12 Mart 2006
FENERBAHÇE, Konyaspor önünde kendisine yakışan futbolu oynayıp, bol gollü bir galibiyet aldı. Sarı lacivertli futbolcuların kazanma arzuları, mücadeleleri ve oyun tempoları gayet iyiydi. Oynadıkları futbol hem seyirciye, hem Daum’a, hem de kendilerine keyif verdi. Uzun bir aradan sonra Kadıköy’de ilk kez böyle coşku dolu bir takım ve taraftar izledik.
Buraya kadar her şey güzel... Şimdi Daum’a sormak istiyorum; Appiah’ı neden sağ açık oynatıyorsun? Doğrusu, cevabını çok merak ediyorum. Bu adam ne için alındı, tabii ki orta sahanın ortası için. Madem sağ kanatta oynatacaktın, o zaman niye bu kadar para saydırdın? Dün ilk 45 dakikanın tamamında Appiah’ı sağda oynattın, deyim yerindeyse adamı bitirdin. Ama ikinci yarıda gerçek yerine, yani ortaya geçirince neler yapabildiğini gördün. Gerek Aurelio ile yan yana oynarken, gerek o çıktıktan sonra orta sahayı mükemmel toparladı Appiah.
Daum’a bir sözüm de Nobre konusunda. Eğer kendi sahanda oynuyorsan, bu oyuncuyu mutlaka oynatacaksın. Nobre, çok yetenekli mi, tabii ki hayır. Ancak, Brezilyalı tam tabiriyle onsekiz golcüsü. Sürekli hareket ediyor, boğuşuyor, toplara kafa, ayak, ne varsa uzatıyor. Her an gol atacak, attırabilecek bir oyuncu. Nobre hele hele Tuncay’la yan yana oynarsa çok daha etkili olur. Daum, Anelka çıktıktan sonra Tuncay’ı Nobre’nin yanına çekseydi, Fener çok daha etkili olabilirdi.
Tuncay’ı harcama
Tuncay demişken bir noktaya dikkat çekmek istiyorum... Daum son maçlarda bu oyuncuyu çıkarmayı alışkanlık haline getirdi. Bu, bir futbolcu için çok tehlikeli bir şeydir. Sen, ilk değişikliğini hep aynı oyuncu için kullanırsan, o adamın gözü sürekli kenarda olur. Oyuncu değişikliği işaretini görür görmez, "İlk çıkan gene ben olacağım" diye düşünür. Aman Daum dikkat et. Bu işi gelenek haline getirme. Yoksa Tuncay gibi kıymetli bir oyuncuyu kaybedersin.
Dün gece bütün futbolcular çok iyiydi. Ama Servet’i özellikle tebrik etmek istiyorum. Uzun süre hiç forma giymemesine rağmen, Galatasaray maçında olduğu gibi dün de çok güzel oynadı. Ama tabii Servet’in bu performansında Konyaspor forvetinin ’rakip savunmayı hiç rahatsız etmeyen’ futbolunun da önemli rolü vardı. Yeşil beyazlılar orta sahaya kadar topu gayet iyi götürüyorlar ama ondan sonra çok etkisizler. Hücum pres denen şey hiç yok.
Yazının Devamını Oku 9 Mart 2006
FENERBAHÇE kazandı, ama oynadığı futbolu ve mantığını anlamak mümkün değil. Öncelikle Daum, hiç oynamayan iki adamı sahaya sürdü; biri Servet, diğeri Deniz. Fena da oynamadılar. Oyunun sonlarına doğru yorulmaları da normal, çünkü doğru düzgün lig maçı oynamadılar. Ama asıl önemlisi Daum’un futbolculara sahada verdiği görev. Böylesine önemli maçlarda topu kazanmak, onu kullanmak ve oyunu kontrolünde tutmak önemlidir. Çünkü bunu yaparsan, hem rakibi topla oynatmazsın, hem de topun sende daha fazla kalmasını sağlarsın. Ama ne yapıyor Daum, orta sahada etkili olup, çabuk hücuma çıkabilen Appiah’ı sağ açıkta oynatıyor. Tamam Appiah oyun içinde yeri gelir sağ açık oynar, ama oraya konulup top bekletilmez. Böyle bir futbol anlayışıyla F.Bahçe nereye gider? 8 milyon Euro’ya orta saha için transfer edildi. Appiah, sağ açıkta etkisizleştiriliyor. Böyle olunca da F.Bahçe orta sahadaki mücadele gücünü kaybediyor.
Nereye giderse gitsin
Bu da yetmiyor, kendi sahada oynadığın maçta doğru düzgün hücum edemiyorsun. İlk 15-20 dakikada F.Bahçe biraz etkiliydi. Golden sonra sanki durdu. Anelka’ya top atacaksın da, o bir kişiye faul yaptıracak veya kendi başına pozisyon bulacak. Fenerbahçe topu ileri vuruyor, nereye giderse gitsin. Ara sıra Alex ve Analke ile G.Saray kalesine yükleniyor.
F.Bahçe’nin dünkü maça kadar en kötü oynayan oyuncusu Luciano’ydu. Ancak Brezilyalı dün geride mükemmel oynadı. İkili mücadeleye girdi, kafa topu aldı. Hücuma katıldı, gitti bir de gol attı. Alex dün uzun bir aradan sonra yine gayretli bir futbol sergiledi. Sanki ilk geldiği günlerdeki gibiydi. Hareketliydi, güzel de bir frikik golü attı. Bu arada Alex’in attığı gol öncesi yine verilmeyen bir golü daha var. Aykut topu elinden çıkardı, Alex tereyağından kıl çeker gibi topu alıp gol attı. Cüneyt Çakır bu golü neden vermedi, akıl almıyor.
Nobre oyunu değiştirdi
Ben dün akşam G.Saray’da Hasan Şaş’a hayran oldum, çok iyi oynadı. G.Saray bu maçı kazanmak için bilenmişti. İyi de oynadı. İlk yarının ortalarından itibaren oyunun kontrolünü eline aldı. İyi mücadele etti. Oyunun hakimi, futbolu oynayan, topu kullanan, ama bunlara karşın gol pozisyonları yakalayamayan da G.Saray’dı. Tabii ligde F.Bahçe’yi 2 puan geçmiş G.Saray, moralliydi. Ancak F.Bahçe 1-0 öndeyken Hakan Şükür’ün kaçırdığı bir gol var, o da akıl alacak gibi değildi.
Çok mücadeleci geçen, hırs ve sinir yüklü bir maç izlendi. İki takımın ligde şampiyonluk yarışı kovalarken, kupada karşı karşıya gelmeleri maçın önemini artırmıştı. Bu tip maçlara futbolcuları hazırlamak için antrenöre fazla iş düşmez. Akıl yönünden, sahaya yayılışı, oyuna hakimiyetiyle iyi olan G.Saray’dı. Ancak Nobre’nin oyuna girmesi, oyunun akışını değiştirdi. Appiah orta sahaya geldi ve F.Bahçe pozisyon bulmaya başladı. Bu bölümde F.Bahçe galibiyet golünü de buldu.
Yazının Devamını Oku 7 Mart 2006
Fenerbahçe kötü oynuyor. Yıldızların isimleri var kendileri yok. Kulübeye bakıyorsun, sahaya sürebileceğin 1 adam var. Onlara şans vermemişsin. Sonra Daum çıkıyor, "Acı çekiyoruz" diyor. O zaman çekeceksin bu acıyı. * Daum, ligde takipçi konumuna geçmenin takım üzerinde "Asıl işimiz şimdi başlıyor" düşüncesiyle farklı bir hava yaratacağına inanıyor. Buna katılıyor musunuz?
Liderin takipçisiyiz diyerek daha mı moralliyiz demek istiyor. 3 senedir kötü oynuyor F.Bahçe ve bunun 2 senesinde şampiyon oldu. Ama nasıl, seyirciye zevk vermeden, rahatsız edecek şekilde kötü oynayarak. Bir futbol takımı seyirciye de keyif verebilmeli. Seyirci stada keyifsiz gelmemeli. "Benim takımım iyi oynuyor" diye gurur duymalı. Bunu beceremedi Daum. İyi veya kötü antrenör diye tartışmıyorum, beni ilgilendirmiyor da. Beni ilgilendiren F.Bahçe’nin oynadığı oyun.
Kayseri’de kötü futbol oynadı ve yenildi ki, her şeye rağmen maçı kazanabilirdi de. Şanssızdı F.Bahçe, doğrudur, ama 70 dakika vurdumduymaz oynanmaz. 70 dakika mücadeleye girmeyen, yavaş oynayan, forvete top veremeyen, devamlı geri dönen, rakibin top kaptırmasını bekleyen bir takım görünümündeydi F.Bahçe. Nobre’nin oyunun başında kaçırdığı bir gol var, bir santrfor böyle bir gol kaçırır mı?
Demek oynayabiliyor
Anelka geriye top almaya gelmez. Nobre’nin çalışması bir işe yaramıyor. Süratli değil, top kontrolü yok, her darbede yıkılıyor. Boşa kendini yoruyor. Alex benim yerim 5 metre kare, onun dışına adım atmam diyor.
Gerçi dün Kayseri’de biraz daha hareketliydi. Luciano hiçbir ikili mücadeleye girmeyen, kendini saklayan biri. Önder hem rakibi, hem Luciano’yu kontrol ediyor, işi bu yüzden zor.
Bütün bunların yanında son 20 dakika F.Bahçe, Kayseri’de F.Bahçe gibi oynamaya başladı. Topa sahip olup yönlendirmeye, ikili mücadeleye girmeye başladılar. Çabuk oynamaya başladılar. Tuncay 2 tane kaleciyle karşı karşıya gol kaçırdı. Demek F.Bahçe böyle oynayabiliyor, peki bunu maçı başından itibaren neden oynamaz?
Sadece isimleri var
İlk yarı Rüştü’nün kurtardığı toplar var. Nobre’ninki dışında pozisyonlar hep rakibin. İkinci yarıda Volkan oyuna girer girmez Gökhan’ın bir şutunu kurtardı. F.Bahçe şampiyonluğa giden takım, yıldızları var diyorsun, yok o yıldızlar. İsimleri var, kendileri yok. Yıldız dediğin oyuncu maça ağırlığını koyar. Anelka’yı bir kenara bırakıyorum, çünkü o ileride kendine top atılmasını bekliyor. Atarlarsa koşuyor, o da nadir atılıyor.
Aurelio topu alıyor, yarım saatte veriyor. Ümit aynı, Serkan aynı... F.Bahçe rakibi karşısında topu ileri götüremeyince de geri dönüyor. Böyle oynamamalı. Kenara, kulübeye bakıyorsun. Oyuna sokacağın bir tane adam var, Semih. Diğerlerini oynatmamışsın, şans bile vermemişsin. Onlar için özel maçlar bile yapmamışsın.
Daum sonra da diyor ki, "Acı çekiyoruz." O zaman çekeceksin bu acıyı kardeşim. Daum’un dediği gibi takipçi olmak takıma nasıl yansır bunu sahada göreceğiz. Daha gayretli olacak diyor, belki... Ama moralsiz bir gayret olacak bence ki, bu da çok tehlikeli.
Alex hayal kırıklığı
* Fenerbahçe’de bu sezon hayal kırıklığı yaratan biri ya da birileri var mı?
F.Bahçe’de hayal kırıklığı yaratan en başta Alex. Böyle olmaması lazım. İlk geldiği gibi değil. İlk geldiğinde çok fazla koşmasa da hareketliydi. Ümit ile Serkan’da bir düşüş var. Aurelio ligde birinci devrenin ortalarından itibaren devamlı geriye dönmeye başladı. Bazı maçlarda ileri gidip güzel goller atmıştı.
Türkiye garip bir ülke... Soldan 25 metreden frikik atılıyor, itiş kakış arasında birisi kafayı vuruyor, "Alex asist yaptı" deniyor. Asist dediğin şey İbrahim Üzülmez’in Gökhan Güleç’e verdiği gibi gol pası. Bunun bir tanesini Alex yaptı mı? Alex oralarda değil. Değerlendirmelerimizi de yanlış yapıyoruz. Bunu TV’deki adam da yapıyor. Kenar topları tabii tehlikeli, ama asist değil.
F.Bahçe’nin oyun mantalitesinde ve fiziğinde de düşüş var gibi. Oynamıyorlar, yürüyorlar, son dakikalarda mücadele etmeye başlıyorlar. F.Bahçe oyun başladığı andan itibaren mücadele eder, süratli ikili mücadeleye giren bir takımdır.
Bunları yapamazsan takım olamazsın, ya da sıradan takım olursun. Fenerbahçe sıradan takım gibi oynuyor.
G.Saray moral ve sempati kazandı
* Galatasaray 2 puan öne geçti, bu şampiyonluk yolunda önemli bir avantaj diyebilir miyiz?
Tabii ki önemli avantaj. Bu avantajın yanında bir de moral kazandı. Hem de iki misli. Büyük yokluklar içinde öne geçti. Düşünsenize, böyle ortamda futbolcuların kendilerine daha bir güveni gelmez mi? Artı bir de futbol kamuoyunun sempatisini kazandılar. 2 puan fark da az değil. Averaj hesapları önemli.
Fenerbahçe birara 6 puan fark yapmıştı, sonra 4’e inip öyle seyretmişti. Sonra bir anda o fark eridi. Her türlü imkana sahip olmasına rağmen Fenerbahçe, 5 haftada 10 puan kaybetti. Fenerbahçe ligde ikinci yarıya nasıl hazırlandıysa, farkı bir anda tüketti. Bu şampiyonluğa giden, yıldızları olan bir takımda olmaması gereken bir şey.
Bir de şu faktör var, 1-2 maçta F.Bahçe lehine hakem hatası denk gelince, sarı lacivertliler aleyhine büyük kampanya başladı. Bundan yönetim de futbolcular da rahatsız oldu. Şimdi F.Bahçe büyük kulüpse, içinde bulunduğu bu durumu çabuk atlatır.
Şunun altını çizmeliyim... F.Bahçe kötü oyunundan dolayı eleştiriliyor ki bunu yapanlar, bu işi bilenler, anlayanlar. Bu F.Bahçe’ye bir ihtardır, öneridir. Şunlar yanlış yapılıyor, düzeltin deniyor. F.Bahçe’yi berbat oynarken övenler var. Bunlar da F.Bahçeli geçinen ve en kötülüğü yapanlar. Hatalar söylenecek ki, düzeltilsin.
F.Bahçe baskı altında
* Ligdeki son tablo yarınki Türkiye Kupası randevusuna nasıl yansır, olası bir yenilgide başkan Aziz Yıldırım, Daum’a desteğini sürdürür mü?
Aziz Yıldırım’ın ne yapacağını bilmiyorum, ama bu kadar kötü oyuna rağmen "Ben antrenörün arkasındayım" diyorsa, herhalde devam edecektir. Beyanatı var, diyor ki "Ben iyi oyunla ilgilenmiyorum, maçı kazansın yeter. Şampiyon olayım yeter." Ama mücadele iyi oyunu getirir. F.Bahçe hem mücadele etmiyor, hem de kötü oynuyor. Yıldırım bunu göremiyor. Benim anlamadığım bir nokta daha var; kimse "Daum gitsin" demiyor ki... Hatalı, oyunu okuyamıyor, yanlış oyuncular değiştiriyor, yedekleri hazırlayamıyor. Herkes bunu söylüyor, kimse "kov" demiyor. Hataları gösteriyor. Ama bu uyarılar, kovulma olarak algılanıyor.
Şimdi F.Bahçe, Kayseri’deki yenilginin ruh halini üzerinden atamazsa bu, G.Saray ile oynanacak kupa maçına da yansır. F.Bahçe bir de G.Saray’a yenilirsem düşüncesiyle sahaya çıkacak. Karşısında da G.Saray gibi zorluklarla mücadele ederek liderliğe yükselmiş bir takım var. Daha moralliler. Sorun burada.
Fenerbahçe’nin işi zor
* Anelka Fransa Milli Takımı’nda parlıyor, ama Fenerbahçe’de bekleneni veremiyor neden?
Fransa Milli Takımı’nda topu hızlı atan, nereye atacağını bilen oyuncular var. Fenerbahçe’de ise topu atamayan, sürekli geriye oynayan oyuncular. Bu durumda Anelka nasıl oynayacak? İnsanüstü biri olması, geriye gelip topları alması lazım. F.Bahçeli futbolcular hala onun yeteneklerini anlamış değiller.
Geçen sene yazdık bunları, Nobre ile Luciano’yu gönderin dedik. Nobre’nin yetenekleri sınırlı, Luciano iyi futbol oynayamaz, defansında gedik verir dedik. Aman Alex rahatsız olmasın diye ilk imzayı onlarla attılar.
Bu kafayla böyle olur. Bütün bunları kenara bıraktık, hadi bu normalde idare eder dedik, ama işler kritik bir hal aldı. F.Bahçe can pazarındaki takımlarla oynuyor. Hadi Kayseri üçüncü. Ankaraspor’a yeniliyorsun adam çırpınıyor. G.Saray, Trabzon haricinde F.Bahçe’nin hemen hemen çoğu rakibi kümede kalma mücadelesinde.
En büyük başkan
* Aziz Yıldırım tek aday olarak girdiği kongrede bugüne kadarki en yüksek oyunu alarak 7. kez başkanlığa seçildi. Bu konudaki yorumunuz...
Aziz Yıldırım’ın zaten rakibi yoktu. Keşke bir rakibi çıksa. Ama bir gerçek var, Yıldırım F.Bahçe’de Daum konusundaki inadına rağmen muhteşem şeyler yaptı. Bence gelmiş geçmiş en büyük başkan. Herkes bir şeyler yapmıştır, ama Yıldırım şu anda tartışmasız. Para işini anlamam ama tesisleşme ve kulüpte yerleştirdiği sistemle kim gelirse gelsin onun eline su dökemez, bu da bir gerçek.
Benim bir tek isteğim var başkandan, Fenerbahçe başkanı dediğin zaman bütün camianın başkanıdır. Sadece yönetimi değil, bütün camiayı kucaklamalı.
Yazının Devamını Oku 6 Mart 2006
70 dakika uyuyan bir Fenerbahçe ve kendine geldikten sonra yediği golle yıkılan bir takım. Fenerbahçe her zaman oynadığı oyunu dün gece de Kayserispor karşısında sergiledi. Yavaş yavaş oynadı. Hücuma katılmayan, hiçbir şey yapmayan ve pozisyon üretmeyen orta sahası vardı. Oyunun başında Nobre’nin kaleci ile karşı karşıya kaldığı ve nereye atacağını göstere göstere yaptığı bir vuruş var, onun dışında da pozisyonu yoktu. 70 dakikada Fenerbahçe’nin görüntüsü buydu. Bu dakikadan sonra F.Bahçe toparlandı. Çabuk, ikili mücadeleye giren, hareketli bir takım görüntüsü kazandı, ama nafile.
Sanki antrenman
70 dakika Fenerbahçe, kendine yakışan futbolu niye sergilemedi... F.Bahçe çabuk oynamalı, pozisyon üretmeli, ikili mücadeleye girmeli. Son 20 dakika bu görüntüye büründü. Tuncay iki tane gol pozisyonu buldu. Birinde topu dışarı attı, diğerinde de kaleciye nişanladı. Ümit biraz ayıldı, Nobre’ye attıkları topların öldüğünün, Anelka’ya attıklarında hiç olmazsa onun bir iki kişiyi geçip pozisyon hazırladığının farkına vardı. Artık 1.5 senede bu da öğrenilemiyorsa, ayıp. Kime uzun top atılacağının bugüne kadar farkına varmaları gerekiyordu. Fenerbahçe son bölümde topa daha fazla sahip olup iyi kullanmaya başladı. Yoksa F.Bahçe özel antrenman maçı yapıyor havasındaydı.
F.Bahçe’nin Tuncay’ın kaçırdığı golle başlayan mücadeleci oyununu maça yayması gerekirdi. Şampiyon olmak istiyorsa bu şart. Yoksa 70 dakika sahada gez, böyle bir anlayışla şampiyon olunmaz. Sürekli geriye paslaşıyorlar ve sonra da zannediyorlar ki iyi oynuyorlar. Bir de topları ileri şişiriyorlar ki, o da orada oyuncu yoksa rakipte kalıyor, olsa da alınması mümkün olmuyor. F.Bahçe forvetini oynatması gereken de orta saha. Ancak onları bu çalışkanlığı göstermiyor. Yakaladığın 3 pozisyonu da böyle kritik bir yarıştayken değerlendiremezsen sonuç kaçınılmaz oluyor. Karşında da topu iyi kullanan, yardımlaşan bir takım var.
Böyle futbol yok
F.Bahçe bu kadar kötü ve bilinçsiz oyunu nasıl beceriyor hayret ediyorum. Son 20 dakika oynadığı futbolu 90 dakika oynasa ve kaybetse diyeceğiz ki, şanssızdı bir gol yedi yenildi. Ama öyle bir futbol yok. Kaleci Volkan’ın da öyle bir gol yememesi lazım. Çok sert bir top değildi, ama hadi oluyor diyelim, defans da suçlu. Birbirlerine yakın oynamıyor, oyuna katılmıyorlar. Yakın oynasalar, hiç olmazsa alan daraltıp rakibe pozisyon vermeyecekler. Fenerbahçe yenilecek tabi, bir takımın yenilmemesi diye bir şey söz konusu değil. Ancak son 20 dakikadaki oyunu maçların tamamında oynamak zorunda. Yoksa kaybetmeye devam edecek.
Yazının Devamını Oku 28 Şubat 2006
Fenerbahçe oynadığı bu futbolla her rakip karşısında zorlanır. 1- Yavaş oynuyorlar. 2- İkili mücadeleye hiç girmiyorlar. 3- İki kişi eksik oynuyorlar; Anelka ve Alex. Anelka geziniyor. Alex gezinmiyor da sanki parkta oturuyor. 4- İki bekin yetenekleri sınırlı. * F.Bahçe’ye ne oldu da üstüste kayıplar yaşıyor, düşüşe mi geçti?
F.Bahçe zaten bugüne kadar berabere kalacağı veya kaybedeceği maçları da duran toplardan falan kazandı. Halen de öyle gidiyor. Türkiye’de bütün takımların sıkıntısı duran toplarda pozisyon alamaması. Bir duran topta hangi futbolcu kimi savunacak belli değil. Atış esnasında yaşanan karambolde de biri kafa veya ayakla vuruyor ve sonuca gidiyor.
Şimdi önceki günkü derbiye bakıyorsun. Maç F.Bahçe için çok önemli. Tamamen kendi seyircisi önünde oynuyor, Beşiktaşlı taraftar yok. Büyük de destek görüyor. Ama sahada mücadele eden bir tek Appiah var.
Sorumlu Daum
Böyle takım olur mu? Buradan şu çıkıyor; F.Bahçe’de herkes kendi kafasına göre oynuyor. Bu futbolcuları organize edecek, koşturacak kim, Daum. Herhalde Daum futbolcularla konuşuyordur.
Ama demek ki, teknik adamın oyuncularıyla konuşması onların hiç umurunda değil. Alex bildiği gibi oynuyor, yürüyor. Orta sahayı tıkıyor. Anelka sağa sola koşuyor, ama etkisiz, ona düzgün top da atılmıyor. Bir tek Appiah mücadele ediyor, ikili mücadeleye giriyor, ileri çıkıyor. Aurelio sürekli etrafında dönüyor. Bütün bunların yanında ikili mücadeleye girip top da kazanamıyor.
Fenerbahçe hareket edemiyor, çoğalamıyor ileride. Topa sahipken, geriye oynayarak hem rakibin ekmeğine yağ sürüyor, hem de kendini lüzumsuz yere sıkıntıya sokuyor.
İdefiks olmuş, sağda sağ beke, solda sol beke top vereceksin. Sol bek ne yapacak ortaya verecek. Fenerbahçe topu ya ileri şişiriyor, ya da kenarlara oynayıp öldürüyor, sonra da iyi oynadığını zannediyor. Gol pozisyonu da üretemiyor.
Yani Fenerbahçe elinde yıldızlar olmasına rağmen ne bu yıldızları koşturabiliyor ne de bir uyumu sağlayabiliyor. Bunun sorumlusu kim peki, antrenör Daum.
Hep zorlanıyor
F.Bahçe bu futbolla her rakip karşısında zorlanır. Nedenleri şöyle özetleyelim... 1- Yavaş oynuyorlar. 2-İkili mücadeleye hiç girmiyorlar, "Rakip hata yapsın da top bize gelsin" diye bekliyorlar. 3-İki kişi eksik oynuyorlar; Anelka ve Alex. Anelka geziniyor. Alex gezinmiyor da sanki parkta oturuyor. 4-İki bekin yetenekleri sınırlı. Defansın arkasına atılan her top gol pozisyonu oluyor.
İşin içinde iş var...
* Diyarbakır’da yaşanan olaylarda tahrik var mı, yoksa provakasyon mu?
Dİyarbakır’daki olayları tam anlayamadım. Her şey olabilir. Futbolcunun hareketi 22. dakikada olmuş.
Bunun protestosu 87’de mi olur? O işin içinde başka bir şey var. Açıklık kazanmadı.
Gerçek Sergen şov yapardı
* F.Bahçe-Beşiktaş derbisine ne veya kim damgasını vurdu?
İki gol atan Beşiktaşlı Sergen derbiye damgasını vurdu. Sergen ekstra oynamadı. Çalıştı, bir takım için ne lazımsa yaptı. Sergen gerçek Sergen’in kalitesini sahaya yansıtsa şov yapar, seyirciyi keyiften öldürürdü. Bu yüzden fazla bir şey de yapmadı diyorum.
Sergen 18 içinde topu göğsüyle durduruyor bir tane F.Bahçeli oyuncu ona müdahale etmiyor. Ümit Özat hamle yapıyor sonradan, ama bastıramıyor bile. F.Bahçe hep böyle ağır ve geç hamle yapan bir defansa sahip.
Fenerbahçe streste
* Zirvede puan farkı bire indi. Fikstürü de göz önüne aldığınızda şampiyonluk yarışında kim avantajlı?
Bu farklı bir yorum. Fikstüre bakarak sonuç söylenmez. İki güçlü takımın kalan maçlarda göstereceği performansa bağlı. Fenerbahçe de Galatasaray da deplasmanda kazanabilen takımlar. Diğer takımlarla maçlarını kazanıp kendi aralarındaki derbide de bu işi çözecekler.
Tabii deplasmanlarda oynayacakları oyun da çok önemli. Beraberlik halinde 2 puan kaybediyorsun ki, o da mağlubiyet gibi bir şey oluyor. Az kayıpla maçlarını atlatan takım şampiyon olacak.
Yalnız şu bir gerçek, F.Bahçe strese girdi. Fark bire indi ve önünde G.Saray derbisi var. Böyle oynarsa oynayacağı her takımla maçı zor. Geçen hafta kupada Tarsus İY da ilk yarı F.Bahçe’den 5 kere daha iyi top oynamıştı. Tarsus nerede 2. Lig’de. Alex’in başına bir oyuncu dikiyorlar onu durduruyor. Kenardan top getirsen de ceza alanında kafaya çıkacak adam yok F.Bahçe’de.
Anelka "Çıkmadı" demesinler diye çıkıyor. Nobre iyi niyetli çalışıyor, ama yetersiz. Tuncay kendini göstermek için didiniyor, bundan dolayı da lüzumsuz yoruluyor.
Öyle veya böyle G.Saray, Fenerbahçe’nin ensesine geldi. Ve bu ortamı F.Bahçe kendi hazırladı.
Gerets yanlış yapıyor
* Galatasaray iki forvetle mi, üç forvetle mi oynamalı?
Galatasaray’ın çok güzel bir sistemi vardı. Hakan Şükür hem hava topuna hakim hem yerden arkadaşlarına iyi toplar atan bir oyuncu. Ümit Karan gol krallığına gidiyor, güzel vuran, fizik mücadeleye giren futbolcu. Ve adam eksilten, hem kafaya çıkan mücadeleci bir Necati Ateş. Peki Gerets, bunlardan birini niye tutuyorsun kenarda.
İliç oynayacak diye mi? İliç oynasa ne olur oynamasa ne olur. Senin oynatacağın bu üç oyuncu da ondan daha iyi. Takımın bu kurgusuyla ne oynuyorsun, ne bozuyorsun. İliç’i Gerets transfer etmişse onu oynatarak neyi gösterecek. İliç kötü oyuncu değil, ama ondan daha iyileri var. Her oyuncu oynamak ister... Sahaya çıkmak ister... Kulübede oturmayı problem etmiyorum dese bile yalan söyler. O seyircinin alkışını, sesini sahada duymak ister. Krallığa giden bir adamı daha çok teşvik edeceğine cezalandırıyorsun.
Bir de futbolcu bir yerde anlaştığı oyuncuyla oynamak ister. Yanımdaki anlaştığım bir futbolcu arkadaşımsa keyifli oynarım, anlaşamadığım biri olursa tüylerim diken diken olur sahada.
Küfür edeni stada sokmayacaksın
* Statlarda küfürün önüne nasıl geçilir?
Statlar futbolla keyif alınacak bir yer, küfürle neyi kazanıyorlar. Anlaşılır gibi değil. Küfürle bir güç göstermek mi istiyorlar? Aksine herkes tarafından nefretle karşılanıyorlar. Normal tezahürat yapsalar, birbirlerine sataşmasalar, derbi ne kadar renkli olabilirdi. Tezahüratlarla, takımı teşvikle, stadın Beşiktaş taraftarıyla da dolmasıyla bir şölen yaşanırdı. Beşiktaş bayrakları da dalgalanırdı.
Tribünde küfür eden adam kendinde değil. Bu adamları belirleyip statlara sokmayacaksın, bunu önlemenin başka yolu yok. Bizde her statta adamın içinden geliyor küfür, içinden gelmeyecek. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın küfür konusundaki sözlerinin yanlış anlaşıldığına inanıyor ve öyle bir şey söylediğini de zannetmiyorum. Ne öyle bir yeteneği, ne bilgisi, ne de selayeti var. Aziz Yıldırım zeki bir adam, böyle bir şey söylemez. F.Bahçe’de küfür yüzde 60 azaldı. Yine bir takım taraftarlar protesto etmeye çalışıyorlar, ama onları diğer seyirciler susturuyor.
Yazının Devamını Oku 27 Şubat 2006
BEŞİKTAŞ için prestij, Fenerbahçe için şampiyonluk yarışında hedefe ilerlemesi için kazanması gereken bir maçtı. Bu futbolculara büyük stres yükledi. Bu da maça yansıdı. Öncelikle Beşiktaş’tan söz etmek istiyorum... Çok akıllı, ciddi, topu ayaklarında tutarak kontrollü bir oyun sergilediler. Dan-dun ileri vurmadan oynadılar ki, bu da çok önemli bir futbol anlayışı. Topa sahip olup, mümkün olduğunca oyunu kendileri yönlendirmeye çalıştılar. Bir yerde şans da yanlarındaydı. Çünkü Sergen’in golleri karambol toplarından geldi. Bunu söylerken Sergen’in dönerek attığı golün çok güzel olduğunu da belirtmeliyim. Tümer topa sahip olarak F.Bahçe’ye oynama izni vermemeye çalıştı. Sergen iki golün dışında fazla bir şey yapmadı. Ancak bu iki gol belki de Fenerbahçe’nin şampiyonluğuna malolacak.
Pozisyon üretemiyor
Fenerbahçe’ye gelince... Silahları olan bir takım gibi gözüküyor... Rakibine göre oyunda üstün gözüküyor, doğru... Ama pozisyon üretemiyor. Çünkü futbolcuları ikili mücadeleye girip kazanmak için uğraşmıyor. Tuncay ile Nobre’nin attıkları kafa golleri de güzeldi. Yalnız Fenerbahçe’nin savunmasına ne demeli... Şampiyonluğa giden bir takımın savunması rakibine böyle pozisyonlar vermemeli. F.Bahçe 1-0 önde ve 2-1 yenik duruma düşüyor. Bu nasıl izah edilir belli değil. Oyunun hakimiydi F.Bahçe, ama Beşiktaş’ın planlarını istediği gibi uygulamasına engel olamadı. Rakibin orta sahada iyi top çevirip, çabuk çıkarak gol atma düşüncesine teslim oldular. Tamam F.Bahçe istekliydi ve mücadeleciydi, ama bunu skora yansıtacak kadar etkili olamadı.
Bu arada Daum’un ikinci yarıda sahada yaptığı değişiklikde akıllıcaydı. Daum’un Ümit’i sağa çekmesi iyi oldu. Ama F.Bahçe Anelka’yı yine kullanamadı. F.Bahçe ya çok pas yaparak, ya da çok geri oynarak rakibine toparlanma fırsatı veriyor. Karşısındaki takım da Beşiktaş’tı ve sıradan bir takım değildi. Ankaraspor, Fenerbahçe’yi yeniyorsa, Beşiktaş da yenebilirdi. Çünkü karşısındaki zaten sıradan bir takım değildi. F.Bahçe çok büyük bir takım olmasına rağmen büyük futbol oynamadı.
Hakem iyiydi
Golere rağmen sahaya bakıyorsun, "Bu da ne güzel oynadı" diyeceğim bir futbolcu yok. Sinir harbi içinde geçen bir maç oldu. Bu da hakemin her verdiği kararda protestoya yol açtı. Türkiye’de bir gelenek yerleşti. Bir takım kendi aleyhine bir karar gördü mü, hemen protesto. Oysa hakem Selçuk Dereli gayet güzel yönetti maçı. Türkiye’de futbolcular da artık en ufak mücadelede faul beklemesin.
Dört gol oldu ve duran toplardan gelenler ağırlıklıydı. Bunu göz önüne alınca Türkiye’de artık top oynanmıyor gibi bir gerçek ortaya çıkıyor. Derbi sonuçta berabere bitti. Bu skor F.Bahçe için tabii ki kötü. Şampiyonluk yarışında büyük bir kayıp. Hem de öne geçtiği bir maçta beraberliği zor kurtardı. Yalnız bu skor Beşiktaşlıları da aldatmasın. "F.Bahçe’yi yeniyorduk elimizden kaçırdık" havasına girmesinler. Beşiktaş’ta oynayan çoğu futbolcu, Beşiktaş formasını giymeye ne hazırlar, ne de o becerileri var.
Yazının Devamını Oku 23 Şubat 2006
FENERBAHÇE’nin Beşiktaş’la yapacağı derbi öncesi hafta arası böyle bir maç oynaması iyi oldu. İlk devre hiç mücadele etmeyen, pres yapmayan Fenerbahçe, ikinci devrede bambaşka bir çehreyle çıktı karşımıza. İkili mücadelelere girdiler, topu kullandılar ve pozisyonlara girdiler. Fenerbahçe ikinci yarıdaki gibi oynamalı. Çünkü çok becerikli oyuncuları var.
Eğer topu rakibine bırakırsan ve hata yapmalarını beklersen üstünlük sağlayamazsın, hiçbir şey yapamazsın. Birinci devre Fener mücadele etmeyince Tarsus cesaretlendi ve daha iyi top kullandı. "Top bana gelsin" diye beklemeyeceksin. Öyle yaparsan Tarsus gibi her takım istediği gibi oynar, kalende tehlikeler yaratır.
Rakibine bu kadar çok pres yapma şansı verirsen, üstünlük sağlyamazsın. O zaman özelliğin ve büyüklüğün de ortaya çıkmaz. Eğer ikili mücadelelerde topu kazanırsan, rakibini konturpiyede yakalarsın.
Kendilerine geldiler
Ligde alınan Ankaraspor mağlubiyetinden sonra, daha canlı, daha istekliydi sarı lacivertliler. Bunda rakibinin zayıflığının da etkisi vardı. Bu galibiyetle "ben de kupanın içindeyim" diyen ve çeyrek finale adını yazdıran Fenerbahçe, Galatasaray’a rakip oldu. Türkiye, güzel bir derbi daha izleyecek.
Nobre’nin attığı ikinci golü çok beğendim. Anelka’nın 30 metreden attığı topu göğsü ile düzeltip, uzaktan mükemmel vurdu. Demekki, Nobre böyle güzel goller de atabiliyormuş. Anelka ve Nobre bu maçta kendilerine geldi. Her ikisi de birbiri ile yardımlaşarak oynadı.
Söylenecek bir şey yok. Bu galibiyet ve ikinci yarıdaki futbol, Fenerbahçeliler’i Beşiktaş maçı öncesi biraz olsun ümitlendirdi. Taraftarları hareketli bir Fener izledi. İkinci devredeki Fenerbahçe, Beşiktaş derbisine hazır bir görüntü verdi.
Yazının Devamını Oku 21 Şubat 2006
Savunma sıkıntılı, Fenerbahçe silahlarını iyi kullanamıyor, ama bunun içinde en önemlisi Brezilyalılar ile Fransız arasındaki problem. Anelka ile Brezilyalılar Alex ve Marcio Nobre birbirlerine pas vermiyor. * F.Bahçe’nin en büyük kozu duran toplardı, sarı lacivertliler duran toptan gol yiyor. F.Bahçe savunmasında sorun mu var?
F.Bahçe savunmasında sorun var. Hiçbir adam paylaşımını doğru dürüst yapmıyor ve hava toplarını rakibe veriyor. F.Bahçe’nin yediği gollere bakın, çoğu kenar toplardan. Luciano her çıktığı topu kaybediyor. Bir tek Önder var, o da nereye yetişecek? Rakibi mi marke edecek, Luciano’yu mu?
Sorun F.Bahçe’nin oynadığı oyunda. F.Bahçe hiçbir zaman rakibine üstünlük kuramıyor. Son 15 dakika büyük enerji sarfediyor. Onun dışında üstünlüğü yok. Rakibini eziyor diyemiyorsun. Bu kadro ile her takım başabaş oynuyor. Christoph Daum’un hataları da var. Tuncay diye bir adam var. Koşuyor mu, koşuyor... Sahada çalışıyor mu, çalışıyor... İleri deplase oluyor mu, oluyor.. Peki, Daum niye çıkartıyor onu?
Silahlarını çıkardı
Çıkartırsın, takımın patronusun, ama öte yandan onun yerine Appiah geçiyor. Nereye alındı Ganalı futbolcu, orta sahaya... Daum tutuyor onu sol açığa geçiriyor. Orta sahada mücadele edecek, takımı, arkadaşlarını atağa kaldıracak adam Appiah, sonra o da dışarı alınıyor. Uzun toplarla yükleniyorsun, peki Semih hava topu alabilir mi? Hayır. Nobre de alamaz. Bütün bunlar biraraya geliyor, sonuç ortada.
Ankaraspor karşısında oyundan silahlarını çıkartıyor Fenerbahçe ve sanki "Beni yenin" demek için uğraşıyor. Birinci golde Rüştü’nün % 30 hatası var, ama asıl hata o topa vurduranlarda. Her kaleci der ki, benim defansım bu topu alır, ona göre davranır.
Çünkü duran toplarda herkes pozisyon alır adam paylaşır.
Hiçbir takım yenilmez değil, hepsi yenilir. F.Bahçe de yenilir. Bundan önce de puan kaybetmesi gereken maçları kazandı. F.Bahçe’nin yenilmesi problem değil. Sahadaki oyun anlayışı yanında asıl sıkıntı Brezilyalılar ile Anelka arasında sorun var.
Birbirleriyle paslaşmıyorlar
Birbirlerine pas vermiyorlar. Ankaraspor karşısında 1-1 yapmış skoru F.Bahçe, 1 dakika sonra pozisyon geliyor. Luciano fevkalade indiriyor, yanında Anelka var.
Fransız futbolcunun önüne indirecek, o da gol atacak. Atmıyor. Aynı şekilde soldan Anelka geliyor, Nobre sağ tarafta boş. Anelka vermeyip şut atıyor, top auta gidiyor.
Bunlar bir takım içinde olmamalı. Alex daha çok Nobre ile oynamaya çalışıyor. Burada takım önemli, Brezilyalı, Fransız önemli değil. Peki takımda bu durumu teşhis edip el koyacak olan kim, antrenör, yönetim. F.Bahçe böyle vurdum duymaz durumda gidiyorsa fevkalade çirkin, kötü. Herkes kendine göre değil F.Bahçe’ye göre oynamalı.
Takım içindeki arkadaşlık, beraberlik, takımın kazanması için elele vermeleri önemli. Futbolcu oyundan alınıyor, protesto ediyor. Oyuncu o ruh haliyle tepki gösterebilir. Yalnız birlik ve beraberlik olmazsa, yıldız olduklarını gösteremezler.
Yabancıların kompleksi
* Beşiktaş tam çıkışa geçti derken üstüste hayal kırıklıkları yaşattı. Bunu neye bağlıyorsunuz? Ahmed Hassan kadro dışı. Beşiktaş yönetimi ne yapmalı?
Beşiktaş 2 kere de kaybeder, 5 kere de. Bu takım üstüste maç kazanacak bir futbol oynamıyor. Yalnız Ahmed Hasan diye bir adam geliyor, Afrika Uluslar Kupası’nda fevkalade oynamış. Gecikti diye kadro dışı. Bir ceza vereceksen para cezası ver. Anlaşılan Tigana onu takımda düşünmüyor. Oysa Türkiye’de Ahmed Hassan gibi futbolcuya her kulüpte ihtiyaç var. O çok önemli bir futbolcu, ama ne hikmetse kıymetini hiçbir antrenör anlayamadı.
Gövde gösterisi
Türkiye’ye gelen yabancı antrenör buradaki insanların futboldan anlamadığını zannediyor herhalde. Onlara göre, ne basın, ne seyirci, ne de yönetim ki en önemlisi idareciler hakkında böyle bir kanıya sahipler. Tigana, Ahmed Hassan’a ceza veriyor, Okan ortalıkta yok. G.Saray’a bakıyorsun, Gerets, Hakan Şükür’ü son 10 dakikaya kadar kulübede bekletiyor.
Trabzon’a dönelim... Gaziantepspor birara tek kale oynuyor, gol atamıyor. Trabzonspor’da Vahid Halilhodziç, Yattara’yı kenarda tutuyor. Gol atacak adamı son dakikalara kadar oturtuyor. Oysa Ömer Rıza karşı karşıya 4 tane kaçırmış. Süratli oyuncu, ama gol vuruşu yok. Yattara tam bu maçın adamı, ama kulübede. Onu erken oyuna alsa hem oyun güzelleşecek, hem de rakip Yattara’yı durdurmak için çırpınıp Trabzon’un üstüne gelemeyecek.
Hepsi başka havada
Ama acayip bir kompleks içindeler. Oyuncuları küçük düşürme, disiplin sevdaları yüzünden benim dediğim olacak havasındalar. Oysa disiplinsizlik de söz konusu değil, ama onlar gereksiz gövde gösterisi yapıyorlar. Takımlarının kaderleriyle oynuyorlar. Bunun faturası da kulüplere çıkıyor.
Beşiktaş’a dönersek... Yöneticiler istifa edelim demiş, başkan devam konusunda diretmiş. Başkan Yıldırım Demirören istifayı hiç düşünmüyor. Kıvanç Oktay da vurmuş masaya yumruğunu, "Futbol Şubesi benim" demiş.
Galatasaray pişman olacak
* F.Bahçe’nin puansız kapadığı haftada Sivasspor beraberliği G.Saray’a neye malolacak? G.Saray stres kurbanı mı?
G.Saray iki defa fırsat tepti. Olabilir, futbol bu. Yalnız G.Saray stresli, Cihan Haspolatlı’nın rakibine attığı yumruk ve oyundan atılması da bunun sonucu. Normalde öyle bir yumruk atar mı, hayır. Ama gol atamıyorlar ve sinirleniyor. G.Saray F.Bahçe’yi yakalayacağım diye sahada baskı altında, rahat oynayamıyor.
Bir de şu var. G.Saray 2 oyuncuyu para verdi, aldı diye oynatıyor. Böyle bir şey görmedim. İliç de Heinz da Sivas maçında sanki sahada yoktular. Buna karşın Hakan Şükür oturuyor. Sonra Sabri giriyor.
Bu futbolcularda bir şey yok, satamazsın da. Hakan maçın sonunda oyuna alınıyor. Bu değişiklik devre arasında yapılmalıydı. Zemine ve oyun şartlarına göre belli ki top havaya kalkacak. Hakan’a ihtiyacın var. G.Saray gol atsa, ne Cihan atılacak, ne de strese girecekler.
Sivas mücadele ediyor, ama silahı yok hücum edemiyor. G.Saray kendi imkanlarını da kullanamamaya başladı. Eline gelmiş fırsatı kaçırdı. Sonra bunu çok arar. Daum güzel söylüyor, 4 puanla değil 1 puan farkla da şampiyon olunuyor.
Fair-Play’den bahsetmeyin
* Cihan’ın yumruğu için G.Saraylı yöneticiler "Cihan’a da yumruk atıldı. İkisi de atılmalıydı" diyor, sizin yorumunuz nedir?
Televizyon defalarca gösterdi; Cihan vuruyor Atilla Birlik’e. Cihan’a savrulan bir yumruk yok. Böyle senaryolar yazıp Türk futbolunu küçültmesinler. Atilla ne yaptı ki. Ama Cihan’ın ne yaptığı gayet net görülüyor.
Kimileri hala ilginç beyanlarla günü kurtarma peşindeler. Sonra da çıkıp Fair-Play’dan bahsediyorlar.
Yazının Devamını Oku