Doğan Hakyemez

El ele finale

19 Mart 2003
Lacivert beyazlıları CSKA karşısında galibiyete taşıyacak anahtar, Kambala, Kaya ve Asım'ın faul problemiyle karşı karşıya kalmaması. Bu üçlü, oyunda kaldığı sürece, rakip takımın uzunlarına sağlayacakları üstünlük zaferi getirecektir. EFES Pilsen Türk basketbol tarihinin kulüpler bazında belki de en önemli maçına çıkıyor. Lacivert beyazlıların hedefi sadece Final-Four'a girmek olmamalı. O tecrübeyi zaten iki kez yaşadık. Efes'in asıl amacının Final-Four'da şampiyonluk olması gerekir. Bunu gerçekleştirmesi için de bugün CSKA Moskova önünde farklı galip gelmesi şart.

İki takımı da incelediğimizde, savunmalarının mükemmel olduğunu görüyoruz. Ancak, oyuncu açısından CSKA'nın özellikle pota dibinde daha etkili ve derin bir kadroya sahip olduğu dikkat çekiyor. Antrenörleri Ivkoviç'in de çok tecrübeli ve kurt bir hoca olduğunu düşünürsek, Efes'i durdurmak için gereken önlemleri alabileceği bir gerçek. Ivkoviç'in bunun için üç şey yapacağını tahmin ediyorum.

Anahtar pozisyon

Birincisi, lacivert beyazlıların hücum gücünü teşkil eden Brown ve Kambala'ya sıkı bir savunma uygulatmak. İkincisi, bu iki oyuncudan birini skor açısından minimumda tutmak. Üçüncüsü ise bu iki oyuncudan yiyeceği sayıya göz yumarak, diğerlerini devre dışı bırakmak.

Bu üç seçenekte de Brown ve Kambala'nın dışındaki oyunculara, yani, Granger, Kaya, Kerem ve kenardan gelecek olan Alper, Asım ve Ömer'e büyük sorumluluk düşüyor. Çünkü hem skorer kimliklerini, hem de savunma dirençlerini en üst düzeyde bu maça yansıtmak zorundalar. Kendi seyircimiz önünde Efesli basketbolcuların, bunu yapabileceğine inanıyorum. Ve maçın anahtarının, lacivert beyazlı takım için 4 ve 5 pozisyonunda oynayan, Kambala, Asım ve Kaya'nın faul sorunu yaşamamalarına bağlıyorum. Aksi durumda, CSKA pota dibinden Efes'i bir anda çökertir.

4'lüye dikkat

CSKA
takımını incelediğimizde, Alexander'ın transferi ve Yunan oyuncu Papaloukas'ın takıma uyum sağlamasından sonra skor gücünün arttığını görüyoruz. Lig ve Top 16'daki maçların toplamına baktığımızda da ribaund açısından Efes Pilsen'e ortalamada 8 fark atmaları, 4 ve 5 pozisyonundaki mücadelede CSKA üstünlüğünü belgeliyor. Yukarıda belirttiğim gibi bu mevkiide oynayacak, Kambala, Asım ve Kaya'ya büyük iş düşecek.

Toplam skorda ise ortalama 84 sayı ile oynayan CSKA'ya karşı, 76 sayı ortalaması ile oynayan bir Efes gözüküyor. Bu skor farkının da en büyük nedeni Alexander, Holden, Songaila ve Papaloukas'ın hücum etkinliği. Oktay Mahmuti'nin de ne yapıp edip, bu oyuncuların skor gücünü kırması gerekiyor.

Sonuçta, Efes Pilsen Abdi İpekçi'yi dolduracak 10.000'in üzerindeki seyirciyle CSKA'yı yenebilir ve Final-Four'a doğru bir adım atar.
Yazının Devamını Oku

Anlaşılmaz oyun

15 Mart 2003
<B>ÜLKERSPOR, </B>yabancısız Tekel karşısına klasik 5'iyle çıkmasına karşın, konsantrasyon eksikliği yüzünden ilk iki periyot zorlandı. Şahsen ben, Ülkerspor'un Fatih, Zaza, Mustafa Abi gibi genç oyuncularının bu maçta daha çok dakika alacağını tahmin ediyordum. Ama maalesef Coach Tolga Öngören, belki de Avrupa maçını düşünerek, bu oyunculara gerekli şansı veremedi.

Turuncu yeşilliler, Tekel'den Turabi ve Turgay'ın sayılarına Harun'la cevap vermeye çalıştı. Güçlü kadroya sahip Ülker'in ilk iki periyottaki oyununu anlamak mümkün değildi. Ancak, pota altında Blair'in inanılmaz hakimiyeti son periyotta farkı getirdi. Ülker esas maçını bugün Beşiktaş'la oynayacak. Ligdeki son karşılaşmada son saniyelerde yendiği rakibi karşısında bugün nasıl bir oyun sergileyecek, doğrusu ben de merak ediyorum. Çünkü bu maçın telafisi yok, yenen taraf Türkiye Kupası'nda Final-Four'a yükselecek.
Yazının Devamını Oku

Müesseselerin katkısı

12 Mart 2003
<B>YALÇIN Granit </B>Türk basketbolun önemli isimlerinden biridir. Onun basketbol için her söylediği söz, her yazdığı yazı, şahsen benim için çok önemli. Türk basketbolunun daima ileri gitmesi için büyük çaba harcayan Yalçın abi, camia takımlarının sağlıklı bir yapıya kavuşmasını sağlamak yolunda Galatasaray'da inanılmaz bir çalışma yürütüyor. Özerklik, yani basketbol şubesinin ana yönetime bağlı, ancak diğer şubelerden ayırarak, gelir ve giderini ayrı bir yönetimle elde etmeğe çalışan Yalçın Granit, aynı zamanda da takımının sportif yönden de başarılı olmasını istiyor. İstemekle kalmıyor, takımını şampiyon yapmak yolunda tüm sınırları zorluyor. Ekibini de özerklik ve şampiyonluk hedeflerine inandırmaya, motive etmeye çabalıyor.

Yalçın Granit'in bu çalışmalarını ayakta alkışlıyorum, ama işinin de zor olduğunu, bu konuda başarılı olabilmesi için ekibinin en az kendisi kadar bu işe inanması gerektiğini vurgulama gereğini duyuyorum.

Sponsorluk kavramı

Ancak özerklik savaşı veren Yalçın Granit'in müessese kulüplerine bakış açısına katılmadığımı belirtmek isterim. Ülkemizin spora bakış açısı Avrupalılardan farklı olduğu için, sponsorluk kavramı maalesef Türkiye'de değişik bir şekilde uygulanmış. Yani firmalar takımlara sponsor olacakken, kendi takımlarını kurmuşlar. (Efes-Pilsen, Ülkerspor gibi) Bu konunun derinine indiğimizde, firmaların takım kurmalarının altında, camia takımlarından birine sponsor olurlarsa, diğer camia takımlarının taraftarlarının (Türkiye şartları göz önüne alındığında) o firmanın mamullerini boykot etme düşüncesinin yattığını görüyoruz ki, bana göre de haksız sayılmazlar. Tabii ki futbolda ARİA'nın yaptığı gibi Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'a sponsor olması gibi ortamlar yaratılabilir, ama bunun da firmalara büyük maliyetler getirdiğini göz ardı edemeyiz.

Katkıları büyük

Basketbola gönül verenler kısa bir dönem önce Türk basketbolu Avrupa Şampiyonalarına girme hakkı elde ettiğinde ve Avrupa sekizinciliğini yakaladığımızda sevinçten havaya uçarken, 2001'de Avrupa ikinciliği ve 2002'de ise Dünya dokuzunculuğuna üzülecek duruma geldi. Bu da bize basketbolumuzun on yıl gibi kısa dönemde ne kadar başarılı olduğunu gösterir. Bu başarılı dönemde ise müessese takımlarımızın büyük katkısı olduğuna inanıyorum.

Eğer Yalçın abi çalışmalarında başarılı olup, camia takımlarımız özerk hale gelirse, maddi olarak güçlenecek Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş gibi kulüp takımlarımız hem müessese takımlarıyla çekişecek duruma gelecek hem de milli takımına şimdikinden daha çok katkı verebilecek. Bu durumda ise en fazla sevinen kendisi olacaktır.
Yazının Devamını Oku

Tek çözüm puan silmek

7 Mart 2003
<B>SON </B>günlerde futbolda ve basketbolda taraftar anarşisi tehlikeli boyutlara ulaştı. Takımlarının galibiyeti ve başarısı uğruna birbirlerine karşı düşmanca tavırlar içine giren taraftarlar, hem Türk sporuna, hem kendilerine, hem de takımlarına büyük zararlar veriyorlar...

Bana göre olayların çıkmasında birinci derecede sorumlu kişiler, yöneticiler. İkinci derecede sorumluluk taşıyan grup ise sporcular. Bu iki kesim salt takımlarının başarı için, tüm değerleri bir yana bırakıp, demeçler vererek, saha içinde tahrik edici davranışlar içine girerek ortamı geriyorlar. Bunlardan etkilenip, maça gelen taraftarlar ise koltukları sahaya atarak, tuvaletleri kırarak stat ve salonlarda büyük maddi hasarlar yaratmanın yanı sıra, karşılıklı birbirlerine attıkları cisimlerde yaralanmalara neden oluyorlar.

Yaptırım gücü yok

Federasyonların bu olaylar karşısında takımları seyircisiz oynatma, para cezası gibi yaptırımları ise çözüm yerine olayları daha da tırmandırıyor. Seyircisiz oynanan maçlar takımları sadece maddi zarara uğratıyor. Sporun ruhuna da aykırı. Para cezası ise kulüpleri maddi açıdan zor durumda bırakıyor, bu tip cezaların olayları çıkaranlara karşı hiçbir yaptırım gücü yok. Bu ortam biraz daha devam ederse, ortaya hiçbirimizin istemediği ve telafisi mümkün olmayan hadiseler çıkacak.

Caydırıcı önlem

Bu olayların önüne geçmenin tek ve tek bir çözümü var. O da olay çıkaran takımın puanını silmek. Şampiyonluğa oynayan takımın puanını sildiğinizde, veya düşme hattındaki bir takımın puanı silindiğinde, takımlar hedeflerinden uzaklaşacaklar. Bu durumda taraftar, yönetici ve oyuncular başarıya giden yolda olay çıkarmanın takımlarına zarar vermekten başka bir şey olmadığının bilinci içine gireceklerdir.

Sonuçta taraftar, yönetici ve sporcular takımlarının puanı silinmesin diye sadece ve sadece hedeflerine ulaşmak için çalışmalar içine girecekler, olayların önü de alınmış olacak.
Yazının Devamını Oku

Başka bahara

6 Mart 2003
<B>FİNAL-</B>Four yolunda, evinde kaybeden takım şansını da yitirir, demiştik. Hele hele Ülker'in grubunda, evinde kaybetmediğin gibi deplasmanda da maç kazanman gerekiyor. Bana göre Ülker, Final-Four şansını dün Skipper Bologna önünde değil, deplasmanda kazanması gereken Siena maçında kaybetti.

Dünkü maçta turuncu yeşilliler, rakiplerinin akıllı oyununa boyun eğerken, galibiyeti getirecek hiçbir silahlarını sahada kullanamadılar. Bunların başında Harun geliyordu. Bu oyuncuyu ancak 16 dakika oynatan Ülker, skor gücünü kendisi köreltti. Praskevicius'un Siena maçında olduğu gibi attığı üçlükler de bence takımı aldatıyor. Bu oyuncunun pota dibinde sayı üretip, ribaund alması gerekir. Ancak iki maçtır görülüyor ki, ribaundda bu oyuncu yok.

Şansı çok az

Ayrıca Blair, maça çıkarken ki, enerjisini sahada ribaundlarına yansıtamayınca, Ülker'in kaderi belli oldu. Blair dün maç öncesi Avrupa Ligi'nin En Değerli Oyuncusu (MVP) ödülünü aldı. Ancak sahaya çıktığında gördük ki, onda büyük bir motivasyon eksikliği vardı. İşin şov kısmı bir yere kadar, sahada görevini yapması gerekirdi. Skipper ribaundda 34-26 üstünlük sağladı ve Barton'la da 21 sayı üreterek hayat buldu. Ülker'in bundan sonraki şansı bana göre çok az. Bu yenilgiyi ancak deplasmanda alacağı iki galibiyetle kapatabilir.
Yazının Devamını Oku

Cibona hafif geldi

27 Şubat 2003
<B>EFES </B>Pilsen dün 2. tur D Grubu'ndaki ilk maçında Cibona Zagreb'i zorlanmadan yenmeyi başardı. Zaten, Hırvat takımı, lacivert beyazlılara rakip olamazdı. Maçın düşük skorla bitmesine bakmayın. Çünkü, Cibona'nın antrenörü Petkoviç, Efes Pilsen'e farklı skorla yenilmemek için her hücumu neredeyse 24 saniye ile oynattı oyuncularına. Böyle olunca da, Efes Pilsen oyunu hızlandırma şansı bulamadı. Ancak temsilcimiz, sert savunmasıyla rakibine oyununu kabul ettirdi.

Kopma noktası

Maçın kopma noktası, ilk yarıda Efes Antrenörü Oktay Mahmuti'nin Kaya'yı çıkartıp, yerine Alper'i oyuna sokarak dört kısaya dönmesiydi. Burada Alper'in savunmada ve hücumda gayretli oyunu, arkadaşlarına yaptığı asistler, oyunun bir anda Efes'in lehine dönmesini sağladı. Sonuçta, 68 sayının 49'unu Kambala ve Brown'dan bulan Efes Pilsen, yoluna devam etti.

Lacivert beyazlıların bana göre en büyük rakipleri Malaga ile CSKA Moskova'dır. Efes'in gelecek hafta deplasmanda Malaga önünde alacağı bir galibiyet, onların Final Four şansını arttırır. Tabii ki, CSKA'yı içeride yenmek şartıyla. Efes Pilsen'in seyircisi gün geçtikçe artıyor. Herhalde diğer maçlarda eski görkemli havalarını yakalayacaklardır.
Yazının Devamını Oku

Fedakarlık zamanı

26 Şubat 2003
Sacramento'daki yıldızımız, Indianapolis'ten gerekli dersi çıkarmış ve Avrupa Şampiyonası'nda başarı için arkadaşlarına da sesleniyor: Oyuncular olarak kenetlenmeliyiz. Herkes kendi takımındaki kimliklerinden sıyrılıp, milli takım süreci içinde birbirine sıkıca sarılmalı. NBA All-Star maçının hemen arkasından Sacramento'ya geçip Hidayet'in hem Washington maçını seyretmek, hem de kendisiyle 2003 Avrupa Şampiyonası ile ilgili konuşmak istedim. Sacramento'ya geldiğimde Hidayet'i yatakta buldum, üşütmüştü. Ancak bağlanan serum onu maç öncesi ayağa kaldırmayı başardı. Sacramento'da Hido'nun evinde kaldığım iki gün süresince onunla uzun uzun milli takım ve takımı hakkında konuştum. Her iki konu hakkında Hido'nun görüşleri şöyle...

Dünya Şampiyonası'nda ilk iki maçı kaybetmemiz moral olarak hepimizi etkiledi. Bu yenilgilerden sonra maalesef birbirimize kenetlenemememiz İspanya ve Yugoslavya maçlarını da kaybetmemize neden oldu. Çok iyi bir jenerasyona sahibiz. İbrahim, Mirsad, Hüseyin, Mehmet Okur ve ben uluslararası tecrübeye sahibiz. Takımdaki diğer arkadaşlarımın da Avrupa kupalarında sert maçlar oynamaları bizim için büyük avantaj.

Kenetlenmeliyiz

Antrenörümüz Aydın Örs
'ün de senelerdir başımızda olması, hepimizi iyi tanıması teknik açıdan diğer takımlara karşı milli takımımızın şansını arttırıyor. Ancak burada üzerinde durmamız gereken gerçek, birbirimizle yardımlaşan bir takım olamamamız. Oyuncular olarak bizim, aramızda iyi kenetlenmemiz lazım. Takımda yer alan herkesin kendi takımlarındaki kimliklerinden sıyrılıp, milli takım süreci içinde gerekli fedekarlıkları yapması gerekiyor. Eğer biz bunları gerçekleştirebilirsek önümüzdeki Avrupa Şampiyonası'nda her takımı yeneriz.

Fedakarlık konusunda ben şahsen Aydın Ağabey ile konuşacağım. Gerekirse, her maçta altıncı adam olarak oyuna girebilirim. Sacramento'da da bu şekilde oynuyorum. Bu yüzden alışık olduğum bu durumda oyunu iyi okuyup, sonradan maça girdiğimde daha faydalı olacağımı düşünüyorum. Ancak bir kez daha belirtmemde yarar var; başarmamız için hepimizin kenetlenmesi birinci şart.

Sıkıntılı günler

Sacramento Kings
'te oynamaktan memnunum. Geçen sezonu iyi geçirmiştim. Bu sezona da iyi başladım. Ancak elimden sakatlanmam, sakatlığımın da uzun sürmesi benim açımdan hiç de iyi olmadı. Jim Jackson'ın transferi aldığım süreyi etkiledi. İyileştikten sonra eski formuma eriştim, ama arzuladığım dakikaları bir türlü bulamıyorum. Bu bende sıkıntı yaratıyor. Sacramento bütün maçlarını dolu oynamasına karşın,Webber, Mike ve Stojakoviç’in yüksek kontratları nedeniyle mali açıdan zorlanıyor.

Takımın bütçesinin üst sınırda olması, benimle yapılacak kontratta da problem teşkil ediyor. Önümüzdeki maçlarda bana verilecek süreleri en iyi şekilde değerlendirip, takımımın sezon sonunda şampiyon olmasını ve şampiyonluk yüzüğünü takmayı çok istiyorum. Eğer şansım da iyi olursa istediğim kontratı da imzalarım ihşallah. Herkese selam.

Hidayet bana göre NBA'ye adapte olmuş, Webber, Divac ve Stojakoviç'in desteğiyle kendisini Sacramento taraftarına sevdirmiş. Hedefleri doğrultusunda uzun ve yorucu bir yolda inanılmaz bir savaş veriyor. Ben Hido'nun hedeflerine ulaşması için tüm engelleri aşacağına yürekten inanıyorum.
Yazının Devamını Oku

Yabancı farkı

23 Şubat 2003
<B>GALATASARAY,</B> bu yılki basketbol hamlesiyle Efes ve Ülker'in arkasından gelebileceğini gösteriyor... Gerek idari anlamda, gerekse teknik seviyede kısa sürede iyi toparlandılar... Derbilerde normal sezonu yenilgisiz kapatmayı da başardılar.

Dünkü maçta Galatasaray, özellikle üçüncü ve dördüncü periyotlardaki etkili savunmasıyla, Beşiktaş'ı rahat geçti. Sarı kırmızılarda Koch, 27 sayı ile takımının skor gücünü taşırken, Arda ve oyun kurucu Kelley yaptıkları savunma ve hücumlarıyla siyah beyazlıları yıkan oyunculardı. 2 sayı atan Yiğit'in savunmasından da bahsetmeliyiz. Bu maçta ilk 5'te yer bulan Serdar da 17 dakikalık şansını iyi kullandı.

Erman Kunter, takımındaki oyuncuları devamlı değiştirerek ve her maçta neredeyse değişik 5'leri sahaya sürerek, Galatasaray'ı play-off'a hazırlamaya çalışıyor. Yaptırdığı savunma, zaman zaman rakiplerini bunaltacak durumuna getiriyor, ancak bu savunmayı 40 dakikaya taşımaları gerekiyor.

Hücumda eksiklikleri var

Beşiktaş'a gelince... Yeni antrenörleri İhsan Bayülgen ile mücadele güçlerini yükseltmişler. Ancak hücum organizasyonlarında büyük eksiklikler var. Galatasaray'ın iki yabancısından 32 sayı yiyen siyah beyazlılar, kendi yabancılarından ancak 4 sayı bulabildi. Yabancılar arasındaki fark, bu maçın sonucunu gösteren en büyük faktördü.

Beşiktaş'ta Onur 17 sayı, 8 ribaund ile takımını sürükleyen isimdi. Beşiktaş'ın hücum silahı Faruk da rakibin sert savunması karşısında 15 sayı bulabildi. Oyun kurucu Umut ise savunma gücü olarak mükemmel olmasına karşın, takımını yenilgiden kurtaramadı.

Son olarak seyircisiz oynanan maçların hiçbir zevki olmadığına dikkat çekmek gerekiyor. Demek ki, taraftarların ve yöneticilerin bundan böyle bu ortamın yaşanmaması için daha dikkatli davranması şart.
Yazının Devamını Oku