Can Bartu

Yıldırım döner

23 Mayıs 2006
Fenerbahçe’ye Aziz Yıldırım gibi bir başkan daha gelmedi. Neden bıraktı, niçin bıraktı bilemiyorum. Ancak, ben ümitlerimi kırmıyorum ve onun görevinin başına tekrar döneceğine inanıyorum. - Fenerbahçe’nin 100. yılını kutlamaya hazırlandığı bir dönemde Aziz Yıldırım’ın başkanlığı bırakmasını doğru buluyor musunuz? Yerine kim gelmeli?

VALLAHİ şaşırdım. Hem şaşırdım, hem üzüldüm. Çünkü Fenerbahçe’ye şimdiye kadar bir sürü başkan geldi, hepsi de bir şeyler yapmaya çalıştı. Kimi kulübün yükselmesi için tesis yaptı, kimi yıldız oyuncu transfer etti. Ama Aziz Yıldırım hepsinden fazla, olağanüstü işler yaptı. Üstelik yaptığı işten zevk aldı.

Sekiz yıllık başkanlığı süresince 51 kat büyütmüş Fenerbahçe’yi birdenbire bırakması akıl alacak iş değil. Kaldı ki, Fenerbahçe’de onu sevmeyenlerin sayısı 200 kişiyi geçmez. Fenerbahçe Kulübü’nden hiç kimseyle problemi yok. Bu sezon çok yaklaşılan iki kupanın kaçırılmış olmasına üzülmütür. Ancak, bu yüzden bırakacak bir adam da değil.

Bu sezon şampiyon olamadıysan, gelecek yıl olursun. Üstelik, insanlar önümüzdeki sezon 100. yıl diye strese sokuyorlar. İlla ki, 100. yılda şampiyon olunacak diye bir kural mı var? Gerek yok. Mühim olan daha fazla şampiyon olmak değil mi?

Yaptıkları ortada

Fenerbahçe bu sezon birinciliği kendi eliyle bıraktı. İkincilik kötü bir netice değil ki. Böylesine başarılı olmuş bir başkanın görevi bırakmasını anlamış değilim. Bu işi çözebilmiş de değilim.

Fenerbahçe Kulübü’ne gittiğinizde tesislere bakınca içiniz açılıyor. Stadı mükemmel, 55 bin kişi medeni bir şekilde oturup, Avrupa’dakiler gibi maçları izleyebiliyor.

Aziz Yıldırım gibi bir başkan daha gelmedi Fenerbahçe’ye. Hem şaşırdım, hem üzüldüm. Neden bıraktı, niçin bıraktı? Dersiniz ki, diğer kulüplerle olan ilişkilerden kaynaklanan bir istifa bu. Kulübün daha fazla yıpranmaması için böyle bir karar aldı. Bence bıraktığı zaman daha fazla yıpratır.

Yerine kim geçer sorusuna gelince... Ya böyle devam edecekler, Nihat Özdemir yerine geçer mi bilemem. Bu işin mantıklısı kongreye gitmek. Yeni bir idare heyeti, yeni bir başkan...

Ben ümitlerimi kırmıyorum ve Fenerbahçe Kulübü Başkanı’nın geri döneceğine inanıyorum.

Daum da kalacak

- Fenerbahçe’de yeni teknik direktör belli olmadan yönetim transfer çalışmalarına başladı bile. Transferlerin yeni hocaya bırakılması daha doğru bir karar olmaz mıydı?

YENİ gelecek hoca, Fenerbahçe’nin neresi eksik bilmiyor. Belki hoca ile anlaşmaya varılmıştır ve tranfserler onun bilgisi dahilinde yapılıyordur. Belki de Daum tekrar kalacak. Bildiğim kadarıyla Fenerbahçe’yle bir yıl daha mukavelesi var.

Tabii ki, mantıklısı antrenörü tespit etmek ve onun bilgisi dahilinde transferleri yapmak. İşin güzel tarafı, yönetimin Fenerbahçe’yi güçlendirmek için transfer çalışmalarına başlamış olması. Bundan daha güzeli olur mu?

Sol Campbell’ı almak istemeleri doğru bir hareket. Stam Ajax’a gidiyormuş. Bu yüzden Milan da Campbell’ı istiyormuş. Artı duyduğuma göre Morientes’le yüzde yüz anlaşılmış. Roberto Carlos da transfer edilecekmiş. Fatih Tekke de yüzde 99 bitti deniyor. Bunları idarecilere yakın olan kişilerden duyuyorum.

Bu oyunculara hiçbir antrenör karşı çıkmaz. Aziz Yıldırım, görevi bırakma kararı almasına rağmen hala kulübü için çalışıyor.

100. yıl derseniz, bence bir problem. Şampiyon olursun, olmazsın önemli değil. Başka zaman da şampiyonluğa oynarsın ve başarılı olursun.

Beşiktaş ders çıkarmalı

- Beşiktaş, son iki sezonda olduğu gibi yine transferin en hızlı kulübü. Başta Nobre olmak üzere yapılan yeni transferler yerinde mi?

BEŞİKTAŞ’ın bir transfer politikası olduğuna inanmıyorum. Fenerbahçe’den Nobre’yi almakla Fenerbahçe’ye ceza vermek gibi bir durum yok ortada. Zaten Fener, onu bırakacaktı. İnşallah Beşiktaş’a faydası dokunur.

Beşiktaş çok akılcı hareket etmeli. Çünkü bu tecrübeyi iki sezondur yaşıyorlar. Bir sürü oyuncu aldılar. Çoğu da o formanın ağırlığını taşıyacak düzeyde değildi. Şimdi artık bir ders alıp, ona göre hareket etmeliler. Fener’in elinden oyuncu aldık diye, hava atmamalı. Nobre faydalı olur mu? Olabilir. Ama Beşiktaş’ın istediği oyuncu mu? Bence o biraz tartışılır. Bu sözüm Beşiktaş’a uyacak mı manasında. Çünkü Nobre yetenekleri sınırlı olan bir oyuncu.

Paran varsa Fatih’i alırsın

- Fatih Tekke’nin F.Bahçe’ye transferi konuşuluyor. Telaffuz edilen rakam ise 7,5 milyon dolar artı bir-iki futbolcu. Fener’in böyle bir transfere ihtiyacı var mı?

FATİH Tekke, Türkiye’nin en yetenekli futbolcularının başında geliyor. "Bu rakam fazla mı, az mı?" diye sorarsan, "o yönetimin elindeki maddi imkanlara bağlı" derim. Fatih, en azından vitrinde olan bir oyuncu. Karşılığı bu para mı, bilemem. Bir de üstüne iki oyuncu teklif ediyorlarmış. Üç-beş gün içinde işler açıklığa kavuşacaktır. Fatih, "Fenerbahçe’ye faydalı olur mu?" diye sorarsanız. Yüzde yüz olur derim. Bu kesin. O komple bir oyuncu. Her iki ayağını da çok iyi kullanıyor. Hava hakimiyeti var. Hem orta saha, hem forvet gibi oynuyor. Toplara çok sert vuruyor. Mükemmel bir oyuncu. Böyle bir oyuncu Türk’se, paran varsa, paraya kıyıp alırsın.

Kamp faydalı olur

- Milli Takım 2008 Avrupa Şampiyonası hazırlıklarına erken başladı. Peş peşe 6 hazırlık maçı oynayacağız. Ligin bitiminde yapılacak bu hazırlık kampları fayda sağlar mı?

TABİİ ki, fayda sağlar. En azından oyuncular birbiri ile anlaşırlar. Böylece bir takım hüviyetinde oynarlar. Fatih Terim, bunu şimdi yapmayacak da ne zaman yapacak? Üstelik zaman da yok. Ben, bu kampı çok olumlu buluyorum. Seçim doğru mu, yanlış mı derseniz... Bunları maçların neticelerine, oyuncuların durumuna bakıp göreceğiz. Fatih, Milli Takımı bir yerlere getirecektir. Kaldı ki, oyuncular sezon başında kendi takımlarında antrenman yapacak. Fatih, onları değiştire değiştire oynatacak.
Yazının Devamını Oku

Fener istemedi

16 Mayıs 2006
Antrenör iyi taktik vermeyebilir. Kaldı ki bu, Daum’un ilk hatası değil. Futbolcuların şampiyonluk maçına çok daha fazla önem vermeleri gerekirdi. Sanki özel maç oynuyormuşcasına hareket etmelerine bir anlam veremiyorum... * Fenerbahçe 12 gün önce iki kupanın en büyük favorisiydi. Türkiye Kupası’nı Beşiktaş’a, şampiyonluğu G.Saray’a kaptıran F.Bahçe’de bu başarısızlığın sorumlusu kim?

BU başarısızlığın sorumlusu, gaipten haber alan Adnan Polat’la Yıldırım Demirören! Böyle söyleyip, işin içinden kolayca çıkamazsınız. Başarısızlığın sorumlusu, hem futbolcular, hem de antrenör.

Antrenör iyi taktik vermeyebilir. Bu, Daum’un ilk hatası değil. Futbolcuların şampiyonluk maçına çok daha fazla önem vermeleri gerekirdi. Sanki özel maç oynuyormuşcasına hareket etmelerine bir anlam veremiyorum.

Sen, final maçı oynuyorsun. Şampiyonluk için kazanman gereken bir maç oynuyorsun, sahada ne yapmak gerekiyorsa yerine getirmelisin.

Bu oyun anlayışıyla nasıl kazanacaksın? Yüz pasın 99’unu geriye doğru yapıyorsun ve yavaş oynuyorsun. Karşında can havliyle oynayan bir Denizli takımı var. Adam hayatını ortaya koymuş. Senin, böyle yavaş oynamaya hakkın yok. Sakinlik güzel ama topu çabuk kullanmak mecburiyetindesin. Fenerbahçe, topu ileriye doğru bir türlü sokamıyor, forvet oyuncusu geriye gelip top almıyor.

Nereden bakarsanız bakın takım havasında değil. Fazla fedakarlık yapmadan, "bu işi bitireyim" diyorsun. Sanki şampiyon olmuş gibi hareket ediyorsun. Şampiyonluğa oynayan böyle bir takım olur mu?

Bir antrenör kenarda Semih varken, Anelka varken, 20 gündür topa dokunmamış, doğru dürüst antrenman yapmamış, Nobre’yi sahaya sürer mi? Koskoca Fenerbahçe, kendi sahasına kapanmış Denizli’ye karşı tek santrfor oynar mı? Bu oyuncuları alırsın oyuna, çıkarlar kafaya, vücut vücuda ikili mücadeleye girerler. O da yok. Fenerbahçe yüzde 70 topun hakimi, gol pozisyonu yok. Rakibin 4-5 net pozisyonu var. Luciano’nun ayakta duracak hali yok. Bu nasıl Fener?

Türkiye’yi mumla arar

* Daum’un görevi bırakmasına kesin gözüyle bakılıyor. Yeni hoca yerli mi olmalı, yoksa yabancı mı?

BİZ
ne dersek Aziz Yıldırım aksini yapıyor. Bana göre başkan, Daum’u bırakmaz. Adam (Daum) Türkiye’den rahatsızmış, gitmek istiyormuş.

Herhalde fazla para kazandığı için rahatsızdır! Yanlış yaptığı için tenkit edilmekten yakınıyormuş. Yalnız Türkiye’de değil, Avrupa’nın her ülkesinde hata yapan teknik direktörler tenkit ediliyor. İspanya’dan, Almanya’dan teklifler alıyormuş. Gitsin bakalım. Görürüz o zaman Türkiye’yi mumla arar.

Kaldı ki, Türkiye’deki tenkitler Daum’un şahsiyetine yönelik değil, futbol anlayışına. Rahatsız oluyorsa, istediği yere gitmekte serbest.

Bekleyip göreceğiz

* Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’ne katılmak için iki, G.Saray bir ön eleme turu oynayacak. Sarı lacivertliler, bu moralsizlik ve bu kadroyla Devler Ligi’ne kalabilir mi? G.Saray’ın şansı ne kadar?

BU
kadro, antrenör kalacak mı, bakıp göreceğiz. Fenerbahçe’nin önünde uzun bir dönem var. Her şey düzelir. Bu sezon unutulur, yeni sezona hazırlanır. Yine şampiyonluk parolasıyla başlarsın. Dört büyükler kadrolarına yapacakları takviyelerle çok daha güçlü olacak. Önümüzdeki sezon ligde mücadele bana göre çok daha zorlu geçecek.

G.Saray zaaflarını biliyor. Mutlaka takviye yapmak isteyeceklerdir. Yapacaklar mı, yapmayacaklar mı, bunu yönetim bilir.

Beşiktaş’ın, Trabzon’un yeni takviyelerle kadrolarını güçlendirecekleri kesin. Fenerbahçe de kadrosunda zayıf gördüğü oyuncuların yerine yenilerini alacaktır.

Ama moral dersen, her şey unutulur, önümüzdeki sezon için yeniden başlanır. Bu başarısızlık tarihi bir balta oldu, o başka. Ancak, çabuk toparlanacaklarını düşünüyorum.

Adnan Polat’ın başarısı

* G.Saray’ı şampiyonluğa taşıyan etkenler neler? Bu başarıda Gerets’in ve yönetimin payı ne kadar?

GERETS’in büyük payı olduğu çok açık. G.Saraylı futbolcuların yokluklar içerisindeki hırsları, öte yandan F.Bahçeli oyuncuların rehavetleri... G.Saray, 6 puan geriden gelip, 3 puan öne geçti. Fener yakaladı, mücadele son haftaya kadar sürdü.

F.Bahçeli oyuncular kendilerini şampiyon olmuş gibi gördüler. Böyle olunca da hayal kırıklığına uğradılar. G.Saray şampiyon olmak için varını yoğunu ortaya koydu. Yönetim de başarı istiyor. Ancak, ellerinde bazı imkanlar yok. Futbolcuların maaşlarını, transfer taksitlerini ödeyemediler, rahatsızlık duydular. Yeni bir kongre yaptılar, Özhan Canaydın, ekibine Adnan Polat’ı aldı. Polat, G.Saray takımına el attı ve kısa sürede toparladı. Birtakım paralar da ödendi. Sonuna kadar savaştılar.

Fener, Denizli’de kazansaydı, G.Saray şampiyon olamayacaktı. Fenerbahçe, laubaliliğinden, bilgisizliğinden, maçın önemini anlayamamaktan dolayı şampiyonluğu verdi.

G.Saray tabii ki çok sevinecek. G.Saray yönetiminin hataları da oldu. Yerine getiremeyecekleri sözler verdiler. Her taraftar, yıldız oyuncu transferi ister. G.Saray yönetimi bunu yapamadı.

Sergen’i neden dışlıyorsun

*Tigana, Sergen’i kadrosunda istemiyor. Yönetim kararsız. Sergen, gitmeli mi, yoksa kalmalı mı?

SERGEN enteresan bir çocuk. Yedek oturmak, onun izzeti nefsine dokunmuyor. Hiç problem çıkarmıyor. Bende bu izlenimi bıraktı. Sergen, Beşiktaş’ın alt yapısından yetişmiş, siyah beyazlı camianın içerisinden çıkmış bir futbolcu. Böyle bir oyuncuyu neden bırakıyorsunuz? Kenarda oturmayı dert etmediğine göre, yararlanmalısın.

Tigana, "koşan oyunculardan oluşan bir kadro kuracağım" diyor. Atletizm takımı mı kuruyorsun? Bir takıma yalnız koşan değil, beyni ile oynayan oyuncu da gerekir. Sahada hem koşan, hem de topu iyi kullanan oyuncu olmalı. Tigana istemiyor diye, Sergen’i göndermelerini doğru bulmuyorum. Beşiktaş’ın içinden yetişmiş bir değeri dışlamanın anlamı ne?
Yazının Devamını Oku

Hediye!

15 Mayıs 2006
YAZIK... Gerçekten çok yazık... Fenerbahçe, avucunun içine kadar gelen şampiyonluğu kendi elleriyle Galatasaray’a hediye etti. Bu saatten sonra Fenerbahçeliler’e düşen görev; Galatasaraylılar’ı tebrik etmektir. Şimdi gelelim şampiyonluğun nasıl kaçtığına... Düşünün, sezonun son 90 dakikasını oynuyorsunuz... Kazanırsanız şampiyonsunuz, ama siz maçın 85 dakikasında kazanmak için hiçbir şey yapmıyorsunuz. Sözde oyunun hakimi Fenerbahçe... Topla oynama oranında yüzde 70’e 30 gibi müthiş bir üstünlük sağlamış durumda. Fakat bu 70 nasıl 70 biliyor musunuz, tamamen geriye... Fenerbahçeli futbolcular oyunun son 5 dakikası hariç kendi aralarında paslaşıp durdular. Hele hele ikinci yarının bazı bölümlerinde oyun öyle bir hale geldi ki, Fenerbahçeliler’in hücum adına yapabildiği tek hamle, topu ileriye şişirmek oldu. Bu şişirilen topları da Denizlispor savunması kolayca topladı.

F.Bahçe bu yanlışları yaparken Denizlispor ne yaptı... Öncelikle sarı lacivertlilerin ataklarının organizatörü olan Alex’i çok iyi marke etti. Sahayı mükemmel parselleyip olağanüstü bir gayretle mücadele eden yeşil siyahlılar, rakiplerini bloke ettiler. F.Bahçe, 85. dakikaya kadar sadece Mehmet Yozgatlı ile iki pozisyon bulurken, kalecisi Rüştü en az dört tane top çıkardı.

Tek santrfor yanlışı

Fenerbahçe’nin bu şampiyonluğu kaçırmasında en büyük suçlu olan Daum, yine klasik yanlışında ısrar edip, takımı tek santrforla oynattı. Üstelik tek santrfor oynattığı adam, sakatlık nedeniyle günlerce antrenman yapamayan Nobre idi. Hazır olmadığı her halinden belli olan Nobre, beklendiği gibi hiçbir varlık gösteremedi. Daum, son yarım saatte Semih ve Anelka’yı da oyuna aldı ama iş işten geçmişti. Gol yemediği için daha da morallenen Denizlispor, çok forvetli Fenerbahçe’ye direnmeyi başardı.

Bu eleştirdiğimiz görüntü 85. dakikadan sonra değişti. Sahanın her alanını akıllıca kullanan Fenerbahçeli futbolcular, çok net gol fırsatları buldu. Ne var ki, bu noktada şans ve beceri faktörü devreye girdi. Sarı lacivertliler, beraberliği buldular ama şampiyonluğu getirecek golü atamadılar.
Yazının Devamını Oku

Kilit isim Appiah

9 Mayıs 2006
F.Bahçe’yi Denizli’de zor bir maç bekliyor. Daum, Erciyes maçında doğru yerde oynattığı Ganalı’yı aynı bölgede oynatmalı. Aurelio da gelince Fener’in işi daha da kolaylaşır. * Fenerbahçe, Erciyes engelini de aştı. Son haftada Denizli’de final niteliğinde maç oynanacak. Şampiyonluk düğümünü çözecek maç için ne düşünüyorsunuz?

FENERBAHÇE, Denizli’de kazanmak için oynayacak. Rakibi de kümede kalmak istiyor. Olağanüstü zor bir maç olacak. Fenerbahçe açısından bakıldığında çok tehlikeli bir sınav. Kayseri Erciyes karşısında Appiah’ı orta alana alan Christoph Daum, önemli bir iş yaptı. Mehmet Yozgatlı iyi oynadı. Pozisyon da buldu. Goller kaçırdı. Atamayabilir. Ama takımın hücum zenginliğini arttırdı. Şimdi Aurelio da geliyor. Brezilyalı orta alanda dengeyi kuruyor.

İkili mücadeleye giriyor. Appiah orta alanda oynuyor, ileri gidip şut atıyor. İkili mücadeleye fazla girmiyor. Sağ tarafta oynayınca, katılımcı olamıyor. Aurelio ise orta sahada defansa dönük sorunları gideriyor. Kaçanı yakalıyor. Beşiktaş maçında kaçan her Beşiktaşlı ile boğuştu ve bundan dolayı iki sarı kart gördü.

Rüştü kupada oynamalıydı

Çok fazla mücadele edince, faul de yapabiliyor. Erciyes karşısında Aurelio’nun yokluğu hissedildi. Çünkü Fenerbahçe 65. dakikadan sonra sahadan kayboldu. Selçuk ve Appiah defansın içine girdiler. Bu durumda defansta topu kesince orta alanda topu dağıtacak adam bulamıyorsun. Erciyes topu iyi kullanıyor.

Rüştü gibi tecrübeli kaleci iki kritik gol pozisyonunda yaptığı kurtarışlarla takımına güven verdi. Sen Rüştü gibi bir kaleciyi Beşiktaş ile oynanan Fortis Türkiye Kupası final maçında neden oynatmazsın.

Daum’un sahaya çıkaracağı onbiri iyi belirlemesi lazım. Appiah’ı sağ açık oynatırsan, takıma zarar verirsin. Ne kademe oluyor, ne ikili mücadele giriliyor. Defans garip duruma düştü. Bir ara çok iyi gittiler, son haftalarda hatalar artmaya başladı.

Erciyesspor Cenk ile ikinci golü buldu. Bütün defans oyuncuları seyretti. Mücadeleyi bırak, kademeye girilmiyor. Anormal bir şekilde ileriye giden Luciano var. 3 forvet oynuyorsun, Luciano da başını alıp ileri çıkıyor. Denizlispor maçını tedbirle değil, kazanmak için sahaya çıkan ve hücumu düşünün tertiple alacaksın. Çıkacaksın bütün gücünü gösterip maçı kazanacaksın. İyi oynamayabilirsin.

Sonuna kadar mücadele

Bu çok önemli değil. Ama son dakikaya kadar mücadele edeceksin. Şunu da söylemek gerek. Fenerbahçe, Erciyes karşısında ikinci golü yiyene kadar mükemmel oynadı. Akınlar olumluydu. Organizasyonlar iyiydi. Sahadaki oyunculara bakıldığında işin ehemniyetini Alex anlamış, Anelka ise kavrayamamış. Fransız sahada vurdum duymaz gibiydi.

Derbiye yakıştı

* Derbiden son dakika golüyle 3 puan çıkaran Galatasaray, şampiyonluk umudunu sürdürüyor. Cimbom, Kayseri ile oynayacak, kulağını Denizli’ye dikecek. Bu pencereden bakıldığında şampiyonluk şansı nedir?

SON dakika golü Galatasaray’ı şampiyonluk yarışında son haftaya taşıdı. Derbi açısından bakıldığında Beşiktaş şanına yakışır güzellikte oynadı. Yapacağı çok fazla bir şey yoktu. Hasan Kabze’nin golleri mükemmeldi. Şaibeden uzak bir maç oldu. Beşiktaşlıları tebrik etmek lazım.

Burada Beşiktaş açısından bir sorun var. Fenerbahçe’yi yeniyorsun, Galatasaray’a karşı öne geçtiğin maçta kaybediyorsun. Her ikisinde de iyi mücadele ediyorsun. Ama bu kadro ile devam edersen, yanlış yaparsın. Beşiktaş yönetimi ve teknik heyeti futbolcuların listesini önüne alacak, önümüzdeki yılın hesaplarını yapacak. Özellikle yabancıların iyi seçilmesi gerekiyor.

Kötü giderken kupayı alması, Beşiktaş’ın formasının ağırlığını gösterir. Futbolcular bu ağırlığı acaba önümüzdeki sene de taşıyabilir mi?

Şampiyonluğa ortak

Galatasaray son dakikalarda birçok gol attı. Bu da "Ben hala şampiyonluğun ortağıyım" demektir. Son hafta en kritik hafta oldu. Galatasaray buraya kadar getirebildiyse, Fenerbahçe ile arasındaki farkı kapattıysa, inancı ve gücüyle geldi demektir. Sarı kırmızılılar sonuna kadar mücadele ediyor. Son haftada Fenerbahçe kaybederse, Galatasaray da Kayseri’yi yenerse şampiyon olacak. İki maç berabere biterse bu kez Fenerbahçe ipi göğüsleyecek. Hangi takım olursa olsun, bu duruma geldikten sonra sonuna kadar inancını sürdürdüğü için mutlu sona ulaşacak.

Erik Gerets, Fenerbahçe maçında iki tane genç oyuncuyu oynatarak büyük hata yaptı. Madem bu kadar inanıyorsun, neden onlarla devam etmedin. Biz de kendisini gençlere şans verdiği için kutlamıştık. Ama istikrarsız kadrolar ile sahaya çıkıyor. Necati son maçlarda form düşüklüğü gösteriyor. Hasan Kabze oyuna ne zaman girse yararlı oluyor. Tıpkı Fenerbahçeli Semih Şentürk gibi vazifesini yapıyor. İkisi de çok gol attılar. Hasan fevkalede iki gol atarak takımının umudunu son haftaya taşıdı. İkisini de aynı seviyede görüyorum ve beğeniyorum.

Hakem Serdar Tatlı’ya neden maç verilmiyor?

SEYİRCİSİZ oynanan maçlarda hakemlere çok fazla iş düşmüyor. Oyuncunun kandıracağı kimse olmadığı için hakemi de yanıltmıyor. Yerde yatan yok, kıvranan yok. Zaman çalma yok.

Bunların hepsi seyirciyi hakemin üzerine çekmek için yapılıyor. Artık dünya futbolunda böyle sahneler çok fazla görülmüyor. Üstelik Avrupalı hakemler buna izin vermiyor. Kandırmaya yönelik haraketler cezasız da kalmıyor.

Hafta sonunda önemli maçlar oynanacak. Son haftalarda hakemler iyi gidiyor. Düşme-kalma maçlarında hakemlerin iyi seçilmesi gerekiyor. Oyuncular tarafından itimat edilen hakemler görevlendirilmeli.

Gördüğünü çalan dürüst hakem Serdar Tatlı ortalarda yok. Ona birçok futbolcu inandığı için itiraz edemiyor.

Futbolcu iyi niyetli davrandığı sürece hakemler de iyi yönetim gösterir. Serdar Tatlı bunlara asla izin vermiyor. Ama piyasada yok. Neden maçlara verilmiyor bilemiyorum.
Yazının Devamını Oku

Kazanmak güzel...

8 Mayıs 2006
FUTBOLDA önemli olan kazanmak ise Fenerbahçe dün bunu gayet güzel başardı. Fakat ortaya konan oyun da çok önemli. Eğer Fenerbahçe’nin dün son 35 dakikada yaptığı gibi dandun oynarsan, bocalarsın. Böyle bir durumda bırakın iyi futbolu, futbol oynayamazsın. Siz topa dandun vurursanız; ne kadar iyi mücadele ederseniz edin, rakibe kaptırmaya mahkumsunuz. Tıpkı dün Fenerbahçe’nin başına geldiği gibi, rakibin peşinden boşu boşuna koşarsın.

Appiah, mükemmel bir orta saha oyuncusu olduğunu dün bir kez daha kanıtladı. Bu futbolcu sağ kanatta oynamadığı müddetçe hem orta sahayı toparlar, hem ikili mücadeleye girer, hem de gol atar. Umarız Daum, bir daha Appiah’ı sağ açıkta oynatma yanılgısına düşmez.

Fenerbahçe dün maça oldukça etkili başladı. Topu iyi kullandı, oyunu istediği gibi yönlendirdi, bir sürü gol pozisyonu buldu. Her yönüyle maçın hakimiydi. Fakat bu durum 65’inci dakikaya kadar sürdü. Ondan sonra, izleyene zevk veren Fenerbahçe gitti, yerine azap çeken ve çektiren bir takım geldi.

Semih niye çıkarıldı?

Bugüne dek oyuncu tercihlerini sıklıkla eleştirdiğimiz Daum dün yine yanlış seçimler yaptı. Semih’i oyundan çıkarması büyük bir hataydı. O Semih ki, oyunda kaldığı süre içinde takımın en iyilerinden biriydi. Hem pres yaptı, hem ayağına aldığı topları iyi kullandı, hem de çapraz koşularıyla rakip defansın dengesini bozdu. Ayrıca, Selçuk’a mükemmel bir gol pası verdi. Daum bu oyuncuyu neden çıkardı, gerçekten anlamak mümkün değil.

Fenerbahçe’de gördüğümüz eksiklerden biri de defansın inanılmaz kötü oyunuydu. Özellikle skor 4-1 olduktan sonra hata üstüne hata yaptılar. Ne yardımlaşma, ne ikili mücadelede başarı, ne hava topu hakimiyeti... Bunların hiçbiri yoktu. Böyle olunca da Erciyesspor çok sayıda gol pozisyonu üretti. Eğer biraz becerikli olsalardı, dün Kadıköy’den puan alabilirlerdi.
Yazının Devamını Oku

Daum'un yanlışı

5 Mayıs 2006
FENERBAHÇE’de kurulan takım yanlış. Benzer şey geçen hafta sonunda Trabzon’da da yaşandı, sonra Christoph Daum çıktı itiraf etti. Bu yetmemiş gibi dünde aynı takımı çıkardı ve yıllardır özlenen kupa kaybedildi. Selçuk’u sahaya süreceğim diye Appiah’ı sağ açıkta oynatmanın anlamı ne? İlk yarıda F.Bahçe uyur gezer gibiydi. Topu kullanamayan, bir sürü pas patası yapan takım hüviyetindeydi. İkinci yarıda Mehmet oyuna girdi, Appiah orta sahaya geldi ve F.Bahçe iki gol atıp oyuna hakim oldu. Appiah’ın yeri orta saha diyoruz, o da ikili mücadeleye girmiyor, ama en azından kazanılan topu iyi kullanıyor. Orta sahada ikili mücadeleye giren bir tek Aurelio var. Her kaçan adamı Aurelio kovaladı. O da ikinci sarı karttan oyundan atıldı.

3 yıldır aynı

Tuncay
kötü oynadı, topu kaptırdı, gol de yedirdi. Amaaa, Tuncay’a sahada niye adam kovalattırıyorsun Daum. Bırak onu Anelka’nın yanına ver. Tuncay kötü oynarken de gol atabilir. Trabzon’da bunun örneğini gösterdi. Birebirde adam geçen, süratli, pozisyon bulan bir futbolcu. Santrfor oynatacaksın Tuncay’ı, sen ona adam kovalattırıyorsun, o da yoruluyor ve kendini göstermek için didinirken hatalar yapıyor. Bu bir değil, iki değil Daum, sen 3 yıldır takımı yanlış kuruyorsun.

Beşiktaş ikinci yarıda bir sürü kontratak da yakaladı. Onları tebrik etmek lazım, candan ve kupayı isteyen bir futbol sergilediler. Ben Beşiktaş’ı bu sezon bu kadar hırslı görmedim. Tabii kazanmak isteyecekler. Maçtan önce de bir sürü polemikler vardı. Gökhan bir kafa topu vermedi, Bobo geriye geldi. Koray her topa yerinde müdahale etti. Beşiktaş o kadar çabuk hücuma kalktı ki, F.Bahçe defansı toparlanamadı.

Deniz’in Tümer’den yediği çalım affedilir gibi değildi ve bu pozisyonla 3. gol yenilerek kupa kaybedildi. Bir defans topa sağlam girer. Deniz müdahale etmeye çalıştı, yere düştü top Tümer’in ayağında kaldı. İkinci yarıda Gökhan sanki oyunda hiç yoktu, ama koşularla F.Bahçe’yi yıprattı.

Şunun da altını çizmek lazım, dünkü finalde defans hatalarını saymıyorum, mükemmel goller vardı. Tümer’in frikiği muhteşemdi. Alex’in ve Mehmet’in attığı şut müthişti. F.Bahçe’nin iki golünde de top kaleci Cordoba’nın eline çarptı. Cordoba gibi bir kaleci o toplar eline çarpıyorsa, o golleri yememesi lazım. Bu arada Beşiktaş’ın en iyilerinden birisi de Cordoba’ydı.

Kendini yaktı

F.Bahçe ne yaptı, ara sıra parladı, güzel oynadı. Sarı lacivertli takım elindeki imkanları kullanamadı. 2-0 yenik duruma düşüyorsun, bu durumdan kurtuluyorsun. Ama sonra yine kendi kendini yakıyorsun. F.Bahçe gibi bir takım elindeki futbolcularla böyle bir sonuç almamalı. Baştan iyi bir takım çıkarırsın sahaya ve işi bitirirsin. İzmir’de maça başlayan kadro Trabzon’da sahaya çıktı, ilk yarıda bordo mavililer F.Bahçe’yi perişan ediyordu. Kadro değişti, oyunun akışı döndü.

Bol gollü bir final izledik. Kalitesiz bir mücadele değil. F.Bahçe kaybettiği için üzüldü, ama yenildikleri de ezeli rakip Beşiktaş. Yenerler de yenilirler de, iki takım arasında bu rekabet tarih boyunca gidecek.
Yazının Devamını Oku

Böyle konuşamazsın

2 Mayıs 2006
Yıldırım Demirören ve Adnan Polat, gerek konuşmaları, gerekse davranışlarıyla Fenerbahçe düşmanlığını körüklüyorlar. Fenerbahçe'yi suçlamakla ne iyi Galatasaraylı olabilirsin, ne de iyi Beşiktaşlı. Yaptıkları son derece çirkin.

* Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'in, "Ligde Galatasaray şampiyon olsun" beyanatının ardından Galatasaray Başkan Yardımcısı Adnan Polat, "Kupayı Beşiktaş alsın" dedi. Ardından bu ikili, eşleriyle birlikte yemekte bir araya geldi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?İKİ kulübün başkanlarının, yöneticilerinin bir araya gelmeleri ve yemek yemeleri normal. Burada anormal olan şey; gerek Yıldırım Demirören'in ve gerekse Adnan Polat'ın Fenerbahçe'ye karşı hissettiklerini apaçık söylemeleri. Biri diyor ki, "Ligi Galatasaray alsın", öbürü diyor ki, "Kupayı Beşiktaş alsın." Böyle şey olmaz. Fenerbahçe'yi sevmiyor olabilirsin, hatta düşman olabilirsin -ki ben öyle olduğunu zannetmiyorum- ama Beşiktaş veya Galatasaray'ın yöneticisiysen, "Fenerbahçe'nin şampiyon olmasını istemiyorum" diye beyanat veremezsin. Her şey bilinir ama her şey söylenmez. Yıldırım Demirören ve Adnan Polat böyle yaparak düşmanlığı körüklüyorlar. Şimdi kalkıp ikisi de Fair Play'den falan bahsetmesin. Fenerbahçe'yi suçlamakla ne iyi Galatasaraylı olabilirsin, ne de iyi Beşiktaşlı. Rakip rakiptir. Çıkarsın sahaya, centilmenlik sınırlarını aşmadan elinden gelen mücadeleyi verirsin. Beşiktaş ve Galatasaray gibi iki büyük kulübün yöneticilerine böyle şeyler yakışmıyor. Yıldırım Demirören ve Adnan Polat'ın yaptıkları son derece çirkin.

Futbolcularını töhmet altında bırakıyorlar

Kulüp yöneticiliği yapan insanlar birazcık da olsa aklı başında konuşacak. Sen rakip bir kulübe ne kadar düşman da olsan böyle konuşamazsın.

Bu kin niye?

* Trabzonspor-Fenerbahçe maçı öncesi ve sonrasında birçok tatsız olay yaşandı. Fenerbahçeliler'in otobüsleri taşlandı. TRABZONSPOR enteresan bir takım. Taraftarı daha da enteresan... Fenerbahçe'yi düşman gibi görüyorlar. Trabzon'da, olay çıkmayan bir Trabzonspor-Fenerbahçe maçı oynandığını hiç hatırlamıyorum. Her maçta Fenerbahçeli futbolcuları, taraftarları taşlamalar, küfürler, hakaretler... Bu düşmanlık, bu kin niye, anlamak mümkün değil.

Kulüp yöneticiliği yapan insanlar birazcık da olsa aklı başında konuşacak. Sen rakip bir kulübe ne kadar düşman da olsan böyle konuşamazsın.

Bu kin niye?

Yazının Devamını Oku

Hiç bozulmadılar

30 Nisan 2006
FENERBAHÇE, şampiyonluk için hayati önem taşıyan Trabzonspor maçında gerçekten iyi oynadı. 1-0 geriye düşmelerine rağmen oyun düzenlerini hiç bozmadılar. Aynı disiplin içinde mücadelelerine devam ettiler. Bu, dün akşamki maç için Fenerbahçe’nin en olumlu özelliğiydi. Sarı lacivertlilerin en önemli sorunu ise Appiah’ın sağ kanatta oynatılmasıydı. Nedendir bilinmez, Daum oyunun büyük bölümünde bu futbolcuyu, esas yeri olan orta göbekten kenara çekti. Aurelio her yönden dünkü maçın yıldızıydı. İkili mücadelelerde müthiş başarılıydı. Ayağına aldığı topları iyi kullandı ve sahada basmadık yer bırakmadı. Eğer ona bir kişi daha yardımcı olsaydı Fenerbahçe oyuna daha çok hakim olurdu; ne var ki ona en çok yardım edecek futbolcu olan Appiah sağ kanattaydı. Ne zamanki Semih girdi, ondan sonra Appiah ortaya çekildi, Fenerbahçe böylelikle topa daha fazla sahip oldu.

Anelka durgundu

Dün akşamın en çok şaşırtan futbolcu Anelka idi. Yeteneklerini her zaman övdüğümüz bu futbolcu, Trabzonspor karşısında anlaşılmaz bir şekilde isteksiz ve durgundu.

Fenerbahçe’ye maçı kazandıran olaylardan biri de Daum’un oyuncu değişikliğini erken yapmasıydı. Semih’in maçın bitmesine neredeyse 40 dakika kala oyuna girmesi, bütün dengeleri değiştirdi. Birbiri ardına gol pozisyonları bulan Semih, bunlardan ikisini gol yaparken, Anelka’yı da pozisyona soktu. Aslında bu durum sarı lacivertli takımın nasıl oynaması gerektiğini gösterdi...

Fenerbahçe hiçbir zaman tek santrforla oynamaz. İleride fazla adamınız olduğu vakit topu oraya daha rahat atarsınız. Ama, tıpkı dünkü maçın ilk yarısında olduğu gibi, Anelka’yı tek başına bırakırsanız oraya fazla top atamazsınız ve pozisyona giremezsiniz.

Trabzon da problemli

Fenerbahçe’yi birçok yönden eleştiriyoruz ama Trabzonspor’da da onlarca problem var. Yattara diye bir futbolcuları var, neden banko oynatılmaz, anlamak mümkün değil. Adamın yeteneklerini cümle alem biliyor. Bire birde çok rahat adam geçiyor. Pozisyona giriyor, atıyor, attırıyor. Bu olayın bir de yönetim kanadı var ki, o daha bir alem. Teknik direktör Vahid Halilhodziç’in gelecek sezon takımda kalıp kalmayacağı hala belli değil. Futbolcu, akıbeti belirsiz olan bir teknik adama ne kadar inanabilir, varın onun muhasebesini siz yapın.

Her şey bir yana, Fenerbahçe, Trabzonspor gibi zor bir deplasmanda, 1-0 geriye düşmesine rağmen üç gol atıp galip geliyorsa, demek ki iyi futbol oynuyor demektir. Haa, daha iyi oynayabilir mi, tabii ki oynar. Ama önemli olan kazanmaksa, Fenerbahçe bunu fevkalade iyi yaptı. Bu bakımdan bütün Fenerbahçeli futbolcuları ve Daum’u kutlamak gerek.
Yazının Devamını Oku