Bahar Akıncı

Yollara düşme vakti

13 Ağustos 2013

HERKES evine, barkına sağ salim döndüyse ben yola çıkabilirim artık.
Ne de olsa yaklaşık 4000 km’lik uzun bir etap var önümde. Güney Ege etabı...
Milas’tan başlayacak, Güllük ile devam edecek, Bodrum, Akyaka, Gökova, Söğüt, Hisarönü, Bozburun, Orhaniye’den aşacak, köylere, koylara, birbirinden güzel Ege kasabalarına gire çıka Ekincik’e, Köyceğiz’e ulaşacak. Araya Kayaköy’ü, Göcek’i katacak bu yol. Fethiye’nin Faralya ve Kabak koylarında son bulacak.
Geçtiğimiz yıl yine Bodrum’dan başlayıp oradan Datça’ya uzanmış, Datça’dan Dalyan’a doğru kıyı kıyı, köy köy gezmiştim Güney Ege’yi. Daha doğrusu Muğla Bölgesi’ni. Şimdi farklı bir destinasyondan gidip tüm bölgeyi tamamlama derdindeyim.
Her gün bir ilçede, yeni bir köy ya da kasabada uyanıp haftanın 4 günü (cumartesi, pazar, pazartesi, salı) size yazı yetiştirmek planım. “Hadi daha yıllık izni kullanmadık senin yüzünden, ne zaman başlayacak Güney Ege yazıları” diye mail atan okur var.
Sosyetik kulüplerle, valeli beachlerle, çok havalı restoranlarla pek işim yok, baştan söyleyeyim. Derdim gücüm hikayesi olan yerlerle. Varsa kimselerin bilmediği ya da bildiği ama lezzetiyle, farklılığıyla ya da sadeliğiyle nam saldığı; yazın bana.

Aslolan varmak değil, yolda olmak...

Yazının Devamını Oku

Coca Cola İçecek A.Ş.; bu kez Andy senden destek bekliyor!

12 Ağustos 2013

ÖNCE Andy kim, onu bir aydınlatalım...
Pop art sanat akımının babası... Marily Monroe, Elvis ve Liz Taylor baskıları, cola şişelerinden resmettiği tabloları ile ünlü. Andy Warhol, 1928-1987 yılları arasında yaşamış New York’lu ressam, film yapımcısı ve yayıncı. Seri üretimin, seri üretim nesnelerinin sıkça kullanıldığı bir sanat türünü kullanmış. Resimlerini afiş tekniği ile çoğaltmış. Bu radikallik aslında fabrikasyon sanata bir tepki. Ama en önemlisi, “Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak” sözünün babası Andy. Kapitalizmin hemen her alanda hissedilmeye başlandığı 60’ların sonu, 70’lerin başında, sistemi özetleyen bir cümle olarak tarihe geçti. Popülizmi, günümüzde yaşadığımız ünlü olma hevesini, paparazzi kültürünü, televoleleri bundan daha iyi açıklayan bir söz var mı?

Andy ve Coca Cola ilişkisi

Coca Cola, Amerika ve sonrasında tüm dünyadaki ikonik çıkışını Andy Warhol ile yakaladı. Sanatçı, 100 adet Coca-Cola şişesi, 100 adet Campbell’s kutusu ve 100 adet kağıt paradan oluşan ilk pop-art sergisini 1962’de açtı. Tüm dünyada büyük ses getiren bu sergi sonrası, Coca Cola’nın klasik, yeşile çalan cam şişesi bir arzu nesnesi haline geldi. Tüm dünyadan koleksiyonerler Coca Cola şişesi biriktirmeye başladı.

Yazının Devamını Oku

Uzun yol şarkıları

10 Ağustos 2013
Bir çoğunuz yollardasınız şimdi, biliyorum.

Bir çoğunuz yollardasınız şimdi, biliyorum. Yolda olmak acayip bir his. Bekleyeni var, bekleteni var. Kavuşanı, unutanı, çekip gideni, dönüp geleni var. Çeşit çeşit hayatlara, türlü türlü yollar. Kimisini biz seçiyoruz, kimisi bize çıkar.

Yolda olmak için illa yola çıkmaya gerek yok. Hayatın kendisi en büyük yol. Doğduğun anda takıyorsun vitesi 1’e; sonra kimi zaman büyütüp kimi zaman küçülterek o vitesi, hep bir ilerleme hali ile yaşıyorsun. Tek unuttuğun arada bir rölantiye almak. Bayram, o rölanti hallerinden biri işte. O yüzden bayram demek; tatil demek değil. Vitesi boşa almak. Ara yollara sapmak. Yeni sokaklar, gerekiyorsa kendine yeni bir hayat bulmak. İşte bu albümler o yolların şarkıları. Benim “uzun yol şarkılarım.” Dinlemeye doyamadığım kimisi yeni, kimisi artık bir klasik haline gelmiş albümler. Dinlerken, bir sonraki şarkıyı benim için tutun olur mu?

Benim bu bayram içim çok buruk. Ağzımın tadı yok. Yediğim her şeker acı.

Bu memleket için canını siper edenlere selam olsun.

Evrim Özkaynak / Fesleğenler

Yazının Devamını Oku

Leyla Figen’in izinde Alaçatı sokaklarında

6 Ağustos 2013


Dünkü yazıyı okumayanlar için kısa bir hatırlatma yapayım önce:
“Alaçatı hep vardı. Ama 90’ların ortalarında bile bir avuç insanın yaşadığı, kimsenin tanımadığı, kendi halinde bir kasabaydı. Bir tek sörfçüler bilirdi burayı. Onlar da köyün içini değil, rüzgarlı sahillerini.
Sonra bir şey oldu. İzmirli bir çiçek düzenleme sanatçısı kadın; hayatında ilk kez geldiği bu kasabaya aşık oldu. Hayatının en büyük aşkı olan adamı da ikna etti. Küçücük bir ev aldılar nce. Sonra evinin tam karşısındaki yem deposunu bir kafeye dönüştürdü.
Böylece, herkese ilham veren Agrilia açıldı. Sonra Leyla, yakın arkadaşı Zeynep Öziş’i 120 yıllık bir Rum Konağı’nı bir yılda yeniden ayağa kaldırması için cesaretlendirdi ve Alaçatı’nın ilk oteli; Taş Otel açıldı. Agrillia ve Taş Otel bir öncü oldu. Ardından zaman içinde hayatının ikinci baharını ya da hayatının baharında İstanbul’dan kaçıp hayatını yaşamak isteyenler bir bir taşınmaya başladı bu küçücük kasabaya. İşte bu ufak tefek mucize kadınla; Alaçatı’da hayat, donduğu yerden yeniden başladı. O kadın, Leyla Figen’di. Leyla, 17 Ekim 2002 günü aramızdan ayrıldı.
Ama Ayşe Kulin’in de Dönüş kitabında dediği gibi; Leyla ile başlayan o güzellik, rüya gibi geldi, geçti...”

İşte bu düşüncelerle çıktım yola. Önce sevgili eşi Şevki Figen’e ulaştım. Onunla birlikte de düştük Alaçatı yollarına. Şevki bey ile sokakta yürümek ne mümkün. Meğer ne çok seveni varmış hem Şevki Figen’in, hem de Leyla’nın. Konuştuğumuz herkes, ama herkes ona bir gönül borcumuzun olduğunun farkında. Ve herkes Alaçatı’da bir sokağa, bir küçücük meydana Leyla Figen isminin verilmesini istiyor. Ben de istiyorum. Çok şey mi istiyoruz?

Yazının Devamını Oku

Leyla Figen adını yaşatmak için daha ne bekliyorsun Alaçatı?

5 Ağustos 2013

ALAÇATI gökten zembille inmedi. Tanrının mucizesi filan da değil.
Evet o taş evler, Arnavut kaldırımlı sokaklar, Alacaat Aşireti’nin buraya yerleşmesinden ve Hacı Memiş Ağa’nın civar adalardaki taş ustalarını ev yaptırmak üzere bölgeye getirmesinden beri oradalar.
Evet, Alaçatı hep vardı. Ama 90’ların ortalarında bile bir avuç insanın yaşadığı, kimsenin tanımadığı, kendi halinde bir kasabaydı. Bir tek sörfçüler bilirdi burayı. Onlar da köyün içini değil, rüzgarlı sahillerini.
Sonra bir şey oldu. İzmirli bir çiçek düzenleme ustası kadın; 95’te büyük umutlar ile peydah olan “Tekno Park” projesi için (proje maalesef hiç gerçekleşemedi) verilen davetin organizasyon ve çiçek düzenlemesini üstlendi.
Hayatında ilk kez geldiği bu kasabaya aşık oldu. Hayatının en büyük aşkı olan adamı da ikna etti. Küçücük bir ev aldılar burada kendilerine önce. Sonra evinin tam karşısındaki yem deposunu bir kafeye dönüştürdü.

Yazının Devamını Oku

Muğla’da bir şeyler oluyor

4 Ağustos 2013

YARIMADA maceralarının da sonuna doğru ilerliyoruz, Kuzey Ege ve Yarımada günlüklerini beyaz dizi gibi okuyan canım okur. Ama sanma ki, macera burada bitiyor. (Bayramda evimde olacağım evet, çok mutluyum, ayaklarımı uzatıp saatlerce aynı tavanın, aynı çatlağına bakmayı planlıyorum).
Sırada 12 Ağustos’ta başlayacak Güney Ege etabı var.
Güllük’ten başlayacak, sırasıyla Bodrum, Akyaka, Hisarönü, Bozburun, Söğüt, Ekincik, Köyceğiz, Göcek, Kayaköy, Fethiye ile sürecek, Faralya ve Kabak köyleri ile son bulacak. Önerim; tatile giderken Güney Ege günlüklerine muhakkak bir göz atmanız. Nasıl gidilir, nerede kalınır, keşfedilmemiş koylar, köy kahveleri, salaş balıkçılar, iyi mezeciler, kendi halinde Ege insanı, kapı önü oturmaları...
Yani canına yandığımın dünyalar güzeli Güney Ege’si.
Güney Ege demek aslında Muğla demek çok ilginç. Güney Ege diye bildiğimiz bütün o güzelim ilçeler, koylar, köyler tek bir şehre bağlı: Muğla.
Muğla Valiliği ve Muğla İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü; bu bahar yeni bir oluşum başlatarak, bölgeyi dünyanın sayılı tematik destinasyonları liginde üst sıralara taşıma kararı aldı.

Yazının Devamını Oku

Karaburun’da telaş da yok telaşa mahal de

3 Ağustos 2013

GEÇTİĞİMİZ hafta sürekli kafamda gezdirdiğim “Karaburun’a gitmeliyim” düşünce balonu ile buluştuk ve düştük Karaburun’un virajlı yollarına. Aslında düşünceyi eyleme dönüştüren sebep tamamen duygusaldı. Vatan Gazetesi ve Küçük Oteller Kitabı’nın yazarı Mutlu (Tönbekici); 1 ay önce koruyucu anneliğini üstlendiği 5 aylık Çilek hanım ile Karaburun’a gelmişti. Mutlu’yu çok özlemiştim, bebeği ve hikayelerini ise çok merak ediyordum.
Kaptım aptamil 2’yi, kaptım bebek tırnak makasını, oyuncakları çıktım Karaburun yoluna.


Dünyanın en virajlı ama en güzel yoluArtık nasıl bir kafa ile yola çıkmışsam; otobandan Karaburun sapağına girince, yol ikiye ayrılacak; birinde şehir merkezi, birinde İskele yazacak sanıyorum. Ha hayt şoför Nebahat! Karaburun’a varmak; otobandan içeri girdikten sonra tam 1 saat sürüyor. Yarı yolda Mordoğan; yol boyunca Kaynarpınar’dan, İnecik’e birbirinden nefis köyler var. Hedefe varınca şunu söylemek mümkün: İyi ki, Karaburun yolları büklüm büklüm de sadece meraklısı geliyor.

Sükûnet mabedi; Yeni Liman
Üç sene önce yine Karaburun yollarında, yine Mutlu’ya kitabı için çıraklık ederken bambaşka bir Karaburun gezmiş; merkezi, nergis bahçelerini ve köylerini dolaşmış, İskele Mahallesi ya da diğer adı ile Yeni Liman’a vakitsizlikten uğrayamamıştık. Üstelik mevsimlerden de henüz kıştı. Bu kez öyle olmadı. Bu kez kısacık 1.5 günümü tamamen Yeni Liman’da geçirdim. İnanılmaz fotoğraflar çektim, 11 yıl Japonya’da yaşamış Reyhan Hanım’ın denizin üzerinde açtığı yeni-müthiş otelinde konakladım, uzun yürüyüşler yaptım, bol bol fotoğraf çektim, 60 yıllık 7 Kardeşler’den dondurma yedim ve en önemlisi tüm günümü ve gecemi aynı kıyafetle geçirdim. Bir çift plastik parmak arası, bikini ve şort-tshirt! Denize tek bir havlu ile indim. Ne cüzdanımı, ne cep telefonumu yanıma kattım kulaçlarımdan gayrı. İşte 36 saatlik Karaburun’dan damağımda ve hafızamda kalanlar. Muhakkak sizin de işinize yarar.

YENİ OTEL

Yazının Devamını Oku

Bazı şeyler kaçmaz bu hayatta

30 Temmuz 2013

KONSERLER bunlardan birincisi.

Sevdiğin bir grup, sevdiğin bir şarkı, yaşadığın kente, kasabaya geliyorsa; ıskalama sakın. Hele ki, yazlıktaysan ve hele ki, yanı başına geliyorlarsa.

Kitabını yeni bitirdiğin bir yazar varsa ve imza günüyse önümüzdeki hafta; onu da at ajandaya.

Hayat, ajandalardan oluşur unutma.

Ve oraya ne kadar fazla sevdiğin an not edersen, o kadar kar yanına...

6 Ağustos
Yankı Yazgan imza günü

Alaçatı Keyfekeder Kitap vs, akademisyen, yazar, psikiyatrist Prof. Dr. Yankı Yazgan için 6 Ağustos Salı günü saat 21.00’de Söyleşi/İmza günü düzenliyor. Yankı Yazgan yeni çıkan kitabı ‘Bir Tatlı Telaş’ta kendinizi ve yaşamı anlamaya dair yepyeni bir bakış açısı sunuyor. Etkinliğin akışı söyleşi ve imza şeklinde olacak. Keyfekeder Kitap vs.. 1047 Sok. No: 3 Alaçatı.

Yazının Devamını Oku