Banu Tuna

İçindeki kadar kıymetli poşetler

25 Nisan 2008
Rica ederim poşet deyip geçmeyiniz, mağaza torbalarının gücünü hafife almayınız. Benim çok tanıdığım var, yatak altında, dolap köşesinde atmaya kıyamayıp kağıt poşetleri biriktiren. Hiçbiri de çöp evde filan yaşamıyor. Fakat poşetlerin bir özelliği var, pek çoğu pahalı markalara aitler. İnsanlar rengini, tasarımını beğendiği veya ünlü, prestijli markalara ait olan poşetleri atmıyor, saklıyor. İçinde başka şey taşımak için tekrar tekrar bu poşetleri kullanıyorlar. Durumun farkındaki markalar da giderek daha göz alıcı, yaratıcı, dayanıklı poşetler çıkarıyor. Üstünde kocaman marka logosuyla bu poşetler, sokakta ne kadar uzun süre dolaşırsa, o kadar çok reklamları yapılmış oluyor. Siz de ayaklı billboard vazifesi görüyorsunuz.

Poşetlerdeki yaratıcılık patlamasının bir diğer nedeni de müşterilerin artık daha fazla yenilik beklentisi. Artık her sezon yeni koleksiyon çıkarmak tek başına yeterli değil. Mağazaların, vitrinlerin ve poşetlerin tasarlanması gerekiyor. Fark böyle yaratılıyor.

Örneğin geçen bahar The Body Shop, çok güzel ve ilginç poşetler çıkarmıştı. Bahar renklerinde, dosya gibi kapaklı, farklı bir şeydi. Sokakta onunla yürürken herkes elimdekinin ne olduğunu anlamak için uzun uzun bakıyordu. Ve nereden bulduğumu söylediğimde pek çok kişi sırf o poşete sahip olmak için gidip Body Shop’tan alışveriş yapmıştı.

Birkaç gün önce The New York Times’ta, ünlü Saks Fifth Avenue mağazasının, "modern sanat ürünü" poşetler yaratması için grafik sanatçılarıyla anlaştığı yazıyordu. Lüks ürünleri satan bir diğer mağaza Bergdorf Goodman’ın çalışanları, gizlilik içinde 9 ay boyunca gece yarılarına kadar çalışmış. Nedeni gelecek sezonun trendlerini belirlemek filan değil, yeni alışveriş poşetlerinin nasıl görüneceğini planlamakmış.

Son dönemde sırf alışveriş torbasıyla müşteri çekmenin bir diğer yolu bez torbalar vermek. En havalı markalar bile çuvala benzer torbalar üretiyor. Çünkü müşteri bunu istiyor. Çevre duyarlılığı moda salgını haline geliyor.

YKM YARIŞMA AÇTI

Bizim YKM de bir yarışma başlattı. "YKM Alışveriş Torbası Tasarım Yarışması". Türkiye’de bulunan üniversitelerin, endüstri ürünleri tasarımı bölümü ile grafik bölümü lisans öğrencilerine yönelik olan yarışma, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştiriliyor.

Öğrencilerden, YKM’nin mağazacılık anlayışı çerçevesinde dikkat çekiciliği, yeniliği hissettiren genel (sezonluk olmayan) kullanıma yönelik, uygulanabilir bir alışveriş torbası tasarlamaları isteniyor.

Türkiye genelinde düzenlenecek yarışmaya, öğrenciler, tasarımlarını prototip ve teknik açınım şeklinde hazırlayacaklar. Öğrencilerin tasarımlarını en geç 23 Mayıs 2008 tarihine kadar MSGSÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’ne teslim etmeleri gerekiyor.

30 Mayıs 2008 tarihinde toplanacak olan YKM seçici kurulu ve akademik jüri tarafından tüm tasarımlar değerlendirilecek. Alışveriş torbasına yeni bir boyut getirmeyi amaçlayan proje sonunda dereceye giren yarışmacıların isimleri, 3 Haziran’da açıklanacak ve tasarımlar 13 Haziran’a kadar MSGSÜ’nde sergilenecek. En önemlisi YKM, alışveriş yapan müşterilerine dereceye giren torbaları verecek.
Yazının Devamını Oku

21. yüzyılın mucizesi mikro kredi

18 Nisan 2008
Muhammed Yunus, geçen yıl Nobel Barış ödülünü aldığından beri mikro kredi, aranan mucize çözüm haline geldi. Yoksullukla mücadelenin en önemli silahlarından biri. Mucidi Bangladeşli Muhammed Yunus’un Grameen Bankası 1976’da kuruldu, ancak sistem hiç son birkaç yılda olduğu kadar popüler olmamıştı. Bugün internet üzerinden, kredi kartınızı kullanarak Afrika’daki, Afganistan’daki veya Güney Amerika’daki bir ihtiyaç sahibine mikro kredi verebiliyorsunuz. Türkiye’nin doğusunda da yürütülen bazı mikro kredi çalışmaları var.

Senegalli şarkıcı Youssou N’Dour, Afrika kıtasından çıkmış en ünlü isimlerden biri. Time dergisi geçen yıl kendisini dünyanın en etkili 100 ismi arasında gösterdi. Siyahlar için bir idol.

Youssou N’Dour, kendisinin kurup finanse ettiği kredi kurumu Birima aracılığıyla, teminat yetersizliği nedeniyle bankalardan kredi alamayan Senegallilere, sadece geri ödeme sözü karşılığında mikro kredi veriyor.

Kampanya’nın adı Afrika Works (Afrika çalışıyor). Yoksul Senegalliler, aldıkları kredi ile küçük ölçekli işler kuruyorlar. Kimi seyyar arabasında plastik ev eşyaları satıyor, kimi arıcılığa başlamış, kimiyse satın aldığı berber koltuğundan geçimini sağlıyor.

Youssou N’Dour: "Kişisel tecrübelerim, gelir sağlayacak bir iş kurmak için alınan borcun, miktarı ne kadar küçük olursa olsun, fakirlikle savaşmanın en etkin yolu olduğunu gösterdi. Bu sebeple, herkes mikro kredinin ne anlama geldiğini öğrenmeli diye düşünüyorum. Afrika bağış istemiyor, sadece, geçimini sağlayabilmek için borç istiyor, geri ödemek koşuluyla..." diyor.

Afrika Works kampanyasının destekçilerinden biri de Benetton. Markanın sosyokültürel konuları ele alan dergisi Colors, yeni sayısını dünyadaki mikro kredi uygulamalarına ayırdı. Youssou N’Dour’un dünya turnesinin iletişimini yine Benetton üstlendi. Şarkıcının 2000 yılında piyasaya çıkan şarkısı Birima’nın Patty Smith, Simphiwe Dana, Irene Gandi ve Francesco Renga ile birlikte seslendirdiği yeni versiyonuna ait video klip Benetton’un yaratıcı projelerden sorumlu brimi Fabrika tarafından hazırlandı.

Bir de tişörtler var. Benetton mağazalarına gittiğinizde göreceksiniz. Afrika’yı hatırlatacak renklerde, farklı farklı tişörtler. Üzerlerinde Afrika Works projesi sayesinden kendine iş kurmuş insanların resimleri, kıtanın sembolleri var.

Bu tişörtlerden satın aldığınızda geliri, kampanyaya aktarılmıyor. Amaç tüm dünyada farkındalık yaratmak. Dünya üzerinde böyle bir proje olduğundan haberdar olun diye satıyorlar tişörtleri yani.

Benetton daha önce, başka sosyal sorumluluk projelerinde de rol almıştı. 2001’de Birleşmiş Milletler Gönüllüleri’yle "Renkli Gönüllüler", 2003’te Dünya Gıda Örgütü’nün katkılarıyla "Yaşamak için Gıda" ve 2004’te nesli tükenen maymunların korunmasını amaçlayan "James ve Diğer Maymunlar" isimli kampanyaları gerçekleştirmişlerdi. Bu gidişle gelecek nesiller Benetton’u bir giyim markası değil, sivil toplum örgütü olarak tanıyacaklar.
Yazının Devamını Oku

Pencere önünde bostan kurdum

11 Nisan 2008
Bekliyorum, böyle giderse benim bostandan topladığım otlarla ilk salatayı 10 gün içinde yapacağım. Salatanın içeriği zengin: Taze soğan, tere, roka, turp, maydanoz, dereotu... Bostan büyüklük bakımından son derece mütevazı. 20x50 santimetre. Tam pencerenin önündeki mermer kadar. Hadi ikinci pencerenin önündeki semizotu bostanıyla çimenliği de katalım, verdiğim ölçünün iki katı.

Üstelik benim bostanları kurmak da çok kolay oldu. Marketten aldım, poşetle eve getirdim, pencerenin önüne koydum, kapağını açtım ve su verdim. Bu kadar.

İstanbul’da bahçe ekipmanları satan bir dükkan ve marka olarak bildiğimiz Botanika, Pencere Önü Bostanları’nı icat etmiş. İcat etmiş diyorum çünkü ürünün patentini de almışlar. Bu işi onlardan başka yapan yokmuş.

Pencere Önü Bostanları piyasaya çıkalı daha 1 ay bile olmadı. Bauhaus, Metro gibi hemen hemen tüm zincir marketlerde satılıyor. İçinde organik ve hijyenik toprak ile organik tohum bulunan saksılar bunlar. Eve getirdikten sonra yapmanız gereken tek şey sulamak. Hiçbir botanik bilgisi, bahçecilik becerisi gerekmiyor. Sulamayı unutmayın yeter.

Tam 5 yıl AR-GE çalışması yapılan ürünün şimdilik 10 çeşidi var: Semizotu, dereotu, maydanoz, tere, taze soğan, roka, turp, radika, buğday çimi ve kedi çimi. Yakında fesleğen, Ege otları, sarmısak, minyatür havuç çeşitleri de çıkacak.

Pencere Önü Bostanları’nın mevsimi yok. Yazın balkonda, pencerenin dışında, kışın pencerenin içinde yetiştirebilirsiniz. Bitkiye göre değişse de, ortalama 2-10 gün arasında yeşillenip, 10-60 gün arasında yenecek kıvama geliyorlar. Turp gibi kökünden sökülmeyen otlar 6-7 kere ürün veriyor. Fiyatları da marketten markete 9.90 ile 14.00 lira arasında değişiyor.
Yazının Devamını Oku

Amfibik çirkinlerin istilası

4 Nisan 2008
İşin ciddiyetini geçen yaz pek anlamamıştık, ne de olsa yeni gelmişlerdi. Aradan 16 ay geçti ve bu amfibik çirkinler, dünyanın geri kalanından sonra Türkiye’yi de istila etmeye hazırlanıyor. Marslılar’ın istilası kadar vahim sonuçlar doğuracağını sanmam. En fazla bazılarının göz zevki bozulabilir.

Amfibik çirkin dediğim şey, Crocs marka ayakkabılar. Çirkin dediğim için alınacaklarını sanmam. Ne de olsa sloganları "En Güzel Çirkin". Amfibik olmaksa öğündükleri şeylerin başında geliyor. Crocs’lar hem karada hem de suda gidiyor.

Zaten görünüşe bakılırsa hiçbir şey Crocs’çuların moralini bozmuyor. Bu çirkin şeylerden nefret edenler gruplar kuruyor, bloglar açıyor, Youtube’da ayakkabıları parçalayıp ateşe veriyor, onlar mutlu oluyor. Bu durumu moda ikonu olmanın bir parçası olarak kabullenmişler. Fransız markaları gibi taklitlerle de uğraşmıyorlar. Taklit bile olsa, sokakta Crocs benzeri ayakkabılarla dolaşanların, reklamlarını yaptığını düşünüyorlar.

*

Denizcilikle uğraşanların, teknelerde giymesi için icat edilmiş, kaba saba birşeyin böyle virus gibi yayılması şaşırtıcı. Ortaya çıkalı hepi topu 5 yıl oldu ancak Amerika’da Nike ve Reebok’tan sonra sektörünün 3. büyük markası. İlk çıktığında tek bir modeli, altı rengi vardı. Şimdi farklı renkleri de hesaba katarsak 23 bin çeşit ürünü var. Süs olsun diye üzerindeki deliklere takılan "jibbitz"lerin çeşidi bile 2 bini bulmuş.

Doktorlar, hemşireler, aşçılar, garsonlar için yaptıkları modeller çok satıyor. Uzun süre ayakta duranlar çok rahat ediyor.

Crocs Türkiye’ye ilk kez geçen yaz geldi, büyük şehirlerde hızla yayıldı. Bizimkiler kısa sürede taklitlerini piyasaya sürmeyi de ihmal etmedi. Yine de Amerika’daki kadar yaygın ve çeşitli değildi. Ancak bu sene patlama yapacak gibi görünüyor, çünkü dağıtımını artık Yeşil Kundura yapacak ve koleksiyonunun neredeyse tamamı Türkiye’ye geliyor. Yurt sathında bir istila planları var gibi geldi bana. Daha fazla mağazada ve daha çok ürünle, ayaklarımızı ele geçirmeye çalışacaklarmış.

Yeşil mağazasına gidince gördüm ki, Crocs’un sadece bildiğimiz o delikli, çirkin ve kocaman modeli yok. Babet, çizme, parmak arası terlik, bot, çanta, topuklu ayakkabı bile yapmışlar. Hepsi de aynı malzemeden, Croslite’dan üretilmiş. Babetlerin gerçek süet gibi görünenleri var. Bazı modeller ise, pazarlarda satılan plastik ayakkabılara benziyor. Markanın Güney Asya, Ortadoğu ve Afrika Bölge Direktörü Mark Langhammer’e espri olsun diye "Siz yakında bu malzemeden stiletto da yaparsınız" dedim, "İyi fikir" diye cevap verdi. Yok artık, o kadar da uzun boylu değil. Kimse bana Crocs stiletto giydiremez.

Aklı başında biri neden Crocs giyer

1. Yumuşak, rahat, ayağın şeklini alıyor.

2. Çok hafif, ortalama 150 gr.

3. Havayı hapsetmiyor. Ayakları kuru ve serin tutuyor.

4. Tabanı kaymayı engelliyor.

5. Bakteri ve koku üretmiyor.

6. Canlı renkleri, uygun fiyatı var.

7. Evde, sokakta, karada ve suda giyilebilir.

8. Temizlenmesi kolay.

9. Islanınca hemen kuruyor.

10. Ortopedik ve sağlıklı.
Yazının Devamını Oku

Haftanın indirim raporu

28 Mart 2008
Ne indirimi, indirim çoktan bitti, bitmediği yerlerde de almaya değecek bir şey kalmadı diyorsunuz değil mi. Ama ben kitlesel indirimden değil, münferit hadiselerden bahsedeceğim. Aşağıda okuyacağınız indirim ve kampanyalar, birkaç günlük şeyler. Bir kısmı bu hafta sonu başlayıp bitiyor, diğerleri en fazla nisan sonuna kadar devam ediyor. Kaçırmayınız, kaçıranları uyarınız.

Tek mağazası İstanbul Mecidiyeköy’deki Cevahir Alışveriş Merkezi’nde bulunan Debenhams’ta iki kampanya bir arada. Kozmetik reyonunda 26 Nisan’a kadar ücretsiz cilt ve vücut bakımı yaptırabilirsiniz. Tüm ürünlerde yüzde 20 indirim var, ayrıca hediyeler de dağıtılıyor. Ev reyonunda ise 150 YTL ve üzeri her alışverişlerinize anında 50 YTL indirim uygulanıyor. Bu kampanya da 10 Nisan’a kadar geçerli.

Koleksiyon Mobilya’da bugün Çadır Günleri başladı. Ev ve ofis mobilyaları, tamamlayıcılar, halı ve aksesuvarlar, markanın İstanbul Tarabya kampusunda kurulan 400 metrekarelik çadırda, indirimli fiyatlarla satılacak. Seri sonu ürünlerde indirim oranı yer yer yüzde 70’i buluyor. Örneğin Rapnapura kanepe 2200 YTL’den 1500 YTL’ye, Virasana kanepe 2600 YTL’den 1800 YTL’ye düşmüş. Hafta sonu giderseniz, kentin içinde saklanmış yeşillikler içindeki bu mağazada temiz hava alabilir, sizin için hazırlanmış yiyeceklerden atıştırabilir ve alışveriş yapabilirsiniz. Çadır Günleri, 20 Nisan’a kadar devam edecek.

DKNY’nin geleneksel büyük indirimi bugün başladı, pazar günü sona erecek. Normalde indirim sadece bir günlük oluyordu ama bu kez mağazayı taşıyacakları için uzatmışlar. Markanın Nişantaşı Mim Kemal Öke Caddesi’ndeki mağazasında indirim oranı bazı ürünlerde yüzde 90’ı buluyor, bilmem sakın kaçırmayın dememe gerek var mı. Saat 10.00-20.00 arasında gidebilirsiniz. 9-25’e tişörtler, 65-75’e elbise, 69’a spor ayakkabı. 70-80’e çantalar, 35-65’e jean’ler.

Boyner Mağazaları’nda da cilt ve vücut bakım günleri var. 5 Nisan’da sona erecek etkinlik boyunca cilt bakımı yaptırabilir, yüzde 15 indirimli alışveriş yapabilirsiniz. Ama bunun için 2 tane ürün almanız lazım.

Ayakkabı markası Aldo’da her pazartesi indirim var. Aldo loves mondays (Aldo pazartesileri seviyor) isimli promosyonla, kalp etiketli ürünleri yüzde 20 indirimli satın alabilirsiniz. Pazartesi sendromundan kurtulmak isteyenlere duyrulur.

Claire’s mağazalarında ise 3 tane ürün alana yüzde 50 indirim var. Ayrıca her 25 liralık alışverişe, 25 liralık hediye çeki veriliyor.
Yazının Devamını Oku

Boyner’in ev markası adını değiştirdi, kendine ayrı dükkan açtı

21 Mart 2008
Bölümlü mağaza (department store) olarak anılan Boyner ve YKM gibi mağazalar, bundan iki yıl önce bölünmeye başlamışlardı. Bütünü oluşturan parçalardan iyi satış yapanları, bağımsız mağazalara dönüştü. YKM’nin Sport, Boyner’in Beaute mağazaları bu duruma iki örnek. Spor malzemeleri ve kozmetik, bu markaların en iyi iş yapan iki ürün grubu.

Boyner Beaute’nin mağaza sayısı aradan geçen sürede 6’yı buldu. Bir tane de Sport mağazası açtılar bu arada. Sadece spor giyim ve spor malzemeleri satılıyor. Boyner’in ev aksesuvarları ve ev tekstil ürünlerinde uzman olan markası Casaclub da, kısa süre önce İstinye Park alışveriş merkezi ile Bahçeşehir’de ayrı mağaza açmıştı. Bu hafta başında adı Boyner Evde oldu. Değişen sadece ismi değil, artık yeni bir ev dekorasyon markası var.

Boyner Büyük Mağazacılık Genel Müdürü Aslı Karadeniz, iki nedenden dolayı bu daha küçük konsept mağazaları açtıklarını söylüyor. Birincisi, söz konusu ürün gruplarının iyi satış yapması. Kendi başlarına da müşteri çekebiliyorlar. Ev, artık insanların önem verdiği bir kategori. Sadece Boyner’in bu gruptaki satışları 2005’te bir önceki yıla göre yüzde 24, 2007’de yüzde 18 artmış.

Konsept mağazaların açılmasında ikinci ve asıl önemli sebep ise yer sorunu. Aslı Karadeniz, "Çok fazla alışveriş merkezi açılıyor ve bunların birbirine yakınlığı bakımından bir kısıtlama yok. Yan yana bile açılabiliyor. Hepsinin içinde büyük mağazayla yer almak anlamlı olmuyor. Bazı alışveriş merkezelerinde de büyük mağaza açacağınız yer olmuyor. Ama biz her durumda Boyner ismiyle yer almak istiyoruz. Ana sebep bu aslında" diyor.

Casaclub, Boyner’in ürün markalarından biriydi. Ev ve mutfak aksesuvarları satıyordu. Oysa Boyner Evde çok daha geniş bir ürün grubuna sahip. Artık sadece Casaclub ürünleri değil başka markalar da bulunuyor. Genel olarak ürünleri dörde ayırmışlar: Ev tekstil, dekorasyon, mutfak ve sofra, elektrikli ev aletleri.

Genişletilen konseptin içinde kolay satın alınabilecek mobilyalar da olacak. Küçük tabureler, koltuklar, sehpalar, komodinler gibi. Aydınlatma grubu da büyümüş. Bir de dönem dönem, trendleri takip ederek oluşturacakları köşeler var. Örneğin şu anda bir pet köşesi bulabilirsiniz Boyner Evde mağazalarında. Pet giysileri, mama kapları, oyuncakları satıyorlar.

Ürünlerin bir kısmı, markanın tasarım ekibinin elinden çıkıyor. Bir kısmı ise Uzakdoğu’dan ithal. Ancak yine de Boyner’e özel üretilmiş objeler.

Boyner Evde kısa sürede yayılacak. Sırada Antalya Shemall, Ankara 365, Bodrum Oasis, İstanbul Metroport ve Palladium alışveriş merkezleri var.

BOYNER EVDE’DE HANGİ MARKALAR SATILIYOR

Tefal, Philips, Braun, Moulinex, Rowenta, Issler, Kenwood, Remington, Arzum, Fakir, Delonghi, Paşabahçe, Korkmaz, Hisar, Bodum, Minimal, Unique Art, Oxo.
Yazının Devamını Oku

Kendi eko sistemimi kurmuştum, bir rahat bırakmadılar

7 Mart 2008
Geçen yıl yabancı internet sitelerinde görmüş, çok heves etmiştim. Birkaç ay evvel Türkiye’ye de geldi, hemen kendime bir eko sistem edindim. Ama sağolsunlar, arkadaşlar rahat bırakmadı. Karideslerimin hayatı tehlikede! EcoSphere (EkoKüre), pek çok başka şey gibi NASA teknolojisinin perakende hayata kazandırdığı bir ürün. NASA uzay yolculuklarındaki keşifler için, uzun dönemde kendi içerisinde yaşama araştırmaları yaparken EcoSphere ortaya çıkmış. Planet Earth programının bir parçası olarak geliştirilmiş. Nihai amaç, bir gezegende dünyadaki yaşamın bir benzeri yaratılabilir mi, onu görmek.

Minik bir akvaryuma benziyor, küre şeklinde. Yumurtaya benzeyenleri de var. Akvaryumu andırıyor ama hiçbir yerinde açıklık yok. Cam bir top gibi. İçinde deniz suyu, aktif mikro-organizmalar, üç tane minik karides, deniz yosunu var. Siz hiç dokunmuyorsunuz, onlar kendi kendilerine yaşayıp gidiyor. Deniz yosunu ışık altında fotosentezle oksijen ihtiyacını karşılıyor, karidesler mikro-organizmalarla ve yosunla besleniyor. Arada kabuk değiştirdiklerinde, kabuklarını da yiyorlarmış. Yosun da ışık altında büyüyor. Çok büyüyüp eko yaşamı tehlikeye atınca karanlığa alıyorsunuz, küçülüyor.

Dışarıdan bakınca son derece dekoratif. Bakımı zor değil. Tozunu almayı saymazsak, bakımı yok hatta. Tek yapmanız gereken direkt güneş ışığından koruyup, 12 saat aydınlık, 12 saat karanlık olacak bir yere koymak. Çocuklara eko sistemi anlatmak için iyi bir eğitim aracı da olabilir. Çünkü dışarıdan herhangi bir müdahale olmadan, izole bir hayatın nasıl kendi kendine döndüğünü görebiliyorsunuz. Dünyanın küçük bir kopyası.

Yapmanız, daha doğrusu yapmamanız gereken tek şey, küreyi düşürmemek, sallamamak. Sallanınca karidesler strese giriyor, benizleri atıyor. Normalde kırmızılar.

Benim eko sistem işte bu yüzden tehlikede. Evde kedi rahat bırakmaz diye gazetedeki masama koydum. Burada da gelen giden rahat vermiyor. Şu hediyelik eşya dükkanlarında satılan toplardan sanıyorlar. Hani sallayınca kar yağar ya. Habire benim karidesleri sallıyorlar. Karidesler bir türlü stresten çıkamıyor. Hayır kürenin bir yerinde bir delik bulsam, içeri anti-depresan, sakinleştirici filan atacağım ama yok. Karidesler beyaz filan değil, basbayağı şeffaflaştı.

Ecosphere’in ortalama yaşam süresi 3-4 yılmış. Fakat karideslerin iyi giden sistemlerde 7 yıl kadar yaşadıkları da görülüyormuş. Benimki bu gidişle altı ayı bile çıkaramayacak.

EcoSphere şu anda Le Futur, Nezih Kitabevi ve Nişantaşı’ndaki Luxuria mağazalarında bulunuyor. Dört farklı boyu var. En küçüğünün çapı 10 cm, en büyüğünün 23 cm. Fiyatları da 189, 349, 595, 989 diye gidiyor.
Yazının Devamını Oku

Bizim binaya çorap otomatı kondu

29 Şubat 2008
Hürriyet binasında yemekhanenin önü, dönem dönem, semt şenliklerinde kurulan pazar yerlerine benzer. Burada açılan tezgahlardan kozmetik, saat, güneş gözlüğü, takı, gömlek, çeyizlik, tişört, oyuncak, kitap satın alabilirsiniz, benim almışlığım vardır. Bu alanda ayrıca kendinize sağlık sigortası yaptırabilir, kredi başvurusunda bulunabilirsiniz. Bu tip standlar da bulunur yani. Bir de çiçekçi dükkanı vardır. Yanlış hatırlamıyorsam, bir keresinde otomobil satan birilerini de görmüştüm. Fakat sizlere atlayın gelin diyemiyorum, kusura bakmayın.

Bizim yemekhanenin önüne bu hafta daha önce hiç görmediğimiz bir şey kondu. Kola, çikolata, kahve makinelerine benzer bir makine yerleştirdiler. Ama buna bozuk parayı atıyorsunuz, karşılığında çorap veriyor.

Penti, çorap otomatı icat etmiş, bize de denemesi kalmış. İlk makineyi bizim yemekhanenin önüne koydular, bir tane de Levent’teki Sun Plaza’da varmış.

Makinenin içinde muhtelif naylon çorap var. Deneme aşamasında olduğundan öyle afili modeller bulamıyorsunuz. Beğeniden ziyade ihtiyaca göre seçilmiş renk ve modeller. Farklı bedenlerde düz pantolon çorabı, külotlu çorap filan. 1.5, 2 ve 3.5 lirayla çalışıyor. Çorap kaçtı derdi yok. Güzel, faydalı, pratik.

Penti otomatları, ay sonuna kadar Kültür Üniversitesi ve Metropolitan Florence Nightingale Hastanesi’ne de yerleştirilecekmiş. Talep görürse ülke sathında yayılacağı söyleniyor. Hatta ileride iç çamaşırı da koyacaklarmış otomatlara. Tavsiye ederim, talep ediniz. Fena mı olur her metro durağında, vapur iskelesinde, garda, havaalanında çorap otomatı olsa.

Buradan Penti yöneticilerin de seslenmek isterim. Siz otomatı biz kızlar için koydunuz ama, makinenin önü erkek vatandaştan geçilmiyor!

Bakalım daha neler göreceğiz: Boşananlara alyans tabutu

Evliliği boşverin, girişimcilerin yeni hedefi boşanmalar. Sayısı dünya genelinde gittikçe artan boşanmalar, girişimcilerde zihin açıklığına sebebiyet vermiş ve alyans tabutu diye bir şey icat etmişler.

Henüz bizde yok. Fakat yavaş yavaş ciddiye alınmaya başlanan bir eğilim olduğu anlaşılıyor. www.weddingringcoffin.com adlı adreste New York Times gazetesinin kendilerinden söz ettiğini okudum.

Masif ahşaptan yapılan tabutların içi siyah kadife ile kaplanmış. Yüzüğü yerleştireceğiniz bir bölüm var. Tabutun üzerine plaka yerleştirebiliyor, plakanın üzerine hislerinizi ifade eden yazılar yazdırabiliyorsunuz. Site yabancı olduğundan "huzur içinde yatsın" gibi metin örnekleri vermişler. Halbuki bizde olsa kimbilir ne yaratıcı yazılar yazılırdı.

Tabutlar üzerindeki metne göre 30-35 dolar civarında tutuyor. Hazır plakalardan birini istemez, yaratıcılığınızı konuşturmak, bu vesileyle içinizi dökmek isterseniz, daha fazla para veriyorsunuz. Ölmüş evliliğinizi tamamen bitirmenin en iyi yolu diye bir sloganları var. Linklere tıklarsanız, boşanma partisi organize eden bir şirkete de ulaşabiliyorsunuz.

Alyans tabutları bize de gelir mi acaba? Gelmez değil mi? Gelmez, gelmez...
Yazının Devamını Oku