Geçen gün, ucundan biraz yazdım, ama yazmalara doyamadım, bir daha yazacağım. Çünkü dilime vurdu, her önüme gelene, gururla anlatıyorum...
Benim gazetem şahane bir şey yapıyor.
Bence son yılların en şahane şeyi.
Nasıl birleştirici, nasıl güzel bir şey anlatamam.
İl il Türkiye’yi geziyor, dev kadrosu, yazarları, yöneticileri ve Türsab’la birlikte...
Gidilen yerlerin belediyeleri ve yerel yönetimi de destek veriyor. Aslında herkes veriyor, o şehirlerin esnafı, otelleri, restoranları, müzeleri, insanları...
Ve ortaya müthiş bir şey çıkıyor.
Harbi müthiş bir şey. Çok güzel, birleştirici bir enerji. Hepimiz “bir” oluyoruz.
O, dünyada “chicklit” diye sınıflandırılan, şehirli, genç kadınlara hitap eden “romantik komedi” olarak tanımlayabileceğimiz roman türünün Türkiye’de ilk uygulayıcılarından...
Selindrella kitaplarıyla büyük başarı kazandı, güncel edebiyatta yeni bir trendin öncüsü oldu. Peşinden pek çok yazar benzer konuları ele alarak kitaplar yazmaya başladı....
Aynı zamanda senarist. 2006’da artık hayatta olmayan, şahane kadın Meral Okay’la yolları kesişti. Birlikte çalışmaya başladılar, Kavak Yelleri, Güneşi Beklerken, Kaçak Gelinler, Arkadaşlar İyidir, gibi birçok dizinin senaryosunu yazdılar. Ekin halen senaristlik yapıyor. Eşi de kendisini gibi senarist. Ve onlar, 2.5 yaşındaki kızlarıyla birlikte Yunanistan’da yaşıyor...
- Yeni kitabın, “Anne Olunca Anlarsın Dediler Geldik”, mükemmel olmayan annelere moral veren bir kitap. İnsan çok eğleniyor okuyunca. Sahi kendimizi neden bu kadar çok ciddiye alıyoruz? Neden hiç kendimizle dalga geçemiyoruz?
Başkaları yüzünden! Çünkü başkalarının hakkımızda ne düşündüğü, ne düşüneceği çok önemli. Bir de “Rezil olmayalım!” diyoruz hep. “El âlem ne der baskısı” tüm hızıyla devam ediyor. O yüzden Instagram’a koyduğumuz fotoğrafları filtrelemek için bile yalnızca iki saatimizi harcıyoruz! Çünkü el âlem hiç umurumuzda olmasa, bir saat yeterli olurdu herhalde! Ya da bir buçuk. Şimdi tam hesaplayamadım...
- Özellikle de annelik söz konusu olduğunda başarısızlıklarımızı saklamaya çalışıyoruz. Neden kendimize gülemiyoruz? Aptal gibi görünmekten çok mu korkuyoruz?
Bence son zamanların olayı, “Allah aşkına olduğun gibi görünme de nasıl görünürsen görün!” Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, kim olduğumuz o kadar da önemli değil, nasıl göründüğümüz önemli! Kimse bizim gerçekten kim olduğumuzu filan merak etmiyor. Sen, istersen sıkıntıdan patla evinde, sosyal medyada şahane görünüyorsan, olay tamam! O yüzden de hiç kimse gerçek duygularını ortalara saçmak istemiyor artık. Çünkü gerçek duygular o kadar “beğeni” almıyor. Bu, annelik için de geçerli. Kimse eleştirilmeye gelemediği gibi kendisiyle de dalga geçmek istemiyor...
Hepsi gitti, bir ben kaldım, ben de şimdi gidiyorum.
Çatladım ya...
Hürriyet ekibi Kayseri’de.
Biliyorsunuz di mi? Bilmiyorsanız da şimdi öğreniyorsunuz, Hürriyet ile Keşfet’in 8. durağı Kayseri.
Dev bir kadro orada.
Hafta sonundan beri.
Neler neler yapmadılar ki.
Duruşma öncesi, Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın eşi Adalet Dinamit ve Cumhuriyet Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun eşi Eylem Türk Sabuncu’yla konuştum.
Böyle cesur kadınlara ancak şapka çıkarılır!
Ara ara gözlerimin dolduğu şeyler anlattılar.
Evet, beklemedeler ve beklemek zor ama çok dirayetli ve güçlüler, tıpkı içerideki eşleri gibi. Güçlerini de haklılıklarından aldıklarını söylüyorlar. Önümüzdeki günlerde iyi haberler almak dileğiyle...
Cumhuriyet davasında sanıklar, 'silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme' ve 'hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmakla' yargılanıyor, 43 yıla kadar hapisleri isteniyor.
ADALET DİNAMİT
Eşiniz, Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay. 14 aydır ayrısınız. Dile kolay ama... Akla ve kalbe ziyan değil mi? Ne haldesiniz?
- İyi olduğumuzu söylemek mümkün değil. Çünkü yaşadıklarımız inanılır gibi değil. Toplumca akıl tutulması yaşıyoruz!
Kutsal kent Rişikeş’te kaldık. Ortasından Ganj Nehri geçen, şiir gibi bir şehir. Görür görmez bayılıyorum. Trekking, masaj, yoga... Günbatımında düzenlenen Ganga Aarti törenine de katılıyoruz. Coğrafya da, tören de, gökyüzü ve Ganj’ın aldığı renk de, ortada yakılan ateş de çok etkileyici. Hep birlikte ilahiler söyleniyor. O arada gün batıyor. Sevgilim elimi tutuyor... Ona bakıyorum ve “Seni seviyorum!” diyorum. “İyi ki beni getirdin buraya... Hem Hindistan’a hem Himalayalar’a!”
Himalaya’nın anlamı nedir biliyor musun?” diyor.
Elim, avuçlarındayken...
Parmaklarıyla, tenimde yuvarlak daireler çizerken...
Oyaladığını zannediyor aklınca. Çünkü feci tırsıyorum uçaktan. Hele Hint uçaklarından. Evet, sürekli biniyorum ama bu korkmama engel değil.
“Yooo, bilmiyorum” diyorum.
Umurumda da değil zaten o anda. Bir ses duyuyorum, motordan mı geliyor ne?
Girişimci kadınları tanıtma günü. Sosyal fayda sağlayan kadınları sizinle tanıştırma günü. Bayılıyorum bu cumalara. O kadar güzel hikâyeler ulaşıyor ki bana...
kadingirisimci@hurriyet.com.tr ‘e adresine siz de hikâyenizi yazabilirsiniz.
MÜTHİŞ SİVİL TOPLUMCU AYŞE TÜKRÜKÇÜ
BUGÜN Ayşe Tükrükçü’yle karşınızdayım.
O bir sivil toplum kahramanı, yıllarca sokaklarda evsizlere çorba dağıttı.
Ben de bir keresinde ona katıldım ve yazdım.
Tek kelimeyle müthiş bir kadın. Çok zor bir hayatı olmuş. Gurbetçi bir ailenin kızı. 9 yaşında amcasının tecavüzüne uğruyor. Aileden ilgilenen çıkmıyor. Vücudunda 72 darp izine rastlandığı için Almanya’da ailesinden alınıyor, yetiştirme yurduna veriliyor. Felaketler bununla da bitmiyor; dayaktan, aile baskısından kurtulmak için ona ilgi gösteren ilk adamla evleniyor... Ama kocası onu geneleve satıyor! Başına gelmeyen kalmıyor...
Bir bu eksikti... Bunu da gördük!!!
Türkiye’de ikinci eş arayanlar için internet sitesi açıldı. Haberi Odatv verdi. İngiltere ve Endonezya’dan sonra Türkiye, dünyada üçüncü...
Gerekçeleri, bütün semavi dinlerin izin verdiği ve ülkemiz kültürüne uygun ikinci eş kurumu, bazı sorunların çözümüymüş...
Yoksulluk, yalnızlık ve fuhuş gibi.
Bak sen!
Nereden çıkarmışlar ülkemizin kültürüne uygun olduğunu!?...
Yönetimin biçimimize uygun değil bir defa...
Tekeşlilik esas bu ülkede yüzyıldır!
Çünkü yaş, vız geliyor tırıs gidiyor.
Benim için iki şey önemli:
1) Enerji.
2) Eskimemek.
Yeni kalabiliyor musun? Akıp giden hayata uyum sağlayabiliyor musun?
Enerjimde hiçbir azalma yok, çok şükür.
Tam tersine, eskiden Dubai’de yaşarken 4 saatlik uçuşlar yapıyordum. 7-8 sene sürdü o macera. Şimdi son bir buçuk yıldır Mumbai’de yaşıyorum, 6.5 saat uçuyorum.
Havaalanına gittisi, uçağa bindisi, indisi 10 saat. Ayda iki kere bu yolu tepiyorum.