Meme kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser türlerinden biri. Son aylarda medyada yer alan haberler nedeniyle meme kanseri ve bu kansere yol açan genetik faktörler özellikle kadınların ilgisini çekiyor. Gen Test Genetik Tanı Merkezi’nin uzmanları Dr. Aslıhan Ekmekçi ve Dr. Tarkan Kalkan, kadınların korkulu rüyası meme kanserinin genetik tanımlanması için şu bilgileri verdiler;
“Bu konuda ilk bilinmesi gereken nokta, kanserin multifaktöriyel bir hastalık olduğudur. Yani bir çok farklı etkenin bir karışım oluşturması sonucu kanser meydana geliyor. Genetik yatkınlık bunların içinde en anlamlı olanı. Tüm meme kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 5-10’u kalıtsaldır. Ancak kalıtsal yatkınlığı olan insanların hepsinde kanser gelişmediği de unutulmamalı. Aile öyküsü varlığı meme kanseri açısından önemli bir risk faktörü. Kişinin birinci derece akrabaları içinde bir kişinin meme kanseri olması, o kişinin meme kanseri geliştirme riskini 1.80 kat artırır. İki adet birinci derece akrabada varsa risk 2.9 kat artar. Moleküler genetik alanındaki gelişmelerle, kansere yatkınlığın kalıtılmasına yol açan farklı genler tanımlanmıştır.
Gen testi yapılmalı mı?
Kadınlarımız açısından en önemli konulardan birisi bu genlerin testlerini kendilerine yaptırıp yaptırmamaları sorusudur. Özellikle ailesinde meme kanseri olan bireylerin kafasında bu konu önemli bir yer tutabilmektedir. İlk olarak bilinmesi gereken ailesel meme kanserlerinde çok fazla sayıda gen bölgesi ilişkilendirilmektedir. Herhangi bir sebeple kendisine genetik test yaptırmayı düşünen bireylerin ilk olarak genetik danışma hizmeti alması önemlidir. Bu sayede soy ağaçları çıkarılan, aile öyküleri alınan, ailedeki değişik hastalık ve özellikler saptanan kişilerin yaşam öyküleri ile birlikte risk tahmini değerlendirme programları kullanılarak uzun süreli risk hesaplaması yapılabilir.”
PAHALI TESTLER
Meme kanseri için yapılacak gen analizlerinin oldukça pahalı olduğunu söyleyen Dr. Ekmekçi, “Burada unutulmaması gereken ailesel meme kanserlerinde farklı bir çok genin sorumlu olduğudur. Ayrıca ailesinde meme kanseri olan her olguya test yapmak da doğru değildir. Test yapılacaksa bile nasıl bir test programı uygulanacağı konusunda genetik danışma hizmeti almalarının önemini vurgulamak isterim. Doğru yönde yapılan test stratejisi ile ailesel DNA hasarının bulunması durumunda, ailedeki diğer riskli kişilerde ailesel mutasyonun taranması sağlanabilecek, onlara da sonuçları ile genetik danışma verilebilecektir. Ailesel mutasyon araştırılması maliyeti yüzde 90 daha ucuz olmaktadır. Ayrıca meme kanseri olan hastaların test yaptırmasalar bile DNA’larının alınıp saklanması gelecek kuşaklar için çok önemlidir. Çünkü bize esas yol gösterici olan hasta kişide yapacağımız çalışmadır. Bu sayede yıllar sonra ortaya çıkabilecek bilgiler ışığında ailedeki hasarlı DNA bölgesi bulunarak riskli diğer bireyler taranabilir.
BAŞVUDURU ADRESİ
İş kazalarına bağlı göz yaralanmalarının yüzde 90’ından fazlasının koruyucu gözlükle önlenebileceği belirtildi.
Kaşkaloğlu Göz Hastanesi’nden Dr. Bilgehan Asena, konuyla ilgili şunları söyledi:
“Ülkemizde inşaat, fabrika, tamirhane gibi işyerlerinde çalışanların ve ziyaretçilerin koruyucu gözlük ve diğer aksamı kullanmamaları nedeniyle göz yaralanmaları sayısı batı ülkelerinin çok üstündedir. Her ne kadar işyeri sahipleri koruyucu gözlükleri çalışanlarına teslim etseler de, zorunlu kılmadıklarından çalışanlar muhtelif nedenlerle kullanmamakta ve gözleri kazalara karşı korumasız kalmaktadır. Göz yaralanmaları en basit şekilde korneaya yabancı cisim saplanması şeklindedir. Halk arasında çapak olarak bilinen yabancı cisimler çıkarıldıkları yerde iz bırakarak görmeyi bozabilir, enfeksiyon olursa göz kaybına kadar gidebilir. Bazı kazalarda göz içine metal parçası kaçabilir ve çok ciddi bozukluklara neden olur. Koruyucu gözlüklerin işkoluna uygun seçilmeleri gereklidir.”
Bilgisayarlı teşhis ve tedavi yöntemi
Akupunktur ve Alternatıf Tıp Uzmanı Dr. Tayfur Yağcı, ‘Ryodoraku’ bilgisayarlı teşhis ve tedavi yöntemini anlattı. Dr. Yağcı, bilgisayarlı ölçümün, hastanın sağ elinde tuttuğu bir referans elektrot ve bir ölçüm probu vasıtasıyla yapıldığını belirterek, şunları söyledi:
Üç boyutlu tomoterapi cihazını İzmir’e getirterek bir ilke imza atan Özel Ege Onkoloji Merkezi’nden sonra kanserli hastalara Dokuz Eylül Üniversitesi’nden de müjde geldi. Gelişmiş tedavi uygulamaları imkanı sağlayan “Truebeam STx” cihazı, hastalara şifa olacak. Truebeam STx, şu anda dünya üzerinde kullanılan radyoterapi tekniklerinin hepsini tek makine üzerinde uygulayabilen bir sistem. Çok gelişmiş robotik görüntüleme sistemi var ve tedavi sürecinde çok fazla manuel müdahaleye gerek kalmıyor. Hastanın pozisyonlamasını otomatik olarak ayarlayabildiği için tedavi süresini kısaltıyor ve konfor sağlıyor. Cihaz Türkiye’deki kamu hastanelerinde ve aynı zamanda Ege Bölgesi’nde tek olacak.
DEÜ Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mehmet Refik Mas, Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fadime Akman ve yeni teknolojiyi Türkiye’ye getiren Varinak firması adına Pazarlama Müdürü Selçuk Bayer, Ege Bölgesi’nde devrim niteliği taşıyan bu hizmetin, imzalanan protokolle 2014 yılı başından itibaren hayata geçirileceğini müjdeledi.
Sağlık Bakanlığı’nın 2023 projeksiyonundaki “Kapsamlı Onkoloji Merkezileri” arasında yer alan DEÜ Hastanesi’ne devlet desteği ile kurulacak bu üç boyutlu ileri görüntü teknolojisi sayesinde; radyoterapinin çok kısa sürede, normal dokuya en az hasarla yapılabileceği ve hasta konforunun üst düzeye taşınacağı belirtildi.
Başhekim Prof. Dr. Mas, yurtdışında ünlü merkezlerde kullanılan, ülkemizde ise İstanbul’daki birkaç özel kuruluş dışında sağlık merkezlerinde bulunmayan bu sistemin, Ege Bölgesi’nde hizmet bekleyen çok sayıda hastayı mağduriyetten kurtaracağını belirterek şöyle konuştu: “Devlet üniversiteleri içerisinde bir ilki gerçekleştirdik. Bu, kurumumuz adına çok önemli bir gelişme. Hastanemiz Radyasyon Onkolojisi Bölümü, Türkiye’nin önemli referans merkezlerinden birisidir. Deneyimli insangücü ve bize hız kazandıracak olan yeni teknoloji ile halkımıza en iyi hizmeti sunmayı amaçlıyoruz. Şu anda radyoterapi için sıra bekleyen ya da özellikli tedaviler için İstanbul’a gitmek zorunda olan hastalar var. Mağduriyet bu sistemin kurulması ile sona erecek.”
1827 yılında Museviler tarafından kurulan Karataş Hastanesi el değiştirdi. Hastanenin yeni sahiplerinden Dr. Ümit Derundere, 20 yıldır sağlık sektöründe olduklarını belirterek, “Hekimlikle başlayan, hastanecilikle devam eden sürecin içindeyiz. Kamu ve özel sektörde sağlık hizmetleri veriyoruz. Türkiye’nin çeşitli illerinde sağlık yatırımlarımız bulunuyor.” dedi. Dr. Durandere, geçmişten gelen tecrübelerini yeni yatırımlara yansıtarak, İzmirlilerin hizmetinde olduklarını söyledi, şöyle devam etti:
“Geçmişten günümüze kadar önemli sağlık hizmetlerine imzasını atmış olan Karataş Hastanesi’nin, 200 yıllık tarihini devralırken, geçmişin tecrübesini yükleniyor ve ekibimizle geleceğe uzanıyoruz. Artık sadece doğum hastanesi değil, 12 branşta hizmet vereceğiz. SGK’lı hastalara da açık olan hastanemiz Nisan 2013 itibariyle Özel Çankaya Tıp Merkezi bünyesine dahil oldu.”
Hastanenin tepeden tırnağa yenileneceğini söyleyen Derundere, “Yenileme çalışmalarımız hızla tamamlanacak. Tüm odalarımız konforlu, yeni konsept, modern mimaride olacak. İlerleyen tarihlerde yeni doğan bakım ünitemiz kurulacak olup, hasta yatak sayımız 100’e çıkarılacak. Karataş Hastanesi’nde 17 doktor, 75 personel görev yapıyor. Günde 150 poliklinik yapıyoruz. Ameliyathane sayımızı 2’den 4’e çıkarmayı hedefliyoruz. İleri görüntüleme ve tanı üniteleri kurularak, İzmirlilere son teknoloji ile hizmet verilecek. Hastanemizde 2 ameliyathane, 25 hasta odası ve yatağı, 5 kuvöz, 2 doğumhane muvcut. 24 saat acil servis hizmetimiz var” diye konuştu.
12 BRANŞTA HİZMET
Karataş Hastanesi’nde Genel Cerrahi, Kulak Burun Boğaz, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Ortopedi, İç Hastalıkları, Beslenme ve Diyet, Dermatoloji, Radyoloji, Biyokimya, Anesteziyoloji ve Acil Servis bulunuyor.
Yabancı doktorlar mikroccerrahiyi, 1991 yılında kurulan Türkiye’nin ilk el cerrahisi ve mikrocerrahi hastanesi olarak faaliyete başlayan EMOT’ta öğreniyor.
EMOT, Avrupa El Cerrahisi Federasyonu (FESSH) tarafından akredite edildikten sonra ilk misafirini geçtiğimiz ay kabul etti. Berlin ‘Unfallkrankenhaus’ kliniğinden Dr. Ulrike Schnick, klinik gözlemci statüsüyle bilgi ve becerilerini geliştirmek için Türkiye’ye geldi. Bu köprünün kurulma öyküsü, iki yıl önce başladı. EMOT Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sait Ada’nın desteğiyle 2011’de EMOT Hastanesi, FESSH tarafından Eğitim Merkezleri statüsüne kabul edildi. Aynı yılda Doç. Dr. Tulgar Toros ve Doç. Dr. Murat Kayalar, Norveç’te yapılan Avrupa El Cerrahisi board sınavını kazandı. Kuruluşunun 22. yılını kutlayan EMOT Hastanesi, uluslararası el ve mikrocerahi uzmanları için eğitim görüp, kendi bilgi ve becerilerini geliştirebilecekleri bir kurum kimliğini de kazandı.
Avrupa El Cerrahisi Birliği’nin her yıl yedi kişiye verdiği katkı ile Almanya’dan gelen Dr. Ulrike Schnick’in, bir ay süreyle EMOT’ta ameliyatlara katıldığını söyleyen Başhekimi Doç. Dr. İbrahim Kaplan, kuruldukları yıldan itibaren bilimsel çalışmalara ağırlık verildiğini belirtti. Kaplan, “Hastanemize yıllar içinde, yurtiçinden gözlem ve deneyim geliştirmek amaçlı 54 Fizyoterapist ve 55 sayıda doktor meslektaşımız gelmiştir. Bu doktorlar, mikrocerrahiyi öğrenmek ve el üzerinde yapılan nadir ameliyatları seyretmek suretiyle, daha donanımlı olarak kendi kliniklerine dönmüşlerdir. Uluslararası doktor eğitim programlarının cerrahların bilgi ve becerilerini geliştirmekteki önemi çok açıktır. Tıbbi bilgi sürekli bir devinim içindedir. Bunun en üst düzeyde olması ve geliştirilmesine katkı verdiğimiz için çok mutluyuz” dedi.
Uluslararası cerrah değişim programının başlamasından sonra biri Mısır, bir diğeri de Arjantin’den olmak üzere iki eğitim talebi daha aldıklarını belirten Doç. Dr. İbrahim Kaplan, bu eğitimleri devam ettireceklerini söyledi.
Buca Tıp Merkezi, evde bakım programını başarıyla uyguluyor. İzmir merkez ve metropol ilçelerinde 486 hastaya hizmet veren Evde Bakım Birimi’nin sorumlusu Dr. Banu Kınay ile birimde görevli Nöroloji Uzmanı Dr. Aysel Gürsoy, çalışmalarını anlattı. Programları kapsamında İzmir ve ilçelerinde 486 hastayı takip ettiklerini belirten Dr. Kınay, ekiplerinde 12 uzman doktor, hemşire, fizyoterapist ve Yara Timi’nin görev yaptığını söyledi. Türkiye’de evde bakım hizmetlerinin çok gelişmemesi nedeniyle yoğun bakımda yatak işgal eden hasta sayısının çok fazla olduğuna dikkat çeken Kınay, amaçlarını ‘hastaları hastane odalarından alıp, kendi evlerinde özel bakıma tabi tutarak daha kaliteli bir hizmet sunmak ve tedavi süresince oluşabilecek enfeksiyonları en aza indirmek’ şeklinde anlattı.
Program ile son dönem kanser, bakım gerektiren alzheimer ve yatalak hastaların evlerinde 24 saat doktor kontrolünde tedavi ve bakımlarının sağlanması amaçlanıyor. Evde bakım ekibi tarafından hastaların evlerine yaşamsal öneme sahip yoğun bakım cihazları kuruluyor. Doktorlar hastaları düzenli olarak evlerinde ziyaret edip, gerekli kontrolleri yapıyor. Evinde muayene olan, kanları alınan hastalar, hastaneye gidip gelme eziyetinden kurtulurken, hastane enfeksiyonlarının da korunmuş oluyor.
Çağrı merkezinin melekleri
999 14 14 ya da 438 14 14 nolu telefonla birimi arayan hasta yakınlarına, merkezin pozitif elemanları Hatice Kargıner, Nilgün Kan, Pelin Türkyılmaz ve Latife Tek, hastanın durumuna göre doktor yönlendirmesi yapıyorlar. Çağrı merkezinde çalışan ekip dönüşümlü 24 saat çalışıyor.
İzmir ve ilçelerinde 486 hastalarının bulunduğunu anlatan Dr. Kınay, evde bakım hizmetinin sosyal güvenlik kapsamına girdiğinde, ailelerin maliyetlerinin düşeceğini söyledi. Kınay, evde bakım hizmeti alan hastanın yakınının da bu hizmet sayesinde işine geri dönebildiğini sözlerine ekledi.
Yoğun bakım odası
Hepimiz zaman zaman nedensiz ağrılarla karşılaşıyoruz. Kimi ağrılar gelip geçiyor, kimileri ise yıllar sürüyor ve hayat kalitemizi önemli ölçüde etkiliyor. Bunların yanı sıra nedeni bilinse ve tedavisi sürse de hastaların katlanamadığı ve bir an önce dinmesini istediği ağrılar var. İnsanın hayatını önemli ölçüde etkileyen bu ağrılara ilgisiz kalmayan bilim insanları 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bu alanda belli çalışmalar yaptılar. Bugün Algoloji adıyla bir bilim dalına dönüşen ağrı dindirme tedavileri, Türkiye’deki belli merkezlerde de başarılı bir şekilde uygulanıyor.
Türkiye’de yaklaşık 35 ağrı tedavi merkezi bulunduğunu bildiren Gazi Hastanesi doktorlarından Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ağrı Tedavi Uzmanı Dr. Erkan Teyin, “Aslında ağrının sebebinin bilinmesi ya da bilinmemesi de önemli değil. Önemli olan kişinin hayat kalitesidir. Bize gelen bazı vakalarda ağrının nedeni biliniyor hastanın tedavi süreci devam ediyor. Ancak hasta ağrısının da bir an önce dindirilmesini istiyor. Bazı vakalarda ise ağrı var, ancak teşhis yok, bugüne kadar bir çözüm bulunamamış oluyor. Bu şekilde çok hasta var” dedi. Daha çok bel, boyun ağrısı çeken kişilerin kendilerine geldiğini de belirten Teyin, “Ayrıca kanser hastaları yoğun bir şekilde geliyor. Onlar bir yandan tedavi görürken, bir yandan da ağrılarının hafifletilmesi ve dindirilmesi için ağrı tedavisi olurlar. Kanser hastalarının yanı sıra felç, travma, kaza nedenli yaralanmalarda da hastalar diğer tedavileri ile birlikte ağrı tedavisi görürler” diye konuştu.
SGK’LI HASTAYA BAKILIYOR
Ağrı merkezlerinin gelişimi ile ilgili bilgiler veren Uzm. Dr. Erkan Teyin, “Ağrı merkezleri aslında 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulmuş. Türkiye’de ise bu alandaki çalışmalar 1990’lı yıllarda başlıyor. Şu anda ülkemizde yaklaşık 35 merkez bu alanda hizmet veriyor. Ancak bunlar sadece özel hastalara bakıyor. Biz bir ilki başararak, SGK’lı hastalara bakan ilk ağrı tedavi merkezi olduk. 1 Ocak 2012 tarihinden bu yana SGK’lı hastalar bizde tedavi oluyor” dedi.
İLGİNÇ VAKALAR
Gazi Hastanesi Ağrı Tedavi Merkezi’ne gelen ilginç vakaları sorduğumuz Dr. Erkan Teyin, bazı vakaları isimlerini açıklamadan bizimle paylaştı. İşte bunlardan bir kaçı; “10 yıldır bel ağrısı olan bir hasta geldi. Bel fıtığı teşhisi konmuş, ameliyat planlanmış; ancak hasta ameliyat masasından kaçmış. Sonra bize geldi. Hastayı muayene ettik. Leğen kemiği ile kuyruk sokumu kemiğinin birleştiği ince bir eklem vardır, biz bundan şüphelendik, buraya bir iğne yaptık. Ertesi gün beli ile ilgili bir planlama yapmıştık, ancak hasta geldi ve ‘ağrım tamamen geçti’ dedi. Aslında ağrısının beli ile ilgisi yokmuş. 10 yıldır bel fıtığı diye tedavi ediliyormuş, ameliyat olsa da geçmeyecekmiş o ağrı...
NÖROPATİK AĞRILAR
EGE Üniversitesi Hastanesi’nin 10 milyon TL’ye mal olan yeni acil servisi, sessis sedasız hizmete girdi. Rektör Prof. Dr. Candeğer Yılmaz, yeni acil servisin Türkiye’nin en iyilerinden olduğunu, yurtdışındaki örnekleriyle de yarışabilecek düzeyde olduğunu söyledi, “Halen günde 400 hastaya hizmet veriyoruz. Tüm Ege ve hatta Türkiye’nin değişik bölgelerinden sevk alıyoruz” dedi.
Acil Servis Sorumlusu Doç. Dr. Selahattin Kıyan ise, yeni acilde kapalı resüsitasyon (canlandırma ünitesi), mönitörlü izlem alanı, 25 monitörlü alan, travma alanı, bakı birimi, hızlı bakı alanı, izole oda, KBB ve göz odası, alçı odası, eczane, dinlenme alanları, dekontaminasyon ve izolasyon odaları, kadın doğum odası, acil radyoloji ünitesi, yoğun bakım, toksikoloji izlem ünitesi, özel odalar, depolar, idari birim, hasta yakınları bekleme salonu, otopark, büfe, helikopter pisti bulunduğunu belirtti.
Yeni acilin en son tıbbi cihazlarla donatıldığını kaydeden Doç. Kıyan, kalite standartlarının tüm alanlarda eksiksiz olarak planlandığını da bildirdi. Seviye 3 acil servis oldukları bilgisini veren Doç. Selahattin Kıyan, afet durumunda artan hasta yükünü kaldırabilecek ekstra alanları olduğunu da ifade etti.
Halkla ilişkiler mezunu ve sağlıkçı ekipten oluşan bir grupla hasta yakınlarına 2 saatte bir bilgilendirme yapıldığı bilgisini paylaşan Doç. Kıyan, “Kritik hasta bilgilendirmeleri hekim tarafından ayrıca yapılıyor. Yeni acil servisimizde kamera sistemli bir odadan bilgilendirme yapılacak. Acil kayıt işlemlerinin çoğu bilgisayardan yapılmakla beraber hekim ve hemşirelerin ayrı kayıt sistemleri mevcut. Hastaların tetkik sonuçlarına, radyoloji görüntülemelerine bilgisayar ortamından ulaşılıyor. Yeni acil servisimizde 6 ay içinde her şey bilgisayar oratmına taşınacak” diye konuştu.