27 Ekim 2006
Ben en çok şemsiye, eldiven ve nüfus cüzdanı kaybediyorum. Aslında nüfus cüzdanları tam anlamıyla kayıp sayılmazlar. Evin içinde bir yerlerde olduklarını biliyorum da, bir türlü nerede olduklarını bulamıyorum. Yalnız kuralı öğrendim: Ne zaman yenisini çıkarsam, onların da saklandıkları yerden çıkacakları tutuyor. Eldivenler hep taksiden inerken kucağımdan düşürmek suretiyle kayboluyor.
Şemsiyeleri nasıl kaybettiğimi çözemedim. Özellikle baston şemsiyeleri bir yerlerde bırakıyorum, ama nerede buraktığımı asla hatırlamıyorum.
Eşe dosta sordum, onlar en çok anahtarlık, cep telefonu ve cüzdan kaybediyormuş. Ebru, kaybetme konusunda bir üstattır mesela. Saydıklarımın üçünü birden, içinde bulundukları çantayla birlikte kaybedebilir. Cep telefonları daha taksiti bitmeden sırra kadem basıyor.
Başka bir arkadaşım, sürekli arabasını kaybederdi ki, bu uç bir durum sanırım. Sabah evden çıktığında, akşam bıraktığı yeri bir türlü hatırlayamazdı.
Merak etmeyin, varmaya çalıştığım bir nokta var.
Lafı ebumerang adlı yeni bir ürüne, daha doğrusu sisteme getirmeye çalışıyorum. Kaybettiğiniz eşyalarınızın tıpkı bir bumerang gibi dönüp size geri gelmesini sağlıyor.
Ebumerang, basit bir etiket aslında. Elektronik mağazalarından, kitapçılardan, cep telefonu satış noktalarından veya sanal mağazalardan satın alabiliyorsunuz. Pek çok farklı boyu var. Bisikletinize de yapıştırabilirsiniz, ceketinize de, valizinize de, bluetooh kulaklığınıza da...
Aldığınız etiketin üzerinde bir kod numarası bulunuyor. www.ebumerang.com’dan veya 212 280 72 72 numaralı telefondan bu kodu aktive ediyorsunuz.
Yani bu numarayla size bir dosya açılıyor ve içine adınız, adresiniz, telefon numaranız gibi kişisel bilgileriniz ile etiketi yapıştırdığınız eşyanın tarifi giriliyor.
Üzerinde etiket olan bir eşyanızı kaybederseniz, bulan kişinin etikette yazan telefonu arayıp, kodunuzu söylemesi yeterli.
Ebumerang elemanları kayıp eşyayı, bulan kişiden alıp, kurye ile adresinize teslim ediyor. Bu arada bulana bir miktar ödül vermeyi de ihmal etmiyorlar.
Bu hizmet karşılığında 15 lira ve kurye masraflarını ödüyorsunuz. Eğer kayıp eşyanız çok kıymetliyse, ödül miktarını artırabiliyorsunuz.
Sistemin iyi tarafı, kayıp eşyayı bulan kişi sadece bir numara görüyor. Sizinle ilgili kişisel bilgiler saklı kalıyor.
Bulan kişi arar mı, hemen cebine atar demeyin, şirket yetkililerinin söylediğine göre, ebumerang ile kayıp eşyanın sahibine geri dönme olasılığı yüzde 75’miş. Üstelik etiketin üzerinde kocaman Bulana Ödül yazıyor.
Yazının Devamını Oku 13 Ekim 2006
Bilgisayarımın klavyesinde ilgili tuşlar aşındı. Artık K, A, N, Y ve O harfleri okunmuyor. Fakat yapacak bir şey yok, her hafta yeni bir yer açılıyor Kanyon’da. Tüm mağazalar açılsa da, ben de yeni konulara, yeni alışveriş mecralarına yelken açsam. Siz de takdir edersiniz ki bahsetmeden olmazdı, Harvey Nichols yarın Kanyon’da açılıyor. İçinde 200’den fazla marka bulunacağını, bunların büyük bölümünün Türkiye’ye ilk kez gelen markalar olduğunu daha önce yazmıştık. Yeni bir şeylerden bahsetsem diye araştırırken, kozmetik bölümündeki markaların büyük bölümünün doğal ve organik ürünleriyle iddialı olduğunu fark ettim. Bir de Jo Malone var ki, insana kendi parfümünü yaratma şansı veriyor. Önce şu organik kozmetiklerden başlayalım.
Nars, bir makyaj malzemeleri markası. Yaratıcısı Francois Nars’ın adını taşıyor. Cilt bakım ürünleri de var. Bu ürünlerde vücudu besleyen su, vitamin, mineral ve botanik gibi doğal elementleri kullanıyorlar.
Elemis, zıtların uyumu anlamına geliyor. Ürünlerini ünlü bir aromaterapist olan Jan Kusmirek tasarlıyor. İçlerinde iyileştirici gücü olan bitkiler var. Cilt bakımı, SPA, anti-aging, vücut, saç ve makyaj ürünleri bulabilirsiniz.
Jo Wood Organics’in yaratıcısı, Rolling Stones grubunun gitaristi Ronnie Wood’un karısı Jo Wood. Kendisi pişirdiği yemekten yattığı yastığa kadar her şeyinin organik olmasına dikkat eden bir kişilik. Organik cilt bakım ürünü bulmakta zorlanınca kendi kozmetiklerini kendisi üretmeye karar vermiş. Banyo ve vücut ürünleri bulabilirsiniz. Hepsi tamamen organik ve kimyasal madde içermiyor.
Spiezia, yüzde 100 organik ürün sertifikası sahibi. Bu durumda diğerleri yüzde 100 olmuyor, çünkü Spiezia alanında ilk ve tekmiş. Gerçi ben çok korkarım bu ilk ve teklerden. Cilt, vücut ve ev ürünlerinin doğa kadar saf olduğunu söylüyorlar. Zararlı kimyasallar asla kullanılmıyor.
PH Advantage, estetik ve rekonstrüktif ameliyat uzmanı Dr. Barry J. Cohen tarafından geliştirilmiş. Ürünlerinde uzun araştırmalar sonucunda bulduğu bazı kimyasal maddeleri kullanıyormuş. Koskoca cerrah neşteri bırakıp, bu kremlerle uğraşmaya başladıysa vardır bir kerameti.
İşte çevre dostu bir başka kozmetik markası; Burt’s Bees. Ambalajları bile çevre dostu. Cilt bakım ve çocuk ürünleri var.
Holistik Silk, kozmetik değil ama aromatik ürünler satıyor. Şifalı otları, aromatik kokuları, ipeğin içine doldurup satıyorlar. Böyle söylediğime bakmayın, son derece lüks ürünler hepsi. Lavantalı meditasyon yastıkları, uyku gözlükleri bulabilirsiniz.
*
Şimdi artık Jo Malone’dan bahsedebilirim. Ben markanın özelliğini ilk duyduğumda çok heyecanlanmıştım. Kendi parfümünü kendin yaratıyorsun dediler. Gözümün önüne bir kutu dolusu renkli küçük şişeler, içi kaynayan test tüpleri filan gelmişti. Sandım ki, bir kimyager edasıyla oturuyorsun masanın başına, farklı kokuları bir kapta karıştırıp, kendine parfüm yaratıyorsun.
Yıllar evvel Tom Robbins’in Parfümün Dansı adlı kitabını cümbür cemaat okuduktan sonra, arkadaşlarla pek bir heveslenmiştik parfüm yapmaya. Aramızda kimya master’ı yapmayı düşünenler olmuştu da yememişti. İşte ben de Jo Malone’u duyunca o günlerde içimde kalan bir hevesi tatmin edeceğimi sandım.
Gidip baktım, mesele pek öyle değilmiş. Yine bir karıştırma durumu var elbette ama olay kimya laboratuvarında geçmiyor.
Mağazaya ilk kez gidecekler, kendine bir saat zaman ayırsın. Çünkü içinize sinecek kokulara karar vermek uzun sürüyor. Sonra bir de el masajı var.
İçeri girdiğinizde test barının üzerinde 11 farklı kokuya sahip parfümler, vücut losyonları, duş jelleri duruyor. Size bu 11 kokunun hepsini koklatıp, beğendiklerinizi işaretliyorlar. Burnunuz köreldiğinde, arada kahve çekirdeği kokluyorsunuz. Diyelim ki 3 kokuyu özellikle çok beğendiniz. Bu üç kokuyu nasıl birleştireceğinizi öğretiyorlar. Mesela birini önden vücut sütü olarak sürebiliyorsunuz. Üzerine diğer ikisini sıkıyorsunuz. Kaza yapma, korkunç bir koku yaratma ihtimali zayıf. En azından onlar izin vermezler. 11 kokuyu kullanarak sınırsız seçenek yaratabiliyorsunuz kendinize. Ama yaratma işini mağazada halletmenizi öneririm, hepsini satın almaya kalkarsanız epey pahalıya malolabilir.
Yazının Devamını Oku 6 Ekim 2006
Evde koyacak yer yok diye yıllardır yemek masası almıyordum. Yine almazdım da, benim yemek masası niyetine kullandığım büyük kahve sehpasında iki büklüm yemek yiyen misafirlerde ciddi mide problemleri baş göstermeye başladı, mecbur kaldım.
Yemek masası alacağım ama öyle çok para harcamaya niyetim yok. Bir de açılır kapanır bir şey olması lazım. Yanına 6 tane sandalye uydurdum mu tamamdır. Bana kalsa işi Tahtakale’de halledeceğim ama annem itiraz etti. İkna etmek için kurduğu cümlelerin içinde evladiyelik, evlilik, çeyiz, düzen, yatırım gibi kavramlar geçmekteydi ki, daha fazla duymamak için derhal ikna oldum. Ama hálá çok para harcamaya niyetim yok.
Hem para harcamayacağım, hem de eli yüzü düzgün olacak... Derhal İKEA’ya gittim. Ama açılır kapanır olduğu halde evladiyelik görünen bir şey bulamadım. Böylece eskicileri dolaşmaya karar verdim.
Bulduğum ilk birkaç masanın fiyatı uygun olmakla birlikte ciddi kurt ve cila sorunları vardı, vazgeçtim. Derken yolum Kuledibi Antikacılar Çarşısı’na düştü. Metin Usta’da pırıl pırıl, o gün yapılmış kadar iyi durumda, oysa 50-60 yaşında, açılır kapanır, lukens ayaklı, 6 kişilik bir masa buldum. 400 lira istedi, pazarlık bile etmedim. O kadar güzeldi ki, hemen aldım.
Sandalye sorununu hemen yan dükkandaki Hacı Amca çözdü. Benim masanın orijinal sandalyeleri artık bulunmuyormuş, ama tıpkısını yaptırdığı bir yer varmış. Benim için 6 tane sipariş etti, 200 liraya olur dedi. Derhal kabul ettim. Fakat sandalyelerin minderi taklit deri kaplama olacaktı, sevmedim. Fazla ofisvari görünüyordu.
Unkapanı IMÇ’nin A Blok giriş katında Gelişim Tekstil var. Cadde üzerindeki kapıdan giriyorsunuz, tam karşınıza geliyor. Mavi çerçeveli vitrini olan dükkan. Oraya gittim. Yeşilli, mürdümlü, çizgili bir kumaş beğendim. Sordum, silinmeye dayanıklıymış. Metresi 19 liraydı, nakit ödeyince 14’e verdiler. 4 metre kumaş aldım. Şimdi sandalyelerin kaplanmasını bekliyorum.
Neticede bu yemek masası operasyonu bana 650 liraya maloldu. Ve nasıl içime sindi anlatamam.
Emzirme Haftası’nda fırsatları kaçırmayın
1-8 Ekim arası tüm dünyada Emzirme Haftası olarak kutlanıyor. Amaç, annelere özellikle doğumdan sonraki ilk 6 ayda emzirmenin önemini anlatmak, teşvik etmek.
Bakın bu teşvik etmek kısmı epey işinize yarayabilir, çünkü anne ve bebek ürünleri satan markalar, emzirme ile alakalı ürünlerde 1 haftalık indirime gidiyor. Bugün ayın 6’sı, 2 gününüz var acele edin.
Avent, göğüs pompası, göğüs ucu çıkartıcı, anne sütü kabı, göğüs ucu çatlak kremi ve göğüs pedlerinde yüzde 20’ye varan indirim yapmış. Üstelik bu ayın sonuna kadar devam edecek.
0-4 yaş arasındaki bebeklere yönelik ürünler satan Biberon mağazaları da emzirme ürünlerinde özel fiyatlar uyguluyor. Göğüs pompası kiralama hizmeti de veriyorlar. Aylık kirası 70 lira. Niye bu kadar pahalı anlamadım, zaten bu pompalar benim bildiğim 80-200 lira arasında.
Bir de iç giyim markası Laura Baresse var. Emzirme sutyeni Mamabel BN’yi, emzirme haftası süresince Laura Baresse Shoplar’da 10 taksitle satıyor. Ayda 3 lira 70 kuruşa alabilirsiniz. Laura Baresse Shop’lar İstanbul’da Olivium, İzmir’de Agora ve Kipa, Konya’da Kule Site, Ankara’da Millenium Alışveriş Merkezleri’nde var.
Harvey Nichols’ı sel aldı
Eylülün başıydı sonuydu derken, farkında mısınız Harvey Nichols hálá açılmadı. Bir süre daha da açılmayacak, çünkü Harvey Nichols’ı sel aldı. Mağaza düzenlemeleri neredeyse bitmek üzereydi, dekorasyon büyük ölçüde tamamlanmıştı veeee derken sağanak yağmurlar başladı. Nasıl olduysa her tarafı sıkı sıkı kapalı inşaat alanını su bastı, o saate kadar yapılan her şey sırılsıklam ve dolayısıyla heba oldu. Şimdi herşeyi baştan yapmakla uğraşıyorlar.
Korkarım Kanyon, kış aylarında tam da adı gibi bir outdoor mekanı olacak. Zaten daha şimdiden içerde esen sert rüzgar insanı bir temiz dövüyor. Kışın Levent’in ayazında halimiz ne olur bilemiyorum. Giderken takoz, zincir ve çekme halatı ve sağlık sigortası bulundurmakta fayda var. Üste 2 milyar verip Harvey Nichols’tan ayakkabı alacağım diye bu eziyet çekilir mi bilmiyorum.
Yazının Devamını Oku 29 Eylül 2006
Geçen hafta Boyner Beaute’nin Türkiye’ye ilk defa getirdiği bir üründen bahsetmiştim: Zeno: Amansız sivilce avcısı. Ben bu Zeno’yu denedim sevgili okurlar. Dıştan bakınca son derece havalı bir alet. Kapağını çıkarmadığınız vakitler daha çok bir cep telefonuna benziyor. Bir restoranda otururken filan rahatlıkla çıkarıp masanın üzerine koyabilirsiniz, kimse anlamaz. Arkadaşlar kapaksız halini elektronik ateş ölçere benzetti.
Prensibi, bizim kocakarı ilaçlarından biriyle aynı. Anneannem, dudağımda uçuk çıktı mı "Sıcakla korkutmak lazım" derdi. Çay kaşığı gibi bir şeyi cildi yakmayacak kadar ısıtır, uçuğun üzerine bastırırdık. Hakikaten de acayip korkardı sıcaktan.
Zeno’nun da bir başlığı var. Sivilcenin oluşmasına neden olan mikropları öldürecek kadar ısınıyor. Ne kadar ısındığı sırmış. Ama herkeste aynı ısınmıyor. Kan dolaşımı hızına ve bünyenin ısısına göre kendini ayarlıyor.
Günde en fazla 4 defa kullanıyorsunuz. 12 saatte sivilceniz sönmeye başlıyor, 24 saatte yüzde 90 ihtimalle ortadan kalkıyor. Gelin görün ki, benim durumumda Murphy Kanunu yürürlüğe girdi, sivilcelerim muhalif tavırlarıyla dikkati çekti.
Kullanmaya cuma akşamı başladım. 2.5 dakika alnımdaki sivilcenin üzerine tutmam lazım. Sıkılmayayım diye televizyonun karşısına geçtim. Büyük hata! Zaman doldu sinyali gelince, işe yaradı mı diye bakmaya aynanın karşısına koştum. Sivilcenin 2 santim üzerinde kırmızı bir leke vardı. Dizi filme dalınca farkında olmadan elim kaymış. Gitti mi ilk seans boşa!
Ertesi sabah yeniden başladım. Son derece metodik davranmaktayım. 24 bölü 4, eşittir 6. Altı saatte bir 2.5 dakika kendimi Zeno’luyorum. Yalnız geceleri biraz sapma oluyor, çünkü uykuma kıyamıyorum. Bu arada alnımdaki sivilce yalnızlık çekmesin diye çenemde de bir hareketlenme başladı.
Evde olduğunuz sürece bir sıkıntı yok da, günlerden pazartesi oldu. Takdir edersiniz ki, elindeki cep telefonunu çenesine ve alnına yapıştıran birini görmek insanların tuhafına gidiyor. Ama umurumda değil, sivilcelere karşı amansız bir savaş vermekteyim. Bu arada 48 saat dolmuş durumda, metanetimi korumaya çalışıyorum.
Akşam Ebru, Nuran, Emel, ben yemeğe çıktık. Yemeğin ortasında benim Zeno saatim geldi. Çıkardım, çeneme ısı vermeye başladım. Hata tabii, hangi ego olsa bu kadar saldırı karşısında çökerdi. Zannediyorum yan masadaki son derece dikkat çekici adam da benim ayaküstü tıraş olduğumu sandı.
Bu kötü tecrübeyle birlikte aleti kullanmaktan vazgeçtim. Bu arada benim sivilceler ne uzamış ne kısalmıştı. Fakat Zeno yormuş olacak, ertesi sabah küçülmeye başladılar.
Oruç tutsanız da tutmasanız da ramazan kolilerinden alın
Marketlerin ramazan için hazırladığı koliler de iftar çadırları gibi bir gelenek oldu artık. Her biri en az ikişer paket hazırlıyor. Fiyatlar 9.99 ile 49.99 lira arasında. İçlerinde mercimek, nohut, kuru fasulye, tuz, şeker, çorba, salça, çay, zeytin gibi temel gıda maddeleri bulunuyor. Biraz daha pahalı olanlarda Türk kahvesi, kemalpaşa tatlısı, hurma gibi daha az temel gıda maddeleri de bulabilirsiniz. En az 12, en çok 27 kalem ürün çıkıyor içlerinden.
Şu ana kadar gördüğüm; en ucuz paketi Carrefour satıyor. 5 seçenekli kolilerin en ucuzu 9.99 lira. Aynı paketleri Gima’da da bulabilirsiniz. Fiyatlar Çetinkaya’da 16.50-29.90, Tansaş’ta 15.90-39, Dia’da 14.99-27.99 aralığında seyrediyor.
Ben derim ki, ramazanda bu paketlerden mutlaka alın. İçindekileri ayrı ayrı toplamaya kalksanız aynı paraya satın alamazsınız çünkü.
Yazının Devamını Oku 22 Eylül 2006
Geçen nisan, Ankara’daki Ankamall’un içinde, sadece spor ürünler satan bir mağaza açan YKM’den sonra, Boyner de geçen hafta sadece güzellik ve kozmetik malzemeleri satan mağazasını İstanbul Etiler’de açtı. YKM mağazasının adı YKM Sport, Boyner’inkinin adı Boyner Beaute. Bölümlü mağaza (department store) olarak anılan bu iki marka, neden hemen hemen aynı dönemde kategori mağazaları açmaya başladı?
Retailing Institute (Perakende Enstitüsü)’nün hazırladığı Türkiye Hazır Giyim Tüketim Endeksi 2005 yaz dönemi raporuna göre, bizde giyim alışverişinin sadece yüzde 4.3 ile 5.3 arasında oynayan bir kısmı bölümlü mağazalardan yapılıyor.
Geçen yaz, YKM ve Boyner’in bölümlü mağazalar içindeki payları yüzde 26.8 ile eşitti. En fazla para harcayanlar 19-27 yaş arasındakiler, yani gençler.
Bu rakamları iki markanın kategori mağazalarına yönelmesini açıklaması bakımından verdim.
Boyner Büyük Mağazacılık A.Ş. satış ve pazarlamadan sorumlu genel müdür yardımcısı Aytuğ İğneli, yeni büyüme stratejilerinin küçülerek büyümeye dayandığını söylüyor.
Normal bir bölümlü mağaza, üç aşağı beş yukarı 5 bin metrekare üzerine kuruluyor. Her yerde bu kadar büyük alan bulmak her zaman mümkün değil. Zaten bazı küçük yerleşimlerde bu kadar büyük mağaza açmaya gerek de olmuyor. Böylece büyük mağazalar ile giremedikleri yerlere bu tip kategori mağazalarından açacaklar. Kategori mağazaların büyüklüğü 500 metrekare civarında oluyor.
Önümüzdeki yıllarda ev-dekorasyon ve spor bölümleri de kendi mağazalarına kavuşacak. 2007 bitmeden İzmir ve Ankara’da da birer Beaute açmış olacaklar. 10 yılda 24 mağaza hedefliyorlar. İlk etapta kozmetiği seçmelerinin nedeni bu alanda iddialı olmaları. Çünkü selektif kozmetik pazarının yüzde 35 cirosu Boyner’lerde yapılıyor.
Bu yeni mağazalar, müşteriye birtakım yeni olanaklar sunuyor. Bir defa pek çok farklı şeyin bir arada satıldığı dev bir mağazanın içinden çıkıp, kendi dükkanını açan ürün grupları çeşitleniyor. Örneğin Boyner Beaute’lerde, Türkiye’ye ilk kez gelen birtakım kozmetik ve kişisel bakım markaları, gıda takviye ürünleri ile bir makyaj stüdyosu olacak.
YKM ise 2003’ten bu yana müşterisinin gençleşmekte olduğunu fark etmiş. Yüzde 65’i 35 yaşın altında. En büyük müşteri grubu 14-27 yaş arasında. Sağlıklı yaşam ve spor da insanlar için daha bir önem kazanınca, YKM Sport fikri ortaya çıkmış. YKM Genel Müdürü Jaklin Güner, bir yaşam tarzı konsepti yarattıklarını söylüyor. Bir de tabii tıpkı Boyner için söz konusu olduğu gibi, büyük mağaza açacak yer bulmakta yaşanan zorluklar var. Onlar da, spordan sonra kozmetik ve ev ürünlerinde uzman mağazalar açmayı planlıyorlar.
BOYNER BEAUTE’DEN 3 ÜRÜN
Freeze: ABD’de ortaya çıkmış. İçeriden dışarıya işleyerek yüzdeki kırışıkları 10 dakika içinde azaltıyor. Etkisi 24 saat sürüyor. Her sabah kendi kendinize botox yapmak gibi birşey.
Well-box: Bir tür masaj aleti. Üzerinde farklı başlıklar bulunuyor. Dolaşım sistemini düzenliyor, selüliti azaltıyor, yüze uygulandığında sarkmaları engelliyor.
Zeno: Sivilceleri hunharca yok eden bir alet. Dünyanın en büyük kozmetik zinciri olan Sefora’da aylardır en çok satılan ürün unvanına sahip. Günde 2.5 dakikadan 4 kez kullanıyorsunuz, sivilceler 12-24 saat arasında iyileşiyor. Mezuniyet balosu öncesi alnının ortasında kendi nüfus cüzdanına sahip olacak kadar yetişkin bir sivilce çıkan genç arkadaşlara hararetle tavsiye edilir.
YKM’DE GOLF MALZEMELERİ
YKM Sport’ta diğer YKM mağazalarından çok daha fazla sayıda ve çeşitte ürün bulunuyor. Örneğin golf malzemeleri... Diğer ürün grupları şöyle: Gözlük ve saat, Beşiktaş markalı ürünler, bisiklet, spor ayakkabı, doğa sporları kıyafetleri ve malzemeleri, kozmetik, elektronik aletler ve cep telefonları, casual pantolonlar, spor aletleri.
Yazının Devamını Oku 15 Eylül 2006
Beymen, İstanbul ve Ankara’daki toplam 4 mağazasında yeni bir hizmet vermeye başladı: Hediye danışmanlığı. Akmerkez, Nişantaşı, Erenköy ve Kavaklıdere mağazalarına gittiğinizde veya telefonla aradığınızda, her türlü özel veya özel olmayan durum için yardımlarını isteyebiliyorsunuz. Söylemem lazım, yardımda sınır tanımıyorlar. Bir kez kendilerinden yardım istediniz mi, kendinizi prensesler gibi hissetmenizi sağlıyorlar.
Hediye seçmekte, karar vermekte, gidip bakacak vakit bulmakta sıkıntı çekenler için birebir. Özellikle de telefonla yardım alırsanız. Hediye seçimini kolaylaştırıyor, isterseniz sizin yerinize kart yazıyor, şahane bir ambalaj yapıyor, Türkiye’nin her yerine istediğiniz anda ve ücretsiz ulaştırıyorlar. Paketin içinde bulunsun dediğiniz, ama Beymen mağazalarında satılmayan bir şey varsa, onu da sizin için başka bir yerden satın alıp, hediyenizle birlikte gönderiyorlar.
*
Uygulamadan haberim olunca, böyle kuru kuru anlatmakla olmaz, bir deneyeyim dedim. Kafama göre farklı durumlar yarattım. Önce Akmerkez Beymen’i telefonla aradım ve telefonda hediye danışmanlık hizmeti vermelerini istedim. Karşıma Meryem Hanım çıktı:
- Meryem Hanım, imdat. Emekli olacak bir arkadaşım var. Güzel bir emeklilik hediyesi alayım diyorum ama ne mağazaya gelecek vaktim, ne de aklımda bir fikir var.
- Arkadaşınız kadın mı erkek mi?
- Kadın, 50’li yaşlarında.
- Moser’in kristalden çok güzel fil bibloları var. Biliyorsunuz fil uğur getirir. Yedi renginden ve iki boyundan birini seçebilirsiniz.
- Hmmm, fiyatları nedir bunların?
- 44 ve 77 lira.
- İyi fikir ama ilk duyduğum önerinin üzerine atlamış olmayayım. Başka ne önerirdiniz?
- Artık bolca vakti olacak. Televizyon seyrederken veya kitap okurken kullansın diye throw (diz üstü battaniye veya şal) alabilirsiniz. Yemek pişirmeye bolca vakti olacağı için mutfak eşyaları da olabilir.
- Moser’in filleri daha orijinal bir fikir, ben en iyisi onlardan alayım. Ama görmeden karar vermek içime sinmiyor.
- Hediye ne zaman teslim edilecek?
- Yarın.
- Alternatifleri hemen evinize veya işinize göndereyim. Siz hem hediyeyi, hem de paket rengini seçin, şoförümüz geri getirsin.
- Hediye kartına ne yazmamı tavsiye edersiniz?
- "Bundan sonraki özgür günler için" yazalım mı?
*
Ben telefonda Meryem Hanım’dan başka hediyeler de aldım. Mesela karısının doğum gününü unutmuş bir erkeğin yerine geçtim. Meryem Hanım, unuttuğum için cezalı olduğumu, büyük bir hediye almam gerektiğini söyledi. Böylece ithal bir ayakkabı seçtim.
*
Kalan senaryolar için Nişantaşı Beymen’e bizzat gittim. Orada da karşıma Akın Bey çıktı. Giderken hırkamın kuşağı otomobilin kapısına sıkışıp, simsiyah olmuştu, hemen temizlemeye gönderdi. Ben daha ne alsam diye düşünürken, hırka tertemiz geri geldi. Gel de şımarma!
Akın Bey’e, işyerinde hoşlandığım bir adam olduğunu... Kendisinin durumdan haberdar olmadığını... Salak gibi otoparkta arabasına çarpıp hasar verdiğimi ve özür dilemek için bir şey almak istediğimi söyledim.
- Beyefendinin giyim standardı nedir? Spor mu klasik mi giyiniyor?
- Spor.
- Aksesuvar kullanıyor mu?
- Evet.
- Cüzdan ve kemer takımı yapalım, yanına da bir kutu Neuhaus çikolata koyalım. Özür için.
- Cüzdan ve kemer çok resmi geldi bana.
- Peki masa üstünde aksesuvar gördünüz mü?
- Evet, masasının üzeri hayli kalabalık.
- O zaman masasına şık bir çerçeve gönderelim. Ya da meraklıysa, deri kaplı tavla olabilir. Belki bir gün birlikte oynama fırsatınız da olur.
- Bilmem ki.... Sanki böyle bir durum için fazla pahalı.
- CD ve kitaptan oluşan bir kutu yapalım. İçine taze çiçek de koyarız. Hediye kutusunun içinden birkaç şey çıkınca daha eğlenceli oluyor.
- Bu daha iyi fikir. Sizde çiçek var mı?
- Yok ama sizin için dışarıdan alıp, kutuya koyarız.
- Karta ne yazsam?
- Beyefendi şiir okur mu?
- Evet.
- En sevdiği şair kim?
- Cemal Süreya.
- Peki o zaman ben şimdi Cemal Süreya’nın kitabını alıp, size uygun dörtlükleri belirlerim. Siz içinden birini seçersiniz. Vaktiniz yoksa, telefonla hallederiz.
*
- Akın Bey, bir arkadaşım evlenip yurtdışına yerleşiyor. Güle güle hediyesi olarak ne alsam?
- Gittiği yer sıcak mı soğuk mu?
- Kuzey ülkesi.
- Sizin en sevdiğiniz renk hangisi?
- Mavi.
- O zaman mavi renkte bir kaşkol-bere takım yapalım. Her kullandığında sizi hatırlatsın.
- Daha özel bir şey lazım bana. Çok yakın bir arkadaşım.
- Hiref’in ürünlerini tavsiye ederim. Hepsi el yapımı, Osmanlı motifleri taşıyan ürünler. Elimizde bir karaf, bir ordövr tabağı, bir de dekoratif tabak var.
- Karaf iyi fikir. Üzerine bir mesaj yazdırabilir miyim?
- Tabii, eğer vaktiniz varsa firmaya gönderip yazdırırız. Yoksa, hemen Kapalıçarşı’ya gönderip yazdırabilirim.
*
Akın Bey daha sonra, olmayan kocamın hiç tanımadığım patronuna yeni ev hediyesi seçmemde ve yeni doğum yapan arkadaşıma onu mutlu edecek bir şey almamda yardımcı oldu. Patronun müstakil evinin bahçesine hasır bir gazetelik, arkadaşıma da hamile kalmadan önceki bedeninde bir jean pantolon aldım. Söylediğine göre doğum yapan kadınların en büyük derdi, hamilelik öncesinde giydikleri pantolonlara tekrar girebilmek oluyormuş. Espri kaldırıyorsa bu onu mutlu eder dedi.
Yazının Devamını Oku 9 Eylül 2006
İndirim dönemini kapatan İkea, 2007 kataloğunu iki gün önce dağıtmaya başladı. Ben şahsen olayı heyecanla karşıladım, zira evdeki bir önceki katalog, Eylül 2005’ten bu yana haftada en az iki kez karıştırıldığından lime lime olmuştu. Bir de her sayfada hangi ürünlerin bulunduğunu tek tek ezberlediğimden artık boş boş bakmaya başlamıştım. Yeni kataloğun ana teması "Eviniz herşeyden önce gelir". Yaz bitip, sonbahar ve kış yaklaşırken herkes yavaş yavaş evlere kapanacak ya, bu zorunlu mahkumiyeti sıkıntı değil eğlence vesilesi yapabilirsiniz diyorlar. İçindeki fiyatlar şubat 2007’ye kadar geçerli olacak.
Türkiye’de 1 yılı geride bırakan firma, "Daha da Düşük Fiyat" adlı yeni bir fiyatlandırma sistemine başlamış. Mağazada satılan 6 bin 500 ürünün bin 200 tanesi "Daha da Düşük Fiyat" etiketiyle satılıyor. Bakın bunu nasıl sağlıyorlar:
Bu yıl ürünlerin çoğunda farklı malzemeler kullanarak, aynı kaliteyi daha düşük fiyatlarla satmaya başlamışlar. Fiyatlar düştükçe, ürünlere olan ilgi arttığından daha çok sipariş vermişler. Daha çok sipariş verdikçe üreticiler fiyatları daha da düşürmüş. Onlar da bu düşüşü tekrar fiyatlara yansıtmışlar.
Yeni katalogda yeni olan tek şey fotoğraflar değil tabii. Ürünlerin büyük bölümü de değişmiş. Bazıları tamamen yeni, bazılarının değişik versiyonları çıkmış. Örneğin Klippan kanepeye yeni bir kılıf tasarlamışlar, bayıldım. İkea her yıl toplam ürün sayısının 3’te birini yeniliyor. Bu demektir ki, bu haftadan itibaren mağazalarında 1814 tane yeni ürün olacak. Katalogda bunların 820 tanesini görebilirsiniz.
Kataloğu almak için mağazaya gittiğimde, yeni ürünlere de baktım tabii. Dikkatimi ilk çeken şey yastıklar oldu. Envai çeşit var. Bir kısmı yeni, bir kısmı geçen sezondan kalma. Üzerinde keçe yama olan yuvarlak yer yastıklarına bayıldım. Geçen sezon parama kıyıp alamadığım üzeri işlemeli yastığın fiyatı, bu sezon düşmüş. Bir yüzü goblen küçük yastıklar da harika. Gidin bakın işte, bir sürü yastık var.
Yeni çıkan üçlü mum setlerinden aldım. Adı Tindra. Biri çikolatalı, biri vanilyalı, biri de karamelli kek aromalı. Yaktığınızda, evin içi pastane gibi kokuyor. Benim mutfak lavabom kullanılmamaktan resmen tozlandığından, arada bir yakıp kokusunu komşulara gönderiyorum. Çünkü korkarım beni hapla beslenen bir tür uzaylı ya da dolapta uyuyan android filan sanıyorlar. Çikolatalı kek kokusunu alınca içlerine serin sular serpiliyordur.
İKEA’NIN TOP 5’İ
Ben İkea’dan genellikle ufak tefek, taşınabilir parçalar satın alıyorum da, başkaları ne alıyor diye merak ettim. İşte Türkiye’de İkea’nın top 5’i. Bir yıldır bizde en çok bu ürünler satıyor.
1. Ektorp ikili kanepe: Fiyatı 629 lira. Yataklı olanını 1.295 liraya satıyorlar. Bu sezon İngiliz stili çiçekli yeni bir kaplama kullanmaya başlamışlar.
2. Jokkmokk yemek masası ve 4 sandalye: Hepsinin toplam fiyatı 199 lira. Masif çamdan yapılmış.
3. Bumerang askı: 8’li elbise askısının fiyatı 4.95 lira. Ahşap, antika vernik görünümlü.
4. Detolf cam vitrin: 89 liraya satılıyor. Sertleştirilmiş cam kullanılmış. 3 rafı var. Bizimkiler daha ziyade gümüşlük niyetine kullanıyormuş.
5. Rotera fener: Hani şu eski denizci tipi fenerlere benziyor. İçinde mum yanıyor. Bende de bir tane var. Fiyatı 7.95 lira.
Rakamlarla katalog
Bu yıl tam 100 milyon katalog basıldı.
Hepsinin toplam ağırlığı 650 bin sumo güreşçisinin ağırlığına eşit.
Tümünü üst üste koyarsanız, yüksekliği 4 bin Eyfel kulesi ediyor
Yan yana koyarsanız dünyanın çevresini 175 kez dolaşıyor
Kataloglar 13 tane jumbo jet airbus uçağı doldurabiliyor
Transferleri için 100 bin palet ve 3 bin 400 römork kullanılıyor
2007 kataloğu Türkiye’de 2 milyon 500 bin tane basıldı
İçinde 2 bin 600 ürün var
Yazının Devamını Oku 25 Ağustos 2006
Günlerdir deli gibi "Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç" arıyorum. Yanlış anlama olmasın, Hüseyin Rahmi’nin romanını kastediyorum. Nihayet İstiklal Caddesi’ndeki Robinson Crusoe kitabevinde buldum. Ama adı değişmiş, Kuyrukluyıldız Altında Evlilik olmuş. 1912’de yazılan eserin dilini günümüz Türkçe’sine uyarlamışlar. Keyfim kaçmadı desem yalan olur.
Robinson’un kasa çevresinde duran ıvır zıvırı karıştırmaya bayılıyorum. Elde yapılmış kitap bile çıkıyor. Sinecep’i de orada buldum.
Hani ortaokul lisedeyken defter sayfalarının alt köşesine resimler çizer, sonra bunları hızla çevirmek suretiyle kendi çizgi filmlerimizi yapardık. Sinecep, bunun daha profesyonel hali bir kitapçık. Piyasaya çıkalı daha 1 ay olmuş.
Bir sürü (kesin rakam vermek gerekirse 20) çeşidi var. Her biri 50 sayfalık, 5x9 cm. ölçüsünde. Tema muhtelif; Kara Murat’ın kötü adamı eşek sudan gelinceye kadar dövdüğü bir sahneyi de izleyebilirsiniz, bir atın dört nala koşmasını, bir akvaryumda yüzen balıkları veya bir dansözü de. "Filmin" gösterim hızına da kendiniz karar veriyorsunuz. Dilerseniz sondan başa sarabiliyorsunuz.
Ben şahsen Kara Murat’tan çok memnunum. Çantamda taşıyorum, canım sıkıldıkça çıkarıp seyrediyorum.
Sinecep elbette sadece Robinson Crusoe’da satılmıyor. Nezih kitabevlerinde, Nişantaşı’ndaki Gerekli Şeyler’de, Taksim Mephisto’da, İstiklal Kitabevi’nde, Uzelli’de, Carousel Net Turistik’te, Penguen Kitabevi’nde, Beyaz Adam’da, Atlas Pasajı Yağmur’da, Ankara Dost Kitabevi’nde, ToysLand’de, havaalanı ve çeşitli turistik noktalarda da bulabilirsiniz. Yakında D&R ve Megavizyon mağazalarında da satmaya başlayacaklar. Fiyatı 4.50 YTL.
Sinecep, Erkin Peprek ve Emre Baran Özkan’ın kurduğu Kreaktif’in ilk ürünü. Biri 29 diğeri 28 yaşında. 20 Sinecep’in yarısını semazen, Galata Kulesi veya Ayasofya gibi turistik konulara ayırmışlar. Bazıları video veya fotoğraf çekimi tekniğiyle, bazıları animasyon tekniğiyle hazırlanmış.
Diyorum ki, bayinizden ısrarla isteyiniz, çok eğlenceli.
NELER VAR
Dansöz, Semazen, Galata Kulesi & İstanbul Panorama, Sultanahmet Camii, Ayasofya, Kız Kulesi, Osmanlı Minyatür, Taksim-Tünel, Eurasia, Vapur, Kara Murat, Snowboard, Akvaryum, İyi ki Doğdun, Seni Seviyorum, Tango, Gooool, 4 Nala, Evleniyoruz, Striptiz
KİMLER ALSIN
Yeni ve eğlenceli şeylerden hoşlananlar
Sinefiller
Turistler
Sevgililer
Orijinal hediyelik arayanlar
Otobüste, vapurda giderken canı sıkılanlar
Ergenlik özlemi çekenler
Yavrusunu sevindirmek isteyenler
Sineklerle baş etmek için etobur çiçek
Bu yaz (reklam sloganı gibi olacak ama) sivrisinekler tarafından kaç kere ısırıldığımı bilmiyorum. Kurtulacağımı bilsem kanımı son damlasına kadar Kızılay’a bağışlayacağım. Her türlü yöntemi denedim, yine de sabah yataktan kırmızı puantiyeli kalktım.
Son ümidim etobur çiçek Venüs Fly Trap (Sinek Kapanı Venüs). Alacağım bir tane, koyacağım başucuma, artık sivrisinekler düşünsün.
Bu egzotik yaratık (çiçek demeye insanın dili varmıyor), haşerelerle hunharca mücadele ediyormuş. Üzerine konan ne kadar canlı varsa gözünün yaşına bakmadan yiyor. İşini de rastlantıya bıraktığını sanmayın. Sinekleri kendine çeken bir tür koku yaymaktaymış.
Canavarın fiyatı 17.90. Hemalhemsat.com’da bulabilirsiniz. Tek sorun tohum olarak satılması. Ben bunu yetiştirene kadar yaz biter.
Alıcılara bitkiyi nasıl yetiştireceklerine dair bilgi de veriliyormuş. "Sularken fazla yaklaşmayın, menekşelerle karıştırıp sinir bozucu bir sohbete dalarak asabını bozmayın, parmağınızı uzatmayın" filan diyorlar sanırım.
Yazının Devamını Oku