Bülent Katarcı

Gebelik ve guatr

12 Mart 2016
Tiroid bezi, boynun ön kısmında, nefes borusunun önünde olan bir organ.

 

 

Tiroid bezinin büyümesi ile meydana gelen guatr, zaman içerisinde nodül oluşumları ile değişik tiroid hastalıkları biçiminde kendini gösterebilir. Peki tiroid hastalıklarında, yani guatrlılarda gebelik önemli midir?

 

Sorularımıza yanıt veren Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Taylan Kabalak, öncelikle tiroid bezi hastalığı konusunda şunları söyledi;

 

“Tiroid bezi son derecede önemli bir iç salgı bezidir. Çünkü salgıladığı hormonla enerjimizi kontrol eder. Tiroid hormonu yetersizse enerjisiz kalırız. Vücudumuz, dokularımız, hücrelerimiz, çalışmak için gerekli enerjiyi kullanamaz. Tiroid hormonu tiroid bezi tarafından yeterli üretilmediğinde hipotiroid dediğimiz önemli bir hastalık ortaya çıkmaktadır, ki bütün vücut fonksiyonları azalıp, yavaşlamaktadır.”

Yazının Devamını Oku

Meme kanserinde erken tanı önemli

5 Mart 2016
Toplumda görülme sıklığı gittikçe artan meme kanserinin, erken tanı sayesinde rahatlıkla tedavi edilebildiğini belirten Özel Tınaztepe Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Serhat  Gür, “Meme kanserinden değil, geç kalmaktan korkun” dedi.

Erken belirlemede en basit yöntemin kendi kendine muayene olduğunu kaydeden Dr. Gür, kadınların ayda bir kere her iki memesini ve koltuk altlarını parmak uçlarıyla kontrol etmesini önerdi. Bunun için en uygun zamanın adet başlangıç tarihinin 7 ile 10’uncu günleri arasında olduğunu söyleyen Gür, ultrasonografinin özellikle menopoz öncesi dönemde ve 40 yaş öncesi kadınlarda kullanıldığını kaydederek, bu yaş grubunda tanı değerinin yüzde 90’ların üzerinde olduğuna dikkat çekti. Erken tanıda 40 yaşın üzerindeki kadınlarda ise ağırlığın mamografi olduğunu dile getiren Gür, bu grubun yılda bir kere tarama yaptırması gerektiğini anlattı. Gür, bu yöntemle çok küçük, noktasal, hatta kanserin hemen öncesindeki aşama olan insitu tümörlerin dahi görülebildiğine ve radyasyon çok düşük dozda olduğundan herhangi bir yan etki olmadığına vurgu yaptı.

 

Tedavi hemen başlamalı

 

Memedeki kitle ve lezyonların araştırılıp tanı konulmasında üçlü tanı yönteminin öneminin altını çizen Dr. Serhat Gür, şöyle devam etti:“Üçlü tanıda birinci yöntem muayene, ikinci yöntem görüntüleme (USG, MG ve MRG), üçüncü yöntem de patolojidir (ince iğne biyopsisi, kalın iğne biyopsisi, keserek biyopsi). Bu yöntemlerin üçü birbirinin tamamlayıcısı niteliğindedir. Muayenede şüpheli kitle saptanıp, görüntüleme yöntemlerinde de bu şüphe varsa, saptanan kitlenin patolojik tanısı gereklidir. Bazı durumlarda kitle ya da lezyonun hem muayenede hem de görüntüleme sonucunda kuvvetle muhtemel iyi huylu olduğu düşünülür. Bu durumlarda hekimin kararı  ile kitle ya da lezyon 3 aylık, 6 aylık ya da 1 yıllık aralarla takibe alınabilir.”Meme kanseri tanısı konulan hastaların tedavisine hemen başlanması gerektiğine dikkat çeken Dr. Gür, tedavinin ameliyat, kemoterapi (ilaç), radyoterapi (ışın) ve hormonoterapi (hap) ile yapılabileceğini vurguladı.

 

Yazının Devamını Oku

Batıjet geliyor

27 Şubat 2016
BATI Anadolu Sağlık ve Eğitim Kurumları, sağlık ile havacılığı tek çatı altında topladı.

 

Batı Anadolu Central Hospital Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Özer Gürbüz, “Sağlık meslek lisemizden mezun olan öğrencilerimiz ile havacılık meslek lisemizden mezun olanların aynı amaca hizmet etmesini sağlamak istiyoruz. Eğitimli personelimizin bir kısmı uçağı kaldırırken, diğer kısmı tedaviyi yapacak” diyerek, şunları söyledi;

 

“Bayraklı Central Hospital hastane olarak faaliyet gösteriyor. Ayrıca Mavişehir ve Mersinli’de tıp merkezlerimiz var. Eğitimle ilgili kurumlarımızı da Batı Anadolu Koleji altında birleştirdik. Anaokulundan üniversiteye kadar olan süreçte eğitim vermek istiyoruz. Meslek eğitimi alan öğrencilerimiz hem okuyup, hem para kazanacaklar. Türkiye’de meslek eğitimi almış kişilere çok ihtiyaç var. Bu konuda eleman açığı had safhada.”

 

 

Hava ambulansı

Yazının Devamını Oku

Yaşam kaliteniz damarlarınıza bağlı

20 Şubat 2016
Günümüzde periferik arter hastalıklarının teşhisi oldukça düşük.

Yaklaşık yüzde 20 oranında teşhis edilmekle birlikte, ancak yüzde 5’in altında bir oranda tedavi edilebiliyor. Bu hastalığın tedavisinin yaşam kalitesini artırıp, hastalığın yükünü azalttığını söyleyen Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Kliniği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Akın, şunları anlattı;

“Koroner arter hastalığı, hipertansiyon, diyabetes mellitus (şeker hastalığı) tanısı almış hastaların boyun damarlarından, kol, el bileği ve ayak damarlarına kadar fizik muayene sırasında bakılması gerekmektedir. Eğer nabız alamıyor ya da boyun ve karın damarlarında dinlemekle üfürüm duyuyorsak, periferik arter hastalığı ön tanısıyla ileri tetkik yapmamız gerekir. Bu tetkikler girişimsel olan ve girişimsel olmayan iki grupta değerlendirilir. Girişimsel olmayan tetkikler içinde boyun, kol, karın ve alt bölge damarlarının dopler ultrasongrafik tetkiki, bilgisayarlı tomografik anjiografi, manyetik resonans anjiografi, 6 dakika yürüme testi, özel programlı efor testi sayılabilir. Girişimsel olanlar radyoopak madde kullanılarak yapılan testlerdir.

 

Cerrahi dışı tedavi

 

Günümüzde periferik arter hastalıklarının cerrahi dışı yöntemlerle tedavisi giderek artmıştır. Bunun sonuçlarının olumlu olması, yaşamsal kalitenin artması, cihaz teknolojisindeki ilerlemeler, girişimsel kardiyologların bu konudaki deneyimlerinin artması, hastalığın tanısı konusunda ilgiyi artırmış tedavinin başarılı sonuçları kalp dışı periferik arter hastalıkları konusunda yeni bir tanı ve tedavi alanı oluşturmuştur. Girişimsel tedavi sırasında daralmış veya tıkanmış periferik damarlar balonlar ile genişletilmekte, gerekirse stent yerleştirilmekte, damar içindeki kireçler kazınarak çıkarılmakta, pıhtı emilerek alınmakta, damar yırtılmalarında kaplı stentler kullanılarak tedavi şansı yaratılmaktadır. Ülkemizde birçok kardiyoloji merkezinde tanı ve tedavi mümkün olmaktadır.

 

Yazının Devamını Oku

Kanser çocuk demiyor

13 Şubat 2016
HER yılın 15 Şubat günü, “Uluslararası Çocukluk Çağı Kanserleri Farkındalık Günü” bağlamında SİOPE tarafından Avrupa ülkelerinde çeşitli etkinlikler düzenleniyor.

SİOPE; çocuklarda görülen kanserlerin tedavisi ile ilgili çalışmaları yürüten bilimsel bir dernek. Avrupa odaklı bu kuruluşun Türkiye’de de üyeleri var. 

Dokuz Eylül Hastanesi Pediatrik Tümörler Konseyi Üyesi Prof. Dr. Erdener Özer, bu yıl tema olarak çocuklara özgü kanserler için ilaç geliştirilmesi konusunun seçildiğini söyledi. Nitekim 15 Şubat günü Avrupa Parlamentosu’nda bu konuya özel bir oturum düzenlenecek. Toplantıya siyasilerle birlikte SİOPE ve ilaç endüstrisi yetkilileri, araştırmacılar ve hasta yakınları katılacak.

 

Birinci ölüm nedeni

 

Kanserin Avrupa’da 1 yaş üstü çocuklarda birinci, ülkemizde ise üçüncü sırada ölüm nedeni olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özer, şu açıklamayı yapıyor;
“Bu öneme karşın yeni geliştirilmiş kanser ilaçları Avrupa’da bile çok az çocuk hastada kullanılıyor. Bu nedenle seçilen tema yeni etkin ilaç geliştirme çalışmalarındaki eksikliğe parmak basıyor. Ne yazık ki kanser ilacı geliştirmeye yönelik bilimsel çalışmalar, daha fazla pazar payı ve kamuoyu ilgisi olması nedeniyle erişkinlik çağı kanserlere odaklanmış durumda. Çocukluk çağı kanserleri ender görülen ve özel hastalıklar. Böyle olsa da bugün Avrupa’da, hastalığı tekrarlamış 10 kanserli çocuktan birinden azının yeni geliştirilmiş bir ilaca ulaşması üzücü bir durum değil mi?”

* Dünyada her yıl 180 binden fazla çocuk kansere yakalanmakta. Peki çocukluk çağı kanserleri bakımından ülkemizde durum ne?

Yazının Devamını Oku

KOAH’la mücadele et

6 Şubat 2016
KOAH; yani Kronik (müzmin) Obstrüktif (tıkayıcı) Akciğer Hastalığı...

Yani akciğerlerin erken yaşlanması... Normalde balon gibi rahatlıkla genişleyip daralabilen hava kesecikleri (amfizem), bu özelliklerini yitirir ve bu durum

 

kirli havanın dışarı atılmasını, temiz havanın içeri alınmasını güçleştirir. KOAH’da hava yolları; mikrobik olmayan bir iltihap nedeniyle normalde olması

 

gerekenden fazla miktarda salgı (balgam) oluşturur (Kronik bronşit).

 

Kış aylarıyla birlikte şikayette artış gösteren bu hastalığı Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nden Doç. Dr. Ali Kadri Çırak’la konuştuk. KOAH’ın

 

Yazının Devamını Oku

Aort can damarı

30 Ocak 2016
Kalbimizin sürekli olarak çalıştığını ve vücudumuza kan pompaladığını çoğumuz ilkokuldan beri biliriz.

Pompalanan kanı taşıma rolünü yerine getiren aort damarı ise kalp kadar popüler olmasa da onun kadar önemli ve tehlikelidir. Bu önemli konuyu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tahir Yağdı ile konuştuk. Prof. Yağdı, şunları söyledi;

Balon şişirme örneği

 

“Aort damarının başlıca hastalıkları genişlemesi (anevrizma), yırtılması (disseksiyon) ve patlamasıdır (rüptür). Damarın duvar yapısında sıklıkla doğuştan var olan bazı problemler, kan basıncının da etkisiyle genişlemeye yol açar. Halk arasında balonlaşma da denilen bu durum önlem alınmazsa damarın yırtılmasına ya da patlamasına neden olur. Vereceğimiz şu basit örnek hastalığın gidişatı hakkında bir fikir verebilir; Elimize bir balon alalım ve yavaşça şişirmeye başlayalım. Balonun gerginliği öyle bir noktaya gelir ki bir nefes daha üflersek patlayacağı korkusuyla üflemeye devam edemeyiz. Balonun patlamasını önlemek için alınması gereken iki önlem kendiliğinde ortaya çıkmaktadır: Genişlemeyi ve gerginliği önlemek.

Belirtileri nedir?

 

Ne yazık ki bu hastalık sıklıkla hiçbir belirti vermeden sinsice ilerler ve ilk belirti damarın patlaması sonucu gelişen şok tablosu olabilir. Aort yırtılması veya patlaması nedeniyle ani ölüm sık görülen bir tablodur. Bu hastaların çoğu gayet sağlıklı ve hayatlarında hastaneye başvurmadıkları söylenen kişilerdir. Çoğundaki ortak bulgu kontrol edilmemiş yüksek tansiyondur. Günümüz tıbbının geldiği düzey yüksek tansiyonun takip, tedavi ve kontrolünde elimizi çok güçlendirmiştir. ‘Ben tansiyon hastasıyım’ diyen pek çok kişi tansiyon takibine gerekli önemi vermemekte, doktorların verdiği ilaç tedavisini keyfi bir şekilde sonlandırmaktadır. Sıklıkla öne sürülen sebep ise ‘tansiyonum düzeldi ben de ilacı kestim’, ya da ilacı kullanmaya başladıktan bir iki gün sonra ‘bu ilaçlar tansiyonumu düşürmedi, ben de artık almıyorum’ açıklamalarıdır. Ağır efor gerektiren durumlar, stres ve gerginliğe kontrolsüz yüksek tansiyon da eklenince aortun yırtılma veya patlama riski ciddi bir tehdit haline gelir. Ailesinde aort damar genişleme öyküsü bulunan yüksek tansiyonlu ve sigara kullanıcısı yaşlı erkek hastalar en riskli gruptadırlar.

Yazının Devamını Oku

Ege Bölgesi’nin en akıllı hastanesi

23 Ocak 2016
GEÇTİĞİMİZ Ekim ayında hizmete giren Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ege Bölgesi’nin en akıllı hastanesi oldu.

Geniş alanları, tek ve çift kişilik odaları, 17 blok asansörü, 6 yürüyen merdiveni, merkezi ısıtma-soğutma sistemleri, helipet alanı ve yüksek teknolojiyle donatılan tıbbi cihazlarıyla İzmir’in çok önemli bir hastaneye kavuştuğunu belirten İl Sağlık Müdürü Dr. Ayhan İzzettinoğlu, “Bu dijital hastanenin Ege Bölgesi’nde bir eşi daha yok” dedi.
Çiğli ilçesinin, İzmir’de en hızlı gelişen yerlerin başında geldiğini kaydeden İzzettinoğlu, 2000 yılından bugüne bölge nüfusunun yüzde 58 oranında arttığına, Çiğli ve Karşıyaka’nın toplam ilçe nüfuslarının 515 bin 756 olduğuna dikkat çekti. İzzettinoğlu, Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alan 552 fabrikadan 140’ında 100 kişinin üzerinde çalışan bulunduğunu hatırlattı.

Fark yaratacak

 

Modern binası, nitelikli yatakları, özellikli prematüre, yenidoğan ve koroner yoğun bakım üniteleriyle Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin bölgedeki diğer hastanelerin yükünü hafifleteceğinin altını çizen İzzettinoğlu, “Hastanemiz, Doğum Kliniği’nde yer alan tek kişilik SDL (sancı, doğum, loğusa) odaları, 3. Seviye Acil Servis Hizmetleri, kendine ait yoğun bakımı ve ameliyathanesi olan Yanık Merkezi, üst düzey görüntüleme ve laboratuvar hizmetleri ile yeni nesil kaliteli sağlık hizmetinin önünü açıyor” şeklinde konuştu.


Yazının Devamını Oku