Paylaş
Ege turizmini sık sık Yunan adaları ile karşılaştırıyoruz. Oysa bırakın anakarayı, adalar arasında bile büyük farklılıklar var. İlk kez 16 yıl önce, eşimin Fransa’da üniversite okurken ev arkadaşı olan Yunan Kostas ile birlikte gezmiştik adaların çoğunu... Bu kez dev cruise gemisi ile İzmir Limanı’ndan Mikonos’a yol alıyoruz. Her akşam farklı limanda uykuya dalarken, her sabah yeni bir yerde gözünü açmak çok keyifli
açıkçası...
BİZDE TÜM PLAJLAR PARALI, MİKONOS’TA BEDAVA
Mikonos plaj partileri ile ünlü daha çok. Paradise plajı gerçekten güzel ve temiz. Plajın en güzel ve popüler tesisi Paradise Beach’teyiz. Girişte ne bodyguard var, ne de para kesen kasa. İçeri girince eğer şezlong ve şemsiye kullanılırsa para alınıyor. O da iki şezlong, bir şemsiye en fazla 12 Euro, yani iki kişi 25 TL civarı. Bizdeki gibi kişi başı 40 TL, Allah’ın plajına giriş parası yok yani. Dikkat ediyorum, diğer tüm adalar ve plajlarda da aynı.
YUNANİSTAN BATSA DA MİKONOS BATMAZ
Paradise Beach isimli tesisin sahibi George Rovatsos ile sohbet ediyorum. David Ghetta gibi ünlü djleri getirdiklerini, Avrupalı ve özellikle çok zengin Türk müşterilerinin olduğunu söylüyor. Kruvaziyer turizmi sayesinde sezonlarının 17 Kasım’daki son gemiye kadar uzadığını anlatıyor. Ekonomik krizi soruyorum, “Yunanistan batsa da Mikonos batmaz” diyor. Çünkü Mikonos’a gelenler Yunanistan’dan değil, dünyanın her yerinden diye açıklıyor.
BABASI ÇEŞMELİ PETROS İZMİR’E GELMEK İSTİYOR
Mikonos’ta Kavos isimli küçük restoranda ahtapot ızgara ve Yunan salatası yiyorum. Ucuz değil, ama olabilecek en yüksek sezonda, en turistik adada olduğumdan makul olduğunu düşünüyorum. Buradaki garson Petros, Türk olduğumu öğrenince “Benim babam da İzmir, Çeşme’den” diyor. “Dün Çeşme’deydim” deyince heyecanlanıyor, çünkü 1983’de Edirne’den Gaziantep’e kadar gezmiş, ama İzmir’e gelmemiş. “Bu yıl gelirim belki baba topraklarıma” diyor.
MİKONOS’UN SİMGESİ PELİKAN SOKAKLARDA
Mikonos çarşısı çok büyük ve birçok mağazada da indirim var. Sokaklarda gezerken Mikonos’un simgesi olan bir pelikan görüyorum. Sakin sakin fotoğrafını çeken ve onu takip eden turistleri umursamadan geziyor.
SANTORİNİ’DE EŞEKLERLE İÇİÇE TIRMANIŞ
Santorini en çok büyülendiğim ada oldu her zaman. Sarp kayaların tepesine kurulmuş küçük şehirler, yüzyıllar önce adayı parçalayan volkana bakıyor. Deniz kenarından yukarı çıkmak için ya teleferiğe binmek, ya eşeklerin sırtında çıkmak, ya da aynı yoldan yürümek gerekiyor. Uzun kuyrukları görünce yürümeye karar veriyorum, ama bazı dar yerlerde hem eşekler, hem de insanlar sıkışınca o sıcakta çok da kolay olmuyor açıkçası. Neyse harika manzaralı bir kafeye oturunca değiyor. Santorini kuşkusuz en pahalı ada. 1 kuruş indirim yok hiçbir şeyde...
VOLKANİK PLAJLAR GÖRÜLMEYE DEĞER
Adanın arka tarafında siyah ve kırmızı volkanik taşlardan oluşan ilginç plajlar var. Ayrıca Minoan uygarlığına ait kalıntıların olduğu Akrotiri kazı alanında adanın volkanik patlamasından kalanlar görülebiliyor.
EN KALABALIK ADALARDAN BİRİ RODOS
Üçüncü gün Rodos Adası’na geçiyoruz. Kuşkusuz en turistik ve en kalabalık adalardan. Rodos’ta görülecek en hoş yerlerden biri Lindos. Hem denize girmek, hem de sakince dolaşmak için bir saatlik mesafeyi göze alıp küçük köyü görmek mümkün. Kale surlarıyla çevrilen eski şehrin içi yüzlerce dükkan, kafe ve restoranla dolu. Dükkanların çoğu aynı tip pek de kaliteli olmayan hediyelik eşya satıyor. Öyle karmaşa var ki güzel şeyleri bulmak için iyi bakmak gerekiyor.
KURU EKMEK YİYİN, SANCAKTAN AYRILMAYIN
Çarşı içerisinde bir Türk kahvehanesine rastlıyorum. Kahveci Süleyman Kıbrıslı. Rodos’ta doğup büyümüş 2500 Türk’ten biri. Kendilerine sahip çıkılmadığını, camilere asılan Avrupa Birliği flamalarından rahatsız olduklarını anlatıyor. “Kuru ekmek yiyin, sancaktan ayrılmayın” diyor en son...
Paylaş