz ediyordu. Kadın taraftarları ise ‘’Bebek Yüzlü’’, ‘’Süzgün Bakışlı’’ sıfatlarını kullanıyordu. Gerçek bir narsist (Kendine aşık kişi) idi. Berberine bir saç traşı için 500 dolar ödemeye alışmıştı. Seyahatte iken yol parasını da ödeyerek kuaförünü yanına getirtiyordu.
Clinton’a sataşmadan duramayan Edwards seçim gezilerini videoya kaydeden Rielle Hunter ile yakın ilişkiye girdi, karısından boşanıp evleneceklerini vaat etti. Kampanya devam ederken Rielle 3 çocuk babası Edwards’a hamile olduğunu söyledi. Duyulduğu takdirde başkanlığı kaybedeceğini hisseden Senatör, videocuyu basından kaçırmak için kendisine sadık kampanya görevlisi Andrew Young ile California’ya gönderdi. Young ailesi hamile Rielle’le malikane boyutunda bir villaya yerleştiler.
Devreye ünlü bankacılık ailesinin varisi (Bunny)‘tavşancık’ lakaplı Rachel Mellon girdi. 90’ını aşkın milyarder Rachel idolü başkan Kennedy’ye benzettiği John Edwards’la platonik bağlantısı vardı. ‘’Edwards’ın seçilmesi için herşeyi yaparım.’’diyerek kasasını açtı. Milyarder kadın yılda 2,300 dolarlık kişisel bağış limitini aşarak Edwards kampanyasına 725 bin, senatörün kurduğu yoksullar vakfına da 6,4 milyon dolar bağışladı. Milyarder arkadaşı Fred Baron da kampanya bir milyon dolar verdi. Young yasadışı paraları bir kız çocuğu doğuran videocu Rielle’e transfer etti.