25 Nisan 2006
F.Bahçe antrenörü futbolu okuyan bir adam olsa, 20. dakikadan sonra farkın açılacağını hesaplamalı. Anelka’yı oyuna sokup, farkı artırabilirdi. Bir hoca Anelka’yı yanında oturtuyorsa, ben ona antrenör demem. * Fenerbahçe’nin Galatasaray karşısında elde ettiği farklı galibiyetin sırrı nedir?
Futbolcuların özverisi ve kenetlenmesi. Kazanmak için çok koşmak, yardım etmek gerekirdi. Golü erken bulmaları önemliydi. Ama golden önce 3 tane pozisyon verdiler. Hakan, Necati, Ayhan bunları kaçırdı. Müthiş bir destek ile futbol oynadılar. En önemlisi futbolunu rakibine kabul ettirdi.
Takım doğru mu çıktı derseniz, tabi ki hayır. Ama her futbolcu görevini yerine getirdi. Uzun zamandır oynamayan Selçuk’u oynatıyorsun. Devamlı pozisyon hatası yapan Servet oynuyor. Oyun şablonunda orta saha oyuncusu olarak alınan Appiah sağda geçen yılki Serhat gibi görev yapıyor. Ve başarılı oluyor. Alex çok hareketliydi. Nobre’nin olağanüstü çalışkanlığı vardı.
F.Bahçe’yi başarıya götüren bir başka neden de erken gelen gollerdi. Eğer antrenör futbolu okuyan bir adam olsa, 20. dakikadan sonra farkın açılacağını hesaplamalı. Anelka’yı oyuna sokup, farkı artırabilirdi. Bir hoca Anelka’yı yanında oturtuyorsa, ben ona antrenör demem. Sana kazanmak için golcü adam lazım, sen yanında oturtuyorsun. Hem de Türkiye’nin en değerli oyuncusu. Böyle bir rezalet olamaz. Eğer Nobre sakatlanmasa Anelka’nın farkında bile değil. Böyle bir komedi olabilir mi.
Büyüleyen şovlar
Fenerbahçe Başkanı’nın "Anelka’yı gördünüz mü, 15 dakikada neler yaptı?" lafı var. Gitsin onu antrenörüne söylesin. Büyük fedakarlık ile bu adamı getirdiniz. Hepinizi kutluyorum, ama bunu antrenör değerlendiremiyor. Takımda herkes iyi oynadı. 12. dakikaya kadar zorlanan ve dan-dun top oynayan takım Appiah ve Luciano ile rahatladı. Goller geldikçe yetenekler ortaya çıktı. Luciano’nun attığı golde Alex’in Tuncay’a hazırladığı pozisyon önemliydi. Bütün gollerin hazırlanışı harikaydı. Anelka ile başlayan atakta, Aurelio ve Alex’in pas alış verişi, hücuma çıkışı görülmeye değerdi. Seyirciyi büyüleyen şovlar yapıldı.
Orta saha güçlü olmalı
* Trabzonspor karşısında Selçuk’lu orta saha mı oynamalı?
Christoph Daum’a bir şey söylemenin manası yok. Kendi kafasına göre takım yapıyor, "Benim şablonum budur. Kimseyi tanımam. Bildiğimi yaparım" diyor. Trabzon’da orta sahanın güçlü olması gerekiyor. Appiah son maçında sağ tarafta mükemmel oynadı. Selçuk da uzun bir aradan sonra forma giymesine karşın Aurelio’ya yardım etti.
Tamam Selçuk ayağını iyi kullanıyor, ama Appiah ve Aurelio’nun kalitesinde değil. Yine de vazifesini yaptı. 8 aydır top oynamıyor ve bu maça çıkıp elinden geleni yapıyor. Servet de görevini yaptı. Bu maçta daha çok Hakan Şükür ile oynadı. Daha doğrusu fazla yorulmadı. Hakan o kadar tutukdu ki, Servet’e hata yaptırmadı. Sık sık ileri çıktı. Duran toplarda Luciano ile birlikte takımın hava hakimiyeti kurmasını sağladı.
Trabzon’da zor sınav
* Trabzonspor istikrarsız sonuçlar alıyor. Rize’de şov yapan Gökdeniz ile Fatih, Fenerbahçe karşısında ne yapar?
Trabzonspor, Rizespor karşısında iyi futbol oynadı ve güzel goller attı. Gökdeniz ile Fatih ikilisi ne kadar tehlikeli olduğunu gösterdi. Onları rahat bırakırsan, etkili olurlar. 3’er golle büyük moral buldular. Trabzonspor, F.Bahçe’ye karşı iyi motive oluyor. Sanki F.Bahçe’yi düşman gibi görüyorlar. Avni Aker’de normal bir maç oynanmıyor.
Zor maç olacak. F.Bahçe için çok önemli bir sınav. Trabzon için de prestij maçı. Antrenör gidecek mi, kalacak mı belli değil. Hala hoca işini çözmüş değiller. Futbolcular üzerinde bu tip durumlar büyük etki yapar. Trabzon çıkacak F.Bahçe’yi yenmeye çalışacak. Bunun başka yolu yok. Zaten olması gereken de bu.
Erik Gerets yanlış yaptı
* Galatasaray ilk golü atsaydı maçı kazanabilir miydi? Gerets hatalı taktikle mi oynadı?
Gerets’in oyun şablonu bu. Çok fazla değişiklik yapmıyor. Böylesine önemli maçta iki genç oyuncuyu sahaya sürmesi doğru değil. Bir hafta evvel Ergün iyi oynamış, üstelik büyük maç tecrübesine sahip. Bu maçta Ergün’ü oynatmak gerekiyor. Ne zaman topu tutacağını, ne zaman geriye vereceğini, ne zaman hücuma sokacağını biliyor. Gençler ile bu maça çıkmak risk olurdu, nihayet de oldu. Daha çok koşsunlar, mücadele etsinler diye gençleri sahaya sürdü, ama istediğini alamadı. Hasan Şaş, Ayhan ve Saidou çabuk top çıkarıyorlar. Ama bu maçta etkili olamadılar. İlk 5 dakikada 3 pozisyon bulan G.Saray 85 dakika ortada yok. Kazanmak için mücadele etmek lazım.
Bu maçlarda taktik filan olmaz. Standart şeyler vardır. Oyuncuların becerisi, iyi niyeti ve mücadelesi ortaya çıkar. Golü de bulmak önemli. G.Saray daha maçın başında topu Hakan’a doğru şişirmeye başlıyor. Böyle bir oyun tarzı var mı?
G.Saray bundan sonra 3 maçını kazanmaya bakacak. Farklı yenilgi nasıl etkileyecek bilinmez. Bunu toparlamak antrenöre ve idarecilere düşer. Büyük takımlar çabuk toparlanan takımlardır. G.Saray şampiyonluğu son haftaya kadar bırakmayacak. Böyle farklı yenilgi tabii ki futbolcuları üzecek. Bu da doğaldır. Ama yarışı sürdürmek için kazanmak zorundalar.
Hedef olmayınca heyecan da yok
* Beşiktaş ligi bırakmış gözüküyor. Kupa finaline kadar nasıl hazırlanır?
Beşiktaş ligde kötü sonuçlar alıyor. Türkiye Kupası’nda F.Bahçe ile final oynayacak. F.Bahçe’ye yenilse bile Türkiye’yi UEFA Kupası’nda temsil etme hakkını elde etmiş durumda. Bu saatten sonra Beşiktaş için iyi oynadı, kötü oynadı yorumu yapmak doğru değil. Hedef olmadı mı, heyecan da olmuyor. Artık önümüzdeki seneye bakacaksın. Yeni bir kadro ve yeni bir hedef için yapılanacaksın. Futbolcuları, camiayı rencide etmenin anlamı yok. Bakıyorsun, antrenör de hata yapıyor. Bu takımın temel direkt oyuncularından birisi Koray. Sen Koray gibi bir oyuncuyu yedeğe çekersen, kaybedersin. Futbolcular duygusaldır. Böyle şeylerden rahatsız oluyor. Kulübede oturmak onları olumsuz etkiler. Derbiler hiçbir zaman belli olmaz. Kupa maçı kıran kırana geçecek. Beşiktaş her şeyini ortaya koyacak. Nerede oynanacağı henüz belli değil. Ama Beşiktaş, Fenerbahçe’ye karşı iyi motive oluyor. Güzel bir maç olacaktır.
İki takım da kupayı almak için varını yoğunu ortaya koyacak.
Yazının Devamını Oku 23 Nisan 2006
HER şeyden önce bu maçta forma giyen bütün Fenerbahçeli futbolcuları kutlamak istiyorum... Sebebi de şu; Daum’un hatalarına rağmen böylesine önemli bir mücadeleyi net bir skorla kazandılar. Düşünün, maçın yirminci dakikası oynanıyor, Fenerbahçe 2-0 öne geçmiş. Galatasaray savunmayı ikinci plana atmış, şuursuzca saldırıyor. Bu durumda iyi bir teknik direktör ne yapar, kenarda oturan Anelka’yı oyuna sokar değil mi? Neden, çünkü Anelka, sahadaki herkesten daha süratli bir futbolcu. Ama bizim Daum ne yaptı, HİÇ... Sadece seyretti.
Sonra ne oldu; Nobre sakatlanınca mecburen oyuna giren Anelka, tek kelimeyle şov yaptı. Üçüncü golü attırdı, dördüncüyü attı, beşinciyi de atacaktı, ama şansı yoktu, direğe tosladı.
F.Bahçe-G.Saray derbilerinin havasının bir başka olduğunu dün bir kez daha gördük. Heyecanı, stresi, mücadelesi, futbol kalitesi ve kimilerine göre sürpriz, kimilerine göre normal olan skoru ile gerçekten unutulmayacak bir maç oldu.
İlk yarıda 4-0 olurdu
Maçın ilk üç dakikasında Galatasaray, Ayhan, Hakan Şükür ve Necati ile üç kez gol pozisyonuna girdi. Bunlardan biri gol olsa maçın seyri daha farklı olabilirdi. Ancak, Appiah’ın F.Bahçe’nin ilk tehlikeli atağında golü atması, sarı lacivertlileri rahatlattı. G.Saray daha bu golün şokunu yaşarken, Luciano’nun ikinciyi atması, maçı bitirdi. O dakikadan sonra G.Saray tüm gücüyle saldırdı. Fakat bu saldırı bilinçli yapılmadığı için, hem gol pozisyonu üretemediler, hem de kalelerinde 10 taneden fazla tehlike yaşadılar. Eğer başta da yazdığımız gibi, Daum, Anelka’yı zamanında oyuna soksa ve futbolcular topa dan dun vurmayıp yerden oynasa, F.Bahçe daha ilk yarıda maçı 4-0 yapabilirdi.
Sonuçta Fenerbahçe, şampiyonluk şansı için hayati öneme sahip üç puan aldı. Bu kadar baskıya ve strese rağmen kazanmayı bildiler. Ligdeki stres şimdi daha da arttı.
Yazının Devamını Oku 19 Nisan 2006
HER ne kadar formalite maçı gibi gözükse de aslında hiç de öyle değildi dünkü mücadele... Özellikle Fenerbahçe açısından önemli bir maçtı. En başta Daum, neredeyse 2.5 senedir görmediği futbolcuları test etme şansı buldu. Hangi oyuncunun ne durumda olduğunu, kimi nereye monte edebileceğini gördü. Daum’un şans verdiği genç futbolcular da, hem Fenerbahçe formasını resmi bir maçta giymenin onurunu yaşadı, hem de kendilerini gösterme fırsatı buldu. Ayrıca, sakatlıktan yeni çıkan Anelka ve Önder’in maç eksiklerini gidermeleri açısından da son derece faydalı oldu. Bu saydığımız faktörlerin birçoğu Denizlispor için de geçerliydi. Onlarda da yedekler kendilerini gösterme şansı buldu.
Sonuçta iki takım açısından da faydalı ve güzel bir karşılaşma oldu. Skor kaygısı olmadığı için, her iki tarafın futbolcuları da yeteneklerini rahat rahat sergiledi.
Tahminimce Fenerbahçe ile Denizlispor arasındaki esas mücadele ligin son haftasında olacak. Lig beklediğim gibi giderse, sarı lacivertlilerin şampiyonluk şansı Denizli’deki son maçta belli olacak. Denizlispor’un kümede kalıp kalmayacağı da yine o karşılaşmada netleşecek. Asıl o günkü mücadele kıran kırana geçer.
Yazının Devamını Oku 18 Nisan 2006
Realist olarak Türkiye’de en iyi futbolu Galatasaray oynuyor. İyi hücuma kalkıyorlar. Çok pozisyon üretiyorlar. Kanıyla, dişiyle oynayarak buralara kadar geldiler. Galatasaray derbi öncesinde 3 puanlık avantaj yakaladı. Bu şampiyonluk yarışını nasıl etkiler. Kadıköy’den nasıl bir sonuç çıkar?
Galatasaraylı futbolcular Çaykur Rizespor karşısına çok stresli çıktı. Fenerbahçe’nin kaybettiği haftada alınacak 3 puan çok şeyi değiştirecekti. Bir an önce maçı koparmak istediler. Rizespor da başarılı bir oyun sergiledi.
Galatasaray şu anda moral kazanmış durumda. Ama derbiler öncesinde moral motivasyon hiçbir şeyi değiştirmiyor. Galatasaray varını yokunu ortaya koyacak. Hakan Şükür, Hasan Şaş ve Ayhan çok formda. Bütün imkansızlıklar içinde buralara geldilerse, tebrik etmek gerekiyor. Realist olarak Türkiye’de en iyi futbolu Galatasaray oynuyor. İyi hücuma kalkıyorlar. Çok pozisyon üretiyorlar.
Şimdi bakıyorsun hem Galatasaray, hem de Fenerbahçe defansta sürekli sorun yaşıyorlar. Galatasaray’ın yediği iki gol de anlaşılır gibi değil. Çok basit goller yediler.
Derbide sinirlerine hakim olan, savunmada dikkatli oynayan taraf avantaj sağlayacak. Çok önemli bir derbi. Galatasaray öncelikle beraberliğe oynayacak. Defans olarak ne kadar başarılı olacaklar bilemiyorum. Kanıyla, dişiyle buralara kadar geldiler.
Fener sinirine hakim
Derbilerde genellikle Fenerbahçe daha çok sinirine hakim oluyor. Zaten Fenerbahçe’nin sinirlenecek oyuncuları da yok. Galatasaray’a baktığında daha gergin futbolcular var.
Kadıköy atmosferi muhakkak ki Galatasaray’ı etkileyecek. 46 bin seyirci gelecek. Müthiş bir tezahürat altında sahaya çıkacaklar. Fenerbahçe’nin oyunundan etkilenirse, bu yarış son haftalara kadar devam eder. Beraberlik ihtimalinde Galatasaray önemli bir avantaj yakalar. Fenerbahçe kazandığı taktirde son üç hafta aynı stres ile devam eder. Son 3 maçtan en iyi sonuç alan şampiyon olur. Çünkü iki tane birinci olmuyor.
N’olur ortamı germeyin başkan...
Yıldırım Demirören’in şampiyonluk yarışı için söylediği sözleri doğru buluyor musunuz? Son haftalara girilirken verilen beyanatlar futbolumuzu nasıl etkiler?
Olacak iş değil. Beşiktaş Kulübü Başkanı’nın böyle bir açıklama yapmasına anlam veremiyorum. İçinde bir takım düşüncelere sahip olabilirsin. Galatasaray şampiyon olsun, Fenerbahçe olmasın ifadelesi doğru değil.
Beşiktaş bugün Türkiye’nin üç büyüğünden birisi. En çok taraftarı olan kulüplerden birinin başkanına bu sözler yakışıyor mu?
Lüzumsuz bir şekilde ortamı geriyorlar. Başkanın bu açıklaması kulübünü şaibe altında bırakıyor. Bana göre şaibe değil ama taraftar öyle bakmıyor. Ben Beşiktaş Kulübü’nü iyi tanıdığım için Galatasaray maçında kanının son damlasına kadar savaşacağını biliyorum. Ama başkan bunları düşünmeden nasıl söyler?
Artık son haftalara girdik. Bütün kulüp yöneticilerinin ve başkanlarının konuşmalarına çok dikkat etmesi gerekiyor. Çünkü ufak bir kıvılcım ortalığı karıştırıyor. Yangına benzin ile gitmenin bir manası yok.
Beşiktaş şu anda hem kupada finale koşuyor hem de üçüncülük yarışını sürdürüyor. Yani Avrupa kupalarına katılma şansını büyük ölçüde elde etti. Ama eldeki kadro ile Beşiktaş isminin büyüklüğü ile yürüyor. Bu kadro önümüzdeki yıl önemli ölçüde değiştirilmeli. Kaliteli oyuncular alınmalı. Şu anda sahaya çıkanlar yetenekleri ölçüsünde bir şeyler yapıyor ama Beşiktaş’ı taşıyamadılar.
Alınan sonuçlara bakıldığında büyük bir istikrarsızlık söz konusu. Özellikle iç sahada başarılı olamıyorlar. Baskı altında maça çıkıyorlar ve hayal kırıklığı ile soyunma odasına gidiliyor.
Fenerbahçe’nin işi oldukça zor...
Anelka haftalar sonra takıma girdi, Fenerbahçe’nin galibiyet serisi bozuldu. Daum’un Fransız oyuncuyu oynatmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Fenerbahçe Vestel Manisaspor karşısında tümüyle kötü oynadı. Tecrübeli bildiğimiz kaleci Rüştü’nün de yediği gollerde hatası vardı. Bakıyorsun, deplasmanda üç gol atmışsın. Buna karşılık 5 gol yiyorsun.
Buradaki sorun, yardımlaşma eksikliği. Mücadele yok, oyuna hakim olamıyorsun. Vestel daha çok koştu. Daha çok topa sahip oldu. Bütün olumsuzluklar bir araya geldi. Bir takım çok kötü oynayabilir ama şampiyonluğa koşarken bu kadar fark yemesi anormal.
Anelka’yı oynatamıyorsun
Önünde çok önemli bir Galatasaray maçı var. Anelka’nın sakatlığı geçmişse oynatacaksın. Artı onun oynaması Galatasaray maçına daha hazır gelmesini sağlayacak. Sağlıklı Anelka önemli bir güç. Nasıl oynatmazsın?
Hazırlamak için böyle bir maçı fırsat olarak kullanacaksın. Ama nerede oynatacağın ve nasıl oynatacağın önemli. Eğer Anelka gibi bir oyuncuyu sağbek gibi oynatacaksan faydalanamazsın. Onu boşluklara sokacaksın. Hücum gücünden yararlanacaksın.
Mehmet Yozgatlı’nın yaptığı işi ondan bekleyemezsin. Anelka hem savunma, hem de hücumda oynatılacak özelliğe sahip değil.
Savunma çok kötü oynadı. Rakibine bastıramıyor, topu dan-dun kullanıyorsun. Pozisyon hatasıyla sürekli rakibe açık verildi. Luciano- Servet ikilisi çok kopuk kaldı. Son haftalarda iyi bir uyum yakalamışlardı. Ama Manisa’da tanınmayacak kadar kötüydüler.
Vestel maçında en büyük sorun orta sahadaydı. Aurelio oyunda hiç yok. Bir tek penaltı yaptırırken gördüm. Appiah tam anlamıyla silikti. İkisi de takıma katkıda bulunamadı. Eğer orta saha gününde değilse, bu takım gedik verir.
Fener kazanabilecek güçte
G.Saray maçı çok farklı olacak. Kendi sahası ve seyircisi önünde oynayacak olan Fenerbahçe son maçında 5 gol yemesine rağmen kazanabilecek güçte. Galatasaray’ın bir avantajı var. Beraberlik ile son 3 haftaya 3 puan önde girecek. Bu yüzden hocaların taktiği de önemli.
Ardından Trabzon maçı Fenerbahçe için çok zor olacak. Çünkü Trabzonsporlular Fenerbahçe’ye karşı farklı motive oluyorlar.
Yazının Devamını Oku 16 Nisan 2006
ÖFKELENMEYE, sızlanmaya hiç gerek yok; Fenerbahçe dün oynadığı futbolla mağlubiyeti hak etti. Hiç kimse mazeret üretmeye kalkmasın. Bu kadar çok hata yaparsan, yenilmen gayet normaldir. Fenerbahçe takımı dün tepeden tırnağa yanlışlarla doluydu. Eleştirimize takımın en gerisinden, yani kaleci Rüştü’den başlayalım. Rüştü gibi iyi ve tecrübeli bir kalecinin böyle goller yememesi lazım. Yenilen beş golün dördünde yüzde yüz hatalıydı.
Fenerbahçe defansının göbeğinde yer alan Luciano ve Servet, daha önceki maçlarda olduğu gibi yine çok fazla pozisyon hatası yaptı. Dünkü maça kadar bu hataları, orta sahada yer alan Appiah ve Aurelio kapatıyordu. Ama bu iki oyuncu dün aksayınca işler değişti. Appiah çok gayretliydi, ancak forvetin hemen arkasında oynaması, etkinliğini azalttı. Savunmaya fazla yardım edemedi. Aurelio ise eski günlerini mumla aratan bir futbol sergiledi. O bildiğimiz çok koşan, mücadele eden, her topa giren Aurelio’nun yerinde yeller esiyordu.
Şaşılacak enerji
Fenerbahçe orta sahası bu kadar pasif kalırken, Vestel Manisasporlu futbolcular şimdiye dek görülmemiş biçimde koştular, mücadele ettiler ve en önemlisi topu iyi kullandılar. Siyah beyazlı futbolcuların enerjisi gerçekten şaşılacak düzeydeydi.
Fenerbahçe’nin oyun mantalitesi de gerçekten enteresandı. Elinde Anelka diye dünyanın en süratli futbolcularından biri var ama kullanamıyor. Bu oyuncuya atmaları gereken uzun topları habire Nobre’ye attılar. Bu adamın top kullanma becerisinden yoksun olduğunu dünya alem biliyor. Nobre’ye 50 tane top atsan 49’unu kaybeder. Nitekim dün de böyle oldu.
Benim anlamadığım bir konu da şu... Daum diyor ki; "Aman gol yemeyelim. Biz nasıl olsa atarız." Oyuncularına sürekli olarak bu felsefeyi aşılıyor, böyle olduğu için de Fenerbahçe, her maça yavaş ve aşırı temkinli başlıyor. Bu da rakiplerini cesaretlendiriyor. Halbuki hızlı başlasa, yani rakibinin gözünü daha ilk dakikalardan korkutup sindirse, her maçı kolay alacak.
Yazının Devamını Oku 11 Nisan 2006
Sarı lacivertliler son maçlarda müthiş bir özgüven içinde oynuyor. Bu da sahanın her yanına olumlu yansıyor. Önceden F.Bahçe, kalesinde G.Saray’dan daha fazla tehlike yaşardı. Şimdi tam tersi oldu. * Son haftalarda Fenerbahçe’nin çıkışa geçtiği, buna karşın Galatasaray’da bir düşüş olduğu yorumları yapılıyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?
Fenerbahçe çıkışta değil. Kendi futbolunu oynamaya başladı. Fenerbahçe daha önce çok kötü oynadığı için, şimdi çıkıştaymış gibi görünüyor. Sarı lacivertli futbolcular özellikle son 4-5 maçta müthiş bir özgüven içinde oynuyor. Stresten alabildiğine uzaklar, ki esas ilginç olan bu. Artık şampiyonluk yarışında son haftalara girilmiş; taraftar da bile stres dizboyu ancak Fenerbahçeli futbolcular son derece rahat...
Sarı lacivertli takımın, taraftarına umut ve güven veren bu futbolunda her oyuncunun büyük emeği var. Ancak Alex, Appiah, Aurelio, Luciano, Servet ve Ümit’i baş köşeye koymak lazım. Ve tabii ki bir de Tuncay var. Tuncay, Appiah ile birlikte takımın en iyi niyetli iki oyuncusundan biri. Fakat topu yanlış istop etmesi, her defasında başına büyük işler açıyor. Bu işi doğru dürüst yapamadığı için, ya yanlış pas veriyor ya da ayağında tutamadığı topu kontrol altına alabilmek için gereksiz yere enerji sarfediyor. Tuncay şu istoplama işini de öğrense takıma faydası kat be kat artacak.
Fenerbahçeli futbolcuların bu rahat ve özgüvenli hali sahanın her yanına olumlu yansıyor. Forveti daha çok gol atıyor, orta sahadaki oyuncusu daha çok mücadele ediyor ve defansı daha az pozisyon veriyor.
Song kazanılmalı
Gelelim Galatasaray’a... Sarı kırmızılı takım, bu işe hayatını koymuş, enerjik futbolcularla oynuyor. Mükemmel mücadele ediyorlar ama inanılmaz stresliler. Böyle oldukları için de gereğinden fazla hata yapıyorlar ve kalelerinde çok pozisyon veriyorlar. Çok ilginçtir, bundan önce durum tam tersiydi. Galatasaray, kalesinde Fenerbahçe’den daha az tehlike yaşardı. Sarı kırmızılıların defansta bu kadar aksaması, bana göre Song’dan kaynaklanıyor. Maddi problemler yüzünden kafası bir hayli karışık olan bu oyuncu, eskisi gibi değil. Kendisini tam olarak oyuna veremediği ayan beyan ortada. Galatasaray açısından işin daha kötü yanı, bu oyuncunun alternatifinin olmayışı. Son iki maçtır onun yerine oynayan Emre vasatın üzerinde bir performans sergiledi -ki aylardır maç yapmayan bir futbolcu için olağanüstü bir durum- ama Song’un boşluğunu dolduramadı. Bu bakımdan Galatasaray’ın ne yapıp edip bu oyuncuyu kazanması lazım.
Yattara’sız Trabzon sıradan bir takım
* Trabzonspor’un her geçen gün kan kaybetmesinin sebepleri neler?
TRABZONSPOR gerçekten ilginç bir takım oldu. Yönetiminden tutun, antrenörüne, futbolcusuna kadar hepsi garip garip işler yapıyorlar. Öncelikle teknik direktörleri Halilhodzic’e Yattara’yı neden oynatmadığını sormak istiyorum. Senin oynatmadığın adam Trabzonspor’un yüzde 30’u, 40’ı. Bunu nasıl göremezsin? Yattara durur durur sağdan 2-3 tane top götürür, maçı alır. Yattara oynamadığı için Fatih Tekke ve Gökdeniz gibi çok önemli iki forvet gol atmayı unuttu neredeyse. Adamlara pozisyon yaratılmıyor ki, nasıl gol atsınlar. Gol pozisyonu geliştirme işini Trabzonspor’da en iyi Yattara yapıyor ama teknik direktörleri Halilhodzic görmüyor. Bu olacak iş mi? Ben bu olayı Halilhodzic’in kaprisi olarak değerlendiriyorum. Antrenör dediğin kaprisli olmaz, en iyi takımı sahaya sürer. Yattara’sız Trabzonspor, hiçbir özelliği olmayan, standart futboldan ötesine gidemeyen, dan dun oynayan bir takım oluyor.
Olayın bir de yönetim kanadı var... Halilhodzic seneye kalacak mı? Hala belli değil. Bu durum doğal olarak sahadaki futbolcuyu da etkiliyor. Oyuncu, kalıp kalmayacağı belirsiz olan bir teknik direktörün söylediklerini ne kadar yapabilir?
Beşiktaş taraftarı yanlış yapıyor
* Beşiktaşlı Çağdaş’ın Malatyaspor maçından sonraki çıkışı büyük gürültü kopardı. Çağdaş her ne kadar özür dilese de, siyah beyazlı camiada ona büyük tepki var. Sizce Çağdaş bu çıkışında haklı mıydı?
BU davada o haklı, bu haksız diye bir şey yok. Olaya iki yönlü bakmak lazım... Taraftar, takımının klas ve kaliteli oyunculardan kurulu olmasını istiyor, futbolcusunda böyle bir meziyet göremeyince de rahatsız oluyor ve başlıyor protestoya... Olayın futbolcu yönüne bakalım... Ayağına her top alışında ıslıklanan, yuhalanan, hatta küfür edilen futbolcunun ruh halini düşünün. Rahat olması, iyi oynaması mümkün mü?
Beşiktaş taraftarının yaptığı çok yanlış. Bir futbolcu kötü oynayabilir, hatta kendi kalesine gol bile atabilir. Futbolda böyle şeyler olabilir. Taraftar, ne olursa olsun takımını destekleyip, moral vermelidir. Son dönemde bir grup Beşiktaş taraftarının yaptığı gibi, en ufak bir hatada bile protestoya başlarsan, hem oyuncuyu kaybedersin, hem de takımını baltalamış olursun.
Çağdaş öfkesinin esiri olup, söylenmemesi gereken sözler söyledi. Sonradan hata yaptığını kabul etti ve özür diledi. Dolayısıyla bu olayı daha fazla büyütmenin anlamı yok.
4 maçın 2’sini kazanır
Söz Beşiktaş’a gelmişken şu noktayı özellikle vurgulamak istiyorum. Bu takımdan büyük başarılar beklemek hayaldir. Beşiktaş takımı 4 maç oynasa, en fazla 2’sini kazanır, 1’inde berabere kalır, 1’ini kaybeder. İlginçtir, puan kaybedilen bu maçlar da hep İnönü Stadı’na denk geldi.
Beşiktaş taraftarları, takımlarını her halükarda desteklemeleri gerektiğini iyi bilmeli ve ona göre davranmalı. Siz ne kadar arkalarında olursanız, onlar da o kadar başarılı olurlar. Beşiktaş’ın bu sene, ya ligde ya da kupada bir derece yaparak, önümüzdeki sezon Avrupa’ya gitmesi lazım. Böyle olsun ki, yönetim şevklensin, seneye daha iyi futbolcular transfer etsin.
Anelka mutlaka oynamalı
* F.Bahçe, Anelka’sız oynadığı maçlarda çok başarılı olunca, doğal olarak bu oyuncunun kalitesi ve gerekliliği tartışılmaya başlandı. Siz Anelka’yı nasıl değerlendiriyorsunuz?
ANELKA büyük bir silah. Bir kere şunu unutmamak lazım... Anelka oynadığı vakit rakip takımlar iki oyuncularını onu marke etmekle görevlendiriyor. Ki, bunu yapmaya mecburlar, çünkü başka türlü Anelka’yı durduramazlar.
Burada sorun Anelka’nın kullanılmasında. Daum bu oyuncuyu en iyi verim alabileceği şekilde oynatmıyor. Fenerbahçe’nin Anelka’nın olmadığı son 5-6 maçta daha kolektif oynadığı bir gerçek. Daum’un bu noktada yapması gereken şey Anelka’yı bu sisteme adapte etmektir.
Anelka’nın takıma dönmesi, doğal olarak Fenerbahçe’nin tekrar çift santrforlu sisteme geçişi ve orta sahadan bir kişinin eksilmesi anlamına geliyor. Daum orta sahadan kimi çıkarır bilmiyorum ama bunu yapmak zorunda.
Yazının Devamını Oku 10 Nisan 2006
FENERBAHÇE, Sivasspor karşısında oyunun ilk çeyreğinde golü bulunca rahatladı, sonra da farka koştu. Goller yanında, keyifli, mücadeleci bir maç oldu. Appiah ile Aurelio’nun ikili mücadeleleri kazanması, tabii ki en önemlisi F.Bahçe’nin topu iyi kullanması, galibiyetin anahtarıydı. Sivasspor’u da hafife almayın, dişli, mücadeleci bir oyun sergiledi. 2-0 yenik duruma düştüğünde bile yenilgiyi kabul etmeyip oyundan kopmadı, mücadele etti.
Alex iki gol attı. Biri penaltıda mükemmel bir atışla, diğeri çok güzel bir vuruşla geldi. Aslında Alex’in ikinci golündeki gibi şutları çokca atması lazım. Ama o nedense böyle pozisyonlarda gol vuruşu yapmak yerine, arkadaşlarına pas vermeyi tercih ediyor. Arkadaşlarını gol pozisyonuna sokmak için uğraşan bir oyuncu. Attığı golden çok yaptığı asisten keyif alıyor.
Keyif alıyorlar
Son bir kaç maçtır F.Bahçe değişti. Kenardan oyuncu sokuyor; Kemal giriyor, Semih giriyor, iyiler de. Ayrıca F.Bahçe böyle topa hakim olup koşunca, farkı da hemen ortaya çıkıyor. Bundan önce koşmuyordu. Böyle koşarak, topa sahip olarak oynayınca futbolcular da keyif alıyorlar. Bu oyunun güzelliği, onları da teşvik ediyor. Böyle olunca topu daha çok kullanmak isteyen, daha çabuk hareket eden, "Top bana gelsin de oynayayım" diyen bir takım ortaya çıkıyor, F.Bahçe’nin gücünü gösteriyor.
F.Bahçe oyunu istediği zaman hızlandırdı, istediği zaman yavaşlattı. Çabuk oynayıp, çabuk top kullanınca F.Bahçeli futbolcular doğal olarak fazla yorulmadı da. Pas verecek çok adam buldular. Ancak tabii hücumda bir tek Nobre’nin olması tatminkar değil. Tuncay gidiyor, Appiah gidiyor, Alex gidiyor, ama onlar bunu yapınca zorlanıyorlar. Çünkü hem orta sahada mücadele et, hem ileri çık bu yüklerini artırıyor. İleriye bir santrfor daha ister, ama antrenör bunun farkında değil.
İstediğini alıyor
Penaltı pozisyonuna gelince... Hayrettin elini açtı, açmasa penaltı değildi. Eliyle topun yönüne engel oldu. Zaten itiraz ettiler, ama yan hakem de "Elini açtın" dedi. Centilmence geçen bir maçtı. Sivasspor da tekmeyle, sertlikle rakibi sindirmeye çalışan bir oyun düzeninde değil. F.Bahçe de rahat bir oyunla üstünlüğünü rakibine kabul ettirdi. Ancak bence bunlardan daha enteresan olan F.Bahçe, böyle sonlar yaklaşıp, kritik maçlar oynarken ve arkasında G.Saray gibi bir rakip varken stresli olması gerekinken rahat oynuyor. Bu da F.Bahçe için çok önemli bir nokta.
Şimdi tüm sergilediği performansa rağmen F.Bahçe’nin girdiği gol pozisyonu sayısına bakıyorsun öyle anormal derecede yüksek değil. Ama artık işin de sonuna geliniyor, iyi kötü değilmeden kazanmaya bakılıyor ve F.Bahçe istediğini alıp hedefine ilerliyor.
Yazının Devamını Oku 7 Nisan 2006
FENERBAHÇE için antrenman maçı gibi oldu. Rakip Denizlispor öncelikle ligde kalmayı düşündüğü için, as futbolcularının çoğunu oynatmadı. Böyle olunca da formda bir Fenerbahçe karşısında fazla direnemedi. Mücadelede Fair Play ve futbol adına güzel görüntüler seyrettik. Denizlispor seyircisi her yönüyle dört dörtlüktü. Olumsuz en ufak bir davranışta bulunmadan takımlarını centilmence desteklediler. Denizlispor takımı yenilgiyi baştan kabullenmiş gibi görünmesine rağmen, gayet cesur ve yürekten oynadı. Bu da futbolun güzelleşmesini sağladı. Seyirciler gayet keyifli bir maç izledi.
60 pas hatası
Yazımızın başında antrenman maçından farksızdı dedik ama böyle bir karşılaşmada bile Fenerbahçe tam 60 defa pas hatası yaptı. Bu, hem ligde hem kupada kafaya oynayan bir takım için kabul edilecek bir durum değil. Düşünün, rakibiniz yedekleriyle, üstelik futbolu çirkinleştirmeden oynuyor. Siz buna rağmen 60 pas hatası yapıyorsunuz. Bu, tamamıyla Fenerbahçeli oyuncuların, maçı bazı bölümlerde ciddiye almamasından kaynaklandı.
4-0 kazanılan bir maçtan sonra "Şu kötüydü, bu iyiydi" diye ayrıntıya girmenin manası yok. Dün sarı lacivertli formayı giyen her futbolcu görevini yaptı. Ama şunu özellikle vurgulamak gerekir; Aurelio, Appiah ve Alex üçlüsü bu takımın en önemli oyuncuları.
Bu maçta ortaya çıkan skor Türkiye Kupası finalinin adını koydu. Eğer bir mucize olmazsa, finali Fenerbahçe ile Beşiktaş oynayacak.
Yazının Devamını Oku