11 Temmuz 2002
3 büyükler pek çok konuda haklı. Ama sadece devletin yardımı ile basketbol ve voleybol ayakta kalamaz. Kulüpler bu şubeleri özerk hale getirmeden sorunlarını çözemezler... GALATASARAY, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın basketbol ve voleybolda salonlardan çekilme tehdidi spor kamuoyuna bomba gibi düştü. Bu konuda yazmak için uzun zaman bekledim. Herkesin, eteğindeki taşı dökmesini, düşüncelerini ve isteklerini tek tek sıralamalarını istedim.
Ben, hem kulüp, hem de müessese kulüplerinde görev yaptım. Dolayısıyla soruna her iki pencereden bakabilme şansını elde ettim.
Öncelikle şunu belirteyim; Kulüpler pek çok konuda haklılar. Çünkü;
1- Bu 3 büyük kulüp katıldığı her branşta şampiyonluk kovalamak zorunda. Büyük taraftar kitlesi onlardan şartlar ne olursa olsun şampiyonluk bekliyor.
2- Müessese kulüpleri gibi tek bir branşa konsantre olmuyorlar ve bu branşlara ayırdıkları bütçeleri vergiden düşemiyorlar.
3- Sponsor yasası ellerini kollarını bağlıyor. Çünkü bu yasa, sponsor firmaların sadece organizasyonlara sponsorluk yapmasına, ve bu tür harcamalarını vergiden düşmelerine izin veriyor.
4- FİFA, futbol gelirlerinin sadece futbola harcanmasını istiyor.
YALNIZCA FUTBOL
Yukarıdaki konularda kulüplerimizin yüzde yüz haklı olduğu bir gerçek. Ama bugüne kadar bu sorunları aşmak için hiçbir şey yapmadıkları da bir gerçek. Gelin bir de buna bakalım. G.Saray, F.Bahçe ve Beşiktaş, futbol dışı branşlarda özerk bir yapı oluşturmak için harekete geçtiler mi?
Yanıtı kocaman bir HAYIR...
Eğer bugüne kadar her branş, kendi özerk yönetimiyle sorunlarına çare arayabilseydi, belki de bu sorunlar ortaya çıkmayacaktı.
Basketbolda müessese kulüpleri 5-6 milyon dolarlık bütçeyle sezona başlıyorlar. Bu doğru. 3 büyüklerin de ‘‘Biz bu rakamlarla başedemeyiz’’ düşüncesi ile ortaya çıkmamaları da doğru.
Ama doğru transfer ve akıllı adımlarla Darüşşafaka'nın 1 milyon dolarlık takımla ligin tozunu attığı da doğru. Geçtiğimiz yıl Beşiktaş'ın çok düşük bir bütçe ve tamamı Türk oyunculardan kurulu kadrosu ile ligde zirveyi zorladığı da doğru.
GERÇEKLERİ GÖRELİM
Artık bu bahanelerden sıyrılıp, gerçekleri görme zamanı geldi. Kimse devekuşu misali kafasını kuma gömmesin. Kulüplerin yapacağı ilk iş, bu branşları futboldan ayırıp, özerk hale getirmek olmalı. Hatırlayın, yıllar önce 1907 Derneği, Fenerbahçe Basketbol Takımı'na sponsorluk yapmış, sarı lacivertliler ligde final oynamışlardı.
Tabii ki, kulüpler bunları yaparken, devlet de sponsorluk yasasını değiştirmeli, kulüplerin ve firmaların önünü açmalı. TRT ile 2. Lig futbol takımlarına sağladığı maddi olanakları, bu üç büyük kulübümüze de sağlamalı. (TRT Genel Müdürü Yücel Yener, 3 büyük kulübümüze, hem yayın hakkı ile hem de forma reklamı ile önemli maddi katkıda bulunmuştu.) Vergi indirimi ve iadesi sağlamalı. Sporumuz ancak bunlar yapılırsa sağlam temeller üzerine oturur.
Yazının Devamını Oku 12 Haziran 2002
<B>1995</B> yılından beri Karadeniz Ereğli'sinde, Belediye Başkanı Halil Posbıyık tarafından Osmanlı Çileği Kültür Festivali düzenlemekte olup, sloganı olan SEVGİ, BARIŞ, DOSTLUK mesajı bu festival sayesinde Türk halkına ve tüm dünyaya duyurulmakta. Uluslararası 1.Altın Çilek Festivali'nin Altın Çilek Barış ödülünün ilki 1999'da Türkiye, Yunanistan ilişkilerindeki cesaret ve gayreti nedeniyle Yuanaistan'ın Hdyra Belediye Başkanı Sayın Kostas Anastapouulos'a verilmişti.
2000 yılı Uluslararası 2.Altın Çilek Barış ödülü, 1999 senesinde ülkemizde yaşanan depremde inanılmaz çalışmalar yapan Yunanistan'ın resmi kurtarma ekibi EMAK ile ülkemizden AKUT ve TTK kurtarma ekiplerine; 2001 yılında ise TÜrk futbolunun hedeflerini büyülten ve başarılarını Avrupa sınırları dışına taşıyan Fatih Terim'e Uluslararası 3.Altın Çilek Barış Ödülü yine binlerce kişi önünde verildi.
ÖRNEK OLMALI
Bu yılki Uluslararası 3.Altın Çilek Ödülü de 2001 Avrupa Şampiyonası'nda ülkemizi başarı ile temsil eden, şampiyonluğu son anda Yugoslavya'ya kaptırmasına karşın, Türk halkını sevince boğan, Türk ulusunun kalbinde taht kuran 12 DEV ADAM'a, yöneticisini ve teknik heyetine layık görüldü.
Ödülü almak için gittiğimiz Karadeniz Ereğli'sinde bize gösterilen ilgi, alaka o kadar içten ve candandı ki hepimiz şaşkınlık içinde kaldık. Athena'nın konserinin arasında, 12 Dev Adam şarkısıyla birlikte, Başkan Halil Posbıyık tarafında Barış Ödülü'nün Turgay Demirel'e verilmesi ve yüz bin kişiyi aşan topluluğun hep bir ağızdan 12 Dev Adam şarkısını söyleyerek tezahürat yapmaları duygulu anlar yaşanmasına neden oldu.
Ülkemizde iki, üç senedir yaşanan deprem, ekonomik krize karşın, Başkan Halil Posbıyık'ın Uluslararası Çilek Festivalleri sayesinde hem Ereğli hem de diğer illerden gelen vatandaşların dertlerini unutturacak derecede birbirlerine kaynaşmalarını takdirle karşılıyor, her şeyi maddiyat sanarak yerlerinden kıpırdamayan kişilere örnek olmasını diliyorum.
Yazının Devamını Oku 5 Haziran 2002
<B>MUHTEŞEM</B> bir atmosferde, inanılmaz zevkli bir maç izledik. Efes Pilsen, tüm oyuncuları ve teknik ekibiyle kazanmak için herşeyini veren bir görüntü içindeydi. Oyun kurucu Kerem ve Ender, oynadıkları sürelerde Ülker'in o mevkiideki basketbolcularına büyük üstünlük kurarken, Kerem (11 sayı, 7 asist) kendisini eleştirenlere adeta cevap veriyordu. Lacivert beyazlılarda maça ağırlığını koyan diğer yıldız da 19 sayı, 7 ribaundla oynayan Mehmet Okur'du. Mehmet, NBA'e giderayak, takımına bir şampiyonluk kazandırmanın gururunu yaşadı.
Efes Pilsen'e son iki maçta şampiyonluğu getiren oyuncu bence Alper'di. Dünkü maçta da çok iyi savunma yapıp, 12 sayı atan Alper'in, oynadığı ve oynamadığı sürelerde takımına yaptığı katkı mükemmeldi. Tam bir takım oyuncusu görüntüsü çizen Alper, hiç oynatılmadığı maçlarda dahi arkadaşlarını teşvik edip, moral vererek, sezonun en faydalı oyuncusu oldu.
EFES PİLSEN HAKETTİ
Başta da söylediğimiz gibi Efes'in mutlu sona ulaşma arzusu, hem maçı getirdi, hem de şampiyonluğu. Ülker'le oynadığı final serisinde ilk kez kendi evinde kazanıp, 4 yıl aradan sonra birincilik kürsüsüne çıkarak tılsım bozan Efes Pilsen, bence bu sezon şampiyonluğu en çok hakeden takımdı. Ülker cephesine gelince... Sezon başından bu yana yaşadıkları sorunları final serisine de taşımaları, şampiyonluğu kaybettiren en büyük faktördü. Her zaman olduğu gibi dün de sadece Lollis'in (22 sayı, 7 ribaund) çabası Ülker'e maçı kazandırmaya yetmedi. Son sözümüz hakemlere... Çok kritik bir maçta görev alan Recep Ankaralı ve Ufuk Akyüz, sahadaki mücadeleye izin vererek, Avrupai bir tarzda maç yönettiler.
Yazının Devamını Oku 1 Haziran 2002
<B>KURAL</B> bozulmadı, bu sefer de Efes deplasmanda Ülker'i yendi ve seride 3-2 öne geçti. Efes Pilsen Antrenörü Oktay Mahmudi, Mehmet Okur'un omuzundaki sakatlıktan dolayı ilk 5'te Kaya'ya şans vermişti. Mahmudi, en az 20 saniye top çevirip, ilk önce içerden, sonra dışardan atışlar yaparak sonuca gitmeyi planlıyordu. İlk yarıda, özellikle Kaya'nın ribaunddaki üstünlüğü ve Alper'in cezalandırıcı üçlükleri, maçın kontrolünün devamlı Efes'te kalmasını sağladı.
İkinci yarıda Ülker'in çok iyi savunması vardı. Ancak, Efesli oyuncuların önce içerden, sonra da dışardan özellikle Alper'le bulduğu sayılar, turuncu yeşillilerin çabalarını boşa çıkardı. Tabii ki, her zaman olduğu gibi Brown da takımını skor olarak ayakta tutan oyuncuydu. Maçın kaderini, Efes'in ribaundlardaki 38'e 21 gibi ezici üstünlüğü belirledi.
Efes Pilsen'in sert savunması karşısında Ülker sadece Lollis'le direnebildi. Harun'un hiçbir varlık gösteremesi de Ülker'e maçı kaybettiren faktörlerden biriydi. Son periyotta Efes'in sert savunması ve akıllı oyunu, maçı lacivert beyazlılara kazandırdı. Hakem ikilisi, genelde iyi bir yönetim gösterdi ama Kambala'ya yapılan sert savunmalara seyirci kaldılar. Bu galibiyetle Efes Pilsen, şampiyonluğa bir adım daha yaklaştı.
Yazının Devamını Oku 29 Mayıs 2002
<B>EFES </B>Pilsen, kendi evinde ikinci kez Ülker'e yenilirken, avantajını bir kez daha rakibine kaptırdı. Oyuna fırtına gibi başlayan lacivert beyazlılar, Brown ve Kerem'in etkili oyunlarıyla ilk periyodu 19-11 önde kapadılar. Ancak, Efes Pilsen Antrenörü Oktay Mahmudi, sporun altın kuralını unutunca (oynayan 5 değiştirilmez, eğer oyuncular faul problemine girmemişse) maça denge geldi. Mahmudi'nin ilk periyodun bitiminde önce Brown'u, ardından da Kerem'i kenara alması, Ülkerspor'u canlandırdı. Suskun Harun sayı üretmeye başladı. Asım ve daha sonra onun yerine oyuna giren Zaza, aldıkları ribaundlarla takımlarını ayakta tuttular. Maçın ikinci yarısında Ülker'in ezici üstünlüğü vardı. Harun, Lollis ve Asım'la hücumda etkili olan turuncu yeşilliler, savunmada da büyük gayret gösterince final serisine 2-2'lik eşitlik geldi.
Ülkerspor Antrenörü Murat Didin bu kez takımını bozmadı. Harun ile Lollis'i beraber oynatarak, skorun 3'te 2'sini bu oyunculardan elde etti ve istediğini aldı.
Maçın hakemlerine gelince... Sürekli olarak bir polis gibi, oyuncuları ve benchleri ikaz ederek, üzerlerine gittiler. Bu da maçın tansiyonunu yükseltti. Eğer bir ikaz yapacaklarsa, arkasından teknik faulu çalıp, maçı kontrol altına alabilirlerdi. Ancak sadece ikazla yetinmeleri, maçı az daha çığırından çıkarıyordu.
Yazının Devamını Oku 28 Mayıs 2002
<B>G</B>EÇEN akşam Los Angeles Lakers-Sacremanto Kings arasında oynanan Batı Konferansı finalinin dördüncü maçını izlerken <B>Hidayet</B>'le büyük gurur duydum. Geçen yıl bu serinin son iki maçını Sacremanto'da izlemiştim. Hidayet ikinci maçta inanılmaz bir oyun ortaya koymuş, takımı yenilip elenmesine karşılık 19.000 kişi onu ayakta alkışlamıştı. O günden bugüne Hidayet çok çalışarak oyununu geliştirdi, tecrübe kazandı.
Antrenörü Adelman'ın kendisine verdiği dakikaları her zaman iyi değerlendirdi. Stojakoviç'in sakatlanması, Lakers serisinde Hidayet'in oyun şansını arttırdı. Bu seriyi mercek altına aldığımızda; Lakers'ın Kings'i yenerken, topları içeriden Shaq'a indirip onun dev fiziğini kullanarak ya pota dibinde inanılmaz bir hakimiyet kurduğunu ya da Shaq'a yapılan ikili sıkıştımalar sonucu onun dışarıya çıkardığı topların, Fisher, Kobe ve Robert Horry tarafından sayıya çevrildiğini görüyoruz. Bu durumda Kings'in kazanması mucizelere kalıyor.
LAKERS'I ÇÖZDÜ
Ancak Kings'in coachu Rick Adelman, Shaq'a yapılan ikili sıkıştırmaları 3'e çıkartıp, savunmasını sertleştirince ve en önemlisi Shaq'ın oynadığı bölümde oyunu hızlandırarak Lakers'ı çözdü. İlk maçı evinde kaybetmesine karşın, ikinci maçı içeride, üçüncü maçı da dışarıda kazanırken, Adelman'ın oyun planı tutmuştu. Burada Lakers'lı oyuncuları şut yüzdesinin düşük olmasının Kings'in oyun planının başarılı olmasını sağladığı düşünülenebilir ama, başta Mike Bibby olmak üzere Webber, Divac, Doug Christie ve Hidayet'in ortaya koydukları nerdeyse iki kişilik mücadele, Kings'in kazanmasındaki esas faktördü. Hidayet son iki maçta, sert savunmasıyla, Shaq'a indirilen her topta sıkıştırmaya gelerek yaptığı savunma yardımları ile ribaundlara verdiği katkı ve skor gücü, onu takımının en faydalı oyuncuları arasına soktu. Hidayet'in önümüzdeki Lakers maçlarında da performansını arttırarak devam ettireceğine yürekten inanıyorum.
Yazının Devamını Oku 26 Mayıs 2002
<B>LACİVERT</B> beyazlı takım, rakip sahada dezavantajlı olmasına karşın, atışlarındaki yüksek isabet yüzdesiyle Ülker'i yenip, seride 2-1 öne geçti. Efes Pilsen'de Brown ve Kerem süper bir oyun ortaya koyarken, maça sonradan giren Ömer de hırsı ve attığı 14 sayıyla galibiyette büyük pay sahibi oldu. Mehmet Okur ilk iki bölümdeki iyi oyununu faul problemi nedeniyle oyunun sonuna kadar taşıyamadı. Kambala da pota dibinde iyi bir oyun ortaya koydu.
DİDİN ANLAMAK GÜÇ
Murat Didin'i anlamak gerçekten çok güç. Onunla konuştuğumda, ‘‘Harun'la uzun süre oynarsak, defansımız düşüyor’’ diyor. Ama, maça baktığımızda Harun'u çok az oynattığı ilk iki periyotta yediği sayı tam 51. Bari Harun'u oynat da, hiç olmazsa skor olarak rakibine yetiş. Hadi Harun'u oynatmıyorsun, Lollis'i niye 16 dakika kenarda oturtuyorsun? Benim kanımca Harun ve Lollis'in oynamadığı hiçbir maçı turuncu yeşilliler kazanamaz. Hele final serisinde hiç kazanamaz...
Efes Pilsen-Ülker final serisinde beni en çok sevindiren olay, Dünya Şampiyonası öncesi Kerem'in yüksek form grafiği oldu. Kaybetmeye tahammülü olmayan iki tarafın da hakemlere yüklenmeleri, bu maçın tansiyonunu biraz yükseltmişti. Ancak, Mehmet Keseratar-İsmail Özgün ikilisi, zaman zaman hata yapmalarına karşın maçın sonucuna tesir etmediler.
Yazının Devamını Oku 23 Mayıs 2002
<B>EFES</B>-Ülker serisi beklendiği gibi çekişmeli ve çok zorlu bir maçla başladı. Lacivert beyazlılar ilk 10 dakika içinde yabancı oyuncuları ile, bilhassa Stombergas'ın arzulu oyunuyla Ülker'e üstünlük sağladı. Ancak turuncu yeşilli ekibin bu maçı bırakmaya hiç niyeti yoktu. Başta Haluk olmak üzere canla başla mücadele ettiler. İlk yarıda Ülker takımından Asım, pota dibinden 14 sayı kaydederken, lacivert beyazlılarda da Kambala 13 sayılık bir performans sergiledi. Ülker'in ribaundlardaki 19-12'lik üstünlüğüne karşın Efes Pilsen, ilk yarıyı 45-42 önde bitirdi.
İkinci yarı yine müthiş bir mücadeleye sahne oldu. Kerem'in akıllı oyununa Brown'un skorerliği de eklenince lacivert beyazlılar bir ara farkı 7 sayıya kadar çıkardı. Bu dakikalarda Harun'un arka arkaya üçlükleri oyundaki üstünlüğün Ülker'e geçmesini sağladıysa da, bu oyuncunun elinden çalınan iki top, dengeleri tekrar eşitledi.
DİDİN FAKTÖRÜ
Efesliler tam ‘‘Maçı kazandık’’ dedikleri anda Murat Didin faktörü devreye girdi. Didin, çok akıllı bir şekilde uygulamaya koyduğu tam saha baskı ve kendi yarı alanında yaptırdığı alan savunması ile lacivert beyazlıların skorerlerini durdurdu. İşte tam bu dakikalarda sahneye çıkan Stelmahers, peş peşe attığı basketlerle Ülker'e maçı kazandıran oyuncu oldu. Ülkerspor'un ribaundlarda 43'e 25 gibi ezici bir üstünlük sağlaması, maçın kaderinde belirleyici rol oynadı.
Yazının Devamını Oku