Tatilde ne okumalıyız?
Bu liste bence çok dikkatle hazırlanmalı. Çoğumuz o yıl ilgi gören kitapları tavsiye ediyoruz.
Araya ödül kazanan kitapları da katıyoruz.
Bu yöntemle iyi bir okur kitlesi kazanacağımıza inanmıyorum. Altyapısı olan biri o kitabı okuyacak, daha önceki kitaplarını bilmiyorsa, yazarın gelişim çizgisini öğrenemeyecek.
Tatil kitaplarını hazırlarken okul çağındaki çocuğunuzun zevkine göre de kitap seçmelisiniz.
Genelde yaz günlerinin dağınıklığında sanırım ciddi kitaplara pek yer yoktur. Bence polisiye kitapları sıralamada öne almak gerekir.
Hiç kuşkusuz ödül kazananları da almalı, Türk edebiyatının seyri onlardan öğrenilebilir.
Küçük bir kütüphane her evin ihtiyacıdır. O kitaplıkta bir edebiyat tarihi ile antolojiler yer almalıdır. Çünkü edebiyat tarihi bir ülkenin edebiyatının gelişim çizgisini gösterir, önemli adlarını öğretir.
Rahşan Apay/Viyolonsel/Çello
Önsöz’den satırlar:
“Hayatta hiçbir şey tesadüf değil. Her şey bir gün buluşması gerekenle buluşuyor, zincir tamamlanıyor. Bu albümün hikâyesi de öyle. Yıllar önce bir gün annemle Prof. Dr. Hüsrev Hatemi’nin muayenehanesindeyik... Hoca bana dönüp ‘İsminin anlamını ve nereden geldiğini biliyor musun?’ dedi. Sonra Rahşan isminin Pers dilinden geldiğini ve diğer dillerdeki karşılıklarından birinin de Roxana olduğunu anlattı.
Yıllar sonra yolum besteci Armağan Durdağ ile kesişip kendisine bu anekdotu anlattığımda Büyük İskender’in Roxana’yı Pers topraklarında bulup nikâhlı tek eşi olarak aldığını anlatmasıyla, ‘Roxana’ Viyolonsel Konçertosu’nun tohumları ekilmeye başlamıştı. Durdağ’ın müziklerindeki tını zenginliğini, yani orkestrayı binbir renkle donatabilmesini, birbiriyle konuşan çalgıların gizli katmanlar oluşturmasını, ritim ögesine duyduğu özel ilgiyi, yerel Türk ögelerimizle yetinmeyip 1980’lerden bu yana özellikle Amerikan çağdaş klasik müziğinde etkin olan Yeni-Romantik akımı müziğine katmasını ve yavaş müziklerindeki mistik lirizmini daima çok sevdim. Bu nedenle kendisinden bir konçerto yazmasını rica ettim. Müziğindeki bu özelliklerle, çağdaş bir Türk bestecisi olarak viyolonsel repertuarına eser vermesi biz çellistler için büyük bir kazanç olacaktı.
Böylece 2012 senesinde ‘Roxana’ aynı zamanda benim de doğumumdur.
Hayatımda benim de geçtiğim evreleri anlatan, Roxana’nın dilinden bir konuşmadır; gerçek ile yalanı ayırt eden, hayatı küçük ya da büyük yaşamayı kıyaslayan bir iç hesaplaşmadır.
Kıymetli Cumhuriyet’imizin 100. yılında, birinci kuşak Türk bestecilerinden
Elbet zevklere göre değişir deyip genel bir giriş yapalım.
Ama şu soruyu da kendimize sorabiliriz?
Niçin müzik dinliyoruz?
Daha derin bir soru, müzisyen niçin müziği seçer?
Santurunu dinlediğim, kitaplarını okuduğum Sedat Anar’ın müzikle ilgili yazılarının seçkilerinden oluşun bir kitabı yayımlandı.
Adı:
‘
Büyük sanatçıların çocuksu yanlarını çok severim, dünyaya iyilikle bakarlar.
Tanınmış yabancı besteciler kadar Türk bestecilerini de çaldı, onları dünyaya tanıttı, yaptığı kayıtlar bu açıdan çok sesli müziğimize büyük hizmettir.
Onun her konseri bana iyi bir sanatçının icrası kadar dünyaya açılan çok sesli bir müzik şölenini yaşatır.
Cana Gürmen’in eşlik ettiği konserini dinlerken, müzikten anlayan bir arkadaşım, bilinçaltından bilince çıkan bir saptamasını bana iletti:
“Ben ne zaman Suna Kan’ın konserine gitsem, onun yüzü bana Cumhuriyet kültürünü çağrıştırır, Cumhuriyet kızları galerisinde yerini almıştır.”
Hoşuma giden bir yorum.
İdil Biret
Fuarlarda kitap satışlarının önemini daima vurgularım. Çünkü yoğun trafiğin yaşandığı büyük şehirlerde belediyelerin kitabı orada yaşayanlara ulaştırmasını önemli bir görev sayıyorum. İş çıkışlarında herkes evine yetişme çabasındayken çok az kimse bir kitapçıya uğrayabilir ve yeni kitapları öğrenebilir.
Fuarların bir başka işlevi de genç kuşağı dünyanın ve Türkiye’nin yazarlarını, düşünürlerini, bilimadamlarını tanıtmasıdır. Bir başka özellik de okurun sevdiği, okuduğu yazarla tanışmasıdır. İmza günleri bunu mümkün kılar. Ayrıca okur okuduğu kitap konusunda yazara soru yöneltmek ister. Böylece merak ettiği şeylerin cevabını bulur.
Fuarlar açıldıkları semte yalnız edebiyatın değil, sanatın diğer türlerinin de havasını estirir. Bu kitap fuarında akşamları konserler verildi. Böylece Bağcılar festival havasında bir fuar yaşadı.
Fuar sadece kapalı alandaki stantlardan ibaret değildir. Dışarıdaki etkinliklerle öne çıkar. Kapalı alandan çıktığımızda cıvıl cıvıl bir genç kuşağın mutluluğuna tanık oldum.
Artık günümüzde tasarım ve düzenleme kavramları öne çıkıyor. Dışarıdaki alanda hoşuma giden bir çalışma vardı. Türk ve yabancı yazarların, ödül kazanmış olanlarının fotoğrafları ve biyografileri sergileniyordu.
Fuarın enstalasyon çalışmalarını Belediye Başkanı Abdullah Özdemir’in eşi Nihal Özdemir tasarladı. Yayıncılarla yaptığımda sohbette hangi kitapların öne çıktığını sorduğumda genç kuşağın özellikle biyografi eserlerine ilgi duyduklarını söylediler. Hiç kuşkusuz bu biyografi merakı edebiyatçılara özgü değilmiş. Sporcuların, sanatçıların da biyografi kitaplarına yoğun ilgi olduğunu aktardılar. Buna fantastik edebiyatı da eklemek gerekiyor. Demek ki kuşaklarında okuma tercihleri zaman içinde değişiyor.
Yayınevleri bile bu eğilimleri göz önünde bulundurarak seçim yapıyorlar. Tabii ki eski bir okur olarak benim gözüm yine klasiklere ve Sherlock Holmes’a takıldı. Fuarın desteklediğim yanlarından biri de çocukların kitap alabilmesi ve yayın evlerine bir katkı sağlanması amacıyla, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine verilen beş milyonluk kitap destek fonu. Ayrıca deprem bölgesine bağışlanmak üzere fuarda kitap kumbaraları kuruldu, burada toplanan kitaplar bölgedeki çocuklara, kütüphanelere bağışlanacak.
Belediyenin kendi yayınladığı kitapları da ayrıca övgüye değer buluyorum. Bağcılar Belediye Başkanı
Özellikle ebediyete göç ettiklerinde ortada kalmalarından korkuyorlar.
Gerçekten de gittikçe küçülen evler büyük kütüphanelerin yapılmasına imkân vermiyor.
Bir yere bağışlanırsa o kitaplardan birçok kişi yararlanabiliyor.
Şimdi başta hükümet olmak üzere yerel yönetimler yazarların, sanatçıların adına kütüphane kuruyorlar. Eğer adınıza kurulmadıysa da kütüphanede bir köşeyi size ayırıyorlar.
Böylece adınız bir ölçüde orada yaşıyor.
Böyle yapılmazsa pek çok önemli kitabınız kaybolup gidiyor.
Eğer belli bir alandaki uzmanlık kitaplığıysa söz konusu olan, onu da ilgili üniversitelere bağışlamak daha doğru.
İhtisas kütüphaneleri çok fazla değil. Zeytinburnu Belediyesi’nin kurduğu sanat kütüphanesi bu açıdan iyi bir örnek.
Hem kitaplarının okuruydum hem de dostumdu.
Çalışmalarıyla Cumhuriyet ve Cumhuriyet’in ilanından bugüne bir ülkenin en önemli günlerinin belgelerle doğru tarihini yazdı ve ilkelerin ışığında değerlendirdi.
Devrimin inançlı bir kişisiydi. Bazı bilim adamları vardır ki tarihin önemli bir dönemini onları okumadan anlayamazsınız. Zafer Toprak da bu tür insanların başında gelirdi.
‘Karalama Defteri’ için konuşma yaptığında, çalışma düzenine de hayranı olmuştum. Kitaplarını dış etmenlerden korumak için jelatinle kaplamıştı.
Hazırladığı birçok çalışmasının açılışında bulundum, bunlardan biri de Lozan Sergisi’ydi.
Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nün kurucusuydu.
Bazı kitaplarında güncel birçok konuyu bulabilirsiniz.
Benim önemli bulduğum kitaplarından biri de
Başkalarının teşhisiyle bir odaya kapanmış ve durmadan çalışmış.
Çoğumuz böyle günler geçirdik. Sormak gerekir; yazmak, çalışmak için eve kapanmamıza bir salgın mı sebep oldu? Bu soruya net bir yanıt veremeyeceğim.
O dönemde sanırım birçok kişinin ruh kurtarıcısı müzik olmuştur.
Televizyondaki müzik kanalı Mezzo’da müzisyenlerin doğaya çıkıp orada enstrümanlarını çalışlarını gördükçe gezintiye çıkmış gibi hissederdim kendimi. Bir ağacın dibinde trompetini çalan bir müzisyen sanki benim için çalıyordu.
Kendi diskoteğinizden müzik dinlemek sizi anılar yumağının içine de çeker. Bazı müzisyenlerin yaşam öyküleri de bir dinleyici olarak beni etkiler.
İki CD yapmayı düşünüyorum, biri Batı müziğinden seçmeler, ikincisi de ailemin sevdiği, dinlediği, bazılarının çaldığı besteler.
Bestelerin öyküsü benim için çok ilgi çekicidir. Onları okuyup öyle dinlerim.
SARAÇHANE’DE PAN HEYKELİ BULUNDU