Her parçanın hayatımızda bıraktığı bir iz vardır. Şarkılar aslında bizim de tarihimizdir. Unuttuklarımız ile unutamadıklarımız çarpışır. Müzik öyle bir türdür ki çoğu silinip gider. Sosyoloji açısından bir değerlendirme yapmak gerekir. Günün modası neydi, o müziğe nasıl yansıdı. Neyi dinlerdik, neyle dans ederdik, hangi solistler zamanında zirvedeydi. Müziğin tarihi ile modanın tarihini de eşleştirmek mümkün.
Sadece pop müziğinin değil, Türk müziğinin de sevilen parçalarının yankısı ne kadar sürüyor. Kulüplerde ne çalınıyordu, Türk müziği hangi mekânlarda, hangi bahçelerde dinlenirdi?
Yemek müziği kavramı nasıl doğdu, nasıl gelişti, nasıl yaygınlaştı?
Pikabımda iki uzunçalar dönüp durdu.
Biri: ‘Bir Varmış Bir Yokmuş - 1960/70’ler Türkçe Aranjmanlar Altın Seri’.
Diğeri: “Anılar - 1970’ler Karma Pop Türkçe Aranjmanlar’.
İkisi de Odeon Koleksiyonu’ndan.
Aranjörlerden
Galata denince belleğime ilk düşen, İlhan Berk’in ‘Galata’ kitabıdır. En ücra köşelerine kadar, bize o semti yazmıştır. Semt monografileriyle ilgilenirim, çünkü sadece orada yaşayanlar değil, gelip geçenler de o semti tanımalıdır.
Turan Akıncı’nın ‘Galata - İstanbul’un 700 Yıllık Karakutusu’ kitabında bakın Galata semti hakkında neler öğreniyoruz...
Bizans yönetimi Galata’yı Cenevizlilere tahsis etti. Karadeniz ve Akdeniz limanları arasında bir ticaret ağı kurdular. Bu düzen 186 yıl devam etti.
1453’te Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethedince bir Ahitname vererek bölgenin özerkliğini tanıdı.
Kitabın anabaşlıkları: Galata Limanı, Galata Kültür Varlıkları, Galata’da Osmanlı Askerî Tesisleri, Galata Sarrafları, Osmanlı’da Levantenler, Galata’da Bankalar, Galata’da Bankerler, Galata’da Ticarî Hanlar.
Fatih, Bizans imparatorundan Galata’nın sulh yoluyla teslim edilmesini istedi, imparator bu teklifi kabul etmedi. Zağanos Paşa, Cenevizlilere şöyle söyledi: “Sizler sultanın dostlarısınız. Hiç kimseden zarar görmeden Galata’yı elinizde tutacaksınız. Bu zamana kadar Bizans imparatorundan elde ettiğiniz hakları aynen koruyacaksınız. Bu nedenle hiç başka bir şeyle uğraşmayın. Sultanı da kızdırmayın.”
Yönetim tarzı klasik Osmanlı yönetim şablonundan farklıydı. İstanbul’un fethinden sonra, oraya göre bir yönetim tarzı uygulanmaya başladı, biraz karmaşıktı. Galata subaşısının düzeni sağlamanın ötesinde birçok görevi vardı.
Galata - İstanbul’un 700 Yıllık Karakutusu
Dün sabah ölüm haberini aldım.
Daima savunduğum bir düşüncemi tekrarlamalıyım.
Bir yazarı iyi anlayabilmek, verdiği tadı alabilmek için eleştirmenlere, akademisyenlere ihtiyacımız vardır. Yazarın edebiyata getirdiği yeniliği onların aracılığıyla öğrenirsek, kitabı hem okuduğumuz listede hem de edebiyat tarihinde doğru bir yere yerleştiririz.
Yıldız Ecevit gibi akademisyenler bizim rehberimiz olur. Yalnız okur için değil, yazar için de önemlidir yaptıkları çalışmalar. Yazarın yapmak istediğinin doğru şekilde kitlelere ulaşmasını, akademisyenler ve eleştirmenler sağlar.
Yıldız Ecevit’in kitaplarına ait tanıtıcı notlar, sanırım düşüncemin kabul görmesini mümkün kılacaktır.
Okurlar özellikle Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’u onun sayesinde çok daha iyi anlayacaktır. Bunu Yıldız Ecevit’in çalışmalarına borçludurlar.
Kitaplar üzerine notlar:
‘Ben Buradayım...’ – Oğuz Atay biyografisi, yazarın metinlerinden ve hayatından yola çıkarak yaptığı çok özel bir çalışma.
Veysel Çolak
Yusuf Alper
Lokman Kurucu
Volkan Hacıoğlu
Simge Özer
Kurulun gerekçesi şöyle: “Bir şiir kitabını veya bir şiir dosyasını şiir sanatı bakımından değerlendirirken bir şairden yapısal bakımdan sağlamlık, özgün oluş, şiirin gereksindiği sözcük ekonomisi, yapaylıktan uzaklık, sözcüklerin ve dizelerin kurgusuyla metne şiir değeri kazandırması; ayrıca şairden insanın doğayla, insanın kendisiyle çelişkisini; bir başka deyişle insanın bütün hallerini, şiir estetiği içerisinde yansıtması beklenir. Dahası, yaşanan coğrafyanın kültürünü özümsemesi, şiirini o kültürden damıtarak evrensel kılması da... Elbette öyküleme tuzağına düşmemesi, dil bilinci, sözcük dağarcığının zenginliği ve bunun şiire yansıtılması, imgesel tutarlılık yani imgelerin hayata ilişkin anlamsal çağrışımlar oluşturabilmesi, Türk şiiri içerisinde kendi rengini üretebilmesi, kendine özgü bir ses ulaştırması da beklenir şairden. Bu bakış açısıyla yaptığımız değerlendirmede, 2021 Kemal Özer Şiir Ödülü’nü kazananlar:
KİTAP DALINDA:
Çok yinelediğim bir yargıdır bu. Siyasetten günlük yaşama, savaştan barışa, rejim değişmelerine kadar her şey müziğe yansır.
Gönül Paçacı Tunçay’ın başında bulunduğu OMAR (İÜ Osmanlı Dönemi Müziği Uygulama Araştırma Merkezi) çalışmalarıyla bu konuda yalnız müzisyenlere değil, edebiyatçılara, ressamlara, şairlere de katkıda bulunuyor.
Bir long play’de toplanan besteler, iyi bir inceleme kitabının içine konulmuş.
Kitabın adı:
Cumhuriyet Ankara’sının insan grafiğini Salim Şengil’in belgesel değerinde olan kitabından öğrenebilirsiniz... Ankara Edebiyatçılar Derneği Başkanlığı’nı da yapan Şengil’in kitabının adı ‘Anılarda Kalan Portreler’... Şengil (1913 - 2005) CHP’nin açtığı hikâye yarışmasında birincilik kazandı, Seçilmiş Hikâyeler ve Dost dergilerini çıkardı, yabancı dilde kitaplar yayımladı.
‘Anılarda Kalan Portreler’de eserlerini okuduğumuz, şiirlerinden dizeler ezberlediğimiz isimler var. Kitapta sözü edilen kişilerin edebi ve kişisel yaşamlarını öğrenirken, dönemin siyasal karabasanlarını da daha hatırlayacak, yazarların çektiklerini, özgür yaratma girişimlerine nasıl ket vurulduğunu da göreceksiniz. Tek partili dönem günleri de bu yazılara yansıyor. Şengil, devletteki görevinden ayrılıp Çubuk Barajı Gazinosu’nun müdürlüğünü yaptı. Birtakım anıların kaynağı da burasıydı. Anılarından bir demet...
Anılarda Kalan Portreler
Salim Şengil
h2o Kitap
- Orhan Veli ve Nurullah Ataç, 1939 yılının güz aylarından birinde, müzik eşliğinde içki içiyorlar. Her ikisi de o gün aylık aldıkları için biri diğerinden ödeme hamlesi bekliyor. Garson Şengil’e gelip hesap ödemediklerini söylüyor. Şengil de masalarına gidip kendini tanıtıyor; kitabını imzalayıp armağan ediyor.
- Şengil, Ahmet Muhip Dıranas için “Çok çalışmayı sevmezdi, yoksa daha çok şiir yazabilirdi” diyor.
- “Cahit Sıtkı Tarancı ile ne zaman, nerede, nasıl tanıştığımı hatırlamıyorum” diyor Şengil. Şairin portresini de çiziyor: “Cahit Sıtkı ince yapılı, kısa boyluydu. Duygulu, sessiz, çekingendi. Böyle olmasına böyleydi ama şiir ya da sanat konularındaki tartışmalarda acımasız olduğunu çok görmüşümdür. İyi Fransızca bilirdi. Dünya edebiyatını, özellikle Fransız sanatını yakından izlerdi.”
“Sevgili dostlar,
Resmi olarak bir buçuk yıl önce kurmuş olduğumuz göz önüne alındığında, ilk kış mevsimini, küresel salgının neden olduğu maddi ve manevi tüm güçlüklere karşın dolu dolu yaşadığımızı öne sürebiliriz. Sayıları giderek artan ancak salgın nedeniyle kısıtlı sayıda kabul edebildiğimiz ve çoğu tiyatro okulu mezunu olan gönüllülerimizle birlikte, yaptığına inancın ve umudun verdiği güç ve enerjiyle oldukça yoğun çalıştık. Özellikle görünür olmayan ancak geleceğe yatırım olarak değerlendirdiğimiz altyapı çalışmalarının kapsamının – içinde yaşadığımız dönemde – aldığımız malzeme bağışlarını arşivleme ile tiyatro yayın envanteri çıkarmadan oluştuğunu söylemeliyiz.
Beş çevrimiçi etkinlik düzenledik. Türkiye’nin tiyatro tarihini nostaljiden kaçınarak, eleştirel bir bakış açısıyla yeniden okumayı öneren ‘Tiyatromuzda Tarih Konuşmaları’, ‘Toplumsal Cinsiyet Durumları’, ‘Ustalar Ustaları Anlatıyor’ uyguladığımız konu başlıklarıydı.
Seminer/atölyeler, yetişkin ve çocuk olmak üzere iki ayrı gruba yönelik etkinliklerimiz ücretliydi.
2020–2021 mevsimine; 15 Aralık 2020’de, Hrant Dink Vakfı öncülüğünde Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık işbirliğiyle hazırladığımız ve bize çok şey katan ‘Kulis: Bir Tiyatro Belleği, Hagop Ayvaz’ sergisiyle girmiştik.
Haziran 2021’de ‘Kendi Masalımı Yazıyorum’ adlı çocuk atölyesini yöneten Roza Erdem’e bir annenin yazdığı övgü dolu mektup, bu tür çalışmaların önemini kanıtlıyor.
2021–2022 mevsimine daha büyük bir inanç, coşku ve kararlılıkla giriyoruz.
TİYATRO MÜZESİ ÇALIŞMALARI VEHÜRRİYET GÖSTERİ’NİN KAMPANYASI
49. İstanbul Müzik Festivali 18 Ağustos–16 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek.
Bu yıl festivalin bize yönelttiği soru: “Başka bir dünya mümkün mü?”
Festival bir ay boyunca 14 farklı mekânda Türkiye ve yurtdışından solist, topluluk ve orkestrayı ağırlayacak.
Bu yılki programdan seçmeler yaptım.
ÇALACAK ORKESTRALAR
Tekfen Filarmoni Orkestrası
Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası
Academia Bizantina