Dünya Başkanı yönetti
1766 yılında kurulan tarihi galerinin Mayfair’deki merkez binasında düzenlenen açık artırma öncesinde müzayedeye çıkacak tasarımların sergilendiği kokteyle katıldım.
“Spectre” filmindeki Ölüler Günü Festivali’nde kullanılan dev kurukafanın tavanda asılı olduğu, filmde kullanılan birçok kostümün mankenler üzerinde sergilendiği kokteyl salonunda, son filmin yapımcısı Michael G. Wilson başta olmak üzere Avrupa ve ABD’den birçok ünlü iş insanı yer aldı.
Davette sunulan yiyecekler ve kokteyller de yine James Bond filmlerinden esinlenilmiş tarifler taşıyordu.
Christie’s Gallery’nin dünya başkanı Jussi Pylkkänen’in oturumu yönettiği tarihi salon ise dev James Bond posterleri ve açık artırmaya çıkacak tasarımların hangi filmlerde kullanıldığını gösteren ekranlarla donatılmıştı.
KIRMIZI YERİNE YEŞİL HALI
Londra meydanlarındaki yağmursuz güneşli anların keyfini çıkardığımız şu son günlerde, şehrin film galalarıyla meşhur Leicester Meydanı, Hollywood’un en sevilen ünlü isimlerinden Julia Roberts ve George Clooney’nin merakla beklenen yeni sinema filmi “Ticket to Paradise”ın dünya prömiyerine ev sahipliği yaptı. Yıldız isimlerin geçit töreni haline gelen galanın yapıldığı Odeon binasının önüne, Bali’de geçen filme bir gönderme yapılarak kırmızı halı yerine yemyeşil uzun bir halı ve dev yapay tropik ağaçlar yerleştirildi. Oyuncuları görmek isteyen hayranlar ise yeşil halının etrafını film gösterileceği akşamın öncesinden gündüz itibarıyla çadırlarla doldurdu.
BEĞENMEZSENİZ SUÇ JULIA’NIN
Dev VIP koltukların olduğu meşhur salonda etkinliğe özel ikramlar garsonlar tarafından koltuklara yerleşmiş tüm seyircilere tek tek sunuldu. Filmin gösterimi öncesi yönetmen, yapımcı ve oyuncularla sahneye çıkan aktör George Clooney herkesi güldüren bir teşekkür konuşması yaptı.
Geceye avukat eşi Amal Clooney ile katılan aktör konuşmasında espri yaparak “Julia’nın çok fazla romantik komedi filmi deneyimi yok. Eğer filmi beğenmezseniz Julia yüzünden olabilir” dedi ve konukları kahkahalara boğdu.
Ülkemizde de gösterime giren film yıllar önce boşanmış ve halen birbirinden nefret eden bir çift olan George Clooney ve Julia Roberts’ın Bali’ye tatile giden kızlarından sürpriz bir düğün davetiyesi alması üzerine gelişen komik olayları konu alıyor. Muhteşem Bali görüntüleri ve eğlenceli senaryosuyla oldukça keyifli bulduğum filmi izlemeniz önerim. Hatta eğer aranız halen iyiyse eski eşinizle beraber filme giderseniz belki filmdeki sürpriz sondan siz de etkilenebilirsiniz...
Bir devrin sonu
Bu yaz İngiltere tahtındaki 70. yılını kutlayan Kraliçe Elizabeth geçtiğimiz perşembe günü İskoçya’da Balmoral Şatosu’nda hayata veda etti. Hem İngiltere’de hem de Birleşik Krallık yönetimindeki 14 ülkede bayraklar yarıya indi. Vefattan birkaç saat sonra Kral Charles’ın tam unvanı 3. Charles olarak açıklanırken benim de aralarında bulunduğum turistler ve İngiliz halk Buckingham Sarayı’nın önünde yoğun yağmura rağmen toplanmaya başlamıştı bile.
Kraliçe’nin sarayda değil bugün Londra’daki Hakkasan isimli restoranın olduğu binadaki büyükannesine ait evde doğması, sadece sarayda eğitim görerek hukuk eğitimini tamamlaması, kendi yaşıtlarıyla vakit geçirebilmesi için ayrı bir kız okulunun saray içinde kurulmuş olması, kendine ait balinalarının bulunması, pasaportsuz yurtdışında seyahat edebilme hakkı, ehliyetsiz otomobil kullanabilmesi, hayatında halkın arasına tebdil-i kıyafet katıldığı tek etkinliğin 2. Dünya savaşının bitiş kutlamalarının olması ve bunu yaşamının en eğlenceli gecesi olarak tanımlaması kraliçenin hayatındaki ilginç anekdotlardan bazıları.
Ama tüm bu görkemli hayatı yanında esas merak edilen ise kraliçeyi 96. yaşına hangi alışkanlıkların getirdiği.
Nişasta diyeti
Vefatının son gününe kadar görevlerini yerine getiren kraliçe, hayata gözlerini yummadan iki gün önce yeni İngiltere Başbakanı Liz Truss’ı kabul ederek göreve atama protokolünü dahi tamamlamıştı.
MODA TARİHE SAHİP ÇIKIYOR
1981 yılında kurduğu butikle moda dünyasına atılan Faruk Saraç bugün sektöründe 40 yılı geri bırakmasına rağmen moda tutkusundan hiçbir şey kaybetmemiş. Markanın yönetimini İtalya’da moda eğitimi alan oğlu Orhun Saraç’a bırakan Faruk Saraç geçmişte Aya İrini Kilisesi’nde organize ettiği Padişah’ın Esvabı ve Atatürk’ün 125. Yaşı şerefine Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlediği tarihi defilelere bir yenisini eklemek üzere.
Cumhurbaşkanımızın da kıyafetlerini tasarlayan, eski Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin’den Ricky Martin’e kadar dünyadaki birçok ünlü politikacı ve sanatçıyla çalışan Saraç “Moda tarihe her zaman sahip çıkmıştır. Hazırlıklarını sürdürdüğüm Cumhuriyetimizin 100. yılı defilesiyle bunu tekrar gözler önüne sereceğiz” dedi.
ATATÜRK HAYALİ
Hayatındaki en büyük sermayeyi tecrübesi olarak nitelendiren Urfa doğumlu Saraç “Yaşamımda sezgilerim her daim yol gösterici olmuştur. Tecrübe, azim ve merhamet ise her daim hayatımın merkezindeki kavramlar oldu. Kişiler sadece kıyafetleriyle değil, yürekleriyle, beyinleriyle de şık olmalı. Merhameti olmayana hiçbir tasarım yakışmaz” diye konuştu.
Denizlerdeki evim Türkiye
Beni nazar boncuklu tişörtüyle karşılayan Caroline Scheufele ile Chopard’ın Türkiye distribütörü Tektaş Saat ve Mücevherat’ın kurucusu Shelly Ovadia eşliğinde Bodrum’daki Lucca Beach’te buluştuk.
Cannes Film Festivali’ndeki ses getiren partilerden sonra Avrupa ve Orta Doğu’da Chopard markasının etkinlerine tüm hızıyla devam eden Scheufele, dinlenmek için soluğu teknesiyle Bodrum’da almayı tercih etmiş.
30 yıldır Bodrum’a geldiğini söyleyen iş insanı, “Bodrum’da 30 yıl önce sadece tek bir 5 yıldızlı otel vardı. Sakindi. Sabah balıkçılarla balığa bile çıkardık. Bugün sadece otel ve restoranlarıyla değil, iş çevremdeki arkadaşlarımın ilgisiyle de Bodrum’un altın çağını yaşadığını görüyorum” dedi.
Türkiye’nin tasarımlarına ilham verdiğini dile getiren Scheufele, “Denizlerdeki evim Türkiye. Geçmişte buranın güneşinden ilham alarak birkaç tasarım yaptım. Ülkenin geçmişten gelen enerjisi ilham verici” diye konuştu.
Biber dolması, ve zeytinyağlı fasulyeyi sevdiğini söyleyen Caroline Scheufele, “Türkiye’deki domatesin tadını dünyanın hiçbir yerinde bulamıyorum. Ülkeniz organik gıda cenneti. Cenevre’deki evime Türkiye’deki pazarlardan domates götürüyorum” dedi.
Sakinlik Adası
HİBRİT MEKAN
Yek ve Alancha restoranlarıyla Türk mutfağına çağdaş yorumlar katan İzmirli şef Kemal Demirasal bu misyonunu Londra’da yeni açtığı The Counter isimli restoranında da devam ettiriyor. “Tezgah” anlamına gelen İngilizce isminden de anlaşılacağı üzere Türk ocakbaşı kültürünün çağdaş bir uyarlaması olan mekan mangal üstü bronz kaplamalarından, şişlerine kadar kendinizi Adana veya Antep’te ama bir o kadar da Avrupa’da hissettirecek türden.
Çünkü şef Kemal Demirasal menüden dekorasyona kadar meşhur Portobello pazarının kurulduğu, Julia Roberts ile Hugh Grant’ın oynadığı “Notting Hill” filminin çekildiği semtin bohem ruhunu yakalamış.
Genç, dinamik ve bir o kadar da şık bir restoran kurmuş. Bölgenin meşhur kaykaylı gençlerinin uğradığı, beyzbol şapkalı genç sarışın İngilizlerin meze ve kebap yediği hibrit bir mekan olmuş.
KUYRUK YAĞINDAN KOKTEYL
Aşk ve iş mutfağı
Sayısız ödül ve yabancı TV röportajını kariyerine sığdıran Hüseyin Özer, başarılı girişimler ve kendi tabiriyle sektörde yenilikçi kıvılcımlar olmasına rağmen Türk mutfağının dünyada hak ettiği yerde olmadığından şikayetçi:
“Türkiye büyük bir başarı göstererek drone’lar uçurdu, insansız hava araçları uçurdu ama mutfağını halen uçuramadı. Çünkü Türk mutfağına odaklanan yeni şefler azınlıkta. Beğendiğim birkaç yeni dönem şef var, lakin gençler daha çok yabancı mutfaklara ilgi gösteriyor. Türk mutfağını seçenler ise coğrafya ve tarih bilmeden bu işe odaklanıyor. Kısacası eğitim yetersiz. Dünyada Türk restoranları aşk ve iş yemeği için değil, karın doyurmak için tercih ediliyor.
Oysa Türk mutfağının yanına yanaşamayacak Fransız ve İtalyan restoranları aşk ve iş yemeklerinin en çok rağbet gören mekânları.
Türk mutfağını hak ettiği yere taşıyacak şefler yetiştirmek için 2023 yılında çok kıymetli yatırımcı dostlarımın da desteğiyle İstanbul’da bir gastronomi okulu ve restoran açacağım.
Sofra restoranlarında Londra’da birçok şef yetişti. Şimdi bunu Türkiye’de yaygınlaştıracağım.”
Fırsat eşitliği hedefi
Mütevazı şıklığını çalışma alanına da yansıtan Begüm Yücel’in çağdaş sanat eserleriyle dolu yaratıcılık kokan ofisinde buluştuk. Eğitimci bir aileden gelip Türkiye ve yurtdışındaki deneyimlerini böylesine anlamlı bir amaç için bir araya getiren Begüm Yücel’in vakfa dair heyecanını ve enerjisini oldukça yüksek buldum.
SEY Vakfı’nı daha adil bir eğitim bursu erişimi sağlamak için Bahçeşehir Koleji ve Uğur Okulları İcra Kurulu Başkanı olan ve vakfın da başkanlığını yürüten abisi Hüseyin Yücel ile kurduklarını belirten Begüm Yücel, şöyle dedi:
“Burs almada fırsat eşitliğini sağlayarak çocuklarımızın maddi olanaklara erişimde coğrafi kısıtlamalar olmaksızın daha adil imkanlara sahip olmasını istedik. Bu amaçla SEY Vakfı olarak başarı kriteri aramaksızın ihtiyaç sahibi çocukların ilköğretimleri boyunca tüm eğitim ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Aile nasıl çocuğun değişimini sağlayabiliyorsa eğitimli bir çocuk da hem aileyi hem de toplumu değiştirebilir.”
Vakfa destek olmak isteyenler için kurumun internet sayfasında çeşitli tasarım ürünler de satılmakta.