Paylaş
Allah rızası için yeter!!!!
Bu cinayetler, bu vahşet önlenebilir...
Niye bir şey yapılmıyor?
Bilinçli olmasa da, olaya seyirci kalan kamu görevlileri ve yetkililer var, onlara sesleniyorum...
Bu, kaçıncı???
Dün çığlığını duyduğumuz Şûra Akkök’ten sonra, bugün de Dilek Çakır...
2 ve 3 yaşındaki iki evladını toprağa vermiş 27 yaşında bir anne. Ruh gibi artık. Böyle bir acı oyar insanı. Onu da oymuş. Yaşamıyor gibi. Acıdan konuşamıyor. Onunla birlikte siz de ağlıyorsunuz...
6 yıl boyunca kocasından şiddet görüyor.
Sonunda dayanamayıp, iki kızıyla ayrılmaya karar veriyor.
Kocası Ali Yardım, asla kabul etmiyor, öldürmekle tehdit ediyor, kapısına dayanıyor, silahla yaralıyor, kadıncağızın şikâyet etmediği yer kalmıyor, koruma kararı çıkartıyor...
Ama bir işe yaramıyor...
Adamı her defasında salıveriyorlar.
Yetmezmiş gibi, hakkında koruma kararı olan bir adama, şiddete meyilli bir sadiste, çocuklarını 15 günde bir görme hakkı tanıyorlar.
Ve tabii o da intikamını 2 ve 3 yaşındaki kızını pompalıyla öldürerek alıyor!!!
Onlar bebekti henüz...
Bir insan nasıl kıyar onlara anlamak mümkün değil.
Korkunç bir katliam.
Biz perişan oluyoruz düşününce, siz, anneyi düşünün. 2 ve 3 yaşındaki iki bebeğini toprağa vermenin acısını düşünün...
Ama ne yazık ki, artık her olayda aynı şeyi görüyoruz. Korkunç ihmaller zinciri var. Bu ihmaller zinciri olmasaydı, bugün Elif ve Hira hayatta olacaktı!
Bu acı hepimize yeter!
Dilek’in söylediği gibi...
1-) Eliflerin ve Hiraların ölümünden, biz 70 milyon sorumluyuz! Çünkü bu vahşeti okuyup hayatımıza devam ediyoruz. Daha fazlasını yapmalıyız.
2-) Yasaların ve cezaların uygulanmasını sağlamalıyız. Önleyici tedbirlerin arttırılması ve ciddi şekilde uygulanması için çalışmalıyız.
3-) Bu ülkede, okullarda, toplumsal cinsiyet eşitliğinin okutulması için uğraşmalıyız.
4-) Ve kadınlar olarak birleşmeli ve sesimizi yükseltmeliyiz. Birlikten güç doğar. Mücadele etmekten asla vazgeçmemeliyiz...
UZAKLAŞTIRMA KARARINA RAĞMEN ÇOCUKLARI GÖRMESİNE İZİN VERDİLER O YÜZDEN ÖLDÜREBİLDİ!!!
- 2 Ocak’ta, şiddet ve zulüm gördüğünüz için ayrılmak istediğiniz eşiniz, 2 çocuğunuzu pompalı tüfekle vurdu sonra kendini de öldürdü...
Evet. Ve bana hayatım boyunca unutamayacağım bir acı bıraktı... Çok korkunç. Ne denir bilmiyorum. Sözün bittiği yer... (Ağlıyor) Dayanılmaz bir acı... Hiçbir acıya benzemeyen bir acı bu. Tarifi yok. Allah kimseye yaşatmasın. Çocuklarımla benim de bir yanım öldü...
- Olay olduğunda siz neredeydiniz?
Bir evde saklanıyordum. Ama mahalleden birisi söylemiş orada oturduğumu. Olaydan 15-20 gün önce silahla kapıma dayandı. Şikâyet ettim, ama tutuklamadılar. Bıraktılar. Herhangi bir yaptırım da uygulanmadı. Salıverdiler. Sadece “Soruşturma başlatıldı!” dendi. Başlatılsa kaç yazar? Sen, o zaman bu adamı engelleyecektin. Engellemediler! Bana yapamadığını çocuklarıma yaptı, çocuklarıma kıydı...
- Hep mi şiddete eğilimi vardı...
Evet. 6 yıl önce tanıştık. Ama hep dayak, hep kıyamet. Gün yüzü görmedim. Ama işte, biz kadınlar, “Belki düzelir, belki her şey yoluna girer” deriz. Öyle nafile bir çabamız var. E bir de çocuk oldu, sonra ikinci çocuk, hep düzelir umuduyla devam ettim. Şiddet de devam etti. Çocuklarımı aldırmam için çok ısrar etti ama ben kıyamadım. “Onlar, doğduktan sonra her şey düzelir belki” dedim. Düzelmedi. 6 ay önce canıma tak etti, ayrıldım. Bu süreçte onun zararlı biri olduğunu dünya aleme söyledim. Defalarca şikâyet ettim, başvuruda bulundum. Bir türlü derdimi anlatamadım. Alkol aldığı zaman iyice baş edilmez oluyordu başka bir insana dönüşüyordu...
- Aklınıza hiç böyle bir vahşet uygulayabileceği gelir miydi?
Benim aklımda vardı. Zaten o yüzden çocuklarımı hep kaçırdım 6 ay boyunca. Sığınma evinde kalmamın sebebi, insanlardan yardım istememin sebebi buydu zaten...
- Savcılığa ve polise kaç kere başvurdunuz?
Defalarca. Hatta koruma ve uzaklaştırma kararı da çıktı. Çocukların geçici velayeti de bana verildi. Ama buna rağmen, 15 günde bir, babalarında yatılı kalma olanağı çıktı. Bu, kabul edilebilir bir şey değil! Sen şiddete eğilimli bir psikopata nasıl çocukları teslim edersin. Resmen onların ölümünü hazırladılar!
- Uzaklaştırma cezası kararına rağmen neden çocukları görebilmesine izin verildi...
Bilmiyorum! Akıl alır gibi değil. Uzaklaştırma kararı varken, 2-3 defa kapıma dayandı, öldürmeye kalktı. Ben yine şikâyette bulundum. “Bu adam öldürecek sonunda beni” dedim, “Hayati tehlikem var” dedim. Fakat önleyici tedbir olarak içeri almadılar. İfadesini aldılar ve bıraktılar. En sonunda beni yaraladı. Yine şikâyette bulundum. Beni yaraladığına dair kamu davası açıldı. Mahkemesi nisanda. Gülünç değil mi? Adam öldü... Şunu anlatmak istiyorum. Bizim hukuk sistemimizin işleyişinde sorun var. Yaptırımların bir faydası yok. Boşanma davasını açtım, 10’uncu ayda, 3 ay geçti, hâlâ gün verilmedi. Adam öldü ya...
- Bu katliam sizce, göz göre göre mi geldi?
Evet, bağıra bağıra geldi! İnanılmaz ihmaller var.
- O ihmalleri tek tek sayar mısınız?
Uzaklaştırma kararına rağmen, çocukları görme hakkı verildi ona. Şikâyet ettiğimde, içeriye alınmadı. Herhangi bir yaptırım uygulanmadı. Beni yaraladığında ceza verilmeliydi ve hemen verilmeliydi. Dava görülünceye kadar tutuklanmalıydı. Dava dördüncü ayda değil, hemen olmalıydı. Tüm bunlar caydırıcı olabilirdi. Sürekli yetkililere şikâyet ediyordum. O da gülüyordu. Çünkü hiçbir şey olmuyordu. Beni arayıp, “Ben çıktım. Senin savcın ve polisin, seni, benden alamadılar!” diyordu. Ne acı değil mi?
- Sizce çocuklarınızın ölümünden kim sorumlu?
70 milyon. Bence herkes sorumlu. Hepimiz sorumluyuz.
- Yazılıp çiziliyor ama hiçbir şey olmuyor dimi?
Evet. Sizden bir ricam var. Bu yazıları yazıyorsunuz ya gazeteye... Bunu bir gün yapmayın, her gün yapın, insanlar görsün. Ölenler, benim Elifim, bu benim Hiram’dı ama bu vahşet devam ediyor. İsimleri değişik, acıları aynı. Yarın belki Ayşe, Zeynep, Zehra olacak. Artık evlatlarım yok ama hâlâ ben bir anneyim. Ve sizden bir anne olarak rica ediyorum... Kadınlara, çocuklara yapılan bu vahşeti her gün dile getirin! Evet, yasa var ama uygulama yok. Olsun artık! Geciktiği zaman da faydası yok çünkü. Benim çocuklarım gitti. Bana kim verecek şimdi çocuklarımı? Hiç kimse... Öyle değil mi? Toprağın altında artık onlar. Hangi annenin yüreği dayanır?
Korkmamalıyız… Kadınlar birlik olmalıyız!
Kadınlara, “Korkmayın! Birlik olun” diyorsunuz. Bunu neden yapıyorsunuz?
-Çünkü korkuyorlar. Sosyal medyadan yazıyorlar bana. Dertlerini anlatıyorlar. Benimle paylaşıyorlar. Kadınlar o kadar zulüm görüyor ki, ben de diyorum ki, “Hemen 183’ü ara!”, “Acil Yardım Hattı’nı ara!”, “En yakın karakola git!”. Ya da “Eşini seviyorsan, kaybetmek istemiyorsan, psikoloğa gidin!” Yönlendirmeye çalışıyorum ama konuştuğum kadınların yüzde 70’i, 80’i korkuyor. Eşinden korkuyor, kayınpederinden, kaynanasından korkuyor, “Bana zarar verirler!” diyor. “Çocuğuma zarar verirler!” diyor. Ben o korkuyu bildiğim ve yaşadığım için korkmayın diyorum. Korkarsak değişen bir şey olmayacak, bebeklerimiz ölüp gidecek…
Başka Elif’ler, Hira’lar ölmesin diye ne yapmalı?
- Kadınlar şunu anlamalı: Kimse, kimsenin esiri değil. Bizim yaşama hakkımız var! En temel, anayasal hakkımız. Benim yaşama hakkım var, hepimizin var. O yüzden birlik olmalıyız diyorum, korkmamalıyız. Başka türlü bu kadın düşmanı zihniyetle mücadele edemeyiz…
Paylaş