21 Mayıs 2003
12 Dev Adam Okulları Projesi, ilk yılı itibariyle amacına ulaşmanın gururunu yaşıyor. Selçuk’taki Küçük Dev Adamlar Yıl Sonu Şöleni’nde çocukların gözlerinde gördüğüm pırıltı beni gururlandırdı. Mavi Kupa'ya gösterilen ilginin büyüklüğü de basketbolumuz adına çok mutluluk verici boyutlarda. Küçük Dev Adamlar
KÜÇÜK Dev Adamlar Yıl Sonu Şöleni, 17-19 Mayıs tarihleri arasında Kuşadası/Selçuk'ta yapıldı. K.K.T.C.'den ve Türkiye'nin dört bir yanındaki 15 ilden gelen minik öğrencilerin katılımlarıyla gerçekleştirilen bu mükemmel organizasyon, aylardır 12 Dev Adam Basketbol Okulları kapsamında eğitim görmekte olan geleceğin dev adamlarına sahne alma fırsatını verdi. Böylece TBF'nin geçtiğimiz yaz start verdiği bu büyük projenin ilk sezonu da başarıyla tamamlanmış oldu.
Bu noktada 12 Dev Adam Basketbol Okulları'nın sponsorluğunu üstlenmiş olan Garanti Bankası'na da özel teşekkürlerimi göndermek istiyorum. Basketbol sevgisini gelecek nesillere aşılamak ve geleceğin dev adamlarını yetiştirmek için yurt çapında yürütülen 12 Dev Adam Okullar Projesi, ilk yılı itibari ile amacına ulaşmanın gururunu yaşamaktadır.
Şampiyon Kastamonu
Final maçında K.K.T.C.'yi yenen Kastamonulu miniklerin şampiyonluğu ile sonuçlanan şölene ev sahipliği yapan Selçuk'ta hiçbir fedakarlıktan kaçınmayarak, bu organizasyona büyük katkıda bulunan gerek yerel yöneticilere, gerekse minikleri yalnız bırakmayan halka da sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Turnuva boyunca çocukların gözlerinde gördüğüm o pırıltı, basketbol adına yaptığımız her türlü fedakarlığın fazlasıyla değdiğini bana bir kez daha ispatladı. Ve bir kez daha gördüm ki, Türk basketbolunun geleceği garanti altında...
Mavi Kupa Anadolu’ya açılacak
Mavi Jeans'in basketbola olan desteği tüm hızıyla sürüyor. Mavi Jeans Ortaköy'ün kapanmasının ardından basketbolla ilişkisini kesmeyen ve bu yıl 6'ncısı düzenlenen Mavi Kupa organizasyonuna imza atmaya başlayan Mavi Jeans yetkililerine bir basketbol adamı olarak yürekten teşekkürlerimi sunuyorum.
Her geçen yıl daha da iyiye giden ve mükemmel bir organizasyona dönüşen Mavi Kupa, bu yıl da 5-15 Mayıs tarihleri arasında İstanbullu basketbolseverlere gerçek bir basketbol şöleni yaşattı. Tam 20 seçkin üniversitenin katılımlarıyla gerçekleşen bu organizasyona gösterilen ilginin büyüklüğü de basketbolumuz adına çok mutluluk verici boyutlarda. Üniversite gençliğimizin basketbola böylesine önem vermesi, bizlerin bunca yıldır yaptığımız çalışmaların karşılıksız kalmadığının en güzel örneği. Diğer yandan aldıkları yüksek eğitimi, sporla en güzel şekilde bağdaştırarak basketbola gönül veren ve bu sporu yapan üniversiteli gençleri de ortaya koydukları mücadeleden dolayı kutluyorum.
İsveç yolcuları
Geçtiğimiz yıl Mavi Kupa şampiyonu olan Marmara Üniversitesi’nin oyuncuları bizlerle Indianapolis'e gelmiş ve 12 Dev Adam'ı 14. Dünya Şampiyonası'nda destekleme fırsatını bulmuşlardı. Bu yıl bir kez daha mutlu sona ulaşan Marmaralı gençler, bu kez de İsveç'teki 33. Avrupa Şampiyonası'nda oyuncularımıza destek verecekler.
Diğer yandan aldığım duyumlara göre önümüzdeki sezon Mavi Jeans yetkilileri Mavi Kupa heyecanını İstanbul dışına da taşımayı düşünüyorlarmış. Sonuna kadar bu düşüncenin destekçisi olacağımı buradan kendilerine iletiyorum. Gerçek bir basketbol dostu olan Mavi Jeans'in diğer kuruluşlarımıza da örnek olmasını diliyor ve basketbola yapmış oldukları hizmetlerden dolayı kendilerine bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.
Yazının Devamını Oku 14 Mayıs 2003
Milli oyuncumuzun yerine Benetton'lu Garbajosa'nın seçilmesi inanılmaz bir olay. 20 maçta 247 sayı, 133 ribaund alan İspanyol oyuncuya karşı Mirsad Türkcan 21 maçta, 306 sayı, 248 ribaundla oynadı. Bu üstünlüğe rağmen Mirsad'ın seçilememesi tepkilere neden oldu. MİLLİ Takımımızın yıldızlarından Mirsad Türkcan, Avrupa Ligi Final-Four'u sonrası büyük bir çöküntü içinde. Top 16'nın MVP'si seçilen Mirsad, maalesef Final-Four sonrası açıklanan Avrupa Ligi'nin ilk 5'i içinde yer almayınca, onun gibi bizler de büyük hayal kırıklığı yaşadık. Geçen yıl da MVP seçilen ve yine ayak oyunlarıyla ilk 5 içine giremeyen Mirsad, bu sene de aynı entrikanın kurbanı oldu. Hadi geçen sene takımı Final-Four'da değildi diye seçilmedi diyelim. Ya bu sene...
Büyük üstünlük
Gözümüzün önünde cereyan eden Avrupa Ligi'nde Siena'yı Final-Four'a taşıyan isim Mirsad'dı. Hatırlanacağı gibi, Top 16'nın İtalya'daki ilk maçında Siena, Ülkerspor karşısında birara farklı mağlup duruma düşmüştü. Mirsad birden sahneye çıktı ve 23 sayı, 12 ribaundla maçın en iyi istatistiklerine imza atarak, hem Ülker'in ümidini söndürdü, hem de takımını Final-Four'a taşıyacak ilk adımı attı. Daha sonraki maçlarda yine Mirsad mükemmel oynadı ve MVP ödülüne layık görüldü.
Avrupa Ligi'nin ilk 5'i seçilirken her mevkiinin en iyi oyuncusu alındığını biliyoruz. Benetton'daki Tyus Edney oyun kurucu bölgesinin en iyisi olarak kabul edilebilir. Barcelona'nın Bodiroga'sını tartışmaya gerek yok. Siena'lı Ford ve CSKA'lı Alexander en çok eleştirilecek isimler. Ancak Mirsad bu pozisyonlarda oynamıyor. Peki, Mirsad'ın pozisyonunda oynayan ve ilk 5'e alınan oyuncuya bakalım. Bu isim Benetton'lu Garbajosa. 2.05 boyundaki İspanyol basketbolcu, Benetton'un 4 numaralı mevkiinde oynuyor. Garbajosa'nın takımına katkısına baktığımızda Avrupa Ligi'nde oynadığı 20 maçta toplam 247 sayı, 133 ribaund ve oynadığı maçlardaki istatistik değerlerine göre aldığı puan 393 olduğunu görüyoruz.
Hangi zihniyet
Gelelim Mirsad'a... Siena'da yine aynı mevkiinde oynayan 2.06 boyundaki oyuncumuz Avrupa Ligi'nde toplam 21 maç oynamış. Toplam 306 sayı, 248 ribaundu var. İstatistiki değerleri sonucunda da 504 puan hanesine yazılmış.
El insaf. İki oyuncunun istatistik değerlerine baktığımızda uzak ara Mirsad'ın üstünlüğü gözükürken acaba hangi zihniyet Garbajosa'yı bu beşin içine alıyor. Mirsad, basketbolu oynarken hep istatistiklerine çok dikkat eder. Bu istatistiklerin karşılığını da almak ister. Ancak ne yazık ki, iki senedir MVP olmasına karşın Avrupa Ligi'nde bir türlü istediği yeri alamıyor. Kendisine hak vermemek elde değil. Biz de elimiz kolumuz bağlı ona yardım edemediğimiz için üzülmekten yapacak birşeyimiz yok.
Yazının Devamını Oku 12 Mayıs 2003
<B>FENERBAHÇE, </B>‘‘tamam mı, devam mı’’ maçında rakibine aman vermeyerek, seriyi uzattı. İlk maçtaki hatalarını tekrarlamayan sarı lacivertliler, baştan sona oyun disiplininden kopmadılar ve farklı bir skorla Galatasaray'ı yenmeyi başardılar. Oyunun başında Davenport, içeriden-dışarıdan kullandığı topların yüzde 80'ini sayıya çevirerek, ilk yarıda attığı 21 sayıyla sarı kırmızılıları çökerten oyuncuydu. Dickel'ın arkadaşlarına iyi paslar dağıtması, Zaza'nın ilk maçın yıldızı Koch'u sahadan silmesi ve attığı kritik üçlüklerle, Erdal Bibo'nun büyük hırsı ve ürettiği 18 sayı Fenerbahçe'nin galibiyetinin anahtarlarıydı.
7 sayı attı diye belki dikkati çekmeyen Wilkerson (Fener'in yeni oyuncusu) inanılmaz savunmasıyla galibiyette en değerli oyunculardan biriydi. Zaten Fenerbahçe oyun kurgusunu savunma üzerine kurmuştu. Başarılı da oldu.
G.Saray'a ders
G.Saray cephesini anlamak mümkün değil. 2-0 önde olmanın, turu atladık anlamına gelmediğini bilmeleri gerekirdi. Zaten ilk maçta F.Bahçe hata yapmasa, belki de galip gelemeyebilirlerdi. İlk yarı boyunca Davenport'a hiçbir önlem almayan G.Saray, ikinci yarıda zaman zaman alan savunması, zaman zaman da Hairston'un Davenport'u iyi tutmasıyla açılan farkı azalttı, ama iş işten çoktan geçmişti.
Play-off maçlarının önemli bir özelliği vardır. Oynadığın maçı kazansan da kaybetsen de hemen unutup, diğer maça hazırlanmak gerekir. Fenerbahçe dün bunu Galatasaray'a bir kez daha hatırlattı.
Maçın hakemleri ilk karşılaşmada olduğu gibi oyunun tansiyonunu düşürmeyi başardılar. Sonuca etki edecek hatalar yapmadılar. Alınan önlemler de gerilimin yükselmesine engel oldu. Ancak Zaza'ya bir uyarı: Hırsını, oyunu kazanma yolunda kullan. Sakın rakip seyirciyle oynama.
Yazının Devamını Oku 9 Mayıs 2003
<B>TÜRKİYE </B>Kupası'nı Ülker'e kaptırdıktan sonra tüm gücüyle lige yüklenen Efes Pilsen, Play-off hazırlığı döneminde <B>Brown </B>ve <B>Asım</B>'ın ciddi sakatlıklarıyla karşı karşıya kaldı. Ama 10 günlük hazırlık devresinde Fenerbahçe ve Galatasaray ile oynanan özel maçlarda görüldü ki, lacivert beyazlılar lig şampiyonluğu için hazır duruma gelmiş.
Dünkü maçın her periyodunda çok ciddi bir oyun ortaya koyan Efesli oyuncular, savunma ve hücumda rakiplerine büyük üstünlük sağladı. Pota altında Kambala, her aldığı topu sayıya çevirdi. Dışardan da Granger ve Ömer yüksek şut yüzdesiyle oynayarak, daha ilk maçta Efes'e tur kapısını açtı.
Sadece Lindemann
Beşiktaş'a gelince... Bir kaç oyuncunun sakatlığının yanı sıra zorlu Darüşşafaka serisi, siyah beyazlıları bir hayli yormuş. Tabii ki, Efes Pilsen'i elemeleri düşünülemez ama, rakipleri karşısında bu kadar aciz duruma düşmeleri de beklenmiyordu. Sadece pota dibinde Lindemann'la biraz ayakta durmaya çalışan Beşiktaş, diğer oyuncularının direnç gösterememesi yüzünden farklı bir yenilgi aldı. Kendi evlerinde oynayacakları ikinci maçta da şansları olduğunu tahmin etmiyorum.
Yazının Devamını Oku 8 Mayıs 2003
<B>G.SARAY</B>'ın 1-0 önde başladığı seride F.Bahçe, sahaya mutlak galibiyet için çıktı. Sarı lacivertli takımda herkes bu maça motive olmuştu. Yenilginin getireceği dezavantajı çok iyi bildiklerinden bilhassa ilk iki periyodda çok iyi savunma yapıp, Davenport ve Dickel'ın iyi oyunu ile karşılaşmayı hep önde götürdüler. G.Saray cephesinde ise, sakin bir görüntünün yanında, Terrel Lyday'in savunma ve hücumdaki inanılmaz oyunu skora dengeyi getirdi.
İkinci yarı ise, oyun Terrel Lyday ile F.Bahçe takımı arasında geçti denebilir. 31 sayı atıp, 8 ribaund alan bu oyuncu, çok kritik 2 faulü kaçırmasa ve arkasından da 5. faulü yapmasa, G.Saray maçı uzatmaya götürmeden kazanabilirdi. Bu arada Koch da 23 sayı, 11 ribaundlık katkısıyla galibiyette rol aldı. F.Bahçe, Dickel'ın sonlara doğru yaptığı inanılmaz top kayıpları ve hatalarla uzatmada maçı rakibine kaptırırken Davenport attığı 20 sayı, aldığı 15 ribaundla takımını sürükleyen oyuncu idi.
Strese yenildiler
Sarı lacivertli takımda maçın kaybedilmesinde en büyük neden aşırı kazanma hırsı ve acele atışlardı. Şimdi Cimbom 2-0 öne geçti. Önümüzdeki maçı aldığı taktirde tur atlamış olacak. F.Bahçe ise, şansını devam ettirebilmek için mutlaka kazanmak zorunda.
Bu maçta hakemler iyi niyetliydiler. Verdikleri cesur kararlarla da maçın tansiyonunu sürekli düşürdüler. Maçta iki olumsuzluk vardı. Birincisi, seyircilerin birbirlerine karşılıklı gereksiz kötü tezahüratları, ikincisi ise iki tarafın da maçı kazanmak için strese girip, yaptıkları inanılmaz hatalardı.
Yazının Devamını Oku 7 Mayıs 2003
Mazisi başarılarla dolu TOFAŞ'ın ligde nasıl bir takımla mücadele edeceğini merak ediyorum. Gönlümden geçen yönetimin yıllardan beri bu kulübe büyük hizmetler veren<B> </B>Efe Aydan'a gerekli bütçeyi vermesi.HATIRLADIKÇA tüylerim diken diken oluyor. Üç sene önce bir akşam üstü, telefonda bir ses, TOFAŞ Basketbol Takımı'nın ligden çekildiğini söylediğinde şoke olmuştum.
Yıllarca Bursa'yı en iyi şekilde temsil eden TOFAŞ, son senelerde liglerde ve Avrupa kupalarında fırtına gibi esmiş, hatta Koraç Kupası'nı finalde kaybetmesine karşın, basketbolseverlerin kalbinde taht kurmuştu. O günlerde tüm basketbolseverler gibi ben de TOFAŞ'tan Avrupa kupalarından birini kazanmasını beklerken, ligden çekilme kararı vermelerini şiddetle kınamıştım.
TOFAŞ Yönetimi'ni bu kararı alırken ülkemizin yaşadığı ekonomik kriz ve basketbola yaptıkları yatırımın elde edilen başarılarla doğru orantılı bir şekilde ürün satışına yansımaması haklı bir neden olarak görülebilir ama, ligden çekilme kararının ağır olduğuna inananlardanım.
Yıllardır, Yalçın İkbüken, Nedim Karakaş, Atilla Çakmak, Ersin Taş, Efe Aydan, rahmetli Cevat Soydaş gibi isimlerin Bursa basketbolunun yücelmesi için verdikleri müthiş mücadelenin karşılığı bu olmamalıydı. Hatırlanacağı gibi TOFAŞ, birinci ligden düştüğü halde ligden çekilmemişti. Yukarıda saydığım isimler inançlarını hiçbir zaman kaybetmeden yollarına devam etmiş, hem takımlarını lige tekrar çıkartmışlar, hem de Avrupa'da zirveye taşımışlardı. Ancak 1999-2000 sezonu Türkiye Ligi ve Kupası'nı kazanmalarına karşın TOFAŞ müessesesi takımlarını ligden çekti.
Bütçe ve Efe Aydan
Bu karara üzülenlerin başında oyuncu, menajer ve ligden çekilme anında şube başkanı olarak hizmet eden Efe Aydan geliyordu. Efe batmakta olan gemisini terketmeyerek alt yapısındaki oyuncularıyla (bu sezon dışarıdan Güray Kanan, Atıl Taşpınar ve Samir Seleskoviç'i ekleyerek) üç sene içinde TOFAŞ'ı Birinci Lig'e taşımayı başardı.
Mazisi başarılarla dolu TOFAŞ önümüzdeki yıl Birinci Lig'de nasıl bir takımla mücadele edecek ben de merak ediyorum. Gönlümden geçen TOFAŞ yönetiminin yıllardan beri bu kulübe büyük hizmetler veren Efe Aydan'a gerekli bütçeyi vermesi. Eğer bu büyük bütçe verilmezse, üç senedir niye bu çaba sarfedildi diye sorarlar. Ben Efe Aydan nezdinde TOFAŞ'ı Birinci Lig'e çıkartma yolunda emekleri geçen herkesi tebrik ediyor ve TOFAŞ takımına hoşgeldin diyorum.
Yazının Devamını Oku 30 Nisan 2003
15-16 yaşlarındaki geleceğin yıldız adayları, kendilerine verilen umulmadık vaadlerle menajerlerin kıskacına girdi. Bunun olumsuz yansımasına Yıldızlar Avrupa Şampiyonası elemelerinde şahit oldum. BASKETBOLA kontrat sistemi geldiği günden bu yana, her oyuncu kendisini temsil etmesi için bir menajer tutmaya başladı. Dünyada da var olan bu sistem, bana göre çok doğru. Oyuncunun doğrudan yönetimle karşı karşıya gelmesini, anlaşma sağlanma sürecinde istenmeyen tartışmaların çıkmasını önleyen bu menajerlik sistemi, hem kulüp, hem de oyuncu açısından yararlı.
Ülkemizde yeni yeni oturmaya başlayan menajerlik müessesesi zaman zaman bazı zorlukları da beraberinde getirdi. Menajerler, normal fiyatların üzerine çıkarak, sporcular için kulüplerden astronomik rakamlar istedi. Bu da her iki tarafın uzlaşması yönünde büyük sıkıntı doğurdu. Bazı kulüplerimiz oyunculara değerinden fazla rakamlar ödediler. Bunun nedeni idarecilerin sporcu ve değeri hakkında yeterli bilgiye sahip olmayışıydı. Ama bugün bu sorunlar aşılıyor.
İnternetin faydaları
Çünkü kulüp yöneticilerinin elinin altında internet denilen büyük bir iletişim aracı var. Artık sporcular ve piyasa değerleri hakkında en ufak ayrıntıya dahi kolaylıkla ulaşabiliyor. Ama bugüne gelene kadar bir çok kulübümüz ekonomik olarak epeyce hırpalandı. Hatta bazıları kapılarına kilit vurmak zorunda kaldı.
Şimdi bütün bu zorlukları atlattık, ama menajerlerin daha çok oyuncuyla kontrat yapma isteği, hatta portföylerine katmak istedikleri oyuncuların yaşlarını 15-16'ya kadar indirmeleri, basketbolumuz için büyük bir tehlike yaratıyor. Altyapıdan yetişmekte olan bu oyuncular 18 yaşına kadar kulüplerinde oynamak zorundalar.
18 yaşına kadar anne-baba velayeti olmadan hiçbir menajer oyuncunun haklarını eline alamıyor. Ne var ki, anne-baba yoluyla bu oyunculara ulaşabiliyorlar.
Basketbol Federasyonumuz 2010 yılında Dünya Şampiyonası'nı ülkemizde gerçekleştirmek istiyor. Bu amaca yönelik de Ekim 2001'de Serdar Ersözlü'nün koordinatörlüğü, Nihat İziç'in teknik yönetiminde Yıldız Milli Takımı kuruldu.
İki senedir bu takım 250 antrenman, 38 uluslararası ve 31 antrenman maçı oynadı. Şu anda da İspanya'da oynanacak Avrupa Şampiyonası'na katılma hakkını kazandılar.
Ben bu takımı yakından izleyenlerin başında geliyorum. Eleme grupları öncesi Bandırma'da uluslararası turnuva oynayan bu yıldız millileri izlerken, hayranlık içinde kaldım. Ve hatta sütunlarımda bu oyunculardan bir çoğunun ileride A Milli Takımımızın çekirdeğini teşkil edeceğini de yazdım. Ancak iki hafta sonra Kuşadası'ndaki Avrupa Şampiyonası eleme maçlarında bu oyuncuları tanımakta güçlük çektim. Tüm oynadığımız maçları kazanarak Avrupa Şampiyonası'na girme hakkını elde etmemize rağmen, sahada Bandırma'da seyrettiğim oyunculardan eser yoktu.
Tabii ki bunun bir sebebi vardı. Biraz olayları incelediğimde yukarıda anlatmaya çalıştığım menajerlik sisteminin, 15-16 yaş arası oyuncuları bir an önce kendi bünyesine çekme çabasında olduklarını gördüm. Ne acıdır ki, oyuncuları kapma yarışında, velilerine, ‘‘Oğlunuza özel kondisyoner tutalım’’, ‘‘Beslenme uzmanı ile gelişmesini sağlayalım’’, ‘‘Sizi yurt dışındaki kamplara götürerek NBA'e hazırlayalım’’ gibi vaadlerde bulunarak kafaları karıştırdıkları gerçeğiyle karşılaştım.
Kulüpler harekete geçti
Ancak çok sevinerek görüyorum ki, kulüplerimizin idarecileri bu duruma el koymuşlar. Velilerle ve menajerlerle konuşarak, bu tarz davranışlara bir son vermeleri, gençlerin yetişme sürecini kulüplere bırakmaları konusunda uyarmışlar. Bu konu çok hassas. Federasyonumuzun da aynı tarz düşüncelerde olduğunu iyi biliyorum ve bir an önce velileri bu konuda aydınlatmasını bekliyorum.
Bütün çabamız, basketbolumuzun içinde yer alan menajer, oyuncu, antrenör, idareci, federasyon gibi unsurların birbirleriyle olan ilişkilerinin sağlıklı bir yapıya oturması. Bunu sağlayabildiğimiz taktirde, Türk basketbolu şu andaki konumundan en az iki gömlek daha yukarıya çıkar.
Yazının Devamını Oku 28 Nisan 2003
<B>SÜTAŞ </B>Türkiye Kupası Dörtlü Finali'nde Ülkerspor mutlu sona ulaştı. Kuruluşundan bu yana ilk defa Türkiye Kupası'nı müzesine götürdü. Bence turuncu yeşilliler ilk gün Efes Pilsen ile finali oynayıp, Telekom karşısına formalite olarak çıktı.
Ülkerspor özellikle Final Four öncesindeki maçlarda formsuz Booker'ı skorer kimliğine büründürüp, grafiği düşen Blair'in yerine de Zaza'ya pota dibinde gerekli şansı vererek sorunlarını çözdü. Ve bu sistemde oynadığı 2 Efes Pilsen ve Telekom maçları sonrası Türkiye Kupası'nı kazandı. Lig şampiyonluğu için de çok iddialı olduğunu ortaya koydu.
Serkan kopardı
Dünkü maçın ilk periyodu Harun'un skorerliğinin yanı sıra, karşılıklı karmaşa içinde geçti. Telekom'un maçı kazanma telaşı içinde yaptığı top kayıpları, Ülker'in de karşılaşmayı hemen koparma düşüncesi içindeki acele atışlar mücadeleyi bir ara başa baş duruma getirdi.
Ancak Serkan'ın oyuna girmesi ve arka arkaya attğı 3 sayılar Ülker'in maçı koparmasını sağladı.
Ülker'in genç antrenörü Tolga Öngören'in, Fatih hariç her oyuncusuna şans verdiği kupa finalinde turuncu yeşilliler zorlanmadan Telekom'u devirmeyi başardı.
Ben burada Türkiye Kupası'na sponsor olan Sütaş'ı, basketbola verdiği hizmetten dolayı Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek ve kupa maçlarına gösterdikleri ilgiden dolayı Ankaralı basketbolseverlere de teşekkür ediyorum.
Yazının Devamını Oku