Paylaş
ALAÇATI gökten zembille inmedi. Tanrının mucizesi filan da değil.
Evet o taş evler, Arnavut kaldırımlı sokaklar, Alacaat Aşireti’nin buraya yerleşmesinden ve Hacı Memiş Ağa’nın civar adalardaki taş ustalarını ev yaptırmak üzere bölgeye getirmesinden beri oradalar.
Evet, Alaçatı hep vardı. Ama 90’ların ortalarında bile bir avuç insanın yaşadığı, kimsenin tanımadığı, kendi halinde bir kasabaydı. Bir tek sörfçüler bilirdi burayı. Onlar da köyün içini değil, rüzgarlı sahillerini.
Sonra bir şey oldu. İzmirli bir çiçek düzenleme ustası kadın; 95’te büyük umutlar ile peydah olan “Tekno Park” projesi için (proje maalesef hiç gerçekleşemedi) verilen davetin organizasyon ve çiçek düzenlemesini üstlendi.
Hayatında ilk kez geldiği bu kasabaya aşık oldu. Hayatının en büyük aşkı olan adamı da ikna etti. Küçücük bir ev aldılar burada kendilerine önce. Sonra evinin tam karşısındaki yem deposunu bir kafeye dönüştürdü.
Böylece, herkes ilham veren Agrilia açıldı. Türkiye’deki kafelerle yakından uzaktan ilgisi olmayan bir mekandı Agrilia. Tavanı, yerleri ve duvarları olduğu gibi taş bırakılmış.
Yakın arkadaşı Zeynep Öziş’i 120 yıllık bir Rum Konağı’nı bir yılda yeniden ayağa kaldırması için cesaretlendirdi ve Alaçatı’nın ilk oteli; Taş Otel açıldı. Agrillia ve Taş Otel bir öncü oldu. Ardından zaman içinde hayatının ikinci baharını ya da hayatının baharında İstanbul’dan kaçıp hayatını yaşamak isteyenler bir bir taşınmaya başladı bu küçücük kasabaya.
İşte bu ufak tefek mucize kadınla; Alaçatı’da hayat, donduğu yerden yeniden başladı. O kadın, Leyla Figen’di.
Bir bardak suyu bile inanılmaz bir zarafetle sunan, suyu içinde getirdiği tepsiyi bir dal aranje edilmiş çiçekle aydınlatan Leyla Figen’le Alaçatı en güzel günlerini yaşadı. Leyla, 17 Ekim 2002 günü aramızdan ayrıldı.
Ama Ayşe Kulin’in de Dönüş kitabında dediği gibi; Leyla ile başlayan o güzellik, rüya gibi geldi, geçti. Bodrum’u nasıl mahvettikse, Temmuz ve Ağustos’ta aynını buraya yaptık.
Kasabanın içine birbiri ardına açılan ve berbat müzik yapan “bazı” kötü barlarla, standardı sağlayamayan ve buna rağmen gecelik 500 TL istemeye utanmayan “bazı” kötü otellerle yapmaya da devam ediyoruz.
Tek ümidim yakında başka bir cazibe merkezi belirir ve biz, çekirge sürüleri halinde oraya göçeriz. Alaçatı’yı biraz rahat bırakırız. Biraz nefes aldırırız. Kim bilir belki bir gün Alaçatı yeniden Leyla Figen’in zamanındaki, onun hayallerindeki Provance * haline geri döner.
Geçen hafta buluştuk eşi Şevki Figen’le. Birlikte sokak sokak Alaçatı’da Leyla’nın izini sürdük. Onun ve Leyla’nın dostları ile karşılaştık. Ve ben hala Leyla’nın aşkı ile içi titreyen, 81 yaşında genç bir delikanlı gördüm. Ve karısının isminin en azından bir sokağa verilmesini umutla bekleyen.
Sizce de böylesine zarif ve hemen herkesin sayesinde ekmek kazandığı bir kadın; adının bir sokak ya da bir meydanda yaşatılmasını hak etmiyor mu beyler bayanlar?
Provance: Fransa’nın güneyinde Bouches-du-Rhône departmanına bağlı ve Marsilya’ya 25 kilometre uzaklıkta; yeraltı suları, sabunları, Cezanne’ı, lokumu, gastronomisi ve dünya tatlısı keçileriyle meşhur tarihi ve kültürel bir şehir. Dünyanın en güzel taş evlerine ve lavanta tarlalarına sahip.
YARIN: DOSTALARI LEYLA FİGEN İÇİN NE DİYOR?
Paylaş