Banu Tuna

Benim adayım Suu Kyi

25 Aralık 2010
Yılın kişisi seçilecekse tamamen farklı bir adayım var. 65 yaşında bir kadın. Hayatının 15 yılını ev hapsinde geçirmiş, kocasının cenazesine bile gidememiş bir özgürlük sembolü Yılın bu zamanı listeler patlama yapıyor: Yılın icadı, yılın olayı, yılın skandalı, yılın adamı... Herkes birtakım seçimler yapıyor ve bunları duyuruyor ama özellikle bazıları merakla bekleniyor, tarihe not düşüyor.
Bunlardan biri de Time dergisi. 24 Mart 1923’te Atatürk’ü de kapağına taşıyan dergi, her yıl bir kişiyi yılın insanı seçiyor. Seçimden haftalar önce okuyucular oy kullanmaya başlıyor.
Bu yıl Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, uzun süre önde götürdü mücadeleyi. Son düzlükte Wikileaks’in kurucusu Julian Assange ani bir atakla öne geçti. Anket bittiğinde, okuyucular Assange’ı 1 milyon 249 bin 425 oyla birinci seçmişti. Başbakan Erdoğan 148 bin 383 oy geride kalmış ve ikinci olmuştu. Hemen arkasından Lady Gaga geliyordu. 10. sırada ise Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg vardı.
Ve beklenmedik bir şey oldu: Time, Zuckerberg’i yılın insanı seçti. Gerekçesi, yarım milyardan fazla insan arasında bağ kurmak, bu insanlar arasındaki sosyal ilişkilerin haritasını çıkarmak, bilgi değiş-tokuşunda yeni bir sistem geliştirmek, tüm bir hayat biçimini değiştirmek olarak açıklandı. Evet bu gerekçelerle biri, yılın insanı seçilebilir ama Facebook kurulalı tam 6 yıl oldu. Neden şimdi seçildi, anlamadım.

BİR ÜLKENİN UMUDU

Oysa benim tamamen farklı bir adayım var. 65 yaşında bir kadın. Hayatının 15 yılını ev hapsinde geçirmiş, kocasının cenazesine bile gidememiş bir özgürlük sembolü. Nobel Barış Ödülü sahibi bir anne. Ne kadar süreceği şüpheli özgürlüğüne henüz bir ay önce kavuşmuş bir muhalefet lideri. Adı ve başkenti sürekli değişen bir ülkenin umudu: Aung San Suu Kyi.
O; eskiden Birmanya, sonra Burma, ardından Myanmar, en son da Myanmar Birliği Cumhuriyeti olarak bilinen ülkenin 1947’de suikaste kurban giden bağımsızlık kahramanı General Aung San’ın kızı. Eski başkent Rangoon’da doğdu ama gençliğinin büyük bölümü önce annesinin büyükelçilik görevleri, sonra da eğitimi nedeniyle yurtdışında geçti. Birleşmiş Milletler’de çalıştı. Kocasıyla orada tanıştı, evlendi. İki çocuğu oldu. Sonra hem ölüm döşeğindeki annesinin yanında olmak hem ülkesinin demokratikleşmesi için çalışmak üzere 1988’de Myanmar’a döndü.
Uzun zamandır iktidarda olan General Ne Win’in görevi bıraktığı yıldı. Ordunun da hükümetin de başında olan olan Win görevi bırakınca halk arasında bir ümit dalgası yayıldı. Ülkenin her yerinde demokrasi isteyen kitleler sokağa döküldü. Göstericilere karşı şiddet kullanıldı. Suu Kyi, başkentte yarım milyon insana seslendi, demokratik bir hükümet çağrısı yaptı. Ne var ki cunta yönetime el koydu. Birkaç hafta sonra NLD isimli muhalefet partisi kuruldu ve genel sekreterliğine Suu Kyi getirildi. Nasıl olduysa 1990’da yapılan seçimlerde partisi yüzde 59 oy aldı ama cunta seçimleri geçersiz ilan etti. Başbakan olması beklenen Suu Kyi ev hapsine alındı. Ertesi yıl Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. Ödülü almaya oğulları Alexander ve Kim gitti. Ödülün parasıyla halkı için bir eğitim ve sağlık fonu oluşturdu.

KORKU YOZLAŞTIRIR

Aung San Suu Kyi, son 21 yılın 15’ini ev hapsinde geçirdi. Bu süre içinde kocasını sadece beş kez görebildi. Son buluşmaları 1995 Noel’inde oldu. İki yıl sonra Dr. Michael Aris’e prostat kanseri teşhisi kondu. Cunta ne onun Myanmar’a dönmesine ne de Suu Kyi’nin kocasının yanına gitmesine izin verdi. Aris, 1999’da 53 yaşındayken öldü. Suu Kyi, eşinin cenazesine de katılamadı.
Yıllarca süren diplomatik ve sivil baskılardan, hakkında yazılan kitaplardan, çekilen filmlerden, içeride ve dışarıda düzenlenen yüzlerce gösteriden sonra 13 Kasım’da serbest bırakıldı Suu Kyi. Özgürlüğünün uzun sürmemesinden korkuluyor. Oysa o en ünlü konuşmalarından birinde korkudan azade olmaktan bahsediyordu: “Yozlaşmaya neden olan güç değil korkudur. Gücü kaybetme korkusu, onu elinde tutanları yozlaştırır; gücün hışmından korkmak ise tebayı...”
Yazının Devamını Oku

Yılbaşı gecesi hediye verirken beyaz fil yöntemine ne dersiniz

24 Aralık 2010
Dün yayınlanan özel yılbaşı ekinde, hediyenin nasıl seçileceğinden bahsetmiştik, şimdi de hediyeyi verme meselesine değinelim. Eğlenceli bir yöntem önerim var ama kalabalık gruplar için geçerli. Kuzey Amerika’dan arakladığım yöntemin adı tam çevirisiyle Beyaz Fil Hediye Değişimi. Çin Hediye Değişimi, Kirli Noel Baba, Hırsız Noel Baba gibi isimleri de var.
Bu hediye verme işlemi (daha çok şamatası demek lazım aslında) için en az 6 kişi gerekiyor. Daha az olunca tadı çıkmıyor.
Herkes gelirken yanında pahalı olmayan ama esprili hediyeler getiriyor. Örneğin 20 lira gibi bir üst limit belirleyebilirsiniz. Zaten fiyat ne kadar düşerse, yaratıcılık o kadar artıyor.
Sonra kişi sayısı kadar numara küçük kağıtlara yazılıp bir kasenin ya da şapkanın içine atılıp çekiliş yapılıyor. Çektiğiniz, sizin ortadaki paketlerden biri alıp açma sıranız.
Birinci kişi gözüne kestirdiği bir paketi açıyor. Herkes ne çıktığını görüyor. İkinci isterse ortadan bir hediye seçebilir ya da beğendiyse birincinin elindekine el koyabilir. Haliyle hediye seçme hakkını birinci kişiye devretmiş oluyor. Bu böyle devam ediyor, tüm hediyeler açılınca oyun sona eriyor.
Ama bu arada dünya kadar şamata kopuyor. Hediyesini vermek istemeyenler oluyor, zorla el konuluyor. Bir arkadaşım, böyle bir hediye değişimi sırasında küçük bir çocuğun hediyesine el koyduğunu, zavallı yavrucağın tüm gece ağladığını anlatmıştı. Bu tabii arzu edilmeyen bir sonuç ve alınması gereken derzler var. Nedir? Bir çocuğun elinden hediyesini almayacaksınız.
Eğer bu yılbaşı siz de evde parti verenlerdenseniz (bu aralar kime sorsam evde. Herkes evindeyse parti nasıl yapılıyor anlamadım) hediye değişimini deneyebilirsiniz. En az kutu oyunlar kadar eğlenceli zaman geçirmenizi sağlayacağı garanti.

VİTRİNDE GÖRDÜM
Mesajcı Japon bebekler


İstanbul’da 4 mağazası bulunan Bilstore’larda yılın sadece bu zamanı bulabileceğiniz şeyler var. Metropolitan Museum of Art ve New Museum’da sergilenen eserler ile eş zamanlı olarak getirilen objeler, sanat meraklıları için iyi birer hediye olabilir. Aralarında sanat kitapları, aksesuvarlar, kupa ve defterler var. Ben en çok Momiji Japon bebeklerini sevdim. Hem sevimliler hem de özel mesajınızı sahibine iletiyorlar. Mesajınızı bir kağıda yazıp, bebeğin içine yerleştiriyorsunuz.

NE İYİ FİKİR
Masadaki cam damacana


Çok basit fikir: Cam damacana. Bildiğiniz su damacanasının minyatürünü camdan yapmışlar, internet üzerinden satıyorlar. Tek bir ürün; basit cam bir şişe. İster sürahi niyetine kullanın, isterseniz sabahtan doldurup çalışma masanızın üzerine koyun, gün boyu su için durun. Kapasitesi yaklaşık iki litre. Fiyatı 9.90 lira. Online sipariş veriyorsunuz, adresinize geliyor. Seviyorum basit fikirleri.

AVM’LERDE YILBAŞI

Bir kişiye her gün 11 bin lira

Altunizade Capitol, tüm misafirlerine 11 bin lira kazanma şansı sunuyor. 31 Aralık’a kadar 100 liralık harcama yapan herkes Şanslı 11 çekilişine katılmaya hak kazanıyor. Şanslı 11 çekilişi her gün yapılıyor. Toplamda 11 kişiye 121 bin liralık hediye çeki verilecek.

Alışveriş sizden hediye Kozzy’den

29 Aralık’a kadar Kozzy AVM’den toplamda 400 liralık alışveriş yapanlar “Her Yöne 90 Dakika” isimli tiyatro oyununa bilet kazanıyor.

Ayağınız yerden kesilsin

Eskişehir’deki NeoPlus Outlet AVM çekilişle bir kişiye son model Kia Carens marka otomobil veriyor. Bunun için 31 Aralık’a kadar NeoPlus’daki mağazalardan 50 liralık alışveriş yaparak çekilişe katılmak gerekiyor.

Son model Mercedes sizin olabilir

Carrefour Ankara AVM de yeniyıl çekilişinde otomobil veriyor. 17 Şubat 2011’e kadar düzenlenen yeni yıl kampanyasına katılmanız yeterli. Bunun için de mağazalardan toplam 50 lira ve katları tutarında alışveriş yapmanız gerekiyor. Alışveriş merkezinin koridorlarında bu aralar Noel Baba Bandosu da dolaşıyor.

Kukla şovları sihirbaz gösterisi

Güneşli’deki 212 İstanbul Power Outlet, yeni yılın heyecanını ziyaretçileriyle paylaşıyor!
Aralık ayı boyunca her gün dans eden kukla şovları, kum boyama atölyesi, sihirbaz ve joglör gösterileri, müzik ve eğlence atölyeleri var.

Yarın fırsat günü

Nişantaşı’ndaki City’s’de yarın Fırsat Günü. Tüm ziyaretçiler mağazaların uyguladığı çeşitli fırsatlardan yararlanma imkanı bulacak. Sürpriz indirimler ve tadım aktiviteleri de olacak.

Bugün sirk başlıyor

İstinyePark, 24-31 Aralık tarihleri arasında, yılbaşı sirkine ev sahipliği yapıyor. Yılbaşı Sirki 8 gün boyunca birbirinden heyecanlı şovlarla öğlen 12.30’da başlayıp 20.30’a kadar devam edecek. Her saat başı farklı bir gösteri ana aktivite alanında olacak. Şovlar arasında sirk görevlileri isteyen çocuklara jonglorlük dersi verecek.

İNDİRİM GÜNLÜĞÜ

* IKEA mağazalarında 16 Ocak’a kadar binlerce mobilya ve ev aksesuvarı indirimde. İndirim oranı yüzde 75’lere varıyor. Belli ürünlerde Aile Karta özel yüzde 30 indirim de var.
* Gusto mağazalarında yılbaşı özel koleksiyonu yüzde 50’ye varan indirimle satılıyor. Pırıltılı işlemeler, pul payetler, kadife ve dantellerle bütünleşen tasarımlar bulabilirsiniz.
* Fabrika 2010 Sonbahar/Kış Koleksiyonu, sezonun ilk indirimine girdi. Banu Bornovalı imzalı kadın koleksiyonunda melanj efektler, baskılar, desenler, İngiliz tarzı ekoseler, mikrogeometrik armürler, diyagonal çizgiler, leopar desenler ve yumuşak kadifeler var. Kudret Saka imzalı erkek koleksiyonunda ise bohem bir hava esiyor.
* Polaris’te de indirim başladı. Yalnız dikkat, indirim sadece özel etiketli ürünlerde geçerli. İndirim kadın, erkek ve çocuk koleksiyonlarını kapsıyor.
* Diesel mağazalarında indirim oranı yüzde 50. Punk ruhuyla beslenen 5 Pockets koleksiyonuna yarı fiyatına sahip olabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku

Kullanılmayan ajandalara ne olur

18 Aralık 2010
Yeni yıl kararları listesi yapmak, söz vermek gibi: Şikayet ettiğin şeyleri değiştirmeye, hayatı ertelememeye, dizginleri ele almaya, yeniliklere kapı açmaya söz vermek gibi. Yılın hesap kesim günlerindeyiz. Sadece şirketler bütçe kapatıp, yeni yıl bütçelerini hazırlamıyor; bireyler için de hesaplaşma zamanı.
Takvim denen şey tuhaf. Hem zamana çıpa atmanızı sağlıyor, hem de aleyhinize işliyor. Bütün bu hesaplaşma fırsatı da takvimin bize tanıdığı bir şans (?).
İnsan yapımı yılın sonu, aralık dediğimiz 31 güne; yani 12 aylık döngünün en depresif, karanlık zamanlarına değil de mesela mayısa denk gelseydi, hesaplaşmalar nasıl olurdu acaba?
Kendimizden daha mı az şikayetçi olurduk, ya da daha mı anlamlı gelirdi geçen koca yıl? Ama insan mayısta içine kapanıp da hesaplaşmaz, sokağa çıkıp yaşamaya bakar.
Yılın bu zamanı gündeme alınan bir de yeni yıl kararları var. Yeni listeler hazırlanacak, sözüm ona spora başlanacak, diyet yapılacak, sigara bırakılacak, yeni bir dil öğrenilecek, bir hobi edinilecek, geçen yıl yarım bırakılan işler bitirilecek, daha az iş daha çok seyahat yapılacak... Yaz yaz bitmez. Bu saydıklarım, psikologlara göre en sık alınan yeni yıl kararları aynı zamanda.
Neredeyse 20 yıldır, yeni yıl kararları listesi hazırlarım. Üstelik hepsi arşivlenmiş duruyor; bir iyi niyet müzesi olarak. Neredeyse hiçbiri hayata geçirilmemiş.

TEK MADDELİK BİR LİSTE

Geçen yıl liste yapmaktan vazgeçtim. Ama yılın sonuna iki hafta kala, bir şey yine kıpırdanmaya başladı. Liste yapmak, söz vermek gibi çünkü: Şikayet ettiğin şeyleri değiştirmeye, mutlu ve kararlı olmaya, dolu dolu yaşamaya, hayatın dizginlerini ele almaya, yeniliklere kapı açmaya söz vermek gibi.
Böylece tek maddelik bir liste yaptım: Bu yıl tüm ajandalar sonuna kadar kullanılacak!
Anlamsız gelebilir kulağa ya da iddiasız. Ama ben tüm ajandaları kullandığımda, hayatı ertelememiş olacağım.
Kütüphanem ve gazetedeki masam kullanılmamış ajandalar mezarlığı. Onlarca farklı renkte, büyüklükte, işlevde ajanda... Hepsi başka başka yıllara ait. Kullanmaya kıyamadığım şeyler. Doğduğum yıla ait olanı bile var. Dedemin vefatından sonra çekmecelerini boşaltırken bulmuştuk. O da kullanmaya kıyamamış, sayfaları bomboştu.
İnsan güzel şeyleri kullanmaya kıyamıyor. Benim durumumda mesele hep aynı; o ajandalar günlük randevuları, toplantıları, unutulmaması gereken şeyleri yazmak için fazla güzeller. Onların sayfalarını daha ulvi şeylerle doldurmak gerekir. Belki bir öykü yazmak, en kötüsü günlük tutmak.
Ama yok işte, hepsi rafta yanyana dizilmiş, sayfaları tertemiz duruyor.
Yeni yıla iki hafta kala yine onlarca ajanda geçecek elime. Bazılarını dayanamayıp, rengine, şekline, sayfalarının dokusuna vurulup ben satın alacağım. Ama bu kez hepsine kıyıp, kullanacağım.

KARARLARIN KAĞIT ÜZERİNDE KALMAMASI İÇİN

* Net tanımlar yapın.
* Hepsini bir kağıda yazın.
* Gerçekçi hedefler belirleyin. Örneğin, bu yıl spora başlayacağım yerine bu yıl haftada 1 ya da 2 gün spora gideceğim, daha gerçekleştirilebilir ve somut bir hedef.
* Hareket planı oluşturun.
* İnancınızı kaybetmeyin. Bir pazartesi öğleden sonrasında daha, yeni başladığınız rejiminizi bırakıyor olabilirsiniz. Ama bu salı günü gelmeyecek demek değil.
* Büyük hedefleri küçük parçalara bölün.
* Gerekiyorsa başkalarından destek alın, işbirliği yapın.Çocuklarınızdan, eşinizden, ailenizden hatta tehlikeli bir alışkanlığı ortadan kaldırma ile ilgili hedefler konusunda uzmanlardan yardım alın.
* Karşınıza çıkacak olumsuzluklara karşı esnek olun.
* Kendinize ödüller koyun.

Sağ arka cepleri olmasaydı erkekler ne yapardı

Erkek türü gerçekten basit bir yaşam formu. Basit derken bayağı demek istemiyorum; daha çok sade, karmaşık olmayan anlamında. Gıpta da ediyorum; kadınlar her şeyi karmaşık hale getirmekten sadistçe bir zevk alıyor çünkü.
Erkekler mesela bir pantolonun sağ arka cebine tüm dünyalarını sığdırabiliyor. Cüzdan orada, cep telefonu orada, evin ve otomobilin anahtarları orada, bazı hallerde tarak orada, sigara orada, çakmak orada...
Şaşıyorum bir yandan, bu kadar şey o küçücük cebe nasıl sığıyor diye.
Gazetedeki arkadaşlara az önce “dökün cebinizdekileri” dedim; tüm hayatları masamın üzerine yuvarlanıverdi. Tüm cüzdanlar kıvrık, tüm sigaralar ezik... Pantolonlarda da ciddi bir deformasyon göze çarpıyor. Cepleri tıka basa dolu yürürken arkadan nasıl göründüklerini görseler, yine bu kadar hararetle kullanırlar mı acaba o cepleri?

KADINLAR VE ÇANTALARI

Oysa bir kadın sokağa (bakkala kadar gitmiyorsa) asla çantasız çıkmaz, çıkamaz. Çıksa bile ilk birkaç dakika dengesini sağlayamaz, elini kolunu ne yapacağını bilemez. Çantasız kendini çıplak hisseder. Evden çıkmadan önce dışarıda meydana gelebilecek tüm olasılıklar hesap edilmiş, her olasılığa önlem veya çözüm teşkil edecek ekipman çantanın içine konmuştur.
Yaptığım kısa mülakatlar ve internet sörfleri neticesinde, Türk erkeğinin çanta taşımayı kadınsılıkla ilişkilendirdiğini tespit ettim.
Her zaman yaptığım gibi muhtelif sözlüklere baktım ve Uludağ Sözlük’te ‘erkeklerin çanta taşıması’ diye bir başlık açıldığını gördüm. Bakın altında ne diyor: “Tuvalet önünde bulunulduğunun göstergesi”.
Yani bir erkek, hasbelkader çanta taşıyorsa bile, kesin onun değildir; kadınlar tuvaletinin önünde kız arkadaşını ya da eşini bekliyordur.
Kendilerine şunu söylemek isterim ki, çantayla feminite arasında bağ kuran sadece sizsiniz, kadınlar değil. Dolayısıyla rahat olun, şu arka cepleri rahat bırakın. Üstelik inanın, o koca ceple yürürken gerçekten komik görünüyorsunuz.

TÜRK ERKEĞİNİN ÇANTA ALGISI

* Laptop çantalarıyla sert kapaklı evrak çantaları dışındaki tüm çanta çeşitleri, özellikle de omuza asılan veya çapraz kullanılanlar erkeklerde bir feminenlik rüzgarı estirmektedir.
* ‘Aman sevgili yorulmasın’ diye yapılan bir jesttir. Yapılmaması tavsiye edilir.
* Kadınlar zaten bavul gibi çanta taşırken, erkeklerin taşımasına ihtiyaç yoktur. Ama her dakika yanınızda bir kadınla gezemezsiniz ki...
Yazının Devamını Oku

İşte gençlerin en sevdiği markalar

17 Aralık 2010
Gençler konusunda uzmanlaşmış pazarlama ajansı Youth Republic, bir araştırma yaptırmış. Yapan da saygın araştırma şirketlerinden Synovate. Harçlık Pazarı isimli araştırması ile, gençlerin tüketim alışkanlıklarını, hayat görüşlerini ve aralarındaki yeni trendleri incelemişler. Araştırma, Türkiye’de sayıları 15 milyonu bulan genç nüfusu anlamak açısından önem taşıyor. İçinde pek çok veri var ama tabii ben alışveriş alışkanlıkları ile igili bölümü ele geçirdim.
16 ilden 3 bin 119 üniversite ve lise öğrencisi, 1.533 okumayan/çalışan genç ve onların aileleriyle görüşülmüş. Çalışan gençlerin bir kısmı lise mezunu, bir kısmı o kadar bile okuyamadan çalışmaya başlamak zorunda kalmış çocuklar. Bu arada anket yöntemiyle yetinilmemiş, öğrenci evlerine kameralar yerleştirilmiş, gençlere harcama günlükleri tutturulmuş.
Gelelim sevdikleri markalara... Önceden söyleyeyim; markalar lise öğrencisi, üniversite öğrencisi ve çalışan gençler arasında farklılık gösteriyor. Sonuçlara bakınca siz de anlayacaksınız, çalışan çocuklar için çıkan sonuç sevdikleri marka değil aslında, “alabildikleri” marka.

AVON’A ŞAŞIRDIM

Üniversiteli, liseli ve çalışan gençler arasında cep telefonu denince akla Nokia geliyor. Bu hepsinde aynı. Spor giyim, ayakkabı ve çantada Adidas ile Nike diyorlar. Liseli ve üniversiteli gençler bu iki markayı günlük giyimde de tercih ediyor. Çalışan gençlerin günlük giyimdeki tercihleri ise LC Waikiki. Kozmetikte Avon’u tek geçiyorlar. Bu ilginç bir sonuç; Avon katalogdan siparişle alınabilen bir marka çünkü, mağazalarda satılmıyor. Şık, gece giymek için bir şey almaları gerektiğinde liseliler de üniversiteliler de Zara’ya gidiyor. Bu konuda çalışan gençlerin adresi ise Adil Işık. Malum, Zara’ya kıyasla çok daha hesaplı bir marka. Elektronikte ayrışma çok açık görülüyor: Liseli gençler Casper, üniversiteli gençler Sony, çalışan gençler ise Arçelik’i tercih ediyor.
Üniversite öğrencilerinin yüzde 33’ü internetten alışveriş yapıyor. Bu oran liseli gençlerde 10. Eh, bundan daha doğal bir şey olamaz; internetten alışveriş yapabilmek için kredi kartı sahibi olmak lazım. İnternetten alışveriş oranı çalışan gençler arasında daha da düşük; yüzde 6.
Araştırmanın detayları arasında bir bilgi daha dikkatimi çekti. Çocuklar harçlıklarının büyük bölümünü cep telefonuna kontör almak için harcıyor. Bir o kadar para da dışarıda yenen yemeğe gidiyor. En az okula ve kültür sanat olaylarına para harcıyorlar. Gerçi bu detay bir kız öğrencinin tuttuğu harcama günlüğüne aitti. Belki sinema biletinin ücretini hep erkek arkadaşı ödüyordur.

Pazar günü İstanbul’da alışveriş partisi var

Şişli’deki addresistanbul, çok sevdiğim ama hiç gidemediğim bir alışveriş merkezi. Otomobiliniz yoksa, ulaşmak çok kolay değil. Kafaya takıp gitmek için, sadece orada satılan bir şeyin peşinde olmak gerekiyor. Ki bugüne kadar bunlardan biri Habitat mağazasıydı, fakat ikinci şubesini dün Kanyon AVM’de açtı.
Yine de bu pazar bütün günü addresistanbul’da geçirmek için şahane bir nedenimiz var: Alışveriş Partisi.
Yılbaşı gecesinin sıcaklığında ve renklerinde olacak AVM. Tüm mağazalarda indirim oranı yüzde 50’ye kadar çıkıyor. Yeni yıl hediyesi de alabilirsiniz, evinizi de döşeyebilirsiniz.
Siz alışveriş yaparken DJ de müzik yapacak. Sokak lezzetleri ikram edilecek. Geçen sefer Habitat’ta sıcak şarap servisi de vardı.

YILDIZLAR BİLE SATILIK

500 lira ve üzeri alışveriş yapanlar, bir yıldıza ismini verebilecek. Yok yok süper ünlü bir sinema oyuncusundan değil, gökyüzündeki gerçek yıldızlardan bahsediyorum. Çekiliş yok, kura yok. Ne de olsa uzayda dünya kadar yıldız var; herkese yeter. International Star Certificate, Kuzey Yarım Küre’de ve Burçlar Kuşağında, isimlendirmek istediğiniz yıldızı sadece size özel olarak teleskopik koordinatları ile çıkartıyor, resimliyor ve sertifikalandırıyor.

AVM’LERDE YILBAŞI

Vestiyer hizmeti

İstanbul Kozyatağı’ndaki Palladium, 31 Aralık’a kadar üretsiz bellboy ve vestiyer hizmeti veriyor. Yedisi bisikletli, üçü arabalı olmak üzere 10 bellboy, müşterilerin paketlerini taşıyacak. Ziyaretçiler ayrıca paketlerini ve paltolarını vestiyere bırakabilecek.

Evlenme şansı

Bursalı AVM Korupark, yılbaşı kampanyasına katılanlara ev sahibi olma fırsatı tanıyor. Katılmak için 75 liralık harcama yapmanız yeterli. Korupark Evleri’ndeki 2+1 daire, 15 Nisan’daki çekilişle sahibini bulacak.

Hediye fırtınası

Forum İstanbul’da da eğlenceli bir kampanya var. 10 Ocak’a kadar alışveriş merkezinden 100 liralık alışveriş yapan herkes, hediye kabinine girerek uçuşan hediyelerden hangisini yakalarsa alıp götürecek. 100 liralık fiş getirenler, gözleri kapalı şekilde şeffaf bir kabine girecek, hava akımıyla uçuşan hediyelerden birini kapmak için yarışacak. Uçuşanlar arasında Turkuazoo ve Magic Ice giriş biletleri, SPA davetiyesi, bedava konuşma dakikaları var.
Yazının Devamını Oku

Amerika’nın göndermediklerini siz kartınızla getirtin

10 Aralık 2010
Bu hafta dolu dolu bir e-alışveriş dosyası hazırladık. Online alışverişin en iyi adresleri, güvenli kredi kartı kullanımının püf noktaları, fırsat sitelerinin kampanyaları, dünyanın en tuhaf hediyelikleri, internette mağaza açan ünlü markalar var bu dosyanın içinde. Ve ayrıca dosyanın içine sığmayanlar var ki, bir tanesini Alışveriş Cadısı’na transfer ettim.
Biz dosyayı hazırlarken Türk sitelerine odaklandık ama Türkiye’de pek çok kişi, yabancı sitelerden de alışveriş yapıyor. Burada bulunmayan, bulunsa da ateş pahası olan ürünler için tercih edilen bir yöntem.
Yabancı sitelerden alışverişte yaşanan en önemli sorun, bazılarının (özellikle de ABD merkezli olanların) Türkiye’ye gönderim yapmamaları. Hele bunu alışverişin sonuna geldiğiniz sırada fark edersiniz, hayal kırıklığı büyük oluyor.
Bu gibi durumlarda aracılık hizmeti veren bir iki site var; örneğin amerikadaniste.com.
Peki ya bu hizmeti size kredi kartınız verse, nereden alışveriş yaparsanız yapın, ürünün kapınıza kadar teslim edilmesini sağlasa?
Dört ay önce hizmete giren Citi Globeshopper işte böyle bir şey. Ancak sadece Citibank kredi kartlarını kullananlar yararlanabiliyor. Dört ayda 55 bin kişi siteyi ziyaret etmiş. Şu anda 4 bin 500 üyesi var. Kullanıcılar en çok Amazon, Guess, Abercrombie&Fitch ve eBay’den alışveriş yapıyormuş.
Globeshopper, sadece Amerika’daki bankalardan alınmış kredi kartlarını kabul eden internet sitelerinden de alışveriş yapma olanağını sunuyor.
Dilerseniz aldığınız ürünleri 1 ay boyunca Amerika’da bulunan depoda tutarak, farklı tarihlerdeki alışverişlerinizi tek seferde Türkiye adresine göndertip, gönderi masraflarını azaltabiliyorsunuz. 100 dolar tutarına kadar kaybolma ya da hasar görme sigortası var.
Yalnız hatırlatalım; işlemlerde ürün bedeli üzerinden yüzde 4.96 hizmet bedeli uygulanıyor.
www.globeshopperturkey.com

Çalışanlarına bisiklet hediye eden marka hangisi

Bisiklet bizim bildiğimiz ilkokul çocuklarına karne hediyesidir ama ABD’deki İKEA yöneticileri için öyle değil anlaşılan. Firma, 12 bin 400 kişilik personelin tamamına birer bisiklet hediye etmiş. Yetkililer, bisiklete binmenin kalp için iyi olduğunu söylüyor. Obezitenin büyük sorun olduğu ülke için anlaşılabilir bir gerekçe. Bu arada diğer bir neden de ulaşımda bisikleti tercih etmenin çevreyi kirletmemesi.
ABD İKEA’nın başkanı Mike Ward, “2010 bizim için iyi bir yıldı. Biz de başarımızı çalışanlarımızla kutlamak istedik. Bu bizim onlara teşekkür biçimimiz. Umarım böylece onların sağılına ve çevreye de olumlu katkıları olacak” diyor.

AVM’LERDE YILBAŞI

Son model Mercedes şansı

15 Şubat’a kadar İstanbul Mecidiyeköy’deki Profilo AVM mağazalarından bir defada 50 lira ve katları tutarında (her 50 TL’ye bir çekiliş hakkı) alışveriş yapan herkes yeni yıl çekilişine katılarak 2011 Model Merecedes C180 K Luxury kazanma şansı yakalıyor. Katılım için alışveriş fişleri ile danışma standına başvuruluyor.

Sadakat kazandırıyor

İstanbul Pendik’teki Pendorya AVM’nin sadakat kartı Pendorya Card, yılbaşı alışverişlerinde kazandırıyor. 13-24 Aralık arasında, hafta içi günlerde her gün Pendorya’dan en çok alışveriş yapan bir kart sahibi, hediye sepeti kazanacak.

5 otomobil birden

Bu sene 5. kuruluş yılını kutlayan İstanbul Cevahir AVM, toplam değeri 400 bin liraya varan hediyeler dağıtıyor. 5+1 sloganıyla şubat 2011 başına kadar AVM’nin ana platformunda sergilenecek otomobillerin sahibi olacak talihliler, Milli Piyango İdaresi’nin gerçekleştireceği bir çekilişle belirlenecek.
Yazının Devamını Oku

Keşke her gün Dünya AIDS Günü olsa

4 Aralık 2010
Geçen çarşamba, Twitter ve Facebook’taki en popüler Amerikalı şöhretler, Afrika ve Hindistan’da HIV/AIDS’ten etkilenmiş milyonların hayatını kurtarmak için kendi dijital hayatlarını feda etti. Nerede olduklarını, öğle yemeğinde ne yediklerini, tırnaklarını nasıl kırdıklarını okumadan nasıl yaşayacağız bilemiyorum... Tam 22 senedir her 1 Aralık Dünya AIDS Günü’nde, dünyanın dört bir yanında ünlü isimler, mesaj veren açıklamalarda bulunurlar. Mesajlar; güvenli seksin önemi ve AIDS’lilere vebalı gibi davranılmaması gerektiği merkezlidir genellikle. Ayrıca üçüncü dünya ülkelerindeki AIDS kurbanları için bağış toplamaya yönelik konserler düzenlenir ve elbette yine mesajlar verilir.
Ama bu sene öyle olmadı, hatta tam tersi bir durum cereyan etti; ünlülerin hepsi sustu.
Geçen çarşamba, Twitter’daki en popüler şöhretler, Afrika ve Hindistan’da HIV/AIDS’ten etkilenmiş milyonların hayatını kurtarmak için kendi dijital hayatlarını feda etti.
Önlerine koydukları bir bağış hedefi var. Bu miktar toplanana kadar onlardan ne tek bir tweet alabileceksiniz, ne de Facebook hesaplarında bir hareket olacak. Onlar dijital olarak ölü artık.
Nerede olduklarını, öğle yemeğinde ne yediklerini, tırnaklarını nasıl kırdıklarını okumadan nasıl yaşayacağız bilemiyorum.
Fakat bir tesellimiz var; pisi pisine ölmediler. Soylu bir amaç uğruna can verdiler ve üstelik uzun süre ölü kalmayacaklar. Ancak onları ölümden kurtarmak için takipçilerinin bir şeyler yapması, en azından 10 dolar gibi mütevazı bir bağışta bulunması gerekiyor.
Her dolar Keep a Child Alive (Bir çocuğun hayatını kurtar) fonuna aktarılacak. Bu para, az önce dediğim gibi Hindistan ve Afrika’daki HIV/AIDS’li çocukların tedavisi için kullanılacak.
Hedef 1 milyon dolar. Bu para birikene kadar şöhretler ölü kalacak. Perşembe akşam saatlerine kadar ancak 160 bin 600 dolar toplanmıştı. Böyle giderse ölümden dönmeleri bir haftadan uzun sürebilir.
Kampanyaya destek vermek için ille de bağış yapmanız gerekmiyor. Tavrınızı, kendi dijital hayatınızı feda ederek de gösterebilirsiniz. Ha, birileri bunu umursar mı onu bilmem. Ama şimdiye kadar, hayranı olduğu ünlünün dijital intiharını gören 161 kişi de kendi fişini çekmiş.
Şu içinden çıkılmaz ikileme (en azından benim açımdan) bakar mısınız! Kim HIV ve AIDS’le hayatı alt üst olmuş çocuklara yardım etmek istemez ki? Ama yardım edersem tüm bu ünlüler dijital olarak hortlayacak. Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık.
Şimdi ben diyorum ki, bahsi biraz yükseltsek, toplanması gereken para miktarı 1 milyar dolar filan olsa. Hazır bir dolu şöhret dijital olarak ölmüşken öyle kalsa. Olmadı her gün Dünya AIDS Günü olsa.

MÜTEVEFFALARIN İSİMLERİ

Alicia Keys, Justin Timberlake, Usher, Bronson Pelletier, Daphne Guiness, Elijah Wood, Janelle Monae, Jay Sean, Jennifer Hudson, David Lachapelle, Kim Kardashian, Khloe Kardashian, Kimberley Cole, Lady Gaga, Ryan Seacrest, Serena Williams, Swizz Beatz, The Buried Life.

SON SÖZLERİ NE OLDU

“Merhaba. Dijital hayatımı, Hindistan ve Afrika’da HIV ve AIDS’ten etkilenmiş milyonlarca insana gerçek bir hayat verebilmek için feda ediyorum. Sizinle mesajlaşmayı ne kadar sevsem de, kalbimi AIDS’le mücadeleye adadım. Dijital hayatımı geri almama yetecek kadar para toplanıncaya dek tweet yok, Facebook mesajı yok. Biliyorum, bu çok üzücü ama siz bağışlarınızla hayatımı geri alabilirsiniz. Size yalvarıyorum. Böylece sırf benim yeniden mesaj göndermemi sağlamayacaksınız, bir çocuğun hayatını da kurtaracaksınız. Lütfen bir an evvel bağışta bulunur musunuz? Tweet göndermeyi şimdiden çok özledim.”

PARAYLA NELER YAPILACAK

* Uganda’daki bir klinikte tedavi gören 7 binden fazla HIV/AIDS’linin bir yıl boyunca her türlü tedavi masrafı karşılanacak.
* Güney Afrika’da yürütülen çocukları kurtarma programının 3 yıl boyunca ayakta kalmasını sağlayacak.
* Yine Güney Afrika’daki 1500 kadar AIDS’li çocuğun bir yıllık ilaç, gıda ve bakım masrafları karşılanacak.
* Hindistan’da AIDS/HIV ile yaşayan bin insanın sağlığına kavuşması ve toplum tarafından vurulan damgadan kurtulması için yürütülen programın ayakta kalmasını sağlayacak.
Yazının Devamını Oku

Para ödemeden tek taş sahibi olmak için son iki gün

3 Aralık 2010
Üyelik isteyen özel alışveriş sitelerinin en yenisi, önümüzdeki pazartesi açılacak: Modamol.com. Benzerlerinin en yenisi ve en farklısı. Ama üyelerine sağladığı en büyük fırsatı, site daha açılmadan sunuyor. 6 Aralık Pazartesi günü hizmete girecek olan siteye, o tarihe kadar en fazla üye kazandıran kişi, Ariş’ten bir pırlanta yüzük kazanacak. İkinciye, üçüncüye ve sonraki 10 kişiye de verilecek hediyeler var.
Facebook’taki 34 bin takipçisine bakıp da, bu saatten sonra ne yapsam yakalayamam diye düşünmeyin. Şu ana kadar tek bir kişi en fazla 180 üye kazandırabilmiş. İki günde bunun üzerine çıkma şansınız hala var.
Peki Modamol’un diğerlerinden farkı ne?
Farkı; ürün değil, alışveriş çeki satması. Örneğin, belirli markanın 100 liralık alışveriş çekini 50 liraya almanızı sağlıyor. Siz de bu çekle söz konusu markanın bir mağazasına gidiyor, istediğiniz ürünü görerek, dokunarak yarı fiyatına satın alıyorsunuz. Böylece hayalkırıklığına uğrama ihtimali de minimuma iniyor.
Sitenin hitap edeceği sektörler çok geniş. Giyimden kozmetiğe, ev tekstilinden dekorasyona, aksesuvardan teknolojiye her şey olacak. Kampanyalar 2-5 gün için geçerli olacak ve sürekli yenilenecek.
Tüm bunlar için yapılması gereken, üye olmak. Çünkü site satışa başladıktan sonra kampanyaları sadece üyeler görebilecek. Zaten üye olunca, duyurusu e-posta adresinize de gelecek. Bu arada siteyi Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım ağlarından da takip edebilirsiniz.
Eğer alışveriş yaparsanız, ödemelerinizi kredi kartı, banka havalesi veya EFT ile yapabileceksiniz. Kredi kartınıza taksit bile var. Ödemeyi yaptıktan sonra size özel alışveriş çeki e-posta adresinize gönderilecek.

HAFTANIN ÜRÜNÜ

i-eldiven

Önümüz kış, önünde sonunda çaresiz o eldivenler giyilecek. Peki elde kalın eldivenlerle sosyal medya nasıl takip edilecek? Hadiseler; cep telefonunun küçücük tuşlarıyla nasıl tweet’lenecek?
Echo tasarım bu soruna bir çözüm bulmuş. Hem elleriniz sıcak kalıyor, hem de internette sosyalleşme devam ediyor. En yeni teknolojiyle tasarlanan eldivenin işaret parmağının tamamında ve kalan parmakların da uçlarında eLink adlı ayrı bir malzeme kullanılmış. Bakınca bir eliniz değil de patiniz varmış gibi duruyor ama olsun. Sayesinde dokunmatik ekranlı elektronik malzemeyi rahatlıkla kullanabiliyorsunuz.

Orada neler oluyor

H&M yarın İstinye’de


Daha bir iki hafta evvel Türkiye’ye gelen H&M, ikinci mağaza için hızlı davrandı. Yarın İstinye Park AVM’de açacaklar. Mağaza 1500 metrekare olacak. Bakalım saat 10:00’daki açılış yine dudak uçuklatan görüntülere sahne olacak mı? Hayır hiç anlamıyorum; Forum İstanbul’un açılışına gelen kadınların bazılarının kolunda Luis Vuitton, Hermes gibi markalara ait çantalar vardı. O çantaları satsalar mağazayı satın alırlar. Modayı takip etmek isteyen orta sınıf için yaratılmış bir marka onları neden bu kadar heyecanlandırıyor olabilir ki?

AVM’LERDE NELER OLUYOR

Trabzon’a son model otomobil


Forum Trabzon Alışveriş Merkezi’nin 26 Aralık’ta sona erecek olan 2011 Model Audi Q7 3.0 TDI Quattro Tiptronic otomobil kampanyası büyük ilgi görüyor. Katılmak için alışveriş merkezindeki mağazalardan toplamda 100 TL ve katları tutarında alışveriş yapmak gerekiyor. Her 100 TL’ye 1 çekiliş hakkı veriliyor. Alışveriş fişleri/faturaları ile kampanya standına başvurup şifre almak ve bu şifreyi ad, soyad ve adres bilgileri ile tüm GSM operatörlerinden 5899 nolu kampanya hattına eksiksiz göndermek yeterli.

Coşkun Aral Ankara’da

Carrefour Ankara Alışveriş Merkezi, gazeteci ve fotoğraf sanatçısı Coşkun Aral’ın eserlerine ev sahipliği yapıyor. “Coşkun Aral’ın Gözünden Dünya Kadınları” isimli fotoğraf sergisi, yıl sonuna kadar ziyaretçiler tarafından gezilecek.
Yazının Devamını Oku

2012 için B planı

27 Kasım 2010
Yaklaşan kıyamet için hala bir önlemk almadıysanız işte size yağmur ormanlarında bir alternatif Biliyorsunuz, 2012’de başımıza gelecek var. Artık Marduk mu ziyaret eder, biz mi Foton Çağı’na gideriz, orası belli değil. Fakat Mayalar, Aztekler, Amerikan yerlileri ve Nostradamus hep aynı şeyi söylüyor: 2012’den sonra her şey başka olacak.
Bazıları kendince önlemler alıyor; Hüseyin Rahmi’nin Kuyruklu Yıldız Altında İzdivaç adlı romanında olduğu gibi...
Bunlardan biri de Rainforest-Invest isimli firmaya ait. 2006’den beri Yağmur Ormanları’nı yok etmeye değil, iyileştirmeye çalışıyorlar. Ve 2012’ye yönelik bir projeleri var: Finca Bayano 2012.
Finca Bayano, Panama’da bir bölgenin adı. Proje de kabaca bakarsak bir çiftlik projesi. İddiaya göre açlığın, iklim değişimlerinin, ekonomik krizlerin, şiddetin ve savaşların etkileyemediği bir proje. Bir aralar moda olan panik odasının, bir ileri modeli.
Burayı çöken sistemden kaçmak isteyenler için ikinci bir ev veya acil durum çıkış kapısı olarak planlıyorlar. Elbette zenginler için, çünkü epey bir para yatırmanız gerekiyor. Bununla birlikte projenin yüzde 70’i satılmış.
“1929’a hazırlanmadınız, bakın neler oldu. Bari bu krizde önlemenizi alın” diyorlar.
Sistemin çökeceğinden çok eminler. Ha, eğer çökmez de her şey yoluna girerse, çiftlik her durumda birkaç yıl içinde değerini katlayacak ve yine de karlı çıkacaksınız. Unutmadan eklemeli; hayatta kalma garantisi veriyorlar. Yani dünya yıkılsa, size bir şey olmayacak!
Denizden 500 metre yüksekteki çiftlik alanı 30 hektar. Ortalama sıcaklık 25 derece, sıtma gibi tropik salgın hastalıklar görülmüyor. Ortasından bir dere geçiyor. Toprak verimli. Yakınlarda herhangi bir endüstriyel tesis yok, deprem riski yok, aktif yanardağ yok. 100 kişiye yetecek kadar konut ve çiftlik alanı ayrılmış. İçinde ayrıca küçük dükkanlar ve restoran da olacak. Evinizin mimarisini yönetimle tartışabiliyorsunuz. İsterseniz sizin çizdiğiniz planı da uyguluyorlar. Basit bir evin metrekaresi 100 dolara maloluyor. Lüks versiyonunun metrekaresiyse 500 dolar.
2012 model Nuh’un Gemisi böyle oluyor işte.

Bana blog’unu göster sana kim olduğunu söyleyeyim

Dünya nüfusu yaklaşık 7 milyar.
Bugün tüm dünyada 1.4 milyar kişinin bir e-posta adresi var. 2008-2009 arasında bu sayı 100 milyon arttı.
Geçen yıl 90 trilyon e-posta dolaştı internette. Günlük ortalaması 247 milyar.
Aralık 2009’da, internetteki site sayısı 234 milyondu. İnternet kullanıcı sayısıysa yaklaşık 2 milyar.
Yine geçen yıl, blog sayısı 126 milyon olarak belirlenmişti.
Facebook’ta neredeyse yarım milyar insan var. Bunların yarısı her gün siteye giriyor.
Twitter’a 145 milyon kişi kayıtlı. Bu sanal sosyal ağda dolaşan günlük mesaj sayısı bu yılın başında 50 milyonu buldu.
İnsanlar arasında müthiş bir online trafik var yani. Herkes ‘sanal’ sosyal.
Ekran karşısında, klavye arkasında anonim bir sosyallik. Ama takma isimler kullanarak, kim olduğunuz hakkında yanıltıcı bilgiler vererek, klavyenin arkasına saklanabileceğinizi sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Yazdıklarınız sizi ele veriyor.

700 BLOG TAKİP ETTİ 4 TİP BLOGGER BULDU

Tal Yarkoni, Colorado Üniversitesi, nöroloji ve psikoloji bölümünde çalışan bir bilimadamı. Kişilik ve internet üzerinden günlük tutmak (blogging) arasındaki bağı araştırdı son çalışmasında. Adı, 100 Bin Kelimede Kişilik.
Daha önce de kişinin kelime seçimleriyle kişiliği arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalar yapılmıştı ancak bu, blogger’lar üzerinde ve bu kadar geniş ölçekte yürütülmüş olması nedeniyle ayrışıyor. Yarkoni tam 700 blog incelemiş. Blog’ları Google’dan rastgele seçmiş.
Bilimadamının elde ettiği verilere göre, blogger’ları dört gruba ayırmak mümkün: Nörotikler, sokulganlar, disiplinliler ve liberaller.
Köşe yazarlarını da böyle sınıflandırmak mümkün mü acaba?

SİZ HANGİ GRUPTASINIZ

NÖROTİKLER: Nörotik yazarlar bol bol birinci tekil şahıs zamiri kullanmaya meyyal tipler. Ayrıca kafayı ne hissettikleriyle bozmuşlar. Berbat, müthiş gibi sıfatlar kullanarak tamlama yapmaya bayılıyorlar. Stres kelimesini çok sık kullanıyorlar.
SOKULGANLAR: Büyük gruplar halinde yaşayan, sosyal hayatı canlı kişilerden oluşuyor. Yazılarında sık sık ‘kızlar’, ‘arkadaşlar’ gibi hitap kelimeleri geçiyor. Bilet ve içki de sık sık tercih ettikleri sözcükler.
DİSİPLİNLİLER: Bunlar kendini birtakım görevlere adamış insanlar. Kafaları hep böyle çalıştığından, kurdukları cümlelerde sık sık pratik, hazır, tamamlandı gibi kelimeler geçiyor. Disiplinliler; öfkeli ya da değişken ruh halini gösteren tonda pek yazmıyorlar. Bu nedenle duygu ifade eden sıfatlara pek rastlanmıyor.
LİBERALLER: Yazılarının konusunu liberalizm, açıklık ve zeka gibi kavramlar oluşturuyor. Yarkoni, liberallerin daha uzun cümleler kurmaya hevesli olduğunu da ortaya çıkarmış. Bu arada kullandıkları kelimeler de daha fazla harften oluşuyor.
Yazının Devamını Oku