Ayşe Aral - Kelebek

171 Sıgara Bırakma Hattı

14 Aralık 2013
Başlıkta bir hata yok. Harfi yanlış yazmadım, sakın yazdım sanmayın.

Şimdi anlatayım, anlatmışken de bir iki şeye daha parmak basayım.
Öncelikle nasıl oluyor, bu nasıl kulaklardan kaçıyor inanın ben anlayamıyorum. Biz şurada bazen oluyor ya dahi anlamına gelen de’yi, da’yı bir iki kere bitişik yazıyoruz aman efendim olay çıkıyor.
Hâlbuki adamın biri -ki bu şahıs sesini tanıdığımız bir seslendirme ustası- koca reklamda sigara yerine defalarca sıgara diyor, bir kişi de çıkıp “hop efendi, ağzından çıkanı kulağın duymadı mı?” demiyor.
Yahu bu yabancı bir marka değil ki hani kimi öyle telaffuz eder, kimi böyle cinsinden bir şey mi ki?
Sıgara değil sigara. Tilt oluyorum ben bu reklama.
Ayrıca telefon açıyorsunuz buraya yani 171’e bekle babam bekle işin yoksa...
Hadi işin yok, bekledin sabaha kadar, eee verilen ilaç 190 lira, SGK ödemiyor bu ilacı.

Yazının Devamını Oku

Ezik insanlar ve sahtekarlık

30 Kasım 2013
Bu nasıl bir ahlaksızlıktır, bu nasıl bir zavallılık?

Bir insan hangi akla hizmet böyle bir işe davranır?
Kim bilir kaç ünlünün canı yandı bu durumdan ya da yanacak.
Benim bile yandı, anlayın ki durum mühim, o derece kanlı canlı.
Şimdi anlıyorum da geçenlerde kendime yeni bir facebook hesabı açtığımda arkadaşlarım beni boşuna mesajlarla soru yağmuruna tutmamışlar.
“Eee çocukken en çok nerede yemek yerdik?”
“Benim teyzemin kızının adı neydi?”
“İlk sevgilimin adını söyle Ayşe.”

Yazının Devamını Oku

Yok mu ulaşılamaz olanınız ya

29 Kasım 2013
Yazıktır ya, günahtır ama kime mi, bize... Kadın milletine valla.

Neden mi? Yine ne derdiniz var, yine ne bulduk diyeceksiniz değil mi şimdi?
Derdimiz şu, söyleyeyim ey sevgili erkek milleti.
Yahu ne olursunuz bizlere birazcık heyecan veriniz.Heyecan derken ilişkilerimizin içine tat katın, onu bunu yapın, uyuyanı uyandırın, ölmüşü canlandırın değil kastım.
Heyecan derken, azıcık bizden kaçın.
Kaçın derken de ilişkinin içindeyken yok olmayın, tası tarağı toplayıp bir yerlere gitmeyin, emekleri yok etmeyin, bir çuval incirin içine etmeyin.
Ulaşılamaz olun, ulaşılamaz derken ilişkinin içindeyken aradığımızda, telefonunuzu açmazlık yapmayın, telefonunuz “aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor” demesin, o da değil kastım.
Kastım şu benim...

Yazının Devamını Oku

Ne yapayım ben böyleyim

23 Kasım 2013
Candan Erçetin’in bir şarkısında vardı, değil mi bu cümle, aman aman pek beğendim.

Tam benlik, işte tam beni anlatıyor bu cümle.
“Ne yapayım ben böyleyim” deyip konuya gireyim.
Öncelikle şunu yazmak istiyorum sizlere...
Sizler yani okur dostlar yazarınızı inanılmaz güzel tahlil ediyorsunuz. Bazen bizim kendi hakkımızda farkına varamadığımız şeyleri bile sizler fark edebiliyorsunuz.
Gün oluyor komik bir şeyler yazmaya çalışıyorum, hop e-postalar geliyor, “hadi ama belli ki canın sıkkın senin bir şeye, hayırdır?” diye.
İşte bu yazı da öyle çıktı, yine bir okur dostumdan gelen e-postayla.
Gerçi ben durumumun farkındaydım ama bana ayna tuttu bir kere daha ve sayesinde silkeleniverdim olduğum yerde.

Yazının Devamını Oku

Halit Dayım

16 Kasım 2013
İki dayım var benim, biri daydayım Cemal, diğeri de Halit.

Cemal kendi halindedir, onu tanımazsınız sizler ama Halit’i tanımayanınız yoktur, soyadı Kıvanç desem sanırım yeter.
Kan bağımız yoktur aslında ama eline doğmuşumdur.
Konuşmaya başlayınca da, güya kendisi baba tarafından olsa da ilerleyen zamanlarda anne tarafımla yakın bağları ortaya çıkınca, dayı demişimdir hep ona.
Neyse geçen gün kitapçıya gittim haftalık rutinden, baktım ki önümde en ön rafta kapağında çizgi resim hayvanlar olan bir kitap.
Dikkatimi çekti elbette hemen. Nedir acaba diye elimi attım ki ahahha aldı beni bir kahkaha.
Halit Kıvanç anlatıyor; Gülmek Serbest Dostlar, NTV Yayınları’ndan çıkmış.
Şöyle bir baktım, içinde dayımın yıllarca biriktirdiği fıkralar var.

Yazının Devamını Oku

Ailecek gurmeyiz biz

9 Kasım 2013
Efendim babam Tekin Aral, amcam Oğuz Aral, hani duymayan kaldı ise -ki sanmam da yazayım dedim yine- aslında adlarını geçirmek istedim yazıcığımın içinde, hele ki burada, hele ki onların son cümlelerini kurup gittikleri Hürriyet sayfalarında.

Ha bir de aferinler yazıyorsunuz bana, var olun, tırnakları kadar cümlelere basabiliyorsam onurdur bana.
Hoşgörüverin arada babam Tekin, amcam Oğuz diye yazmamı, bir de evladımla anam var gurur kaynağım şu hayatta, tek şımarıklığım bu. Kabul ederseniz olduğum halimle beni var olun, e mi?
Bu yazıyı da kelimeleri gözyaşlarıyla ıslatmadan yazacağım ya bakın şöyle yapalım o zaman, gurme yazısı yazıyorum, soğanı da kesiyorum bir yandan diyelim, ondan akıyor damlalar pınarlardan diye bağlayalım hemen ve konuya döneyim ben olur mu?
Efendim başta yazdığım gibi biz ailecek gurmeyiz.
Babam, amcam tahmininiz üzere kitap kurdu iki adamdı.
Çocukluğumda çok sefer ikisinin de ellerinde aynı yazarın kalınca kitabına rast geldiğim olurdu.
Düşünürdüm ki bu yazar mühim biri; Ekrem Yeğen. Sonradan bana da okutulduğunda anladım ki gerçekten mühim biriymiş; mutfakların kralı, yemeklerin üstadı.

Yazının Devamını Oku

Cehennemde buluşacağım seninle kocacığım

8 Kasım 2013
“Önümde bir şişe viski, üç kutu yeşil reçeteli ilaç, hadi bana eyvallah. Yazının başlığı bu olsun Ayşe, dikkat çeker, herkes okur, hem ana sayfaya da koyarlar.”

“İyi de bu çok uzun” dedim, “ana sayfa için.”
Sonra bu başlığı istedi, “cehennemde seninle buluşacağım kocacığım olsun o zaman” dedi.
Yapma, etmeleri dinlemedi, haklı, yarası çok taze şimdi.
Bu yazıyı da bana “arkadaşlık görevin” adı altında yazdırdı, gerçi elbette yazarım, yazılmaz mı? Tüyler ürpertici yaşadıkları, sanki Hollywood filmi, hiç farkı yok, hatta beteri.
10 yıllık arkadaşım benim. Her daim beraber olmasak da birbirimize karşı özel bir sevgimiz olmuştur hep ve ne yalan söyleyeyim hep özenmişimdir kendisine bir şekilde.
On numaraydı hayatı, taş gibi hatun, ideal anne, ideal evlilik, yaşantı desen peh peh peh...
Kocası aşıktı ona, Beyaz diziler halt etmiş yanlarında.

Yazının Devamını Oku

Elveda Yazısı

1 Kasım 2013
Mesela yani.

Yoksa sanmayın gazeteden ayrılıyorum ya da kafam karıştı, hayatıma son vermeye falan karar verdim.
Yazdıklarımı okuyunca “haa” diyeceksiniz, çok cuk oturmasa da içimden bu başlığı koymak geldi.
Hani hepimize bazen olur ya, bazen hayatın içindeki rolümüz kendimize ağır gelir ya da kaybolmak isteriz kimselere söylemeden sessizce...Ama olmaz işte, gidemeyiz, sebepleri herkese göre değişir.
Ha gidebilen yok mu, var, o da ne yapar, tası tarağı toplar, birikimini sırtlanır, güneylerde bir yerde hayatının kalanını keyfince yaşar.
Kaç gündür aklıma takıldı bu bazen gitmek isteme hallerimiz.
Bana da uzun zamandır gelmişti zaten hey heyler. Hadi dedim git. Sonra bırak gitmeyi, demiş olmayı, düşünmüş olmayı bile becerebildiğim için vay çektim kendime, bu benim adıma büyük ilerleme.
Sonra başladım düşünmeye nereye giderim diye.

Yazının Devamını Oku