Kadın girişimciler günü.
Cumaları ben de heyecanlanıyorum.
Çünkü yürünmeyen yollarda yürüyen, hepimize ilham olabilecek kadınlarla tanışma fırsatı buluyorum.
Milyon dolarlık şirketlerin başında olmaları gerekmiyor, binlerce kişiyi yönetmeleri gerekmiyor, büyük satışlar yapmaları gerekmiyor, ünlü olmaları gerekmiyor, sadece orijinal olsunlar, yaratıcı olsunlar, farklı bir şeyler yapsınlar ve yaptıkları işi tutkuyla yapsınlar yeter.
Sibel Köse benim için öyle.
Bez bebekler yapıyor.
Hikâyesini kendi ağzından dinleyelim...
Bez bebek maceran nasıl başladı?
Ama ben yeni keşfettim. Ve çok etkilendim. Farklı, yaratıcı bir adam.
Kemal Hamamcıoğlu...
Tiyatro yaptı, oyun yazdı, oynadı, televizyonda kültür-sanat programı hazırladı, şimdi üniversitede hocalık yapıyor... “Birini, penceresinin kenarına çiçek koyacak kadar çok sevmek lazım” diye de bir kitabı çıktı.
Ama en çok ilgiyi, sosyal medyadaki performans videolarıyla çekti.
Onun yazdığı metinleri, Gonca Vuslateri, Deniz Çakır, Şebnem Bozoklu ve Hakan Kurtaş gibi sıkı oyuncular seslendiriyor, mutlaka izleyin!!!!
İnsanın içine işliyor, ruhuna değiyor.
Bilinçaltı monologlarını yazıya döken biri. “Unuttuğum ne varsa, yazarken hatırlıyorum. İyileşmek için değil, hayatla başa çıkamadığım için yazıyorum...” diyor.
Hayatla başa çıksın...Ama hep yazsın. Yolu da açık olsun!
Bu ülkede kadınların varlığına bile tahammül edemeyen adamlar var!
Hem de sayıları hiç de az değil.
Yani öyle, kimilerinin iddia ettiği gibi “münferit” vakalar filan değil!!!
Basbayağı kadın düşmanı bu adamlar!
Müthiş bir çaresizlik yaşayan 31 yaşında bir kadın.
Hayatını karartan sapık da eski erkek arkadaşı.
Eter koklatıp kaçırıyor, üç gün alıkoyuyor, sonra da hayatına musallat oluyor. Sürekli taciz ediyor, ölümle tehdit ediyor, arıyor, peşine düşüyor, rahatsız ediyor ve bu aylarca sürüyor...
Hiçbir yasal işlem uygulanmıyor.
Korkunç bir hikâye!
Bir tek Allah’ın kulu da bu kadına yardım etmiyor.
Ö.A. bitmiş durumda.
Evden bile çıkamaz halde.
Memleketim Adana’dayım.
24. Uluslararası Adana Film Festivali Kapanış ve Ödül Töreni’ni Meltem Cumbul’la birlikte sunmamı istediler.
Valla, söz konusu Adana olunca akan sular durur.
Durdu!
Ben Adana’ya uçtum, bu hafta röportajcı değil, sunucu oldum!
Güzel Adanam, sadece coğrafyasıyla, kebabıyla, şalgamıyla, bici bicisiyle, şırdanıyla, portakal çiçeğiyle sınırlı bir şehir değil; sanatıyla, sanatçısıyla, kültürüyle de bu ülkenin en önde gelen şehirlerinden biri.
Bodrum Türkbükü’nde “Hatice Teyze Organik ve Doğal Ürünler”in içine doğru yürüyoruz. Orası benim için lunapark gibi. Kendimi kaybediyorum.
Işıl Tan’ın dünyası.
Dükkânı diyemiyorum.
Öte bir şey.
Işıl’ın, o girişimci kadının tüm ruhunu, tüm enerjisini koyduğu bir yer orası...
Neler mi var?
İçilebilir ve sürülebilir yağlar. Reçeller, kurutulmuş sebzeler, annelerimizin yaptığı gibi ev usulü konserveler, baharatlar, bakliyatlar, pekmezler, çaylar, doğal bakım vücut ürünleri, sabunlar...
Kadın zevkli olduğu için dükkân da çok güzel. Kendisi dekore etmiş, duvarlara meyve-sebze kasalarını ter çevirip çivilemiş, yazılar yazmış...
Rektum kanserine yakalandılar.
Rektum kanseri dünyada en sık rastlanan ikinci kanser türü.
Ve tedavisi normalde ameliyatla gerçekleşiyor, bir torba ile yaşamak durumunda kalıyorsunuz.
Fakat bu iki kadın, rektum kanserinin ameliyatsız bir yöntemle üstesinden geldi.
Türkiye’de ameliyatsız tedaviyle iyileşen 55 kişi var.
Onların da bir Facebook grubu var.
İlgimi çekti...
Nedir bu ameliyatsız yöntem diye.
Peki nasıl öpüşüyorlar? Yanaktan mı sadece? Ya da el mi öpüyorlar? Ya da alna buse mi konduruyorlar?
Dudak dudağa öpüşmek ayıp mı? Yasak mı?
Ne zamandan beri?
Nasıl seviyesizlik olur dudak dudağa öpüşmek, anlamadım gitti... Kadri Gürsel ve Nazire Gürsel’in şu fotoğrafının güzelliğine bakar mısınız?
Aşk, hasret, sevgi, mutluluk, kucaklaşma, sadakat, bağlılık ve daha tonla duyguyu ifade eden bu şahane fotoğrafların altına... “Edepsizlik zirvelerde! Türk kültüründe edep ve dört duvar diye bir şey var. Çocuklar da görüyor bu fotoğrafı, yazık bu Avrupa özentisine yazmışlar!”
Üstelik bu türden bir değil, bir sürü yorum var.
Yuh!