16 Kasım 2003
<B>GEÇEN</B> hafta Beşiktaş, bu hafta Fenerbahçe... Türk basketbolunun iki renkli takımı... Sarı lacivertli ekibi çok beğendim. Antrenör Murat Özgül, takımını çok iyi hazırlamış. İlk iki periyotta Beşiktaş'ın en zayıf noktası olan pota dibinden rakibin üzerine öyle bir gitti ki, fark bir ara 19 sayıya kadar çıktı. Tabii ki burada siyah beyazlıların bu maçta da uzun oyuncu problemi yaşadığını söylememiz gerekyor. Hüseyin Demiral'ın elinden sakat olması, diğer uzun Wesley'in de gönderilecek olmasından dolayı bu maçta oynatılmayışı, 4 numaralı pozisyonda görev yapan Ruzic'i pota dibinde yapayalnız bıraktı. Böyle olunca da Umut Yenice tek başına Beşiktaş'ı pota dibinden attığı 25 sayı ile darmadağın etti. Bu arada sarı lacivertli takımda Erkan Veyseloğlu attığı 29 sayıyla, Bernard King 23 sayının yanında yaptığı asistlerle, Umut Tınay da arkadaşlarını iyi motive etmesiyle maçın kazanılmasında rol oynayan diğer isimlerdi. Ama maçın MVP'si Umut Yenice'ydi.
Beşiktaş takımına baktığımızda, geçen hafta olduğu gibi bu derbi maçının da ilk yarısında farklı yenik duruma düştüler. El Amin, Mustafa Abi ve Ayuso'nun maçı kazanma arzuları bir ara Beşiktaş'ı 1 sayı öne geçirmeyi başardı. Ancak Fenerbahçe, yazımın başında da söylediğim gibi, pota altında çok eksik olan Beşiktaş'ı yenmeyi bildi. Bu derbi maçında bir kez daha gördük ki Umut Yenice, Erkan Veyseloğlu, Umut Tınay, Barış Güney, Rasim Başak (Fenerbahçe), Mustafa Abi, Enver Ekmen ve Barış Ermiş (Beşiktaş) Türk basketbolunun geleceği olan bu gençler pırıl pırıl parlıyor.
Yazının Devamını Oku 13 Kasım 2003
Avrupa Ligi'nde bugüne kadar izlediğim bu seviyede ki maçlarda böyle bir Fransız takımına rastlamadım. Efes Pilsen, 1.61 boyundaki Rogers'ın dışında oyuna tesir edebilecek tek bir oyuncusu bulunmayan, diğer oyuncuların çemberi bulmakta zorluk çektiği rakibi karşısında adeta yürüyerek 2. galibiyetini elde etti.
İftar sonrası şöyle rahatça, zevkli bir karşılaşma izleyebileceğimizi sandığımız maç, dansçı kızlar ve Rogers olmasa, adeta bir kabusa dönüşebilirdi. Neyse biz gelelim Efes'e..
Lacivert beyazlılar bu yıl, Marcus Brown ve Kambala gibi yıldız oyuncuları bırakıp, takım oyunu içinde sayı üretebilecek Prkacin, Langdon gibi oyunculara yöneldi. Tabii bir de Nikolic gibi sıradan bir oyuncuyu kadrolarına almayı ihmal etmediler. Bana göre en iyi transferleri de Ermal.
Müthiş savunma
Bu genç oyuncu hem Efes'e, hem de Milli Takım'a çok faydalı olacak gibime geliyor. Lacivert beyazlıların en beğendiğim yanı ise, Tuborg yenilgisinden sonra ortaya koydukları savunma anlayışı. Sırasıyla Ülker, TAU, T.Telekom ve Asvel maçlarında birebir, adam adama, uyguladıkları sert savunma mükemmelin de ötesinde.
Efes Pilsen, bu savunma anlayışına takım oyunu içinden bireysel yıldızlarını da çıkartabilirse (TAU maçında Langdon'ın oyunu gibi) bu kupada başarılı olabilir. Ama kanımca, Final-Four'a kalmaları, hele hele şampiyon olmaları mucizelere bağlı gibi gözüküyor.
Yazının Devamını Oku 9 Kasım 2003
İLK önce <B>Serdar Bilgili</B>, <B>Hüsnü Güreli</B> ve basketbol şube sorumlusu <B>Cem Bilge</B>'yi tebrik etmek gerekiyor. Siyah beyazlı camiaya yakışan bir basketbol takımı kurmuşlar. İletişim uzmanı Aysim, kondisyoner Aydın, menajer Zeki, teknik heyeti İhsan, Hüsnü ve Burak'ıyla siyah beyazlı ekip, dün dengeli bir takım görünümündeydi.
İlk iki periyot, Galatasaray coachu Halil Üner'in tam saha baskılı alan savunması taktiğine acele hücum eden Beşiktaşlı oyuncular, sarı kırmızılıların yüksek yüzdeli şutları karşısında aciz durumlara düştüler. İkinci yarıda Galatasaray'ın saha dışı sıkıntıları oyuna yansıyınca, Beşiktaş, takım olmanın verdiği güçle toparlandı. 15 sayı farkı kapatan siyah beyazlı ekip, bunun sonucunda da 18 sayı farkla kazanmayı başardı.
Maçın yıldızı Ruziç’ti
Oyunun zora girdiği anlarda oyuncuların gözündeki kazanma azminin, iletişim uzmanı Aysim ve kondisyoner Aydın'dan kaynaklandığını sanıyorum. Bu arada yeni transfer Ayuso'nun ayağı sakat olmasına karşın 27 sayılık bir performans ortaya koyması, bu oyuncunun kalitesini gösterdi. Ancak bu maçın yıldızı bence Ruzic'ti. 4 numaralı pozisyonda görev alan bu oyuncu, yaptığı mükemmel savunmanın yanı sıra, sarı kırmızılı potaya bıraktığı 19 sayı ve aldığı 14 ribaundla maçın MVP'siydi.
Beşiktaş takımının ayakta alkışlanacak bir diğer yönüyse seyircileri oldu. Takımları 15 sayı mağlupken dahi desteklerini esirgemeyen ve bilinçli bir şekilde onlara moral veren bu topluluk, maçın kazanılmasında önemli pay sahibi oldu. Üç büyükler içinde her konumuyla örnek bir basketbol takımı olan Beşiktaş, ilerleyen günlerde pota dibindeki zaafiyetini takviyeyle çözüm bulabilirse ligin en renkli takımı olmaları işten bile değil. Bu arada senelerdir benchte oturmaya alışmış Mustafa Abi ve yeni transferleri Tolga Tekinalp'in de uzun senelerdir bu takımda oynamışçasına verdikleri mücadeleyi takdir etmek lazım. Kritik derbi maçını en az hatayla idare eden hakem üçlüsüne de bravo.
Yazının Devamını Oku 6 Kasım 2003
Ülker bu yıl Avrupa Ligi'nde iddialı olabilmek için süper bir kadro kurdu. Milli Takımımız’ın yıldız oyuncusu ve Avrupa kupalarının tecrübeli ismi İbrahim'i ve NBA patentli Yunan Milli Takımı'nın as oyuncularından Rentzias'ı kadrosuna dahil ederken, hedeflerini Final-Four olarak belirledi.
Sezon başından bugüne kadar turuncu yeşillilerin ligdeki performansını masaya yatırdığımızda savunma ve hücumda istenilen düzeyde olmadığını görüyoruz. Ülker'in skor gücü İbrahim istikrarı bir türlü yakalayamazken, Rentzias'ın da ilk 5'e dahi girememesi soru işaretlerini beraberinde getirdi.
Dünkü maçta Efes Pilsen maçının moralsizliğini üzerinden atmış gözüken Ülker, zaman zaman savunmada istenilen seviyeye çıksa da, hücumda bir türlü organize olamadı. Bu da AEK gibi zayıf bir takım karşısında bile bocalamasına yol açtı.
Hayal olur
İlk 2 periyotta hücumda İbrahim'in sürüklediği turuncu yeşillilerde Blair maç boyunca 20 sayı atmasına karşın pota dibinde top kayıpları yaptı. Rentzias da 6 ribaund, 3 blokla oynadığı maçta 9 sayılık bir katkı yaparken, pota dibinden kaçarak oynaması, Ülker için bir dezavantajdı.
İkinci devrenin başında İbrahim'in sakatlanması AEK'yı biraz ümitlendirdi. Ancak Ülker bu maçı kazanmak için çıkmıştı. Maç içinde 14 sayıya kadar çıkardığı farkın zaman zaman erimesine engel olamasa da inancıyla karşılaşmayı kazanmasını bildi. Her maçta olduğu gibiHaluk takımın en istikrarlı oyuncusu oldu. Bu arada büyük ümitlerle transfer edilen Rentzias ise ilk 5 oyuncusu olduğunu hatırlamalı.
Tolga Öngören ise Ülker'de genel anlamda hücum ve savunmada gerekli önlemleri almalı ve takım olgusunu bir an önce oturtmalı. Yoksa Final-Four onlar için hayal olmaktan öteye geçemez.
Yazının Devamını Oku 2 Kasım 2003
<B>TÜRKİYE</B> Basketbol Ligi'nin final oynaması beklenen iki takımının mücadelesinde Efes Pilsen, Ülker'i ezdi geçti. Bir hafta önceki Tuborg yenilgisinin şokunu çabuk atlatan lacivert beyazlılar, rakiplerine oranla daha iyi organize oldukları için 22 sayılık farka ulaştı. Savunmada adam adama sert oynayan Efes Pilsen'i, hücumda sırtlayan isimler ise Kerem ve Kaya idi. Efes Pilsen, Ülker'e oranla daha arzulu ve istekli oynamanın ödülünü, önemli sayılabilecek farklı bir galibiyetle aldı.
Ülker'e gelince... Pota dibinde ikili sıkıştırmalı savunmalarda gerekli rotasyonu yapamayınca, oyunda etkinlik gösteremediler. Kaya, Ülker potası altında elini kolunu sallaya sallaya dolaşırken, turuncu yeşillilerin göstermelik ikili sıkıştırmaları karşısında Efes'in dışarı çıkardığı her top Ülker potasına sayı olarak döndü.
Geri koşamama zaafı
Savunmadaki bu hatalara 'geri koşamama' zaafı da eklenince lacivert beyazlıların hızlı hücumlarına karşılık veremediler. Bu maçın kaderini etkileyen diğer faktör de Efes Pilsen'in kısaları Kerem ve Ender'in Ülkerli Booker ve Tutku'ya büyük üstünlük sağlamasıydı. Maçın hakem üçlüsü oyuna tesir edecek kararlar vermediler. Ancak, dünkü gibi basit fauller çalmaya devam ederlerse, her iki takımımızın oyuncuları da Avrupa kupalarında çok zorlanırlar.
Hafta içinde yabancı oyuncuların sayısının 2 artı 1'e inmesi gerektiğini yazmıştım. Ne kadar haklı olduğumu dünkü maçta bir kez daha gördüm. Efes Pilsen'den Nikoliç, Ülker'den Dujmoviç'in yerine Türk oyuncular oynasa, emin olun ki, basketbolumuz için çok daha faydalı olur. Milli Takımımız'ın da bu tip kural değişikliğine çok ihtiyacı var.
Yazının Devamını Oku 30 Ekim 2003
Basketbol Milli Takımımız'ın bugün geldiği seviyeyi koruması için öncelikle federasyonun özerkleşmesi, yabancı oyuncu sayısının düşürülmesi ve TV yayın sorunun bir an önce çözülmesi gerekiyor. Avrupa Şampiyonası'nda arzuladığımız hedeflere ulaşamamamız, hepimizde büyük üzüntü yarattı. Son yılların en iyi jenerasyonuna sahip olmamız, tüm basketbolseverlerin beklentilerini en üst düzeye çıkardı. Milli Takımımız geçen seneki Dünya Şampiyonası’na göre, Avrupa Şampiyonası’nda görüntü, oyun ve mücadele açısından olumlu yönde farklı bir görüntü çizmesine karşın olimpiyat vizesi alamadı ve beklentileri de karşılıyamadı. Bu aşamada Milli Takımımız için kırıcı, yıpratıcı eleştiriler getirmenin doğru olmadığı kanısındayım.
Yugoslavya, Avrupa Şampiyonası’na gitmeden son iki maçı bizle oynamak istiyorsa, 2004 Atina Olimpiyatları öncesi ABD takımı (Dream Team) Türkiye'ye kamp ve maç yapmak için geliyorsa, bu basketbolumuzun geldiği noktayı gösterir. Ben basketbol seviyemizin bügün Yugoslavya, Litvanya, İspanya, İtalya ve Fransa'dan aşağı olmadığını düşünüyorum. Ancak başta özerlik, Türkiye Ligleri’nin kalitesi ve yabancı oyuncu sayısı gibi milli takımızı doğrudan etkileyen konular bir an önce çözülmezse, şu anda gelinen noktada kalmamız hayal olur.
Temel şartlar
Özerlik konusu, basketbol federasyonu'nun işlevlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi ve şu anda yaşadığı kaostan kurtulmasının olmazsa olmaz tek şartı. Özerlik konusunda Spor Bakanımız Mehmet Ali Şahin ve Genel Müdürümüz Mehmet Atalay'ın yaptığı çalışmalar sonuçlanmak üzere. Tahmin ediyorum ki, 2004 öncesi federasyonumuz özerk olacak.
Türkiye Ligleri’nde yer alan takımlarımız, ciddi biçimde maddi zorluklar içindeler. Bunun sonucunda kurdukları kadrolar, kaliteli bir lig için yetersiz. Bir an önce yayın anlaşmasının yapılması ve kulüplerimize maddi kaynak sağlanması gerekiyor. Bu konuda da TRT ile anlaşma yolunda önemli mesafeler katedilmiş durumda. TRT veya diğer bir TV kuruluşu ile yapılacak 3-4 yıllık bir anlaşma takımlarımızı rahatlatacak, ligimizin kalitesinin artmasını sağlayacaktır. Böylece Milli Takımımız da bu gelişmelerden olumlu yönde etkilenecektir.
Gelelim yabancı oyuncu sayısına. Basketbol Federasyonu, Avrupa Ligleri'nde oynayan takımlarımızın başarılı olabilmesi ve ligde yer alan takımlarımızın Efes, Ülker ile mücadele edebilmesi için 3+1 kuralını getirmişti. Ama gördük ki takımlarımızın getirdiği yabancılar, istenilen verimi veremiyorlar. Ayrıca Türk oyuncuların da maçlarda yeterli süre almalarını engelliyorlar. Milli Takım oyuncularının da etkilendiği bu kuralın da 2+1 e indirilmesi, her açıdan önemli olduğu kanısındayım.
Yukarıda saydığım bu üç konu bir an önce çözüme kavuşturulursa, Türk Basketbolu en azından bulunduğu seviyede tutunabilir, bir kaç yıl içinde de daha büyük zaferler gelir.
Yazının Devamını Oku 20 Ekim 2003
<B>GALATASARAY</B>'da sıkıntılar devam ediyor. Sarı kırmızılıların Basketbol Şubesi Başkanı <B>Yalçın Granit, </B>büyük bir özveriyle takımı ayakta tutmaya çalışıyor. TRT anlaşmasını bekliyor ve oyuncularına hedef olarak şampiyonluğu gösteriyor. Buraya kadar herşey güzel. Ben TRT anlaşmasının da yapılacağına inanıyorum. Bir iki hafta içinde bu problem çözülecek.
Ama G.Saray takımına baktığımda bir oyun kurucu göremiyorum. Gerek F.Bahçe, gerekse dün oynanan Efes Pilsen maçlarında görüldü ki, takımı organize edecek bir lider yok. Kemal ile Buskevics bu role soyunmuşlar, ama onların da kendilerine güvenleri yok. Eğer böyle devam etmek istiyorlarsa, Halil Üner'in bu iki oyuncudan birini seçmesi gerekiyor. Dünkü maçtaki farklı skor, Efes Pilsen ile Galatasaray arasındaki organizasyon, maddi güç, oyuncu kalitesi gibi farklardan kaynaklanıyordu.
Kazanç Ermal
Efes Pilsen'e gelince... Bu takımın da kendi seviyesinde problemlerinin olduğunu gözlemliyorum. G.Saray önünde bu kadar büyük fark elde etmelerine rağmen Prkacin, Ermal, Kaya, Granger dışında vasatın üstüne çıkan oyuncu göremedim. Türkiye Ligi'nde bu kadroyla Ülker ile finali oynayacaklarından kimsenin şüphesi olmasın. Ancak, Avrupa'da Prkacin, Nikolic, Langdon ve Granger bu takımı Final-Four'a taşımaya yetmez. Geçen seneki Kambala, Brown ve Granger üçlüsünün yaptığını, bu seneki yabancıların ortaya koyması zor. Ama Efes Pilsen'de sevindirici olan şey Ermal'in kazanılması.
Yazının Devamını Oku 13 Ekim 2003
Adı büyük, basketbolu düşük, ama heyecan fırtınası şeklinde geçen G.Saray-F.Bahçe maçını, son saniyede sarı kırmızılılar kazandı. İki takımın yabancılarını toplasanız bir tane iyi yabancı çıkaramayacağınız karşılaşmada, basketbol namına hiçbir şey yoktu. İki taraf da eline geçen her topu rakibin potasına atmak için aceleci, darmadağınık bir görüntü çizdi.
F.Bahçe ilk üç periyotta devamlı öndeydi. Sarı lacivertli takımda Rasim, Umut Tınay ve Umut Yenice, Türk basketbolu için önemli sinyaller verdi. Umut Yenice'nin 5 numaralı pozisyonda 14 sayı, 13 ribaundluk performansı, Rasim'in 12 sayı, 9 ribaundluk oyunu Umut Tınay'ın da takımına 13 sayılık katkısı, galibiyeti getiremedi.
Mükemmel savunma
İlk üç periyotta ezik bir oyun ortaya koyan G.Saray, Antrenör Halil Üner'in son periyotta uygulattığı alan savunması sayesinde maçın ibresini lehine çevirdi. Sarı kırmızılı oyuncular alan savunmasını çok iyi yapıp, rakiplerine kolay sayı şansı vermeyince, bu periyotta 19-6 gibi müthiş bir üstünlük sağladılar. Son dakikasına berabere girilen maçın kritik anında hata yapan F.Bahçe, rakibine bir basketle yenildi.
Tribünlerde çıkan kavgalar da maça yakışmadı. Hatta G.Saray tribünlerinde yakılan meşale, sporcularımızın sağlığı açısından çok tehlikeliydi. Bu maçta büyük olaylar çıkmadıysa, güvenlik kuvvetlerinin mükemmel organizasyonu sayesinde diye düşünüyorum .
Yazının Devamını Oku