Her nedense hemen hemen tüm futbolcuların üstünde bir güvensizlik ve isteksizlik var. Şenol Güneş, Kasımpaşa’nın kapanacağını düşünerek sahaya en uygun 11’ini sürmüş. Düşünce güzel ama uygulama yok. Oyunu açacak, Kasımpaşa kilidini kıracak ve takımı atağa kaldıracak Colman ile Alanzinho sahada. Ama ikisinin de yalnızca isimleri sahada. Görüntü hep aynı, kalenin önüne kadar gel, duvara çarparak geri dön. Bir de bütün bu olumsuzlukların üstüne çok kolay bir gol yiyorsun.
İyi bir golcü şart
Trabzon ilk yarıyı pozisyonsuz, dolayısı ile golsüz ve de santrforsuz kapatıyor. Santrforsuz diyorum, çünkü o bölgede ne yaptığını bilmeyen Henrique var. İkinci yarı 2 değişiklik ve kapanan Kasımpaşa karşısında maç neredeyse tek kaleye dönüyor. Alanzinho da biraz sorumluluk alınca Trabzon maça ortak oluyor. Son anlarda Adrian sahneye çıkıyor ve Trabzon’u tekrar kupaya bağlıyor. Bordo mavililer dün akşam o kadar kötü değildi. Ancak ne lideri vardı ne de golcüsü. Ara transferde öncelikle bir golcü transferi gerek. Gelelim tekrar maça. Çünkü maç başa döndü ve uzatmalara gitti. Penaltılarda ise son sözü kaleci Tolga söyledi.
Geçen hafta G.Birliği’ni deplasmanda farklı yendiği karşılaşmada bile bu kadar arzulu değildi. İstekli ve etkili ama 20. dakikaya kadar pozisyonu yok. Kayserispor bir geliyor, pir geliyor. Böyle golü ancak böyle defans yiyebilir zaten. 9. dakikada Kayserispor serbest atış kazanıyor. Serbest diyorum, yani tamamen serbest. Hiç karışanı ve görüşeni yok. Hiç müdehale yok.
Kayseri 14 kişi!
Ancak diğer maçların aksine Trabzonspor moralini hiç bozmuyor. Atak üstüne atak ve sayılamayacak kadar gol pozisyonu ama gol yok. Çünkü Kayserispor 14 kişi ile oynuyor. Kayserispor’un üst direği ve Ertuğrul tam üç kişilik oynuyor ve gole izin vermiyor. Hadi Halil ve Serkan’ın vuruşları tamam ama Henrique 27. dakikadaki o pozisyonu nasıl kaleci ve direğe nişanladı anlayamadım. Asıl anlayamadığım ise Henrique ve Halil’e Şenol Güneş’in niye bu kadar sabrettiğidir.
İkinci yarı da özellikle Alanzin-ho’nun hızlı getirdiği toplar var ama pozisyon yok. Neden yok, çünkü forvette Halil ve Henrique var. Yalnızca isimleri sahada var. Henrique güreşçiyi andırıyor. Arkasına dönene kadar top çoktan gitmiş oluyor. Halil ise o kadar isteksiz ki o kadar olur. Pozisyon çok ama gol ve golü atacak oyuncu yok.
Ve Olcan sahnede
Tam Trabzon oyundan düşmek üzereyken sahneye Olcan çıkıyor. Attığı şık golle Trabzonspor’u oyuna bağlıyor. Tabii ki Olcan’ın attığı gol ne kadar şıksa, 66’da yaptığı hareket de yakışmadı. Hakem Hüseyin Sabancı’ya hem sözlü, hem de eli ile kart işareti yaptı. Hakem görmezden geldi. İkinci sarıdan kırmızıydı ve ucuz kurtuldu. Oyunun son dakikalarında ise iki takımda da düzen kalmadı. İki takım da galip gelebilirdi ama puanlar paylaşıldı. Trabzonspor belki de ilk yarıda işi bitirebilirdi ama ne direkler ne de kaleci Ertuğrul buna izin vermedi. Uzatma dakikalarında ise Trabzon’un kondisyonu iyice düştü ama kaleci Onur ‘maç böyle bitecek’ dedi. Maçın kaderini iki kaleci ve Kayseri kalesinin direkleri belirledi.
Rakip Gençlerbirliği ve deplasman. Maçtan önce kimse bir tahminde bulunamaz... İki takımın da hali ortada. Özellikle Trabzonspor. Urfa maçını saymıyorum bile, o Eskişehir hezimetinden sonra toparlanmak kolay değil. Gençlerbirliği karşısında biraz şans da var mı, var. Ama erken gelen gol ve hemen ardından G.Birliği’nin eksik kalması Trabzonspor’a adeta ilaç gibi geldi. Ve devre biterken gelen ikinci gol ile bordo mavililer işi bitirdi. İlk yarıda sahanın en iyisi Colman. Ama bakıyoruz ikinci yarıya Colman sahada yok. Sakatlık var mı bilemiyorum ama öyle bir şey yoksa tam da özlenen Colman’ı seyretmeye başlamıştık...
En rahat maçıydı
Bordo mavililer sezonun en rahat maçını oynadı. Stres yoktu. Üst üste gelen goller, hem özgüveni hem de kaybolmaya yüz tutan moral ve motivasyonu geri getirdi. Belki de Halil ve Henrique’nin yerinde başka forvetler olsa skor çok daha farklı olabilrdi. Bu farklı galibiyet kimseyi yanıltmasın. Trabzonspor ne beklenen ne de özlenen düzeyde. Yalnızca dün akşam günü kurtardı. Tamam Trabzon bu sezon ilk kez bu kadar farklı maç kazanıyor ama bu muhteşem bir zafer değil.
Son söz Kuddusi Müftüoğlu’na... O kadar kötü bir maç yönetmedi. Kırmızı kart dahil verdiği çoğu kararda haklıydı. Gençlerbirliği taraftarları boşuna veryansın ettiler. Öncelikle 18. dakikada o lüzumsuz hareketi yaparak takımını eksik bırakan futbolcularına isyan etmeleri gerekir.
Eskişehirspor maçı acı gerçekleri ortaya çıkarttı. Umarım bundan dersler alınmıştır ama Urfaspor maçında göründüğü üzere fazla umursanmamış. Yine aynı laubalilik, aynı ciddiyetsizlik, aynı isteksizlik ve aynı vurdumduymazlık. Şenol Hoca işini ciddiye almış. Bu sahaya sürdüğü 11’den anlaşılıyor. Bir iki değişiklik var ancak, zaten onlar da zaman zaman oynayan futbolcular.
Henrique ‘yatıyor’
İlk yarının skorunun iki farklı olduğuna bakmayın ve sakın bu sizi aldatmasın. Üç pozisyon ve iki gol o kadar. Urfaspor da o kadar pozisyona girdi. Defans, orta saha ve forvet hatları arasında büyük boşluklar var. Colman, eski Colman değil. Adrian ise 1.5 sezonda iki maç oynadı ya ‘Yeter’ diyor. Hele hele forvette geldiğinden bu yana hala patlama yapması beklenen Henrique ‘yatmaya’ devam ediyor.
Urfa daha organize
Trabzonspor ikinci yarıya da aynı şekilde başlıyor. İki farklı önde olmasına ve kendi sahasında oynamasına rağmen yine doğru dürüst organize olamıyor. Urfaspor ise haddini biliyor. Nasıl olsa olan olmuş dercesine futbol oynamaya çalışıyor. Hem daha çok pas yapıyor hem de daha organize geliyor. Elendiler ama yine oynadıkları futbol ve ortaya koydukları mücadeleyi alkışlıyorum.
Trabzonspor’u da turu geçtiği için tebrik ediyorum ama ileriye yönelik bir şeyler göremiyorum. Trabzonspor dün akşam yalnızca turu geçti ve günü kurtardı o kadar. Bu Gençlerbirliği maçı öncesinde biraz moral olur ama aynı ciddiyetsizlik ve isteksizlik devam ederse Gençlerbirliği maçı da hüsran olur.
Özgüven yok, üretkenlik yok, doğru dürüst mücadele yok, takımı ateşleyecek futbolcu yok, daha doğrusu çoğu sahada yok, o kadar çok yoklar var ki saymakla bitmiyor. Şenol Güneş geçtiğimiz hafta Ordu gibi güçlü bir takımı yendikten sonra, “Biz daha yeni başlıyoruz” demiş. Bense sezon başından bu yana Trabzonspor’da fazla değişen bir şeyin olmadığını her hafta görüyorum. Pardon değişen şeyler var. Her hafta değişen ilk on bir var. Ancak bir türlü o ideal on bir bulunamadı.
Dün akşamki maça Trabzon çok istekli başlıyor. Eskişehir ise deyim yerindeyse tilki kurnazlığında dikkatli. Trabzon da istekli ama üretken değil. Ne hikmetse dev gibi bir santrforu olmasına rağmen kanatları kullanmıyor. Zaten kanatlarda oynayan oyuncuların da öyle büyük çabası yok. Göbekten gol bulmaya çalışıyor ama koskoca ilk yarıda bir tane bile pozisyon bulamıyor. Eskişehir ise 3 kez geliyor ve 2 gol atıp gidiyor. İlk yarının kısa özeti bu.
Servet’in verdiği ders
İLK 45 dakikada istediğini alan Eskişehirspor, ikinci yarıda iyice geriye yaslanarak Trabzonspor’un oynamasına izin veriyor. İzin veriyor ama kontratağı da unutmuyor. İlk yarıdaki gibi yine baskılı gibi gözüken ama pozisyon bulamayan bir Trabzonspor var sahada. Daha sonra sahneye Servet çıkıyor. Bir forvet oyuncusu gibi adeta ders vererek elini kolunu sallayarak golünü atıyor. Servet’in golünü Trabzonspor taraftarları bile alkışlıyor. Zaten çoğu sahada olmayan bordo mavili futbolcular iyice çöküyor.
Kan değişikliği şart
ARTIK bazılarının şapkalarını önlerine koymaları gerekiyor. Kan değişikliği şart. Hem de en başından en sonuna kadar şart. Bu takımın bu kadro ile hedefe gitmesi zaten mucize olurdu. Sezon başından bu yana tabir biraz kaba olacak ama lastik ne zaman patlayacak diye gözlemliyorduk. İki üç kere söndü ama dün akşam Avni Aker’de patladı. Bu malzeme ile de tamir olsa bile yine patlar.
Güle güle dostum
VE sözün bittiği yer. Hiç böyle olmadı be FİKO. Soyadı Demir’di, yüreği de öyleydi. Çok genç yaşta aramızdan ayrıldı. Her Trabzonspor maçı dönüşü sabahında o meşhur Trabzon simitlerinden getirirdim ve beraberce yerdik. Artık Fikret de yok simit de. Güle güle yakışıklı esmer çocuk… Ruhun şad olsun, her zaman kalbimizdesin.
Yahu hakikatten özledik gerçek Trabzonspor’u. Ne zaman sahne alacak diye bekliyoruz. Trabzonspor Şampiyonluğa oynuyor ama ilk kez üst üste maç kazanıyor. Gol kısırlığı zaten malumunuz.
NEYMİŞ; zaten Süper Lig’de misafir olan Akhisar’ı yenmiş, hem de üç gol atarak. Bu sezon bu bir ilk.
NEYMİŞ; 1,5 sezondur yattığı yerden para kazanan Adrian büyük patlama yapmış. İki maç oynamış, üç gol atmış ama yine yatmış.
NEYMİŞ; Trabzonspor bu sezon bir maçta ilk defa üç gol atmış, ilk defa bir futbolcusu iki gol atmış, ilk defa iki farklı kazanmış.
Trabzonspor ilkleri çok sever, ama bunlar bizlerin beklediği ilkler değil. Bizler o eski anlı şanlı Trabzonspor’u özlüyoruz. O rakiplerine sahaları dar etmesini, her maça favori çıkmasını, o kendine güvenen, o ki hep kazanmaya oynayan Trabzonspor’u özlüyoruz.
Trabzonspor’un ilk on dakikalık esintisi biraz ışık vermişti ama yine tünelin ucundaki mum ışığıymış. Akhisar’ın zaten öyle ahım şahım bir direnişi de yok. Onlar Süper Lig’de nasıl tutunuruz hesabındalar.
Trabzonspor adına ilkler yaşandı. Koca bir sezon yatan Adrian’ın iki haftalık performansı bunların en başında geliyor. Bir de peşpeşe gelen goller, bir anda iki farklı öne geçme. Bordo mavili taraftarlar böyle şeylere uzun zamandır alışık değil.
Trabzonspor üç dakika içinde peşpeşe bulduğu gollerle bir anda 2-0 öne geçse de değişen bir şey yoktu. Akhisar’ın golü sıkıntıya sokmaya yetti bordo mavilileri.
Farkı açmak için bir çaba sarfetmedi Trabzonspor. Çoğu futbolcu kendisini sıkmıyor, sorumluluk almıyor. Bunların en başında da Zokora, Halil, Sapara ve Colman geliyor.
Emre neden oynamaz?
MAÇI ilk on dakikada kafasında bitiren Trabzonspor’un bu isteksizliği Akhisar’ı ateşledi.. Bruno’nun golünün arkası gelmedi ama ataklar bordo mavilileri titretmeye yetti.
Oyuna genç Emre girince iş biraz değişti. Neden bu oyuncuya diğer isimlere verildiği kadar şans verilmiyor diye hep soruyorum kendime. Emre öyle kritik bir top kapıyor ve takımını atağa kaldırıyor ki, Trabzonspor’un üçüncü golü geliyor ve herkesi rahatlatıyor.
İstikrar zaten yok. Her hafta sahaya nasıl ve kimlerin çıkacağı hiç belli değil. Kadro geniş, ancak kulübeden gelerek oyuna etki edecek oyuncu yok.
Şenol Güneş, Antalyaspor karşısına da ilginç bir kadro çıkardı. Yabancı kontenjanını tam kullandı. Defansın neredeyse tamamı yabancı. İki kanatta oynayan Emerson ve Celustka zaten oyuna da yabancılar. Çoğu kez ne yaptıklarını kendileri bile bilemiyor. Bamba ve Zokora idare ediyor. Sürpriz Adrian var. Takımın bal yapmayan arısı misali gibiydi. Polonya Milli Takımı’nın bankosu ama Trabzonspor’da yokları oynuyordu. Ama dün Antalya’da biraz kendine geldi. Adrian, özellikle ilk yarıda Janko ile birlikte takımı ayakta tutmayı başardı. Bir gol attı, attığının daha kolayını kaçırdı. Belki o 39. dakikadaki pozisyonu gol yapabilse maçı da bitirmiş olacaktı.
‘Gel bana gol at’ dediler
Trabzonspor çok mu iyi oynadı, hayır. İlk yarıda deplasmanda nasıl oynanacağını gösterdi, ancak ikinci yarıda hiçbir şey yapmadı. Janko hem gol attırdı hem de her kornerde kendi ceza sahasında stoperlere ders verdi. Bordo mavililer farkı artırıp rahatlamak yerine skoru korumaya gidince rakibinin iştahı kabardı. Trabzon geriye çekilerek Antalya’nın oynamasına izin verdi. Yoksa Antalyaspor’un öyle bir isteği yoktu. Çünkü, kafaları ve havaları hala Fenerbahçe Stadı’nda kalmış gibiydi. İkinci yarının neredeyse tamamı Trabzonspor yarı sahasında oynandı. Güneş’in öğrencileri de iyice geriye yaslanarak “Gel bana beraberlik golünü at” dedi. Tabii ki bu ikram geri çevrilmezdi. Çevrilmedi de. Hatta, “Ben beraberliği bile hak etmiyorum” dedi Trabzon ve 2. gol geldi. Bordo mavililerin ne tadı, ne tuzu ne de ilerisi için ışığı var. İleriye doğru değil ama dibe doğru çöküş devam ediyor.