Can Bartu

Sıradan

10 Mayıs 2003
<B>KOCAELİSPOR </B>karşısında, geçen haftalara oranla daha istekli ve gayretli bir Fenerbahçe izledik. Takım kötü durumda olmasına rağmen, maça gelen binlerce seyirci de takımını canla başla destekledi. Fenerbahçe'de Bescastnih ve Rebrov'un oynatılması, doğru bir seçim. Adamlar oynasın ki, önümüzdeki sezon hangisinin kalıp kalmayacağına sağlıklı bir şekilde karar verilsin. İkisi de, kendilerine verilen bu fırsatı iyi kullanamadı. Özellikle Bescastnih'i hayretler içinde izledim. Adamın ayakta duracak hali yok ki, futbol oynasın! Rebrov'un da ondan geri kalır yanı yoktu. Çok çalışıyor gibi gözüküyor, birşeyler yapmaya gayret ediyor ama, aldığı hemen her topta yere düşüyor.

Fenerbahçe'deki en önemli eksik, futbolcular arasında yardımlaşma olmayışı. Futbolcular birbirlerini ikaz etmiyorlar. Mesela arkadan gelen bir rakip oyuncu varsa, ‘‘Arkanda adam var, dikkat et’’ diye birbirlerini uyarmıyorlar. Herkes, kendi başına birşeyler yapma gayretinde. Hiç kimse takım oyununu düşünmüyor.

Tuncay fevkalade şahsi

Tuncay,
Fenerbahçe'ye hücum gücü kazandıran, çalışkan ve becerikli bir oyuncu. Fakat fevkalade şahsi. Attığı golün dışında çok net bir gol pozisyonuna girdi. Yanında iki tane arkadaşı bomboş bekliyordu. Onlara pas vereceğine, fantazi peşinde koşup, kendisi vurdu ve golü kaçırdı. Ama şu da var, Fenerbahçe'de ondan başka ceza sahasına giren ve iyi şeyler yapabilen hücum oyuncusu yok.

Fenerbahçe, özellikle son dakikalarda inanılmaz goller kaçırdı. Neredeyse tüm futbolcular pozisyona girdi, ama hiçbiri değerlendirilemedi. Yani, Fenerbahçe'nin şansı da yok. Biraz şansı yanında olsaydı bu maç çok rahat 5-6 farkla bitebilirdi.

Sonuçta sıradan bir maç izledik. Fenerbahçe'de göz dolduran bir şey yoktu ama futbolcuların iyi niyeti vardı. Stresli bir Fenerbahçe'nin oynayacağı futbol da ancak bu kadar olur.
Yazının Devamını Oku

Çıkış menajerlik sistemi

6 Mayıs 2003
<B>* F.Bahçe'de önceki gün yapılan zirvedeki görüşler sizi tatmin etti mi? Neler yapılacak? Beni tatmin etmedi. Bu toplantıya gelen insanlar fikir yürütüp, önerilerde bulunacak insanlardı, ama her kafadan bir ses çıkıyor. Kimi bir antrenörü beğeniyor, diğeri, o değil de başkası diyor. Tabii bu bir yerde olumlu, çünkü farklı fikirler gündeme geliyor. Ancak başkan bu görüşmede gündeme gelenleri ne kadar dikkate alacak, asıl önemli olan bu. Başkan Aziz Yıldırım, ‘‘Bu toplantıyı her hafta yapalım’’ dedi. Yani, önümüzdeki hafta sonu da yapılacak.

Aslında bu toplantıda en güzel şeyi kulübün basın sözcüsü Atilla Kıyat söyledi. Dediğine göre, yönetim hataları tek tek çıkarıp belirlemiş. Yani başarısızlığın nedenlerini kendileri tesbit etmişler. Bu toplantıda iyi fikir cimnastiği yapıldı, ama bana kalırsa konuşulanlar uygulamaya geçmez. Aslında buna geçmez demeyelim de, yanlışlar devam eder diyelim.

Şimdi Ersun Yanal'ı mı getirelim, Fernandez'i mi tartışılıyor. Yanal'a yazık olur, o bu kulübün yükünü taşıyamaz. Fernandez, Lorant'ın bir benzeri. Kendi kendisiyle kavga ediyor, futbol oynarken de böyleydi. Ayrıca bir başarısı da yok.

Yapılması gereken...

Oysa yapılacak bir iş var. Bir tecrübeli adamı, ki bu Piontek olabilir, Bobby Robson olabilir, Otto Rehhagel olabilir, alıp, getirip, menajer olarak futbol şubesine oturtacaksın. Teknik direktörü de, yabancı futbolcuları da, o adam bulacak. Türkleri de yönetim belirleyecek. Niye yabancıları o, Türkleri yönetim derseniz, bunun nedeni en az 2 yıl Türk futbolunu ve futbolcusunu tanıması için süre gerekir.

Piontek de, Rehhagel de, Robson da baba tipinde, çevrelerindekilere fevkalade olumlu sinyaller veren adamlar. Bu adamlar sahaya girsin istemiyorum. Onların işi yanındaki antrenör grubunu kurmak olacak. Bunlar Avrupa'da dünyada büyük isimleri olan insanlar. Futbolcular da onlara büyük güven duyar. İstedikleri futbolcular da bu yüzden daha kolay Türkiye'ye gelir. Üstelik üçü de dürüst insandır.

Bence menajer olarak bu insanlardan birini getirip, futbol takımının yapısı onun oluşturacağı iskeletin üzerine organize edilmeli. Diyecekler ki Piontek şimdi balık tutuyor. Ama onun tecrübesinden fazlasıyla yararlanabilirsiniz. Fatih Terim bugün biryerlere geldiyse onun sayesinde. Robson, olgun, tecrübeli, ismi olan biri. İngiliz Milli Takımı’nı, Barcelona'yı çalıştırdı. Bunlar büyük kulüpleri organize etmiş insanlar. F.Bahçe'nin kurtuluşunu ben bu şekille görüyorum. Bu köklü de bir yapılanma olur. Çünkü Fenerbahçe yapısal organizasyona ihtiyacı olan bir takım. Takımın başına onu mu getirelim, bunu mu getirelim tartışmaları yerini bu yapılanmaya bırakmalı. Bunu Hollandalılar ve Fransızlar daha önce uyguladılar ve ileriye gittiler, hem kulüpler hem de milli takımlar seviyesinde.

Revizyon şart

Tabii takımın bir de yeniden revize edilmesi lazım. Bu işler para tutar, başkan verir mi, vermez mi bilemem. Çok şeyler isteniyor, ama bunların kararını yönetim verir. Bugüne kadar antrenör ve futbolcu seçimlerinde çok yanlışlar yapılmıştır. Başkanın bir çok kişiyle kavgalı olması da yanlıştır. Bu yapısal değişimle F.Bahçe yönetiminde her kafadan bir ses de çıkmaz. Benim Fenerbahçe'ye önereceğim bu.

Bir de herkes F.Bahçe'yi ve yapılan tesisleri küçümsüyor ya, buna hayret ediyorum. Başarının ardında tek başına tesisleşme yatmaz tamam, ama iyi organize olursan şampiyonluğa oynarsın. Böyle güzel tesisleri herkes kolay kuramaz. Şimdi herkes bu tesisleri gördükten sonra keyifle izleyeceği, mükemmel bir kadro görmek istiyor. Bu taraftarın en doğal hakkıdır, ancak buradan yola çıkarak F.Bahçe camiasını çok da demoralize etmenin anlamı yok. Beşiktaş ve G.Saray da yıllarca şampiyon olamadı. Tabii burada esas F.Bahçe'yi rahatsız eden Beşiktaş değil de, G.Saray'ın başarıda kendi önüne geçmesi.

Duymamak lazım

* Trabzon'da Terim'e yönelik küfür ve saldırı olayını nasıl yorumluyorsunuz?

Bazı şehirlerde bu tür davranışlar yapılıyor. Trabzon enteresan bir şehir, futbola çok düşkün ve kaybetmeye de tahammülü yok. Ama bu başkalarına saldırmak hakkını kimseye tanımıyor. Fatih Terim de bu olaya karşılık vermekle hata yaptı. Küfür ediliyorsa duymadan geçeceksin, en azından muhattap kabul etmeyeceksin. Tartışmaya girdin mi olay çok daha çirkin hale geliyor. Terim'in alnı atılan bir cisimle yarıldı. Bu nasıl bir futbol maçıdır? Olayları kan davası gibi görüyoruz. İyi ki maça Galatasaray taraftarı gelmemiş.

Aslında bu tip olaylar başka yerlerde de oluyor, ama bunlar daha çok Trabzon'da gözönüne çıkıyor. Çünkü Trabzon önemli bir takım. Şimdi bu olay, Malatya maçında olsa kimsenin haberi olmazdı. Zaten diğer kentlerde öyle bir hırs da olmuyor. Trabzon'da tribünün gösterdiği hırsı, sahada futbolcuları göstermedi. Terim'in sahada futbolcularını uyarmak için yaptığı hareketler seyirciyi rahatsız etmiş olabilir. Ancak küfür ve taş atmakla bu iş çözülmüyor.

Rüştü şans veriyor

* Rüştü sakatlığım var, gençlere şans verilsin diyor. Tedaviye gidiyor, sonra Milli Takım'da oynuyor. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Rüştü, yönetimle eski futbolcuların toplantısında da konu oldu. Rüştü takımla Bursa'ya gidiyor, ama gençlerin de şans bulması için ‘‘İsterseniz gençler oynasın’’ diyor. Özellikle evinde kalmış oynamak istememiş biri değil. Teknik kadro ‘‘dinlendirelim’’ diyor ve onun yerine yedekleri görmek istiyor. Bu düşünce tarzında bir yanlışlık yok.

Ancak bu tip kadroya giremeyen, sürekli hazır olması istenen oyuncular için hafta arasında maçlar alınır. Bu maçlar da öyle hafife alınacak değil, güçlü rakiplere karşı olur. Şimdi Recep, 35 metreden gol yedi diye eleştiriliyor. Ellerini ayaklarını kontrol edemedi, kötü oynadı deniyor. 2 sene oynamayan adamı, sahaya sürerseniz kim olursa olsun eli ayağı kesilir. Kaldı ki, karşısında kendini kurtarmaya çalışan bir Bursaspor vardı. Bu kadar çok genç futbolcuyu böylesine kritik bir maçta Bursaspor karşısında sahaya sürdüğünüzde de, F.Bahçe'nin bırakın F.Bahçe gibi oynamasını, futbolun yanından geçmesi beklenemezdi.

Bu dönem geçecek

* F.Bahçe'nin tarihinde sergilediği bu en kötü performansı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Böyle dönemler olabilir. 1987-88 sezonunda Tahsin Kaya başkanlığı döneminde de böyle bir evre yaşandı. Ancak bu devirler gelir geçer. Fenerbahçe böyle devam edecek diye mi düşünüyor herkes? Bu mümkün değil.

Düğümü G.Birliği maçları çözecek

* Şampiyonluk yarışının seyri hakkındaki fikirleriniz.

Beşiktaş ile G.Saray'ın G.Birliği ve birbirleriyle oynayacağı maçlar şampiyonu belirleyecek. Çünkü iki takımın da diğer maçlarda puan kaybedeceğini tahmin etmiyorum. Zaten böyle bir kayba uğrarlarsa şampiyonluk şanslarını çok zora sokarlar. Kendini kurtarmış gibi gören Adanaspor'un Beşiktaş karşısında maça ne kadar asılacağını, rehavete kapılıp kapılmadığını göreceğiz bu hafta. G.Saray'ın da G.Birliği'ni yenmesi gerekiyor.
Yazının Devamını Oku

Şanslarını kullanamadılar

4 Mayıs 2003
<B>FENERBAHÇE </B>için bu maç önümüzdeki sezonun göstergesi olamaz. Çünkü ilk 11'de olması gereken bir çok futbolcu oynatılmadı, gençlere şans verildi. Gençler de kendilerini göstermek için hiçbir çaba sarfetmedi. Standart, normal bir maç oynadılar. Halbuki, önümüzdeki sezon bu takımda yer bulabilmek için kendilerini paralamaları lazımdı, ama yapmadılar. Onlar da diğerleri gibi inanılmaz bir vurdumduymazlık içindeydiler.

Bu maç Bursaspor için çok önemliydi, kazandılar. Ha iyi mi oynadılar, hayır. Küme düşme hattında olmanın getirdiği stres yüzünden gergindiler. Tabii her ne kadar kötü de olsa rakiplerinin adı vardı, Fenerbahçe'ydi. Sonuçta iyi oynamasalar da 3 puanı almayı başardılar. Ama bu futbolla ne kadar götürürler, orası tartışılır. Bursaspor'un kaderini kalan dört maç belli edecek.

Tatsız tuzsuz maç

Bursaspor ne oynadıysa, Fenerbahçe de onu oynadı. İki takım da birbirlerine üstünlük kuramadı. Zevksiz, tatsız tuzsuz bir maç oldu. Bursaspor bu kadar kötü bir Fenerbahçe'yi 40 yılda bir yakalardı. Bunca eksiğine rağmen Fenerbahçe'nin böylesine kötü oynayacağı kimsenin aklının ucundan bile geçmezdi.

Tamer Güney'in kalede şans verdiği Recep'in 40 metreden yediği ilk gol tam bir faciaydı. Sonradan toparlanıp iyi şeyler yaptı ama yenilgiyi önleyemedi. İkinci gol ise ancak antrenman maçında yenecek türdendi.

Ama bir gerçek var ki, Fenerbahçe bu kadroyla önümüzdeki sezon da hiçbir şey yapamaz. Eğer yönetim yeni sezonun iskeletini bu oyunculardan kuracaksa, bir deklerasyon yayınlayıp, ‘‘Önümüzdeki sezon ligde, Türkiye Kupası'nda, Avrupa'da iddialı olmayabiliriz. Biz, gençlere şans vereceğiz’’ demelidir. Ki, bu gençlerden yıldız çıkacağını hiç zannetmiyorum ya, o da ayrı bir konu.
Yazının Devamını Oku

Tehlike çanları

1 Mayıs 2003
<B>SON</B> günlerin büyük konusu Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy ile Milli Takımlar Teknik Direktörü Şenol Güneş arasındaki gerilim. Artık onlar arasındaki ilişkinin yansımalarından ve bu konunun sürekli gündeme getirilmesinden bıkkınlık geldi. Bunun kavganın sancısını milli takım, Türk futbolu çekiyor. Biri federasyon başkanı, diğeri teknik direktör. Federasyon başkanı Ulusoy, onun makamı belli. Ancak o kendini teknik direktör gibi görüyor. Şenol Güneş de işine karışılmasına karşı çıkıyor, bu yüzden de problem çıkıyor. Ancak bunun temcit pilavı gibi sürekli insanların önüne sunulması bıkkınlık verdi. Bu komediye artık bir son verilmeli.

Kötü futbol

Maça gelelim. Güneş ‘‘Oyuncu deneyeceğim’’ diyor, Çeklerle maça çıkıyoruz. Milli takımımızın durumunu göreceğiz diye, antrenman maçı yapıyoruz. Ama rakip güçlü. Çekler Dünya Şampiyonası'na gidemediler, ama şu anda Avrupa Şampiyonası eleme gruplarında zirvede yer alıyorlar. Öyle hafife alınacak bir takım değil. Biz bir takım çıkarıyoruz sahaya, o da bizi şaşkına çeviriyor. Ne takım kurgumuz, ne de ne oynadığımız belli. Futbolumuz kötü. Defans zaten berbat. Yardımlaşma sıfır.

Kadroya bir bakın. Nihat gibi İspanya Ligi'nde şu anda 19 golü bulunan bir yıldız saha kenarında. Bu nasıl bir düşünce yapısıdır? Avrupa'da oynayanlardan bir takım kuruyorsan, esas onu bu 11'e koy. Avrupa'daki diğer futbolcularımızın kimisi takımında oynamıyor, kimisi oynamaya çalışıyor. Oysa Nihat gibi bir adam golcü olarak bile düşünülmüyor. Sahada iki golcümüz var, Hakan Şükür ile İlhan Mansız ama onların gol attıkları yok. Hakan kafaya çıkıyor, top kaleye zor gidiyor. Bir golcü o topa altıpastan kafayı vurdu mu, meşin yuvarlağın kaleye mermi gibi gitmesi lazım. Hakan'ın sakatlandığı pozisyonda da ne yaptığı belli değil. Topu İlhan'a mı vermeye çalışıyor anlayamadım.

8-0 olurdu

Öyle bir ilk devre oynandı ki, 45 dakikada maç 4-0 değil de 8-0 olurdu. Çekler gol kaçırma yarışına girdiler. Hadi hazırlık maçıdır denir, ama bu maçın adı milli. Hiç kimse ne olursa olsun yenilmek istemez. Çekler de bizim gibi hazırlık maçı havasıyla maça çıktılar, ama iddialı bir oyun ortaya koydular.

Şimdi bu maçtan bir ders çıkardık diyebiliyorsak, o zaman alınan bu ağır yenilgiyi sineye çekelim. Ama dersimizi almayacaksak, görünen o ki durumumuz hiç parlak değil. Kötü bir sınav verdik. 7 Haziran'da Slovakya ile Avrupa Şampiyonası Eleme Grubu'nda çok kritik bir maç oynayacağız. Slovakya Çeklerle aynı ekolden geliyor. Tehlike çanları çalıyor, kaza ‘‘Ben geliyorum’’ diyor. Aman dikkat.
Yazının Devamını Oku

Uzlaşma yok

29 Nisan 2003
<B>* F.Bahçe'de düzenlenen F.Bahçe 1907 Derneği'nin Arama Konferansı'na yönetimden katılımın olmamasını, böyle bir organizasyon yapılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?</B> F.Bahçe yönetimi, kendine göre bu konferansı olumsuz bulmuş olabilir. Çünkü, yönetim ve başkan ‘‘Biz 2004'e kadar işimizin başındayız’’ diyor. Ayrıca F.Bahçe Kulübü'nün 21 kişilik yönetim kurulu var. F.Bahçe 1907 Derneği, başkana diyor ki, ‘‘Buraya sen ve iki yöneticin gelsin. Zaten 40 kişilik bir grup var.’’ Zaten dernektekilerin yarısıyla F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve yöneticilerinin arası iyi değil. Gerçi derneğin de kendi içinde tutarlı tarafı da yok. Orası da ikiye bölünmüş durumda. Ama bu tip toplantılar her zaman faydalı olur. Nitekim, önemli kişiler geldi, fikirlerini söylediler. Kimdi bu kişiler, emekli orgenerallerden Necati Özgen, Edip Başer, Prof. Dr. Emre Gönensay, CHP Genel Başkan Yardımcısı İnal Batu, eski başkanlardan Ali Şen, eski yöneticilerden Gürbüz Refioğlu, Şadan Kalkavan, Kadıköy Grubu lideri Kazım Bayülken, eski futbolculardan Küçük Fikret, Halit Deringöl, ressam Bedri Baykam ve Mustafa Taviloğlu ile Ali Bayramoğlu Herkes fikirlerini söyledi. Bunlar F.Bahçe'ye gönül, emek vermiş insanlar.

Yönetim de olmalıydı

Ancak şu bir gerçek ki, bu tip şeyler yapılırken, amaç bir bütünleşmeyse o işin başındakilerin de orada bulunması lazımdı. Bu işi yapıyorsan en önemlisi yönetimdir. Herkes bir yerde o yönetime, başkana bağlıdır. Dernek, ‘‘Davet ettik, başkan da biz hepimiz katılırsak geliriz’’ yanıtı verdi diyor. Her iki tarafın haklı olduğu yanlar var. Ama neticede o haklı, bu haklı bir birlik sağlanamıyor. Amaç F.Bahçe Kulübü’nün nasıl yapılanacağıydı, mali yapısının nasıl düzenleneceğiydi, hepsi 1 güne sıkıştı. Doç.Dr Oğuz Babüroğlu'nun dediği gibi bu konferansın en az 3 gün olması lazım.

Ben konferansa gazeteci olarak bulundum. Fikir belirtmedim. Zaten 5 senedir yazıyoruz, ama kimsenin anladığı da yok. konuşanlar F.Bahçe'de yöneticiler, başkanlık yapmış adamlar. İşin ilginç yanı bu kadar biliyorlar da neden bugüne kadar bir şey yapamadılar. Herkesin rahatsız olduğu ortak konu yönetim kurulunun 21 kişiden oluşması. 1968-69'larda bu yönetim 9 kişiydi. Gruplar kendi adamlarını yönetime sokmak için uğraştı. Ali Şen'den itibaren kazanacak isimler gruplardan adamlar alarak bu yönetimi 21 kişiye çıkardılar. Gruplar aman yönetime adam sokalım peşindeler. F.Bahçe'nin menfaatleri için çalışmıyorlar da yönetime adam sokmak için didiniyorlar.

Başkan değerlendirir

F.Bahçe'de böyle bir cümbüş var. Bu konferansın sonucunda ne olur, ne biter, F.Bahçe üzerinde ne kadar tesirli olur bunu başkanın tutumu belirleyecek. Çünkü başkan herkesin üzerinde. Başkan ve yönetimi iyi şeylerin yanında kötü şeyler de yaptı. Başkan beğenilmiyorsa, 2.000 imza toplanır, kongreye gidilir. Artık dışarıdan çıkıp, ‘‘Başkan istifa et’’ demenin anlamı yok. Bunu diyeceklerine başkana yardımcı ve birlik içinde olmaları lazım. ‘‘İstifa et’’ derken, karşısına da bir başkan adayı çıkarmaları lazım. ‘‘İstifa etsin çıkarırız’’ demek komedi.

Korkarak çıkıyorlar

* F.Bahçe kazanmayı unuttu. Son dönemde teknik sorumluluğu kim üstlense kötü gidişe çözüm olamıyor. F.Bahçe'deki başarısızlığın altında yatan neden ne? Yönetim çıkış için ne yapmalı?

Bu seneyi böyle bitirecekler. Tabii, futbolcular sahaya korku içinde çıkar ve sinir içinde olursa, yetenekleri de sınırlıysa, kazanmak biraz güç olur. Ne kadar kendi sahanda da oynasan işin zorlaşır. F.Bahçeli futbolcular sahaya korkuyla çıktıklarından rahat değiller. Bu da güçlerine, enerjilerine tesir ediyor. Büyük hatalar yapıyorlar. Kendilerine güvenleri kalmamış, bu böyle devam edecek. Herkes sahada kendini kurtarmaya çalışıyor. Bundan böyle takım oyunu ve yardımlaşma beklemek yanlış. Çünkü artık futbolcu seyirciden çekinir, bir an önce bitsin de gidelim diye düşünür. Düşenin dostu olmaz, bir de hakem vurur. Bu ne zaman durulur, galibiyet, sezon sonunda kurulacak yeni bir takım, yeni bir antrenör ve ruhla. Bugün oynayanların çoğu aslında F.Bahçe'de oynamayacak futbolcular. Bir de gençler problemi çıktı ortaya. Kadrodaki 20-22 yaşındaki adam nasıl genç görülüyor ve çıkış yapacak. Çıkış yapacak adam 16-17 yaşında kendini belli eder.

Hep yanlış yapıldı

* Fenerbahçe'de Sadettin Saran'ın Futbol Şube Sorumluluğu görevinden ayrılma kararı ve yapılan spekülasyonlar hakkındaki yorumunuz?


Kulüpte spekülasyon bitmez. Ne olduğunu net bilmiyorum. Saran oraya Futbol Şube Sorumlusu olarak göreve getirildi. O bu görevi benimsemiş mi, benimsememiş mi bilmiyorum. Vargücüyle bir şeyler yapmaya çalıştı, ama Saran vazgeçilmez değil. Yerine bir başkası gelir. Ayrıca F.Bahçe yönetimi de görevini değiştirebilir. Bundan kimsenin alınmasına gerek yok. Saran zaten yönetim kurulundaki görevine devam ediyor. Saran başka yerlerde, yerine gelen de o görevde faydalı olabilir.

Belki de Saran yoruldu, yıprandı, kendisi istifa etmek istedi. Ona da hak vermek lazım. Çünkü yaptığı işlerde, takımı rayına oturtamadı. Şimdi onun yerine göreve biri getirilir veya getirilmez. Belki bir komite kurulur. Belki de başkan tek başına bu sorumluluğu üstlenir, bu bilinmez. Ancak görünen bir gerçek var, bugüne kadar işler iyi yapılmadı. Bugüne gelinmesinin ana nedeni, futbolcu ve antrenör seçimindeki yanlışlıklar.

Beşiktaş imkanlarını iyi kullanamıyor

* G.Saray ve G.Birliği haftayı kayıpla kapadı. Bu kayıplar, şampiyonluk yarışının seyrini nasıl etkileyecek?

Bu kayıplar Beşiktaş'a yaradı. Aslına bakarsanız Beşiktaş da kötü durumda. Bir santrforu cezalı, biri formsuz, birini gönderdiler. Pancu, esasında bir santrfor olarak ileride oynatılabilir ama onunda bir sakatlık problemi var. Aslında Beşiktaş daha iyi bir futbol oynayan futbolcuları sahaya sürmeli. Ayrıca Sergen'in oyunda sürekli kalması lazım. Pas verir, bir vuruş yapar sonucu değiştirir. Belki fizik olarak düştü, ama F.Bahçe maçında maşallah fevkalede oynadı. Tümer'i kazanmalı, Sergen ile birlikte, zaman zaman değiştirerek de olsa oynatmalı. Beşiktaş elindeki imkanlardan tam faydalanmıyor gibi geliyor. Elazığ karşısında sahada kaliteli oyuncuları olsaydı, farklı bir skor yakalayabilirdi.

Türkiye'de bir şey yanlış anlaşılıyor. Futbol futbolcuyla oynanır. Antrenör takımı hazırlar, en iyi futbolcuları en iyi yere koyup, en iyi kadroyu sahaya çıkarır. İyi futbolcular varsa iyi futbol oynanır.Türkiye'de oyun esnasında antrenör faktörü başarının yüzde 10'u. Adam sahaya çıkıp kendisi mi oynayacak. Saha kenarında bağırsa futbolcu demoralize olur. Aslında bıçak sırtında bir iştir antrenörlük. Önemli olan sahada takım içinde ağırlığını koyacak bir lider olmasıdır. G.Saray'daki eski Hagi gibi. F.Bahçe'de böyle bir lider yok. Beşiktaş'ta liderliği Sergen yapmaya başladı, ama liderin ayrı bir klas ve bilgi birikiminde olması lazım. Bu sahada kendi kendine olur. Bir futbolcuya lidersin demekle lider olmaz. Bu vasıfı sahada futbolcu kazanır.

Lider eksikliği G.Saray için de geçerli. Ayrıca Adana maçında Xavier arkasında adam var mı, yok mu farkında değil. İki gol de onun yüzünden yendi. Takımlar yerli yerine oturtulunca bunlar düzelecek. Bugün 3 takımdan ne Beşiktaş ne de G.Saray'ın oturmuş kadrosu yok.
Yazının Devamını Oku

Istırap

27 Nisan 2003
<B>FENERBAHÇE </B>için iyi ya da kötü demeye gerek yok. Çünkü, hiç alışık olmadığı kadar başarısız bir sezon geçiriyor. Daha maçın 40'ıncı saniyesinde defans hatasından akıl almaz bir gol yedi. Mustafa Doğan, normal bir savunma oyuncusunun yapması gereken ilk müdaheleyi gerçekleştiremeyince, Oktay topu kaptı ve golü attı. Oktay bu pozisyondan sonra iki tane daha yüzde 100 gol fırsatı buldu. Ancak, Fenerbahçe'den gönderilmenin hırsından olsa gerek, pas vermek yerine kendisi vurmayı tercih edince takımını mutlak gollerden etti. Eğer o pozisyonlar gol olsaydı, Samsun maçı rahat kazanırdı.

Maçın genelinde, seyircinin büyük desteğine rağmen, mücadele etmeyen, topu kullanamayan ve de komik durumlara düşen bir Fenerbahçe vardı. Bu görüntü 75'inci dakikaya kadar sürdü. Ondan önceki bölümde iki tane gol pozisyonu var yok. Bu arada Samsun'un bulduğu net fırsatlar ve direkten dönen bir de topu var.

Felaketten kurtardı

Son 15 dakikada rakip kalede aşırı bir baskı kuran Fenerbahçe, şansının da yardımıyla beraberlik golünü buldu. Johnson'un kafa vuruşunda Osman'ın kafasından sekerek filelere giden top, Fenerbahçe'yi yeni bir felaketten kurtardı. Bu bölümde sarı lacivertlilerin kazanma hırsı ve mücadelesi gerçekten övgüye değerdi. Aslında bu hırs ve mücadele maçın başında gösterilmeliydi.

Samsunspor, daha iyi futbol oynayan, mücadele eden ve galibiyete yakın olan taraftı. Ancak, futbolcuların egoist davranması ve biraz da şanssızlık yüzünden kazanamadılar. Skor 2-0 ya da 3-0 olsaydı, bu Fenerbahçe'nin puan alması mümkün değildi. 90 dakikanın sonunda üzülmesi gereken takım Fenerbahçe değil, Samsunspor'du. Yani Fenerbahçe aldığı bir puana sevinmeli.

Bu Fenerbahçe takımını seyretmek hakikaten ıstırap. Ne güzel bir paslaşma, ne top kontrolü, ne de mücadele var. Yani sizin anlayacağınız hiçbir şey yok. Bu oyuncuların çoğu o takımda oynayamaz. Tamer Güney'in dediği gibi tabancı gibi bir takım gelmiyor. Boşu boşuna kendisini, yönetimi ve camiayı aldatmasın. Bir de futbolcuların komik hallere düşmesi var. Arkadaş klas bir hareket yapmak istiyor ama, top sanki oduna çarpmış gibi geri gidiyor! Sonuçta böyle oyunculardan kurulu bir takımdan fazla birşey beklemek iyimserlik olur.
Yazının Devamını Oku

Bu kafayla zor

22 Nisan 2003
* F.Bahçe'nin gençleri gelecek için ışık veriyor mu? Gençlerin ışık vermesi için, onları 2'şer 3'er bu formanın ağırlını taşıyabilen oyuncularla oynatmanız gerekir. Ama gençler şimdi takıma adapte olmamış, gençlerden medet uman oyuncularla yan yana getiriliyor. Kim bunlar; hiçbir becerileri, kaliteleri olmayan Steviç, Mirkoviç, Johnson. Bunlardan da öte gençler acemilerin yanında. Bunlar kim, kadroya yeni dahil olmuş Kemal. Herşeye rağmen Tuncay. O da ileri mi, gitsin geri mi gelsin, bilmiyor bir şeyler yapmaya çalışıyor. Devam ediyorum, Ali Güneş. 10 topa giriyor, dokuzunda yerde. İyi niyetli, ama o da acemi. Şimdi bunların yanına gençleri koyuyor ve tek başına bırakıyorsun. Semih gibi. O da ezildi gitti.

Aslında genç dediklerimiz de 20-21 yaşında. Futbolda patlama yapacak, kalitesi olan 16-17 yaşında kendini gösterir, vazgeçilmez olur. Bu gençlerde bu beceri ve klas yok. Belki ileride biraz daha iyi olacaklar. F.Bahçe'nin biraz sabırlı olması lazım. Bu gençler neden bir anda Beşiktaş gibi şampiyonluğa oynayan bir devin önüne atılıyor. Beşiktaş derbisi kazanırsa gururlanacağı, ‘‘Şampiyon olamadım, ama Beşiktaş'ı yendim’’ diyebileceği bir maçtı.

Tecrübelilere bakıyoruz, Ümit Özat, Fatih veya Mirkoviç. Mirkoviç ne kokar ne bulaşır. Fatih dengesiz, ama süratiyle toparlıyor. Ümit oynamayacağı bir yerde oyun kurucu olarak orta sahaya alınıyor. F.Bahçe'deki dahi fikirlere bakın. Bu takım nasıl çıkıp top oynayacak, nasıl kazanacak?

Klas farkı

Derbide Beşiktaş ile F.Bahçe'nin futbolcularında büyük klas farkı olduğu ortaya çıktı. Bir Beşiktaşlı oyuncu alın, bunun karşılığına F.Bahçeliyi koyun. Sonuç ortada. Şimdi F.Bahçe önümüzdeki sene için bu oyuncuları düşünüyorsa, ‘‘Biz kadroyu gençleştirdik’’ diyorsa, bırakın şimdiki durumunu, küme düşmemeye oynar. Derbide F.Bahçe'de gördüğüm, bu takımda normalde 4 futbolcu oynar veya yedek kalır. Diğerleri ikinci kümede oynar. Bugün F.Bahçe'nin kadrosundaki futbolcuların alın başka takıma verin yedek kalırlar.

Bir de bu futbolcular kendilerini önemli zannediyorlar. Serhat çekip gidiyor. Bıraksınlar bakalım, Serhat, Türkiye'de hangi takımda oynar. Yönetim hala ‘‘Onu kaybetmek istemiyoruz’’ diye çıkıp açıklama yapıyor, bu terbiyesizliği yapan oyuncuya ışık veriyor. En azından yönetim olarak konuşma bari. Bir yönetici çıkıyor, ‘‘Beşiktaş ne kadar pozisyona girdiyse biz de o kadar girdik’’ diyor. Beşiktaş'ın en az 10 tane pozisyonu var. F.Bahçe'nin ise 38. dakikada Tuncay'la yakaladığının dışında yok. Yönetici bunu bile idrak edemiyor, maçı sağlıklı seyredemiyor. Peki bu yönetici önümüzdeki sezonun takımı için nasıl görüş bildirecek? Vah yönetimin haline. Ne yetenekli yöneticiler bulunmuş da F.Bahçe'ye hediye edilmiş. F.Bahçe bu hale nasıl geldi? İşte böyle.

G.Birliği'nin işi daha kolay

* Beşiktaş, G.Saray, G.Birliği arasında kıyasıya bir yarış var. Şampiyonlukta kimi şanslı görüyorsunuz?

Beşiktaş ve G.Saray'ın zor maçları var. Beşiktaş, Adana'ya gidecek, küme düşme hattındaki Elazığ'a gidecek. G.Birliği ve Samsun ile yine deplasmanda oynayacak. Rakipleri var güçleriyle oynayacaklar. G.Birliği maçı ortada. G.Saray maçı da öyle. G.Saray, Trabzon'a gidecek, G.Birliği, A.Gücü ve Gaziantep maçları var. Bunların hepsi üç büyüklerle birlikte Türkiye'nin şu andaki en iyileri. Kolay maçlar olmayacak.

Henüz erken

G.Birliği'ninki G.Saray ve Beşiktaş'a göre en kolayı. G.Saray maçı için İstanbul'a gelecek. G.Saray'ın bu maçta seyirci avantajı var, ama sonuç ortada. Beşiktaş, Adana ve Samsun'la sahasında oynayacak, Bursa deplasmanına gidecek. Beşiktaş maçı ortada, kazanabilir de kaybedebilir de. Ama diğerlerini G.Birliği kazanır. Neden kazanır derseniz, Anadolu takımları bir Anadolu takımının ipi gögüslemesini ister. Bu takımlar G.Birliği'ne 3 büyüklere oynadığı gibi oynamaz, yumuşak oynar, maça fazla asılmaz. Ama bu bahsettiğim şike anlamında değil de, kendini sıkmaz.

Yani şu açık ki, Beşiktaş kendini şampiyon gibi görüyor, ama erken. İşin içinde G.Saray da G.Birliği de var.

Sağdan soldan antrenör bulunur

* F.Bahçe'de teknik direktör adayları arasında Daum, Toshack ve Ersun Yanal isimleri ağırlık kazandı. Bu adaylar hakkındaki yorumunuz?

Ben yaptıklarından bir şey anlamadım, yine anormal bir adam bulur ve çıkartırlar. Bu yüzden antrenör hakkında konuşmak istemiyorum. İcazet alsınlar, sağdan soldan, TV kanallarından bir antrenör bulurlar.

Futbolcu kışkırtıyor

* Beşiktaş-F.Bahçe derbisinde hakemi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Derbide görüldü ki, futbolcular iyi niyetli olur, sahada düşen adamı, elinden tutup kaldırırsa, problem çıkmıyor. Bütün problem hakeme yardımcı olmayan futbolcularda. Yerde 16 takla atan, hakemi aldatmaya çalışan adam olmayınca maç centilmence geçiyor. Seyirciyi galeyana getiren, tahrik eden, hakemi hedef gösterten futbolcular. Bunlar olmayınca hakem Ali Aydın çok rahat bir maç yönetti.
Yazının Devamını Oku

Gençler harcandı

21 Nisan 2003
<B>F.BAHÇE'</B>nin rahat, Beşiktaş'ın stresli olması gereken bir maçtı. Fener'in neyi vardı ki, kaybedecek! Beşiktaş için ise büyük önem taşıyordu. Ancak F.Bahçe'de nasıl böyle bir kadro sahaya sürüldü, anlamak mümkün değil. Derbiye bu kadar acemi ve genç futbolcuyla çıkılmaz, bu bir. Bu, genç ve acemi futbolcuları harcamaktır, iki. Çünkü böylesine önemli maçlarda ezilirler. Nitekim, Semih'in Ronaldo'nun karşısında ezildiği gibi.

Hangi kafaya göre yapıldı bu kadro? Yani, ‘‘Ben böyle yaptım, oldu’’ mantığı mı? F.Bahçe iki maç berabere kaldı, aman ne kadar güzel oynadı düşüncesiyle mi yapıldı? Beşiktaş karşısında çok aciz durumlara düştüler. Neymiş, gençleri kazanacakmış. Böyle derbilerde mi kazanılır gençler?

38. dakikada Tuncay kaleci Cordoba ile karşı karşıya kaldı. Topu nereye atacağını şaşırdı. F.Bahçe'nin yakaladığı tek şanstı bu. Ali Güneş ikinci santrfor, 10 topun dokuzunda yerde kalıyor. Böyle bir forvet var mı? Bescastnih niye yok? Adamı kazanmak lazım, en azından o oynasın. Ali Güneş'ten santrfor olmadığına göre, Bescastnih alındı, belki bir şey yapar.

Ceza verilir ama...

Koskoca F.Bahçe'de Ümit Özat kaptan oluyor ve playmakerlık yaparak oyunu yönlendirecek. Ümit görevini yapan, standart futbolcu, fazlasını bekleyemezsiniz. Takımda iki doğru dürüst futbolcu var; Ceyhun, Hakan, ama onlar yok. Kadro dışı bırakılıyorlar. Neymiş Ceyhun antrenörün dediğini yapmıyormuş. Olayı yumuşat, kazanmaya çalış. Hakan'ın nesi vardı? Onun yerine Johnson oynuyor. Topa vurmayı bırakın, dürtemiyor. F.Bahçe'ye her gelen futbol uleması oluyor, böyle de gidiyor. Eğer Ceyhun ve Hakan disiplinsizse gereken cezayı tabii ki verirsin, ama derbiden sonra. Çünkü onlar bu maçta takımı oynatacak oyunculardı. Gençlerin oynama şansı yoktu. Oynayınca da işte bu kadar oynarlar.

Beşiktaş'ın ilk golünü sorarım size, profesyonel bir takım bu golü yer mi? Kaldı ki, Beşiktaş bir sürü de pozisyona girdi. Sergen'in golü ise olağanüstü güzellikteydi. Sergen ayağındaki topu iyi kullanan, top da ayağına yakışan futbolcu. Beşiktaş 2. golü oyunun başında bulsaydı, F.Bahçe fark yerdi.

İlhan sinir etti

Sahada öyle bir F.Bahçe vardı ki, Beşiktaş topu istediği gibi işledi. Ahmet Yıldırım yorulmadı. Ronaldo her topu kesti ve oyuna soktu. Orta sahası bu kadar boş bir F.Bahçe şampiyonluğa giden bir Beşiktaş'la nasıl mücadele edecek? Kaleci Cordoba bile birara sıkıldı, ileriye mi çıksın ne yapsın bilemedi. Santraya kadar geldi, topu yönlendirmek istedi.

İlhan'ı hayretle izliyorum. Hiçbir olumlu hareketini göremedim. Bunun ötesinde klinik vaka. Herhalde kabadayı diye alındı. 29 yaşında meşhur olmuş bir adam, ama sahada öyle bir havadaki, davranışlarıyla insanı sinir ediyor. Bile bile kart görüyor, olacak gibi değil. Nouma ayağını kaldıramıyor, ama Ahmet Dursun uzun süre kenarda bekletiliyor. Bu haline rağmen Beşiktaş rahat kazanıyor.

Sonuçta F.Bahçe derbide hem ismini, hem de gençlerini zedeledi.
Yazının Devamını Oku