Ayşe Arman

Ah Memoş… Gece kafayı yastığa koyunca fısıldaşmalarımızı özlüyorum

14 Ocak 2018
Cemre Birand’ı kutluyorum. Şa-ha-neeee bir kitap yazmış! ‘Memoşlu Yıllar’, Cemre Birand’ın Mehmet Ali Birand ile tanışma, evlilik ve birlikte geçirilen kırk küsur yılının hikâyesi. Dürüst, sözünü sakınmayan, çarpıtmayan bir anı kitabı. Çok sıkı kitap olmuş. Çünkü filtresiz yazmış. Yalaka bir anı kitabı değil yani.

Kocasını sürekli öven biri de değil Cemre Birand. Çok sevdiğim bir gerçekçiliği var. Deli gibi seviyor adamı ama onun için, “Mehmet Ali bir iş makinesiydi. İş olduğu zaman kimsenin gözünün yaşına bakmazdı. İşinde olağanüstü tutkuluydu. Ama oportünistti, bencildi. İnsanları kullanırdı da” diyor, diyebiliyor.

Mehmet Ali Birand’ın bütün hayatını paylaştığı kadın da böyle harbi bir kadın işte!

Mutlaka okuyun ‘Memoşlu Yıllar’ı. Ben ilk satırları okudum, sonra birden kapıldım gittim, iki saat sonra ayağa kalktığımda kitap bitmişti! Müthiş akıcı bir dille, sade, su damlası gibi bir aşkı ve çok sıkı bir dostluğu anlatıyor, şöyle başlıyor: “Onu ilk gördüğümde gözüm hiç tutmamıştı.  Gür siyah saçları, sakalı ve bıyığı vardı. Burnu da boksör burnu gibi çarpıktı. Gülünce dişlerinin de çarpık olduğunu fark ettim. Gözümün tutmadığı bu adamı kalbimin hiç bırakmamacasına tutacağını bilmiyordum tabii henüz...”

Bu ülkede hiçbir kadının, vefat eden eşinin ardından böyle bir kitap yazdığını  bilmiyorum. Helal olsun! Oturdum okumaya başladım, su gibi aktı, kalktığımda bitmişti.

- Çok teşekkür ederim Ayşecim, bunları senden duymak ne güzel!

Mehmet Ali Birand’la yaşadığınız müthiş derin bir sevgi. Aynı zamanda çok sıkı bir dostluk. Hayranlık duyuyor insan. Hakkını vererek yaşamışsınız. Kitaptan insana geçen his bu. Nasıl bir aşktı sizinki?

- Başlarda şaşkın, zamanla  kuvvetlenen, bazen azalan, bazen şiddetlenen bir aşktı. Tutkuluydu, kıskançtı ama aynı zamanda affedici bir aşktı. Bazen çocuğunu seven bir ana şefkatindeydi, bazen de çocuğuna kızan bir ana şiddetinde! Evliliğimizin orta yıllarında kanıksandı, yaşlandıkça, ah o zaman çok daha kıymetli oldu! Sıcaktı, kapsayan, kollayan bir aşktı. Memoş, akşam kapıdan girdiğinde içim titrerdi, “İşe hiç gitmesin, karşımda otursun!” diye düşündüğüm günler çok oldu. Zaman zaman çok kızdığım günler de oldu. Çünkü ömür boyu süren bir metresimiz vardı: Mesleği... Hayatımı hep hırçın, acımasız, çok fedakârlık isteyen o metresle paylaştım. Çok mutsuz olduğum günler oldu. Ama ona olan sevgim hiç azalmadı. Sarıldığımda hep içim ısınırdı. Hayatımda başıma gelen en iyi şeydi Mehmet Ali!

Yazının Devamını Oku

Fisun’un güzel çamaşırhanesi

12 Ocak 2018
BUGÜN o gün...

Beni heyecanlandıran gün.

Kadın girişimcileri yazdığım gün.

Yürünmeyen yollarda yürüyen kadınlardan Fisun Usta ile huzurlarınızdayım...

O çalışkan bir kadın, çocukluğundan beri hep çalışmış bir kadın. Nitekim kocasının otelindeki bir ihtiyaçtan, endüstriyel yıkama gerçekleştirmek için çamaşırhane kuruyor! Yanlış okumadınız...

Kurmakla kalmıyor, yeni sistemler de geliştiriyor.

Oğlu Kutluhan’ın liderliğinde, dünyada bir ilk olan RFTTRadyo Frekanslı Tekstil Takip sistemini icat ediyorlar ve tüm dünyaya teknoloji ihraç etmeye başlıyorlar...

-

Yazının Devamını Oku

Kadınların yılı

11 Ocak 2018
GOLDEN Globe da gösterdi ki...

Bu yıl kadınların yılı.

Harikaydı!

Siyah kıyafetlerini giydiler, hepsi birlikte “Time’s up!” dediler. Yani zamanınız doldu... “Yettiniz artık!” gibisinden...

Hele Oprah... Konuşması nefes kesiciydi.

Gözümden yaşlar geldi onu dinlerken, “İşte bu!” dedim, helal olsun. Kadınları birlik olmaya, korkmamaya, direnmeye çağırdı. “Me too” ordusunun çığ gibi büyüdüğünü anlattı.

Bunlar yeni göstergeler, yeni gelişmeler...

Aynısını Türkiye’de görmek dileğiyle...

YAŞASIN DAÇKA KARDEŞLİĞİ!

Yazının Devamını Oku

Bugün de Dilek Çakır’ın çığlığına kulak verin: Pompalıyla 2 ve 3 yaşındaki bebeklerimin canına kıydı

10 Ocak 2018
Yeter artık!

Allah rızası için yeter!!!!

Bu cinayetler, bu vahşet önlenebilir...

Niye bir şey yapılmıyor?

Bilinçli olmasa da, olaya seyirci kalan kamu görevlileri ve yetkililer var, onlara sesleniyorum...

Bu, kaçıncı???

Dün çığlığını duyduğumuz Şûra Akkök’ten sonra, bugün de Dilek Çakır...

2 ve 3 yaşındaki iki evladını toprağa vermiş 27 yaşında bir anne. Ruh gibi artık. Böyle bir acı oyar insanı. Onu da oymuş. Yaşamıyor gibi. Acıdan konuşamıyor. Onunla birlikte siz de ağlıyorsunuz...

6 yıl boyunca kocasından şiddet görüyor.

Yazının Devamını Oku

Artık lütfen biri duysun... Şura’nın yardım çığlığı: İki kızımın kafasına kurşun sıktılar Şimdi sıra bende... Beni öldürecekler!

9 Ocak 2018
BU, Şura ile ikinci röportajım.

Çok çaresiz durumda.

İnsan, bir röportajda kaç kere “Sıra bende... Beni öldürecekler! N’olur yardım edin” der.

Diyor... Artık sokağa çıkamıyor... Çünkü sürekli ölüm tehditleri alıyor...

Eski eşi ondan intikam almak için, üç ve beş yaşındaki iki kızının kafasına kurşun sıktı, o küçücük canlara kıydı, sonra da kendini öldürdü.

Oğullarının ölümünden Şura’yı sorumlu tutan ailesi de şimdi onu tehdit ediyor, “Sıra sende...” diyor.

Ama kimsenin kılını bile kıpırdattığı yok.

Ne biçim bir ülke burası!

Gittikçe de daha kötüleşiyor.

Yazının Devamını Oku

Benimki iyi bir insandı ama iyi bir baba değildi

7 Ocak 2018
Güneş gibi açtı bu genç adam ruhuma. Görün bakın, 2018’de adını daha çoook duyacağız. Evrencan Gündüz henüz 21 yaşında. “Sokaktan geldim, benim yerim sokaktır” diyor. Kadıköy çocuğu. 15 yaşında Beşiktaş vapurunda müzik yapmaya başlamış, sonra sokağa taşmış. Çok sempatik, iyi kalpli... Ünlü müzisyen Asım Can Gündüz’ün de oğlu. Ama babayı, liseye kadar pek görmemiş. Şu an hayatta olmayan babasına gösterdiği anlayış ve şefkat çok hoşuma gitti. Normalde öfkeli olurlar, kızgın olurlar. Evrencan öyle değil, “Babamın kendisi çocuktu, baba olacak insan değildi. Herkes dünyaya baba olmak için gelmiyor. Benimki de iyi bir insan ama iyi bir baba değildi. Ağır gelmiş babalık. Annemi ve beni bırakıp ‘Ege’ye giden ilk otobüs hangisi?’ demiş” diye anlatıyor.

Hayatımıza nereden, nasıl girdin?

- 15 yaşından beri sokak müzisyeniyim. Şimdi de 21’im. Kalbim, hâlâ sokakta. Kendimi en iyi hissettiğim yer...

İsmini duyunca gençlerin gözleri parlıyor...

- Çünkü ayna gibiyim, bende kendilerini görüyorlar. “Gülün” yazıyor benim aynamda, “Kendiniz gibi olun, olduğunuzdan farklı görünmeyin!”

Gerçekten de kendin gibisin. Nasıl böyle kalabildin?

- Önce bunun bir meziyet olduğunu kavrayacak bir bilince sahip olmak gerekiyor. Ben işte bunu sokakta öğrendim. Yaptığımız ne olursa olsun, bir duygu geçirmemiz gerekiyor insanlara. Geriye kalan hep duygu oluyor. Hayat da öyle aslında. Ölüyoruz, yok oluyoruz. Bizi hatırlayanlara, bizden bir duygu geçiyor. Hissiyat her şey. Müzikte de öyle. Yıllar sonra bir Cem Karaca, Moğollar, Barış Manço plağı dinlediğimizde, oradaki bir solo bizi bizden alır. Neden? Çünkü samimi ve sahicidir. Bence bu dünyaya bir şey bırakmak istiyorsak, sahici ve samimi olmamız gerekiyor.

MODA ÇOCUĞUYUM BEN

Kendini hatırladığında neredesin, n’apıyorsun?

Yazının Devamını Oku

Gupse Özay: Önce kendin ol sonra bir armutla birleş!

5 Ocak 2018
BU yıl böyle.

Erken davrandım.

“Deliha 2” haftaya vizyona gidiyor, ben de Gupse Özay’ı çok beğendiğim için, yürünmeyen yollarda yürüyen kadın girişimci kontenjanından söyleşiyi onunla yapıverdim.

Zeki, komik, cesur, çomak sokan, ezer bozan, kafası atınca da istediğini yapan, deli bir aslan burcu o.

Bir de çok seksi aslında. O komik kadının altına gizlediği seksapeli de hoşuma gidiyor. İsterse onu çıkarır. Ama pek umurunda değil. Seksi olmak, güzel olmak, bakımlı olmak, iyi bir izdivaç yapmak için canını veren kadınların çoğunlukta olduğu bir ülkede, “Bırakın güzelleşmeyi, evlilik hayali kurmayı, içeriğinize odaklanın. ‘Elmanın yarısı’ klişesini bozun. Tek başınıza bir meyve olun. Sonra isterseniz bir armutla birleşin. Ama yeter ki, kendi kendinize yetin yahu!” demeye çalışan bir kadın o.

Bu yeni filmde de böyle şahane mesajlar veriyor.

Alkışlar Gupse’ye!

Üstelik o, Türkiye’deki senaryoyu yazan, oynayan, hem de film yöneten tek kadın... Alkışlamayalım da ne yapalım...

- Gupse ne demek?

Yazının Devamını Oku

Diyanet’e itirazımız var: Elinizi 9 yaşındaki kız çocuklarımızdan çekin artık!

4 Ocak 2018
BU ne ya...

Diyanet ne yapmaya çalışıyor!?

Farkında mısınız, bir süredir Anayasa’nın laiklik ilkesini ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni ihlal eden ve suç sayılabilecek fetvalar veriyor. Hükümetin bakanları da “Diyanetin verdiği fetvaların bağlayıcı hükmü yoktur!” gibi abuk sabuk açıklamalarda bulunuyor.

Yani bize diyorlar ki...

“Diyanet var ama siz ciddiye almayın, yok sayın...”

Ama o Diyanet, 9 bakanlığın bütçesinden daha fazla pay alan bir kurum. Bir süredir de belli bir amaca yönelik şekilde, şeriat kanunlarını empoze etmek amacıyla fetvalar veriyor.

Amaa...

Ne “Dur!” diyen var ne de “Ne yapıyorsun!?” diyen...

Hatırlayın, iki yıl önce

Yazının Devamını Oku