Ayçe Bükülmeyen

İspanyol kraliyet ailesi keyif yapmayı biliyormuş

21 Ağustos 2012
YAZ boyunca size Çeşme’den çok farklı mekanlar tanıtmaya çalıştım. Her birinin bana göre bir farklılığı, öne çıkan karakteristik özelliği vardı mutlaka... Bu kez sabit bir yer değil, hareketli bir mekan anlatacağım. Bir tekne ama öyle bildiğimiz teknelerden değil...

 


La Capria Suite Hotel’in sahibi olan arkadaşım sevgili Mete Nisari, arkadaş grubuyla yapacağı tekne gezisine beni ve eşimi de davet ettiğinde Çeşme’de sık gördüğümüz teknelerden biriyle çıkacağız sanmıştım. Alaçatı Marina’ya geldiğimde gördüğüm kuğu zarifliğindeki gulet diğer teknelerin yanında hemen fark ediliyordu.
Tekneyi yaptıran İtalyan ortadan kaybolmuş


Hemen teknenin öyküsünü öğrenmek istedim. Mete’nin anlattığına göre tekne modeli 19. Yüzyıl’da İspanyol kraliyet ailesi tarafından Napoli’de gezinti teknesi olarak kullanılan teknelerden tasarlanmış. 2005 yılında bir İtalyan, tasarımını arşivlerden çıkarttığı bu tekneyi yaptırmaya niyetlenmiş. Fakat imalat maliyetinin İtalya’da çok yüksek olması nedeniyle Türkiye’ye gelmiş ve Kurucaşile’deki bir tersaneye yaptırmaya başlamış. Ancak teknenin yarısı yapıldıktan sonra adam ortadan esrarengiz bir şekilde kaybolmuş. Tersane sahibi teknenin modelinden etkilendiği için kendisi bitirmeye karar vermiş ve tekne 2006 sonunda suya inmiş.


Yazının Devamını Oku

Benim için en önemli şey düzgün yaşamak

19 Ağustos 2012

Korcan Karar, İzmir’in yetiştirdiği önemli bir gazeteci-anchorman. Uğur Dündar, Ali Kırca, Mehmet Ali Birand’dan sonra anchorman denince akla gelen ilk isim olan Karar, yıllarca sunduğu haberler, yaptığı başarılı programlarla tanınırken bu yıl çok farklı şekilde, kendi hayatındaki bir krizle gündeme geldi. Müthiş bir karakter örneği, son derece vakur ve onurlu bir duruş sergileyen Karar, bana sorarsanız bu devirde pek bulunamayacak ‘adam gibi bir adam’.
Sohbet ederken anladım ki, herkes hala konuşadursun, Korcan Karar hayatında çoktan yepyeni bir sayfa açmış ve önceden olduğu gibi başarılı projelerle gündeme gelmeye hazırlanıyor.

GENÇ YAŞIMDA YURTDIŞINDA ÖNEMLİ İŞLER YAPTIM
- Gazetecilik nasıl başladı?
- 1981’de Yeni Asır’da başladım. 20 yaşımda gazetenin Roma temsilcisiydim. Hem müzik eğitimi alıp hem gazetecilik yaptım. Orada genç yaşımda çok önemli işler yapma şansım oldu. Mesela Ağca duruşmalarını takip ettim. Roma’dan Avrupa’nın dört bir yanına farklı işlere gittim.
- Dönüş nasıl oldu?

Yazının Devamını Oku

Girit’te kendimi turist gibi hissetmiyorum

16 Ağustos 2012

Adalar turum devam ediyor... Yunan Adaları burnumuzun dibi, ama orada rastladığım kadar çok turiste bizim kıyılarda neden rastlamıyoruz acaba? Özellikle İtalyanlar sanki kendi ülkelerinde deniz yokmuş gibi tüm adalara yayılmışlar. Kos ve Samos’u turist gözüyle geziyorum ben de ama Girit ortak tarihimiz ve kültürümüzden dolayı değişik tatlar bırakıyor bende. Çevremden o kadar çok Girit anısı dinledim ki, turist gibi hissedemiyorum Girit’te...

Rehber Yorgo ile karşılaşıyorum
Girit 4. durağımız. Eşim ve oğlumun ata toprakları olduğundan daha bir özenliyim bugün. Heraklion alışveriş merkezi, binaları ile bir şehir görünümünde. Yakınında bulunan tarihi şehir Knossos’a gidiyorum her turist gibi. Kapıdan girmemle daha önce röportaj da yaptığım Girit’in tek Türkçe bilen rehberi Yorgo Papadopulas ile karşılaşıyorum. Sağolsun bana nerelere gidebileceğimi anlatıyor.

Girit Meydanı’nda İzmir Kebap
Onun tavsiyesiyle Tarih Müzesi’ne gidiyorum ve Girit’teki Osmanlı kalıntılarını görüyorum. Aslında bunun için müzeye gitmeye gerek yok, sokakta da bir çok şeye rastlamak mümkün. Meydana yakın eski Türk hamamı ve çeşmesi şimdi bir kahvehane olarak kullanılıyor. Meydanda İzmir Kebap isimli bir restoran görüyorum. Sahibi Yunan, fakat o da akrabalarının geldiği topraklara hürmeten bu ismi koymuş.


Yazının Devamını Oku

Yunan adalarını bir de benden dinleyin

14 Ağustos 2012

Ege turizmini sık sık Yunan adaları ile karşılaştırıyoruz. Oysa bırakın anakarayı, adalar arasında bile büyük farklılıklar var. İlk kez 16 yıl önce, eşimin Fransa’da üniversite okurken ev arkadaşı olan Yunan Kostas ile birlikte gezmiştik adaların çoğunu... Bu kez dev cruise gemisi ile İzmir Limanı’ndan Mikonos’a yol alıyoruz. Her akşam farklı limanda uykuya dalarken, her sabah yeni bir yerde gözünü açmak çok keyifli
açıkçası...

BİZDE TÜM PLAJLAR PARALI, MİKONOS’TA BEDAVA
Mikonos plaj partileri ile ünlü daha çok. Paradise plajı gerçekten güzel ve temiz. Plajın en güzel ve popüler tesisi Paradise Beach’teyiz. Girişte ne bodyguard var, ne de para kesen kasa. İçeri girince eğer şezlong ve şemsiye kullanılırsa para alınıyor. O da iki şezlong, bir şemsiye en fazla 12 Euro, yani iki kişi 25 TL civarı. Bizdeki gibi kişi başı 40 TL, Allah’ın plajına giriş parası yok yani. Dikkat ediyorum, diğer tüm adalar ve plajlarda da aynı.

YUNANİSTAN BATSA DA MİKONOS BATMAZ
Paradise Beach isimli tesisin sahibi George Rovatsos ile sohbet ediyorum. David Ghetta gibi ünlü djleri getirdiklerini, Avrupalı ve özellikle çok zengin Türk müşterilerinin olduğunu söylüyor. Kruvaziyer turizmi sayesinde sezonlarının 17 Kasım’daki son gemiye kadar uzadığını anlatıyor. Ekonomik krizi soruyorum, “Yunanistan batsa da Mikonos batmaz” diyor. Çünkü Mikonos’a gelenler Yunanistan’dan değil, dünyanın her yerinden diye açıklıyor.

Yazının Devamını Oku

Gemi turizmi için İzmir butik bir şehir

12 Ağustos 2012

SADECE MÜŞTERİLERİ DEĞİL ÇALIŞANLARI DA DÜŞÜNMEK ZORUNDAYIZ
 Gemide otel yönetmenin bildiğimiz otel yönetmekten farkı nedir?
- Çok farkı var. Normal oteldeki yemek, restoran, bar, mutfak, güzellik salonları, spa gibi hizmetlerin yanısıra güvenlik, karaya çıkış, gemiye biniş gibi ekstra konulara dikkat etmemiz gerekiyor. 
Çalışanların da hep gemide olması nasıl bir şey?
- O da ayrı bir konu. Normal otelde çalışanlar evlerine gider, işlerine gelir. Ama gemide hep burada yaşamak durumunda. O yüzden biz onları da düşünmek, eğlendirmek, onlar için aktiviteler düzenlemek durumundayız.


Yazının Devamını Oku

Ah o gemide ben de olsaydım!

9 Ağustos 2012

Hemen her gün limanımıza yanaşan 8-10 katlı gemilerin içlerinde neler vardır, nereden gelir, nereye giderler merak ederdim hep. Aslında 3 yıl önce biriyle yolculuk etmiştim, ama İzmir’den binmemiştim gemiye. Bu kez evimde hazırlanıyorum az ileride bekleyen gemiye binmek için.

ODAM, ŞİMDİLİK,  KARŞIYAKA MANZARALI
Costa Atlantica isimli dev gemiye varınca, kapıda önce fotoğrafım çekiliyor ve pasaportum alınıp artık en önemli kimliğim olan Costa Card’ım veriliyor. Bir komi birkaç dakikalık yürüyüşten sonra odamı gösteriyor. Karşıyaka manzaralı güzel odaya yerleşiyorum hemen. Gerçi sabah kalkınca odamın manzarası bu kez Mikonos olacak.

YEMEKLERDE GARSONLARIN ŞOVU VAR
Gemi hareket edince İzmir’in o güzel silueti yerini Karaburun yarımadasına bırakıyor ve akşam yemeğimi bu manzara eşliğinde yiyorum. Son derece hoş görünen yemek salonunda masalarımız önceden belirlenmiş. Mönüde sunulan seçeneklerden sonra birbirinden lezzetli yemekler arka arkaya geliyor. 
Kahvaltı ve öğle yemeklerini açık büfe almak mümkün, ama akşam yemekleri daha şık bir tarzda alınıyor. Bu kadar çok yolcu olduğundan akşam yemeği iki ayrı saatte planlanmış. Her akşam yemeğinde garsonlar mutlaka bir şov yapıyorlar; ya dans ediyorlar ya şarkı söylüyorlar. Yolcular da bu eğlenceye katılınca bayağı bir şenlik oluyor.

GEMİDE 3500 KİŞİYİZ AMA BİR GÖRDÜĞÜNÜZÜ BİR DAHA GÖRMÜYORSUNUZ

Yazının Devamını Oku

İzmir’i önemli kruvaziyer limanı yapmak istiyoruz

7 Ağustos 2012

Gemi turizmi dünyada hızla yükselirken, İzmir için de çok önemli fırsatlar sunuyor. Aynı anda binlerce turistin kenti hareketlendirmesinin yanında ekonomik getirisiyle de dikkat çeken kruvaziyer turizmini İzmir’le ilk tanıştıran İtalyan Costa firması oldu. 2004’ten bu yana çok yol kat ettiklerini anlatan Costa Dünya Başkanı Gianni Onorato, İzmir’in bu konuda çok büyük potansiyeli olduğunu ve işbirliğine hazır olduklarını anlatıyor. Rodos Adası’nda bir araya geldiğim Onorato, “İzmir’e daha fazla turist getirebilmemiz için direkt uçuşların artması şart” diyor.

Ekrem Demirtaş, İzmir ve Costa buluşması için bir şans oldu Costa, 2004’te İzmir’e gelen ilk kruvaziyer firması oldu. İzmir’e gelmeye nasıl karar verdiniz?
- Kuşadası’ndan daha büyük bir liman arıyorduk. Çünkü Kuşadası bize sadece Efes’i sunabiliyordu. Biz ise gemilerimiz büyüdükçe farklı istekleri olan yolcularımızı memnun etmek durumundayız. O nedenle ben helikopterle etrafı gezerek Efes’e yakın olabilecek daha büyük bir yer aramaya başladım.

 Ve İzmir’i mi buldunuz?
- Evet ama orada bizim için büyük bir şans olan ve bugün Costa’nın en iyi dostlarından İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş’la tanıştık. Onun vizyonu bizimkiyle tamamen örtüştü ve bu sayede Costa yeni bir rota oluşturdu. İşin ilginç yanı rakiplerimiz de bizi takip etti ve onlar da İzmir’e gelmeye başladı. Bugün İzmir’e yarım milyon yolcu getirmenin gururunu yaşıyoruz ve şehrinize böyle bir katkı sağladığımız için çok mutluyuz.

İzmir tam bir kültürel geçiş noktası, eşi yok Rotanıza İzmir eklenince yolcularınızın tepkisi nasıl oldu?- İzmir deyince çoğu yolcumuzun aklına kültür geliyor artık. İzmir, Avrupa ve Anadolu kültürlerinin mükemmel bir karışımı durumunda. Tam bir kültürel geçiş noktası, dünyada böyle bir yer bulmanız zor. Geçen hafta Kemeraltı’ndaydım. Ne Avrupa ne de Ortadoğu çarşılarına benziyor, hepsinden hem farklı ve hem de benzer.

 Kemeraltı’nda size en ilginç gelen ne oldu?

Yazının Devamını Oku

Avrupa’nın en heyecan verici oteli Alaçatı’da

5 Ağustos 2012

ALAÇATI’daki La Capria Suite Otel’i, İngiltere’nin en önemli gazetelerinden Sunday Times, ‘Avrupa’nın En Heyecan Verici Oteli’ seçti. Çok farklı tarzları barındıran harikulade otelin yanı sıra sahibi Alessandra La Capria da farklı kişiliğiyle ilgi çekiyor. Mimar Mete Nisari’yle evlendikten sonra Alaçatı’ya gelip oteli dizayn eden Alessandra, son derece aristokrak bir aileden. Floransalı aktris annesi ve İtalya’nın en ünlü yazarlarından Napoliten babası ile İtalya’nın olabilecek en güzel kombinasyonu. Alessandra ile Türk-İtalyan kültürünün yanısıra dünyanın farklı yörelerinden esintiler taşıyan La Capria Suite’de sohbet ettik.


 ÇOCUKLUĞUM RENKLİ AMA YALNIZ GEÇTİ EVİMİZE FELLİNİ GELİRDİ
- İtalya’da mı büyüdünüz?
- Londra’da doğdum, İtalya’da yetiştim. Babam yazar Raffaele La Capria, annem ise aktrist Ilaria Occhini.
- Çok renkli bir çocukluğunuz olmalı...
- Aslında çok da güzel çocukluk diyemem. Annemle de, babamla da çok iyi ilişkim vardı. Annem tiyatro sanatçısı olduğundan sürekli dışarıdaydı. Bazen 6 ay olmazdı. Babam da o dönem İtalyan RAI Televizyonu’nun başındaydı. O nedenle çocukluğum hayatımın en yalnız dönemiydi.

Yazının Devamını Oku