Cuma günü, YAŞ’taki terfilere bakıldığında, kararlara hem FETÖ hem PKK ile mücadelenin yön verdiğini yazmıştım.
İTİRAZLAR OLDU
Bazı komutanlardan itirazlar geldi. 15 Temmuz 2016 gecesi, inisiyatif alarak darbecilere karşı direnen bazı generallerin emekliye sevk edildiğine dikkat çektiler. Emekli general/amiral listesine baktım, 15 Temmuz’dan sonra Milli Savunma Bakanı Fikri Işık tarafından Genelkurmay Harekât Başkanlığı görevine atanan Tümgeneral Mehmet Okkan gibi, hem darbe girişimine karşı duran hem geçmişte kumpas davalarının mağduru olan isimleri gördüm.
Deniz Kuvvetleri Komutanı olması beklenirken emekliye sevk edilen Oramiral Veysel Kösele de FETÖ ile yeterince mücadele etmediğine dair iddiaları yalanlıyordu. Kösele’yi tanıyan emekli bir amiral, elektronik mesajında Kösele’nin amiralliği boyunca FETÖ ile mücadele ettiğini savunuyordu.
ERDOĞAN’IN KONUŞMASINDAKİ İPUCU
YAŞ kararları netleşti, geride kaldı. Artık YAŞ’ta kuvvet komutanlıklarına getirilen generallerden ne beklendiğine bakmak lazım.
Başlıkta, yeni komutanlarının ilk sınavının Suriye olacağını yazarken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Malatya’da yaptığı açıklamalardan yola çıktım. Hatırlayalım, Erdoğan Malatya’da ne dedi:
“Fırat Kalkanı Harekâtı ile Suriye’deki terör oluşumu projesinin kalbine soktuğumuz hançeri, yeni hamlelerle genişletmekte kararlıyız. Çok yakında bu konuda yeni ve önemli adımlarımız olacak. Suriye’deki meselenin bir terör örgütü ile mücadele sınırlarının çok ötesine taştığı artık açıkça ortadadır.”
“Yapay zekâ, (ilgili mevzuatta) düzenleme yaparken, ‘tepki veren’ değil ‘inisiyatif alan’ olmamız gereken nadir konulardan biridir” dedi.
Düzenlemelerin bir durum ortaya çıktıktan sonra yapılması halinde çok geç olacağı uyarısında bulunan Musk, şu tarihi uyarıyı yapıyordu:
“Yapay zekâ, insan uygarlığının varlığına karşı temel bir risktir.”
Bu sözlerden birkaç gün sonra...
Mark Zuckerberg, patronu olduğu Facebook üzerinden canlı bir “soru&cevap” yayını yapıyordu. Bir izleyicisi, Silikon Vadisi’ndeki Palo Alto’da evinin serin bahçesinde kamera karşısına geçen Zuckerberg’e, Musk’un yapay zekâ yorumunu hatırlattı ve şu soruyu yöneltti:
“Sizin yapay zekâ ile ilgili düşünceniz nedir? Dünyayı nasıl etkiler?”
Zuckerberg, “Ben (yapay zekâ konusunda) iyimserim” dedikten sonra Musk’ı bir “kıyamet günü senaryosu”nu satmaya çalışmakla suçladı ve “Bu tavrı anlamıyorum ve oldukça sorumsuzca olduğunu düşünüyorum” dedi.
Musk, “sorumsuzca”
Konu başlıklarının üst sırasında, adeta “bir adım ileriye, iki adım geriye” giden Almanya ile ilişkiler var.
Almanya’dan bu hafta iki kritik hamle geldi. Biri Alman Sosyal Demokrat Partisi Genel Başkanı ve ülkenin Dışişleri Bakanı olan Sigmar Gabriel’in açıklamalarıydı.
AHMET KAYA ŞARKISI GİBİ
Gabriel, ilişkilerin geldiği noktayı değerlendirirken, Almanya’nın seyahat uyarısı gibi kararlarının en çok Türkiye’nin batısındaki turizm işletmelerini vurduğuna dikkat çekerek, “Bu kesim Türkiye’deki en Alman dostu kesimdir. Bu durum beni memnun etmiyor. Kalbim kanıyor” dedi.
Biz Türkiye’de yaşayanlar, Gabriel’in “Kalbim kanıyor” ifadesini, Ahmet Kaya’nın “Yorgun Demokrat” şarkısının nakaratından biliriz.
Biliyorsunuzdur; nakaratta “Gözüm yaşarıyor, yüreğim yanıyor/kanıyor, olmasaydı sonumuz böyle” dizeleri yer alıyor.
Peki Gabriel’in bu sözleri Yusuf Hayaloğlu’nun dizeleri kadar içten mi?
Elbette hayır.
Oramiral Kösele, hem kıdem, hem rütbe hem de teamüller açısından o koltuğa en yakın isimdi.
İzmir Casusluk Davası kapsamında gözaltına alınmış, tutuklandığı için Donanma Komutanı olduğunda haberlere “Cezaevinden Donanmaya” başlıkları atılmıştı. Eminim, birçok meslektaşım, dünkü YAŞ konusunda hazırladığı taslak haberlere “Cezaevinden Kuvvete” başlığını uygun görmüştü.
Ancak, tahminler tutmadı, Oramiral Kösele ile ilgili beklenen karar YAŞ’tan çıkmadı. Peki neden?
FETÖ İLE ETKİLİ MÜCADELE EDEMEDİ Mİ?
Biraz geçmişe gidelim. FETÖ, en büyük darbeyi Deniz Kuvvetlerine vurmuştu. Amiraller Deniz Cora, Mehmet Otuzbiroğlu, Kadir Sağdıç, Can Erenoğlu, Ahmet Feyyaz Öğütçü, “Amirallere Suikast”, “Balyoz” ve “Kafes” gibi kumpas davalarında tutuklanıp sonrasında emekliye sevk edilmişti. Kösele, bu dönemde Koramiralliğe terfi edince, kendisine kuvvet komutanlığı yolu açılmıştı. 2012’de Casusluk davasında tutuklanınca onun da Komutanlık yolunun tıkandığı söylenmişti. Ancak bir hafta sonra serbest bırakılınca, teamüllere göre 2017’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığına gelmesinin önü yeniden açılmıştı. Herşey, öngörüldüğü gibi de gitti. Kösele’nin dosyası, YAŞ’ın 2017 Ağustos toplantısına Kuvvet Komutanlığı’nın en güçlü adayı olarak girdi.
Ama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım, kendisini bu göreve getirmedi. Kulislerde, YAŞ’ın sivil kanadının Kösele’yi istememe gerekçesi olarak, “FETÖ mağduru olmasına karşın, Donanma Komutanlığı sırasında FETÖ ile mücadelede etkin olamaması” gösteriliyor.
Konuşulan bir başka unsur da Hükümete gelen raporlarda, Kösele’nin 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde kendisine iletilen FETÖ’cü subaylar listesi konusunda etkili adımlar atamadığının yazıldığıydı.
KUMPASLARDAN KURTULDU KUVVET KOMUTANI OLDU
15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminin ardından 28 Temmuz 2016 günü gerçekleştirilen YAŞ toplantısı, hızlı kararlar verilmesi gereken bir toplantıydı. Bu nedenle istenen hedeflere tam olarak ulaşılamamıştı.
Aradan geçen bir yılda, TSK, FETÖ yapılanması ve darbe girişimi ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle 196’sı general 7 binden fazla subayı ihraç etti.
Milli Savunma Bakanlığı’nın, Genelkurmay’ın ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın hukuki statüsü konusunda ciddi değişikliklere gidildi.
Kritik görevlerdeki subaylarla ilgili hem geçmişleri, hem 15 Temmuz darbe girişimindeki tutumları konusunda kapsamlı araştırmalar yapıldı.
DOMİNO TAŞI GİBİ
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulisi Akar, görevde 2. Yılını doldurdu ve normal şartlarda iki yıl daha süresi var. Akar’la ilgili olumsuz bir karar çıkması beklenmiyor.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak 2013’ten beri Orgeneral ve 2015’teki YAŞ toplantısından beri Kuvvet Komutanı olarak görev yapıyor. Çolak’ın görev süresinin uzatılabileceği konuşulsa da emekli olma ihtimalinin daha yüksek olduğu belirtiliyor.
Zira, bu seviyedeki atamalar domino taşları gibi birbirinden etkileniyor. Eğer Çolak bu görevde bir yıl daha kalırsa, Jandarma Genel Komutanı
İlkokulu, ortaokul ve liseyi Kars’ın Susuz ilçesinde okumuştum.
Yanıma okumak için Firdevs Gümüşoğlu’nun yazdığı “Cilavuz Köy Enstitüsü” isimli kitabı aldım.
Cilavuz, Susuz’un eski adıydı.
Cumhuriyet’in en önemli eğitim projesi olan köy enstitülerinden birine ev sahipliği yapmış ve adını vermişti.
Enstitü kapandıktan sonra okul “ilköğretmen okuluna” dönüşmüş, öğretmen yetiştirmeye devam etmiş.
Biz okurken “öğretmen lisesi”ydi.
Bir süre de “Anadolu öğretmen lisesi” olarak kaldı ve nihayetinde “Anadolu lisesi”ne dönüştü.
YA CİLAVUZ?
Ama değil.
Bu rakamların tamamı geçmişte çok tartışılan kanun maddeleridir.
KOMÜNİZM VE İRTİCA SAVANLAR
TCK’nın 141 ve 142. maddeleri 1951 yılından 1991 yılına dek Türkiye’yi komünizmden korumuştur!
141. maddede “proletarya sınıfı”nın (işçilerin) diğer sosyal sınıflar üzerine tahakkümünü tesis etmeyi hedefleyen kişi ve örgütleri cezalandırıyordu.
142. maddede ise 141’deki suçun propagandasını yapmayı.
1983’ten itibaren yine 1991’e dek yürürlükte olan TCK 163 ise ülkeyi irticadan koruyordu!
Bu maddeye göre laikliğe aykırı olarak, devletin düzenini dini esas ve inançlara uydurmak isteyen kişiler ve örgütler ile bunların propagandasını yapanlar cezalandırıyordu.
Ancak, “efsane” olarak anılması ve tamamlanması gereken bir kariyer, bir “milli mesele” olarak sonlandı.
Gönül isterdi ki...
Terim’i sadece futbolculuğu, futbol adamlığı ve maç istatistiklerindeki rakamlarla konuşsaydık. (Bunu yapabilseydik, Terim’in Adanademirspor’da 16 yaşında başlayan futbol kariyerinin büyük bir “başarı hikâyesi” olduğunu görür ve en başta hakkını teslim ederdik.)
Bunun yerine, hukuk devletinin değil, kendisinin adaletini hayata geçirmeye çalıştığı, bunu da doğru olanı yapmış gibi savunduğu kebapçı baskınını, futbolcularla ve gazetecilerle atışmaları, aldığı astronomik maaş ve primleri konuşmak zorunda kaldık.
Gönül isterdi ki...
Kritik maçlardan önce ya da devre aralarında futbolcuları motive etmek için yaptığı konuşmaları ansaydık.
Oysa biz, hep Terim’in abartılı mimik ve jestleri ile bezenmiş, “En iyi savunma saldırıdır” anlayışı ile birbiri ardına dizilmiş iğneli laf geçirmelerine maruz kaldık.
SON 4 YILIN FUTBOL KARNESİ