Paylaş
Hem de bu sadece bizim ülkede değil, dünya üzerinde hemen hemen her yerde ve her toplumda değişik seviye ve içeriklerde her insanın başına gelen bir mevzu. Yaşanılan yere, oranın toplum değerlerine, alışkanlıklarına, yaşam şartları ve kültürüne göre çeşitlilik gösterse de sonuç olarak insanların yaşamlarını ciddi şekilde etkileyen bir konu.
Demiyorum ki hiçbir değer ve yargı olmadan herkes kafasına göre takılsın. Ki zaten öyle bir durumda yaşamaya çalışsaydık ciddi bir kaos ve çatışmanın kaçınılmaz olacağı da malum. Ama her şeyin bir sınırı ve belli bir ölçüsü olması gerektiği konusu tamamen başka bir nokta. Yıllarca alıştığımız ve normalleştirilen ve “doğru” diye öğretilen birçok gereksiz alışkanlık üzerimize yapışmış durumda. Genel toplum kurallarına uyup, diğer öğretilmiş saçmalıklardan arınmak aslında çok ta zor değil ama bunu yapabilmek için, olayların ve kişilerin dışına çıkarak olan bitene uzaktan bakabilme yetisi geliştirmeyi öğrenmek şart.
- Ay şimdi içimden geçeni söylersem ayıp olur, en iyisi ben susayım.
- Aman bu yaşa gelmiş bunları öğrenememiş, ben mi öğreteceğim?
- Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın. Ben de rahat rahat yaşayayım.
Mantığı ile hem duygularını ifade etmeyen/edemeyen, hem de istediği şeylerin dörtte üçünden fazlasını yapamayan insanlar olduk çıktık. Peki bu şekilde yaşamaya şartlandık ve bu şekilde yetiştirildik diye böyle mi yaşamaya devam edelim? Tabii ki hayır!
Sizi rahatsız eden davranışlarda bulunan insanlara bu davranışlarının sizde ortaya çıkardığı duyguları ve bu duyguların etkilerini kibar ama ciddi bir şekilde söyleyin. Özel alanınıza lap diye dalış yapanlara “bir dakika!” diyebilin. Ama siz de başkalarının özel alanlarına haddinizi aşarak balıklama dalmayın. Yapmak istedikleriniz eğer kimseye zarar vermiyor, sizi ya da ailenizi utandırmıyor ve sadece kendinizi ilgilendiriyorsa kimseye fikrini sormayın. Birilerine fikir soracak noktada iseniz bilin ki zaten o konuda hala onaylanmaya ihtiyaç duyuyorsunuz. Yani aslında tam olarak emin değilsiniz. Emin değilseniz de zaten eyleme geçmek için hala zamana ihtiyacınız var demektir, onaylanmaya değil. Kendinize zaman verin.
Hayat sizin hayatınız. Tüm sorumluluk size ait. Yaptıklarınızdan ve dolayısı ile sonuçlarından siz sorumlusunuz. Bu sorumluluğu alın.
Bir başkası için doğru olan, sizin için de doğru olmak zorunda değil. Her zaman düşünce özgürlüğünüz olduğunu unutmayın. Ancak bunu karşı tarafa nazik ve düzgün bir üslup ile anlatmanız da önemli, bunu da göz ardı etmeyin.
İnsanlar kendi yapamadıkları şeyleri bir başkası yapsın istemezler. Bunu da tabii ki sesli söyleyemezler. Ki hatta çoğu zaman sessiz de söyleyemezler çünkü bu duygularını fark bile edemezler. Ancak konu yorum yapmaya geldiğinde onlardan daha bilgilisi yoktur. Yaptıkları yorumlar ile sizi hayallerinizden uzaklaştırırlar. Yoruma açık bilgi paylaşımlarından kaçının.
Kendiniz için en doğru olan şeyi sizden daha iyi hiç kimse bilemez. Kendinizi ne kadar iyi tanıdığınızı düşünün ve sorgulayın. Cevaplarınız doğrultusunda hayatınızın yönünü değiştirin. Cesur olun ve korkmayın.
Karşınızdaki kişilerin konulara ve olaylara sizin gibi bakmadığını, her insanın başka bir dünyası ve önemlilik sıralaması olduğunu hatırlayın ve aslında onların düşündükleri ve dile getirdikleri şeyler üzerinden değil, sizin onların bir şeyleri düşünme ihtimalleri üzerinden hayatınıza duvarlar ördüğünüzü fark edin.
Hayat çok değişken ve hareketli bir süreç. Bu süreç içinde fikirler, bakış açıları ve kararların değişmesi kadar normal bir şey olamaz. Fikriniz her zaman değişebilir. Bunda utanılacak ya da kötü hissedilecek bir şey yok. Sadece büyük konuşmayın.
Şu hayatta herkesi memnun edemezsiniz! Bunu bir anlayın ve büyük çoğunluk gibi başkaları için yaşamaya son verip, kendiniz için yaşayın.
Bükre İkizer
INSTAGRAM: Bükre İkizer
Paylaş