Geçen hafta Boyner Beaute’nin Türkiye’ye ilk defa getirdiği bir üründen bahsetmiştim: Zeno: Amansız sivilce avcısı. Ben bu Zeno’yu denedim sevgili okurlar.
Dıştan bakınca son derece havalı bir alet. Kapağını çıkarmadığınız vakitler daha çok bir cep telefonuna benziyor. Bir restoranda otururken filan rahatlıkla çıkarıp masanın üzerine koyabilirsiniz, kimse anlamaz. Arkadaşlar kapaksız halini elektronik ateş ölçere benzetti.
Prensibi, bizim kocakarı ilaçlarından biriyle aynı. Anneannem, dudağımda uçuk çıktı mı "Sıcakla korkutmak lazım" derdi. Çay kaşığı gibi bir şeyi cildi yakmayacak kadar ısıtır, uçuğun üzerine bastırırdık. Hakikaten de acayip korkardı sıcaktan.
Zeno’nun da bir başlığı var. Sivilcenin oluşmasına neden olan mikropları öldürecek kadar ısınıyor. Ne kadar ısındığı sırmış. Ama herkeste aynı ısınmıyor. Kan dolaşımı hızına ve bünyenin ısısına göre kendini ayarlıyor.
Günde en fazla 4 defa kullanıyorsunuz. 12 saatte sivilceniz sönmeye başlıyor, 24 saatte yüzde 90 ihtimalle ortadan kalkıyor. Gelin görün ki, benim durumumda Murphy Kanunu yürürlüğe girdi, sivilcelerim muhalif tavırlarıyla dikkati çekti.
Kullanmaya cuma akşamı başladım. 2.5 dakika alnımdaki sivilcenin üzerine tutmam lazım. Sıkılmayayım diye televizyonun karşısına geçtim. Büyük hata! Zaman doldu sinyali gelince, işe yaradı mı diye bakmaya aynanın karşısına koştum. Sivilcenin 2 santim üzerinde kırmızı bir leke vardı. Dizi filme dalınca farkında olmadan elim kaymış. Gitti mi ilk seans boşa!
Ertesi sabah yeniden başladım. Son derece metodik davranmaktayım. 24 bölü 4, eşittir 6. Altı saatte bir 2.5 dakika kendimi Zeno’luyorum. Yalnız geceleri biraz sapma oluyor, çünkü uykuma kıyamıyorum. Bu arada alnımdaki sivilce yalnızlık çekmesin diye çenemde de bir hareketlenme başladı.
Evde olduğunuz sürece bir sıkıntı yok da, günlerden pazartesi oldu. Takdir edersiniz ki, elindeki cep telefonunu çenesine ve alnına yapıştıran birini görmek insanların tuhafına gidiyor. Ama umurumda değil, sivilcelere karşı amansız bir savaş vermekteyim. Bu arada 48 saat dolmuş durumda, metanetimi korumaya çalışıyorum.
Akşam Ebru, Nuran, Emel, ben yemeğe çıktık. Yemeğin ortasında benim Zeno saatim geldi. Çıkardım, çeneme ısı vermeye başladım. Hata tabii, hangi ego olsa bu kadar saldırı karşısında çökerdi. Zannediyorum yan masadaki son derece dikkat çekici adam da benim ayaküstü tıraş olduğumu sandı.
Bu kötü tecrübeyle birlikte aleti kullanmaktan vazgeçtim. Bu arada benim sivilceler ne uzamış ne kısalmıştı. Fakat Zeno yormuş olacak, ertesi sabah küçülmeye başladılar.
Oruç tutsanız da tutmasanız da ramazan kolilerinden alın
Marketlerin ramazan için hazırladığı koliler de iftar çadırları gibi bir gelenek oldu artık. Her biri en az ikişer paket hazırlıyor. Fiyatlar 9.99 ile 49.99 lira arasında. İçlerinde mercimek, nohut, kuru fasulye, tuz, şeker, çorba, salça, çay, zeytin gibi temel gıda maddeleri bulunuyor. Biraz daha pahalı olanlarda Türk kahvesi, kemalpaşa tatlısı, hurma gibi daha az temel gıda maddeleri de bulabilirsiniz. En az 12, en çok 27 kalem ürün çıkıyor içlerinden.
Şu ana kadar gördüğüm; en ucuz paketi Carrefour satıyor. 5 seçenekli kolilerin en ucuzu 9.99 lira. Aynı paketleri Gima’da da bulabilirsiniz. Fiyatlar Çetinkaya’da 16.50-29.90, Tansaş’ta 15.90-39, Dia’da 14.99-27.99 aralığında seyrediyor.
Ben derim ki, ramazanda bu paketlerden mutlaka alın. İçindekileri ayrı ayrı toplamaya kalksanız aynı paraya satın alamazsınız çünkü.