Aman bir kaza olmasın, diyerek kendi sahasında oynamasına rağmen kalan son hedef için büyük risk almış. İlk 20-25 dakikalık bölümde Trabzonspor diye bir takım sanki sahada yok gibi. Ne oyun anlayışı, ne hucum orgarizasyonu ne de mücadele var. Geride çakılı defans dörtlüsü orta sahaya bile gelmiyor. Orta sahada Colman sanki Antalyaspor’dan yana oynuyormuş gibi ve diğerleri de çok etkisiz. İleride Henrique tek başına bir şeyler yapmaya çalışıyor o kadar. Yani Trabzonspor için ilk yarım saatlik görüntü hiç de hoş ve iç açıcı değil. Böyle nereye kadar gidecek diye beklerken Cech sakatlanıp çıkıyor ve Halil giriyor. O dakikaya kadar mahkum oynayan Trabzonspor’da da saha içindeki değişikliklerle işler de olumlu yönde değişiyor. En azından Trabzonspor rakibine mahkum olarak oynamaktan kurtuyor. Sapara’nın golü ise Antalyaspor’un umutlarını bitirmiş oluyor.
Bitse de gitsek havası
İKİNCİ yarı ise Trabzonspor istediğini almış, maçı bitirmiş ve tur biletini cebine koymuş gibi çok rahat bir görüntüde. Yani yine işini ciddiye almıyor. Aslında ikinciyi bulsa maçı da bitirecek ama hiç de öyle bir çaba ve mücadele yok. Sanki bu yağmurda maç bitse de gitsek gibi bir havaları var. Antalyaspor ise maçın büyük bölümünde oyunu kontrol etti, gol kovaladı ve mucize bekledi ama olmadı. Trabzonspor kalan tek hedefte yoluna şimdilik devam ediyor. Yarı finalde ki rakip Sivasspor. Ancak Trabzonspor bu silik ve isteksiz futbolunu devam ettirirse son hedefte de hüsran ve hayal kırıklığı yaşanır.
Yenildiği maçlarda bile ortaya koyduğu mücadele ve hırs göze batardı. Bu sezon ise Trabzonspor’u izlemek resmen eziyet oldu. Hedefler bir bir kaybolunca sıradan bir takım oldu Trabzonspor...
Hedef yok, hırs yok, mücadele desen hiç yok, istikrar zaten yok. Şenol Güneş zamanı dahil, Tolunay Hoca da geldikten sonra şöyle üst üste iki hafta aynı kadroyu hiç göremedik. Sanki takım Avrupa’da yoluna devam ediyor, sanki Süper Lig’de zirvede ve şampiyonluğu kovalıyormuş gibi her hafta rotasyon var. Son yılların en kötü Trabzonspor’unu bu sezon izliyoruz.
Takım çok isteksiz
Şöyle kazasız belasız sezon bitse de bu eziyetten kurtulsak... Geçen haftaki Fenerbahçe hezimetinden de hiç ders alınmamış. Çoğu futbolcu şimdiden sezonu tamamlamış. Maç başlıyor ve Trabzonspor ne pres yapıyor ne de doğru dürüst mücadele ediyor. Oyunu kendi sahasında kabul ederek rakibinin gol atmasını bekliyor.
Ama Mersin’de o beceri yok. Mersin İdman Yurdu körü körüne şuursuz bir şekilde rakibinin üstüne gidiyor. İşte yine bunlardan birinde kaleci hariç tüm futbolcuları ile hücum ederken Henrique nihayet bir forvet oyuncusu olduğunu hatırlatıp golü attı.
Ununu elemiş...
Mersin’e gelirken şöyle çatır çatır ve bol mücadeleli bir maç bekliyordum. Çünkü iki takımın da durumu ortada ama hiç de öyle olmadı. Maçın ikinci yarısı da hemen hemen Trabzonspor yarı sahasında oynandı. Mersin şuursuzca bastırdı, Trabzonspor ise kontrataklarla etkili olmaya çalıştı. Hadi Trabzonspor neyse, deyim yerinde ise ununu elemiş eleğini asmış ve gelecek sezonun planlarını yapıyor. Ya Mersin İdman Yurdu?... Birileri Mersinli futbolculara küme düşme hattında olduğunu hatırlatması gerekir. Küme düşme hattındaki bir takımın bu kadar cömert olmaması gerekir.
Fenerbahçe’nin hanesine yazılan ilk gol tam bir golcü vuruşu... Onur topu kucağına beklerken Bamba sahneye çıkıyor ve golcüleri adeta kıskandırıyor. Tabii ki bu Trabzonspor’da defans oyuncuları ve kalecinin ne kadar uyumsuz olduğunu gösteriyor.
Aslında müthiş bir ilk yarı izledik. Trabzon önceki maçlarda olmadığı kadar hırslıydı. Belki de Adrian’ın akıl dolu vuruşu filelere gitse maç bambaşka bir hava alacak. Bizler tribünden gol olarak gördük ve önümüzdeki televizyonlardan da izledik.
Üçüncüyü atabilirdi
Bamba ilk yarının kaderini belirledi. Bamba bir anda patlayan bir bomba oluverdi. Trabzon ilk yarının sonuna kadar bu iki bombanın şokunu üzerinden atamadı. Bamba’nın da morali çok bozuktu ve devre arasında Tolunay Hoca çıkartmasa belki de üçüncüyü bile atabilirdi.
İki farklı mağlubiyete rağmen Trabzonspor ikinci yarıya da çok hırslı başladı. Bir gol bulabilse belki gerisi de gelecekti. Fenerbahçe ise çok sakindi. Oyunu kendi sahasında kabul eder gibi göründü ve Trabzonspor’u uyuttu. Bu kez Bamba yoktu ama Gökhan Gönül üçüncü golü atınca Trabzonspor da havluyu attı.
Şimdi sıra kimde?
Avrupa Kupası maçı oynamış ve uzun yoldan gelmiş olan F.Bahçe’nin yorgun olmasını bekliyorduk. Ama tersi oldu. Trabzonspor da tek tük yanan mum ışığı görüntüsü verdi o kadar... Geçen hafta Sivas’ta zaten kendisini belli etmişti ama yine de ‘Fenerbahçe maçı’ dedik, ‘Belki bir şey olur’ dedik ama yok. Eldeki un ve yağ kısıtlı olunca helva da ancak bu kadar olur.
Sivasspor ise İstanbul’da F.Bahçe’yi yenmenin büyük morali ile maça çıkıyor. Yani ikisinin de keyfi yerinde. İlk yarıya şöyle bir bakıyoruz ama geçtiğimiz hafta daki Trabzonspor’un yerinde yeller esiyor. O istekli ve mücadele eden Trabzon gitmiş yerine başka bir takım gelmiş. Aslında ideale de yakın bir kadro var sahada. Giray, Bamba ve Zokora tekrar takıma dönmüş. Ancak orta saha üretken olmayınca ileri de Halil ve Olcan etkisiz kaldılar. Anlayacağınız ilk yarıda ki Trabzon’un ne tadı, ne tuzu ne de geçen haftaki havası ve fiyakası vardı. Düşünün ilk 45 dakikada pozisyonu bile yoktu. Ama Sivas öyle mi? Mücadele de etti, pozisyon da buldu gol de buldu.
Silik futbol
2. yarı başlıyor ama çok tuhaftır Trabzonspor’da değişen bir şey yok. O silik futbol devam ediyor. Sanki Trabzon skor olarak öndeymiş gibi bir görüntü var. Yani Trabzonsporlu futbolcuların hiç umurunda değil. Trabzonspor sanki mucize bekliyor ama beklemeyen Sivasspor ikinci golü de buluyor. Hemen arkasından farkı açacak fırsatları da kolayca buluveriyor. Trabzonspor ne mi yapıyor? Öğlen uykusuna devam ediyor. Tolunay Hoca oyuna hemen müdahele ediyor ama çıkartacak o kadar çok oyuncu varki belli ki o da tercih yapmakta zorlanıyor. İkinci golden sonra sanki Trabzonspor abondone olmuş bir boksör görüntüsünde. Bir türlü dengesini sağlayamıyor ve nakavt oluyor. Son dakikalarda biraz toparlıyor ve Halil ile pozisyona giriyor. Ancak Halil’de sanki Sivas defans oyuncusu gibi topları uzaklaştırıyor. Sonuç olarak Sivas fiyakasını koruyor ve hava atmaya devam ediyor.Trabzon’un havası ise uçan balon gibi çok çabuk sönüyor.
Aslında dün yine kabusa dönüşebilirdi. Maçın başlaması ile birlikte sanki G.Antep kendi sahasında Trabzon ise deplasmanda oynayan bir takım görüntüsündeydi. İlk on dakikada Sernas’ın kaçırdığı değil Onur’un iki müthiş kurtarışı ilk yarıya damgasını vurdu. Kalecinin bir takım için ne kadar önemli olduğunu Trabzonspor’da zaten sezon başından bu yana görüyoruz. Tolga veya Onur olsun hiç fark etmiyor, kale hep emin ellerde. Trabzon diğer maçların aksine daha çalışkan ve daha disiplinli. Deyim yerinde ise üzerinde ki ölü toprağını atmış. Adrian’ın golü Trabzonlu futbolcuların üzerinde ki hem yükü aldı hem de stresi kaldırdı.
Makine çalışmaya başladı
2. yarıda ise sahada sezon başından bu yana beklediğimiz veya özlediğimiz Trabzonspor geri döndü. Alanzinho ve ardından Colman’ın golleri ile neredeyse pas tutmuş makinenin çalıştığını gördük. Tabii ki makineyi tekrar çalıştıran faktörler çok önemli. En başta Tolunay Hoca takımda kaybolan bir çok şeyi tekrar geri getirmiş.
Colman ise biraz geç de olsa ne kadar yaratıcı ve kaliteli bir futbolcu olduğunu hatırlatmaya başladı. Yani Trabzon’da tatil bitmiş. Sezon başından bu yana böylesine istekli ve ne yapmak istediğini bilen bir Trabzonspor seyretmemiştim. Tamam, lig de zirve için biraz geride kalında ama kupa devam ediyor. Kupa devam ederken bir yandan da yavaş yavaş zirveye tekrar ortak olunabilir. Çünkü zirvede ki takımlar sürekli puanlar kaybederek sanki Trabzon’u bekliyorlar.
Şenol Güneş, zaten heyecanını kalmadığını söylemişti. Şöyle bir geriye baktığımızda yalnızca Şenol Hoca’nın değil tüm futbolcuların da heyecanını kaybettiğini çok açık gördük. Bir kan değişikliği gerekiyordu ve oldu. Bana göre çok kolay eleyebileceği bir Macar Videoton’a elenerek Avrupa’ya ve arkasından da lige çok kolay havlu attı. İlla ki bir suçlu aramaya gerek yok.
Zor bir dönemde geldi
Tolunay Kafkas ile yeni bir sayfa açıldı. Çok yerinde ve isabetli bir tercih. Ancak Tolunay Hoca’dan da mucizeler beklemeyelim. Ne takımı kendi kurdu, ne de transferleri kendi yaptı, elindeki ile yetinecek. Hoş geldin Tolunay Hoca. Zor bir dönemde herkesin kabul etmeyeceği bir dönemde geldin ve sorumluluğun çok büyük. Takıma yeniden bir kimlik kazandıracağına ve ayağa kaldıracağına yürekten inanıyorum.
Belki ilk maçtan belli olmaz ama Eskişehir’e gelerek, bir şeyler olup olmadığını yerinde görmek istedim. Eskişehir’de yağış yok ama dondurucu bir soğuk var. En azından oynanacak futbol ve atılacak gollerle içimizi ısıtalım dedik ama ilk yarı itibarı ile o da olmadı. İlk yarıda iki takımda ne yaptığını bilmiyor. Ne doğru dürüst pozisyon, ne mücadele, doğal olarak ne de gol var.
Kupa deyip geçmeyin
Kupa maçı deyip geçmeyin. Ucunda hem Avrupa, hem de para var. İlk yarıda daha çok sahayı değil de tribünleri izledim. Sahada izlenecek fazla bir şey yoktu zaten. Galiba işin ciddiyetini tribünler daha çok farkında. O muhteşem Eskişehirspor taraftarı, hafta içi veya soğuk hava falan dinlememiş. Ne bando ne de taraftarlar sustu. İlk 45 dakikada hep onları seyrettim. İkinci yarınında tadı tuzu yok. Hani derler ya, “Maç orta saha mücadelesi şeklinde geçti” diye, aynen öyle. Tek farkı dün akşam ki maçta o mücadele bile yoktu. Son 15-20 dakikaya gelindiğinde Eskişehirspor, biraz canlanıp, biraz da risk almaya başladı. Trabzonspor’da rakibine biraz ayak uydurunca maç seyredilir hale geldi. Ama yine de koskoca doksan dakikada doğru dürüst golü bırakın pozisyon bile izleyemedik derken Eskişehirspor uzatma dakikalarında tekrar kupaya tutundu. Trabzonspor ise tam yarı finali garantiledim derken, yeni hocalarına hoş geldin diyemedikleri gibi ilerisi için umut bile vermediler..
Bir tarafta kendisine lig de yeni bir başlangıç arayan Trabzonspor, diğer tarafta ise can derdine düşmüş Elazığspor. Gerçekten de Yılmaz Vural renkli kişiliği ile Elazığ’a ve Elazığspor’a bambaşka bir hava getirmiş.
Aslında her iki takımda ilk yarıda birbirine denk bir görüntü çiziyor. İki takımda golü düşünüyor ama tek fark Trabzonspor girdiği pozisyonları değerlendiremiyor, Elazığspor ise girdiği tek pozisyonda golü buluyor. Hem de ne gol. Sinan nefis bir gol atıyor. Kupa maçlarının aksine Trabzonspor’da bir isteksizlik var. Deyim yerinde ise ‘Ununu elemiş, eleğini duvara asmış’ gibi. Belki de başkan Sadri Şener’in dediği gibi artık yalnızca kupa var. Trabzonspor’un hiç de öyle büyük takım havası ve görüntüsü yok. Orta sahada Colman takımını ayakta tutmaya çalışıyor. Adrian ona yardımcı oluyor ama forvette Vittek biraz hareketli o kadar. Halil yalnızca geziniyor ve Olcan’da ona ayak uyduruyor. Onun Kolbastıyı rakipler oynuyor
Kolbastıyı unuttu!
İkinci yarıda Alanzinho’nun oyuna girişiyle Trabzonspor biraz canlandı. İyi de baskı kurdu ama Elazığspor panik yapmadı. İşte bu hızlı atakların birinde Celustka’nın ikinci sarıdan kırmızı kartı Trabzonspor’u iyice çıkmaza sürükledi. Ancak tuhaf olan rakibi eksik oynamasına rağmen Elazığspor’un ısrarla skoru artırmak yerine koruma sevdasına düşmesiydi. Bu durum Yılmaz Vural’ı da çileden çıkarttı. Yılmaz hoca üst üste değişiklikler yaparak dengeyi kurdu. Arkasından Köksal’ın golü Trabzonspor’un tüm ümitlerini alıp götürdü. Serdar’ın golü ise bordo mavilileri resmen çimlere gömdü. Trabzonspor bu görüntüsü ile lige çok erken havlu atmış. Ama olsun kupa var diyeceksiniz. Başkan Şener’de sanki bu olacakları önceden görmüş ki maçtan bir gün önce hedefimiz kupa demiş. Sanki kupa’yı da sana çok kolayca vereceklermiş gibi. Böyle devam ederse kupa da da hüsran yaşanması çok muhtemeldir. O alışılagelen kolbastı oyununu Trabzonspor unuttu artık rakipleri oynuyor.