Yeter artık ya... Size bilmediğiniz bir şeyi söylemeyeceğim ama olmayacak işler oluyor bu ülkede.
Biliyorsunuz, 2-5 Temmuz arasında, Büyükada’da insan hakları adına çalışan çeşitli sivil toplum örgütü yöneticileri ve üyeleri gözaltına alındı ve ardından tutuklandı.
Aylar geçiyor...
Ortada bir iddianame bile yok. Bu nedir ya!
SEMİH'İN ANNESİ SULTAN ÖZAKÇA: Hapishanede olmayı hastaneye tercih ediyorlar!
- Sincan Kapalı Cezaevi’nin Kampüs Hastanesi’nde oğlunuzun refakatçisisiniz... Son durum nedir?
Çok sıkıntılı dönemler yaşıyoruz. Yoğun mide ağrıları oluyor Semih’in; kas ağrısı, kol-bacak, sırt, boyun ve böbrek ağrısı çekiyor. Kulaklarında ve burnunda tıkanıklıklar var. Nabzı düşük. Artık zor yürüyor...
- Kaçıncı gün?
187. gün. 86 kiloydu açlık grevine başladığında 55 kiloya düştü şu anda...
Ela Apa ve İlter Özekici, dört yıldır sevgililer, evlenip New York’a yerleşecekler.
Bu kız isteme geleneği pek açmazdı beni. “Kız istemezse zaten bir şey olmuyor, eee o zaman niye böyle bir prosedüre gerek var?” diye düşünürdüm.
Valla, fikrim değişti.
Ela’ınki o kadar şeker oldu ki, ben de bir kız annesi olarak, her ne kadar işlerin bizim onayımıza ihtiyacı olmadığını bilsem de istiyorum.
200’e yakın davetli vardı.
Tören evde olacaktı, aileler minik bir şeyler söyleyecek, İlter’in ailesi resmen isteyecek, bizimkiler de tamam diyecekti. İlter’in babası, “Herkes izlesin” dedi. Eve sığmadılar tabii.
Peki ne oldu?
Benim pratik ablam, bahçenin ortasına, dans pistinin üzerine koltukları taşıdı. Birden orası şık bir açık hava misafir odasına döndü.
Onlar, şa-ha-neeee bir anne-kız!!!
Kuzey Avrupa’yı bisikletle gezdiler. Günde 40-50 kilometre kat ettiler. Toplam üç ülke ve 700 kilometre yaptılar. Müthiş bir macera yaşadılar.
Akşamları minik çadırlarında kaldılar.
Yaşadıklarını da Instagram’da paylaştılar.
Kiraz, annesinin pedal çevirdiği bisikletin arkasındaki minik römorktaydı.
Bu doğal hallerine, cesaretlerine, azimlerine hayran olmamak mümkün değil.
İrem Çağıl, her ne kadar kabul etmese de bence bir öncü, bütün kadınlara ilham kaynağı oluyor.
Diyor ki, “Size dayatılan toplumsal kuralları reddedin! Sizi saçma sapan şeylerle kuşatıyorlar. ‘Annelik, öyledir, böyledir’ diyorlar. Oysa alakası yok. Tek tip bir annelik yok. Bu işin doğrusu da yok!”
Armut bir internet platformu.
Hizmet almak isteyen kişilerle hizmeti sağlayan profesyonelleri kaliteli ve güvenli bir şekilde buluşturmayı amaç edinmiş platform.
Sloganları da “Hizmet piş, ağzıma düş!”
Ağırlıklı olarak ev içi tadilat, temizlik ve nakliye konularında hizmet verseler de, Armut üzerinden köpek gezdiricisinden pilates hocasına kadar 2000’i aşkın farklı alanda hizmet almak mümkün...
Sizi tanıyalım... Siz kimsiniz?
- Ben Başak Taşpınar Değim. Öğretmen bir anne-babanın kızıyım. İkisi idealist insanlar. Babam, mum ışığı altında ders çalışıp öğretmen okulunu kazanmış. Aksanını düzeltebilmek için inekleri güderken yükse sesle dünya klasiklerini okurmuş. Dedem de onu okutabilmek için ineklerinden birini satmış. “Onlar bunları yaptıysa, ben daha fazlasını yapmalıyım!” diye düşündüm hep...
Peki yapabildiniz mi?
- Bilmiyorum valla ama hep çalıştım çabaladım. Bursa Anadolu Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi’ni kazandım. İnşaat mühendisi oldum, ama işletme hep daha çok ilgimi çekti. Koç Üniversitesi’nde MBA yaptım. Ardından Amerika’ya gittim, bir de pazarlama üzerine yüksek lisans yaptım. 8 yıl orada yaşadım, bir Türk’le evlendim, büyük şirketlerde çalıştım. Oğlumuz Demir doğunca da memlekete dönmeye karar verdik.
Samsun’un Çarşamba ilçesi Kumköy İlkokulu’nda öğretmenlik yapan Dilek Livaneli, insana o kadar umut veren bir kadın ki… Yaptıkları da gerçekten inanılır gibi değil. Zaten sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın ilgisini çekmiş durumda. Uluslararası sempozyumlara davet ediliyor, Kumköy’de uyguladığı yöntemleri anlatması isteniyor. Defalarca Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, Mesleğinde Fark Yaratan Öğretmen seçildi. Okulunu Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde yılın öğretmeni unvanıyla temsil etti. Sabancı ve Aydın Doğan Vakfı’ndan ödüller aldı. Veeee Varkey Gems Vakfı Küresel Öğretmen Ödülü Komitesi’nin seçtiği “Dünyada En İyi 50 Öğretmen” arasında yer aldı. Dile kolay, dünyanın en iyi 50 öğretmeninden biri seçildi!!!
Mesleğine deli gibi tutkuyla bir bağlı bir kadın o… 2008’den beri de Çarşamba ilçesi Kumköy İlkokulu’ndaki görevine devam ediyor. Sadece pırıl pırıl öğrenciler yetiştirmekle kalmadı, bütün köyü kalkındırdı…
Dilek Öğretmen’e hizmetlerinden ötürü bir kadın olarak, bir anne olarak ben de teşekkür ediyorum.
Yaşasın mutlu ve özgür beyinli çocuklar yetiştirmek isteyen yeni nesil Cumhuriyet kadınları!
Siz modern Çalıkuşu musunuz?
- Aynen öyle! Kırsal bölgeye ışık saçmak için elinizden geleni yapıyorsanız, “Modern Çalıkuşu” olmuşsunuz demektir...
Peki sizin hayattaki amacınız ne?
Kendi hayatımı, hayatımın renklerini, kızımı, Hindistan’ı, oradaki yaşantımızı, git-gellerimi, mesela şimdi “gel” kısmındayım, İstanbul dönemim başladı, kızımın 12 yaş delirmelerini, “ergenim gerginim” triplerini...
Bunları daha çok sosyal medyaya yazar oldum.
Oysa, bu köşeyi yazmaya başladığımda, kendi hikâyelerimi daha çok gazeteye taşıyordum.
Fakat kadınlar bu ülkede o kadar zülme uğruyor ki, o kadar çok mağdur ediliyor ki, her gün bana o kadar çok cinsel istismar vakası geliyor ki...
Anneler konuşmak istiyor...
Çocuklar konuşmak istiyor...
Kadın örgütleri arıyor, avukatlar arıyor...
“Lütfen yazın!”
Her hafta, Türkiye’nin farklı yerlerindeki en az iki aileyle konuşuyorum.
Boşuna, “Toprağı sıksan, cinsel istismar vakası fışkıracak!” demiyorum. Öyle bir ülkeyiz. Gerçekten durum içler acısı. Gerçekten felaket.
Kahretmek iyi bir şey değil ama... Kahretsin!
Bu acıları evlatlarına, öğrencilerine, küçücük çocuklara çektiren adamları Allah kahretsin!
Allah bu eziyetleri yapanları bildiği gibi yapsın!
Çünkü onarılmaz yaralar açıyorlar. Bu çocuklar, bir daha asla normal hayata dönemiyor.
Aşağıda yine böyle korkunç bir hikâye okuyacaksınız.
Baba, kendi öz kızına türlü türlü rezillikler yapıyor, resmen musallat oluyor,