Süzgeçten geçirip üçgen bardağa dökün. İnce dilenmiş misket limonu veya çekirdeksiz zeytin ilave edin. Ekran karşısında Bond stili 'votka martini'yi yudumlayarak nostaljik yolculuğa hazırsınız.
James Bond hayranlarına müjde! Nihayet Ekim'e ulaştık. ''N'olmuş yani.''demeyin, rastgele bir Ekim değil bu, 1962'nin 50'inci yıldönümü. Sanat, sinema, müzik, moda, eğlence alemi etkinliklerini gözden geçirirsek 1962 Ekim'i son yüzyılın en hareketlisi olarak karşımıza çıkıyor. James Bond filmlerinin birincisi ''Dr.No'', 50 yıl önce Londra'da vizyona girdi. 5 Ekim İngiltere'de ''Global James Bond Günü'' ilan edilecek. Kasım'da 23'üncü Bond filmi ''Skyfall'' gösterime açılacak. İlk Bond 007, Sean Connery, 6'ıncısı Daniel Craig. Roger Moore (3'üncü) ile Pierce Brosnan (5'inci) İngiltere'de promosyon turuna çıkacaklar. Koleksiyoncular için anı kitapları, müzik kasetleri, tişörtler imzalayıp satışa sürecek, kalabalık katılımlarda konuşma yapacaklar.
6 Bond aktörü arasında en fazla hayranı olan 'Sir' unvanlı Sean Connery tura davet edildiğinde ''Saçma '' diye geri çevirdi. Bond dizisinin 1.6 milyar dolar hasılat yapmasına rağmen yapımcı Albert Broccoli Connery'ye 6 filim karşılığında yalnızca 3 milyon dolar verdi. Espiyonaj, entrika filmleri meraklılarının ''Alpha Male''( erkeğin erkeği) diye tanımladığı Connery, Broccoli'yi hiç affetmedi, öldüğünde cenazesine dahi gitmedi. Hayran klüpleri ''Adım Bond, James Bond'' sloganıyla milyonların kalbini fetheden 'Sir' Sean'ın her ne pahasına olursa olsun global gün etkinliklerine getirilmesi için Bond şirketine baskı kampanyası açtı.
50 yıl önce bu ay rejisör David Lean'in 7 Oscar ödülü kazandığı ''Lawrence of Arabia'', Frank Sinatra ve Laurence Harvey'in ''The Manchurian Candidate'' filmleri gösterime sürüldü. The Supremes, Marvin Gaye, James Brown, Stevie Wonder müzikte sivrilmeye başladılar.
1962 pop kültürü açısından gençlik akımlarının önemli değişim geçirdiği yıl oldu. Başkan Kennedy, Che Guevara, Martin Luther King,Vietnam Harbi, gençleri yenilik aramaya yöneltti. Woodstock konserleri, esrar ve seksin ülke sathında yayılmaya başlamasına yol açtı.
Londra pop kültürünün başkenti idi. Modacı Mary Quant yenilikçi tasarımları, sonraki kuşak modellerin takip ettiği kürdan vücuduyla Twiggy, saç tasarımcısı Vidal Sassoon, mini etek de bu kültürün ürünleri oldular. The Beatles'ın ilk altın plağı 'Love Me Do' İngiltere'de, Amerikan pop'unun lideri The Beach Boys'un ilk albumu 'Surfin' Safari' Amerika'da aynı gün piyasaya çıktılar. ''İngilizler geliyor.'' sloganı ile pop kültürü tarihe geçti.
Toplantıları izlemeye gelen bir Türk kadın meslekdaşımız, benzeri ender görülen koruma düzeni hakkında ''B.M.'ye girmek için karşı kaldırıma geçeceğiniz zaman polisler üç sokak aşağı, bir cadde yukarı yürütüyor sizi. Bu kadar güvenliğe ne gerek var? Bina girişinde havaalanındaki gibi detektörden geçerken üç kez ziller çaldı. Saat, bel kemerini çıkardım, ziller susmadı. Sonunda ayakkabımın topuğundan çıkan demir çivinin alarm sistemini uyardığı anlaşıldı. Korumalar çiviyi çıkarıp tekrar kontrolden geçmemi takiben içeri aldılar beni. ''diyerek güven tedbirlerinin abartılmasından yakındı.
193 ülkenin 123 devlet ve hükümet başkanları düzeyinde temsil edildiği toplantılarda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül veya Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yokluğu dikkati çekti. Batılı gazeteciler ile İran'lı muhabirler en üst düzeyde iki liderin neden gelmediğini sorguladılar.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu BM toplantılarından önce mülakatlarında ilişkileri gergin temaslarla süregelen Başkan Obama ile New York'ta görüşeceğini söyledi. Netanyahu'nun 6 Kasım'daki seçimler arifesinde Obama'yı emrivakiye getirip özellikle İsrail-Filistin sorunlarında ödün peşinde olduğunu hisseden Beyaz Saray ABD Başkanı'nın yoğun gündemini öne sürüp buluşmaya zamanı olmadığını İsrail liderine bildirdi. Netanyahu'nun ABD'de güçlü İsrail lobisine güvenerek ''Obama nerede zamanı olursa oraya giderim.'' şeklinde cevabi mesajına rağmen Beyaz Saray geri adım atmadı. Netanyahu'nun görüşme isteğine Obama'nın 'Hayır' demesini takiben Erdoğan'la buluşmasının İsrail için ciddi dışlanma sorunları çıkaracağı belirlenince ABD Başkanı seçim riski almaya yanaşmadı.
Oak Room’un emektar barmeni bizzat hazırladığı votka martiniyi Scott Harrison’ın önüne sürüyor :’’Hoş geldin Prens. Gözde içkini unutmadım.’’ Barmenin Prens diye hitap ettiği ince sakallı genç üçgen bardaktan ilk yudumu aldıktan sonra tebessüm ediyor: ‘’ Merhabalar George. Grey Goose martininin üstadı sensin. Hafızana da diyecek yok. Arkadaşıma da aynısını rica edeceğim.’’
1990’lı yılların sonunda New York’un en gözde klüpleri, varlıklı aile çocuklarının takıldığı barlarda özel davetler, doğum-evlilik yıldönümü kutlamaları düzenleyen Scott kısa zamanda ‘Prens’ lakabıyla ün yaptı. New York sosyetesinin hayran olduğu genç girişimci bol para kazanmaya başladı. Oak Room barında hasret giderdiği çocukluk arkadaşına içini döküyordu: ‘’Para, pul, şöhret sahibi olmuştum ama tatminsiz bir yaşam içinde kıvranıyordum. Danıştığım saygın bir kişi beni dinledikten sonra gönüllü olarak Liberya’ya gitmemi tavsiye etti.’’ ‘Prens’ Liberya’da ‘’Merhamet Gemileri’’ adlı gönüllüler grubunun işlettiği deniz hastanesine katıldı. New York’lu genci fotoğrafçı olarak aldılar:
"Yosunla kaplı, sülüklerin yüzdüğü bataklıkların çamurlu suyunu içen insanları gördüm. Cüzzamlıların görünümü içimi kararttı. Afrika’da ilk günümde hayatımın ilelebed değiştiğini hissettim. Siyah kıtada toplumsal hayat su etrafında şekilleniyor. Mikroplu su her gün 4,500 çocuğun ölümüne sebeb oluyor. Köylerde kız çocukları suya ulaşım sağladığımızda saatlerce kuyu aramıyor, okula gidebiliyorlar."
Scott haftalarca Liberya’dan Etopya’ya su keşfine yöneldi. Bir keresinde Merkezi Afrika Cumhuriyeti’ne gitmek için 110 km.lik yolu 17 saatte katetmeye mecbur kaldı: "O bölgede 1.7 milyon dolarlık bir proje ile 20 bin Bayaka Pigme (küçük insanlar) lerine su sağladık. Afrikalılar, köylerde ağaçları keserek pigmelerin bambu dallarından av ciriti yapmalarını da önlemişler. Üstelik uzun mesafelerden kendileri için zorla su taşıtıyorlardı pigmelere. Su getirdiğimizde bu sorun da çözümlenmiş oldu.En kötüsü Etopya’da idi. Çok gururlu bir halk Etopya’lılar. Kadınlar şikayet etmeden kirli, mikroplu su almak için günde 8 saat yürüyorlardı. 900 bin insana su getirdik, bu zulümden kurtardık."
New York’da varlıklı kesimin yaşadığı bir mahalleden yoksul Afrika’ya giden Scott Harrison’nın bir kaç haftalık ziyareti 10’uncu yılını doldurdu. Prens, Los Angeles’te ünlü bir cerrahın 2 haftalığına geldiği Liberya’da gönüllü çalıştığı yüzen hastanede yoksullara 23 yıldır ücretsiz hizmet ettiğini söylüyor.
‘Prens’ Scott en yoksul insanların günde bir dolara yaşadığı Uganda’da 6 su projesini NewYork’ta bir klüpte düzenlediği bağış davetiyle gerçekleştirdi. Akabinde‘’Charity- Water’’ adlı kendi kurumunu başlattı. Başvurduğu milyoner arkadaşlarının yardım konusunda çekimserliğini farkedince sülüklerin yüzdüğü, bakterilerin kemirdiği çehrelerin fotoğraflarını gönderdi. 62 milyon dolar topladı. Hollywood ünlülerinden Will ve Jada Smith, Justin Bieber, Jessica Biel en büyük bağışta bulunanlar listesinin başında.
Scott Harrison’un hedefi fakirliğin en fazla hissedildiği bölgede 100 milyon insana temiz su getirmek. Bu amaç için 19 ülkede 6,185 proje hazırlattı. New York’un çılgın gece hayatının bir parçası olan Scott ‘’Çalıştığım özel klüplerde Grey Goose votkasının şişesine bahşiş hariç 365 dolarlık fatura keserdim. Afrika ülkelerinin çoğunda bu para ile bir aile bir yıl geçiniyor.
Scott Liberya’da hastane gemisinde ranzalı bir minik odayı paylaşarak yaşıyor:’’ İlk zamanlar odamda ne elektrik vardı, ne de temiz su. Hamam böcekleri içinde yaşıyordum. Şimdi odamda temiz su da var, elektrik de. Doktorlarımız yoksul hastalara şifa sağlıyorlar. Artık mutlu bir hayat sürüyorum.’’
Düzineyle bahçıvanın günlerce şekillendirdiği bahçelerde erken gelenler şampanya kadehlerini kaldırıp yeni gelenleri selamlıyorlar. Yabancı sayılacak kimse yok aralarında, eski-yeni arkadaşlar var. Güleç yüzlü ev sahibi konuklarını "Hoşgeldiniz"le karşılıyor, aldığı yanıt "İyi akşamlar David" oluyor. Saçları usturayla kazılı, gözlükleri siyah camlı, takım elbiseli bir grup sürekli çevreyi gözlüyor. Özel koruma olduklarını söylemeye gerek yok. Ev sahibi ise kardeşiyle 50 milyar dolarlık servet sahibi yatırımcı David H. Koch.
Her dört yılda bir olduğu gibi, finans ve yatırım aleminin zirvesindekiler bu yıl da Hampton sayfiyesinde dostluk tazelediler. Amaç başkan seçiminde destekleyecekleri adaya para yardımında bulunmak. Para babaları F. Scott Fitzgerald’ın popüler kitabı "The Great Gatsby"deki karakterleri anımsatıyor. Fitzgerald milyarder klübündekiler için "Çok zenginler senden, benden farklıdır" tanımlamasını kullanıyor.
Amerikalı zenginler Kasım seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti adayı Mitt Romney’e oy verecekler. Güzellik sanayi Revlon’un patronu Ron O. Perelman eski demokrat ABD Başkanı Bill Clinton kampanyasını desteklemesine rağmen bu kez demokrat Obama’ya destek vermeyecek. 180 derece dönüş yapan Perelman: "Romney çok eski dostum. Evimi açar mıyım diye sordular, ‘Memnuniyetle’ cevabını gönderdim. Mitt’in güçlü liderlik yapacağına eminim."
Obama’ya sırtını çeviren Perelman, geçen hafta Hampton’ların pırlantası lakaplı 40 odalı malikanesinde kendisi gibi milyarder dostlarını ağırladı. Müzik sanayi patronu, moda markası Sean John’ın sahibi P. Diddy, Hampton’lar davet zincirine Harlem’deki Apollo tiyatrosu yararına gece düzenleyerek katıldı.
Milyarder işadamı Koch’un Perelman’ınkine kıyasla mütevazı villasında bağış kampanyasının son partisinde 300’ü aşkın davetli kişi başına 50 bin dolar ödedi. İki saatlik yemek parası bir musluk tamircisinin yıllık net maaşının üstündeydi. Fitzgerald’ın benzetme yaptığı bazı süper zenginler Hampton davetleri sonrasında otel yerine malikane kiralamayı yeğlediler. Adı açıklanmayan bir milyarder South Hampton’da lüks bir malikaneyi iki haftalığına rekor sayılan 500 bin dolara kiraladı.
Kampanyası için 3 milyon doları aşkın bağış toplanan Cumhuriyetçi Parti adayı Mitt Romney tüm davetlerde hazır bulundu. Kremanın kaymağı zenginlerin yakın dostları New York’a ilaveten Chicago, Los Angeles, Houston, Londra ve Paris’ten gibi şehirlerden bağış davetlerine katılmaya geldiler.
Peki, Cumhuriyetçilerin ‘zengin düşmanı’ diye karaladığı Barack Obama rakibi Romney milyonlarca dolar bağış toplarken ne yapıyor?
1998 seçimlerinde Steven Spielberg’in Hampton malikanesindeki davetinde Kim Bassinger, David Geffen, Alec Baldwin, Barbra Streisand gibi sinema ve eğlence alemi ünlüleri Clinton’a para yağdırdılar. Spielberg önümüzdeki Kasım seçimlerinde Demokrat Obama’ya bağış daveti için hazırlıklı olmadığını söyledi. Vogue dergisi baş editörü Anna Wintour West Village’de Sarah Jessica Parker’ın evinde, George Clooney Hollywood Hills’deki villasında yemekli gece düzenlediler. Obama’nın bu yemeklere katıldığı söyleniyor. Demokratların kampanya yönetiminin Cumhuriyetçilerden geri kalmamak için Hampton’da sonbahar öncesi kalabalık düzeyde Obama ile yardımcısı Biden’ın katılacakları bağış davetleri hazırlığına başladıkları bildiriliyor.
Barack ile samimiyetimiz(!) mektupla başladı. Türk dostu bir kongre üyesinin seçim kampanyasına bağış yapmıştım. Kimliğimi öğrenen Obama’nın kampanya ve iletişim direktörlerinden teşekkür mesajları aldım. Ardından Obama ve Michelle(eşi) den ilave bağış isteğiyle son bulan mesajlar geldi. Barack ‘’Onlar (rakibi Mitt Romney) herkesten yardım istiyor, desteğinize ihtiyacım var.’’ diye hemen konuya giriyordu.
Başkanlık seçimi Kasım’ın ilk haftasında. Ama şimdiden politika arenası kızışmış durumda. Barak-Romney ikilisi, bir diğerinin boğazında. Obama Amerika’nın başkanı. Mesajları
‘Doğan’ diye başlayıp ‘Barack’la bitiyor. Amerika ve Batı ittifakı ülkeleri liderinin ‘’5-10 dolar dahi olsa gönder.’’çağrısıne kulak tıkamak mümkün değil.
Saygın Wall Street Journal Romney’e Goldman Sachs, JPMorgan Chase, Bank of America, Credit Suisse,Citigroup’un son beş ayda kurum başına 500 bin doların üstünde nakit yardımda bulunduğunu bildiriyor. Dev kurumlar Barack’a değil, Romney’ye niye arka çıkıyorlar? Yanıt hazır: Multimilyoner Romney’de onlardan biri.
Konuyu eşeleyince garip durumlar çıkıyor karşımıza. Cumhuriyetçi parti adayı Mitt Romney geçmiş yıllarda ödediği vergileri açıklamaya yanaşmıyor. Serveti 250 milyon dolar civarında.
Babası George Romney, Michigan valiliği seçimine girmeden önce 12 yıllık vergi kayıtlarını basına açıklamıştı. Oğlu babasını örnek almadı.
Son haftalarda Obama ile Romney’in söz düellosunda ilk kez rakip adaylar birbirini yalancılıkla itham etti. Barak hedefi 12’den vurdu: ‘’Romney Çin’in Amerika’lıların işini çalmaya devam etmesine izin vermeyeceğiz, diyor. Oysa kurucusu, tek sahibi olduğu Bain Capital şirketi Çin’e milyonlarca dolar yatırım yaptı. Kim yalancı, kararınızı verin.’’ Çatışmanın en ilginç yönü Romney’in İsviçre, Lüksemburg, Cayman Adaları ve Bermuda’da kıyıdışı bankalarda milyonlarca dolarlık servetinin ortaya çıkması idi. Ön seçimde rakibi olan eski kongre başkanı New Gingrich ‘’İsviçre bankalarında hesabı olan Amerikan başkanını hiç duymadım.”diye şaşkınlığını dile getirdi.
Amerika’da 6 Kasım seçimlerine kadar servetler konuşacak. Romney cephesinde New York’lu Koch kardeşlerin (servet toplamı 50 milyar dolar) bir günde kişi başına 50 bin dolar bağış yapanları buluşturan üç yemekli daveti son bir ay bağışlarını 106 milyon doları arttırdı. Obama’nın ‘’Amerika İçin Obama’’kampanyasını yürüten Anne Marie Habershaw paniğe kapılıp ‘’Böyle giderse kaybederiz.’’dedi.
Ana-kız içerde fazla kalmadı. Tek alışverişleri litrelik meşrubatı, korumalardan biri taşıyordu. Saçları üç numara traşlı azman korumaların ceketlileri koltuk altı silahlarını kapatıyordu, 36 derece New York sıcağında. Hepsi Başkan Obama'nın korumaları gibi bileğe yapışık telsiz aygıtıyla donanmıştı. Pet şişede kola için bakkala beş korumayla gidildiğini ilk defa duyuyordum.
Amerika iki haftadır aktrist Katie Holmes'un kocasına açtığı boşanma davasını konuşuyor. 33 yaşındaki Katie TV dizisi ''Dawson's Creek'in yıldızı. Kocası jönlerin ünlüsü Tom Cruise. Aktör boşanma kağıtlarını İzlanda'da film çevirirken aldı. Yakın çevresi '' Katie-Cruise evliliğinin altı yıl sürmesi sürpriz oldu. Katolik Katie, kızının "Scientology Kilisesi" doktrinleriyle büyümesine şiddetle karşı. Boşanma nedeni inanç ayrılığının artışa geçmesi. Katie Suri'nin vesayetine almak istiyor. Kızının kaçırılmasından korkan Katie geceli-gündüzlü korumalar kiraladı. "Avukat babası New York'a geldi, kızı ve torununun güvenliğini yönetiyor" diyor.
Tom Cruise koyu bir Scientology müridi. Din, kült, mezhep diye adlandırılan inancın kurucusu bilim-kurgu kitapları yazarı L. Ron Hubbard'a 'tanrı' gözüyle bakıyor. Hubbard öğretilerinde 75 milyon yıl önce Samanyolu diktatörü Xenu'nun başka gezegenlerde ölen insan türü yaratıkları canlandırıp dünyaya getirdiğini ileri sürüyor. Scientology'yi ayrıntılarıyla öğrenme testlerinin ücreti 25 bin dolardan başlıyor. Hubbard kitaplarında insanda beden, akıl ve thetan (ruhsal ölümsüzlük) üçlüsünün E-Metre denilen cihazda 1.4 voltluk elektrotları tutarak ölçülmesini anlatıyor.
Scientology tanrısının 1986'da ölmesi üzerine torunu David Miscavige kült liderliğini üslendi. 1990'da üye olan Cruise, lider David'in çok yakın arkadaşı. Külte milyonlarca dolar bağışta bulunan Cruise'a ilaveten John Travolta, Elvis Presley'in kızı Lisa Marie, Will Smith, Julietta Lewis, Kirstie Alley, Mimi Rogers sözde din'e yüklü bağışta bulunan Hollywood ünlüleri.
Cruise 275 milyon dolarlık servetiyle Amerika'nın en zengin aktörü. Aktris Mimi Rogers ilk eşi Tom'u şöyle anlatıyor:'' Tom Scientology rahibi olmak istiyordu. 'Aletim' saf kalsın diyerek kocalık görevini ihmal etmeye başladı. Ben de arada bir 'aletimin' çalınmasını istiyorum, dedim. Üç yıl sonra boşandık. Tom, Nicole Kidman'la evlendi. Nicole'u hamile iken boşayıp Katie'e nikah kıydı.''
Amerika'da 3 bini aşkın tarikat, mezhep ve kült var. Mürit sayısı 8 milyon. Müritlerin çoğunluğu yüksek eğitim görmüş, para sıkıntısı olmayan kişiler. Beyin yıkamadan geçerek üye alınıyor. Scientology'den kaçan bazı üyelerin intihar etmesi, kült yöneticileri tarafından yakalanıp hücrelerde ağır koşullarda yaşam sürmesi gazetelere konu oluyor. Scientology'yi kabul ettikten sonra Tom ile evlenen Katie ruh ve beden arındırma testleri geçirirken aldığı ilaçlardan ötürü elleri havuç rengine dönüştü. Bırakınca cilt rengi eskisine dönüştü.
Tabloid basında karı-kocanın avukatlarının mahkemeye çıkmadan boşanma şartlarında anlaştıkları bildiriliyor. Suri annesine verilecek. Katie ve Suri New York'ta, Tom, Los Angeles'ta yaşayacak, Suri Scientology'de eğitim görmeyecek, babasını korumaları ve dadısı refakatinde ziyaret edecek. Tom'un boşanırken Katie'ye ne kadar para vereceği henüz açıklanmadı.
Çorbada tuzumuz olsun, ekleme yapıyorum: ''Çocukluğumuzda karpuz kabuğunun suya düşmesinin yaz müjdecisi olduğunu öğretmişlerdi.'' Birlikte gülüyoruz.
Arkadaşımın sevdiği bir konu bu, Las Vegas ana caddesinde düzinelerle üstsüz havuzundan '' Çok eğlenceli'' diye söz ediyor.
Amerika, kadın çıplaklığına aşırı düşkün bir ülke. Sinema, müzik, moda dünyasında, sosyete davetlerinde kadınlar önde göbek çukuru, yanda-arkada kalçaya açık tuvaletler içinde boy gösteriyorlar. Giysi kumaşların şeffaf olması da caba. Plajda bikiniler avuç boyu.
Son yıllarda çıplaklık, değişik isimlerle toplumda yayılmaya başladı. Sahil, kent sayfiyeleri, plaj, klüp, kaplıca, doğa tutkunu gibi masum etiketleri kazıyınca karşınıza çıplaklık çıkıyor.
Altı hafta sonra başkanlık seçimini gene Demokrat Obama mı, Cumhuriyetçi Romney mi kazanacak, göreceğiz. Diyaspora Türklerinin sohbetinde ana konu ABD'nin başkanı Türkiye yanlısı mı, karşıtı mı olacağı?
Oysa 6 Kasım'ın önemli bir diğer yönü lokal seçimler. Türklerin iki çatı kuruluşu 'Federasyon' ve 'Asamble', ABD Kongre üyeliğine yarışan adaylar arasında Türk dostu diye bilinenlere bağış kampanyasına başladı.
Bu dönem ilginç geçecek. Türkler, New York milletvekili Ed Towns'ı bir kaç bağış davetiyle onurlandırması akabinde Kongre'de artık görev almayacağını açıkladı. Türk dostu Towns Kongre'de geçirdiği 30 yılın kafi olduğunu gerekçe gösterdi. Saygın milletvekilinden boşalan yere belediye ve eyalet meclisi üyeleri Hakeem Jeffries ile Charles Barron talip oldular. Türkler, Jeffries için yeni bağış kampanyası düzenlediler. Başkan Obama'nın 'Ağabey' diye hitap ettiği Towns ikinci bir sürprizle önceki seçimde rakibi olan Barron'ın adaylığını desteklediğini bildirdi.
Barron, devrimci sol örgütü Black Panther'in eski üyesi.Beyaz düşmanı, zenci aktivist, Kaddafi ile kendi halkına katliam yapan Zimbabwe cumhurbaşkanı Robert Mugabe'yi 'kahraman' diye niteliyor. Konu İsrail olunca zehir kusuyor: ''İsrail kontroldan çıktı. Obama ile Hillary'nin İsrail'e saldırgan politikaları, terorist eylemleri, korsanlıklarınıza hoşgörü gösterilemez demeleri lazım. Gazze eylem ve izolasyonunuz yüzünden çok sayıda kadın ve çocuğun ölümüne sahne oldu. Orası ölüm kampı gibi dehşet verici bir yer. Tüm dünya ayaklanmalı. Bu ülkenin ( ABD) diktatör ve teroristleri desteklemesinden bıktık,usandık. Terorizmi durdurmak mı istiyorsunuz, dünyada en büyük terorist İsrail hükümetidir.''