Bülent Katarcı

En büyük dostumuz düşman olmasın

7 Mayıs 2016
Ülkemiz bir güneş ülkesi olmasına rağmen ‘raşitizm’ denilen D vitamini eksikliği çocuklarımızda önemli bir sağlık sorunu olarak güncelliğini koruyor.

Anne sütü dahil, ağızdan alınan hiçbir besin D vitamini eksikliğini gideremez. Bu vitamini mutlaka deri yolu ile güneşten almak gerekir. Çocukların yeterli D vitamini depoları ile doğması için anne adayları çocukluğundan itibaren güneşten yeterince yararlanmalı, özellikle hamilelik döneminde açık havada, güneşli ortamda dışarıda dolaşmalı, sık sık ve uzun yürüyüşler, açık hava gezintileri yapmalıdır. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yılmaz Bay, bu konuda şu bilgileri veriyor;

Cam arkasından olmaz
“Çocuklar doğumdan itibaren günün belirli saatlerinde, özellikle güneşin göründüğü ve dik olarak geldiği öğle saatlerinde dışarı çıkartılmalıdır. Hava yağmurlu ve rüzgarlı değilse, sıcaklık sıfır dereceye düşmemiş ise; çocuklar günün en az 1–2 saatini dışarıda geçirmelidir. Bu işlem onların günlük D vitamini gereksinimini karşılarken, iştahlarını artırır, soğuğa karşı daha dirençli kılarak sağlıklı büyümelerine ve gelişmelerine yardımcı olur. Pencere camı güneş ışınlarındaki D vitamini yapan Ultraviyola B (UVB) ışınları tuttuğundan, cam arkasından alınan güneşin D vitamini açısından hiçbir yararı yoktur.

Çocuklar nasıl giyinmeli
Çocuklara dışarı çıkartılırken; ince açık renkli pamuklu giysiler giydirilmeli, giysiler vücudu sıkmamalı, yakaları, kol ve bacakları açık olmalıdır. Yüzü direkt güneş ışınlarından korumak için siperlikli bir şapka kullanılmalı, gözleri için mutlaka ultraviyole koruyuculu bir güneş gözlüğü olmalıdır.

Hangi saatler uygun
Güneşten dünyamıza ultraviyole A (UVA) ve ultraviyole B (UVB) ışınları gelmektedir. UVA ışınları dalga boyları büyük olduğu için sabah ve akşamüstü saatlerinde daha yoğun olarak dünyamıza ulaşmaktadır. UVA ışınları derimizde, vücudumuzda kansere kadar giden zararlı etkilere neden olmakta ve derimizde D vitamini sentezini bozmaktadır. Güneşin UVA ışınlarına bağlı zararlı etkilerinden korunmak için vücudumuzun açıkta kalan kısımlarına; sabah ve akşamüstü saatlerinde mutlaka 30-50 faktörlü koruyucu güneş kremi sürmeliyiz. UVB ışınları ise vücudumuz için yararlıdır ve deriden D vitamini sentezlenmesini sağlarlar. UVB ışınlar kısa dalga boyuna sahip oldukları için güneşin dünyamıza dik geldiği öğlen saatlerinde yeryüzüne ulaşabilmektedirler. Bu zamanı kabaca gölgemizin boyumuzdan küçük olduğu saatler olarak tanımlayabiliriz. Bu bilgiler doğrultusunda çocuklar Ekim-Nisan ayları arasındaki kış dönemde güneşin göründüğü saatlerde güneşe çıkartılmalıdır. Güneşin kuzey yarım küreye dik geldiği yaz dönemde ise D vitamininden en çok yararlanabilmesi için güneşin bulunduğunuz bölgeye en dik geldiği öğle saatlerinde koruyucu krem kullanmadan güneşe çıkartılmalıdır. Çocukların öğlen saatlerinde kol ve bacakları açık bir şekilde yaşına ve cilt tipine göre 10-15-20-30 dakika güneşe çıkartılması yeterlidir.

 

Yazının Devamını Oku

Kalp sağlığı ve spor

30 Nisan 2016
TANI ve tedavi teknolojisindeki ilerlemelere rağmen kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölüm hala birinci sırada yer alıyor.

Koroner kalp hastalığı bu grup içerisinde önemli bir yer tutmakta. Kalp damar hastalıklarının sebepleri arasında sigara kullanımı, hipertansiyon, diyabet (şeker), kan yağları yüksekliği, sedanter yaşam (hareketsiz) ve ailevi yatkınlık sayılabilir. Tabii buna sağlıksız beslenme de eklenmelidir. Özel Tınaztepe Hastanesi Kalp Damar Cerrahı Prof. Dr. İsa Durmaz, konuyla ilgili şu bilgileri verip, uyarılar yaptı;

KARARLILIK GEREKİYOR

“Spor bir alışkanlık ve kararlılık ister. Bu nedenle genç yaşta başlanması ve düzenli yapılması önemlidir. Kalp sağlığı açısından ağır spora gerek yoktur. Günde 35-40 dakika tempolu yürüyüş yeterlidir. Tempolu yürüyüşten kasıt maksimum kalp hızının yüzed 50 - 70 düzeyindeki tempodur. Maksimum kalp hızı 220 - kişinin yaşı şeklinde hesaplanır. Örneğin 40 yaşındaki bir kişinin maksimum kalp hızı 220’den 40’ı çıkarırsak dakikada 180’dir. Bunun yüzde 50’si 90 dakika, yüzde 70’i ise 126 dakikadır. Sonuç olarak bu kişinin kalp hızı 90- 126 dakika olacak şekilde 30-45 dakika yürümesi yeterlidir. Diğer bir öneri ise kişinin saatte 5-6 kilometre hızla 30-45 dakika yürümesidir. Yürümenin yanında bisiklet ve yüzmek de yarışma olmadığı sürece yararlı sporlardır.”

 

 

AĞIR SPORLAR ZARARLI

Ağır sporların kalp için zararlı olabileceğini belirten Prof. Dr. İsa Durmaz, yarışmalı ve ağır spor yapacak olan kişilerin önceden sağlık kontrolünden geçmeleri ve bir rehber öncülüğünde spora başlamaları gerektiğini kaydetti, “Spor temiz havada kahvaltıdan 1-2 saat sonra veya akşam üstü yapılmalı. Sıcak ortamda ve tok karna spor önerilmemektedir” dedi.

Düzenli hareketin faydaları

Yazının Devamını Oku

Gündem göç ve terör

24 Nisan 2016
ULUSLARARASI Afet ve Acil Tıp Kongresi, 13-15 Mayıs 2016 tarihleri arasında Ankara’da düzenlenecek. 2 yıldır hazırlıkları sürdürülen kongrede, afetlerin insanlar ve çevre üzerindeki etkileri ve bu etkilere karşı alınabilecek önlemler üzerinde durulacak.

Farklı ülkelerden uzmanları bir araya getirecek olan organizasyonda, afetlerde meydana gelebilecek olan hasarların en aza indirilmesi konusunda fikir alışverişi yapılacak.

Düzenleme Komitesi Başkanı Dr. Ülkümen Rodoplu, kongre öncesi Avrupa’daki meslektaşlarına mektupla çağrı yaparak, “Hepinizi Türkiye’ye bekliyorum. Tüm dünya bir araya gelirsek, hem terörü hem de onun olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırırız” dedi.

Türkiye örnek olacak

Son Belçika saldırısının, terörün tüm dünyada etkili olan, global bir sorun olduğunu gösterdiğini vurgulayan Dr. Rodoplu, “Sağlık Bakanlığı ve AFAD başta olmak üzere ulusal ve uluslararası tüm afet kurumlarının katılacağı kongrenin ana teması ‘terör’ olacak” diye konuştu.
Terörün olumsuz sonuçlarının en çok sağlık çalışanlarını üzdüğüne dikkat çeken Dr. Rodoplu, bu sonuçların önce tıp çalışanlarınca ortadan kaldırılabileceğini kaydederek, “Terör, psikolojik bir savaştır. Amacı, korku yaratarak toplumlar üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktır. Hem acil yardım isteyen durumlar, hem de olayların psikolojik etkileri ancak etkin mücadeleyle azaltılır. Terörle ve afetlerle baş edebilmemizin yolu, biz bilim insanlarının topluma örnek ve umut vermesidir” şeklinde konuştu. Mektubuna kısa sürede Avrupa’nın birçok ülkesindeki meslektaşlarından olumlu yanıt geldiğini söyleyen Rodoplu, Türkiye’nin terörle mücadelede yine herkese örnek olacağını kaydetti.

Yazının Devamını Oku

Alerjik astıma dikkat

17 Nisan 2016
BAHARIN ilk günleri heyecan verici olmakla beraber, atmosferde giderek artan bitki polenleri nedeniyle polene bağlı “Alerjik Astım” ve “Alerjik Rinit” (alerjik nezle ya da saman nezlesi) olan hastalar için aynı derecede mutluluk verici olmayabilir.

Ege Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Astım ve Allerjik Hastalıklar Ünitesi ve Mesleki&Allerjik Hava Yolu Hastalıkları Laboratuvarı sorumlu Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özlem Göksel, polen mevsimi ve alerjik astımla ilgili şunları söyledi:

MAYIS SONUNA KADAR

“Şubat’ın son günlerinden başlayarak baharın erken dönemlerinde, Mart, Nisan ve Mayıs aylarında bitkilerin ortama polenlerini yayması başlamakta, soluduğumuz havada polen sayısı giderek artmaktadır. Eğer bu dönemlerde sık sık hapşırma, burunda, gözlerde kaşıntı, sulanma, ataklar halinde gelen göğüste sıkışma hissi, nefes darlığı, hırıltı, hışıltı, öksürük yakınmalarınız oluyorsa sizin de polen alerjiniz ve buna bağlı alerjik astım ve alerjik nezleniz olabilir. Bu iki durum sıklıkla birbirine eşlik etmekte, çoğunlukla da önceki mevsimlerde öncelikli olarak alerjik nezle başlamakta, takip eden polen mevsimlerinde alerjik astım gelişmektedir.

BİTKİNİN ERKEK TOHUMU

Polenler aslında bitkilerin erkek tohumudur. Çıplak gözle görülemeyen taneciklerdir. Sağlıklı kişilerde solunmaları hiçbir sorun yaratmaz. Şehirde yaşarken ve etrafımızda bu kadar az yeşillik varken polenlerin nasıl bize ulaşabilmektedir? Bu sorunun cevabı polenlerin dağılabilme özelliklerinde saklıdır. Polenler rüzgar ve yüksek hava akımları sayesinde bitkilerden 300 kilometre uzağa taşınabilirler ve apartman aralarına kadar ulaşarak alerjisi olan hastalarda tehdit oluşturabilirler, özellikle bu mevsimde ciddi astım atakları acil servis başvurularına neden olabilirler.”

3 ANA GRUP

Yazının Devamını Oku

Parkinson melekleri

9 Nisan 2016
Hayatın hemen hemen her alanında başarılı olan kadınlara rastlarsınız.

Bulundukları ortamı ve durumu tam anlamıyla analiz etmeye yatkındırlar. Kişilerin ufkunu açan, doğru yöne sevk eden ve soruna değil çözümüne odaklanan yapıları vardır. Kadınların içgüdüsüyle birleşince, bu özellik başarıyı beraberinde taşıyacak güce kavuşuyor. Aile yaşamında da buna sahip olabilen kadınlar işyerinde takdir toplamakla kalmıyor, evde huzura da ortam sağlıyor. Tıpkı Türkiye’nin ilk Parkinson Hastaları Derneği’ni kuran üç başarılı kadın gibi... Derneğin Başkanı Gülnur Uğurlu Kelçe (ev hanımı), kurucu üyeleri Fatma Uğurlu (tekstil mühendisi), Tülay Sarıoğlu (mali müşavir) farkındalık yarattılar. Başkan Kelçe, şunları söyledi:

 

Türkiye’de ilk kez

 

“Parkinson hastalığı konusunda hizmet sunması amaçlanan Türkiye’deki ilk sivil toplum kuruluşu olan Parkinson Hastaları Derneği, 2014 nisan ayında bir grup parkinsonlu yakını ve gönüllü tarafından kuruldu. Başlangıçta Konak Belediyesi’nin desteği ile Türkan Saylan’da gerçekleştirilen çalışmalarımız, 5 Aralık 2015’den itibaren merkezimizde devam ediyor. Dernek olarak değerli hocalarımızın desteği ile bilimsel ve sosyal bilgilendirme toplantıları gerçekleştiriyoruz. Dernek merkezimizde moral ve motivasyoınu yükseltmek için psikolojik destek, hastalarımızın geleceğe daha iyi hazırlanmasını sağlamak için fizyoterapi, moral gezileri, sosyal hayatın içinde yer almaları sağlamak için onlara uygun hobi edindirme etkinlikleri ve kurslar düzenlemekteyiz. Hasta yakınlarına parkinsonla ve parkinsonluyla yaşam eğitimleri desteği, evde bakım hastalarına yönelik gönüllü hemşiremizle bakım desteği vermekteyiz.”

Yazının Devamını Oku

Kadınlarda saç ve kaş dökülmesi

2 Nisan 2016
Fiziksel görünüşün günümüz sosyal yaşantısında ve iş hayatının rekabetçi ortamındaki önemi biliniyor. Kadın olsun, erkek olsun cinsler arasında da hemen hemen fark yok gibi. Saçsızlık genel olarak erkek rahatsızlığı gibi algılansa da, muzdarip olan kadınlarda belki de daha üzücü olmakta.Estetik Plastik Cerrahi Uzmanı Dr. Erdal Tuğsel, 20 yıllık tecrübesi ışığında konuyu değerlendirdi;

 

Çok çeşitli nedenler

 

“Kadınlarda da hormonal ve genetik nedenlere bağlı saç dökülmesi görülebilir. Bunun dışında tiroid hastalıkları, diabet, yumurtalık kistleri, kansızlık, vitamin eksiklikleri (folik asit, B 12, C vit.), eser element eksiklikleri (çinko), kullanılan çeşitli ilaçlar (kemoterapi, kortizon, antidepresanlar, sakinleştiriciler, doğum kontrol ilaçları, statin, beta blokerler, bazı antihipertansifler, antiepileptik ilaçlar, menopoz, kronik hastalıklar, doğumlar, stres, yüksek ateşle seyreden hastalıklar, geçirilmiş ağır ameliyat veya tedavi süreçleri ve yaşlanmaya bağlı (senil alopesi) nedenler sayılabilir. Ancak başta da belirtilenhormonal – genetik neden baskın faktördür. Buna da androjenik alopesi denir.

 

Erkekten daha zor

 

Yazının Devamını Oku

14 maddede beyin sağlığı

26 Mart 2016
BEYİN Farkındalığı Haftası, tüm dünyada 14-20 Mart tarihleri arasında kutlandı.

Haftanın amacı beyin yapısını ve fonksiyonlarını anlatmak, beyin araştırmalarını tanıtmak ve toplumdan destek sağlamak, beyin hastalıkları hakkındaki ön yargıları ve yanlış bilgileri ortadan kaldırmak.

 Bu amaçla tüm dünya ile birlikte Türkiye Beyin Araştırmaları ve Sinirbilimleri Derneği de (TÜBAS) başta İzmir, İstanbul, Denizli olmak üzere yaygın etkinlikler düzenledi. TÜBAS’ın Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Gülgün Şengül, tıp bilimindeki gelişmelere bağlı olarak yaşam süresinin uzamasıyla birlikte tüm dünyada yaşlanmaya bağlı hastalıkların da arttığını belirterek, “Özellikle Alzheimer ve benzeri demans (bunama) eskiye oranla daha sık görülmektedir. 85 yaş üstü kişilerin yüzde 20-50’sinde bunama ile ilgili bulgulara rastlanabilmektedir” diyerek, bu tür hastalıklara yakalanmamak için 14 önemli madde olduğunu kaydetti.


BUNLARA DİKKAT EDİN

 

* Sağlıklı beslenin: Bol sebze, meyve, balık, tam tahıllı gıdalar tüketin. Yemeklerinizde zeytinyağını tercih edin.

 

Yazının Devamını Oku

Robot cerrahlar

19 Mart 2016
HALEN kullanılan ilk ve tek robotik cerrahi sistem olan ‘Da Vinci’, 53 ülkede 3 bine yakın hastanenin tıbbi cihaz parkurunda yer alıyor.

Uzay teknolojisinin ameliyathanelere girmiş hali olarak tanımlanan ‘Da Vinci’ ile yapılan ameliyatların sayısı ise 1.5 milyonu geçti. Türkiye de bu gelişmeden uzak durmadı ve ilk ‘Da Vinci’ robot 2004 yılında girdi. Ardından hızla daha fazla sayıda hastane aldı. Kısa sürede robotik sistem hastaneler için bir prestij haline geldi. İzmir’de de robotik sistem Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde kullanılmaya başlandı.

 

 

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bülent Semerci, kliniklerinde robotik cerrahi sistemle 450 ameliyat gerçekleştirdiklerini belirterek, şunları aktardı;

 

 

 

Yazının Devamını Oku