18 Aralık 2003
Oyun kurucu Kerem'in sakatlığı dolayısıyla oynayamadığı, <B>Ender</B>'in de iğne ile çıktığı karşılaşmada Efes Pilsen, güçlü rakibi Pamesa'yı savunmasıyla ezdi geçti. İlk periyottan itibaren sert bir savunma anlayı şı içinde rakibinin her atışını zorlaştıran, geriye iyi koşan, takım halinde ribaundlara asılan lacivert beyazlılar, farkı bir ara 26 sayıya kadar çıkardı. Ancak faul sayıları artan Kaya, Granger, Ender ve Langdon'ın savunmaları düşünce, Pamesa farkı 10 sayıya kadar indirdi.
İlk yarıdan itibaren Kaya'nın (11 sayı, 9 ribaund), daha sonrada Granger (23 sayı 4 ribaund) ve Ender'in (15 sayı) etkili oyunları, Efes'e maçı getirdi. Kadrosunda Tomaseviç, Popoviç, Dikoudis ve Rigaudeau gibi yıldızlara sahip kupanın iddialı takımı Pamesa'yı ezerek yenen Efes Pilsen liderliğe de yükseldi.
Takım oyunu
Her zaman söylediğim gibi lacivert beyazlılar yıldız oyuncusu olmayan ancak takım halinde iyi oynadıkları her maçı kazanan bir ekip görüntüsünü dünkü maçta da sergiledi. Gruplarında iddialı olan Tau'yu deplasmanda Pamesa'yı da sahasında devirmeyi bilen Efes, bundan sonraki tüm mücadelesini Final Four'a girmek için yapacak. Dünkü gibi istikrarlı oyunlarını devam ettirdikleri sürece de büyük şansları var.
Efes taraftarı da galibiyetler geldikçe tribünleri doldurmaya devam ediyor. Maçın hakemlerine gelince, tecrübeli Rems'in liderliğinde sonuca tesir etmeyecek güzel bir karşılaşma yönettiler.
Yazının Devamını Oku 11 Aralık 2003
Ülker şanssız bir dönem yaşıyor. Bir takımda en gerekli olan oyuncular sakat. Oyun kurucu bölgesinde oynayan Booker ile, turuncu yeşillilerin ribaunt silahı Blair maalesef iyi durumda değiller. Büyük ümitlerle transfer edilen Rentzias, pota dibinde oynaması gerekirken dışarıdan şut atmaya çalışınca, takımına zarar veriyor.
Dünkü maçta da sakatlıklar sonucu pota dibinde Kerem ve Fatih'le oyun kurucu pozisyonunda da Tutku ile başlayan Ülker kenar yönetimi, İbrahim'e sayı yolları bulduramayınca kaderine razı oldu.
Rakibi Pau Orthez, takım oyununu iyi oynayan, sert savunma yapan, topu çevirip ilk önce içeriye sonra da dışarıya yönlendiren normal bir takım hüviyetinde. Maçın başında en iyi oyuncularından biri olan Pietrus sakatlanıp, hastaneye gitmesine karşın Orthez'in oyuncuları mükemmel bir oyun ortaya koydular.
Lukovski farkı
Ülkemizde Fenerbahçe'de de oynayan Lukovski hem takımını çok iyi yönetti, hem de Ülker potasına 18 sayı bırakırken, maçın MVP'si oldu. Pota dibinde oynayan Skelin (12 sayı, 5 ribaunt) Ülker'in uzunlarını faul problemine soktu ve maçın kazanılmasında önemli isimlerden biri oldu.
Devamlı skoru önde götüren ve arayı açan Pau Orthez, Muratcan'ın oyuna girmesiyle ve onun yaptığı sert savunma karşısında 5 dakikalık bölümde sayı atamadı. Ancak Ülkerspor bu avantajı iyi kullanamadı. İbrahim'in bu dönemdeki sayıları da yeterli olmayınca Fransız ekibi 16 sayılık bir farkla maçı kazandı.
Bu karşılaşmada Kerem'in attığı 20 sayı ve aldığı 11 ribaunt dikkat çekiciydi. Bu oyuncumuzun form durumunu her maçta ileriye götürmesi hem Ülker, hem de Milli Takım açısından önemli.
Yazının Devamını Oku 9 Aralık 2003
NBA'deki ikinci sezonunda istatistiklere giren milli basketbolcumuz, bu sezon oynadığı maçlarda double-double yaparak dikkatleri çekti, tecrübeli coach Larry Brown'un gözüne girdi. Milli yıldızımız Mehmet Okur, NBA'deki ikinci sezonunda çok başarılı bir grafik çiziyor.
Eylül ayında İsveç'teki 33. Avrupa Şampiyonası'nda Milli Takımımız’ın en etkili isimlerinden bir tanesi olarak göze çarpan Mehmet, bu çizgisini Detroit Pistons forması altında NBA'e taşımayı da başardı. 2002-03 sezonunda, bir başka deyişle çaylak yılında maç başına 19.0 dakika oynayarak 6.9 sayı, 4.7 ribaund, 1.0 asist, 0.5 blok ortalamalarına ulaşan Mehmet bu sezon ise tüm istatistiklerini oldukça önemli bir şekilde yukarıya çekmeyi başardı. Şu ana dek çıktığı 21 maçta ortalama 24.0 dakika süre alan Mehmet 10.5 sayı, 7.80 ribaund, 1.0 asist, 1.15 blok istatistiklerine ulaştı.
İki sebep vardı
Sezon başında Detroit’in başına tecrübeli teknik adam Larry Brown geldi. Genç oyuncuları eğitmekteki başarısı ile ünlenen Brown'ın gelişinin Mehmet üzerinde nasıl bir etki yaratacağı ise büyük bir merak konusuydu. Geçtiğimiz sezon verdiği ışığın ardından bu sezon takımda ilk beşte kendisine yer bulması beklenen Mehmet, takıma katılan tecrübeli pivot Elden Campbell'ın gelişiyle birlikte benchte kaldı. Pistons gazetelerinde yapılan yorumlara göre ise bu tercihin iki sebebi vardı.
İlk olarak Campbell'ın ilerlemiş yaşı nedeniyle sahaya ilk beşte çıkmadığında konsantrasyon kaybına uğrayabileceğini göz önünde tutan Brown oyuna onunla başlamayı tercih etmekteydi. İkinci olaraksa Brown, Mehmet'in rakip takımın benchinden gelecek uzunlara karşı büyük bir üstünlük kuracağı gerekçesiyle onu ikinci periyoda taze saklamak arzusundaydı.
Bu düşüncelerin haklılık payı ise ilerleyen günlerde ortaya çıktı. Mehmet, Pistons benchinin en önemli ismi haline gelirken, çoğu maçta Elden Campbell'dan fazla süre almayı başardı. Maçların en kritik bölümlerinde Campbell'ı keserek oyunda kalmayı başaran Mehmet, zaman zaman tecrübesizliğinden kaynaklanan hatalar yaptıysa da genel anlamda çok başarılı bir grafik çizdi ve hocasının güvenini kazanmayı bildi.
Bu sezon sonunda Pistons ile olan 2 yıllık sözleşmesi sona erecek olan genç yıldızımızın bir çok takımdan teklif almasına kesin gözüyle bakılıyor. 3 Aralık'ta Miami Heat maçında sahaya ilk beşte çıkan Mehmet 28 dakika içerisinde 17 sayı, 12 ribaund, 5 blok, 1 top çalma, 2 top kaybı ile oynadı ve takımını galibiyete taşıyan isimlerin başında geldi. 23 Kasım'daki New Orleans Hornets maçında sahaya yine ilk beşte çıkan Mehmet, 31 dakika içerisinde 10 sayı, 18 ribaund, 1 asist, 1 blokluk bir performans sergileyerek kariyerinde ikinci kez bir maçta NBA'nin ribaund kralı ve en iyi savunmacısı olan takım arkadaşı Ben Wallace'tan fazla ribaund almayı başardı.
Müthiş ribaundlar
Bunun ilk örneği ise 7 Kasım'daki Milwaukee Bucks maçında yaşanmıştı. O maçta Memo benchten gelerek 26 dakika içerisinde 12 sayı, 18 ribaund, 4 blok, 3 asistlik bir performans sergilemişti. Son olarak 6 Aralık günü benchten gelen ve 22 dakika sahada kalan yıldızımız, 21 sayı, 4 ribaund ile oynadı ve bu sezon en yüksek sayısına ulaştı. Formunun zirvesinde olduğunu gösterdi.
Mehmet'in tüm bu çabası ve başarısı takım arkadaşlarının, Pistons yöneticilerinin ve tabii ki coach Larry Brown'ın da gözünden kaçmış değil.Brown'ınOkur hakkındaki tenkitlerini iyi oynadığı maçtan sonra, övgülerini ise bekleneni veremediği karşılaşmlardan sonra yaparak onun motivasyonunu en üst seviyede tutuyor. Mehmet'in ileride NBA'nin büyük yıldızlarından biri olduğuna inandığı için de ona büyük önem veriyor ve yakından ilgileniyor.
Miami maçının ilk çeyreğinde 11 sayı, 5 ribaund, 3 blok gibi müthiş bir performans sergileyen Memo, ikinci çeyrekte hocasının istediği gibi oynamayınca Brown onu benche çekti, maç sonrasında Okur için ‘İlk çeyrekte müthiş oynadı. Sanki Wilt Chamberlain ya da Bill Russell gibiydi. Ama ondan sonra sanki maçı bırakmış, doyuma ulaşmış gibi oynadı. Gereksiz ve acele şutlar kullandı. Topu aldığında direkt olarak potaya ve smaca yönelmek yerine rakip oyuncularla kontağa girmek istedi. İçeriye drive etmek yerine uzak mesafeli şutlar kullanmaya başladı, onu kenara aldım’ yorumunu yaptı. İlk 5 konusuna da açıklık getiren Brown ‘İki yıl içinde Mehmet kaç maça ilk beşte çıktı ki? Bu tür şeyleri öğrenecek. Çünkü bize verebilecek daha çok şeyi var. Ayrıca ben onun benchten gelmesinden memnunum. Onu ilk beşe koymamı kimse beklemesin, Mehmet benchten gelerek daha önemli katkı yapıyor’ dedi.
Çaylakların yıldızı
Miami maçından sonra Brown'nın kendisi hakındaki görüşlerine saygı duyduğunu belirtenMemo verdiği demeçte, ‘Benim için ilk beşte olup olmamam çok da önemli değil, sadece takım arkadaşlarıma biraz daha enerji getirmek istedim. Bu akşam iyi oynadım ve biliyorum ki karşımda benden uzun birisi olduğunda şut atmak yerine onu geçmeye çalışmalıyım. Ancak bu her zaman olmuyor’ dedi.
Memo halen hedefinden çok uzak olduğunu ve ulaşmak için çok çalıştığını dile getirdi. Okur, 'Bazen maçlarda basit hatalar yapıyorum. Bir şut kaçırıyorum, bir ribaundu alamıyorum ve kendi kendime savaş vermeye başlıyorum. Ne biçim oynuyorum diye kendi kendimi sorguluyorum. Ama biliyorum ki öyle devam etmeyecek. Benim için her oynama fırsatı aynı zamanda bir öğrenme şansı’ diye konuştu.
Mehmet Okur, bu performansı ile şubat ayında Los Angles'ta yapılacak All Star'da Çaylaklar Karması'na girme yolunda hızla ilerliyor.
Yazının Devamını Oku 5 Aralık 2003
Zagreb'deki maçta yapılan hata hakemler tarafından da belgelenmiş, ancak ‘‘ULEB karar versin’’ denmiş. 2 yıl önce AEK-TAU maçında buna benzer bir durum yaşanmış ve maç ULEB'in kararıyla tekrar edilmişti. Ülkerspor, Cibona'ya önceki gün maç kağıdında yenildi, ancak ortada yapılan bir hata var ve benim inancım bu maçın tekrarlanacağı yönünde. Çünkü bir kaç yıl önce yine ULEB organizasyonunda canlı tanık olduğum bir maçta ve sonrasında yaşananlar, bende bu düşünceyi uyandırıyor. Şimdi yaşananlara şöyle bir göz atalım.
Ülkerspor, Final-Four'a girmek için zengin bir kadro kurdu. Ancak Blair'in sakatlığı, İbrahim ile Rentzias'ın takıma uyumdaki bazı sorunları, turuncu yeşillilere sıkıntılı günler geçirtiyor. Bu arada G.Saray'dan Arda ve Amaya'yı kadrosuna dahil eden Ülker, Cibona önüne galibiyet için çıktı. Deplasmanda oynadığı karşılaşmada uzun zamandır oynatmadığı 5 numara pozisyonunda görev yapan Fatih ile oyuna başlayan turuncu yeşilliler, ilk iki periyot varlık gösteremediler ve devreyi 44-30 yenik kapattılar.
Ancak ikinci yarıda Fatih ve Kerem ile rakibinin üzerine üzerine giden ve farkı azaltmaya başlayan Ülker, 3. periyodun başında maç 48-34'ken Amaya ile bir basket buldu. Bu basketle skorun 48-36 olması gerekiyordu. Ancak masa, basketi Cibona'ya yazdı ve skor 50-34 oldu. Ülkerspor Genel Müdürü Lütfi Arıboğan hemen itiraz etti. Hırvat saha komiseri Tartaglid, Arıboğan'ın ısrarı üzerine basketi Ülker'e yazdı ve temsilcimizin skoru 36 oldu, ama Hırvat takımından 2 sayıyı düşmedi. Bunun üzerine Arıboğan itirazına devam edince, Tartaglid maçtan sonra temsilcimizin yazılı itirazını almayı kabul etti. Maç sonunda bu kez kaptan Haluk Yıldırım skora itiraz edildiğini belirterek maç kağıdının altına imzasını attı.
Birlikte izlediler
Normal uygulamada karşılaşma sonrası takımlara maç kağıdının teslim edilmesi gerekir. Ülkerli yöneticiler maçtan sonra uzun süre bu kağıdı bekliyorlar, ancak verilmiyor. Ülker ve Cibona yetkilileri, hakemler ve Hırvat saha komiseri ile birlikte maçı videodan tekrar izleyip, yapılan hatayı tesbit ediyorlar. Maçın başhakemi Avusturyalı Roth, rapor yazıyor ve son olarak da ‘‘Maçın resmi skoru yanlıştır’’ diye not düşüyor. Ama maç kağıdında skoru değiştirme yetkisi varken, Cibona lehine olan skorda değişiklik yapmadan imzalıyor ve ‘‘Kararı ULEB versin’’ diyor.
Bunda Hırvat saha komiseri Tartaglid'in de bir baskısı söz konusu olabilir. Çünkü iki kulüp yöneticileriyle birlikte maçı tekrar izleyen hakemler, zaman zaman Ülker ve Cibona yetkililerinin odadan çıkmasını istiyor. Hakemlerle yalnız kalan Tartaglid'in neler konuştuğu bilinmiyor. Aslında ULEB, kısa bir süre önce bir uygulamada değişikliğe gitti. Son dönemde saha komiserliği görevini ekonomik kaygılar nedeniyle evsahibi ülke temsilcileri yapıyor. Bu konu da eleştirilere yol açıyor.
2 yıl önceki örnek
Cibona-Ülker maçındakine benzer bir olay 29 Mart 2001'de yaşanmıştı. ULEB'in o zaman Avrupa Ligi adıyla düzenlediği organizasyonda İbrahim Kutluay'ın formasını giydiği AEK, Yunanistan'da konuk ettiği İspanyol rakibi TAU'yu maçın normal süresi bittikten sonra attığı basketle 75-74 yenmişti. İspanyollların itirazlarına rağmen maçın başhakemi Hırvat Radic sayıyı vermiş, İsrailli saha komiseri Bergman da bunu onaylamıştı. Ancak TAU Kulübü’nün yazılı itirazı üzerine ULEB, maçın tekrarlanması kararı vermişti. 1 Nisan'da tekrarlanan maçı 90-65 kazanan TAU, Play-off serisinin bu 3 ayaklı turunu 3-0'lık galibiyetle geçmişti.
Sonuçta bu iki maçı da seyretmiş biri olarak, Ülker maçında hakemin maç kağıdını imzalamasına karşın raporuna ‘‘Maçın skoru yanlıştır’’ ibaresi koyması, ULEB'in maçı tekrarlaması yolunu açıyor. Normal olarak bu maçı Ülker'in kazanmış olması gerekiyordu, ancak maçın tekrarlanması da Ülker açısından önemli. Konu ile ilgili görüştüğüm Ülkerliler, maçın sonucuna itiraz etmekle kalmayıp, hukuki yollara da başvurduklarını ifade etti.
ULEB, kararını haftaya açıklayacak
ULEB (Avrupa Basketbol Ligleri Birliği), EuroLeague'de Cibona VIP-Ülkerspor maçıyla ilgili turuncu yeşilli kulübümüzün yaptığı itirazın yanıtını gelecek hafta verecek. EuroLeague Medya İlişkileri Sorumlusu Vladimir Stankoviç, ‘‘Zagreb'te oynanan maçla ilgili tüm veriler elimize ulaştı ve biz de bunları konuyla ilgili birimimize gönderdik. Konuyla ilgili kararı EuroLeague Disiplin Hakemi Jose Manuel Meirim verecek. Portekiz'in başkenti Lizbon'daki Meirim, önümüzdeki hafta içinde bu konudaki kararı açıklayacak’’ dedi.
Yazının Devamını Oku 28 Kasım 2003
<B>OLYMPİAKOS, </B>kötü gidişine antrenör değiştirerek ve Efes'i yenerek <B>'dur'</B> demek istiyordu. Ancak lacivert beyazlılar mükemmel savunma yapıp, ribaundda 44-25 üstünlük sağlayınca, Yunan takımının yapacak hiçbir şeyi kalmadı. Yaklaşık bin 500 seyircisinin büyük tezahüratı altında maça çıkan Olympiakos, Efes Pilsen'in savunması karşısında çaresiz kalırken, lacivert beyazlılar, özellikle Kaya, Ermal, Prkacin ile hem hücumda, hem de savunmada rakiplerine ezici bir üstünlük sağladı.
Bu arada Nikoliç'ten de bahsetmek gerekecek. Efes'in uzunlarından Kaya ve Prkacin'in faul problemine girdiği anlarda devreye girerek, ürettiği 14 sayıyla takımına büyük katkıda bulundu. Sezon başından beri ‘‘Kırk yıllık Efesli’’ gibi oynayan genç Ermal da (10 sayı, 4 ribaund) oldukça başarılıydı.
KMÜMBKyg
Efes Pilsen'e galibiyeti getiren oyuncuların başında Kaya (11 ribaund, 7 sayı) gelirken, Granger (9 sayı, 10 ribaund), Nikoliç (14 sayı, 1 ribaund), Langdon (10 sayı, 7 ribaund) günün yıldızları arasında yer aldı.
Sakat olan Kerem'in yokluğunda forma giyen Ender, takımını mükemmel yönetti. Joker olarak görülen Alper de, onun yorulduğu anlarda oyun kuruculuk görevini başarıyla yerine getirdi.
Efes Pilsen, rakibini ezerek yendiği gibi, dördüncü maçında üçüncü galibiyetini (ikisi deplasmanda) alarak yoluna devam etti.
Yazının Devamını Oku 27 Kasım 2003
<B>SİYASETİN</B> spora karıştığı bugünlerde, Roma büyük bir jest yaparak günübirlik İstanbul'a geldi ve Ülker'in karşısına çıktı. Bu açıdan baktığımızda Roma'ya bravo dememiz lazım. İnşallah bu bir örnek teşkil eder de UEFA, futbolda aldığı yanlı kararından vazgeçer.
Dün basketbol adına belki heyecan vardı ama kalite açısından zevksiz bir karşılaşmaydı. Skorun kısır oluşu, kaçan fauller, kaybedilen toplar, maçı izlemeye gelenleri ve televizyon karşısında olanları şaşırttı. Ülkerspor, önemli bir galibiyet aldı ama sancılı günler yaşıyor. Takım olarak ofansta ve savunmada anlaşmış bir ekip görüntüsünde değiller. Bir an önce İbrahim'in skor gücünden, Rentzias'ın savunma potansiyelinden faydalanmak gerekiyor. Genel olarak da top kayıpları ve ribaund eksikliklerine bir çözüm bulmaları şart. Turuncu yeşillilerin bu aradaki en büyük artıları ise yeni transferleri Traina'nın çok faydalı bir oyuncu olması.
Önemli galibiyet
Roma takımına gelince. Senelerin süperi, Carlton Myers saksafon çalıp plak işlerine girince basketbolu unutmuş. Rashard Griffith ise Tofaş'tan sonra müthiş bir inişe geçmiş görüntüsü çiziyor. İtalyan takımında Tonolli'nin 21 sayısı da mağlubiyeti engelleyemedi ve dördüncü yenilgilerini alarak sonunculuğa yerleştiler.
Ülker'in bu galibiyeti her açıdan önemliydi. Hem üçüncü maçlarını kazandılar, hem de idari açıdan büyük bir iş başararak Roma'yı Türkiye'ye getirmiş oldular. Bu maça ilginin az olmasının sebebinin karşılaşmanın geç başlamasından kaynaklandığını sanıyorum. Ancak ilerleyen haftalarda Ülker ve Efes'in seri galibiyetleri ile birlikte salonlar da dolacaktır.
Yazının Devamını Oku 26 Kasım 2003
Hüsnü Güreli, ‘Basketbol dahil diğer branşları dernek içinde tuttuk. Derneğin 4-5 milyon dolar bir kaynağı var. Arkadaşlarımız dernekten kendilerine sağlanan bütçelerle, şubelerini ayakta tutmak için gayret gösteriyorlar’ dedi. TÜRK sporunda üç büyüklerin yeri her zaman farklıdır. Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın bütçelerine göre kaliteli kadrolar kurdukları her basketbol sezonu renkli geçmiştir. Bazı sezonlar da bu takımlarımızın şampiyonluklarıyla sonuçlanmıştı. Ancak futbol gelirlerinden aldıkları bütçelere yaşamlarını sürdürmeye çalışan bu üç büyük kulübümüz, ezeli rekabetin dayanılmaz cazibesi gereği futbolda şampiyonluk yakalayabilmek amacı ile tüm gelirlerini futbol şubesine kullanmaya kalkınca, basketbol başta olmak üzere diğer branşlar zor durumda kaldı. Parasızlık nedeniyle bazı şubelerini bile kapatmak zorunda kaldılar. Bu kapatma kararlarını alırken de kendilerini haklı göstermek için 2004 yılında geçerli olacak UEFA kurallarının arkasına sığınmayı ihmal etmediler.
Kurtuluş özerkleşmede
Bu zor durumdan kurtulmalarının tek yolu vardı. Futbol dışındaki branşları ‘‘Özerkleştirmek’’. Yani yayın haklarından, sponsorluklardan, forma reklamından, saha içi reklam gelirlerinden oluşturdukları bütçeleri sadece kendi şubelerinde, ama ana yönetime bağlı olarak kullanma hakkını elde edebilmek.
Galatasaray Yalçın Granit'le, Fenerbahçe de Mahmut Uslu ve Murat Aşık'la kendi tarzlarında özerklik çalışmalarına girdiler, ancak şu ana kadar istedikleri düzeni kurabilmiş değiller. Bu arada Beşiktaş Kulübü'nde futbol dışı branşlarda da ezeli rakipleri Galatasaray, Fenerbahçe'ye göre hareketlilik gözlendi. Basketbol (Bayan-Erkek), voleybol (Bayan-Erkek), hentbol, boks, kürek, engelli basketbol ve son olarak cimnastik branşlarına önemli bütçeler gerekmesine karşın, faaliyetlerini başarı ile sürdürmelerinin Beşiktaş'ın ‘‘100. Yılı’’ içinde olmasından kaynaklandığını, yani bir sezonluk bir çalışma diye düşündüm. Aslında 2004 UEFA kurallarında, kulübün futbol gelirlerinin başka branşlara ayrılamayacağı kuralı beni böyle düşünmeye itmişti. Bu merakımı gidermek için Hüsnü Güreli'yi aradım ve yukarda takıldığım konuları kendisine sordum. İşte Güreli'nin ağzından başarılı organizasyonun açılımı.
Beşiktaş’ta çözüm: Dernek
‘‘Futbolu bildiğiniz gibi Anonim Şirketi kurarak halka arza açtık. Basketbol dahil diğer branşları ise dernek içinde tuttuk. Derneğin 4-5 milyon dolar bir kaynağı var. (Bu kaynağın 1-2 milyon doları çeşitli kira gelirleri ile isim ve sponsorluk haklarından oluşuyor) Futbol dışındaki branşların başında değerli arkadaşlarımız bulunuyor. Bu arkadaşlarımız dernekten kendilerine sağlanan bütçelerle, şubelerini ayakta tutmak için gayret gösteriyorlar. Elde edecekleri başarılı derecelerle, yeni yeni gelir kaynakları yaratabilirler. Böylece kadrolarını takviye ederek büyük başarılara imza atabilirler. Sistem kuruldu. Beşiktaş'ın sadece futbol kulübü olmadığını, spor kulübü olduğunu yaptığımız çalışmalar ile bir kez daha spor camiasına göstermiş olmamanın mutluluğu içindeyiz.’’
Tesis sorunu da çözüldü
Çağdaş ve Türk basketbolunun önünü açacak böyle bir modeli ayakta alkışlıyorum. Bu arada Hüsnü Güreli, Akatlar Spor Tesisleri'nin (basketbol ve voleybol başta olamak üzere) 1.5 milyon dolar harcanarak modern bir hale getirildiğinin müjdesini de verdi. Gelecek yıldan itibaren Beşiktaş basketbol ve voleybol maçlarını merkezi bir konumdaki Akatlar Spor Kompleksi'nde oynayacak.
Öyle ümit ediyorum ki, diğer iki büyük kulübümüz başta olmak üzere tüm camia kulüplerimiz kendi yapılarına uygun bir Özerlik modelini tasarlayıp, hayata geçirirler. Zaten başarıya giden yolun da sağlıklı ve uygulanabilir çözümlerden geçtiğini hiçbirimizin unutmaması gerekir.
Yazının Devamını Oku 20 Kasım 2003
Herkes Efes'in, Benetton'ı yeneceğini tahmin ediyordu. Nedeni, Benetton Avrupa Kupası'ndaki ilk iki maçını kaybetmişti. Ama bu yenilgilerin sebebi Nicola ile Garbajosa'nın sakatlığıydı. Bu iki oyuncu, Avrupa kupası maçlarında oynamadığı için, İtalyan ekibi yara almıştı. Dünkü maçta da Edney'in sakatlığı vardı, ama Garbajosa ile Nicola 36 sayı atarak, takımlarını galibiyete taşıyan oyunculardı.
Benetton, kadro zenginliğini ve Final Four yolunda bunun ne kadar önemli olduğunu, Efes Pilsen karşısında gösterirken, coach Messina bu avantajını iyi kullanarak, zorlu deplasmandan istediğini çıkardı. Üzerindeki kara bulutları da dağıttı.
İtalyan ekibinin zaman zaman 18'lere çıkardığı fark, hiçbir zaman 8'in altına inmedi. Efes Pilsen tarafına baktığımızda Kerem'in sakatlığının oyun kurucu bölgesinde rotasyon sorunu yarattığı ortada. Ama hücum güçlerinin bu seviyedeki maçlarda yeterli olmadığı da bir gerçek.
Oyun kurucu sıkıntısı
Kaya'nın hırsı ve pota dibindeki inanılmaz oyununa Granger ve Langdon'ın sayıları dahil, lacivert beyazlılara galibiyeti getirecek oyunu ortaya koymaya yetmedi.
Zaten Langdon, Benetton'ın eski oyuncusu olduğu için eski arkadaşları, ona 3. periyodun ortasına kadar sadece 5 sayı şansı tanıdı. Genç Ender'in de savunma ve hücumdaki çabaları, Kerem'in olmayışından dolayı oyun kurucu bölgesindeki eksikliği gideremedi. Sonuçta, Benetton çok değerli bir galibiyet aldı. Efes de Final Four yolunda kan kaybetti diyebiliriz.
Ramazan ayı ve çok kritik bir milli futbol maçı olmasına karşın, hatta maçın Sky TV'den naklen yayınlanması dahil, Abdi İpekçi'ye gelebilen basketbolseverleri etkilememiş gözüktü. Onların, maçın başından sonuna kadar olumlu tezahüratları dahil Efes Pilsen'i canlandırmaya yetmedi.
Yazının Devamını Oku