Fenerbahçe, 2-0 öne geçtiği maçta kolayını yapacakken zoru gerçekleştirdi. İlk yarı komple takım hüviyetindeki takım, ikinci yarıda sahadan silindi ve panik içine girdi.
FENERBAHÇE’nin kazanması gereken bir maçtı. Üstelik 2-0’lık bir avantaj yakaladı. Yani, deplasmanda işin zorunu yapmışsın, kolayını yapacakken zorlanıyorsun. Teselli, ilk maç olması. Her şey hoşgörülebilir.
Rize’deki maçın ilk yarısında fevkalade bir Fenerbahçe vardı sahada. Topu iyi kullanan, gol pozisyonları yakalayan taraftı. Penaltıdan gelen ilk golün ardından Van Hooijdonk’un güzel vuruşuyla fark ikiye çıktı. Topu iyi kullandı, yardımlaşmayı gerçekleştirdi. Komple iyi bir takım hüviyetindeydi F.Bahçe. Ya ikinci yarı.. Tam tersi. Bambaşka bir F.Bahçe. Panik halinde, eli ayağına dolaşan, ne yapacağını bilmeyen bir takım.
F.Bahçe’nin defansında 4 tane uzun adam var. Luciano, Fabiano, Servet, Önder kenarlardan yapılan ortalarda hava toplarını alamıyorlar. Kaleci Volkan topa çıkamıyor, zamanlama hatası yapıyor. İkinci yarıda her türlü ikili mücadelede varını, yoğunu ortaya koyan ve topu kazanan bir Rizespor var. Ev sahibi takım topu da iyi kullanıyor.
Neden riske edildiler?
Şimdi sorarım; eğer Önder ile Nobre sakatlıklarına rağmen oynayabiliyorlarsa, neden bunlarla oyuna başlanmaz? Sakatlarsa, sonradan da olsa sahaya sürülüp, riske edilmeleri daha tehlikeli değil mi? Yani, onlarla başlamamak hata, sonradan oyuna sokmak ikinci büyük hata. Bu tabii eğer sakatlıkları varsa geçerli.
İkinci yarıda ne yaptığını bilmeyen bir Fenerbahçe vardı. Bu kadar bilinçsiz bir takım olabilir mi? Topa basıp da oyunu ağırlaştırarak, hakimiyeti elinde tutacak bir tane oyuncusu yok muydu? Rize’nin bu bölümde saldıracağı belliydi. Hele golü de ikinci yarının başında bulunca, bu kaçınılmaz oldu. Biraz akıllı oynayıp, bu bölümlerde araya toplar atsaydı, gol pozisyonları yakalayabilirdi. Ama ayağındaki topa sahip olamadı, kullanamadı. Attığı her topu rakibe ikram etti. F.Bahçe’de panik vardı. Nasıl böyle bir F.Bahçe olabilir? Rakibe sağlam girse, ‘maçı berabere bitirmeyeyim veya mağlup olmayayım’ diye dirense her şey farklı olur. Ama onu da yapamadılar. Çünkü o disiplinli F.Bahçe gitmiş, ikinci yarıda rakibin arkasından koşan, ikili mücadeleleri kaybeden, ne yaptığını bilmeyen bir takım geldi. Hadi bir tane gol yedin yine de avantajlısın, onu korumaya çalış, ama o da yok.
Rize’nin sert oynayacağı, varını yoğunu ortaya koyacağı belliydi. Sert girecekti. Kendi evinde oynuyor, yenilmek istemiyor, F.Bahçe gibi büyük bir takımdan puan almak istiyor. Seyircisine güzel görünmek hakkı. Rizespor ikinci yarıda F.Bahçe’nin iki katı daha hızlıydı.
Formadan tutarak oynanmaz
Bu maçta bir gerçek daha ortaya çıktı ki, hekemler arkadan oyuncu tutma, arkasından çekme gibi olaylara sessiz kalmayacak. Doğrusunu da yapıyorlar. Futbol böyle arkadan çekmek, formadan tutmakla oynanmaz.
F.Bahçe’nin topu istediği ritme sokacak oyuncusu var, ama bunu yapacak kafası yok. Penaltılar penaltı. 18 içinde ikili mücadelede o hareketi yapıyorsan hakem verir. Sen de 18 içinde değil, uyanıklık yapıp dışında rakibi durduracaksın. F.Bahçe yediği penaltı golünün mazeretine sığınmasın, oyuna hakim bir takım ikinci yarıda bu kadar değişemez.
Başlangıç maçları hep zor. Ama 2-0 galipken, ‘işi kolaylamışsın’ demektir. Büyük takımlar, büyük transferler yapmış ve kadrosunu güçlendirmiş takımlar bunu yapmaz. Van Hooijdonk’un dışında oyuna ağırlığını koyacak oyuncusu yoktu. Bu kayıp şimdi hiçbir şey ifade etmez. Ama F.Bahçe’nin kazanması gereken bir maçtı. Tuncay ve Murat’ınkiler gibi pozisyonları da harcarsan, rakip 2-2 yapar. Büyük takım böyle demoralize olmaz, oyun anlayışından ve disiplininden bir şey kaybetmez.