Paylaş
Dünkü yazıyı okumayanlar için kısa bir hatırlatma yapayım önce:
“Alaçatı hep vardı. Ama 90’ların ortalarında bile bir avuç insanın yaşadığı, kimsenin tanımadığı, kendi halinde bir kasabaydı. Bir tek sörfçüler bilirdi burayı. Onlar da köyün içini değil, rüzgarlı sahillerini.
Sonra bir şey oldu. İzmirli bir çiçek düzenleme sanatçısı kadın; hayatında ilk kez geldiği bu kasabaya aşık oldu. Hayatının en büyük aşkı olan adamı da ikna etti. Küçücük bir ev aldılar nce. Sonra evinin tam karşısındaki yem deposunu bir kafeye dönüştürdü.
Böylece, herkese ilham veren Agrilia açıldı. Sonra Leyla, yakın arkadaşı Zeynep Öziş’i 120 yıllık bir Rum Konağı’nı bir yılda yeniden ayağa kaldırması için cesaretlendirdi ve Alaçatı’nın ilk oteli; Taş Otel açıldı. Agrillia ve Taş Otel bir öncü oldu. Ardından zaman içinde hayatının ikinci baharını ya da hayatının baharında İstanbul’dan kaçıp hayatını yaşamak isteyenler bir bir taşınmaya başladı bu küçücük kasabaya. İşte bu ufak tefek mucize kadınla; Alaçatı’da hayat, donduğu yerden yeniden başladı. O kadın, Leyla Figen’di. Leyla, 17 Ekim 2002 günü aramızdan ayrıldı.
Ama Ayşe Kulin’in de Dönüş kitabında dediği gibi; Leyla ile başlayan o güzellik, rüya gibi geldi, geçti...”
İşte bu düşüncelerle çıktım yola. Önce sevgili eşi Şevki Figen’e ulaştım. Onunla birlikte de düştük Alaçatı yollarına. Şevki bey ile sokakta yürümek ne mümkün. Meğer ne çok seveni varmış hem Şevki Figen’in, hem de Leyla’nın. Konuştuğumuz herkes, ama herkes ona bir gönül borcumuzun olduğunun farkında. Ve herkes Alaçatı’da bir sokağa, bir küçücük meydana Leyla Figen isminin verilmesini istiyor. Ben de istiyorum. Çok şey mi istiyoruz?
Şevki Figen / Leyla Figen’in Eşi
Beni Alaçatı’ya Leyla aşık etti. O varken burası bambaşka bir yerdi. Herkesin birbirine saygı duyduğu, azimle çalışan, üreten, birbirine yardım eden, birbirinin sözünü dinleyen bir kasaba. O, bir hareketin öncüsü oldu. Dokunduğu her şeyi güzelleştirdi. Bugün bir Alaçatı adından bahsediyorsak (her ne kadar burası artık Leyla’mın Alaçatısı olmasa da) bunu O’na borçlu olduğumuzu düşünüyorum. 89 yaşıma geldim. Henüz hayattayken kendi adımın değil, ama bu kasabaya çok şey veren Leylamın isminin yaşamasını istiyorum. Hayattaki en büyük arzum bu.
Ömer Önal / Alaçatı Kitapevi
Leyla Figen’le bu kasabada çok büyük bir değişim başladı. Onunla birlikte hayat başladı. Kadınlarımızın el işlerini, el emeklerini pazarda satmasının öncüsü oldu. Geçti Alaçatılı kadınlar için açılan stantta durdu. Onu gören diğer kadınlarımıza da cesaret geldi. Alaçatı’nın ilk kafesine, ilk otelinin açılmasına ön ayak oldu. Geçtiği her yeri güzelleştirdi. Hayat verdi. Antika kavramını Alaçatı’ya ilk o getirdi. Çünkü eğer burası sörf, iyi yemek, iyi müzik ve iyi hizmetin yanısıra antikacıları ile de adını duyurabilirse değer kazanacaktı. Ve bunu daha 95 yılında Leyla Figen gördü. Leyla Hanım; Alaçatı’yı Alaçatı yapan 2-3 kişiden belki de en önemlisidir. Eşi hayattayken kesinlikle isminin bir sokak ya da bir meydana verilmesini arzu ediyoruz.
Zeynep Öziş / Taş Otel
Alçatı’nın ilk oteli olan Taş Otel’i, 120 yıllık metruk bir binayken bulup tüm birikimimi yatırıp satın almamın ve 3 yılda gece gündüz çalışarak ayağa kaldırmamın en büyük dayanağı sevgili arkadaşım, dostum, kardeşim Leyla Figen’dir. Buraya hayat veren ilk kafe Agrilia’yı açtı, hepimizin hayatlarına dokundu. Bugün Sevgili Melih halen o ismi yaşatıyor. Leyla’nın fotoğrafı restoranda duruyor. Anılarıysa kalbimizde. Alaçatı’yı evi bilmiş insanların ve Alaçatılıların Leyla Figen’e bir gönül borçları olduğuna inanıyorum. İsminin en kısa zamanda, eşi Şevki Figen’in sağlığında bir sokağa verilmesini arzu ediyoruz.
Ayçe Dikmen / Hürriyet Ege Yazarı
Leyla Figen benim hayatımdaki en önemli insanlardan biri oldu. Henüz üniversitedeyken onun organizasyonlarında part-time çalışmaya başlamıştım. Sonrasında vefatına kadar hem iş, hem de dostluk ilişkimiz devam etti. Neredeyse 20 yıl önce beni Alaçatı’ya çağırdı, açtığı cafeyi ve evini gösterdi. Hatta bana siz de buradan mutlaka bir ev alın diye ısrar etti. Açıkçası hiçbir zaman onun kadar ileri görüşlü olamadım. Ama bence o Alaçatı’nın bugününü öngörmedi, bugününü yarattı. Onun eli değmeseydi Alaçatı belki yine ünlü olurdu, ama ruhu aynı olamazdı. Alaçatı çok sevdiği eşi Şevki Figen vasıtasıyla en azından bir sokağa adını vererek Leyla Figen’e hakkını vermeli...
Paylaş