Tartışmanın bir tarafında, ABD başta olmak üzere NATO müttefikleri var. Diğer tarafta ise, “Siz bize engel çıkarırsanız, biz de başımızın çaresine bakarız” mesajı veren Ankara...
Peki, ABD ve diğer NATO müttefikleri Türkiye’nin S400 füze sistemlerini almasına neden karşı çıkıyor?
Büyük ihtimalle birinci sıraya “Müşteri kaybetmeme” seçeneğini yazmışsınızdır. Doğrudur.
Patriot, Toma Hawk gibi füze sistemlerini, hem de nazlanarak satıp, iyi para kazanmak varken, Türkiye’nin Rusya’dan füze almasına niye sıcak baksınlar ki?
“ORTAK DÜŞMAN” STRATEJİSİAncak mesele sadece para meselesi değil.
NATO, her ne kadar eski demirperde ülkelerini saflarına katıp yeniden yapılansa da iki kutuplu dönemde oluşturulan güvenlik konseptinden vazgeçemedi. NATO Anlaşmasının “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” diye özetlenebilecek 5. Maddesi hala yürürlükte ve “ortak düşman” stratejisi hala bir hayalet gibi NATO Karargahının koridorlarında dolaşmakta.
Sovyetler Birliği sonrasında bu düşman bazen Rusya, bazen Kuzey Kore, bazen İran, genelde de konvansiyonel ya da nükleer başlık taşıyabilecek füze denemeleri yapan ülkeler olabiliyor.
Suriye’de iç savaş çıktığında ve Suriye topraklarından Türkiye topraklarına füze bataryaları çevrildiğinde, NATO Patriot sistemlerinin getirilmesi de bu stratejinin sonuçlarından biriydi.
Ankara-Berlin hattındaki krizin perde arkasını yine Ankara-Berlin hattındaki yetkililerle konuşarak araştırdım.
Önce yaşanan gelişmeleri kronolojik sıraya göre kısaca hatırlayalım:
19 TEMMUZ 2017: Alman ekonomi gazetesi Handelsblatt, Türkiye'nin Almanya Federal Suç Dairesi’ne(AFSD) “teröre destek vermekle suçlanan Alman firmalar” listesi ilettiğini yazdı. Bilginin kaynağı AFSD olarak gösterildi.
20 TEMMUZ 2017: Almanya Ekonomi Bakanı Brigitte Zypries yazılı bir açıklamada şu ifadeyi kullandı: "Saygın Alman şirketleri bir anda 'kara listeye' alınır ve terör destekçisi olarak nitelendirilirse bu Türkiye'de yeni iş ve yatırım yapmanın aşırı zor hale getiren bir iklim anlamına gelir. Alman hükümeti ve ben, Alman şirketlerini tümüyle haksız ve akıl almaz bu suçlamalardan koruyacağız. "
20 TEMMUZ 2017: Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, sosyal medya mesajında bu iddianın gerçeği yansıtmadığını ve Türkiye’nin Alman yatırımcıları memnuniyetle karşıladığını vurguladı.
20 TEMMUZ 2017: Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Türkiye’deki Alman yatırımlarının güven içinde olduğunu, Türkiye’de Alman firmalarına herhangi bir haksızlık yapılmadığını kaydetti.
21 TEMMUZ 2017: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan konuyla ilgili şöyle dedi: “Hiçbir Alman Şirketiyle ilgili bir soruşturma, araştırma yoktur, hepsi yalandır. Alman Ekonomi Bakanı’nın hiçbir mesnede dayanmayan, tamamen dolaylı mesajlarla ülkemize yatırım yapan şirketleri ürkütmeyi tedirgin etmeyi amaçlayan beyanlarını buradan şiddetle kınıyorum.”
21 TEMMUZ 2017:
“Terör tehdidi” yüzünden her gün yeni bir “güvenlik uygulaması” ile tanışıyoruz.
Sonuncusu “İTaksi sistemi” oldu. İstanbul’da artık taksi içindeki bütün sesler ve görüntüler kaydedilecekmiş. Pek muhtemeldir ki yakında Türkiye’ye yayılır.
‘GÖRÜNÜR’ VE ‘GÖRÜNMEZ’ GÜVENLİK
İtiraf edeyim, geçmişte Ankara’nın orta yerinde bir ayda üç kez arabam durdurulsa, kimlik sorulsa kendimi tutamaz tepki gösterirdim.
Ancak, 10 Ekim 2015’te gar önünde IŞİD’in, 17 Şubat 2016’da Merasim Sokak ve 13 Mart 2016’da Kızılay’da PKK’nın terör saldırılarından sonra, bu “görünür güvenlik” durumunu, “caydırıcı bir gereklilik” olarak görmeye başladım.
Polislerin 12 saat kesintisiz çalıştığı OHAL ortamında birçok kontrol noktasında bu uygulamayı sürdürebilmesi büyük bir fedakârlık olsa gerek.
Bir de “görünmez güvenlik” var.
Adli kolluğun soruşturmalarda ve istihbaratın
- Gelemezsin oğlum. Artık işçi mişçi almıyorlar, alsalar gelirsin.
- Yok mu bir çaresi?
- Vallahi yok.
Bu diyalog Şerif Gören ve Zeki Ökten’in ünlü “Almanya Acı Vatan” isimli filminin başlangıç sahnelerinde geçiyor. Konuşanlar, “Almancı” Musa (Orhan Alkan) ile Mahmut (Rahmi Saltuk).
Musa “Vallahi yok” diyor ama son anda Mahmut’a dönüp, “Kırcali’nin kızı Güldane (Hülya Koçyiğit) ile evlenirsen olur” tavsiyesinde bulunuyor.
Güldane Almanya’dan getirdiklerini Türkiye’de satarak zengin olmaya çalışıyor. Mahmut, Almanya’ya kapak atmak istiyor. Bir arsa ve ev karşılığında formalite bir evlilik yapıyorlar ve Mahmut’un Almanya macerası başlıyor...
Bugün Almanya ile yaşanan krizi yazmadan önce, o filmi bir kez daha izledim. İki ülke ilişkileri ve bugün sayıları 3 milyonu bulan “Alamancılar”ın o dönem yaşadıklarını yansıtma becerisi açısından kült film olmayı hak etmiş.
ALMANYA İHRACAT LİSTESİNİN
“Son günlerde sıkça haberlerde gördüğümüz ‘Hero (Kahraman)’ yazılı tişörtü giymek” dedi.
“O tişört bu kadar tepki toplamışken, başka bir şey bulamamış mı” diye içimden geçiriyordum ki o sanki düşüncemi okuyup kendiliğinden yazdı:
“Tatildelermiş, gündemi pek takip etmemişler. Bir duyarlı vatandaş polise ihbar etmiş.”
Ben de o tişörtün nerede satıldığını merak ediyordum. Ne zaman ve nereden aldıklarını sordum. Yaz başlamadan ünlü bir zincir mağazadan aldıklarını öğrendim.
Google’a girip, “Hero” ve “Tişört” sözcükleri ile o markanın ismini yazdım.
Aramada karşıma çıkan ilk resim o ünlü tişörtü giyen bir mankenin fotoğrafıydı. Tıklayınca gördüm ki firma, yaşananlardan dolayı o tişörtü satmayı bırakmış.
Neyse ki arkadaşımın yeğeni, polis merkezinde sıkı bir nasihat dinledikten sonra serbest bırakılmış. Polis eve gönderirken, “Bir daha bu tişörtü giyme” demiş.
Giyer mi hiç?
Herkes iki noktaya yoğunlaştı.
Birincisi Evrim Teorisi, ikincisi ise Atatürk.
ATATÜRK SEVGİSİ MÜFREDATLA AŞILANMAZ
Taslak hali ilan edildiğinden beri müfredat çalışmasını yakından takip eden Nuran Çakmakçı önderliğindeki Hürriyet eğitim ekibi, bugün çok kapsamlı bir analiz hazırlamış.
Uzmanların değerlendirmeleriyle hazırlanan o analize baktığınızda, “ilkokul 1., 2. ve 3. Sınıfta öğrencilerin Atatürk ile ilgili kazanımları korunuyor” yorumunu göreceksiniz.
Diyelim ki siz de müfredatı incelediniz ve bu yorum sizi tatmin etmedi.
Ne değişir ki?
Bir çocuğa Atatürk sevgisini müfredatla verip, müfredatla alabilir misiniz?
Sohbetin sonuna doğru, Tunceli’de teröre karşı yürüyüş organize edeceğini söyledi. Şaşırdım, ama belli etmedim, devam etmesi için susarak bekledim. Devam etti:
“Gencecik bir öğretmeni önce kaçırıp, sonra katlettiler(PKK terör örgütünün Tunceli/Pülümür’de kaçırıp öldürdüğü 23 yaşındaki öğretmen Necmettin Yılmaz’ı kastediyordu). Cenazesini de suya attılar. Kimlik tespiti için DNA testi gerekti. Bu nasıl vicdansızlıktır. Tunceli’nin buna artık yeter demesi gerek..”
Söylediğini yapabilir mi bilmiyorum.
Ancak yaparsa, sadece AK Parti’nin değil, geçmişteki birçok iktidar partisinin zemin bulmakta zorlandığı Tunceli’de tarihi bir gün yaşanırdı.
Gürsel Erol ile konuşmamızdan bir gün sonra CHP Tunceli İl Başkanı Ali Rıza Güder’in internette milyonlarca kez paylaşılan konuşmasıyla karşılaştım.
O da şehit öğretmen Necmettin Yılmaz’ın ölümünden söz ediyordu ve terör örgütüne hesap soruyordu.
Ben konuşmanın deşifresini aynen aktarıyorum ama şu ana dek görmediyseniz mutlaka videosunu bulup izleyin, ses tonunu, vurgularını, doğallığını görün.
Şöyle diyordu Ali Rıza Güder:
Bu yüzden matematikçilerin yaşam öykülerini okumaya bayılırım. Bu konudaki filmleri tekrar tekrar izlerim.
‘Oyun Teorisi’ ile ekonomi alanında Nobel Ödülü alan ünlü matematikçi John Nash’in hayatını anlatan ‘Beautiful Mind’ filmi mesela. Bir insan beyninin taşıdığı dehaya oynadığı oyunlar ile o dehanın verdiği mücadeleyi muhteşem yansıtıyordu.
2. Dünya Savaşı sırasında İngiltere’de Bletchley Park’ta Alman haberleşme kodlarını çözen matematikçileri anlatan ‘Enigma’ filmi de favorimdir. Bir de ‘Imitation Game: Enigma’ filmi... Bletchley Park’taki matematikçilerden Alan Turing’in yaşamına odaklanıyor.
Benim favorilerimden biri Hindistan’da yoksul bir çocukken keşfedilen ve dünyanın sayılı matematikçilerinden biri haline gelen Srinivasa Ramanujan’ı anlatan 2015 yapımı ‘The Man Knows Everything About Infinity’ filmi. Türkiye’de ‘Sonsuzluk Teorisi’ olarak gösterilmişti.
Öyle görünüyor ki yakında bu matematikçi biyografisi filmlerine yeni biri eklenecek: Meryem Mirzahani...
MOTİVASYON VE GÜVENİN ÖNEMİ
15 Temmuz gündemi içinde bazı gazetelerde bir sütuna 10 santim haber oldu