Bükre İkizer

Eğlence Ne Sence?

9 Ağustos 2019
Eğlenmek! Sizce ne anlama geliyor? Eminim şimdiye kadar bu soruyu kendisine sormuş çok sayıda kişi ile karşılaşmamışsınızdır.

“Eğlenmek bu ne olacak ki, hepimizin bildiği şeyler” dediğinizi duyar gibiyim. Peki bu kelime hakkında neler bildiğinizi görmeye hazır mısınız? Ya da aslında hiçbir şey bilmiyor olabilir misiniz? Ya da bu konu hakkında bildiğinizi düşündükleriniz acaba gerçek mi, yoksa öyle olduğuna inandığınız gerçeklikler mi? Bunlarla karşı karşıya gelmeye ne kadar cesaretiniz var? Aslında anlamının tam olarak bilinip bilinmediği konusunda ciddi araştırma yapılması gerektiğine inandığım bu kelime hakkında hepimizin kafasının karışık olduğu net şekilde ortada.

Birçok kişi eğlenmek denilince şöyle keyifle gülümsüyor ya gözlerini yukarılara dikiyor ya da kapatıyor ve tatil sahnelerine hızlı bir giriş yapıyorlar. Hemen tatil, gezme, yeme-içme, dans etme gibi kavramlarla göz göze geliyorlar ki bunlar bütün toplumlarca gayet normal kabul edilen eylemler. Gerçekleştirilmelerinde hiçbir mahsur olmayan bu eylemlerin arka tarafında gözden kaçan en önemli nokta aynı esnada iç dünyada ortaya çıkanlar ve onların anlamları.

Eğlence hakkında ne biliyorum?
Eğlenme kişiye göre değişir mi?
Ortak bir eğlence anlayışı var mı?
Herkesin eğlendiği bir konu ya da eylem beni eğlendirmiyorsa, bende mi sorun var?
Eğlence adı altında yapmakta olduğum eylemleri hayata geçirme sebeplerim ve onların sonuçları acaba bir kaçış mı?

Yazının Devamını Oku

O Ne Der, Bu Ne Der? Diye Hayatı Yaşayamayanlar El Kaldırsın

7 Ağustos 2019
Hepimiz malum toplumun parçası olarak “öğretilmiş gerçekler” ile belli başlı kalıplara sokularak ve bilinç dışımıza yerleştirilen negatif düşünce ve korkularla uzun yıllarımızı geçirmeye maruz bırakıldık.

Hem de bu sadece bizim ülkede değil, dünya üzerinde hemen hemen her yerde ve her toplumda değişik seviye ve içeriklerde her insanın başına gelen bir mevzu. Yaşanılan yere, oranın toplum değerlerine, alışkanlıklarına, yaşam şartları ve kültürüne göre çeşitlilik gösterse de sonuç olarak insanların yaşamlarını ciddi şekilde etkileyen bir konu.

Demiyorum ki hiçbir değer ve yargı olmadan herkes kafasına göre takılsın. Ki zaten öyle bir durumda yaşamaya çalışsaydık ciddi bir kaos ve çatışmanın kaçınılmaz olacağı da malum. Ama her şeyin bir sınırı ve belli bir ölçüsü olması gerektiği konusu tamamen başka bir nokta. Yıllarca alıştığımız ve normalleştirilen ve “doğru” diye öğretilen birçok gereksiz alışkanlık üzerimize yapışmış durumda. Genel toplum kurallarına uyup, diğer öğretilmiş saçmalıklardan arınmak aslında çok ta zor değil ama bunu yapabilmek için, olayların ve kişilerin dışına çıkarak olan bitene uzaktan bakabilme yetisi geliştirmeyi öğrenmek şart.

- Ay şimdi içimden geçeni söylersem ayıp olur, en iyisi ben susayım.
- Aman bu yaşa gelmiş bunları öğrenememiş, ben mi öğreteceğim?
- Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın. Ben de rahat rahat yaşayayım.

Mantığı ile hem duygularını ifade etmeyen/edemeyen, hem de istediği şeylerin dörtte üçünden fazlasını yapamayan insanlar olduk çıktık. Peki bu şekilde yaşamaya şartlandık ve bu şekilde yetiştirildik diye böyle mi yaşamaya devam edelim? Tabii ki hayır!

Sizi rahatsız eden davranışlarda bulunan insanlara bu davranışlarının sizde ortaya çıkardığı duyguları ve bu duyguların etkilerini kibar ama ciddi bir şekilde söyleyin. Özel alanınıza lap diye dalış yapanlara “bir dakika!” diyebilin. Ama siz de başkalarının özel alanlarına haddinizi aşarak balıklama dalmayın. Yapmak istedikleriniz eğer kimseye zarar vermiyor, sizi ya da ailenizi utandırmıyor ve sadece kendinizi ilgilendiriyorsa kimseye fikrini sormayın. Birilerine fikir soracak noktada iseniz bilin ki zaten o konuda hala onaylanmaya ihtiyaç duyuyorsunuz. Yani aslında tam olarak emin değilsiniz. Emin değilseniz de zaten eyleme geçmek için hala zamana ihtiyacınız var demektir, onaylanmaya değil. Kendinize zaman verin.

Yazının Devamını Oku

Tatilin Rotası Değişiyor

1 Ağustos 2019
Beklentilerin değişmesi ve yenilik arayışı ile son yılların tatil lokasyonları da her şey gibi son sürat değişiyor. Bilinen, alışılan ve her yıl birbirinin tekrarı olan tatiller hala tercih edilirken, bir çok kişi de farklı yerler, farklı deneyimler ve farklı olan her şeyin peşinden hızla koşmaya devam ediyor. E durum böyle olunca da bildiğimiz yerlerin dışında ne çok tatil beldesi olduğunu hepimiz öğrenmeye başladık.

Bilindiğin dışına çıkmak ve farklı bir deneyimle tatil yapmak isteyenlerin yeni adreslerinden bir kaçına göz atalım.

Edirne – Erikli

Genellikle Marmara Bölgesin’de ikamet edenlerin yazlıklarının olduğu Erikli, İstanbul’a olan yakınlığının yanı sıra akvaryum gibi denizi ile son yılların yeni keşfedilen tatil beldelerinden. Henüz kalabalıklaşmamışken kesinlikle ziyaret edilmesi gereken yerlerin başında gelen Erikli sessizliği ve huzur veren enerjisiyle tatilin en keyifli ve huzurlu halini ziyaretçilerine sunuyor.

Gümüşhane – Zigana Köyü

Karadeniz’in en güzel yaylarından birinde bulunan ve Gümüşhane’nin Torul ilçesine bağlı yemyeşil Zigana Köyü, emekli yerli halkı ve sakinliği ile yeşile doymanın en mümkün olduğu tatil beldelerinden.

Yalova – Erikli Yaylası

Doğa severleri keşfe çağıran Erikli Yaylası, Yalova’nın Çınarcık ilçesinin Teşvikiye Köyü’ne bağlı. Fotoğraf tutkunlarının, kamp severlerin ve tırmanma hobisi olanların en uğrak yerlerinden olan bu güzel bölgede bir çok kamp alanı ve keşfedilmeyi bekleyen şelaleler mevcut.

Mersin – Narlıkuyu

Yazının Devamını Oku

Sen Olsan Seninle Arkadaş Olur Musun?

22 Temmuz 2019
Hiç kendinize bu çok önemli soruyu ya da benzeri soruları sordunuz mu? Şöyle bir dışarıya çıkıp nasıl göründüğünüze, ailenize, arkadaşlarınıza, sevdiklerinize, hayvanlara ya da doğaya olan davranışlarınıza uzaktan bir baktınız mı? Ne kadar samimi veya samimiyetsiz, uzak ya da yakın, eğlenceli veya sıkıcı, bencil ya da özverili, sevgi ya da nefret dolu, anlayışlı veya anlayışsızsınız?

Eğer "Bu güne kadar bu şekilde düşünmemiştim" diyorsanız bir düşünün ve bazı soruları kendinize bir sorun bakalım!

Ben olsam benimle arkadaş olur muyum?
Ben olsam benimle çalışır mıyım?
Ben olsam benimle tatile gider miyim?
Ben olsam benimle evlenir miyim?
Ben olsam benimle konuşur muyum?

Bunlar ve bunlara benzer pek çok önemli soruyu kendinize sorun. Çok samimi bir şekilde bu soruları cevaplayın. Bu soru cevap sürecinde yalnız olacağınız ve ne sizi yargılayacak ne de haklı çıkartacak bir destekçiniz olmayacağından, kendi kendinize bahane üretme üzerine zihninizin hazırladığı cevapları değil, objektif olarak doğru olan cevapları vermenin yolu kısaltacağı bilincinde olmanın önemini farkedin. Verdiğiniz cevaplar olumlu ya da olumsuz olsa da bir kağıda yazın ve yazdıklarınızı okuyun. Sonra olumlu cevaplarınızla mutlu olurken ve hatta onları da daha iyi bir noktaya getirebileceğinizi rahatça görürken, olumsuzları da olumluya çevirebilmek için içten bir isteğiniz olup olmadığına dikkatle bakın. İstemediğiniz cevapları aldığınız konuları iyice bir düşünün. Bu davranışları size başka biri gösteriyor olsa o kişiyle görüşmek ister misiniz, istemez misiniz? Karşınızdaki kişinin yerine kendinizi koyarak cevaplayın. Büyük ihtimalle size katiyen yapılmasını istemeyeceğiniz bu davranışları sergileyerek aslında insanlarla aranıza mesafeler koyanın, negatif diyaloglara maruz kalanın, insanları kendinden uzaklaştıranın çoğunlukla tek sorumlusunun aslında siz olduğunuzu çok kısa bir zamanda anlayacaksınız.

Yazının Devamını Oku

Onu Yeme Bunu Yeme! Açlıktan Ölelim mi?

18 Temmuz 2019
Yeme içme konularında bildiğiniz üzere kafamız epey karıştı. Yediğimiz içtiğimiz her ne varsa neredeyse her gün bir tanesine yasak geliyor.

‘Aman süt ürünlerine dikkat asit oranı yüksek, mümkün olduğunca tüketmeyin.’ Tahıl tüketimi kabuklarındaki toksik sebebi ile cıssss oldu. Et ve et ürünleri zaten yıllardır en çok kırmızı alarm alan yiyecekler ve kala kala bir sebze meyveye kalmıştık ki onlar da ağır ilaçlanmalardan nasibini alarak yiyecek listemizden boynu bükük bir şekilde ayrılmak zorunda kaldılar.

Gibi gibi onlarca diyalog her gün etrafımızda kırmızı sirenler halinde dönüp duruyorlar. Bir de tabii yeni moda yiyecekler var. Kinoa, chia tohumu, matcha çayı, siyah pirinç, avokado, yulaf ezmesi gibi. E bunlara da bizim metabolizmamız alışık değil. Peki şimdi biz ne yiyeceğiz? Ya çok acilen uzay filmlerinde gördüğümüz gibi haplar üretilmesi lazım ya da bitkiler gibi fotosentez yoluyla yaşamaya adapte olma konusunda biraz daha ciddi adımlar atmamız lazım.

Bu kadar kaos haline gelen yeme içme mevzuunda bence biraz rahatlamamız şart. Sakin olun. Onu yeme bunu yeme ölürsünler yüzünden neredeyse yaşıyorken açlıktan öleceğiz. Tabii bu her bulduğumuzu yiyelim ya da yazılan ve konuşulanların hepsi yalan demek değil. Dikkat etmek şartıyla mevsimine göre beslenmek, her şeyden belli oranda tüketmek, paketli gıda tüketimini en aza indirmek ve mümkün olduğunca az şeker tüketmekle bu konuya net bir çözüm bulunana kadar hayatta kalmaya bakacağız. Mümkün olduğunca iyi kalori – kötü kalori seçerek, sporla vücudumuzu destekleyip, pozitifte kalma sürelerini uzatmaya çalışarak geçinip gideceğiz. Bizi aşağı çeken insanlardan uzak durup, hayvanlara, doğaya ve kendimize döneceğiz ki yaşarken ölmeyelim.

Bükre İkizer

INSTAGRAM: Bükre İkizer

Yazının Devamını Oku

Eğlence Denince Arnavutköy

16 Temmuz 2019
Günlük yaşam içinde çalışmanın yanında hem yaşadığımızı hissetmek hem de sevdiğimiz ve bize iyi gelen şeyleri yapmamız çok önemli. Bir hobi edinmek, spor yapmak, ilgi alanlarını besleyecek bir şeyler okumak gibi iyi vakit geçirmenin yanında sosyalleşmek ve eğlenmek de aynı derecede önemli bir ihtiyaç.

Yeme-içme ve eğlence zaman zaman popülerliğe göre lokasyon değiştirse de her daim devam eden bir sektör. İstanbul'da son yılların en gözde semtlerinden biri boğazın ışıltısı Arnavutköy. Balıkçıları ile çok uzun yıllardır zaten ünlü olan bu semt son yılların en popüler cafe restoran ve eğlence mekanlarına da ev sahipliği yapıyor.

Tam bir mahalle sıcaklığını hissettiren, minik cafeleri, şirin kahve dükkanları, gece geç saate kadar devam eden eğlence mekanları ve tabii ki balıkçılarıyla iç içe ve samimi bir ortama sahip bu semtin bu kadar tercih edilme sebebi ise hem rahat ve tarihi, hem gösterişsiz ama kaliteli olması.

Haftanın her günü ve her saati gidilecek mekanlarıyla hemen hemen heryerde iyi içki ve yemek, iyi servis ve muhteşem deniz manzarası ya da göz zevkinize çok iyi gelecek şirin bir mahalle manzarasına rastlamanın mümkün olduğu Arnavutköy daha uzunca bir süre popülerliğinden bir şey kaybetmeyeceğe benziyor.

Arnavutköy’ün hali hazırda bilinen mekanlarla birlikte yeni açılan şirin ve niş mekanlarını da keşfetmeye hazır mısınız? Hazırsanız eğer yeni deneyimler, farklı bir sıcaklık ve eşsiz anılarınıza yenilerini eklemek için yeni yapacağınız buluşma, yemek, kahve ve eğlence planlarına ev sahipliği yapacak mekanlara bakmaya ya da mekanlar hakkında fikri olan arkadaşlarınızdan öneri almaya başlayın.

Semtteki gidilecek yerleri keşfederken, güzel pizza ve değişik lezzetler için mahallelinin buluşma noktası Luzia ya da Any Cafe, şöyle keyifle balık yemek için Eftelya, kısa bir kahve molası için Doorstep, köfte yemek için Alibaba, dondurmanın en keyifli hali için Girandola, ev yemekleri için Çelebi, bahçede kahvaltı için Kavanoz, kendinizi İtalya’da hissedip tam bir İtalyan mutfağı ile tanışmak için Antica Locanda, muhteşem kurabiyeler için Bakehane ve eğlence için de Halet-i Ruhiye’ye uğramayı unutmayın.

Bükre İkizer

INSTAGRAM: Bükre İkizer

Yazının Devamını Oku

Ben Çok İyi Bir Dinleyiciyimdir!

4 Temmuz 2019
Dinlemek… Tam olarak ne anlama geldiği en bilinmeyen kelimelerin başında geliyor. Günlük hayatınız içinde konu ne olursa olsun konuştuğunuz insanlara uzaktan bir bakın.

Diyalogları hatırlayın. Düşünün bakalım sizi gerçekten dinliyorlar mı? Cevabı ben vereyim HAYIR! Ama sadece onlar sizi dinlemiyor değil, siz de onları dinlemiyorsunuz. Aslında bu zamanda kimse kimseyi dinlemiyor. Ve sorunların neredeyse tamamı da tam da bu yüzden başlıyor.

Sorarsanız herkes çok iyi bir dinleyici olduğunu iddia eder. Ama en uzun süre dinliyor görünen insan bile sessiz kaldığı zaman dilimi içinde sizin anlattıklarınızın ne anlama geldiğini düşüneceğine ya da hiç yorum yapmadan sonuna kadar anlattıklarınızı anlamaya çalışarak dinleyeceğine, size vereceği cevabı düşündüğü süreç içinde yaptığı eyleme dinleme denmiyor. E tabi dinlemeden daha karşısındakinin sözünü kesen ve hemen cevap verme ihtiyacı ve ‘konuyu ben zaten anladım’ mesajını acilen verme gerekliliği insanların genel davranış şekli olduğundan sonuçta kimse kimseyi anlamadan sadece bir şeyler konuşmuş olmak için konuşarak bu karmaşa sonunda mecburen konuyu kapatma noktasında hem fikir olmak durumunda kalıyorlar.

Peki aslında dinlemek tam olarak ne demek?

Dinlemek; hiçbir önyargı, savunma, karşı fikir geliştirme ya da onaylama gerekliliği duymadan sadece karşıdaki insanın ne anlattığını anlamaya çalışma, o söyleyeceklerini tamamen bitirene kadar içinden hiçbir cevap ya da fikir üretmeden dikkatle söylediklerine odaklanmaya deniyor. Karşıdaki kişi konuşmasını sonuna kadar yapıp, bu konunun sonunda size danışacağı ya da fikrinizi soracağı noktada sizin aslında düşünmeye ve sonrasında cevap vermeye başlamanız o kişiyi gerçekten dinlediğiniz anlamına geliyor. Ve haliyle o kişinin anlattığına verdiğiniz önemi ve değeri ortaya koyuyor.

Herkes bir şey anlattığı zaman dinlenmeyi ve dikkate alınmayı ister. E siz de bunu isterken ve beklerken neden karşınızdaki kişiye size davranılmasını istemediğiniz gibi davrandığınızı hiç düşündünüz mü? Düşünmediyseniz bir düşünün.

Sadece konuşmak olsun diye neden zaman ve enerji harcayasınız ki? Ne o kadar zamanımız ne de zaten yorucu ve koşuşturma ile geçen hayatlarımız içinde ekstradan boşa harcayacak enerjimiz var. Böylesine yoğun, koşuşturma içinde geçen ve birçok şeyle başa çıkmaya çalışılan bir hayat içinde kendinize de karşınızdaki kişiye de böyle bir şey yapmaya, insanların zaman ve enerjilerini tüketmeye hiç hakkınız yok. Onların da sizinkini tabii ki.

Bu durumda çözüm ne? Öncelikle konuşacağınız insanlarla gerçekten konuşmak isteyip istemediğinizi kendinize sorun. O kişi ile konuşacaksanız gerçekten dinleyecek enerji, zaman ve dikkate sahip misiniz ona karar verin. Önem verdiğiniz ve zamanınızı harcayacağınız kişileri seçmeye başlayıp, onları gerçekten dinlediğinizde konuşmalarınızın aslında ne kadar verimli ve çözüm odaklı olduğunu göreceksiniz. Baştan bu şekilde bir analiz yapıp, konuşan kişiyi gerçekten dinlemeye başladığınızda hayatınızın ne kadar kolaylaştığını ve saçma yanlış anlaşılmalardan kaynaklanan sorunların neredeyse tamamen ortadan kalktığını göreceksiniz. Hem çok daha az yorulacak hem de kolay anlamanın ve anlaşılmanın rahatlığını yaşayacaksınız.

Yazının Devamını Oku

Mis Görünümlü Pis Plajlar

1 Temmuz 2019
Sıcaklarla birlikte İstanbul’da da olsa fırsat buldukça serinlemek herkesin ihtiyacı. Belki sadece hafta sonu için bile olsa denize girmek, biraz güneşlenmek, dinlenmek ve iş yoğunluğundan uzaklaşma niyetiyle insanlar denize girilecek yerlere yöneliyorlar.

Çok fazla seçenek olmamakla birlikte güzel kumsalların olduğu İstanbul sınırları içinde ya da çok yakınlarında olan bölgeler ne mutlu ki varlar. Ancak özellikle halka açık olan kumsallar uzaktan muhteşem görünseler bile yakından gördüğünüzde ‘yok artık bu kadar da olamaz’ denilecek derecede kirli. Cam kırıkları, sigara izmaritleri, plastik şişeler, ambalajlar, çocuk bezleri, peçete ve türevleri, mısır koçanları ve saymakla bitmeyecek daha onlarca değişik nesneden kumda bile yürüyemiyorsunuz.

Temizlik bireyde başlayıp, topluma yayılan bir anlayış. Tıpkı terbiye, nezaket, saygı, hoşgörü gibi. Dolayısı ile bu ailelerde büyüyen çocuklar da aynı şekilde davranışlar sergileyerek yaşamaya devam ediyorlar. Kişisel farkındalık konusunda hep söylediğim gibi artık ‘valla bilmiyordum’ ya da ‘farkında değilim’ gibi bahanelerin geçerli olmadığı bir dönemde yaşıyoruz. Sosyal medya, televizyon kanalları, gazeteler, yazılı-basılı-görsel kamu spotları bangır bangır çevre temizliğine, yaşadığımız Dünya’ya olan davranışlara, insanlara, hayvanlara nasıl davranmamız gerektiğini söylerken artık gözlerinizi kapatma gibi bir lüksünüz yok.

Bugün çöp attığınız o kumsalda sizin de bebeğiniz, eşiniz, akrabanız, arkadaşınız denize giriyor. Oralarda yürüyen insanlarında canları yandığında ya da hastalık kaptıklarında onlar için üzülen insanlar var.

Aslında bu durum sadece halka açık yerlerde de olmuyor. En pahalı otellerde, giriş ücreti olan plajlarda da aynı manzaralar söz konusu. Tabii bu tip yerlerde çalışanlar çok havalı, bakımlı, entelektüel görünümlü ama insani değerleri ve temizlik anlayışı olmayan, parası olduğu için her pisliği yapabileceğini düşünen büyük topluluğun devamlı arkasını topladığı için, böyle manzaralar oralarda çok fazla göze çarpmıyor.

Ortalarda süslü kıyafetler giyip, makyaj yapıp, güzel kokular sürüp gezmekle eğitimli ve bakımlı olunmuyor. Şu hayata gelip kendinize hiçbir şey katamadan, kendiniz için yaşayıp ölmeniz size bir şey katmadığı gibi, çocuklarınıza, çevrenize ve insanlara da bir şey katmıyor. Hatta üstüne üstlük onlara kötü örnek olarak gelecek nesillere de kendi olumsuz davranışlarınızı bırakıyorsunuz.

İki dakika durun ve gözlerinizi kapatın. Hemen ilk okula gidin. Kendinizi ilkokul sırasında otururken görün ve öğretmeninizin size söylediği ‘kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi başkasına yapmayın’ cümlesini hatırlayın. Belki bir faydası olur!

Bükre İkizer

Yazının Devamını Oku