Ayşe Aral - Kelebek

Alın size aldatılma-2

14 Eylül 2013
Geçen gece Mucca’da dört kadın oturuyoruz, hepimiz bekârız, hepimizin boynuzları var, hâl böyle olunca yine konu dönüyor dolaşıyor, kocalara geliyor.

Artık bu konudan bıkmış olan ben mümkün olduğunca suskunluğumu korumaya çalışıyorum. Eski kocamdan falan da konuşmak istemiyorum, zaten yeterince konuştum.
Hatta istemediğim halde, canım acıtılınca, olan bitene rağmen hâlâ üzerime gelinince; “ha demek öyle, al sana, benim intikamım da böyle olur işte!” diye hikâyemi yazdım.
Pişman mıyım, hayır ama artık koca ve aldatılma laflarını duymaktan sıkıldım. Tam suskunluğumu korurken arkadaşlarımdan biri “beni yazsana” dedi. “Neyini yazayım?” diye sordum, “aldatılmanı mı”...
Cevap bir anda hepimizi şoke etti.
“Hayır, aldatmamı, şimdi anlatacağım hepinize” dedi:
“Senin de yazmanı istememdeki sebep çok matah bir halt yediğimden değil, sadece kadınlar bilsinler ki aldatılsalar dahi hâlâ aşk yaşayabilirler, hiçbir şey için geç değil.”
Anlattı, dinledik, film gibiydi, bu film hâlâ da bitmemiş, şimdi ben size anlatayım.

Yazının Devamını Oku

Gıcık yazı

6 Eylül 2013
Ben eleman seçmeye gelmiştim kendi ülkemde, kendi ülkesinde karnını doyuramayan insanlar, ülkemde beni seçmeye kalkmışlardı ve beğenmemişlerdi. Ha suçlu kimdi; biz!

Efendim merhabalar, dikkatli okurların gözünden kaçmamıştır, diğer okur dostları da ben bilgilendireyim, yaklaşık 10 gündür hem hurriyet.com.tr’den hem de Kelebek’ten izinliydim. Beş senedir gazetemden ilk kez bu kadar uzun bir izin istedim, sağ olsunlar kırmadılar, “buyur git” dediler.
Ha çok mu yoruldun, eşekler gibi mi çalıştın derseniz evet, kendimce yorgundum, beynim çok yorgundu, düşünmekten, ona buna kafa yormaktan yine kendimce sürmenaj kıyılarında dolaşmaktaydım.
Peki, ne yaptım, gittim tatil beldelerine uzandım, kumsallara mı saldım kendimi, denizin mavi sularında kayıp mı oldum; hayır.
Anamın “Bodrum’a gel hadi kızım” yakarışlarına dahi “ha bugün, ha yarın” diyerek türlü bahaneler uydurdum. Çünkü hayalim kendi inimde, yani evimde, bahçeciğimde kitaplarımla baş başa kalmak, akşamları mangalımı yakıp keyif yapmaktı.Bir sürü kitap almıştım, hepsi kişisel gelişim kitabı; güç, uyanış, spritüel yasalar, Rabb’in nefesi, meleklerden cevaplar ve birkaç tane daha... Bayılırım bu tip kitaplara. (Gerçi yıllardır okur dururum. Hadi ben gelişip duruyorum da yakın çevremdekiler okumadıkça, onlar yerinde saydıkça ben okuyorum da ne oluyor sinir stresten başka diye de düşünüyorum ara sıra.)
Neyse tam keyif yapacağım, her şey yolunda derken kazık geliyorum demeden geldi. Yardımcım Emine baktım pılı pırtıyı toplamış, evi terk ediyor. (Kendisi buranın vatandaşı değil, adından yanlış anlaşılmasın.)
“Hayırdır?” dedim, “Çoluk çocuktan kötü haber mi var, memleketine mi dönüyorsun?”
“Yok, onlar iyi ama dün gece size çekirdek getirdiğimde bana neden bu tabakla getiriyorsun dediniz, ona alındım.”

Yazının Devamını Oku

Bayram faturası

15 Ağustos 2013
İnternette bir poker sitesi keşfettim.

Eski pokercilerden olan ben, canlı oyun oynanan bu siteye gerçek adım ve soyadımla bir de gerzek gibi gerçek fotoğrafımla üye oluverdim.


Vallahi billahi bu bayram evde oturduğuma bin pişman oldum, bu bayramın faturası bana çok ağır oldu.
Faturası derken deyimdeki gibi “faturası bana çıktı, ihale bana kaldı” anlamında falan değil, bayram harcamaları, paracıklarımın elimden avucumdan ben hiç anlamadan, evimden hiç çıkmadan yok olup gitmesi, beni derinden sarstı.
Aslında suçlu benim, salak olan da benim, bağımlı da benim ama işte bilemedim, önümü göremedim, bir kısmı hatamsa bile bir kısmında vallahi suçum yok benim.
Anlatayım, kararı sizler verin.
Bu bayram evde oturmaya karar verdim. İlk sebebi aldığım üç kiloydu.

Yazının Devamını Oku

Sanırım fingirdemeden öleceğim

1 Ağustos 2013
Bu bir kötü kadın yazısı değil.

Tabii biraz da insanın ne tarafıyla okuduğuna bağlı.
Hangi duygularla okuduğuna bağlı.
Niyetine bağlı.
İyi niyetle mi, kötü niyetle mi?
Nereye çekersen oraya gidecek cinsten kısacası.
Ama benim niyetim iyi, baştan söyleyeyim, peşin peşin, temiz yani içim.Aksi halde herhalde kendimi afişe etmezdim, şükür daha aklımı o derece kaybetmedim.
Şimdi asıl konumuza gelelim.

Yazının Devamını Oku

Olmadı be Sarp

26 Temmuz 2013
Cuma akşamüstü klasik geziniyorum Twitter’da.

Magazin sitelerinden birinin tweet’i ilginç geliyor gözüme;
“İş dünyasını sarsan trajik ölüm...”Merak ediyorum haliyle.
Tıklıyorum habere, sayfa açılıyor önüme ve bir fotoğraf, fotoğraftaki canım arkadaşım be!Anlayamıyorum bir süre, haberi de okuyamıyorum.
Kafam öne eğiliyor, sadece salak salak resme bakıyorum.
Sonra başlıyorum haberi okumaya, deliriyorum bir anda.
Sarp Turanlıgil, Türkbükü, kavga, kalp krizi, bla bla bla...
45 yaşında, benden sadece birkaç yaş büyük yaaaaa! 42 yıllık arkadaşım.

Yazının Devamını Oku

Şimdi itiraf zamanı

19 Temmuz 2013
Geçen hafta “ben bir eroinmanım” diye bir yazı yazmıştım, okuyamayanlar için yazının linki aşağıda. O yazıda bir arkadaşımın depresyonda olduğunu, o sebeple üç gün bir hastanede dinlendiğini, benim de ona refakat ettiğimi ve bir eroinman kıza yardım ettiğimi söylemiştim.

Tüm hafta bir sürü e-posta aldım, tebrik ettiniz beni. Bu arada çevremdeki bir sürü meraklı sordu durdu; “kim bu arkadaşın?” diye...
“Size ne” dedim haliyle bu şuursuz sorulara.
Ama tüm hafta içimi kemirdi durdu bir şey. O şey kocaman bir yalandı. Yazının içinde kocaman bir yalan vardı ve bana hiç yakışmamıştı. Bugüne kadar olduğu gibi yazan, okuruna hiç oynamayan Ayşe’ye hiç oturmamıştı.
İşte şimdi itiraf zamanı; hastaneye gidip depresyon için yatan Ayşe’nin arkadaşı falan değil, Ayşe’nin ta kendisiydi. Eroin kısmı dibine kadar doğruydu, tek yalan depresyon kısmıydı.
Üç ay önce bir sabah kalktığımda havanın aydınlık olmadığını gördüm. Kolumdaki saati kontrol etme gereği duydum, evet resmen sabahtı, saat 09.00’du ama neden bana hâlâ karanlıktı?
İçimde hiçbir şeye karşı en ufak bir istek ve ilgi kalmamıştı. Sanki biri elektrik süpürgesiyle fısssttt diye tüm içimi vakumlamıştı.
Günlerce üzerimde aynı gecelikle bir odadan bir odaya volta attığım oldu, sıkıntıdan evdeki merdivenleri çocuk gibi kaydırak belledim kendime, kafamda maşa, saçlarım yağlı...

Yazının Devamını Oku

Ben bir eroinmanım

12 Temmuz 2013
Bu nasıl bir başlık, bu nasıl bir itiraf?

Ben nasıl saplandım bu pisliğe, bu insanı yok eden, çürüten, vücudu, aklı hezeyana uğratan illete? Anlatayım sizlere.
Tam üç gündür özel bir klinikteyim ben, nedeni ise bir arkadaşım. Ağır bir depresyon geçiriyordu ve doktoru dedi ki “Gel, üç gün klinikte kal, gözümüzün önünde ol. Biraz rahatla, bak göreceksin geçecek her şey zamanla”...
Tabii ki bırakmadım arkadaşımı, toparlandık, gittik kliniğe. Odamızı ev haline getirdik önce; mumlarımızı, ayıcıklı lambamızı, kitaplarımızı aldık. Süsledik odamızı. Sonra serumlar geldi, başladı ilaç tedavisi.
Ben refakatçiyim, çünkü o benim canım işte. Şu ömr-ü hayatımın her kötü gününde kalbimde hep bana refakat etmiş can arkadaşım benim.
Ve dün gece...
Oturuyoruz onunla bir köşede.
Gencecik bir kız, yanında erkek arkadaşı ile geliyor hastaneye.

Yazının Devamını Oku

Sina Koloğlu yazmış

5 Temmuz 2013
Milliyet’teki köşesini okudum Sina Koloğlu’nun. “İspanya’da Yetiş Bacım tarzında işsizlik programları, yardım programları çok tutuyor” demiş.

Tutmaz mı, tutar. Sadece İspanya’da değil; işsizlik, açlık, imkânsızlık her yerde var. Bizim ülkemizde de var ve ben beş-altı haftadır içinde yaşıyorum bunun.
Gözlerimle tanık oluyorum, gidip birebir bu çaresiz insanların hayatlarını paylaşıyorum. Program tutar-tutmaz hiç umurumda değil aslında. Allah’tan kanalım da reyting peşinde değil. Ama hedef reyting olsaydı evet, doğru Sinan Bey, reytingleri yıkar, geçerdik. Çünkü insanların inanılmaz ihtiyacı var yardım programlarına.
Ben Yetiş Ayşe olarak her cuma akşamı, saat 21.00’de üç yaşamı izletiyorum sizlere Max Smart HD Premium 20. kanalda.
Nasıl zor hayatlara tanık oluyorum, nasıl imkânsızlıklara... Eşyalar taşıyoruz evlere, kulaklıklar takıyoruz duyma şansı olmayanlara, akülü
arabalar götürüyoruz, hasta
bebeklerin umudu oluyoruz. İş imkânı yaratıyoruz.
Çadırda yaşıyor insanlar, otistik çocuklarımız var. 100 lirayla geçinmeye çalışan kaç aileye, bebeğine mama alamayanlara tanık oldum.

Yazının Devamını Oku