27 Haziran 2008
Üç gün önce, yayına başlar başlamaz haberi geldi; Alışveriş Canavarı diye bir internet sitesi açılmış. Alışveriş sitesi haliyle. Arkadaşlar telefon edip dalgalarını geçtiler, ben de Alışveriş Cadısı’yım ya. Aman ne komik.
Artık çok sıkıldığım bir konuda benimle yeniden maytap geçilmesine sebep olduğundan, daha baştan gıcık oldum siteye, görmeden...
Fakat tamamen görmezden gelemeyeceğimden, bir girip bakayım dedim. Canavar, Cadı’yı dövermiş gibi geliyor kulağa çünkü. Koskoca canavar yani... Sakın pabucum dama atılmasın?
Tıklayınca fark ettim ki, korkacak bir durum yok. Bir defa logoya bakılırsa bu Alışveriş Canavarı, Sevimli Hayalet Casper çapında. 90’larda çocuk olanlar hatırlar; Dinozor Denver diye bir çizgi film vardı. İşte nasıl olmuşsa son dinozor yumurtası 20. yüzyıla kadar korunmuş da, içinden sevimli bir yavru dinozor çıkmış, mahallenin çocukları da adını Denver koymuş.
Logodaki canavar tıpatıp Denver. Birebir kopyası.
Görünüşte pek çok kategori var: Hediye Canavarı, Elektronik, Bilgisayar, Telefon, Oto Aksesuvar, Altın & Mücevher, Bebek & Çocuk & Oyuncak, Sağlık & Güzellik, İç Giyim, Spor, Kırtasiye, Büro Araç & Gereçleri, Kitap & DVD, Çiçek, Çanta, Sürpriz Planlama ve Canavar Accessories. Evet evet, yanlış okumadınız; Canavar Accessories. Kendi markalarını yaratmışlar ve çanta, kolye, küpe, bilezik satıyorlar. Şimdi ben buradan aldığım abiye çantayla bir davete katılsam, kadının biri "Çantan ne güzel, nereden aldın" diye sorsa, ben ne cevap vereceğim? Canavar’dan aldım mı?
Dediğim gibi pek çok ana kategori ve bunların altında onlarca alt başlık var. Hepsi tıklım tıklım dolu olsa, mesele yok, en sık ziyaret edilenler listeme ekleyebilirim siteyi. Fakat yeni açıldığından olsa gerek pek çok başlığın altı boş. Buna karşılık sonsuz çeşitte kadın iç çamaşırı var. Siteyi hazırlayanlar kesin erkek ve kadroda tek kadın bile yok. Ben bu kadar g-string’i daha önce bir arada görmemiştim.
Dediğim gibi birkaç hafta sonra tekrar girip bir bakmak lazım. Şimdilik heyecan uyandırıcı bir durum yok.
Yazının Devamını Oku 20 Haziran 2008
Siz hálá alternatif enerji kaynağı denince rüzgar veya dalga enerjisini mi anlıyorsunuz? O zaman gelişmelerin çok gerisinde kalmışsınız. Atı alan Manş’ı geçti, İngiliz mühendisler yeni bir kaynak tespit etti: Alışverişçiler! Yakında İngiltere’deki süpermarketlerde, alışveriş caddelerinde ve tren istasyonlarında hayata geçirilebileceği tahmin edilen sistemde, yerin altına jeneratörler yerleştiriliyor. Bu jeneratörler, topuk vuruşları sayesinde enerjiyle doluyor.
Söylendiğine göre alışverişçiler sayesinde bir alışveriş merkezindeki binlerce ampulü yakacak kadar enerji üretilebilirmiş. Ya da sokaklar, o sokaklarda yürüyenlerin enerjisiyle aydınlatılabilirmiş.
Mühendislik denince arkama bakmadan kaçarım ama anladığım kadarıyla sistem şöyle işliyor: Yüzeyin hemen altına birtakım yastıklar yerleştiriliyor. Bu yastıklar minik türbinlerden geçecek sıvı akışı sağlıyor. Bu yöntemle ortaya çıkan elektrik de pillerde depolanıyor.
Londra’daki Victoria metro durağında bir modelleme yapılmış. Buradan saatte 34 bin yolcu geçmekteymiş ve bu enerji sayesinde 6 bin 500 ampule elektrik sağlanabileceği ortaya çıkmış.
En son kontrol ettiğimde bizim alışveriş merkezlerinin kapı girişi haftasonları 30 bin civarındaydı. Eh, bu insanlar nereden baksanız en az bir iki saatlerini alışveriş merkezinde geçiriyorlar. Düşünsenize ortaya çıkacak enerjiyi. O alışveriş merkezi kendi enerjisini müşterilerinden üretebilir belki de.
Durun durun, birden aklıma daha heyecan verici bir fikir geldi: Eminönü! Bir cumartesi günü, Tahtakale-Mahmutpaşa’da üretilecek elektriğin üzerine çıkabilecek çok az yer vardır dünya üzerinde değil mi? Yaşasın, kurtardık memleketi. Kim derdi ki alışveriş yaparak küresel ısınmayı durdurabileceğiz!
Hadi bakalım, doğru vitrin bakmaya. Dünyayı kurtarmamız lazım.
Yazının Devamını Oku 13 Haziran 2008
Yapılan gayri resmi bir araştırmaya göre, kadınların dörtte üçünün aklından alışveriş, erkeklerin aklından seks geçtiği kadar sık geçiyor. Erkeklerin dakikada bir kere seks düşündüğü daha önce yapılan araştırmalarla ispatlanmıştı biliyorsunuz.
İngiliz online kadın dergisi cosmopolitan.co.uk, sitenin takipçileri arasında bir anket yapmış. Buna göre kadınlar 60 saniyede bir alışveriş yapmayı düşünüyor. Günde ortalama 8 saat uyuduğumuzu düşünürsek, günde 960, haftada 6720 kere alışveriş düşünüyoruz anlamına geliyor bu.
Cosmopolitan’ın anketine 778 kadın katılmış. Yaşları 19-45 arasında değişiyor. Hepsinin İngiliz olması dışında temsil kabiliyeti iyi bir kitle. İşte bu kadınların yüzde 74’ü dakikada bir alışveriş düşündüklerini söylemiş.
Beşte ikisi kendisini ayakkabı ve çanta bağımlısı olarak tanımlamış. Yüzde 62’si kredi kartı limitlerini zorladığını, yüzde 8’i alışveriş uğruna kredi veya mortgage ödemelerini aksattığını itiraf etmiş. Yıllık kazançlarının ortalama yüzde 30’unu kıyafete yatırıyorlar. Kadınların yarısı, zamanını sevgilisine ya da kocasına ayırmaktansa alışveriş yaparak geçirmeyi tercih edeceğini söylemiş. Zaten bu hesapla kadınlar sevişme sırasında da onlarca kez aklından alışveriş yapmayı geçiriyor olmalı.
Rakamları görünce, kendimi bir yokladım, ne kadar zamanda bir aklımdan alışveriş geçiyor diye. Ve bu kadınlara hiç benzemediğimi fark ettim.
Gün içinde alışveriş yapmak aklımın köşesinden geçmez, diyecek değilim elbette. Ama ben belirli anlarda toptan hallediyorum alışverişe kafa yorma meselesini.
Mesela her sabah gardrobun kapağını açtığımda... İnsan her seferinde mi giyecek bir şey bulamaz? Üstelik dolabın içinde bir çorap koyacak kadar bile yer kalmamışken. Böylece her sabah en az 15-20 dakika alışveriş düşünüyorum.
Sonra bir de her akşam midem kazınarak buzdolabının kapağını açtığım an var. Dolaptaki birbiriyle alakasız onca malzeme kullanılarak bir kap yemek yapılamıyor. Benim buzdolabı niye bir türlü anneminkine benzemiyor? Gitti mi alışveriş düşünmekle en az bir 10 dakika daha.
Bir de kafama takıldı; otobüs bileti veya gazete almak, kahve siparişi vermek de sayılıyor mu acaba? Hayır, eğer sayılıyorsa benim aklımdan alışveriş hiç çıkmıyor olabilir.
Yazının Devamını Oku 6 Haziran 2008
Önümüzdeki pazartesi artık bir doktor randevusu mu uydurursunuz, çocuk mu ateşlenir bilmem, bir bahane uydurun işten erken çıkın. Ben öyle yapacağım ve doğruca Şişhane’nin yolunu tutacağım. En son geçen aralıkta yapılan Bilsar Garaj İndirimi’nin yenisi başlıyor çünkü. Pek kaprisli bir indirim uygulaması olduğundan, akşam 17.30’da kapatıyorlar dükkanı. Açılış 10.00’da. Erken gidin demem ondan. Üstelik kadınlardan daha çok erkekleri ilgilendiren parçalar satılıyor. Geçen yıl çalışan pek çok arkadaşım, istemesine rağmen gidememişti, çünkü haftasonları kapalıydı. Neyse ki bu yıl cumartesileri de açık, 11.00-19.00 arasında.
Bilsar’ın Şişhane’deki (tam olarak Beyoğlu Belediyesi’nin karşısında) yönetim binasının -2. katında başlattığı garaj satışları 3 yıldır yapılıyor. İndirim oranları her yıl yüzde 70-80 civarında seyrediyor.
Zaaf, Bil’s, Havaianas, Brooksfield, Jocomomola, Beymen Business, Calvin Klein, Coven, Ecoganic, Puma, Nike, Poetic Licence markalı ürünleri bulabiliyorsunuz. Gömlek, ayakkabı, bot, mont, takım elbise, triko, kemer, çanta, tişört, etek, ceket, pantolon, sweatshirt, yelek, ne ararsanız var. Üstelik ortam sakin, kimse kimsenin tepesine çıkmıyor, ucuza mal kapacağım diye itip kakmıyor. Geçen yıl kredi kartına taksit de yapıyorlardı, bu yıl var mı bilmiyorum.
Bilsar’ın garaj satışları 1 Temmuz’a kadar devam edecek. Ne yapın edin, yolunuzu Şişhane’den geçirin derim.
FİYATLAR NE DURUMDA
ÜrünÖncekiSonraki
Chi Mihara ayakkabı419190
Nike ayakkabı15989
Puma ayakkabı580190
Chi Miara bot699190
Beymen ceket345150
Bils gömlek11558
Calvin Klein gömlek19975
Brooksfield mont229125
Yazının Devamını Oku 30 Mayıs 2008
Markette dolanırken iki kadının konuşmasına kulak misafiri oldum: - Ooo, bu elma sirkesi pahalı bir şeymiş, üzüm sirkesiyle yıkasak olmuyor mu?
- Olmaz, elma sirkesi dedi, vardır bir bildiği.
- İyi de para dayanmaz ki buna.
- Yok yok, sebze yıkamak için ayrı şişeler var. Daha büyük ve ucuz oluyor, kalmamış galiba.
- Kühne’nin sirkesiyle de bulaşık yıkayamayacağım artık, başka markete bakalım.
*
Market raflarında elma sirkesi kalmadı sevgili okurlar. Tüm stoklar sebze ve bulaşık yıkamak, halı silmek için kullanılıyor. Sizin için fark etmiyorsa salatada, işkembe çorbasında üzüm sirkesi kullanabilirsiniz. Elma sirkesi rezervleri kanserle mücadeleye ayrıldı.
*
Anneannemin bakıcısı da evdeki tüm vücut şampuanlarını, saç şampuanlarını, duş jellerini çöpe atmış. Toptan Hacı Şakir’e dönmüşler. Bir punduna getirirse Ayvalık’tan halis zeytinyağı sabunu sipariş edecek. Evin kanserojen envanterini çıkarmış, temizlik malzemesi namına bir şey kalmamış. Varsa yoksa Arap sabunu.
*
İki gün önce arkadaşlardan biri ağlamaklı aradı. O da takı kutusunda kanser taraması yapmış. Tüm küpeler, bilezikler bakır çıkınca aklını kaçırmış. Sarı veya metalik renkli olanları bile kazıyınca altından bakır çıkıyormuş. Beyin kanseri olacağından emin, kutuda tek bir aksesuvar kalmadığından üzgün, söylenip duruyordu. Alışverişe çıkıp ahşap ve boncuktan yapılma küpe, kolye, bilezik toplayacaktı. Plastik de kanserojen çünkü.
*
Ben bu insan tipine -ki sayıları hızla artmakta- kısaca Erken Topuz müritleri diyorum. Prof. Dr. Erkan Topuz tecrübeli bir onkolog. Aynı zamanda İ.Ü Onkoloji Enstitüsü Direktörü. Son zamanlarda sık sık yaptığı açıklamalarla popülaritesi tavan yapmış durumda. Ağzından çıkan her şeyi uygulamaya çalışan müritleri var. Salata yapacakları zaman marulun ilk dört yaprağını, tarım ilacı işlemiştir diye çöpe atıyor, meyve suyunu içmek yerine çiğneyerek tüketiyorlar. En faydalı yeri posası çünkü, posa olduğu gibi suyun içine boca ediliyor. Haliyle içmek bu noktadan sonra pek mümkün olamıyor.
Erkan Topuz televizyonda göründü mü, gözler ve kulaklar ekrana kilitleniyor, ağzından çıkan her şey not ediliyor. Bu aralar çay sohbetlerinin de baş konusu bu. "Duydun mu şu kanserojenmiş, bunu yersen kanser olmazmışsın, yoğurdu evde yapmak lazımmış sende tarif var mı..."
Alışveriş listesi de Erkan Topuz’un söylediklerine göre hazırlanıyor. Normal tuz yerine kaya tuzu, ayçiçeği yerine kanola yağı, bolca ceviz, fındık ve badem, haftada 1 kiloyu geçmemek şartıyla balık, prebiyotik yoğurt, beyaz yerine esmer şeker bu listenin demirbaşları.
Market rafları çoktan bu alışveriş listesinden etkilenmeye başladı.
Yazının Devamını Oku 16 Mayıs 2008
Ümraniye’deki Meydan Alışveriş Merkezi bahara hızlı girdi. Etkinliklerin biri bitiyor, diğeri başlıyor. Zaten cabriolet model olduğundan, iyi havalarda daha gidilesi bir yer oluyor Meydan.
Birkaç hafta evvel ekolojik pazar açmışlardı, o hala devam ediyor. 19 Mayıs’ta sona erecek, organik beslenmeye meraklı olanlar kaçırmasın.
Buğday Derneği’nin yönetim ve denetiminde kurulan pazarda ekmekten yumurtaya, peynirden bala, kozmetikten tekstile, temizlik malzemesinden oyuncağa ve Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden gelen mevsimin tüm taze sebze ve meyve çeşitlerine kadar birçok ürün var. Doğa dostu yöntemlerle, insan sağlığına zararlı herhangi bir kimyasal kullanılmadan üretilen ürünlerin hepsi sertifikalı. Şişli’deki Ekolojik Pazar’ın aynısı.
Ekolojik pazara bir de sergi eşlik ediyor.
Yaratıcı Çocuklar Derneği ile birlikte düzenlenen "Soyu Tükenen Canlılar" sergisi. Alinur Velidedeoğlu’nun da bir eserini görebilirsiniz. Karikatürcüler Derneği ile Yaratıcı Çocuklar Derneği’nin birlikte hazırladığı çevre karikatürleri sergisinde ise genç yetenekler ve çeşitli ülkelerden önemli sanatçılar buluşuyor. Yapılan etkinliklerle küresel ısınmanın doğal hayata verdiği zararlara dikkat çekiliyor.
Önümüzdeki salı (20 Mayıs) açılacak olan sergi ise beni daha çok heyecanlandırdı. Adı Hollywood Sergisi. Matrix, Baba, Dövüş Kulübü, Testere, Rocky, Amerikan Pastası, Harry Potter, Forrest Gump gibi filmlerde kullanılmış objeleri ve kostümleri görme fırsatı veriyor. Sergide tam 66 parça olacak. Brad Pitt’in Dövüş Kulübü’nde giydiği yeşil kürk mont ile kırmızı deri ceket, Keanu Reeves’in Matrix Trilogy’de giydiği siyah mont ile Testere filminde kullanılan kayıt cihazı var aralarında.
Bunların hiçbiri ABD’den filan getiriliyor değil. İşin en ilginç kısmı da bu. 66 objenin tamamı, Bilkent Üniversitesi’nde okuyan 21 yaşındaki Özgür Çift’in koleksiyonundan. Kendisi internet üzerinden açık artırmalara katılarak ve dünya kadar para harcayarak bir araya getirmiş hepsini.
Sergi İstanbul’da 1 Haziran’a kadar kalacak. Sonra sırasıyla Gaziantep, Adana ve Konya’daki M1 Merkez Alışveriş Merkezleri’ne, Ankara Antares Alışveriş Merkezi’ne gidecek, 16 Temmuz’da Kartal M1 Merkez Alışveriş Merkezi’ne dönecek.
İstinye Park geçidi açıldı
Açıldığından beri İstinye Park’ın en büyük problemi, trafik. Çevresindeki daracık yollar alışveriş merkezinin yükünü kaldırmıyor, yol inşaatı üzerine tuz biber ekiyordu. Bu ayın başında, İstinye Park - Pınar Mahallesi geçişlerini düzenleyen ilk kavşağın ardından Maslak - Boğaz trafiğini rahatlatan ve İstinyePark’a tünelle kolay geçiş sağlayan ikinci kavşak da açıldı. Ben henüz denemedim ama gidenler Gayrettepe’den 15 dakikada ulaştıklarını söylüyorlar.
Yazının Devamını Oku 9 Mayıs 2008
Siz de farketmişsinizdir, bu hafta Cuma ilavesini büyük oranda Anneler Günü’ne ayırdık. Bugüne özel kampanyaları, indirimleri, etkinlikleri, hediyelik önerileri sayfalarda bulabilirsiniz. Alternatif peşinde koşanlar için, birkaç farklı öneri de benden...
İlk önerim, annesine kendi elleriyle pasta yapmak isteyen çocuklar için. Ancak babalarıyla işbirliği yapmaları ve çok acele etmeleri gerekiyor. Divan Pastaneleri’nden 80 YTL ve üzeri alışveriş yapanlara Divan’da Anneme Pasta Yapıyorum davetiyesi veriliyor. 5-12 yaş arası çocuklar firmanın üretim merkezinde, kendi elleriyle ve elbette şeflerin yardımıyla annelerine pasta yapabiliyor. Katılmak isteyenlerin bugün bitmeden Elmadağ Divan Pastanesi’ne rezervasyon yaptırması şart. Tel: 0212-315 55 66.
İkinci alternatif, Anneler Günü’ne özel planlanmış bir yelken gezisi ya da dersi olabilir. İstanbul Sailing Academy, özel hediye programları hazırlamış. İster annenizle, isterseniz tüm ailenizle katılabiliyorsunuz. İki paket var. İlkinin adı Annem ve Ben. Ona hem keyifli geçecek birkaç saat, hem de yeni bir hobi hediye etmiş olacaksınız. Tekne ile yapılacak 2 saatlik eğitimin bedeli 110 lira.
İkinci paketin adı Ailecek Yelken Keyfi. Dört kişilik aileler, 320 lira karşılığında büyük bir tekne ile denize açılıyor, yelken basıyor. Üç saat süren bu programa, kişi başı 40 lira ödeyerek eş dost da katılabilir. Tel: 0216-449 95 60.
Seçtiğim son alternatif hediye, başta biraz tatsız görünebilir. Ama inanın hayatı çok kolaylaştırıyor. Dr. Back Up hizmetinden bahsediyorum. Annenize bir yıllık üyelik hediye edebilirsiniz. Böylece sağlığını koruma altına alabilir ve 7 gün 24 saat sağlığı ile ilgili her türlü soru ve sorununda uzman yardımı almasını sağlayabilirsiniz. Özellikle annesi uzakta yaşayanlara tavsiye ederim. İnsanın içi bir parça da olsa rahat ediyor. Dr. Back-Up üyeliği, ücretsiz check-up ve bunu takip eden rutin evde doktor-hemşire ziyaretiyle başlıyor. Check-up’ın evde yapılabilecek bölümü (idrar ve kan örneği alma gibi), üyenin ayağına kadar gidilerek yapılıyor, diğerleri anlaşmalı kuruluşlarda tamamlanıyor. En sonunda tüm sonuçları bir doktor eve gelip ayrıntılarıyla anlatıyor.
Üyeler, Dr. Back Up doktor ve hemşirelerini 7 gün 24 saat arayarak tıbbi danışmanlık hizmeti alabiliyor, dilerlerse eve çağırabiliyor. Ayrıca üyelerin tüm reçete, tahlil sonuçları, röntgen filmi gibi tıbbi belgeleri Dr. Back Up tarafından saklanıyor, tedavi süreci ve sağlığı kontrol altına alınıyor. Tel: 0212-366 03 03.
Yazının Devamını Oku 2 Mayıs 2008
Kokulu CD, kokulu battaniye, kokulu mendil, kokulu terlik, kokulu cep telefonundan sonra bu hafta nihayet kokulu kredi kartı da çıktı. Hepimize hayırlı uğurlu olsun. HSBC Advantage, Türkiye’nin ilk parfümlü kartlarını piyasaya çıkardı: Advantage Rouge ve Advantage Black. Anlayacağınız üzere Rouge kadınlar, Black erkekler için.
Her ikisinde de ikişer koku alternatifi var. Kadınsanız tercihinizi vanilya ile hindistancevizi, erkekseniz lavanta ile tütün kokusu arasında kullanacaksınız. Vanilya kokusundan da, hindistancevizi kokusundan da nefret ederim. İkisi de başağrısı yapıyor bende. Lavanta iyi olurdu ama yeterince kadınsı bulunmamış demek.
Zaten bir kredi kartı niye koksun ki?
Kokulu kartın ödemeleri daha mı kolay oluyor, ekstresi de kokulu mu geliyor?
Ben bu karttan alıp alışverişe gitsem, kasadaki görevli buram buram vanilya kokan kartımın cazibesine kapılıp, "Kartınızın güzel hatrı için iki taksit de benden" der mi, ya da derhal koku indirimi yapar mı?
Kokunun bu kartı kullanana bir faydası olacak da ben henüz anlamadım galiba.
Parfümlü kartların tek marifeti kokması değil ama. Kadın ve erkeklere ilgi alanlarına göre farklı hizmetler ve indirim avantajları sağlıyor.
Advantage Rouge; astroloji danışmanlığı, New York / Milano outlet turu, stil danışmanlığı, diyestisyen ve yemek kursu hizmetlerini indirim ve rezervasyon önceliğiyle sunuyor. Kozmetik, mücevher ve giyim alışverişlerinde özel indirimler veriyor.
İşte bir kadının eksiksiz tarifi: Astroloji merakı, ucuza alışveriş telaşı, kilo vermek için bitmek bilmeyen rejimler, bugün ne pişireceğim çilesi...
Erkekler için tasarlanan Advantage Black ise yelken, dalgıçlık, fotoğraf kursu, stil danışmanlığı hizmetleriyle birlikte, bazı mağaza ve parfümerilerde özel indirimler sağlıyor.
Dünya kadar kredi kartı var, hepsinin bir marifeti var. Aralarından sıyrılmak, öne çıkmak, farklı olmak lazım. Lazım da, kokarak fark yaratmak bir işe yarar mı acaba? Gerçi bir yandan düşünüyorum, denenmedik bir tek bu kalmıştı, bunu da deneyiveririz olur biter. Bakarsınız tutar, koku çeşidi artar. Aslında herkes kendi kullandığı parfüm gibi kokan kart siparişi verebilseydi, bu gerçekten ilginç olurdu.
HSBC Kart Yönetimi’nden Sorumlu Grup Başkanı Mehmet Sindel, kartın tanıtım toplantısında, "Advantage Rouge ve Advantage Black, seçkin restoran, spor salonu ve mağazalarda özel indirimler sunacak. Ayrıca yurtiçi seyahat, ev yardım hizmetleri ve yurtdışında sağladığı asistanlık hizmetlerinin dışında İstanbul, Ankara, İzmir, Çeşme ve Bodrum’daki havaalanlarında geçerli olan Havaalanı Transfer Hizmetleri ile de kullanıcılarının hayatını kolaylaştıracak" demiş.
Belli ki gelir düzeyi ortanın üzerinde, sık seyahat eden, hobileri olan, gece hayatını, şık giyinmeyi, dışarıda yaşamayı sevenler için yeni bir kart çıktı. Üstelik kokuyor.
Yazının Devamını Oku