30 Ocak 2002
Borsacılar temel olarak siyaseti pek sevmeyen adamlardır. Onlara kalsa ülke siyaset kurumu olmadan da idare edilebilir. Hatta daha iyi bile yönetilebilir. O nedenle birileri Ankara mahreçli bir haber vermişse, borsacıların morali birden bozuluverir. Hele de bir bu haber bir siyasinin söylediği sözlerle ilgili ise borsacı genelde sözün bitmesini beklemek bir yana söylenilenin ne olduğuna dahi bakmadan satış yapmaya koşmuştur bile...
O nedenle son iki yıl içerisinde borsanın hareketini izleyenler, borsa uzmanlarının ve yatırımcısının tavrını takdir etmekle yükümlüdür bence.
Elbette ne sandınız. Binlerce kanun maddesi değişti, siyaset tarihimize altın harflerle yazılacak demeçler verildi, bakanlar geldi, bakanlar gitti, koalisyonlar kuruldu, töre filan dendi ama borsa bana mısın demedi.
Demedi ama necip Türk borsacısının sabrının da bir sınırı var elbette. MHP'lilerle kavga etikçe "misketlerimi alır giderim" diyen ya da olur olmaz hükümeti şikayet eden ekonomi mesihi bu sabrın sınırlarını zorlamaya başlamışken şimdi de karşılarına iki yeni sıkıntı daha çıktı.
Bankalar Yasası ve Mini demokrasi paketi (adı bile komik)
Yazının Devamını Oku 30 Ocak 2002
Borsacılar temel olarak siyaseti pek sevmeyen adamlardır. Onlara kalsa ülke siyaset kurumu olmadan da idare edilebilir. Hatta daha iyi bile yönetilebilir. O nedenle birileri Ankara mahreçli bir haber vermişse, borsacıların morali birden bozuluverir. Hele de bir bu haber bir siyasinin söylediği sözlerle ilgili ise borsacı genelde sözün bitmesini beklemek bir yana söylenilenin ne olduğuna dahi bakmadan satış yapmaya koşmuştur bile... O nedenle son iki yıl içerisinde borsanın hareketini izleyenler, borsa uzmanlarının ve yatırımcısının tavrını takdir etmekle yükümlüdür bence. Elbette ne sandınız. Binlerce kanun maddesi değişti, siyaset tarihimize altın harflerle yazılacak demeçler verildi, bakanlar geldi, bakanlar gitti, koalisyonlar kuruldu, töre filan dendi ama borsa bana mısın demedi. Demedi ama necip Türk borsacısının sabrının da bir sınırı var elbette. MHP'lilerle kavga etikçe "misketlerimi alır giderim" diyen ya da olur olmaz hükümeti şikayet eden ekonomi mesihi bu sabrın sınırlarını zorlamaya başlamışken şimdi de karşılarına iki yeni sıkıntı daha çıktı.Bankalar Yasası ve Mini demokrasi paketi (adı bile komik)Hukukçular bankalar yasasındaki veto edilen maddeleri kıyasıya tartışıyor. Öbür yandan AB ile uyum için çıkartılan yasalar hükümetin ne kadar uyumlu olduğunu gösteriyor. Tüm bunları anlamaya çalışan borsacı da (doğal olarak) sıkılıp borsadan kaçıyor. Nasıl olsa ortada borsa gibi trade edilebilecek dolar piyasası var.Neyse bunlarıbir yana bırakalım şidilik. Aşağıdaki tabloda 2001 yılında hisse senedi piyasası ile tahvil ve bono piyasasında en çok işlem yapan aracı kurumlar ve bankaların listesi var. Şimdilik listeye bakmakla yetinin. İlerde bu tablodan çok söz etmemiz gerekecek. HİSSE SENETLERİ PİYASASIToplam İşlem Hacmi sıralamasında ilk 101- Global Menkul Değerler2- İş Yatırım Menkul Değerler3- Yapı Kredi Yatırım4- Ak Yatırım Menkul Değerler5- Garanti Yatırım Menkul Değerler6- Finans Yatırım Menkul Değerler7- Raymond James Menkul Değerler8- Meksa Yatırım Menkul Değerler9- Dış Yatırım Menkul Değerler10- Teb Yatırım Menkul DeğerlerHiç Temerrüde Düşmemiş ve işlem hacmi ortalamanın üstündeki ilk üç1- İş Yatırım Menkul Değerler2- Ak Yatırım Menkul Değerler3- Finans Yatırım Menkul DeğerlerSözleşme Sayısında ilk 101- İş Yatırım Menkul Değerler2- Global Menkul Değerler3- Ak Yatırım Menkul Değerler4- Finans Yatırım Menkul Değerler5- Garanti Yatırım Menkul Değerler6- Gedik Yatırım Menkul Değerler7- Tacirler Menkul Değerler8- Meksa Yatırım Menkul Değerler9- Yapı Kredi Yatırım Menkul Değerler10- Demir Yatırım Menkul DeğerlerTAHVİL VE BONO PİYASASIRepo Ters Repo Pazarı İşlem Hacminde İlk 101- Yapı Kredi Yatırım2- İş Bankası 3- Garanti Bankası4- Ak Yatırım Menkul Değerler5- Osmanlı Bankası6- Halk Bankası7- Yapı Kredi Bankası8- Ziraat Bankası9- Sümerbank10- KoçbankKesin Alım Satım Pazarın İşlem Hacminde İlk 101- İş Bankası 2- Vakıflar Bankası3- Garanti Bankası4- Koçbank5- Akbank6- Yapı Kredi Bankası7- İş Yatırım8- TEB9- Ziraat Bankası10- SümerbankHiç Temerrüde Düşmemiş ve İşlem Hacmi Ortalama Değerden büyük ilk 31- İş Bankası2- Yapı Kredi Bankası 3- Garanti Bankası
button
Yazının Devamını Oku 29 Ocak 2002
Osmanlı İmparatorluğu'nun yüzyıllar süren başarısının önemli bir nedeni de "asi"lerle mücadele yöntemiydi. Birileri bir bölgedeki yönetimin kötülüğünden şikayet edip isyan mı etti. O kişi o bölgenin başına vali atanır "kolaysa sen çöz" denilerek isyanın üstesinden gelinirdi. Tarihinimiz bir çok şanlı komutanının bu tür yöntemlerle başa getirilmiş asiler olduklarını bilmek ilginç değil mi... Piyasanın yıllardır en büyük sorunlarından biri olduğu belirtilen komisyon iadesi sorunu artık çözülüyor gibi. Alınan yeni kararla aracı kurumular alık yüzde 35'e varan oranlada komisyon iadesi yapabilecekler. Yani Osmanlı sistemi uygulanıyor.
Engelleyemiyorsan yasallaştırarark düzenle. Ayrıntılara bakacağız ama açıkça söylemek gerekli, Aracı Kurumlar Birliği'nin kuruluşunun ardından ilk önemli icraatına tanık oluyoruz. Sermaye piyasasının en önemli sorunlarından biri olduğu belirtilen ve sektörde haksız rekabet yarattığı iddia edilen komisyon iadesi artık yasal hale getirildi. Sermaye Piyasası Kurulu'nun bu haftaki toplantısının ardından yayımlanan günlük bültende konunun ayrıntılar mevcut.
Önce komisyon iadesi nedir ona bir bakalım isterseniz. Aracı kurumlar, her ne kadar yapmıyoruz deseler de, portföyü belirli bir miktarın üzerindeki yatırımcılara kendi aracı kurumlarından işlem yapmaları karşılığında, yapılan işlemlerden alınan komisyonda indirim garantisi verirlerdi.
Mevzuata göre minimum komisyon oranı binde 2 olmak zorunda. Bu oranı resmi olarak düşüremedikleri için de işlemler sırasında bu tutarı kesip, ay sonunda çeşitli isimler altında bu müşterilere geri verirlerdi. Bu işi yapanla yapmayan arasında nasıl bir fark olacağını siz kendiniz bulursunuz zaten.
Şimdi artık aracı kurumlar önceden belirledikleri müşterilerine ay sonunda yüzde toplam komisyon gelirinin yüzde 35'ini aşmayacak miktarda komisyon iadesi yapabilecek.
Bu arada komisyon oranlarının belirlenmesi işi artık Aracı Kurumlar Birliği'nin olacak. Kurul oranları belirleyip SPK onayına sunacak. Bu işin yasal prosedürü işlemeye başladı. İş bu aralar Rekabet Kurulu'nda görüşülüyor. Buradan çıkan kararın ardından yürürlüğe girecek.
Aklımdayken söyleyeyim, yeni halka arzlar geliyor. Galatasaray ve Beşiktaş halka arzı bunlar içinde en çok konuşulanları olacak. SPK, Galatasaray halka arzında lot altı talep toplama ve kredi kartı ile satış işlemlerine onay verdi.
NOT: Bu arada aklıma takıldı, ben de bir kaç yıl önce sıkı bir FRP oyuncusuydum. Satanistlik bulamış mıdır? Sayın yetkililer kendimi ihbar ediyorum n'olur beni bu illeten kurtarın. (Heh heh)
NOT 2: Yok yok vaz geçtim şimdi ciddiye filan alırlar. FRP filan oyamadım ben. Hiç sevmem hatta...
Yazının Devamını Oku 26 Ocak 2002
Perşembe günü başta ABD olmak üzere dünya piyasalarının önemli bir gündem maddesi vardı. 70'in üzerindeki yaşına rağmen iki dönemdir ABD ekonomisinin dümeninde olan, Federal Reserve Başkanı Alan Greenspan'in Senato'da yapacağı konuşma tüm piyasalar için birinci gündem maddesi olarak tanımlanıyordu. Çünkü Greenspan ABD ekonomisi hakkındaki son durumu Senato üyelerine anlatacaktı. Greenspan'in gündemin ilk sırasına oturması alışılmadık bir şey değil. Dünyanın en güçlü merkez bankası başkanının neredeyse her konuşması dünya piyasaları için birinci gündem maddesi haline geliyor. 2001 yılı boyunca sık sık gördüğümüz faiz indirimi açıklamaları bunun en iyi örneği.
Faiz indirimi sürecinde çok ilginç bir gelişme yaşanmıştı. Greenspan asla resmi açıklama öncesinde faizin yönü konusunda kesin bilgi vermedi ama kendisine bağlı bürokratların ya da bağımsız analistlerin faizin yönü konusundaki "tahmini" açıklamalarının önünü de kesmedi. Yani piyasayı önceden merkez bankasının yapacağı değişikliğe hazırladı.
Asya krizi sırasındaki ünlü Hedge Fon, Long Term Credit Management (LTCM), iflası ve kurtarılma süreci de oldukça ilginçti. Tüm süreç gayet açık bir biçimde işlemiş, LTCM'nin hangi operasyonlar sonucu ne kadar zarar ettiği, fonun nasıl kurtarılacağı, kurtarma sürecine kimlerin katılacağı ve en önemlisi ne tutar yardım ile katılacağı bir bir kamuoyuna açıklanmıştı.
Dünya 1997 yılından bu yana süregiden bir kriz sarsıntısı içinde. Ve bu süreç içinde neredeyse her ülkede olağanüstü durumlar ve bunlara bağlı olarak olağanüstü tedbirler gündeme geliyor. Her ülke kendi özel durumu, nesnel şartları çerçevesinde bu operasyonlarda belirli bir şeffaflık düzeyini tutturuyor.
Ne yazık ki Türkiye bu ülkelerden biri değil.
Elbette Türkiye'yi ekonomik güçlülük açısından ABD ya da Avrupa ile bir tutmak haksızlık. Ama son günlerde öyle şyler yaşanıyor ki "bu kadarı bizim için bile fazla!" dedirtiyor insana...
Bankalar Yasası'nın ne olacağı, nasıl işleyeceği, kimleri kapsayacağı, tutarının ne olacağı, Bankalar Yasası ile Sermaye Piyasası Kanunu'nun nasıl ilişkilendirileceği bilinmiyor. Aslında bu kanun ve işleyişi ile ilgili hiç bir şey bilinmiyor.
Perşembe günü Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu Başkanı Engin Akçakoca, Fon Bankaları Ortak Yönetim Kurulu Başkanı Vural Akışık, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Bankacılık Yasası'nın görüştü. Ekonominin kurmaylarının kendi deyimine göre Türkiye'nin geleceği için kilit noktada yer alan bu yasa ile ilgili görüşme hakkında ise nedense hiç bir açıklama yapılmadı.
Salı gününden bu yana borsada işlem hacmi gittikçe düşüyor. Endeks 200 puanlık bir aralığa sıkışmış kalmış. Kime sorsanız Bankalar Yasası ile ilgili sııntılyardan bahsediyor. Yanlış anlaşılmasın sadece Köşk'te bekleyen onay değil borsacıar için sorun olan.
Bu işin nasıl yürüyeceği de önemli bir sıkıntı oluşturuyor. Ekonomi bürokratları susuyor, piyasalar da gerildikçe geriliyor.
Piyasalarımız zaten dünya ölçeklerine göre en oynak piyasalardan biri. Ama bu işi en işi bilen insanlar böyle aymaz davranırsa piyasayı suçlamaya kimsenin hakkı kalmaz.
Yazının Devamını Oku 22 Ocak 2002
İktidarlar nedense yıllardır sermaye piyasasını bu ülkenin üvey evladı olarak gördü. Mali piyasalara yönelik düzenlemelerde nedense sermaye piyasası hep geri planda bırakıldı. Şimdi hazırlanan ve Cumhurbaşkanı'nın onayını bekleyen Bankalar Yasası da bunun yeni bir örneği. Yasanın yapısına ilişkin tartışmalar bir tarafa, bu noktalar değişse bile yine de sermaye piyasası için büyük bir değişiklik olmayacak. Öncelikle görülen o ki bankasına sermaye koymak isteyen banka sahibi başka kapıları bir yana bırakıp öncelikle sermaye piyasasına yönelecek. Bu güne dek yani kuruluşundan bu yana geçen 16 yıl içinde reel sektöre neredeyse sıfır maliyetle 23 milyar dolarlık kaynak aktarmış olan sermaye piyasasından bir post daha çıkartılmaya çalışılacak. Bedelli sermaye artırımları ile yatırımcının elindeki hisse senedinin değeri reel olarak düşmüş olacak. Sonuç itibariyle zarar eden yine küçük yatırımcı olacak.
İkinci sıkıntı şeffaflık konusunda. Bankalara sermaye yardımı operasyonu yine sermaye piyasası açısından bakıldığında gizli kapaklı yapılacak. Bankanın patronu, çalışanı, bürokrat, siyasi kısacası sermaye piyasası aktörleri dışında herkes operasyonun ayrıntılarını bilecek.
Ama küçük yatırımcı yine durumdan bihaber olacak. Son iki yıldır bankalar kanunu ile sermaye piyasası kanunu uyuşmazlığı nedeniyle 300 bine yakın yatırımcı mağdur edildi. Bu yeni uygulama ile de yeni mağduriyetler yaratılmasının yolu açılacak. İnsider trading olasılığı yine can yakacak.
Yasa ile ilgili başka tartışmalar da var. Örneğin patronların kendi yükümlülüklerini karşılamak için reel sektöre verdikleri kredileri geri çağırma olasılığı, devletten aldıkları kredinin geri ödemesinde güçlük yaşama olasılığı gibi...
Ama bu tartışmaların hiçbiri sermaye piyasasında yaşanan bu haksızlık kadar can yakıcı değil. Şimdi nasıl olur da operasyon tamamlanana kadar yatırımcının banka hissesi almasını beklersiniz ki. Oldu olacak bankaların halka açıması yasaklansın, biz de yatırımcı da yeni sürprizerle karşılaşma olasılığından kurtulalım.
Yazının Devamını Oku 21 Ocak 2002
Geçen hafta neler yazmışım diye karıştırırken Pazartesi günü yazdığım yazıyı okudum. Yazının başlığı şöyle: "Bakalım çantadan ne çıkacak." Çanta denilince akla pek hoş şeyler gelmiyor ama benim orada kastettiğim Başbakan Bülent Ecevit'in görüşmelerinin nasıl sonuçlanacağıydı. Yazıda piyasanın önümüzdeki dönemde yükselmek için Başbakan'ın ABD gezisinin sonuçlarını kullanacağını belirterek çantadan pek de hoşumuza gitmeyecek şeyler çıkabileceğini ya da daha iyimser bir tahminle çantanın boş çıkabileceği yönündeki kaygımı da dile getirmişim.
Valla bana helal olsun...
Daha bizim heyet yola çıkmamışken ABD'den mesaj geldi. "Aman ne yapıyorsunuz, sakin olun" mealindeki bu mesajde üç başlığa değinildi.
- Sakın fazla para vereceğimizi ummayın, bizim ekonomi de kötü.
- Kıbrıs konusunda öyle rahat davranamazsınız, bu konuda canınızı sıkabiliriz.
- Irak meselesinda hoşunuza gitmeyecek şeyler isteyebiliriz.
Bu mesajların ardından daha da ilginç bir şey oldu. Yola çıkmadan bir kaç dakika önce hem Başbakan Ecevit hem de Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş "Geziden mucize beklemeyin etkiler uzun vadeli olacak" dedi.
Gezi devam ediyor. Üçüncü günün sonuna gelirken elimizde sadece bir tek somut haber var:
ABD Türkiye'yi gidilmesi tehlikeli ülkeler listesinden çıkardı.
Bu sayede Turizm sektör endeksi Perşembe günü yüzde 13 civarı değer kazandı.
Ama onun dışında elimizde hiç bir şey yok.
Pek de bir şey olacağa benzemiyor. Gerçi ABD'deki Türk gazeteciler nedense gezinin çok başarılı olduğunu söylüyorlar ama buna delil olarak çok fazla bir şey gösteremiyorlar. Ha tabii muhterislik ve seviye açısından bizden çok farklı olmayan Yunan basınının başlıkları haricinde... Örneğin "Simitis Bush ile şu kadar dakika görüşmüş, Ecevit ile daha uzun..." Ya da "Bush Simitis'i azarladı, Ecevit'e güldü" gibi ne idüğü belirsiz laflarla başarılı olduğumuz imajını yaratmaya çalışıyorlar.
Ama borsa yatırımcısının bu aldatmacalardan uzak durması lazım. Borsa yatırımcısının yapması gereken hükümetin adımlar ını izlemek olmalı. Türkiye için şu anda filli olarak önem sırasında başta IMF var. Niyet Mektubu da bu önemin yazıya dökülmüş hali. ABD de Türkiye'yi IMF üzerinden izliyor. Bir şey olacaksa, ABD Türkiye'ye bir şey verecekse bunun için önce Türkiye'deki temsilcisi IMF'ye dınışacak "Naapıyo bu adamlar, parayı verelim mi" deyi... Yani belirleyici olan hala hükümetin programa ne kadar uyacağı. Gerisi laf-ı güzaf...
Yazının Devamını Oku 16 Ocak 2002
Bu haftanın üç işlem gününde İMKB-100 Endeksi sürekli değer yitirdi. 13.600 seviyesine kadar indi. Ardından bir miktar toparlandı. Bu düşüşün nedenlerini sıralamıştık. Ama bu öyle bir madalyon ki bir kaç yüzü birden var ve hepsine birden bakmadan durumu tam anlamak mümkün değil. İMKB 100 Endeksi'nin yükselişi 9 Ekim 2001 tarihinde başladı. Endeksin hareketine baktığımızda bir-iki günlük düşüşler dışında endeksin sürekli yükseldiğini görüyoruz.
Hatta Aralık ayının son, Ocak ayının ilk haftasında bu yükselişin iyice hızlandığını ve edeksin sürpriz bir biçimde 15.000 puanın üzerine çıkmış olduğunu görüyoruz. Oysa 9 Ekim 2001'den bu yana borsada ciddi bir satış olmadı. O tarihten bu yana baktığımızda sadece geçen hafta reel anlamda borsada satış gerçekleşiğini gördük.
Endeksin hareketine baktığımızda Yükseliş dönemlerinde seans içinde gerçekleşen işlem miktarının da arttığını buna karşılık endeksin gerilediği dönemlerde işlem miktarının da gerilediğini görüyoruz. Yani düşüşlerde işlemler azalıyor. Yani satış yapılmıyor.
Bu haftaya kadar...
Grafikte bu hafta içinde yaşanan düşüşlerde işlem miktarının da geçen yılın tersine yükseldiği görülüyor.
Sözün özü şu: Borsayı bu seviyeye yabancı değil yerli yatırımcı taşıdı. Bu yatırımcılar da hafta içinde uzun süredir ilk kez ellerindeki hisse senedini satıp kağıt üzerindeki karlarını reel olarak görebildiler.
Şimdiden sonra ise kısa vadede Başbakan Ecevit'in ABD gezisine bakacağız. Bu arada yabancı ülkelerde çalışan türk borsacılardan aldığımız bilgilere göre yabancı yatırımcının Türkiye ilgisi de artmaya başlamış.Bu iyi bir haber ama bir dipnotla birlikte.
Sermaye piyasasına giriş kolay olduğu gibi çıkış da çok kolaydır. O nedenle yabancının hisse senedi alacağı haberine çok kafayı takmamak gerek. Asıl önemli olan doğrudan yabacı sermaye girişi. Ki onun için de yapılması gereken çok iş var.
Yazının Devamını Oku 10 Ocak 2002
Bakalım çantadan ne çıkacak diye düşünürken birden bire siyaset riski, yeniden sahneye çıktı. Konu uzun zamandır tartışılan Bankalar Yasa tasarısı. Son Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı'ndan bu yana hükümet ortağı partilerin liderlerinde garip bir hal var. MGK'da neredeyse ezbere bildikleri Bankalar Yasası ile ilgili tasarıyı sanki ilk defa duyuyormuş gibi davranmıştı. Bankalar Yasa Tasarısı'nın kamuoyundaki namı malumunuz pek hoş değil. Liderler askerin karşısına çıkınca herhalde bu kez kafalarına Anayasa'dan daha ağır bir şey gelir korkusu ile "Biz bir şey bilmiyoruz, hep bu hınzır Derviş'in kafasının altından çıkıyor" tavrına büründü.
Neyse ardından konu yeniden tartışılmaya başlandı. Son olarak da Çarşamba günü konu liderler zirvesinde tartışmaya açılmışken Derviş inanılmaz bir muhalefetle karşılaştı. Bu muhalefet ile baş etmeyi öğrenen Derviş de toplantıdan "randevum var" diyerek çıkıp soluğu gazetecilerin yanında aldı.
"Tasarıya karşı çıkan şeffaflığı istemiyodur. Bazı banka patronları sırf bankaya kendi ceplerinden para girmesin diye bu kanuna karşı. İstifa ederim haaa!!!" mealindeki açıklaması ile liderleri (başta da MHP'yi) kamuoyuna şikayet etti. Ankara siyasetine çabuk ısınan Derviş'in taktiği sağlam çıktı. Şikayet faslının ardından toplantıya dönen Derviş getirilen yeni önerilerle MHP'yi "ikna" etti.
Çarşamba günü Credit Suisse First Boston (CSFB) isimli bir yabancı bankanın raporu Reuters Haber Ajansı'nda yayımlandı. Raporu yazan kuruluşun Akdeniz Bölgesi sorumlusu Afa Boran isimli bir Türk vatandaşı borsa uzmanı.
Raporda borsanın çok hızlı yükseldiği, bu yükselişin bir ralli olduğu, hele de bankaların bu yükselişin de üzerinde değer kazandığı ve satış yapılarak kar realizasyon gerektiği belirtildi. Ayrıca raporda ülke içinde TL'ye güvenin azaldığı gibi ne anlama geldiği, nereden ve hangi veriye dayanarak söylendiği belli olmayan sözler de var.
Afa Boran, yazdığı raporun Reuters haber ajansında yayımlanmasının ardından CNN Türk'teki Finans bültenlerimize çıktı ve buradaki açıklamalarında aslında Türkiye'de herşeyin iyi gittiğini, bankacılık cephesindeki olumlu adımların kendisini bile şaşırttığını söyledi. Ama inatla edeksin pahalı olduğunu (2000 fiyatlarına göre bile pahalı imiş. Sayın Boran devalüasyonu hiç hesaba katmıyor galiba) ve yüzde 15'lik bir düzeltmenin şart olduğunu söyledi. Yani endeks 12.750 puana kadar inmeli imiş ki sağlıklı bir yükseliş olsun.
Bu iki gelişme ile Çarşamba günü İMKB 100 Endeksi 15.000 puandan 13.500 seviyelerine kadar indi ama günü 14.000 puanın üzerinde kapandı. İnanılmaz bir volatilite yaratılmış oldu.
Aklıma bir kaç soru geliyor. Acaba bu kurumun Türkiye piyasasındaki pozisyonu neydi. Rapor öncesi satış yaptı mı. Rapor yayımlanıp piyasa düştükten sonra alım yaptı mı? Bu soruların cevabı çok önemli çünkü yabancı yatırımcıların rapor taktikleri piyasada oldukça iyi biliniyor. Yabancı yatırımcının fikrine çok fazla önem veren, hatta bazen bu önemi abartan piyasamız yaklaşık bir yıldır yabancı yatırımcının Türkiye piyasalarına ne zaman gireceğini merak ediyor. Böylesine kırılgan bir durumda gelen raporun panik satış getireceği de malum. Acaba CSFB bu rapordan benzer biçimde yararlandı mı?
Dünkü yazının sonunda bir cümle vardı. Yabancıya nasıl göbekten bağlı olduğumuz konusunda. Kötü bir biçimde bir kere daha teyit edilmiş oldu.
Yazının Devamını Oku