Yetersiz derken, Süper Lig şampiyonluğu ve Avrupa’da başarı için. Yoksa bu mütavazi kadro ile üst sıraları zorlarsın ama daha fazlası olmaz. Ligin yeni takımı Elazığspor karşısında ilk yarıda diri ve istekli bir Trabzonspor izledik. Ancak her haliyle forvetteki eksiklik göze çarpıyor. Bir kere forvette oynayan oyuncuların birbirleri ile uyumu yok. Zaten her maçta başka başka forvetler görüyoruz. Belli ki yoklukta şu an için bu takımın santraforu Vittek.
Alanzinho ve Zokora
Maç golsüz devam ederken sanki Vittek’in takımı 5-0 önde ve Vittek de 3 gol atmış santrafor gibi oynuyor. Gole kadar doğru dürüst ne pozisyonu var, ne de gol için çabası. Henrique zaten kendi halinde. Şenol Güneş’in bir türlü ideal onbirini oluşturamadığını hemen hemen her maçta görüyoruz. Bu uzun bir süre daha böyle devam edeceğe benziyor. Yani Trabzonspor taraftarı şöyle arkasına yaslanarak rahat bir maç bu sezonda izleyemeyecek. İkinci yarıda ise daha temkinli bir Trabzonspor sahada. Takımın en iyileri Alanzinho ve Zokora. Allah’tan Zokora’nın yaşı futbol için biraz ilerlemiş. Yoksa onuda kadroda tutmak çok zor olacak. Colman da gidiyormuş, yolu açık olsun. Acaba sırada kim var?.. Sıra iki kaleciye geldi galiba.
Güneş kılıf arıyor
Son söz Şenol Güneş’e. Daha ligin başı ama Şenol Güneş şimdiden kılıf aramaya başladı. Baktığımız zaman haksız da sayılmaz. Ancak sen bunları bilerek ve hatta enerjinin kalmadığını da açıkça ifade ederek yeniden takımın başına geldin. Şimdi şikayet etmek ne derece doğru bilemiyorum. Açıkça yönetimi de hedef alarak istediği transferlerin yapılmadığını söylüyor. Serzenişte bulunmadığı kimse kalmadı. Yönetim, Federasyon, futbolcular ve taraftarlar. Daha iki beraberlik ile bu kadar serzenişte bulunuyorsan, alınacak iki mağlubiyet ile de Güneş’in ne yapacağını tahmin etmek zor olmaz her halde.
Çünkü Güneş, “Gol yemeden avantajlı bir skor ile rövanşa gitmeliyiz” demişti. Trabzonspor maça çok ürkek başladı. Rakip çekilmiş geriye kendi sahasına adeta “Gel bana gol at” diyor. Ancak Trabzonspor ne çakılı savunmasını bozuyor, ne de Zokora ve Colman’ı ileri sürüyor. Sözüm ona üç forvet, Volkan, Halil ve Olcan ise rakibin defans bloğuna yapışık üçüzler misali. Gol mucizelere kalmış... Olcan ve Halil çok isteksiz ve etkisiz. Volkan biraz istekli ama o da, topu ayağından çıkartmıyor.
Trabzonspor işi zora soktu
Dakikalar ilerledikçe baktılarki Trabzonspor gelemiyor ve korkulacak bir şey yok; rakibin direnci arttı. Dün akşam fırtına bekliyorduk ama hafif bir esinti bile göremedik. Bu kadro ve bu oyun anlayışı ile Trabzonspor’un işi çok zor. Bordo mavililer kolayı zora soktu.
Kadroda büyük bir değişiklik yok ve gidenlerin yerlerinin dolmadığını görüyoruz. Ama yapacak fazla bir şey de yok, Şenol Güneş’in elindeki malzeme bu... Söylendiğine göre yönetim üç aydır harıl harıl transfer çalışması yapıyormuş. Anlaşıldığı kadarıyla yalnızca ‘transfer çalışması’ yapıyorlar... Çünkü ortada bir şey yok.
Can çıkar, huy çıkmaz
Volkan sezona iyi hazırlanmış. İlk yarıda Trabzonspor’u hücumda ayakta tuttu. Ancak topla lüzumsuz oynamayı çok seviyor. Anlaşılan Volkan’ın canı çıkar ama bu topla oynama huyu kolay kolay çıkmaz... Yine de attığı gol, şapka çıkarılacak cinstendi. Trabzonspor’da Burak ayrıldıktan sonra görülüyor ki gol umutları Vittek’e bağlanmış. Eğer umutlar Vittek’e kalmışsa söylenecek fazla bir şey yok demektir. Forvete acil takviye gerekli... Bordo mavililer, ne kadro olarak, ne fizik olarak, ne de mantalite olarak hazır değil. Trabzonspor’un bu kadro ile hedeflere yürümesi de zor, hedefleri kovalaması da zor. Yani zor dostum zor...
Gerçi biraz da onları özlemişim. Takımları ne durumda olursa olsun o büyük ve yürekten desteklerini stada gelerek veriyorlar. Ancak Bursaspor o şampiyon olduğu sezondan sonra takıma fazla bir şey katamamış.
Çekingen başladık
Şöyle kadroya bir bakıyorum geçen sezondan hatta bir önceki sezondan fazla bir farkı yok. Yani hedef yine belli, Avrupa kupalarına katılabilmek. Aslında o büyük organizasyon Şampiyonlar Ligi’nin tadını almışlardı ama o kadar ile yetinilmiş. Yine de Avrupa’da olmak çok başka bir şey. Rakibin adı sanı fazla duyulmamış ancak kendi sahasında oynadığı ilk maçta tabelaya önemli bir avantaj yazdırmış. Yani Bursaspor’un tur atlaması için mutlaka en az iki farklı kazanması gerekiyor. Ama nedense ilk dakikalarda bir çekingenlik var.
On dakikalık bocalamadan sonra Bursa zayıf rakibi karşısında üstünlüğü ele alarak maçı tek kaleye çevirdi...
Perde kapanmadı
Ve gol perdesi de açılıyor, kapanacak gibi de durmuyor. Hızını alan Bursa, önce İbrahim arkasından Pinto ve Batalla ile ilk yarıda turu geçti. Gol yağmuru ikinci yarıda da devam etti ve izleyenler gole doydu. Rakip mücadele etmeyip kolay teslim olunca Bursaspor istediğini zorlanmadan aldı. Ancak ilerleyen turlarda böyle bir rakip bir daha denk gelir mi bilinmez. Ama şu da bir gerçek ki Ertuğrul Sağlam takımını iyi çalıştırmış ve iyi hazırlamış...
Rezaletlerle ve fiyaskolarla dolu bir kamp programı. Günü gününü hatta saatleri bile tutmuyor. Kampın ortalarına doğru Başkan Sadri Şener geldi. Herkes transfer sormaya başlayınca iki gün durabildi ve transfer yapmaya İngiltere’ye giti. Gitti, ama bir daha kendisinden haber alınamadı. Başta Şenol Güneş olmak üzere tüm Trabzonsporlular hala transfer beklemeye devam ediyorlar.
Şenol Güneş’den bahsederken aklıma geldi. On günlük kamp boyunca hemen hemen her şeyle ilgilendi. Kendisini ilgilendirmeyen işleri bile yakından takip etti. Bir tek basın mensuplarından uzak durdu. Herhalde bir antipatisi var veya küsmüş. Tüm kamp süresi boyunca bir merhabamız bile olmadı ve hep uzak durmayı tercih etti. Trabzonspor’u sürekli takip eden muhabir arkadaşlara sordum ve Şenol hoca ile küskünlüklerinin olmadıklarını söylediler. Huyu böyleymiş. Ne yapalım bize selam vermeye mecbur değil.
Gelelim kampa ve futbolculara. Gerçekten iyi çalıştılar hatta yorgunluktan çoğu kez yürüyecek halleri bile kalmadı. Kale emin ellerde, ama gerisi fazla iç açıcı değil. Giray ve Bamba defansın göbeğine yerleşmiş gibiler. Bamba biraz daha risksiz ve sade oynarsa defansın tam sigortası olur. Orta sahada Colman tabii ki çok farklı ve Trabzonspor’un en büyük kozu. Zokorü’yı saymıyorum bile. Çünkü tam anlamıyla profosyenel ve işini layakıyla yapıyor. Kadroyu zorlayacak olanlar ise Halil, Olcan, Volkan, Yasin, Soner, Alanzinho ve Emre Güral ile birlikte biraz da Sapara. Geriye kalanların ise işi çok zor. Barış, Adrian, Vitek, Henrique, Cech gibi futbolcuların ise kadroya girmeye niyetleri ve daha doğrusu öyle ahım şahım çabaları yok. Yani eldeki hamur bu.
Transferde çok geç kaldılar. En azından son yapılan kamp dönemine yetiştirilmeliydiler. Bizde olduğu gibi Tüm Avrupa’da ligler başladı başlıyor. Bundan sonra alacağın futbolcu ya sorunlu olur ya da kulübü tarafından istenmeyen olur. Ama ben yine de Sadri başkandan umutluyum. Selçuk ve Burak gibi futbolcuların yerlerini dolduracak ve Trabzonsporluları ayağa kaldıracak bir veya iki yabancı bekliyorum. En azından umut ediyorum.
Daha çok organizasyon bozukluklarının damga vurduğu kamp, dün akşam oynanan QPR maçıyla sona erdi. Ancak tabii ki yine aksilikler değişmedi. Başta Almanya olmak üzere özellikle Türk takımlarının kamp yaptığı ülkelerde Türk takımlarına her şey yasak. Adı üstünde hazırlık kampı ama hazırlık maçı yapman yasak ve izin verilirse, oynayacak olan stat bulman da zor. Dün kampın son günü ve son hazırlık maçıydı. Ama ne oynayacağın stat belli, ne de saati... Son dakika izin veriliyor ve seyircisiz oynamak şartıyla. Onda bile problem çıkıyor. Maçın hakemleri saha dışında bir iki taraftar gördükleri için maç 25 dakika geç başladı. O da kaptan Tolga ve genel sekreter Hasan Yener’in araya girmesiyle.
Eski tas, eski hamam
Trabzonspor’un hazır olmadığını her haliyle görüyoruz. Yalnızca iki kaleci Tolga ve Onur tamamen hazır. Defansın her iki yanı da yetersiz ve takviye bekliyor. Orta sahada ise Colman’ın yanına mutlaka bir futbolcu transfer edilmeli. Forvet ise eski tas eski hamam. Bir kanatta Volkan diğer kanatta Olcan. Santrfor Henrique ise, kelimelerle anlatılmaz. Bir forvet oyuncusu düşünün ve sezon başından bu yana oynanan hazırlık maçlarında bile bir tek golü yok. Yani çok zamana ve transfere ihtiyaç var.
Tamam, çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor ancak beklentiler farklı. Çünkü, çeyrek yüzyılı geçen bir özlem var. Peki bu özlemi sona erdirmek için neler yapılıyor?
Büyük düşüneceksin ki...
Belki iyi niyetli olarak çalışılıyor ama yetersiz. Bu anlayış ile kimse kusura bakmasın bu özlem bitmez. Takım sürekli kan kaybediyor ve önlenemiyor. Tamam, giden gitsin de, yerleri doldurulsun. Bu seferde kılıfları hazır, “Trabzon’a gelmek istemiyorlar” deniyor. Getirtmesini bileceksin. Ya daha fazla para vereceksin, ya da gerçekten şampiyonluğa oynayacağını gelmesini istediğin futbolcuya anlatacaksın ki bu özlem bitsin. Büyük düşüneceksin ki büyük olasın. Yoksa böyle her sezon sonunda ahlarla vahlarla avunmak zorunda kalırsın.
Bakın neredeyse unutuyordum bir de hazırlık maçı vardı. Rakip ay yıldızlıların genç yıldızı Sercan’ın takımı Fürth. İki takım açısından da tam bir hazırlık maçı oldu. Ne birbirlerini zorladılar ne de göze hoş gelecek başka bir şey yaptılar...
Sanki hiçbir hazırlık yapılmamış gibi... 10 günlük kamptaki ilk hazırlık maçı da böyle bir havada oynandı. Şenol Güneş, golcü istiyor, defansa takviye istiyor ve sol kanada da istiyor. Ama daha ses soluk yok. Güneş, Südtirol maçının ilk yarısında kadroda daha çok yedek kalacak, gönderilecek veya kiraya verilecek oyuncularına yer verdi. İlk yarıda Sapara, Olcan ve yeni transfer Bamba ilk 11 için ışık verdi. Gerisi acemiler mangası gibiydi. İkinci yarı daha derli toplu bir Trabzonspor vardı. Zayıf rakip karşısında bol gol bulundu. Özellikle yenilerden Emre Gürol, “Yabancı golcüye gerek yok” der gibiydi. Tabii ki daha çok erken... İki hazırlık maçından sonra kadro biraz daha şekillenir.