Paylaş
New York’tan gelen arkadaşlarımla erken saatte buluşmuş, Alaçatı’da eski günleri anıyorduk.
O gecenin Türk demokrasisi adına önemli bir gün olduğunu bilmiyorduk.
Alaçatı’nın o dar sokaklarında adım atacak yer yoktu.
Bir telefonla herşey değişti.
Ankara ve İstanbul’dan gelen haberler bir belirsizliğin ortasında olduğumuzu anlatıyordu.
Kalabalık olayın henüz farkında olmadan ayrılıp gazeteye geçtik.
Biz gazeteciler için de inanılmaz bir geceydi.
Herşey çok hızlı gelişti.
Haberleri en hızlı şekilde ve süzgeçten geçirerek vermemiz, kamuoyunu bilgilendirmemiz gerekiyordu.
Gece yarısına doğru tablo netleşti.
Bir kalkışma, bir darbe girişimiyle karşı karşıyaydık.
FETÖ bir ihanet çetesiydi ve demokrasiye ağır bir darbe yapılıyordu.
15 Temmuz gecesi Türk demokrasisinin kendini kanıtladığı önemli bir milattır.
Halkımız darbecilere izin vermedi, tankların önüne geçerek Cumhuriyet’i, değerlerimizi, demokrasiye sıkı sıkıya bağlı olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Ben Türkiye’nin geleceğine her zaman inandım.
En kritik dönemlerde bile Türk insanının sağduyusunu, samimiyetini, vatan sevgisini hep önemsedim.
Bize düşen ve yakışan bu demokrasiyi güçlendirmektir.
Sıkıntılarımız hala var, sorunlarımız hala büyük, çarklar bazen yavaş çalışıyor.
Hepsi doğru...
Ama bütün bu eksiklikler küçük hamleler ve rötuşlarla çözümlenebilir.
Türkiye daha iyisini yapmalı.
Demokrasisini örnek alınır hale getirmeli.
Bunu yapabiliriz.
15 Temmuz örneğinde olduğu gibi Cumhuriyet tarihinde sayısız örnekler hafızamızda korunuyor.
Mesafeyi korumaya maske
takmaya devam ediyorum
Sanki Kovid-19 gibi bir salgın olmamış, iki yıl evlere kapanmamış gibi davranıyoruz.
Biliyorum çok sıkıldık ve artık eski hayatımıza dönmek istiyoruz.
Ben bile gevşedim diyebilirim.
Ama eski alışkanlıkları bıraktığımı söylemeliyim.
Uzun zamandır görmediğim eski dostlarımla hala kucaklaşıp öpüşmüyorum.
Anne babamla mesafemi korumaya çalışıyorum.
Tek dayanamadığım oğlum Atlas...
10 yaşında ve biliyorum ki birkaç sene sonra kendini öptürmeyecek.
Bugünleri kaçırmak istemiyorum.
Ve sadece Atlas’a gönlümce sarılıyor, öpüyorum.
Kalabalık yerlere girdiğimde hala maske takmaya devam ediyorum.
Ve galiba böyle giderse, yaz dönüşü, sonbaharda maske takmaya devam edeceğiz.
Mehmet Ceyhan hocayı
dinlesek iyi olacak
Pandemi boyunca en fazla izlenen, takip edilen, görüşüne başvurulan isimlerden biri Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’dı.
Bazı çevreler Ceyhan’ı ağır eleştirdi, ama benim gibi bilime inananlar da uzmanların ağzından çıkacak sözleri yakından takip ettiler.
Artık pandemi bitmiş gibi hareket edenler için kötü bir haberim var.
Mehmet Ceyhan hoca yine uyarıyor.
Ve diyor ki...
“Bütün dalgaları düşünürseniz en yüksek dalgayı yaşıyoruz. Bu mutasyonların bitmesini beklememek lazım. Ancak virüsün bulaşmasına neden olacak mutasyonlar olmazsa bitebilir. Şu anda 100’e kadar virüs rapor edildi. Bunların 40 tanesi artık önemi kalmadı diye takipten çıkarıldı. Şu anda hala takip edilen ama halkın bilmediği potansiyel bir dalga oluşturma olasılığı olan yeni varyantlar var. Örneğin, BA.2.75 dediğimiz bir varyant bir kıpırdanmaya neden oluyor. Bu da yayılırsa 7. dalga olacak. Bazen sonbaharda artacak deniyor ama salgının zamanı olmaz.”
Dinlesek iyi olur.
9 Eylül’leri daha görkemli kutlayalım
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile geçen konuştuk.
9 Eylül’ü bu sefer çok farklı kutlayacağız.
Üstelik İzmir o haftayla başlayan ve dokuz ay devam edecek bir dizi etkinliğe de evsahipliği yapacak.
Her fırsatta yazıyorum.
İzmir gibi iddialı şehirlerin uluslararası büyük organizasyonlara evsahipliği yapması gerekir.
Bunun için iyi ve modern altyapılara da sahip olmak gerekir.
Tunç Soyer bu etkinlikleri 22 Temmuz akşamı kamuoyuyla paylaşacak.
Bildiğim bazı sürprizler var.
Ama bilmediklerim için heyecanlanıyorum.
Çünkü İzmir’in 9 Eylül’lerini daha görkemli kutlaması gerektiğini yıllardır yazan gazetecilerden biriyim.
Galiba bu sefer öyle olacak.
Bu potansiyel Batı
Anadolu’da zaten var
Wellness kavramı hayatımızın içine girdi. Wellness ne anlama geliyor?
Bir insanın sosyal, psikolojik ve fiziksel olarak kendisini iyi hissetmesi için yaptığı çalışmaların bütünü... Bu kavramın diğer kavramlardan en önemli farkı, insan bedenini bütünüyle ele alması. Wellness, sağlıklı beslenmeye ve kaliteli yaşama özen gösteren bir kültür olarak tanımlanıyor.
Ve diyorum ki...
Türk turizmi bu konuya odaklansın.
Ve özellikle Batı Anadolu, turizmini bu kavrama göre odaklasın.
Çanakkale’den Antalya’ya kadar olan geniş coğrafya merkezine İzmir’i koysun.
Ve geleceğin turizm hareketini başlatsın.
Bunun için sadece yerel yönetimlerin değil devletin de kurumlarıyla hareket etmesi gerekir.
Ve buna uyumlu turizm anlayışını benimsemesi, bütün işletmelerin bu ilkelerle hareket etmesi, halkın da buna uyumla bir tarzı geliştirmesi gerekir.
Zor mu?
Değil...
Çünkü Batı Anadolu’nun potansiyeli bütün bu detayları yapmaya hazır.
Paylaş