Hüsnü Güreli, ‘Basketbol dahil diğer branşları dernek içinde tuttuk. Derneğin 4-5 milyon dolar bir kaynağı var. Arkadaşlarımız dernekten kendilerine sağlanan bütçelerle, şubelerini ayakta tutmak için gayret gösteriyorlar’ dedi.
TÜRK sporunda üç büyüklerin yeri her zaman farklıdır. Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın bütçelerine göre kaliteli kadrolar kurdukları her basketbol sezonu renkli geçmiştir. Bazı sezonlar da bu takımlarımızın şampiyonluklarıyla sonuçlanmıştı. Ancak futbol gelirlerinden aldıkları bütçelere yaşamlarını sürdürmeye çalışan bu üç büyük kulübümüz, ezeli rekabetin dayanılmaz cazibesi gereği futbolda şampiyonluk yakalayabilmek amacı ile tüm gelirlerini futbol şubesine kullanmaya kalkınca, basketbol başta olmak üzere diğer branşlar zor durumda kaldı. Parasızlık nedeniyle bazı şubelerini bile kapatmak zorunda kaldılar. Bu kapatma kararlarını alırken de kendilerini haklı göstermek için 2004 yılında geçerli olacak UEFA kurallarının arkasına sığınmayı ihmal etmediler.
Kurtuluş özerkleşmede
Bu zor durumdan kurtulmalarının tek yolu vardı. Futbol dışındaki branşları ‘‘Özerkleştirmek’’. Yani yayın haklarından, sponsorluklardan, forma reklamından, saha içi reklam gelirlerinden oluşturdukları bütçeleri sadece kendi şubelerinde, ama ana yönetime bağlı olarak kullanma hakkını elde edebilmek.
Galatasaray Yalçın Granit'le, Fenerbahçe de Mahmut Uslu ve Murat Aşık'la kendi tarzlarında özerklik çalışmalarına girdiler, ancak şu ana kadar istedikleri düzeni kurabilmiş değiller. Bu arada Beşiktaş Kulübü'nde futbol dışı branşlarda da ezeli rakipleri Galatasaray, Fenerbahçe'ye göre hareketlilik gözlendi. Basketbol (Bayan-Erkek), voleybol (Bayan-Erkek), hentbol, boks, kürek, engelli basketbol ve son olarak cimnastik branşlarına önemli bütçeler gerekmesine karşın, faaliyetlerini başarı ile sürdürmelerinin Beşiktaş'ın ‘‘100. Yılı’’ içinde olmasından kaynaklandığını, yani bir sezonluk bir çalışma diye düşündüm. Aslında 2004 UEFA kurallarında, kulübün futbol gelirlerinin başka branşlara ayrılamayacağı kuralı beni böyle düşünmeye itmişti. Bu merakımı gidermek için Hüsnü Güreli'yi aradım ve yukarda takıldığım konuları kendisine sordum. İşte Güreli'nin ağzından başarılı organizasyonun açılımı.
Beşiktaş’ta çözüm: Dernek
‘‘Futbolu bildiğiniz gibi Anonim Şirketi kurarak halka arza açtık. Basketbol dahil diğer branşları ise dernek içinde tuttuk. Derneğin 4-5 milyon dolar bir kaynağı var. (Bu kaynağın 1-2 milyon doları çeşitli kira gelirleri ile isim ve sponsorluk haklarından oluşuyor) Futbol dışındaki branşların başında değerli arkadaşlarımız bulunuyor. Bu arkadaşlarımız dernekten kendilerine sağlanan bütçelerle, şubelerini ayakta tutmak için gayret gösteriyorlar. Elde edecekleri başarılı derecelerle, yeni yeni gelir kaynakları yaratabilirler. Böylece kadrolarını takviye ederek büyük başarılara imza atabilirler. Sistem kuruldu. Beşiktaş'ın sadece futbol kulübü olmadığını, spor kulübü olduğunu yaptığımız çalışmalar ile bir kez daha spor camiasına göstermiş olmamanın mutluluğu içindeyiz.’’
Tesis sorunu da çözüldü
Çağdaş ve Türk basketbolunun önünü açacak böyle bir modeli ayakta alkışlıyorum. Bu arada Hüsnü Güreli, Akatlar Spor Tesisleri'nin (basketbol ve voleybol başta olamak üzere) 1.5 milyon dolar harcanarak modern bir hale getirildiğinin müjdesini de verdi. Gelecek yıldan itibaren Beşiktaş basketbol ve voleybol maçlarını merkezi bir konumdaki Akatlar Spor Kompleksi'nde oynayacak.
Öyle ümit ediyorum ki, diğer iki büyük kulübümüz başta olmak üzere tüm camia kulüplerimiz kendi yapılarına uygun bir Özerlik modelini tasarlayıp, hayata geçirirler. Zaten başarıya giden yolun da sağlıklı ve uygulanabilir çözümlerden geçtiğini hiçbirimizin unutmaması gerekir.