Lokman Ayva, 11 yaşında geçirdiği rahatsızlık sebebiyle görme engelli olmuş. 49 yaşında evli ve iki çocuk babası.
Boğaziçi mezunu. TBMM'ye girmiş ilk görme engelli milletvekilidir. Halen Türkiye Beyazay Derneği’nin Genel Başkanlığı’nı yürütmektedir.
Aşkı nasıl tanımlarsınız?
Sebep-sonuç ilişkisi değil aslında. İnsanlar genellikle aşkı bir insanın sesine ve fiziğine âşık olarak tanımlarlar ama bir insan rüyasında gördüğüne de âşık olabilir. Herhangi bir sebep olmadan da âşık olabilir. Aşk enteresan bir şeydir. Ben neye âşık oldum, derseniz; sebep olarak çok şey söyleyebilirim. Davranışları, bakış açısı, cinselliğiyle bir şekilde etkilemiştir beni. Belki arzular aşka dönüşmüştür. Arzuyla aşkı da karıştırmamak gerekiyor. Arzu, sevgi, aşk farklı şeyler.
KADINLAR, KENDİLERİNİ AŞIK OLMADIKLARINA İKNA EDİYORLAR.
Mustafa Gürses,1982-İstanbul doğumlu. Doğuştan halk arasında “tavukkarası” olarak adlandırılan görme engeli var. 18 yaşına kadar kısıtlı da olsa görebiliyormuş, bu sebeple eğitimini normal okullarda tamamlayıp liseden mezun olmuş.
18 yaşından sonra yavaş yavaş görme yetisini kaybetmiş. 5-6 yıl içine kapalı geçirdiği zaman diliminden sonra görme engellilere yönelik düzenlenen bilgisayar kursuna katılması hayatını değiştirmiş. Memurluk sınavına girmiş ve kazanmış. Hâlen Bağcılar Belediyesi Engelliler Sarayı Kütüphanesinde görev yapmaktadır.
Mustafa’ya “Aşk her engeli aşar mı? diye sordum. Söyleşiye başlamadan önce Mustafa’nın çok yakışıklı ve hoş sohbet biri olduğunu da söyleyeyim.
Yeni tanıştığın bir insan da seni ne etkiler?
Ses.
“Aşk her engeli aşar mı?” adını verdiğim yazı dizimde bir dünyanın kapılarını açmak istiyorum. Sizleri söyleşilerle baş başa bırakmadan önce bir soruya dürüştçe cevap vermenizi istiyorum:
Takdir ettiğiniz, insan olarak sevdiğiniz bir engelli size veya yakınınıza âşık olduğunu söylese, evlilik teklif etse cevabınız ne olurdu?
……………………
Leyla, 40 yaşında bir kadın. Küçük bir köyde dünyaya gelmiş ve bebekken düşürülme sonucu engelli kalmış. Ailesiyle birlikte tedavi için İstanbul’a göç etmişler.
İnancını yaşama isteğini ve şeklini tabii ki de sorgulamayacağım. İsyanını sorgulayacağım izninle.
Her tercih, bir vazgeçiştir. Sen, “tercih yaptığını” söylüyorsun ama hiçbir şeyden vazgeçmek istemiyorsun. Yok böyle bir dünya.
Kimsenin seni haklı görmesini bekleme, haklı görünecek tarafı da yok zaten. “Kendi çevrem de dahil olmak üzere herkesten veto yiyorum.” diyorsun ya; bunun nedenini ben anlayabiliyorum da sen niye anlamıyorsun?
İster muhafazakar, ister liberal, ister laik olsun; bu ülkede, kadın-erkek hiç kimse tesettürlü bir kadının sahne aldığı bir platformda eğlenmek istemez, çünkü eğlenemez. Aldığı dini eğitim ve yetiştiği kültür buna müsait değil.
Cumhuriyet gazetesinin Mit tırlarıyla ilgili haberini etik bulmasam da Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklu yargılanmasını doğru bulmuyorum. Can Bey’in, ülkesini -benim ve ona karşı olanlar kadar- sevdiğinden şüphem yok. Dündar’a, ilgili haberi yaptıran sebebin de vatan sevgisinden ziyade hükümete karşı tepki olduğunu düşünüyorum.
Bir habere istinaden tutuklu yargılanmayı anlamsız bulsam da, geçenlerde canlı yayında sarf ettiği bir cümle yüzünden hayatı zindana çevrilen ve öldürülen Tahir Elçi’nin ardından çok da anlaşılmaz gelmiyor.
Canlı yayında düşüncesini söylediği için kendisini, TV kanalını ve Ahmet Hakan’ı hedef gösteren insanlar, Elçi’nin ölümünden sonra birbirlerine çeviremediği kanlı parmaklarını yine aynı hedefe doğrulttular. Ölümler karşısında dahi yanlışlarımızı sorgulamayan millet olup çıktık.
BİZ; Bir cümleyi bir hayatın önüne koyup, ölümü alkışladık. Elçi’nin bir baba, bir evlat, bir eş, bir can olmasını önemsemedik. Zannediyoruz ki, bugün önemsemediğimiz ölümler yarın bizim başımıza gelmeyecek. “AMA”larla başlayan taziye cümleleri kurulmayacak ardımızdan.
RUSYA UÇAĞININ DÜŞÜRÜLMESİNDEN SONRA NELER YAŞANDI?
İHH Reyhanlı bölge sorumlusu Erhan Yemelek, Rusya uçağının düşürülmesinden sonrası ile ilgili yaptığı değerlendirmeleri şöyle; “Türkiye Rusya uçağını düşürdüğü zaman biz Vali Bey’le toplantıdaydık. Haberi duyduğumda yaptığım ilk yorum; “Sınır hattımız bombalanacak!” oldu. Ve şimdiye kadar atılmayan bomba, uçak düşürüldükten sonra atıldı maalesef. Havadan, karadan ve gemiden atıyorlar, misilleme yapıyorlar. Tır garajını vurdular. Sonrasında “Sarmadağ Bölgesi” dediğimiz, Bab ell Hava - Suriye gümrüğü ile Suriye’nin ilk şehri arası- bombaladılar. Burada siviller yaşıyor ve ticaretin döndüğü bir yer. Suriye ordusunun kontrolünde bir bölge. Burada ne PKK, ne IŞID var. Bırakın uç grupları askeri bir oluşumu, bir karakol bile yok. Tamamen siviller var. Tek kelimeyle katliam yapıyorlar.
SURİYE SAVAŞI NE KADAR SÜRER?
İHH Kilis Bölge Sorumlusu Serkan Öktem’in, Suriye savaşıyla ilgili değerlendirmeleri ise şöyle; “Suriye’deki olaylar patlak verdiğinde biz, savaşın en az 10 yıl süreceğini söylemiştik. Savaşın ilk yıllarında muhalifler güçlüydü ve rejimin düşmesi yüksek ihtimaldi ama IŞID’in ortaya çıkması savaşın seyrini değiştirdi. Elbette bu savaş bir gün bitecek, Esad gidecek ama ülkenin yeniden inşa edilmesi yıllar sürecek. Suriye’de iç bölgelere girseniz, bir insanın kendi ülkesine bu kadar düşmanca davranmasını ve bombalamasını hayretle görürsünüz, aklın alabileceği bir durum değil.”
Suriye program tarihimiz bir ay önce planlanmıştı. Türkiye’nin Rusya uçağını düşürmesinden sonra yaşanan gerginlik ve Rusya’nın sınıra yakın olan Azez bölgesinde tırlara yönelik saldırısı olduğu zaman dilimine denk geldik. Programımızı iptal etmedik ve “Bismillah!” deyip yola çıktık.
SURİYE’YE SADECE TÜRKLER Mİ YARDIM EDİYOR?
26 Kasım sabahı erken saatte ulaştığımız Kilis Koordinasyon Merkezi’nde bir gün önce Rusya’nın tır garajına yaptığı saldırı konuşuluyordu.
Kilis bölge sorumlusu Serkan Öktem’in bilgilendirmesinin ardından koordinasyon merkezini gezdik, neler yapıldığını gördük.
Bugün babamı yazmak istedim. Onu tanımanızı ve dualarınıza katmanızı istedim.
Babası hayatta olan yetişkinlere “babanızı ne kadar tanıyorsunuz” diye sorsam “Tabii ki çok iyi” diyeceklerdir.
Bir kez daha düşünün derim. Çünkü ben de babamı çok iyi tanıdığımı zannederdim. Ta ki vefatından sonra, kitaplarının arasında bir günlük bulana kadar.
……….