GEÇTİĞİMİZ hafta Güney Ege turundaydım. Cennetin Türkiye’deki versiyonu “Bördübet” ile başlayıp, oradan sakin “Selimiye”ye sekip, organik tarımda Türkiye’nin 4’üncü köyünü kuran Dalyan’da tamamladım yolculuğumu. Tüm detayları, özellikle betonlaşma sinyalleri veren Selimiye’yi, Dalyan’da başlayan organik tarımı ve bunun yanı sıra akşam hava kararınca kanala sintine boşaltan tekneleri ilerleyen günlerde okuyacaksınız.
Ama bugün mutlu bir havadisle başlayalım...
Mustafa Yurtbulmuş, denize aşık bir adam
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olup uzun yıllar önce karadaki rutin hayatına son veren ve radikal bir kararla denizde yaşamaya başlayan Mustafa Yurtbulmuş, farklı denizler, farklı yaşamlar keşfetme arzusu ile dünya seyahati kararı vermiş bir yelkenci. Marmaris’te yaşayan, kurucuları arasında olduğu Sail & Sail okulu ile son derece sevilen bir yelken eğitmeni. Buraya kadar sıradışı bir durum yok. Hatta bu beyaz yakalılıktan yelkenliye geçiş hali, her Türk bordro mahkumunun hayali. Ancak bu seyahati sıradışı yapan iki önemli detay var:
1. Mustafa, bu seyahati sıradan insanlar (yani ben, sen, o, biz, siz, onlar) ile gerçekleştirmek arzusunda! Çünkü seyahatin bazı etapları ve özellikle okyanus geçişi, katılıma açık olarak planlandı.
2. Her yıl kasım ayında Atlantik Okyanusu üzerinde, 200 teknenin, 1200 katılımcının yer aldığı, dünyaca ünlü ARC yarışına bu yıl katılacak iki Türk tekneden biri Mustafa Yurtbulmuş’un teknesi ‘BALIKÇIL’.
SAYIN Taner Yıldız,
Size bu mektubu İzmir’in Karaburun ilçesinden yazıyoruz. Mektubumuzda buradan “Yarımada” diye söz edeceğiz, çünkü konumuz ilçe merkezinin de yer aldığı Karaburun Yarımadası’nın tamamı. Yarımada, doğal yaşamı bakımından “sıfır yok oluş bölgesi içinde” ve “başka yerde olmayanlar” sınıflandırmasında dünyanın önemli bölgeleri arasında.
Yarımada halkı, kalkınmanın, doğal varlıkların ve kültürel yapının korunarak sağlanması konusunda ortak görüşe sahip. Bu çerçevede, Karaburun Kent Konseyi’nin, bilim insanlarının katkılarıyla hazırladığı ve Karaburun Belediyesi Meclis kararı olarak Nisan 2013’te TC Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na gönderilen raporla Yarımada’nın koruma-kullanma dengesinin gözetildiği, bütünsel bir yaklaşımla korunması talep edildi.
Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü: “...ekosistem ile biyolojik çeşitliliğin korunmasını ekonomik kalkınma ve kültürel değerlerin devamlılığıyla ve gelecek nesillere aktarılabilmesi açısından mutlaka Özel Çevre Koruma Alanı olarak ilan edilmesi gereken ulusal ve uluslararası açıdan önemli bir yarımada...” olarak tanımladığı Karaburun Yarımadası’nın, tüm karasal alanı ile çok önemli bir deniz alanının ÖÇKA (Özel Çevre Koruma Alanı) ilan edilmesi için İzmir “Karaburun Yarımadası” Öneri Özel Çevre Koruma Bölgesi İnceleme ve İlan Gerekçe Raporu’nu Ağustos 2013’te hazırladı.
Yaylaköylüler uyuyamıyor ve baş ağrısı çekiyor
Bu çalışma hızla ilerlerken halkın şikâyetleri üzerine gittiğimiz Yaylaköy’de yapımı tamamlanmak üzere olan rüzgar enerji santralının (RES) ağır tahribatını gördük. Lütfen gözünüzde canlandırın; yaşadığınız yer, eviniz, her biri 400 m2 alan kaplayan, temeline 250’şer ton beton dökülerek yapılmış, 30 katlı bina yüksekliğinde RES’lerle çevrilmiş olsun. Özellikle geceleri arttığı için sizi uyutmayan biteviye bir havaalanı sesine ve sevdiklerinizin beynine işleyen bir manyetik alan etkisine sürekli olarak maruz kaldığınızı düşünün. İşte böyleydi durum.
Benim güzel Ada’m... Günden güne popüler olsa da Temmuz – Ağustos geçince, teyzelerin minderlerini yeniden kapı önüne aldığı, deli esen rüzgarı tatlı tatlı saçımı karıştırdığı, asmaların kokusunun burnuma kadar geldiği, Ayazma’da ıslanıp kendimi Vahit’in sandalyelerine attığım, kurumadan yeniden denizle buluştuğum, üzerime ‘bilmem ne marka’ bıdı bıdı giydiğinin hiç bir önemi olmadığı güzel Ada’m...
Bu güzel ada bu yıl da, mutfak kültür mirasını unutmuyor. “Uluslararası Bozcaada Yerel Lezzet Festivali” bu sene de BOZTİD tarafından 12-13-14 Eylül 2014 tarihleri arasında düzenleniyor. Bozcaada, lezzet severleri 3 gün boyunca denizi, güneşi ve ada mutfağını bir arada yaşayabilecekleri eşsiz bir deneyim yaşamaya bekliyor.
Bozcaada Yerel Lezzet Festivali’nde, Türkiye’nin ünlü gastronomi platformu ‘Dude Table’ da yerel lezzetleri ve değerleri desteklemek için oluşturduğu ‘Yerel Güzeldir’ platformu ile festivalin gastronomi kurgularının oluşturulmasına destek veriyor. Festival süresince gerçekleşecek tüm etkinliklerde adanın mutfak kültür mirası sahiplenilip tüm adada yaşatılacak.
BOZTİD başkanı Yahya Göztepe önderliğinde gerçekleşecek festivalin bu sene en heyecanlı tarafı da her sene adanın yerel halkı tarafından yapılan ve meydanda gün boyunca sunulan yerel yemeklerine ek olarak 3 gün boyunca restoranlarda ada lezzetleri ve ada üzümlerinden yapılan ‘anladınız siz onu’ların olduğu “Yerel Lezzetler” mönülerinin sunuluyor olması.
Festival süresince “Bozcaada Yerel Lezzetleri”ni tadabileceğiniz noktalar; Eski Kahve, Şişman Restaurant, Kasaba Ada, Boruzan, Battı Balık, Şehir Restaurant, Mor Meyhane, Asma 6, Simyon Meyhanesi, Dionysos, Adam, Polente Cafe, Pupa Cafe, Cabalı Sokak, Çiçek Pastanesi, Cabalı Meyhane, Kuzina, Salkım, Bade-i Aşk, Bağ Badem, Irmak Pansiyon, Patiska Bağ Evi, Bizbize Cafe, Asmalı Meyhane, Oda Cafe, Martı Restaurant, Kuşlu Konak ve Hasan Tefik.
ÖNCEKİ günkü yazıyı okuyanlar hatırlayacak, ıssız koylardan girip keşfedilmemiş köylerden çıkmıştık. Bugün adadaki favori restoranlarımdan, yeni bir dükkandan, yeni bir gece kulübünden ve sevdiğim otellerden sıra sıra devam ediyoruz.
Araç kiralama
Eğer günübirlik gitmediyseniz muhakkak araç kiralayın derim. Hafta içi günlük 30 Euro’dan başlayan fiyatlar, hafta sonu Türklerin adaya akın etmesiyle birlikte 90 Euro’lara kadar tırmanıyor. O yüzden hep söylüyorum, Ada hafta içi güzel! Benim son 4-5 yıldır araç kiraladığım dükkan: “Vassilakis Rent a Car”. Bu yıl araçlarını da yenilediler. Tek sorun Ada’ya gitmeden en az 3 gün önce araç kiralama işini halletmeniz gerekiyor.
Hem merkezde (Chandris Otel’in arka sokağında, hem de Karfas’ta şubeleri var) Tel: +30 2271029300, ya da dilerseniz internetten form doldurup aracınızı ayırtabilirsiniz: www.rentacar-chios.com
YENİ
Yel değirmenlerinin kıyısında, İl Miloi
YANLIŞ okumadınız. Yazının başlığı, “Yeni başlamayanlar” için.
Dile kolay, neredeyse 6 yıldan bu yana, yaz-kış demeden gidiyoruz Ada’ya. Kalmadığımız oteli, ayağımızı denize sokmadığımız koyu, kaybolmadığımız yolu, tadına bakmadığımız kalamarı, araç kiralamadığımız rent a car’ı, gölgesinde serinlemediğimiz köy meydanı, içmediğimiz şekil frappe’si, kalimera’laşmadığımız esnafı kalmadı.
Yunancalar mı öğrenmedim bu uğurda (toplam 16 kelime), Emoprios koyunun arkasındaki tepeye yalınayak tırmanıcam diye ayağımın altını mı yarmadım hart diye. İşte bunlar hep “İslomani” denen illetten. 15 yıl önce, Gökçeada’da bir yapıştı yakama, bir daha da bırakmadı. (*İslomania: Dümdüz anlamıyla ada manyaklığı. Bir adada, denizle çevrili küçük bir dünyada olduğunu bilmek ve bundan tuhaf bir zevk almak.)
Konumuza dönecek olursak, kısaca, “Anne ben Sakızlı oldum” da diyebiliriz.
E, sizler de epeydir, adayı keşfetmeye başladığınızdan cacık’a caciki deyin, en iyi reçeller için çarşı içindeki Reçelci Rena’yı deneyim kısımlarını ışık hızıyla geçiyorum (yine de ben bi’okuyayım derseniz, google’dan bknz: daha önceki senelerde yazdığım Sakız notları...)
Önce size adanın yerlisi olarak en büyük tüyoyu vereyim: Sakız Adası hafta içi güzel! Birincisi, istediğiniz fiyata, istediğiniz model araç bulabiliyorsunuz... İkincisi, her yer sakin, restoranlar tıka-basa değil... Üçüncüsü, kendinizi adanın yerlisi gibi hissedebileceğiniz tek zaman dilimi.
Hazırsanız bugün, “Nasıl gidelim, kimden araç kiralayalım, hangi farklı köye gidelim”le başlayalım. Yarın da “Nerede kalalım, hangi yeni restoranı deneyelim, hangi dükkanı keşfedelim” ile devam ederiz.
O değil de ağustosa vardık bildiğin. Önümüzde daha kaç yaz olduğuna dair ise en ufak bir fikrimiz yok... Daha kaç güneş yakacak yüzümüzü, daha kaç kum tanesi plaj çantamızın içine dolacak, daha kaç kez buzdan ve klimadan yaz gribi olacağız, burnumuzu çeke çeke denize koşacağız, daha kaç kez aşık olacağız, daha kaç aşk çocuğu yapacağız, daha kaç satsumalı dondurma yutacağız, daha kaç kez bisiklete bineceğiz üzerimizde yazlık elbiseler... Bilen yok. İyisi mi, yaz bitmeden keyfini çıkarın. Size benden bir kaç öneri... Hayat kısa, yazlar kısa, dertleri ekimde düşünürsünüz.
Oy kullanın
10 Ağustos’ta olay büyük... Türkiye’nin yeni cumhurbaşkanını biz seçeceğiz. Lütfen plajları bırakın ve oy kullanmaya gidin. 1 oy 1 oydur!
Knidos’ta güneşi batırın
Türkiye’nin en büyülü yarımadası Datça... Yarımada’nın ucunda yer alan Knidos Antik Kenti, muazzam konumu nedeniyle mutlaka ziyaret edilmeli. Knidos’taki 20 bin kişilik tiyatro, pembe tapınak, kâinat tapınağı, Akropol, Nekropol (mezar odaları) başlıca eserler.
Ne yazıktır ki, 1856-1858’de İngiliz arkeologlar kazılarda bulduğu heykel, kandil ve sikkeleri Londra’daki British Museum’a kaçırmışlar. Büyük tiyatronun mermer taşlarını ise Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Kahire’deki sarayının inşaatında kullanmış... Bugün bize kalan da yıkık bir şehir ve bu nefis manzara. Knidos’u görmeden Datça’dan sakın ayrılmayın.
SAFFET Emre Tonguç’u eminim bir çoğunuz tanıyorsunuz.
Seyahat yazarı, tarihçi, 10 ödüllü 10 farklı kitabın yazarı (“Avrupa’da görmeniz gereken 101 yer”, “İstanbul hakkında her şey” bu kitaplardan bazıları), şimdilerde de NTV’de başlayacağı “Paha Biçilemez İstanbul” programının flaş ismi.
Saffet Emre’nin bir başka özelliği de İstanbul’u görmeye gelen dünyaca ünlü üsümlerin rehberliğini yapması. Kimler mi? ABD eski Dışişleri Bakanları Colin Powell ve Madeline Albright, aktör Kevin Spacey, Robert Redford, şov dünyasının bir numaralı ismi Oprah Winfrey, Google’ın CEO’su Eric Schmidt onunla bu tarihi şehri keşfetti.
İşte bu bol ödüllü adam, Hürriyet Pazar’da yeni başladığı “48 saat” sayfaları için geçtiğimiz hafta Çeşme’deydi. (48 saat rehberi, tüm dünyada yeni başlayan bir akım. Zamansızlığın tavan yaptığı günümüzde, 48 saat içinde, saat saat öneriler vererek bir şehri ya da bölgeyi anlatmayı hedefliyor. Siz de bu rehber elinizde o kenti 48 saat içinde sokak sokak keşfedebiliyorsunuz.)
İşte bu çok sevdiğim, çok yakın arkadaşım olan adamı, defalarca bölgeye gelmiş olmasına karşın bu kez ben gezdirdim. Çeşme’nin, Alaçatı’nın, altını üstüne getirdik. Plajların giriş ücretlerinden, happy hour saatlerine, otopark durumundan yeni açılan restoranlara çok sıkı bir rehber çıktı ortaya. Bu pazar, Saffet Emre Tonguç’un kaleminden “48 saatte Çeşme” ve haftaya pazar da “48 saatte Alaçatı” rehberine göz atmak için Hürriyet Pazar sayfalarına bakmayı unutmayın!
Çeşme Kitap ve Kültür Sanat GünleriÇeşme Aya Haralambos Kilisesi’nde sanatseverler müziğe ve sanata doyacak. Çeşme Belediyesi ve Ozan Yayıncılık organizasyonu ile gerçekleştirilen “9. Çeşme Kitap ve Kültür-Sanat Günleri” 10 Ağustos’a kadar bu tarihi mekanda yer alıyor. Günümüzde bir kültür merkezi olarak hizmet veren Aya Haralambos Kilisesi geçtiğimiz haziran ayında bir müzik şölenine yaptığı ev sahipliğinin ardından, Kedi Kültür Sanat Merkezi, İMOGA (İstanbul Grafik Sanatları Müzesi) ve Fotoğraf Sanatçısı Arzu Sandal’ın koleksiyon sergileri ortak bir çalışmanın sonucunda sanat meraklılarına keyifli bir seyir vaat ediyor. Etkinlikler arasında müzik dinletileri, yazar ve sanatçılarla yapılacak söyleşiler bulunuyor. İki eseri ile sergide yer alan Bedri Baykam ile bugün gerçekleştirilecek söyleşi de bu etkinlikler arasında. Kısacası, bu yaz da yolu Aya Haralambos Kilisesi’ne düşenler hayal kırıklığına uğramayacak.
GEÇTİĞİMİZ cumartesi, Babadağ’ın zirvesinden yaptığım “yamaç paraşütü” macerasını yazmıştım. Evet, müthiş bir deneyimdi. Evet, yukarıdan kuş bakışı baktığında, Fethiye ve Ölüdeniz hala bir cennet!
Ama ya yerde olup bitenler?
Şimdi size bayramın bu ilk gününde tatsız bir durumdan söz edeceğim... Türkiye’nin önde gelen doğal cennetlerinden biri Ölüdeniz. Ancak, 25 yıl önce yapılan ve bugün hiç bir şekilde yetmeyen altyapıdan dolayı kirleniyor ve plajlar ticari işletmecilerin kurbanı oluyor. Örneğin bundan 25 yıl önce bugünkü nüfusun ¼ oranına göre yapılmış olan foseptik bile, artık yetmiyor.
Ya da başka bir örnek: Fethiye’nin Ölüdeniz mahallesinde yerel seçimler öncesinde Muğla El Sanatları (MELSA) şirketi tarafından işletilen ve akabinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıkları Koruma Genel Müdürlüğü tarafından 28 Mayıs 2014’te imzalanan protokolle MUÇEV Ltd. Şti’ne devredilen Kumburnu ve Belcekız halk plajları, sessiz sedasız özel bir şirkete ihaleye verilince Fethiye Belediyesi önderliğinde Sivil Toplum Kurumları ve bölge turizmcileri isyan bayrağı açıyor.
İşte bu gibi nedenlerle, bu günlerde Ölüdeniz’i kurtarmak için bir imza kampanyası başlatıldı.
Çevreci turizmcilerden, Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi iş kadını Zeynep Günsenin Günel, Fethiye’deki tehlikeye dikkat çekmek için change.org’ta bir imza kampanyası başlattı.